24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
E K İ M 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Üstüne vazifeDSP Genel Başkam Bülent Ecevit, Cumhurbaskam Süleyman Demirel 'e Başbakan Vekili olarak çtkmış ve FP 'li Tayyip Erdoğan 'a verilen ömür boyu siyaset yasağı cezasmı "ağır bulduğunu " iİetmiş. Bir de örnek vermiş Ecevit: "Bir solcu çocuk düşünün. 18 yaşında duvara afiş asarken, yakalanıp ceza yerse ömür boyu siyasei yapamayacak. Bu çocuk belki ilerde fîkir değiştirecek, sağcı olacak." "Sol" adına siyasetyapan Sayın Ecevit'in mantık kurgusuna bakın! Solcu çocuk, ileridefikir değiştirir sağcılıkta karar hlarsa, doğal olarak "sakıncalı"olamayacagından sivaset yapabilecek konuma gelecek, tüm kapılar ona açılacak. Eğer solcu çocuk, solcu olmaya devam ederse vav haline.Ne dersiniz? Ecevit in sözleri bilinçaltının bir oyunu olmasın ISIK KANSU Birine tepki, otekine tepkisizliktşçi Partisi Genel Başkam Doğu Perinçek, cezaevinde. Niye? Perinçek, 1991 seçimleri öncesi TRT'de diğer siyasi parti liderleri ile birlikte açık oturuma çıkmış. Orada yaptığı konuşma hakkında dava açılmış ve mahkûtn olmuş. Yani, Perinçek "düşunce suçu " işlemiş! FP li lstanbul Belediye Başkam Tayyip Erdoğan 'ın bir konuşmasından dolavı mahkûm edilmesi üzerine hem sağdan, hem de soldan, hem ABD lstanbul Başkonsolosu Carofyn Huggins 'ten - ne ilgisi varsa?- tepkiler vükseliyor: "Olmazböyleşey!" Ya Perinçek? tP Genel Başkan Vekili Hasan Yalçın, bu sorumuzu şöyle yamtladı: "Dostlarımızdan, bir çokyerden bu haksızlığa ilişkin tepkilerini dile getirenler oldu. Ama tabii ki, herkes kendi çizgisi doğrultusunda bir tavır sergiliyor. Bir saflaşma içinde Türkiye, Biz safimıu Çok net olarak ortaya koyduk. Cumhuriyet devrimi kuvvetleri ile birlikteyiz. Kendisini emperyalizme ve ortaçağa yakın hissedenlerin yanımızda olmasını şüphesiz beklemiyorduk. Hatta oralardan bize bazı eleştiriler geliyor. Diyorlar ki, 'Yanlış degerlendirdiniz, cumhuriyet devrimi kuvvetleri gibi bir şey yok. Şimdi gördünüz işte, gelin birlikte mücadele edelim.' Nasıl mücadele edeceğiz? Amerika'yı arkamıza alacağız. tnsan hakları vs. diyerek, cumhuriyet devrimi sürecinin, 28 Şubat'ın karşısına dikileceğiz. Oysa, bizim Parti Meclisi kararımız var: tP, 28 Şubat'ı ve orduyu hedefalan hiçbir kuvvetle yan yana olmayacaktır. Ordu, en başta ortaçağa ve Türkiye'yi bölmek isteyen emperyalizme karşı koymuştur. tşte, bu mücadeleyi engellemek isteyen kuvvetlerin çelmesiyle karşı karşıyayız- Bu bilinçle hareket ediyoruz. Dolayısıyla, bize destek verecek olanlar, şüphesiz cumhuriyet devrimi kuvvetleri olacaknr. Ulaşan destekten memnunuz veyalnızlık duygusu içinde değiliz." Amerika, yine Kuzey Irak'taki feodal beylerle al takke ver külah. Ne oluyor, Türkiye neyapabilir? SBF öğretim üyesi Prof. Dr. Baskın Oran ile söyleştik: - Türkiye, Ankara sürecinin tavsamasına rağmen neden harekete geçmiyordu? - Amaçlarına uygundu da ondan. Hem Kürtlerin, PKK'nin yararlanmasına imkân vermeyecek kadar bölgeyi kontrol etmeleri, hem de bir federasyon oluşturacak kadar güçlenmemeleri gibi iki arnacı da zedelemeyen bir durum vardı ortada. - Peki, ABD niye durup dururken girişimde bulundu? - Ortada süreç kalmayınca telaşa düştü. Saddam a karşı kullanabileceği en kuvvetli koz olan Kürt birleşmesini tekmr istedi. Barzani ve Talabani Vı bir Kuzey Irak üzerine söyleşiaraya getirdi, anlaştırdı. Hatta bunlann tehlikesi nedir? isteği üzerine "Kürtfederasyonu' lafinı dahi etti. Bu aşamada Amerika 'nın amacı, Ortadoğu'dabir Kürt devleti oluşturmak değil. Amerika 'nın tek bir amacı var: Saddam 'ı düşürmek ve onun yerine Amerikancı bir diktatör getirmek Sırf bunu yapabilmek için Kürtleri kullanıyor. - Yine de bir Kürt devletinin ilk ipucu değil mi bu gelişmeier? - Bugün için Amerika bir Kürt devleti kurmak istemiyor, Saddam 'ı düşürmek istiyor. Ama bunun yan etkisi bir Kürt devleti embrryonunun ortaya çıkması olabilir. - Bu embriyonun Türkiye açısından - Kürtlere bir cazibe merkezi, kötü örnek olabilir. Bir akraba devlet. - Türkiye neyapabilir bu durumda? - Çok basit: Demokrasiyi artırmah, eşiği yükseltmeli. Türkiye ile Irak arasında bir eşik var. Demokrasi bahmmdan Türkiye daha yukarıda, Irak daha aşağıda. Bu eşiği ne kadar yükseltirsen, Kürtler o kadar atlamak istemeyecektir aşağıya. - İVe antamda demokrutikleşmeden söz ediyorsunuz? - İki anlamda. htiyortarsa okullannda ek ders, seçmeli ders olarak Kürtçenin verilmesinden. Kürt vahjlannın kurulmasından tııt. Kürt kimliğinin rahatça ileri sürülebilmesine kadar ek önlemler. Bunun yam sıra, ekonomik önlempaketinden söz ediliyor. O açılsın. Âncak, bu uygulamalar aynı andan başlamah ve gitmeli. -Neden? - Milliyetçilik, bir burjuva ideolojisidir. Onun için insanlar ne kadar burjuva olurlarsa, o kadar milliyetçi olurlar. Eğer orada köylü burjuva haline gelirse, rahatlayacağı için, bu sefer milliyetçilikyapmaya başlayabilir. Ote yandan, sadece Kürt kimliğinin gelişmesine izin verilir de, o insanm ekonomik bakımdan gelişmesine olanak tanmmazsa, bu kez de kimlik sorunu yüzünden sertleşmeler başİar. Bu iki unsur aynı anda verilirse, Türkiye rahatlar. Eğer ayn ayn ve teker teker verilecek olursa, Kürt milliyetçiliğini azdırır. Prognamı okuyan mıvar? "CHP, Atatürk'ün başlatmış olduğu Türk dilinin gücünü halktan ve kaynaklarından alarak zenginleştirilmesi; an, yalın ve özgün yapısını koruyabilmesi; yazın, sanat ve bilimin her alanında yeterli hale gelmesi sürecini kararlılıkla sürdürecektir. Bu amaçla kurulmuş bulunan Türk Dil Kurumu 'nun kapatılmasını, adının ve mal varlığının güdümlü ve bağımlı bir resmi kuruluşa verilmesini ara dönemin hukukdışı bir tasarrufu sayan CHP, Türk Dil Kurumu 'na gerçek niteliğinin ve öz varlığının kazandırılmasını zorunlu görmektedir. Türk Dil Kurumu ile birlikte Atatürk 'ün resmi vasiyetnamesinde yer alan Türk Tarih Kurumu 'nun gerçek işlevlerini sürdürebilmeleri için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır." Bu bölüm, CHP Programının 201 ve 202. sayfalanndan alındı. Aynı CHP nin eski "Genel Başkam", bugünün TBMM Başkam Hikmet Çetin, geçen hafta partisinin "ara dönemin hukukdışı tasarrufu " saydığı kurumun tstanbul'daki toplantısma katıldı. Demokrasilerde çare tükenmez... ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMİROĞLU Açık Mektup Sevgili Eşber Ağabey, Sen Çankırı Cezaevi'nde "düşüncelerinden dolayı" çile dol- jururken, dışarıda da bir sürü "yetkili" kişi "düşüncesizlikle- 'inden dolayı" sıkıntı çekiyorlar. Amansız mücadele ettiklerini leri sürdükleri "babalaha" yoğun iletişimleri ortaya çıktıkça Dirbirlerini suçluyorlar. Sanki daha az ya da fazla "mafyacı, çe- 'ec/" olmak önemliymiş gibi. Aslında olması gereken oluyor ve 'merkez sağ" çatırdıyor. Belki de böyle böyle, zaman içinde "herkes sol" olacâk! Sevgilr ağabey, o adamlar ve kadınlar, "babalar" yerine se- linle, Ismail Beşikçi'yle, Doğu Perinçek'le, Ragıp Duran'la /e diğer düşunce suçlusu aydınlarla aynı sıklıkta konuşsalar- ±, şu an hem ülke, hem de kendileri daha iyi durumda olmaz- ar mıydı? Keşke onları biraz "onurlandırabilseydin" sevgili ağabey! Kaset çalışmaları sürüyor mu? Piyasaya her gün yeni bir pop kaseti çıkmasına uzun zaman- dır alışmış olan kamuoyu, aynı dozla ortaya çıkan "Çakıcı ka- tetlerine" de bağışıklık kazandı. Alaattin Çakıcı nın bu "trendi" iyi değerlendirerek, müzik pi- /asasına atılıp atılmayacağını bilemem ama; eğer kaset işini 'profesyonel" olarak sürdürmeyi planlıyorsa, çıkaracağı seri îlbümlerin isimleri şöyle olacaktır: 1- Kız sen geldin merkezden, pek güzelsin herkesten! 2- Tetiğim tetiktir! 3- Ilahi ihale] (Hiç sevmem, banka ihalelerini hiç sevmem!) 4- Çok naz Âşık uzandırır! 5- Bu akşam bütün telefonlarını aradım Istanbul'un! Herhalde Çakıcı'nın kasetlerinin başına "Bu kaset, merkez ;ağı kısa sürede imha edecektir." notu derin bir titiziikle kona- ;aktır! Sıradışı' olmak istiyorsan, 'Sıradışıyım' deme! Geçenlerde büyük gazetelerin birinde bir dekoratörle söy- eşi vardı. Dekoratör, insanların evlerini "burçtarına göre" dö- >eyerekyeni bir "tarz" geliştirmişti ve bu yüzden "stradışı" ola- ak nitelenîyordu. Aynı gazetenin bir başka sayfasında, müzik dünyasına atı- an bir bayan oyuncunun haberi vardı. Yabancı bir şarkıya ya- :ılan Türkçe sözleri okuyarak "single" çıkaran ve bu devşirme >arkısının klibiyle gündeme gelen sanatçı "Amacım sıradışı ol- naktır." d\yordu. "Sıradışı olmak" imaj çağının en geçerli terimlerinden biri. "Sı- adışıyım" demeyen herhangi bir pop şarkıcısına, modacıya, Tiankene henüz rastlayamadım. İyi de "sıra" ne ve "sıra içinde" kimler var? Bunu saptama- ian "sıradışı" olduğunu söylemek ne kadar "ilginç" olabilir? 4asıl ki "Benyetenekliyim" denince "yetenekli" olunmuyorsa, 'sıradışıyım" denince de "sıradışı" olunamaz. Özet olarak: Ye- nezler! -taftanın Takıyye Demeci Meral Akşener Bi' politikacı olarak her zaman demokrasiyi savundum. llkelerim gereği çetecilere ve mafya men suplarına kerşı çıktım. Temiz siyaset anlayışına sempati duydum. Çünkü yeraltı dünyası tcolumun düşmanıdır. Çalışkan partililerimiz bfce hizmet etti ve biz de bunu üke için kazanç saydık. Hizmetlerini karşılıksız bırakmadık. Te tikçilere ta/iz vermeyiz. Emekçi kit lelere sîygımız büyüktür! Nıt: İlk satırdan başlayarak ve satır atlayarak yeniden îkıyunuz. raıihte O Gün •Ik kez tartışan iki kişi, °Aslında ikimiz de aynı şeyi söyiûyoruz." iiyırek tartışmayı bitirdiler. (18.04.1857) m'Biz sadece arkadaşız" lafı ilk kez duyuldu. (23.11./ 1965) • Ik kez bir futbol spikeri, günün "yazdan kalma" olduğunu ;c»y5di. (07.10.1974) Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞI ^AÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HAYVANLAR ISMAIL GVLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicak(iı turk.net tiOl'l'r S L- öztfcy' A-cttA*"- ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI HARBI SEMÎH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Ekim B/RAMER/KAN TRAJEOİS/L BU6UH L£M Big ÛAI/A Ki ÜNLÛ jtoMA/va meoooee &*teıse& 7 LA, YAZ/UZfH &&•*4P/T7MtHHCMUSU ABAS'HMKİ LiK A/EOEASfYte PGeiSetS- 'İN JÜRİYt ErtOLEMEVe Ğt SAuiLMişTf. rHeoooespeeıreR'/t OLAYI tZONU ALAfSAtC YA20tgl İR AtoERi/ZAtJ TBAf£C>İSi) APU ROAAANt 432S 'TE~~ yAYIMLAUD'ĞIAJPA BÜYÜIC İU5İ 7&PLAMtŞTT- EVÜLİK LHSISl/UA İUC SEVGİLİSİMİ TBISM^PBfJ GEKJÇ BİR. AOAMIN ÖYKÜSÜ B/ÇİMİMDE &4f- LAfAN fZOMA/Uj CİUAYET PAVASIYLA SOUÜÇ- LANtYOüPU- KOHU, «İUSAULIKSUÇU* ÇA HACE w Tf/esuW) ADIYCA SİNBMAYA " — GÖRÜŞ ŞABAN ALİ YAŞAROGLU Kiiresel Çevre Kirlenmesi Günümüzün dünyasında çevre kirliliği, tüm ge- zegeni kaplayan boyutlara ulaşmış durumda. Dün- yanın birçok bölgesinde insanlar, çevre felaketi- ne karşı korumasız, nükleertehdit ve radyasyon- dan habersiz bir yaşam sürdürmekteler. Bilim adamları ise bu olumsuzlukların devamı halinde dünyadaki tüm canlıların ciddi biçimde tehdit al- tında olduğunu vurguluyorlar. Halbuki insanoğlunun geltşimi başlannda yaşam, doğal çevre ile uyum içinde sürmüştür. Ancak dünyadaki toplumsal ve teknolojik gelişmelerin hızla artışı karşısında ekolojik sistemin bu hassas dengesi giderek bozulmuştur. Bu tehlikeli geliş- menin seyircisi durumunda olan insanlık ise dün- yada dengeli bir çevrenin korunamaması halinde tüm canlıların varlığının sürmesinin olanaksızlığı- nı acaba ne zaman anlayacak? Bu yılın yaz başlannda başlayan yağmur döne- mi dünyayı etkisi altına aldı. Barajlan, setleri ve köp- rüleri yıkan seller ölümcül sonuçlara yol açtı. Bir süre önce Trabzon'da yaklaşık üç saat süren yağ- mur, Sürmene ilçesi ve haritadan silinen Beşköy beldesinde büyük mal ve can kaybına neden ol- du, ocakları söndürdü... Yağışların etkili olduğu bir başka ülke olan Çin'in birçok bölgesinde barajlar yıkıldı. Harekete geçi- rilen askeri birlikler setleri yıkarak sel sularının kır- sal kesime yayılmasını sağlamaya çalıştılar. Sel, eylülün ortasında da Meksika'nın Chiapas eyale- tinin Valdivia köyünü yok etti. Dünyadaki benzer sel baskınlannın verdiği za- rarlar ürkütücü boyutlara ulaştı. 240 milyon kişiyi etkilediği söylenen bu yazın selleri, resmi açıkla- malara göre şimdiye kadar 2 binin üzerinde insa- nın ve sayısı bilinmeyen diğer canlıların yaşamla- rına mal oldu. Yaklaşık 14 milyon kişi evini terk et- mek zorunda kaldı. Bu durum, insana, Çinlilerin "Su ile şaka olmaz" özdeyişini hatırlatıyor. Gün geçmiyor ki çevre felaketi haberterde yer almasın. Büyük Okyanus'ta 30 metreye kadar yükselen dalgalar sahilleri yerle bir etti. Deniz di- bindeki deprem ya da yanardağlann patlamasın- dan meydana geldiği söylenen bu dev dalgalara karşı uyarı ağlan da para etmiyor. Hatırlanacağı gi- bi bu dev dalgalar, 1993'te Endonezya'da bir ada- nın tamamını kapladı ve 2 bin kişinin yaşamını yi- tirmesine yol açtı. Yeni Gine'de yaşamını yitiren- lerin sayısı ise 3 bini aştı. Dev dalgalara yol açan depremin merkezi Bü- yük Okyanus'ta idi. Ama yer kabuğu, dünyanın baş- ka bölgelerinde harekete geçecek şekilde etki alanını genişletti. Örneğin haziranın başında baş- layan depremlerin, dünyanın dört bir yanını salla- dığı ortaya çıktı. Ülkemiz de bundan nasibini al- dı. Bu ve benzer felaketler bize, geleceğimizi bu- günden tahmin etmenin olanaksızlığını gösteri- yor. Ozondaki delinme ve hava kirliliğinin yaşamda olumsuzluklara neden olabileceği ve doğal yaşa- mın temellerini dinamitleyeceğini küresel gözlük- le niçin göremiyoruz? Küresel çevre sorunlannın çözümü konusunda her ülkenin, çağdaş yöntemlerle halkını bilgilen- dirmesi bir görev olmalıdır. Sanayinin kent içinden uzaktaştınlmasına ve milli parkların gereği gibi korunup dogal hali ile tu; tularak toplumun yararlandırılmasına öncelik ve- rilmelidir. Üç binli yılların insanları için, doğayla çok daha büyük uyum içinde yaşanacak rüzgâr-güneş ener- jisinden yararlanacak doğal konut yapımına ge- çilemez mi? Bu sahada yeni arayışlar içinde ol- malıyız. Doğanın intikamının daha büyük olmaması ve acısının yoksul ülkelere çektirilmemesi için insan- ların bir an önce kendilerine çeki düzen vermele- ri gerekiyor. Ölümcül etkileri yıllardırsürmekte olan 'Çerno- £»7'olayından kim sorumlu? Bugün 'Çernoö/7'den on misli daha tehlikeli olacak, radyoaktif atıkların bulunduğu söylenen Sibirya'nın batısındaki Kara- çay Gölü, bir saatli bombadan farksızdır. Gölün al- tında, yaklaşık yüz metre derinlikte beş milyon metreküp radyoaktif tozlardan oluşan kütlenin varlığı bilinmektedir. Insanlann yazgılan ile ilgili dehşet dolu olası teh- likelere karşı evrensei yurttaş girişimlerinin etkin- liği arttırılmalıdır. Hepimizin paylaştığı bu dünyayı, bu gezegeni gelecek kuşaklara kirli ve çirkin bırakmaya hakkı- mız var mı? Geleceğe bir borcumuz yok mu? Ha- talarımızın bedelini henüz doğmamışlara ödetme- meliyiz. Doğa ananın yasalanna yeterince duyartılık gös- termeli ve doğal afetlerini ciddiye almalıyız. Do- ğal zenginliklerle dolu olması gereken bir dünya- dan daha fazla yoksun olmamalıyız. Türkiye Turizm Yazarlon Derneği Turizm ve •- . t Çevre Komisyonu Başkam '• BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SACA: 1/ Bor- neo Adası'nda yaşayan yerli o halk. 2/Bir an- latınu oluşturan sözcük ya da A tûmcelerin to- pu... '-Çok önemli kişi" an- lamında kulla- nılan uluslara- rası kısaltma. 3/ Kirazdan yapı- 8 lan bir cins li- q kör. 4/ Şarkı, türkü... Namaz çağnsı. 5/ Dolma yapmak için * hazırlanankanşım... Kı- vırcık bir saç biçimi. 6/ 2 Diş taşı... Bir nota. II 3 Atasözlerine dayanan di- 4 daktik Çin şiiri... Yel- c kenlerin kenar ve köşe- leri. 8/ "Ati çıkınca or- taya — silinmeli" (Tev- 7 fik Fikret)... tskoç er- g kekJerinin giydiği kısa Q eteklik.9/Gelişmek,bü- a >-ümek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Erken olgunlaşan bir çe- şit siyah üzüm... Bir soru eki. II Yünden dövülerek ya- pılan kalın ve kaba kumaş... Takadan büyük bir çeşit Karadenız kayığı. 3/ Bir bürûnü oluşturan iki eşit parça- dan her biri.. Bir ilimiz. 4/ Agn Dağı'na verilen bir baş- ka ad... Israil'in plaka işareti. 5/ Genellikle yakmak için kullanılan iri saman... Yer çatlağı. 6/ lnce softan hafif ve dar bir üstlük. II Yelken devrinde muhabere ve irtibat hiz- metlerinde kullanılan hızh ve hafif gemi... Bir cins ka- yık. 8/ Tırpana balığına verilen bir başka ad... Geleceği öğrenmek amacıyla çeşitli şeylere bakarak anlam çıkar- ma. 9/ Kimi yüzeylerin temizlenmesinde kullanılan çok hafif ve gözenekli bir taş... Boru sesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle