22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 1998 CUMARTES HABERLER Kamer Genç'e soruşturma • ANKARA (AA.) - Ankara Cumhunyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Süleyman Demırel ile iigıli açıklamalan nedeniyle TBMM Başkanvekili ve DYP Tunceli Milletvekili Kamer Genç aleyhinde soruşturma başlattı. Başsavcılık Genç'in, verdiği iddia edilen beyanatının bir gazetede ya\ımlanması üzenne inceleme başlattı. Genç'in. Demirel hakkında söyiediği iddia edilen ve soruşturmaya konu olan haberdeyer alan bazı sözler şöyle: "Kurtuluş. Demirerin kısa sürede ölümüne bağlıdır. ,-\rdından da benim yenne gelmeme bağlı." Dolum tesisinde patlama: 5 ölü • GAZİANTEP (Cumhunyet) - Gaziantep'te bir tüp dolum tesisinde meydana gelen patlamada Mehmet tkızek, Mustafa Dağdelen. Cavit Dağdelen. Mehmet Ünal ve Mehmet Yiğitçioğlu yaşamını yitirdi. Eski ii sağlık müdürüne ceza • İstanbul Haber Servisi - Yenı açılan polıklıniklere tıbbi cihaz alımı sırasmda "rüşvet" aldığı gerekçesiyle yargılanan eski II Sağlık Müdürü Temel Dağoğlu. Yargıtay'm "beraat" karannı bozmasından sonra, tekrar yargılanarak 3 yıl !0 ay hapis ve 2 milyar 614 milyon lira ağır para cezasına çarptınldı. Reuters'in 140. yılı • İstanbul Haber Servisi - Uluslararası haber ajansı Reuters'in Türkiye'deki 140'inci yılı, diin Topkapı Sarayı'ndaki tarihi Darphane Binalan'nda düzenlenen bir geceyle kutlandı. Gözaltında jskence davası • Istanbu) Haber Servisi - Gözaltına alınan 18 kişiye ışkence yaptıkları öne sürülen 8 polisle ilgili davaya tstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Sanık polisler hakkında gıyabi tutuklama istemini reddeden mahkeme heyeti duruşmayı erteledi. CHP'liler Fas'a gidiyor • İstanbui Haber Senisi - Parti Meclısi üyesı Dr. Mehmet Kabasakal başkanlığındaki 7 kışilik CHP heyeti. 5-6 Ekım 1998 tarihlerinde Sosyalist Enternasyonal tarafından Fas'ta gerçekleştirilecek "Yerel Yönetimler" toplantısına katılacak. İHD'de açıklama • İstanbul Haber Senisi - tnsan Haklan Derneği'nde (tHD) açıklama \apan Sömürüsüz Bir Dünva Için Davanışma gazetesinin muhabırlen Aynur Akkemik ve Zülfinaz Mert. kısa aralıklarla 3 kez gözaltına alındıklannı belirttı. Kumkapı'da yangın • İstanbul Haber Servisi - Güvenlık Caddesi Sepetçi Selim Sokak'ta ticari otomobillere kaçak olarak LPG dolumu yapılan Tekin Aykut'a ait oto yıkama servısinde tüp patlaması sonucu yanaın çıktı. Saat 21.00 sıralannda meydana gelen olayda. bın İran uyruklu 3 kişi yaralanırken işyeri sahibi gözaltına alındı. Bektrtk kesintisi • İstanbul Haber Servisi - TEAŞ'aaittrafo merkezlerinde yapılacak çalışmalar nedeniyle Kumburgaz'a bugünden 13 Ekim'e kadar 08.00-18.30 saatleri arasında. Gazıosmanpaşa'ya da yann 13 saat süre\le el'ekrik verilemeyecek. Kumburgaz'da elektrik kesintisi uygulanacak semtler şöyle: 3-4 Ekim. Kınah. Değirmenköy. Yeni Çanta. Büyük Seymen \e ci\an. bu bölgeden enerji alan sanayi aboneien. 5-6-7 Ekim: Yeni Çanta. Eski Çanta köyleri ve civan. 9-10-1! EkirmÇeltik. Yolçatı, Küçük Seymen, KJassis Golf, Kınah TEM gişeleri ve civan. 12-13 Ekim: KJassis Golf su kuyulan \e TEM gişeleri. Gaziosmanpaşa'da yann (06.00-19.00) saatleri arası elektrik \erilemeyecek yerler iseşunlar: "Kayabaşı Köyü, Şarrüar Köyü. Hacımaşh Köyü, Sazlıbosna Köyü, Çilingir Köyü, Dursunköy, Haraççı ve Taşoluk beldesinin bir kısmı." Eski CIA şefinin dinci gericiler ve PKK çevresiyle ilişkisi incelemeye alındı Askerin Fııfler ralıatsızhğıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eski CIA Ortadoğu ve Türkiye Masası Şefi Graham Fuller'in Türkiye'de irticai ve PKK'li çe\Telerle dıyaloğu rahatsızhk yarattı. Istihbarat birimleri, Türkiye'nin Atatürk'ün ortaya koyduğu düşünce ve uygulamalan terk etmesi gerektiği, laik demokratik yapı yerine şeriata dayalı bir yapılanmanın yararlı olacağı yönünde kamuoyu oluşturmaya çalışan Fuller'in faaliyetlerini incelemeye aldı. Istihbarat binmleri, CIA Ortadoğu ve Türkiye Masası Şefliği'nden aynldıktan sonra Türkiye'de faaliyetlerini sürdüren Fuller'in özellikle bölücü ve irticai hareketlerle yakın diyalog kurduğunu ifade ettiler. Fuller'in "Türidye'nin Atatürk'ün ortaya koyduğu düşünce ve uygulamalan terk etmesi gerektiği, Türkiye'de laik demokratik yapı yerine şeriata dayalı bir yapılanmanın yarark olacağı, Türkiye'de tek tnillet egemenliğine dayalı devlet anlayışımn terk edilmesi, yerine federasyonlardan oluşan bir yapılanmaya gidilmesi gerektiği, terör örgütü PKK'nin Türkrve tarafından tarunmasının yararlı olacağı, Kuzey Irak'ta bir Kürt devieti kurulmasını savunmak" gibi düşünceler çerçevesinde Türkiye'de kamuoyu oluşturmaya çalıştığı ileri sürüldü. Fuller'in bazı belediye başkanlıklannca il ve ilçelere davet edilmesi istihbarat birimleri tarafından dikkatle izlenirken bu çevrelerin Fuller'e "yıkıcı ve terör eylemlerinin arkasında Âmerika'nın bulunduğu izlenimini vermek için bu ülkenin üst düzey bir yetkilisi gibi davranmalarTnın dikkat çekici olduğu vurgulandı. Istihbarat birimleri, Fuller'in 1989 yılından itibaren Türkiye aleyhindeki etkinliklerinin bilindiğine, ancak son dönemlerde bunu arttırdığına dikkat çekerek Türkiye'nin Sovyetler Birliği'nin yıkılışından sonra jeopolitik ve jeostratejik yönden önemini yitirecegini bekleyenlerin yanılgıya düştüğüne, yeni dünya düzeninde Türkiye'nin daha da artan bir öneme sahip olması nedeniyle istikrarsızlığa sürüklenmesi için her türlü faaliyetle karşılaşabilecegine işaret edildi.. Gazi davasında tanıklıkyapan gazeteciler, sanıkpolisleri ateş ederken gördüklerini söyledi 'Hedefgözeterek ateş ettiler'AHMET ŞEFİK TRABZON-İstanbul Gazi Mahallesi'nde 12-13 Mart 1995'te meydana gelen olaylar sırasında dokuz vatandaşın ölürnünden so- rumlu tutulan ikisi tutuklu. biri gıyabi rutuk- lu. 17'si tutuksuz 20 polisin yargılanmasın- da Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde de- vam edildi. 13. duruşmada olaylar sırasında görev yapan gazeteciler tanık olarak dinlen- di. Uzun namlulu rüfekle ateş eden polisleri görüntüleyen gazeteci AhmetŞtk turuklu sa- nıklar Adem Albayrak ve Mehmet Gündo- ğan'ı teşhis ettı. Mahkeme. Cumhunyet ga- zetesinin arşivınde bulunan olaylarla ilgili fotoğraf malzemesinin belge olarak getiril- mesinekararverdi. Cazi davasından notlar Dursun Kaya Gülec başkanlığında görü- len duruşmayı izlemek için Istanbul'dan dört otobüs Trabzon'a geldi. Ölenlerin yakınlan ve gelen vatandaşlarotobüsten indikten son- ra adlıye önüne kadar "Gazi Davası tstan- bul'a aîınsın". "Gaa'nin halkı değil, çeteler >argüansın'' sloganlan atarak kısa bir yürü- yüş yaptı. Geniş güvenlik önlemlerinin ahndığı du- ruşmayı CHP İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş da ızledı. Karakaş, Adalet Bakan- lığı'nı davanın istanbul 'a ya da yakın bir ye- re ahnması için göreve çağırdı. Duruşmada, olaylan ızleyen gazeteciler Mi>asetlknıır.AhmetŞık,HacerVıkiırunve EvTİm Alataş tanık olarak dinlendi. Nevroz dergisinden Evrim Alataş, 13 Mart günü saat 11 'de Gazi Mahallesi'ne git- tiğini. askerlerin olay yerinde olduğunu, hal- kın toplandığını, polislerin de askerlerin ar- kasında bulunduğunu belirterek şunlan an- lattı: "Sivü polisler bize de ateş ediyorianü. Ya- nımızda bir çocuk başından yaralandı. Sak- landık. Ancak polisler bizi gördü. Yanımtza gektiler, ateş ederler diye kaeamadık. İki â- vfldL Birinin etinde uzun namlulu rüfek var- dt Bizi demirie orada dövdüler, makineieri- mizi kırdılar. Eğer makinekrimiz olmasaydı bizi öMürecelderdi." Olaylan Cumhuriyet adına izleyen ve şu anda Radikal gazetesinde çalışan Ahmet Şık ise şunlan söyledi: u Potis önce havava, ardından da kitlenin 'Davanın Tnıbzon Ua görülmesinin mantiğı ne' MtYASE tLKNUR Yaklaşık 3.5 yıldan bu ya- na süren Gazi davasının dün- kü duruşması yine gözlerden ırak. olay mahalline 1200 ki- lometre uzakta yapıldı. Bu. Trabzon'dâ yapılan 13. duruşmaydı. Olayda ya- kınlannı kaybeden aileler. her duruşmada olduğu gibi bu kez de gıdiş-geliş 2400 kilometre yol katettiler. Ad- liye binasma yaklaştığımız- da aıleleri getiren üç otobüs- le karşılaştık. Girişte bir problem olmasından kuşku duyan CHP istanbul Millet- vekili Ercan Karakaş, bindi- ği taksinin şoförüne biraz hızlı gitmesi ve otobüslerin önüne geçmesi uyansında bulunduktan sonra ekledi: "Yazık bu insanlara, her ay bunca yolu tepip geiiyoriar. Davanın Trabzon'dâ görül- mesinin bir manbğı var mı Allah aşkına?" Trabzonlu taksi şoförü ise omuzlannı silkerek "Gthne- sinler beyfendT dedi. Adliye önüne varıldığın- da ellerinde kaybettikleri ya- kınlannın resimleri olan ai- leler otobüslerden inerek bahçeye geçtiler. Tamamına yakını gelmişti. Işte olaylar- da 19 yaşındaki oğlu AK'yi kaybeden. 73 yaşındaki. adı gibi Çicek anne. Ağızında dişi kalmamış yaşlı kadınca- gız aksatmadan her duruş- maya geüyor. Ayağı sakat ol- duğu için koltuk değnekle- riyle yürüyen Mustafa Tunç yine eşiyle beraber gelmiş. Ümraniye olaylannda eşini kaybeden Aynur Demir, 5. 7 ve 9 yaşlanndakı üç kızının elinden tutup koşmuş Trab- zon'a. 16 saat yol geldikten sonra hiç dinlenmeden aym yolu geri dönecekier. Bu kez tanık gazetecilerin dinlendiğı duruşmada, tu- tuklu sanık olarak Adem Al- bayrak ve Mehmet Metin Gündoğan hazır bulundu. Sanıklardan Mehmet Metin Gündoğan sakin görünüşüy- le dikkat çekerken Adem Al- bayrak göz göze geldiği ta- nıİclar ve ailelere 40 yıllık dosrmuş gibi pişkin pişkin gülüyor ve göz kırpıyordu. Duruşma sırasmda sanık avukatlarından ve 12 Mart'ın askeri savcılanndan İlhami Yekkçi, polislerin ateş ettiğini ilk kez kabul et- ti. Daha önceki duruşmalar- da ısrarla polislerin ateş et- mediğini savunan. emniye- tin anlaşmalı avukatı Yelek- çı. tanık ifadelerinden sonra •*Tamam. polisler ateş etmiş- tir. Biz ateş etmedi demiyo- ruz. Ama durup dururken etmedilerya. Karşıtaraf tah- rik etmiştir de ondan ateş açümışnr" demek zorunda kaldı. Müdahil avukatlar, bir kez daha gelecek duruşmada Hanefi Avcı ile Fikri Sağ- lar'uı dinlenmesi talebinde bulundular. Ancak talepleri yine reddedildi ve duruşma 6 Kasım'a ertelendi. Gazi olaylannın hemen sonrasında gelip şov yapan- lar, "Davajı biz takip edece- ğtz" diye söz verenler kafa- lannı yine kuma gömecek ve yeni şovlanna malzeme ara- yışına girecekler. Gazi davası duruşmasında sanıklan teşhis eden tanüdardan Radikal Gazetesi mu- habiri Ahmet Şık, olay günü uzun namlulu silahlarryla hedef gözeterek halkın üzeri- ne ateş açddığını söyledi. Ahmet Şık, bu olayın fotoğraflannı bizzat kendisinin çek- tiğuü, mahkemenin istemesi halinde söz konusu fotoğraflan Cumhuriyet Gazete- si'nin arşhinden istevebileceklerini söjiedL (FOTOĞRAF. Cumhuriyet Arşivi) üzerine ateş açma>a başladı. Shil >e resmi po- üslerin ellerinde rüfekler vardL Hedefateşya- pıyoriardı. İ sttlik halka çokyakmdüar. Bun- lann hepsini görüntüledim. Bir kısmı Cum- huriyet'te vayımlandı. Olaylan bir binanın üzerinden izü>ordum.Teieobjektifim olduğu için bepsini çok yakından görüyordum. Srvil kodunun bıyıklan çenesine kadar inivordu. Yanıoda bir resmi polis de vardı. Başka bir sakaOı shili zaman zaman elinde tabanca, za- man zaman omzunda tüfekie görebiliyor- dum. Kot pantolonlu kişinin ateş etmesinden hemen sonra iki kişinin düştüğünü net bi- çimde gördüm. O sırada resmi polisler de ateş ediyordu. Duşenlerin hangi tabancadan çıkan mermi ile düştüğünü bilmem." Ahmet Şık, sanık polislerden Adem Al- bayrak'ı ve Mehmet Gündo- ğan'ı teşhis etti. Şık, olayla- n aynntıh biçimde göriintü- lediğini, çok sayıda fotoğra- fın Cumhuriyet gazetesinin arşivinde bulunduğunu, iste- nirse bunlann mahkeme ta- rafından alınabileceğini söy- ledi. Gazetemiz muhabiri Mi- yase Ilknur da girdikleri bir ara sokakla büyük bir kar- maşanın içine düştüklerini, yerde birçok kişinin yattığı- nı, gençlerin bu insanlan ka- çırmaya çahştıguu, polisle- rin kaçanlara ateş ettiğini be- lirterek şunlan anlattı: "Sol tarafta coplu kaikan- h resmi polisler, sağ tarafta iseellerinde silah ateşeden 5- 6poiis vardL Biz birgecekon- dunun duvanna >aslanarak korunmava çahşbk. Polis bi- ze kaçın di>ordu. Polisler ya- nımıza gelerek bize hakaret ettiler. küfrettiler. copla ra- hatsızettiler. Bizi oradan kov- dular. Oradan aynhp gider- ken feci bir manzarayla kar- şılaştun. PTT'nin karşısın- daki sokaktan polisler halkın üzerine ateş ediyordu. Biri- sinde uzun namlulu rüfek vardı. Hedef gözetiyordu. Uzun namlulu rüfegi olan, kot takım gi\ iyordu. Resmi- lerde ateşediyordu. Yere dü- şen çok insan vardı. Kimisi yaralamjOT.kimisi de kaçar- kenıdüsüyordu." Özgürlük dergisinden Ha- cer Yıldırun da, polisin ken- dılerini demir çubukla döv- düğünü söyledi. Sanıklann avukatı İlhami Yelekçi rutuklulann tahliye- sini isterken müdahil avukat- lar, olayın bir provokasyon olduğunu, Susurluk çetesi ile olayın baglanüsı bulunduğu- nu, mahkemenin bu tarihi olayda daha sorumlubirdav- ranış göstererek çetelerle bu olaylann bağlantısını araştır- ması gerekriğini savundular. SIFIRNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR calislar@cumhuriyetcom.tr TARSUS - Türk yargı siste- minin labirentlerinde bir çıkış yolu ararken, kendimi Istan- bul-Adana uçağında buluver- dim. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde savcı 1.5 ile 4.5 yıl arası ceza istediğinde şaşırmadım. Burası Türki- ye'ydi ve kendi garip iç dün- yamızda yaşamaya devam ediyorduk. Sonra, dünyanın hemangi bir yerinden Türki- ye'ye yönelik bir gelişme oldu- ğunda şaşırıp kalıyorduk. Bunun en tipik örneği Ital- ya'da toplanan "Kürt Parla- mentosu"ydu. Italya bize bu ihaneti nasıl yapardı? Dostu- muz ve müttefikimiz değil miy- di? Kafamızı kumdan çıkarı- yor ve şaşkınlıkla italya'ya ba- kıyorduk. Italya'yı yakından tanıyan gazeteci arkadaşları- ma soruyorum. Onlar çok ön- ceden Italya'da böyle bir ha- vanın oluştuğunu söylüyorlar. Zaten, öyle uzaktan izleme- ye gerek yok. Türkiye, Kürt so- runu konusunda askeri ön- Geçmiş Zamanlarm Peşinde lemler dışında ne yazık ki, hiçbiradım atmadı. İnsan hak- lan ve demokrasi konusunda en küçük bir anlayış değişikli- ği gerçekleştirmedi. iç siyasi çekişmeler, yargının da bir si- lah olarak kullanılmasına dö- nüştü. Iktidarı elinde tutan güçler, istedikleri zaman iste- diklerini yargılayıp, hapse ata- bilecekleri bir ortam yarattılar. Italya'da son gelişmelerin arkasında olduğu söylenen gazeteci Dino Frusillo'nun gazetelere verdiği demeci okuyorum; şöyle diyor: "Türk- ler ve Kürtler barış içinde ya- şamalı. Ben Türk hükümetinin izlediği rejimi eleştiriyorum. Türkiye'de bir demokrasi problemi var." ••• Aslında bu yazının başına oturduğumda, geçmiş za- manların peşine düştüğümüz ilginç geziyi yazmayı istiyor- dum. Turizm Bakanlığı'nın da- veti üzerine, "inanç turu" adı verilen bir gezinin ilk günün- deyiz. Tarsus'tan başlayan bu tur Diyarbakır'da noktalana- cak. Gezi, Tarsus'tan başlayınca, ben de uzun yıllardır doğru dürüst gidip gelmediğim, ço- cukluğumun ve ilk gençliğimin Tarsusu'nda kendimce dola- şıyorum. Annem ve teyzem bir günlüğüne beni görmek için Namrun yaylasından Tarsus'a geldiler. Ben de gezideki 60 kadar yerli-yabancı gazeteci- yi bırakıp Tarsus'taki evimize yöneldim. Akşam serinliğinde mahal- lenin eski sokaklarında bir yol- culuğaçıktım. Hemen bitişiği- mizdeki Nazmiye Hala'mın e- vi duruyordu. Nâzım Amca ile Nazmiye Hala çocukluğumu- zun en önemli iki simasıydı. Ev duruyordu, ama artık onlar bu dünyadan göçüp gitmişlerdi. Nazmiye Hala'mın, "Ulan Oral geldin mi?" diyen sesi hâlâ kulağımdan silinmedi. OnlarAleviydi, biz Sünni. A- ma onları birçok akrabamdan daha çok severdim. Feride Teyze'yi de öyle. Onlar da Aleviydi. Çocukluk arkadaşım Erekol, Feride Teyze'nin oğ- luydu. On yıl önce kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti. Hemen karşımızda Halil Emmi'nin dükkânı vardı. Son- radan o dükkânı Duran almış- tı. Onlara bitişik Hilmiye Tey- zeler ve Duran Amcalar otu- ruyordu. Dünyalar iyisi Hüs- niye Teyze'yi çocukluğumuz- da böbrek yetmezliğinden yi- tirmiştik. Sonra da oğulları Çetin ve Halil genç yaşta yi- tip gitmişlerdi bu dünyadan. Kendi mahallemin sokakla- nnda dolaşmak bana garip bir hüzün verdi. Neredeyse bü- tün evler duruyordu. İçinde çok farklı insanlar yaşıyor, farklı bir dünyada farklı göz- lüklerle çevreye bakıyorlardı. O zaman ne televizyon var- dı, ne de borsa. Akşamları bir evde toplanılır, Bektaşi fıkrala- n anlatılırdı. Sosyal ilişkiler da- ha değişik ve daha içtendi. Tarsus'un 2500 yıllık antik yolunda dolaşırken, ben baş- ka bir dünyaya dalıp gitmiş- tim. Geçmiş zamana doğru yolculuğa 30-40 yıl öncesinin Tarsusu'ndan başladım. Tarsus Idman Yurdu'nda birliktefutbol oynadığım kap- tanımız Kürt Bahri'yi sordu- ğumda öldü dediler. Çok üzül- düm. Kleopatra'nın 2000 yıl ön- ce yürüdüğü yolda yürürken, şu kısacık insan ömründe ya- şanan acımasızlıklar ve akıl al- maz hırslar, gözümde birden anlamsızlaşıverdi. Kimler gelip kimler geçmiş- ti bu dünyadan. Kala kala yal- nızca taşlar kalmıştı... CIMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Tiirban ve Demokrasi Köktendinciliğinde, referansının Islam olduğunda kuşku bulunmayan Tayyip Erdoğan TCK 312. mad- desince yargılanarak mahkûm oldu. 1982 Anayasa- sı'nın geçici 15. maddesine göre Anayasaya aykırılığı ileri sürülemeyen yasalar gereğince bundan böyle si- yaset yapamayacak. Bu mahkûmiyet ve siyaset yasa- ğı demokrasiyle bağdaşıyor mu? Benzer bir soruyu tür- ban yasağı konusunda da yineleyebıliriz: Dinsel bir inancın simgesi ve dayatması da olsa insanların giyim kuşamlarına müdahale edilmesi demokrasiyle ne öl- çüde bağdaşmaktadır? Bu soruları yanıtlamak için demokrasiyi tanımlamak, buna bağlı olarak da Türkiye'deki yönetim biçimine de- mokrasi denilip denilemeyeceği sorusuna karşılık ver- mek gerekiyor. Demokrasi farklı ve karşıt görüşlerin bir arada var olabildiği, ama daha da önemlisi bu görüşlerin örgüt- lenme özgürlüğüne sahip olduğu toplumsal yaşama biçimidir. Başka bir deyışle, demokrasi denildiğinde akla ilk gelen "anlatım özgürlüğü", demokrasinin ne- deni olmaktan çok sonucudur... Bir ülkedeki siyasal yö- netim biçimine demokrasi denilip denilemeyeceği araştınlırken o ülkede demokrasinin altyapısının (ge- rekli örgütlenmelerin) bulunup bulunmadığına bakmak gerekiyor. • • • Daha somutlanacak olursa, toplumun büyük ço- ğunluğunu oluşturan emekçi halk yığınlannın (köylü- lerin, işçilerin, memurlann, ücretlilerin) örgütsüz oldu- ğu, var olan örgütlenmelerin de siyasal yaşamı yön- lendirecek güce sahip bulunmadığı bir ülkede, bu du- rum göz önünde tutulmaksızın demokrasiyi soyut bir anlatım ya da davranış özgürlüğüne indirgeyerek tar- tışmak havanda su dövmektir. Demokrasi savaşımı bir yandan bu örgütlenmelerin önündeki "yasal" engelle- rin kaldırılması için çaba harcarken bir yandan da on- ların pratikte gerçekleşmesine katkıda bulunabilmek, örgütlenme çalışmalannda yer almaktır... Bu gün biz- de görülen ise böyle bir bilinçten ve belki istekten de yoksun bazı aydınların demokrasi kavramını soyut bir anlatım ve davranış özgürlüğüne indirgedikleri, de- mokrasi savaşımını ise şu sıralarda neredeyse Tayyip Erdoğan'ların anlatım özgürlüğünü savunmak, türban yasağına karşı çıkmak, üniversitelerde düzen sağlama- ya çalışan rektörlere hakaret etmekle eşdeğer saydık- landır. ••• Tayyip Erdoğan'ın mahkûm edilmesine neden olan konuşmasındaki sözlerinı her şeyden önce herhangi bir dinsel inanca karşı saygısızlık olarak görmek gere- kir. Minareleri süngüye, kubbeleri kalkana benzetmek, kışkırtıcılıktan, herhangi bir yasa maddesine karşı ol- maktan'önce, yakışıksızdır. Istanbul'un "seçilmiş"be- lediye başkanının (ve düşündaşlarının) söz konusu şi- irin yazarı olduğu iddia edilen Ziya Gökalp'e gerçek- ten saygı duyduklanna da ınanmıyorum. Köktendinci- likle ilgisi bulunmayan Türkçü Gökalp'in ünlü bir şiirin- deki "camilerde Türkçeezan", "okullarda TürkçeKu- ran" okunması gibi istekleri konusunda Tayyip Erdo- ğan vedüşündaşlarının ne düşündüklerini bundan ön- ceki bir yazımda öğrenmek istemiş, yanıt alamamış- tım... Bütün bunlara karşın, kim olursa olsun herhan- gi bir kimsenin söylediği sözlerden ötürü cezaevine ko- J nulmasını, siyasetle uğraşmasının yasaklanmasını de- mokrasiyle bağdaştırmak mümkün değil. Fakat asıl sorun, böyle birdemokrasiye nasıl ulaşılacağıdır. Ken- dileri gibi düşünmeyenlere, değil anlatım özgürlüğü, yaşama özgürlüğü bile tanımayacaklannı açıkça söy- leyenlerin anlatım özgürlüğünü savunarak demokrasi savaşımını neredeyse salt böyle bir çabaya indirgeye- rek bu gibi kimselerden sahte demokrasi kahraman- lan yaratarak mı; yoksa emekçi halk yığınlannın örgüt- lenmesinin önündeki engellere karşı çıkarak, onlann ül- ke siyasal yaşamında ağırlıklarını duyuracaklan etkin- liklere destek olarak, sivil toplum örgütlerinin güçlen- mesine katkıda bulunarak mı? Bu bir kişisel tercih so- runu değil, yazımın girişinde belirtmeye çalıştığım gi- bi demokrasi savaşımında öncelik sorunudur. ••• Türban yasağı ve bu yasağa bazı aydınların karşı çı- kışlan konusunda da benzer şeyler söylenebilir. Res- mi kurumlarda (ve günlük yaşamın çeşitli alanlannda) türban vb, dayatmasının masum, kişisel bir inanç ko- nusu olmadığı açıktır. Yine de kalıcı çözüm yasakla- malarla değil, ilköğretimden başlayarak gerçekten de- mokratik bir eğitimin yaygınlaştırılmasıyla sağlanabi- lir. Eğitim kurumlannda bilim dışı öğretim sürdürüldü- ğü, Kuran kurslan ve imam-hatip liseleri bugünkü ko- numlanyla var oldukları sürece "türban" sorunu da (belki farklı biçimler alarak) varlığını sürdürecektir. • • • Herkesin (bu arada en uç, hatta fanatık) kişi ve grup- lann dilediğince düşünce üretip örgütlenebildiği, dile- diği biçimde yaşadığı bir toplumsal düzen kuşkusuz ki en geniş anlamıyla demokratik bir düzendir. Fakat böyle bir hoşgörü ortamına ulaşmanın yolu ve güven- cesi, emekçi halk yığınlannın, tüm çalışanlann örgüt- lenmesi; başka bir deyişle, çağdaş anlamıyla örgütlü toplum olabilmektir. Çok radikal, çok demokrat bazı aydınlanmızın yeterince anlamadıklan ya da anlamak istemedikleri şey sanıyorum ki budur. Not: Geçen ağustos ayında bu sütunda yayımlanan "İlk Yardım Konusunda İki Mektup" başlıklı yazımla ilgi- li olarak Emniyet Genel Müdürlüğü Basın Merkezi'nden bir açıklama geldi. Açıklamada Emniyet Örgütü'nün ba- zı birimlerinde 1998 Mayıs ayından başlayarak "Uygu- lamalı İlk Yardım Eğitimi" verildiği, geçen ay ortalanndan bu yana da polis okullannda aynı eğitimin verilmeye baş- landığı bildiriliyor. Basın Merkezi'ne dikkatleri ve tamam- layıcı açıklamalan için teşekkür ederim. M. Ali Aybar anılıyor tstanbul Haber Servisi - Türkiye sosyalist hareketi- nin önderlerinden Mehmet AHA>1)ar, doğum gününde, kurucusu olduğu Tarih Vak- fı tarafından düzenlenen "Yeni SryasetBiçimkri" ko- nulu sempozyumla anılıyor. "Sosyaüzmi göremeden. fakat sosyaüzmin kurulaca- ğı umut ve inancını koruya- rak öteceğhn'' diyen eski TÎP Genel Başkanı ve Sos- yalist De\Tİm Partisi'nin kurucu Genel Başkanı olan Aybar. "Türkiye'ye özgü sosyaKzmi" savunurken "Demokrasi olmadan sos- yalizm ohnaz" diyordu. Ay- bar, 10 Temmuz 1995'te kalp yetmezliğinden ölmüş- tü. Aybar'ı, kurucusu oldu- ğu Tarih Vakfı. Aybar'ı, 90. yaş günü olan 5 Ekim tari- hinde, her yıl olduğu gibi bi- limsel bir sempozyumla anıyor. Yann Darphane bi- nalannda Aybaranısına dü- zenlenecek olan sempoz- \-umda "Yeni Shaset Biçim- leri" tartışılacak. Dr. Tank Ziya Ekinci'nin "Etnik, Dinsel, Kültürel Kimlikler ve Yeni Shaset BiçimJeri", Hasan Büknt Kahraman'ın "Sanat ve Yeni Siyaset Bi- çimJeri", Prof Dr. Gencay Gûrsoy'un "Gelecek Pers- pektifleri ve Yeni Shaset Bi- çimleri", Etyen Mahçup- yan'ın "Basın. Ya>ın, lled- şim ve Yeni Shaset Biçimk- ri". Prof. Dr. Burhan Şena- talar'ın "Ünhersitekr, Öğ- retim ÜyeferiveYeniSiyaset Biçimkri". Ferzan Yıldı- nm' ın "YerelYönetimkr ve Yeni Siyaset Bjçimteri". U- fiık Uras'ın "Yeni Siyaset Biçimkri v<e Politik Parti- kr". Lğur Cankocak'm da "MehmetAli Aybar veYeni SryasetBjçimkri" konusun- da konuşma yapacağı sem- pozyum saat 10.00'da baş- İayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle