22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
> EKİM 1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ABD başkanlık yanşına kamera tutan ve hem düşündürüp hem de eğlendiren bir film Başkanfak yarışmda herşey rnübahÇoktan ıpliği pazara çıkmış 'ideal baş- kan' Kennedy'nın yakışıklılıgıyla uç- cur düşkünlüğünü miras olarak devral- nış görünen ABD Başkanı BUI Clin- ton'ın, nicedir saksofoncu Monica ad- ı, piknik tipli, akça pakça stajyer ta- «yle, Beyaz Saray'ın ovaJ ofisindeki oral seks çeşitlemelerinı gezegenimizde duy- iıayan kaldı tıu acaba? Aylardır sansas- /on düşkünü medyanın, ağzı sulanarak istüne atlayıp pehlivan tefrikasına çe- •irdiği, değme porno yazarlanna taş çı- cartırcasına, kesenin ucunu sonuna dek içmış olan muhalefetteki Cumhuriyet- ;i Parti'nin maşası kesilen, ahlak bek- ;isi, cingöz bir savcının yürütüp ifşa et- iği malum güncel soruşturmanın iyıce -enkli ve ilginç kıldığı 'Primary Coİors- Kirii Yanş'ı, gecikmiş tarafından biz de «yrettik bu hafta. Ve bir kez daha Holly- .vood'a özgü, tam da cuk oturmuş bir jamanlamayla gösterime çıkanlan, ger- ;eklerle kurmacayı kaynaştırarak tez- lâhlanmış, hem nalına hem mıhına vu- -an bu 'Kirli Yanş' nedeniyle, aktüalı- enin gidişine göre yön almakta, buka- emun gibi renk değiştirmekte hüner sa- ıibi, kudretli Hollywood imparatorluğu- lun o çikarcı, paragöz zihniyetine yine japka çıkardık ister ıstemez. Mike Nichols'un 30 yıllik ahbabı olup jn yıl öncesinin VV.Beatty- D. Hoffman • I. Adjani'li 'Ishtar' fiyaskosuyla yö- letmenlikte dikiş tutruramamış Elaine May'in. arıonim birromana dayanan se- laryosundan, yıllann deneyimli sahne- serdeyönetmeniMike Nichols'un, ola- üildiğince nesnel bir yaklaşımla çekti- *i 'Primary ColorvKirti Yanş'. Arkan- «s Valiliği'nden ABD Başkanlık kol- uğuna yürüyen Demokrat Bill Clin- on'ın 1992'deki seçim kampanyası üs- üne kurulu bütünüyle. Yönetmen Nic- lols'un büyük ölçüde, Hollyvvood'a ve »österi dünyasının ünlülerine yakınlığıy- a bilinen Bill- Hillary Clinton çiftinin /ükseliş öyküsünden apaçık esinlenerek ;ektiği film, Clinton'larla nerdeyse bi- •e birbenzeşen, güney eyaletlerinden bi- inin iyi aile babası- valisi JackStanton'la cansı Susan (Saç tıraşından jestlerine, Prîmary Colors / Yönetmen: Mike Nichols / Senaryo: Elaine May / Kamera: Michael Ballhaus / Müzik: Ry Cooder / Oyuncular: John Travolta, Emma Thompson, Adrian Lester, Kathy Bates, Billy Bob Thornton, Maura Tierney, Larry Hagman, Paul Guilfoyle/1997 ABD (Umut Sanat) mimiklerine kadar Clinton'a benzetil- miş, dersine iyi çalışmış John Travol- ta'yla, soğuk, ıçten pazarlıklı, avukat 'fîrstlady' Hillary'yı herzamanki usta- lığıylacanlandıran (Emma Thompson) ve ekibinin seçim kampanyası sırasın- daki günlük yaşamından somut kesitler sunuyor, saygın bir sivil haklarsavunu- cusunun torunu olan, idealist genç zen- ci Henry Burton'un (Geleceği parlak. ye- ni kuşak oyunculardan Adrian Lester) gözü ve tanıklığıyla. Başkaıüı filmler fiıryasından Halkın gönlünü, güvenini kazanıp oyunu almaya hedeflenmiş Vali Stan- ton'un yoğun insan sevgisinin belirtisi sayılacak 'd sıkışma sanaö'ndan ömek- ler seyrederek doludizgin içine daldığı- mız 'Kirü Yanş', olumlu- olumsuz yan- lanyla ABD Başkanı'nı ya da yakın çevresini konu edinerek özellikle Clin- ton döneminde çoğalan başkanh film- ler furyasının en yeni uzantısı şimdilik. (Bu konuda 'Dave', 'Nfcson', 'Clear and Present Danger', 'The American Presi- dent', "Absolute Power\ 'Wag the Dog\ 'Independence Day' ya da "Air Force One' ilk elde akla gelenler.) Mıke Nichols'un siyasal taşlama ton- lanna bürünen filmini, gerçekçi bir TV yapımı gibi ilgiyle ve Stanton'un insan- lara, özellikle zencilere gerçekten değer verdiğine yürekten inanmış ve daha ide- alizmini. masumiyetini yitirmemiş Henry'nin bakış açısından izlerken per- deden salona politik ahlakın çürumüş ko- kulannın yayıldığı da söylenebilir bu- ram buram. Demokrat Parti'nin başkan adayı Stan- ton'un seçim kampanyasında, biraz da zenci oylannı toplama amacına yönelik bir şekilde, sevgilisinden ayınp sağ ko- lu yaptığı genç danışman Henry, gide- rek elinde olmaksızın politikanın pisli- ğine bulaştığmı fark ediyor. Dahası, Be- yaz Saray'a postu sermek isterken 'az- gın libidosu" yüzünden gizli ilişkileri habire sıyasi rakiplerınce karalama mal- zemesi olarak kullanılan eski valinin samimiyetinden kuşkuya düşüyor ve za- manla başkan adayından soğuyor. Fena halde iktıdar hırsına, saltanat tutkusuna kapılmışa benzeyen Stanton çiftinin, kısır politikanın dolambaçla- nnda, giderek yozlaşmaktaki ahlaki bo- yutlannı gitgide daha bir görüp keşfet- mesi de biraz zaman alacaktır Henry'nin... Seks, uyuşturucu, çürüme^. Büyük çelişkilerin ülkesi ABD'de Be- yaz Saray'ın kapılannı zencilere açıp eşcinsellere hoşgörüyle yaklaşıp genel- de kadınlardan yana tavır koyarak mu- hafazakâr kesimin tepkisini alan, 1960'h yıllara denk düşen gençliğindeyse Vi- etnam savaşma gitmeyi reddedip seviş- meyi ve 'taş gibi olmayT yeğlemiş gü- neyli zampara Clinton-Stanton'un sonun- da, en güçlü rakibi olan, geçmişindeki kokain bağımlılığıyla birkaç eşcinsellik deneyimini gizleyemeyen, dürüst poli- tikacı, Cumhuriyetçi başkan adayı Fred Picker'i (Dallas'ın kötûlük timsali J.R. Ewing olarak anımsanan Larry Hag- man, ne kadar da yaşlanmış!) da soylu bir davranışla alt edip sollayarak ve ver- diği ödünlerin karşılığını alarak başkan seçildiği 'Kirli Yanş', özetle seks, uyuş- tunıcu, çürüme sarrnalına dolanmış kir- li politikacı tipini gözümüze sokuyor, kur- macayla Clinton'lann 1992 seçim kam- panyasında çevrilen dolaplan, yolsuz- luklan ve tüm aşamalan harmanlayıp ser- gileyerek. Stanton'la ilişkilerini yüklü paralar karşıhğında basına satan kadınlann, ge- rektiğinde montaj bantlara da başvuran medyadaki sülüklerin ve Stanton'lann eski arkadaşı olup, basın ve kampanya danışmanıyken hafif tertip kafayı ye- miş, 1960'larda dünyayı değiştirmeyi soyunmuş, özgürlûkçü kuşağm üşütûk ama onurlu ve intihan seçen temsilcisi Libby Holden (Şişman ama yine dök- türen bir Kathy Bates) gibi yan tiplerin de boy gösterdiği, kolruk uğruna her türlü kirli yönteme başvurmanın mü- bah sayıldığı 'Kirb' Yanş', ölçülü biçili tarzı ve bire bir gerçekçiliğiyle ilginç ni- telemesini hak ediyor. Komedi-drama- dan politik taşlamaya yol alan ve iyice aşina politik tipler galerisi niteliğinde- ki bu 'Kirli Yanş' bizce kaçmaz! İki babah takılanAücey in öyküsiiArtık halis mulis Fransız film- lerinin de tngilizce (daha doğru- 5U Amerikanca) isimlerle karşı- nıza getirilmesinin son ömeği Dlan "1 Chance sur 2" ("Hatf a :hance" değil) "Yanm Şans" ıdıyla Istanbul'da sadece üç sa- londa gösteriliyor ve özellikle yaşını başını almış sinemasever- lere kuşkusuz bir şeyler ifade ;den iki ünlü 'dinozor' oyuncu- suna karşın seyirciden ilgi gör- "nüyor ne yazik ki. Beyoğlu'nda- ki oda sinemamızda (Beyoğlu Pera Sineması) 3-4 kişilik bir se- ansta seyrettiğimiz "Yanm Şans" Danicl Âuteuil \ e Vanessa Para- dis'i yönettiği son filmi "LaFil- le sur le Pont- Köpriideki Kiz"ın final sahnelerini önümüzdeki günlerde tstanbul'da çekeceği Dİldirilen. iki mevsim önce "Ri- dicule-Gülünç İfişkiler" adlı. nük- te ve esprilerin 16. Louis'nin sa- rayının koridorlannda yankılan- dığı, incelikli, farklı bir dönem filmi nitelığindeki, usta işi tarih- sel taşlamasını izlediğimiz Pat- rice Leconte'un beylik komedi aksiyon denemesi. JPB -AD yine biraradalar IDHEC'deki sinema egitimi- nin, animasyonculuğunun ve ün- lü Pilote dergisinde, 1970-75 ara- smdaki 5 yıllık çizgiromancılı- gının ardından yönetmenliğe ge- çen ve çeyrek yüzyıllık kariye- rinde komediden kara filme ka- dar, türden türe atlamaktan haz- zeden, İstanbul festivalinde gör- düğümüz "Ba\ Hire", "Berberin Kocası", "Tango" gibi filmleri- ne gönül düşürdüğümüz, günü- müz Fransız sinemasının, farklı çizgisini sürdüren yazar-yönet- menlerinden Patrice Leconte, bu kez bildik komedi. aksiyon, ma- cera klişelerine bir nebze Fran- sız tadı getiren, duygu ve espri yüklü, eğlencelik bir gişe filmi imzalamış. Fransız sinemasının, son 40 yılına damga vurmuş iki efsanevi stannı, Jean-Paul Bel- mondo'yla Alain Deton'u. "Bor- saüno^dan yıllar sonra. yapımcı Christian Fechner'ın üsteleme- siyle "Yanm Şans"ta biraraya ge- tiren yönetmen Leconte, 1986'da "Joe Le Taxi" adlı şarkısıyla 14 yaşında ünlendikten sonra sine- maya yönelerek Gerard Depar- dieu'yle oynadığı "EUsa", Jean Reno'yla oynadığı "Matüda" ve "Cadıca Sevmek",\ b. gibi fılm- lerde rol alan, seksi ve tatlı bir Lo- lita cazibesine sahip Vanessa Pa- radis fıstığını da iki "dinozor'un arasına katmış. Ve cennet hurisi Vanessa Filmin başında, tutkunu oldu- ğu, çok pahalı Porsche. Merse- des, vb. marka otomobilleri düz kontak yaparak araklamaktan düştüğü hapisten daha henüz çık- mış. 20 yaşındaki, güzel bahtsız Alice'i oynuyor 'cennet hurisi' Vanessa Paradis. Derken. haya- tı boyunca BabalarGünü'nü kut- layacagı biri olmamış Alice, ye- ni ölmüş annesinin ona doldurup bıraktığı kasetten, Cote d'Azur'da olası baba adayının bulunduğu- nu öğreniyor, hem de iki tane!.. Megerse 20 yıl önce. iki erke- ğe, aynı zamanda âşık olup han- gisinin çocuğunu dogurduğunu bile tam tamına bilemeden büyüt- müş annesi Alice'i ve annesinin bıraktığı kasetteki iki baba ada- yını bulmak üzere Cote d'Azur'un yolunu derhal tutu- yor Alice'imiz. lzini bulduğu ilk babası, işleri tıkınnda bir garaj sahibi olan, lejyoner-komando eskisi. araba ve yanş tutkunu. tonton Leo Brassac'a (Belmon- do) kanı kaynıyor hemen. Aynı şekilde, lüks bir restora- nın patronu ve hiç yakalanmamış bir kibar hırsız olan. laserli alarm sistemlerine karşı. yağdan kıl çe- kercesine kasa açma becerisini geliştiren, şiddetten hazzetmez, şık ve bıçkın ikinci babası Juli- en Vignal'den (Delon) de hoşla- nıyor. Âiıcak hafta soiiu tatili ne- deniyle, Alice'in gerçek babası- nı belirleyecek olan kan analizi- ni yaptırabilecekleri açık bir has- tane yoktur ortalıkta. Leo ve Ju- lien babalanyla, analiz için mec- buren pazartesiyi beklerken bir diskoda başı belaya giren ve pe- şindeki zamane gençlerinden kaç- mak amacıyla yine bir araba arak- layan Alice'cik, bagajdaki Bond çantada Italyanlann pabucunu dama atarak Cote d'Azur'un uyuşturucu trafığine hâkim olmuş Rus mafyasmın milyonlarca do- lannın bulunduğunu nerden bil- sin? Emekliliğini bekleyen, ne- me lazımcı komiserin (Michel Aumont) bunalttığı, sonradan fi- kır fikır Alice'le de mercimeği fî- nna verecek olan genç bir poli- sin (Eric Defosse) de izleyip göz- lediği Rus gangster çetesi, para- lannın, dolayısıyla Alice'in pe- şine derhal takılınca, iki eski 'ba- ba' kurdun hünerlerini ortaya dö- keceği, havada sürekli kurşun-; lann uçuşacağı, patlamalardan, silahlı çatışmalardan. vur-kırdan ve amansız takiplerden geçilme- yen, ölümüne bir mücadele pat- lak verecektir. kolayca önceden tahmin edileceği gibi... Fransız işi bir eğlencetik Belmondo'yla Delon'un bunca yıldır perdede oluşturduklan imaj- lanna halel getirmeyen bir senar- yodan çekilmiş ve Amerikan ak- siyonlanyla rekabete girişen cins- ten hızlı sahnelerle bezenmiş "Ya- nnıŞans"ın fmalinde de, Alice'e gerçek babasını açıklayan analiz raporunu yırtıp attırarak beklen- 1 Chance sur 2 v Yönetmen: Patrice Leconte / Senaryo: Patrick Dewolf, P.Leconte / Kamera: Steven Poster / Müzik: Alexandre Desplat / Oyuncular: Jean- Paul Belmondo, Alain Delon, Vanessa Paradis, Eric Defosse, Michel Aumont, Valery Gataev, Alexandre lakovlev / Fransa 1997 (Avşar Film) diği gibi Belmondo'yla Delon ara- sındaki dengelerin kollandıgı, ma- kul bir sona bağlamış filmini yö- netmen Leconte. Artık son dem- lerine gelmiş Belmondo'nun yi- ne dublör kullanmayı reddederek çizgileri derinleşmiş Delon'la ka- fa dengi, maça bir 'baba' çifti oluşturup kendileriyle dalga ge- çerek epeyce eğlendikleri besbel- li. "Yarun Şans" esprili diyalog- lann eşliğinde, yağ gibi kayan, oyalayıcı, Fransız işi bir eğlence- lik sonuçta. Kuşkusuz Patrice Le- conte'un filmografisindeki en önemli eserlerinden değilse de Belmondo'yla Delon'u altmışlık halleriyle karşımıza getümesiyle özellikle bu iki ünlü aktörle bir- likte yaşlanmış meraklısınm es geçemeyeceği bir eğlencelik. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ B A Ş L A Y A N L A R... YENİ B A Ş L A Y A N L A R... YENİ BAŞLAYANLAR rwilight-AlacaKaranlık Şantajlann, cinayetlerin gırla gittiği, ah- laki çöİcüntünün had safhaya ulaştığı, A.BD'nin 'suç merkezi' Melekler Ken- d'nden yani günümüzün Los Angeles'ın- dan çağdaş kesitler sunan, gerilim yüklü 3İr drama "Tvvflçht-Alacakaranlık'', bugün gösterimde. Şöhretini yitirmiş, devrini tamamlamış îski bir Hollywood stan olan arkadaşı Jack \mes'le kansı Catherine Ames'e (Gene Hackman- Susan Sarandon) yardım ede- i'\m derken kendisini bir anda esrarengız *e karmaşık bir cinayet olaytnın göbeğin- de buluveren. feleğin çemberinden geç- niş ama sonuçta alkolik olup çıkrruş. ne v-arkiidealistliğinihâlâ yitirmemiş, gerek- nğinde hâlâ kurallara karşı çıkabilen, esp- -i sahibi, emekli özel dedektif Harry Ross'un (Paul Nevvman) serüvenlenni be- /azperdeye taşıyor film. Sonuçta, özellik- e polisiye macera filmlerine ve dedektif 5ykü!erine tutkun se> ırcinin beklentilerı- u karşılayacak cınsten, yepyeni \e en azın- dan oyunculanyla da ilgisiz kalınamaya- ;ak bir Amerikan yapımı "Twilight-Ala- cakaranhk". Sinemaseverlerin geçmiş yıl- lardan "Into the Night- Gecede" ya da birkaç mevsim öncesinden, yine Paul Nevvman'ı yönettiği "Nobodj 's Fool" fılmiyle anım- sayacağı. özellikle polisiye gen- lün türiinde ustalaşmış, Holh/wo- od'un deneyimli yazar-yönetmen- yapımcılarından Robert Ben- ton'un son filmi "Twilight". Character-Karakter 1998 en iyi yabancı film Os- car'ını kazanan Hollanda yapımı "Character-Karakter"'in senaryosu Fele- menk yazan F.Bordewijk'in "Dreverha- >en veKatadreufr (1928) \e "Karakter'' (1938) adlı romanlanna dayanıyor. 1959 doğumlu, eleştirmenlikten TV dizi yönet- menliğine geçen, okullu sinemacı Mike Van Diem'in, Ruud Van Megen \e La- urens Geels'le birlikte senanosunu yazıp yönetmenlığını üstlendiği "Karakter"son iki yılın festival ve ödül rekortmeni bir film. Cannes'dan Santa Barbara'ya kadar uzaulacak vığınla uluslararası festivalde al- kışlanıp çeşitli ödüllere boğulan ve sonun- da en iyi yabancı film Oscan'na da layık bulunan "Karakter" 1920"li yıllann sonun- da Rotterdam'da geçen, yoksul geçmişine karşın önemli işlere imzaatarak başanlı ol- mayı hedef edinmiş, içe dönük ama son de- rece hırslı bir gencin hikâyesini anlatıyor. "Karakter"de. basıt ama gururlu bir ka- dının gayrimeşru oğlu olan Katadreuffe (Fedja Van Huet), insafsızlığıyla ünlü mü- başır babası Dreverhaven'ı (Jan Decleir) tanımadan büyümüştür. Yine de kendine çizdiği yolda ya- vaş yavaş ilerleyen genç Katadre- uff, güvenilir olmayan bir banka kredisi alarak devraldığı tütün dükkânından iflas edince a\ r ukat olmaya karar vererek kendini hu- kuk öğrenimine verir. Çalışma ve öğrenim hayatında elinden gele- ni yapmasına karşın bir türlü düz- lüğe çıkamayan, bu arada ilk ve son aşkı olacak sekreter Lorna'ya (Tamar Van Den Dop) da tutulan Katadreuffe, avukat çıkmasını en- gelleyen kişininmübaşirbabası ol- duğunu farkedince babasma karşı cinaye- te varacak bir mücadeleye girişir ve 'ka- rakterierin çatışması yüreklerin enkaay- la' sonuçlanır... Keşfe ve ilgiye değer bir Hollanda filmi "Karakter" gösterime gi- ren. yeni filmlerin en ilginçlerinden biri. The Avengers-Tatlı Sert Ülkemizde televizyonun tek kanalh, si- yah beyaz dönemının en gözde dizilerin- den biri olan "Tath Sert"in 1998 yapımı sinema uyarlaması "The Avengers"da, Ralph Fiennes, Uma Thurman ve Sean Connery baş roüerde. Beatles'm, çiçek çocuklannın, serbest aş- kın ve pop art'ın başını çektiği bir kültür devrimininyaşandığı, 196O'lı yıllannLond- rası'nda, unutulmaz Mr. John Steed'Ie Mrs. Emma Peel'in ekrandaki akıllara durgun- luk veren serüvenlerini 1990'lann 'punk' Londra'sına taşıyan beyazperde versiyonu "TheAvengers-TaDiSert'',Amerikanusu- lü kotanlmış, gösterişli, hareketli, hızlı ve sürükleyici bir ajan-aksiyon yapımı. Hitchcock'un Fransa şubesi sayılabile- cek Henri-Georges Clouzot'nun İcorku ve gerilim klasiğı "Les Diaboüques-Şeytan Ruhlu tnsanlar"in Sharon Stone'lu. Isabel Adjani'li Amerikan versiyonunu çekerek birkaç yıl öncesinden adından söz ettiren yönetmen-yapımcı Jeremiah Chechik'in imzaladığı "The Avengers-Taflı Sert", Ste- ed-Peel'in zekâlan ve mizahlanyla form- lanndan bir şey kaybetmeden 1990'lara döndüğü, göz alıcı özel efektlerle destek- li bir James Bond serüveni gibi tezgâhlan- mış. KEDİ OÖZÜ VECDİ SAYAR 75. Yıl omıruna Yuvarlanan Taşlar Bugün size kedilern7 5 - >"' kutlamalanndan bah- setmek istiyorum. Kedi'nin 75yaşı Ğzm olurmuş demeyin... Cum- huriyet hepimizin Cu^huriyeti değil mi? Elbet biz de katılacağız kutlamalara. Koskoca 75 yıl, dile ko- lay. 100'e varmaya br çeyrek kalmış... Arkadaşlar düşünnüşler, taşınmışlar, bir güzel kaşınmışlar, sonra "Herkes biryanşma düzenliyor, biz niye geri kalalım" diye karar vermişler. Benden duyurması. Planlanan etkinlikltf arasında bir dizi yanşma ba- şı çekiyor: "75. YılOnuruna" ûst başlığı altında, bıyık titret- me, tetik çekme, ocak söndürme, tırnak sökme, peşkeş çekme, çete-le tutma, p-çete kullanma, alın karışlama, baş bağlana, göz baglama, kuyrukya- lama, bir parti duvarından diğerine atlama, kuyru- ğu kapandan kurtarma dallarındaki yarışmalar... Yarışmalan düzenleyen arkadaşlara hemen AH- SAN-FON'a başvurrnalarını önerdim. AH-SAN- FON da neymiş, diyeceksiniz. FAK-FUK-FON gi- bi bir şey işte... Ülkenin tanıtılması için düzenle- nen etkinliklerde kullanılıyor. Açıhmını pek kimse bilmez bu AH-SAN-FON'un. "Ahı gitmiş vahı kalmış Sanatçılara Destek Fonu" olduğunusananlaryanılıyor. Tam karşılığı "AhaliSa- nattan Ne Anlar" Fonu... Ahalinin sanattan anlamadığı aşikâr olduğuna gö- re bu fonun suni gölde sörf yanşması gibi "enter- nasyonal aktivitelere" akıtılmasında hiçbır mahzur yoktur. Ha, bu fondan yararianan ciddi sanat etkinlikle- ri yok mu? Var, elbette. Türkiye burası, her şey olur; Fondan sorumlu bakanın sanatsever kişiliği bazı "fcaza"lara da neden olur. Ama, "/sf/sna"lar kuralı bozmaz. Berna Hanım'ın arkadaşı olmak temel kuraldır bu fonun işleyişinde. Bu durumda akan sular du- rur, imzalar elden dolaştırılarak toplanıverir... öyle ise bizim de dünya kedileri arası kuyruk ya- lama yanşmasına destek almamızda hiçbir mah- zur yoktur. Bu konuda gerekiyorsa Berna Hanım'ın "medyatik" köpeğinden de destek isteriz (Bu ara- da onun da bazı sıkıntılan olduğunu duydum, her- kesi EXPO'ya götürürken beni unuttu, diyormuş. Elbette, bu fondan yararlanmak onun da hakkı). Kimi kötü niyetli kediler, "Rolling Stones" kon- serinin Cumhuriyetimizin 75. yılı onuruna düzen- lenmesi konusunda ileri geri konuşuyormuş. Ko- nuşsunlar efendim, kaç yazar... Sizin de arkada- şınız olsun, siz de alın... Üstelik, çok da anlamlı bu konserin düzenlen- mesi; "Yuvarlanan Taşlar" gibi Cumhuriyetimizde yuvarlanıp gidiyor işte, demeye getiriyorlar. Siz hâlâ anlamamazlıkta direnin... Bir tevatür de şu: Efendim devtet kasasındaki pa- ra yetmeyince, başbakanımız zenginlere bir mek- tup yazıp, "Bizim AH-SAN-FON zor durumda, pa- muA_e/terceöe" demiş... Doğrusu, bu yönteme di- yecik yok. Böylelikle, kötü niyetli kişilere karşı söyleyecek söz de hazır: "Devlet kasasından ver- medik. Sponsor desteği ile yaptık!" Basınımızın bu konudaki duyarlılığına da diye- cek yok. 75. yıl etkinlikleri kapsamında en ciddi prog- ramı hazırlayan Tarih Vakfı, etkinliklerin bütçesinin dörtte birini zoriukla alabiliyor, ama basınımız ıs- raria onların üstüne gidiyor. Esas "malı götüren- lerle uğraşacak değiller ya. Ne de olsa, onlar "bi- zim çocuklar"... Aslında lafı şuraya getiımek istiyorum, AH-SAN- FON'da gözümüz yok. Bari, bir de bizim için bir fon kurulsun. Adı "Kedi Tanıtma Fonu"olabilir. Ya- ni, kısaca KET... Son bir not: 75. yıl onuruna düzenlenen "Rol- ling Stones" konseri için Fransa'dan bir şirketten 800.000 franklık malzeme kiralanmış, ama para- nın yansı ödenip ikinci yansının üstüne yatılmış. Şir- ket, olayı dünya basınına duyurmayı düşünüyor... Oldu olacak, AH-SAN-FON, şu açığı da kapatıver- sin de dünya âleme rezil olmayalım... Belkıs Aran yaşamını yitirdi Kültür Servisi- Istanbul Devlet Opera ve Bale- si'nde uzun yıllar solist sanatçı, şan pedagogu olarak çalışmalannı sür- düren, 50 yılı aş- kın bir süre Türk operasına hizmet eden soprano Bet- kısAran çarşamba günü yaşamını yi- tirdi. Belkıs Aran için bugün saat 11.00'deAKM'de bir tören düzenle- necek. 1911yılın- da tstanbul Sala- cak'ta dogan Aran, Saint Pucherrie Li- sesi'nin ardından İstanbul Belediye Konservatuvan 'nı bitirdi. Daha son- ra Prof.CariEbert veArancio L'Omhardi ile çalışan Bel- kıs Aran, sanat yaşamına 1944 yıhnda Ankara'da başladı. ilk kez VenM'nin ünlü yapıtı 'Maskeli Balo' ile Ankara Devlet Opera- sı'nda sahneye çıktı. Sanat yaşamı boyunca birçok önemli yapıtta rol alan Aran, ülkemizde sah- nelenen 'Kerem ile Ash', 'Yunus Emre', 'Atatürk Oratoryosu' gibi yapıtla- nn dünya prömiyerlenni yaptı; 'II Travatore', 'La Traviata', 'Yenufa', 'Casi Fan Tutte', 'Turandot'. 'Konsolos', 'La Boheme" gibi ünlü operalann baş- rollerinde sahneye çıktı. Belkıs Aran aynca Münih Devlet Operası'nda 'Tos- ca', Belgrad ve Zagreb Operalannda 'MaskeK Ba- lo'. 'Chavalleria Rustica- na' ve 'La Boheme' opera- lannda konuk sanatçı ola- rak yer aldı. Aran son ola- rak 1989-1990 sezonunda Çaykovsld'nin 'Maça Kı- a' adh yapıtında rol alarak ilerlemiş yaşına rağmen iz- leyenleri büyüledi. Sanat- çı aynca 1995 yılında "Kûl- tür Bakanhğı Onur Ödü- lü'ne değer bulunmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle