16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
> KASIM 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI /cumek(« turk.net 13 ficaretin serbestleştirilmesi konulu Asya Pasifik Ekonomik Işbirliği toplantılanndan sonuç çıkmadı APEC'de Doğu-Baü çdEkonoıniServisi-Malezya'nın işkenti Kuala Lumpurda görüş- leleri süren Asya Pasifik Ekono- lik İşbirliği (APEC) toplantıla- . bu yıl üye ülkelerin ticaretin -•rbestleştırilmesı üzerindeki sert jtışmalanna sahne oldu. Japon- a ve A_BD arasında yoğunlaşan iz düellosunun gerginleştirdiği >plantılarda son olarak üye ülke akanlannın 9 anahtar sektörde beralizasyon konusunda anJaş- ıaya varamaması ve ABD tara- nın üst düzey temilcilerinin I- ık'la yaşanan gerginlik yüzün- en toplantıya katılamaması ne- eniyle anlaşmaya varamadan jnaerdi. ABD Başkanı Bffl Clintonın, •ak ile yaşanan anlaşmazlık ne- eniyle daha önce katılacağını ildirdiği toplantıya katılamaya- ağını açıklamasının ardından görüşmelerde ABD'yi en üst dü- zeyde temsil eden Dışişleri Baka- nı Vladeline Albright da Kuala Lumpur'dan erken aynlmak zo- runda kaldı. Görüşmelerde Batı- lı kanadın 'fîili' sözcüsü ve tica- retin serbestleştirilmesi üzerinde en çok ısrar eden ABD'nin baş- kanlık düzeyınde temsil edilme- mesinin ve Japonya'nın ısrarlı tu- rumunu sürdürmesinin anlaşma- ya vanlamasına yol açtığı belirtil- di. Kanada Ticaret Bakanı Sergio Marchi, 21 APEC üyesinin. güm- rüklerin tamamen indirilecegi 9 anahtar sektörü içeren "Sektörel Liberalizasyonda Erken Gönül- lülük" adlı program üzerinde an- laşmaya vanlması üzerine görüş- melerin Dünya Ticaret Orgütü (WTO) bünyesine taşıyabilecek- lerini açıkladı Japonya'nm iki Kuala Lumpur'daki görüşmeleri protesto edeıüer de vardı. anahtar sektör üzerindeki tarife- lerini indirmemekte diretmesi- nin, görüşmeleri durduran ana et- ken olduğu dile getirildi. Japonya Dışişlen Bakanhğı Sözcüsü Miki Kiyoi, "Buradan dümava verebüeceğiınizen güçiü mesaj, krizden kurtulmak için na- sü dayanışma yapacağunızdır" diye konuştu. Miki Kiyoi, ABD'nin, Japonya'nın balıkçılık ve orman ürünleri sektörlerinde tarifeleri indirmesini istemine karşın öfkesini gizlemeyerek "Eğerdünyanın en büyükekono- misi bu iki sektörü büyüteçle bii- yürüvorsa bu tavır biç de sonuç getirici değüdir" dedi. ABD Ticaret Temsilcisi Char- lene Barshensky'nin cuma günü yaptığı konuşmada serbest ticaret üzerindeki görüşmeleri baltala- makla suçladığı Japon yetkililer, toplantıda APEC'in Doğu kana- dmın kendisı ile benzer görüşler taşıdığını vurgularken ABD tem- silcileri APEC'in Batılı kanadı- nın (Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda) sözcülüğüne soyunmuş durumda. Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed ise yaptığı konuş- mada, Microsoft Genel Müdürii ve dünyanın en zengin işadamla- nndan biri olan BUIGates'i bilgi- sayar alanında para spekülatörü- ne benzetti. Mahathir Muham- med dün yaptığı konuşmada, "Gates gerçek bir serbest piyasa- cı. Ancak ABD adaleti onu reka- betekarşı gelmekle suçlarken ger- çek para spekülatörleri neden suçlanmıyor" diye konuştu. Ga- tes'in Malezya'nın "Süper mul- ti-medya koridonı" adlı projesi- nin danışmanı olduğu biliniyor. Çin'den yardını müjdesi Tayvan'dan gelen haberlere gö- re Çin Devlet Başkanı Jîang Ze- min'in APEC toplantılannda As- ya finansal krizinden ekonomi- leri sarsılan ülkelere 4.5 milyar dolar yardım yapacağını açıkla- yacağı belirtilmiş ve toplantılar- da, Çin'in tekrar para birimi "yu- an"ı devalüeetmeyeceği garanti- sini vereceği bildirilmişti. DÜNYA EKONOMÎSİNE BAKIŞ /ERGİN YILDIZOĞLULONDRA (ergirt(S ergindemon.co.uk.) Küresel para arzındakı genişleme, olardaki göreli zayıflamanın Japonya- ışı Asya ülkeleri üzerindeki basıncı zaitması, IMF yardım paketının Latin ı/nerika'da ekonomik istikrarsızlığı ol- lasa bıle güven duygusunu güçlendır- iesi, küresel mali pıyasalardaki fırtına- ı şimdilik yatıştırdı. Şimdi dikkatimizı ?krar reel ekonomiye ilişkin sorunlara evirebiliriz. Nerdeyse, tamamen sosyal demok- at partilerce yönetilen Avrupa Birlı- li'nde yenı bir ekonomik düzenleme ırayışı şekilleniyor. Ekonomik büyüme e işsizlik öncelikler listesinde hızla öne leçerken, malı disiplın ve denk bütçe iaha geri sıralara itiliyor. Sermayenin erbest dolaşımı ve ticaretin liberalleş- nesi konulannda da bu önceliklere uy- iun olarak daha temkınli ve denetimcı .•ğilimler güçlenıyor. Asya'da da neo-liberalızmden bir ızaklaşma var: Ekonomik büyümeye ıncelık veren, küreselleşme dinamık- arinı denetlemek isteyen eğilimler, özel- kle Japonya önderiiğınde bir grup ül- ;e arasında güçleniyor. Bu manzaraya >akıp da "vVashington-Konsensüs'e jmdi ne oluyor" diye sormak, bu soru- 'a da "Tarih oluyor" diye cevap verrnek nümkün. Diğer taraftan bunlar siyasi legemonya dıJzleminde ızdüşümleri )lan gelişmeler. \sya'da hegemonya Ol3,w,, „, Tiiıcadelesi •• Rusya, Vietnam, ve Peru'nun da ka- ılmasıyla üye sayısı 21 'e çıkacak olan VPEC (Asya Pasifik Ekonomik Konse- '0 ülkelerinin toplam GSMH'si 14 trilyon iolar. Bu ülkeler dünya gelirinin yüzde >8'ini ve dünya ticaretinin yüzde 47'si- ii yaratıyor. APEC, Avrupa Birliği'ne ve ^AFTA'ya neredeyse eş degerde bir jkonomik bölge. ABD, Kanada, Mek- ;ika gibi NAFİA ülkeleri aynı zamana- ja APEC'in de üyesi. Bu durum APEC çınde, hegemonya ilişkilerinde bir ger- jınlik oluşturuyor. ABD burada da ege- nenligini korumak isterken, Japonya ;endini APEC'in dogal önderi olarak lörüyor. Son APEC toplantısı bu iki ül- e arasında, bu güne kadar hiç görül- nedik şiddette bir liderlik çekişmesine Dikkatler Reel Ekonomiye Dönerken. 1*TRA\\ORLD TRADECE V ABD Ticari Temsilcisi Charlene Barshefski (sağda), görüşmelerde Japonya'yı serbest ticareti engellediği gerekçesi ile sert bir dille eleştirdi. Malezya Başba- kanı Mahathir Muhammed (solda) ise görüşlerini önceki APEC topJantlannda olduğu gibi sloganist bir biçimde dile getirdi. sahne oldu. 1994 APEC toplantısında APEC ülke- leri gönüllü olarak gümruk duvarlarını ındırerek ticareti serbestleştirmeyi ka- rarlaştırmışlardı. Şimdi ABD-Kanada ekseni, bölgede ticaretin serbestleştınl- mesi sürecini hızlandırmak ıçın baskı yapıyor. Japonya ise, bu sürecin gönül- lü özelliğini korunmasmda ısrarlı. ABD ' Ticari Tefnsilcisı Chartene Barshefs- - ki'ye göre "Japonya bu süreçte yıkı- cı bir rol oynuyor... Bu asla kabul edi- lemez bir durumdur" (Wall Street Jo- urnal 13/11/98). Toplantı başlarken ABD tutumunu sertleştirdı. Japonya'yı diplomatik nezakete uymayan bir dille "bölge ûlkelerine, serbestleştirme inisiyatifinden geri adım atmalan için yardım vaat etmekle" suçladı. Japon- ya buna, Ticari Temsılcı Mikie Kiyoi'nın ağzından "Sizin şeytani bir ruhunuz olduğunu bilryoruz. Ama lürfen baş- kalannın dünyaya aynı şeytani göz- le baktığını düşünmeyiniz" diyerek sert bir cevap verdi (Los Angeles Ti- mes 14/11/1998). Japonya, ekonomik koşullarının hız- lı dışa açılmaya uygun olmayan ülkele- rin üzerinde, ABD'nin baskı yapmasma karşı. Japonya da, balıkçılık ve orman ürünleri alanlarında uyguladığı yüzde 4.4 ve yüzde 1 'lık gümrtik tanfelerini in- dirmeye niyetlı değil. Japonya bölge tı- caretının Japon-Yen paritesince belir- lendiğine, bunun da sık sık yüzde 20- 30'luk dalgalanmalar yaşadığına işaret ederek ABD'nın yüzde 1 üzerinde ısrar etmesinin mantıksız olduğunu savunu- ABD'nin en büyük korkusu ABD ise Japonya'nın bu ayncalıgı ka- bul ettirdiği takdirde açılacak kapıdan içeri diğer bölge ülkelerinin gırmesin- den korkuyor. ABD'nin en büyük korku- suysa, bölgede korumacı ve denetle- mecı eğılimlerin güçlenerek sermaye hareketlerini kısıtlaması. ABD, birsüre- dir bölge ülkelenni, sermaye kaçışının ekonomik büyümeyi olumsuz etkileye- ceğinı söyleyerek uyarıyordu. Ancak, dıkkatlı bir bakış, ABD'nin sorununun bölge ülkelerinin ekonomik büyümesi değıl de, ABD bankalannın sermaye ih- raç alanlannı açık tutmak ve VVashıng- ton Konsensüsü savunmak olduğunu kolaylıkla görebilir. Bölge ütkelerine yapılacak yardımın düzenlenmesı, ABD ve Japonya ara- sındakı ıkınci çatışma alanını oluşturu- yor. Japonya'nın bölge ûlkelerine yö- nelik 30 milyar dolarlık yardım paketi önerisi var. ABD'nın paketinin ana bileşenini ise dış borçlann tasfiyesi oluşturuyor. Böl- geden 190 milyar dolaraiacağı olan Ja- ponya, ABB'tm, nem dehıçpeıra koy- madan, Japon paketine dayanarak uy- gulamak istedigi bu plana karşı. Japon- ya ödeme kolaylığı, yeni kredi ve daha uzun vade öneriyor. Gözlemciler, Japon Başbakanı Obuchi'nin APEC toplantı- sında, bu paketi ABD ınısiyatifini gen- letmek için kullanacağına da ınanıyor- lar. Bu arada, 30 milyar dolar nakit yar- dım içeren paketin, (dolayısıyla Japon- ya'nın lideriığinin) aralannda Çin Halk Cumhuriyeti, Malezya, Endonezya, Rusya gibi ülkeler tarafından ABD'nın- kine göre daha olumlu karşılandığı gö- rülüyor. Avrupa Birliği hükümetlerinin çoğun- luğunu oluşturan sosyal demokratlar, ekonomi polıtikalannda, eşgüdümlü bir değişikliğe yöneldiler. 24-25 Ekim Avusturya toplantısında birtiği oluştu- ran ülkeler, işsizliğe ve ekonomik büyü- meye öncelik verdiler. Böylece artık da- ha düşük faizler, daha yüksek kamu harcamaları gündemde (The Econo- mist, 31/10). Yeni yönelım 11 Kasım'da Internati- onal Herald Tribune'de Italya Başba- kanı Massimo D'Alama tarafından, "1999'da zor bir döneme giriyoruz, ekonomik büyüme düşüyor, reses- yon riski artıyor. Bu sırada Euro da devreye girecek. Ekonomik büyü- meyi teşvik edecek kamu yatınmla- nna gerek olabilir" sözlenyle dile ge- tirildi. D'Alamo "Gerekirse Avrupa, is- tikrar paktını da yeniden yorumlaya- bilir" dedi. Bu sırada, bir taraftan Almanya'da yeni Sosyal Demokrat Maliye Bakanı Oskar Lafontain, Bundesbank'a faiz- leri ındirmesı ıçın baskı yapıyor, diğer ta- raftan Fransa'da Malıye Bakanı Stra- uss Kahn, düşük enflasyona, zayıf ekonomik büyümeye işaret ederek Re- agan/Vblcker çizgisi yerine Clin- ton/Greenspan çizgisine daha yakın olduklannı vurguluyor (Le Monde 13/11). Avrupa'da yeni bir "entelektü- el homo/enliğin" Keynesgil bir "sosyal demokratkonsensûs"ün oluşmakta ol- duğu kesin. Ancak bu eğilimin nereye kadar ilerleyebileceği, neo-liberal dö- nemin gelir dağılımında ve çalışma ya- şamında yarattığı tahnbatı ne kâdar ta- mir edeceğı belli değil. .,_,. Dikkatler reel ekonomiye dönmeyfe*' başlayınca, dün IMF Washington ve Wollstreet tarafından küreselleşme, çağ atlama vb. olarak sunulan "gazino" ekonomisınin teorısi de hızla buhar ol- maya başiadı. Düne kadar neo-liberal bir ekonomist olan Avusturya Merkez Bankası Genel Müdür Yardımcısı Stephen Grenvill, gibi, "Kabul etme- liyiz ki piyasalar, en olumlu koşullar- da bile, VValras'ın, iyi bilgilenmiş, uzak görüşlü mezatçısından bekle- nenin aksine, kârları maksimize ede- cek, sermaye hareketferinin maliye- tini minimize edecek şekilde işleme- mişlerdir ve hiçbirzaman da işleme- yeceklerdir" (Avustralian Financial Review 14/11) diyenlenn sayısı hızla artıyor. 1999yılıprogramı Resmi Cazetedeyayımlandı Çocuğunuzun yarınlarını düşünürken keyfinizi kaçırmayın! Diploma Hesabı Diploma Hesabı, çocuğunuzun eğitim harcamalarmı güvenceye alıyor. Şimdiden. Diploma Hesabı, Iktısat Bankası'nın özel sorunlara gehrdıği ozel çözumlerden sadece bırı Gelın konuşalım Sıze en uygun çözumu sunalım http //www ıkîısatDank com tr İKTİSAT Memn uniye tle Nakıt Alışverış • Nakıt Ev • Nakıt ihtıyaç • Nakıt Otomobıl • Nakıt Tatn • Nakıt Çek • Nakıt Hesap • Otomatık Ûdeme Hükümet yeni yılda emekliliğe el attıANKARA (AA) - Enflasyonun üç yıl- lık bir program çerçevesinde düşürûlme- sini içeren 1999 yılı programı, dünkü Res- mi Gazete'nin mükerrer sayısında yayım- lanarak yürürlüğe girdi. Hükümet programında, sosyal sigorta kurumlannın özerkliğinin sağlanması ve özel emekliliğin desteklenmesi gibi konu- lar üzerinde çalışmalann hızîandınlacağı kaydedildi. Programda. küresel krizin sona ermesi ve uluslararası piyasalarda rasyonel ol- mayan ortamın ortadan kalkmasıyla, ya- bancı sermayenin, temel dengeleri sağ- lam olan, yapısal reformlan gerçekleştir- miş ekonomilere yönele- ceği vurgulanarak bu çer- çevede, sosyal güvenlik ve finans kesimine ilişkin düzenlemeler başta ol- mak üzere yapısal re- formlarda sağlanacak ge- lişmelerin büyük önem taşıdığı hatırlatıldı. Bakanlar Kurulu'nun "1999 Yılı Programınuı U vgulanması, Koordinas- yonu ve İzJenmesine Da- ir" kararına göre, 1999 Programı"nın ekonomide yapısal uyumun ve ıstikrann sağlanması- na yönelik olarak uygulanmakta olan ve Türkiye'nin uzun vadeli stratejileri ile de uyumlu üç yıllık orta vadeli programın ikinci dilimini oluşturduğu vurgulandı. Sosyal güvenlik ön planda Programda. üçer aylık programların açıklanmasıyla gelişmeler hakkında iç ve dış kamuoyunun sürekli bilgilendirilme- sine devam edileceği kaydedildi. Programda hükümetin gelecek yıl ele alacagı başlıca konular şöyle dile getiril- di: • Programda, özel sağlık ve emekliîik sigortalannın teşvik edileceği vurgulanırken bankacdıktarisklerien aza indirmek ve sistemin sağlıkh temellere oturmasını sağlamak için denetim sisterninin etkinliğinin arttınlacağı kaydedildi. SOSyal gÜVenlİk:Sosyal sigorta ku- rumlan ve sigorta kollan itibanyla norm, standart birliğinin sağlanacağı. kurumla- nn idari ve mali özerkliğinin tesis ediie- ceği, özel sağlık ve emeklilik sigortasının teşvik edileceği ifade edildi. Tarımsal destekleme:Fı>at mü- dahaleleri ve girdi sübvansıvonları azal- tılarak üreticiye doğrudan gelir desteği sağlayan sıstemlerin yaygınlaştınlması, ürün borsalannın geliştirilmesi ve birlik- lerin serbest piyasa koşullan çerçevesin- de faaliyet göstermelerinin sağlanacağı belirtildi. Kamu bankalari: Kamu bankala- nnın özeileştirilmesine hız verileceği ifade edilen programda, bu sektörde riskleri en aza indirmek ve sistemin sağlıkh temelle- re oturmasını sağlamak için denetim sisteminin etkinliğinin arttınlacağı kaydedildi. Bankacılık ve sigortacılık başta olmak üzere finans sektöründe öncelikli yasal düzenle- melerin yapılacağı kayde- dildi. Vergi: Numara uygu- Iamasınm yaygınlaştınlacağı belirtilen programda, halen değişik adlar altında ver- gi, pay ve fon şeklindeki kesintilerin Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) adı alnnda birleş- tirilerek vergi sistemine etkinlik kazandı- nlacağı bildirildi. KDV uygulamasının ba- sitleştirilmesi, oran sayısının azaltılması için çalışmalann yapılacağı duyruldu. ZorunlU tasarruf: Programda, halk arasında "Zorunlu tasarruf" olarak da adlandınlan "Çalışanlan Tasarrufa Teşvik Hesabı" kesintilerinin kaldınlma- sı ve hesaplann tasfiyesi çalışmalaruıa de- vam edileceği belirtildi. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Sermaye-Devlet İlişkisinde Yeni Bir Dönem mi? Ülkemizde özel sermaye birikiminin, özellikle 1950 sonrası dönemde ve giderek artan bir oranda, dev- let olanaklarıyla ivme kazandığı bilinir. Başlangıçta devlet bir ölçüde de olsa tüm işverenleri eşit uzak- lıkta tutmaya özen gösteriyordu. Daha sonraki yıl- larda, siyasetçiya/c;n aile çevresine özelişlem yap- maya başladı; bu uygulama yaygınlaştı ve yoğun- laştı; son açıklamaların kanrtladığı gibi, ekonomik, siyasal ve toplumsal boyutlanyla çok yönlü yıkıma dönüştü. • • • Demokratik devlet, tanımı gereği, değişik toplum kesimleri karşısında yansız kalmalıdır; işçi kesimi- ne ne kadar yakın ise sermaye kesimine de aynı ya- kınlıkta olmalıdır. Ülkemizde bu ilkenin işlemediği biliniyor; devlet, demokratik bir ülkede kesinlikle gö- rülemeyecek bir biçimde sermaye sahiplerinin ya- nında yer alıyor. Ancak, Türkiye'de bunun da ötesinde, başka bir olgu yaşanıyor; devlet, sermaye kesiminin tümünün yanında değil, içlerinden bir bölümünün yanında yer aiıyor. Son açıklamalar, devletin kimi sermaye sa- hipleriyle iç içe geçtiğini kanıtlıyor. Bu iç içelik yal- nızca devletin parasal olanaklannın kullandınlma- sıyla sınırlı kalmıyor; bir işadamı öbürüne, Cumhur- başkanı ve Başbakan yanımda diyor ve bir banka- nın satın alınmasıyla ilgili ihaleye kanşmamasını önerebiliyor. Bu durumda, sermaye sahipleri arasında bulun- ması gereken rekabet ortamı, siyasetçinin kanşma- sıylayok oluyor. Devlet bir sermaye sahibinin yanın- da yer alınca rekabet buharlaşır devlet bürokrasisi işlemez; gerekli önlemler alınamaz; yasalar uygula- namaz; çünkü devletin kendisi işin içindedir. Son olaylarda çok daha ürkütücü bir süreç yaşa- nıyor. Rakibi elemek için devlet, yeterli bulunmuyor, devletin yanında ek güvence aranıyor; aynı işada- mı, bir çefe reisini de, Cumhurbaşkanı ve Başba- kan ile biriikte rakiplerini yıldırma aracı olarak dev- reye sokuyor; bunu gerekli görüyor. Bu anlayış ve uygulama sermaye çevrelerinde çok yaygın görü- nüyor; o kadar ki.. ilgili Bakan çetenin işe kanşma- sını sıradan biralışkanlık gibi algılıyor ve "maalesef" diyor. Aynı Bakan'ın telefonla katıldığı bir TV programın- da, birkaç kez vurguladığı bir boyut daha var; Ba- kan, "Ben o işadamını sevmezdim" ya da "hiçbirza- man sevmedim" diyebiliyor. Türkiye, sermaye biri- kim süreçlerine yeni bir katkı yapıyor: Sevgiye da- yalı sermaye birikimi! Konunun gülmece olmayacak boyutu daha önemlidir: Bu sözler, tek başına, dev- letin iş çevreleriyle olan ilişkilerinin ne kadarnesnel ölçûtlerden uzakya da adamına göre olduğunu ka- nıtlar. Türkiye'de düzeltilmesi gereken ilk nokta budun siyasetçilerin iş çevreleriyieözel/bireysel ilişkileri ke- silmeli, bu ilişkiler olabildiğince açık-seçik kural ve ilkelere bağlanmalıdır. Sorun, bunu kjmin gerçekleş- tireceğidir. Hiç kuşkusuz, burada birinci derecede sorumlu .Olanlar, sermaye birikimiyle kendilerine ve yakınla- ~ri~nâ özel çıkar sağlayan siyasetçilerdir. Yurttaş ola- rak bizJerin sorumlu tutacağımız, seçtiğimiz siyaset- çilerdir. Bu noktayı vurguladıktan sonra, özenle belirtelim ki, günümüzün koşullarında, siyasetçiler kadar ol- masa da ona yakın ölçüde sorumlu olanlar işveren oda, biriik ve dernekleridir. Oda, birlik ve dernekle- rin toplumsal sorumluluklan vardır. Bunun bir boyu- tu da. üyelerinin çıkarlarının korunmasmda dengeli bir ortam ofuşturulmasıdır. Son olaylar bağlamında uygulanan bir/birkaç üyelikten çıkarma girişimi, bu doğrultuda atılmış çok olumlu bir adımdır; ancak yeterli değildir. Devlet-girişimci ilişkisinin meslek ah- lakı sınırtan içinde kalması sağlanmalıdır. İşveren ör- gütleri, hiç zaman yitirmeden, devletin, üyelerine eşit uzaklıkta tutulmasına ilişkinyeni birdüzenleme- nin öncülüğünü yapmalıdır. Bu sorumluluk onlann üzerindedir. Türkiye girişimci birlikleri, bu olaylardan sonra, devlet kapısıyla ilişkilerinin açık, ilkeli ve nesnel ol- masını sağlarlarsa, en azından toplumsal sorumlu- luklarından birini yerine getirmiş olur; ve yıllardır ya- şanan Türkiye'ye özgü sermaye birikimi yöntemle- ri sona erer. Bu yapılırsa, yıllardır toplumun en ağır kanayan, ölümcül yaralarından birı iyileşme yoluna girer. Devlet-sermaye sahibi ilişkilerinde yeni bir dö- nem başlar. Bunun gerçekleşmesi, gerçekten büyük birtoplumsal, siyasal ve ekonomik kazanım olacak- tır. • • • : Usta yazarlar Oktay Akbal ve AJi Sirmen'e hoş- geldiniz demek gerçekten güzel. ' ; TNT jş Celistirme Müdürii Eden-Smith 'Kendi işinize vakıfoUmıhsımz' BAR1ŞDOSTER Bu yıl Avrupa Kalite Büyük Ödülü'nü kazanan uluslararası ekspres kurye taşımacılıgı, lojistik ve da- ğıtım şirketi TNT'nin tn- giltere İş Geliştirme Bö- Iüm Yöneticisi PaulEden- Smith. her alanda kaliteyi ve müşteri memnuniyetini amaçladıklannı belirttı. Smith "En kaliteli hizmeti vermek için,en başarüı ör- gütlenmevi gerçekleştir- mek ve en nitdikli kişileri çahştınnak gerekir.D^an- dan danışmanbk firmalan getirmevi değil, işimize >a- kıf otmayı seçtik" dedi. Bu yıl aldıklan Avrupa Kalite Bü>aik Ödülü'nü 759 puanla kazandıklannı ve bu puanın şimdiye ka- dar bu yanşmada elde edi- len en iyi ikinci puan oldu- ğunu vurgulayan Smith, "1995,96 ve 97 yülannda ûç kezüstüstekaJiteödülü- nü aldıktan sonra bu vıl büyük ödülü kazandık.Bu nedenle 5 vıl süre>k bu va- Paul Eden-Smith nşmaya kablamayacağız. Kalite bizim misyon cüm- lemiz" dedi. Smith, şirke- tin yıllık cirosunun 12 mil- yar sterlin olduğunu ve dünya genelinde 145 bin çalışanlannın bulunduğu- nusö>ledi. Haftada 2.1 milyon adet belge ve paket dağıttıkla- nnı ifade eden Paul Eden- Smith, TNT'nin Avru- pa'da kendi kulvanndaki en büyük firma olduğunu belirtti. Toplam kalite yö- netiminin, sürekli gelişi- min anahtan olduğunu ifa- de eden Smith," fnsan yö- netimi ve liderlik de kârb- lık kadar önemlidir" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle