14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 OCAK 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Eğitimde Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere birçok bölgede REFAHYOL kadrolan hâlâ görevde Gerici kadrolaşma önlenemediYurt Haberleri Servisi - ANASOL-D Hükümeti'nin iktidara gelmesiyle 20 yıl- dır sağ partilerin elinde olan Milli Eğitim Bakanlığı DSP'ye geçti ama gerici kad- rolaşmanın önü kesilemedi. Doğu, Gü- neydoğu, Orta Anadolu ve Karadeniz baş- ta olmak üzere birçok bölgedeki illerde Milli Eğitim müdürlüklerinde REFAH- YOL kadrolan korunurken görevden alı- nan bürokratlann önemli bir kısıru mah- keme karan ile geri döndü. Atama yapı- labilen bazı kentlerde müdürler sağcı kad- rolarla çalışmak zorunda kalırken, bazı kentlerde parti içi çekişmeler Milli Eği- tim'e atamalan engelledi. Yurttaki kent- lerin büyük bölümünde bu yüzden tûr- banla derse giren öğrenci ve öğretmen sa- yısmın da arttığı öne sürüldü. Türkiye'nin birçok kentinde Milli Eği- tim müdürlüklerinde sağ kadrolann ege- menliği sürerken DSP'nin il müdürü dü- zeyinde atama yaptığı birçok kentte "mu- hafazakâr", "ülkücü", "Nureu" kadro- lar yıllardır okullarda kemikleşen yapı- lanmalanyla eğitimde etkinliklerini sür- düriiyorlar. 8 yıllık eğitime geçilen bir dö- nemde, bakanhğın DSP'ye geçmesine karşın Milli Eğitim'de 35 kadar il müdü- rünün değiştirilmesi dışında gerici kadro- lartemizlenemedi. Milli Eğitim'deki gerici kadrolaşmanm en belirgin örneklerinden biri Adana'da yaşanıyor. DSP'li Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay tarafından atanan tlha- mi Okutan, göreve gelişinden kısa bir sü- re sonra yürütmeyi durdurma karannın ardından bu koltuğu yeniden REFAHYOL bürokratı Abdurrahman Yüdız'a bırak- mak zorunda kaldı. Kınkkale'deki MHP Kongresi'ne katılarak "ülküdaşlanm" diye konuşma yaptığı kasetlerle tespit edi- len Yıldız'm göreve gelir gelmez ilk işi ise demokrat eğitimcileri görevden almak ol- Eğitime 14 bin yeni öğretmen • Geçen dönem başvurulan alınan, ancak kadro yokluğu nedeniyle atamalan yapdamayan 9 bin aday ile eğitim fakûltelerinden bu dönem mezun olan 4-5 bin öğretmen adayından oluşan yaklaşık 14 bin kişiyi kapsayan atamalar, önümüzdeki günlerde bilgisayar kurasıyla yapılacak. ANKARA (UBA) - Milli Eğitim Ba- kanlığı. Bakanlar Kurulu'nca emrine tah- sis edilen 158 bin 155 öğretmen kadrosun- dan yaklaşık 14 bininin atamalannı bu ay içinde gerçeklestinneye hazırlaruyor. Ma- liye Bakanlığı yetkilileriyle görüşmeleri sürdüren MEB bürokratlan, önümüzdeki günlerde atamalann yapılacağını söyledi- ler. Bakanlıktan edinilen bilgiye göre, ge- çen atama döneminde başvurulan abnan, ancak kadro yokluğu nedeniyle ataması gerçekleştirilrneyen 9 bin aday ile üniver- sitelerin eğitim fakühelerinden bu dönem mezun olan 4-5 bin öğretmen adayından oluşan yaklaşık 14 bin kişiyi kapsayan ata- malar önümüzdeki günlerde bilgisayar ku- rasıyla yapılacak. tllerden. öğretmen açığuun büyüklüğü konusunda bilgi isteyen bakanlık. gelen so- nuçlara göre atamalarda ağırlık vereceği branşlan belirieyecek. Atamalarda en faz- la açık bulunan branşlara öncelik tanına- cak. En büyük açığın sırnf öğre&nenliği ile Ingüizcede olduğunu belirten bakanlık yet- kilileri, bu branşlan okul öncesi öğretmen- liği, Türk diü ve edebiyatı ile Türkçenin iz- lediğini söylediler. Atama yapılacak branşlann, yıl sonun- daki emekli olacak öğretmen sayısma göre de şekilleneceğini ifade eden yetkililer, bu yıl öğretmenlerin maaslarmda ve ek ders ûcretlerinde gerçekleşen artışın da etkisiy- le emeklüik taleplerinde yüzde 30-40 o- ranında azalma meydana gelmesini bek- lediklerini ifade ettiler. du. Milli Eğitim'deki şeriatçı ve ülkücü yapılanmanın en yaygın olduğu illerden Şanlıurfa'da "Nurcu" kadrolar korunu- yor. REFAHYOL döneminde Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürlüğü görevini yürü- ten ve Nurcu kimliği ile tanınan Öner Er- genç yoğun tepkiler üzerine ANASOL-D hükümeti tarafindan görevden alındı ve yerine demokrat yapısı ile bilinen Reşat Helvacı atandı. Ancak DSP, Helvacı'yı gerekçe göstermeden 20 gün sonra görev- den aldı ve yerine "türban furyasına göz yummakla" suçlanan Halit Azizoğlu ad- lı ilköğretim müfettişüıi atadı. DSP'liler 12 Eylül öncesinde ilköğre- tim müdürlüğü yaparken faşistler tarafin- dan kurşunlanan Tevflk Helvacı ile bir dönem CHP'de belediye meclis üyeliği yapan Hüseyin Kıuç'ı da gerekçesiz ola- rak şube müdürlüğü görevlerinden aldılar. Urfa Milli Eğitim Müdürlüğü'nde, çoğun- lugu Nurcu yöneticiler koltuklannı koru- yorlar. Siirt'te DYP kontenjanından atanan Kerevan TaUr, DSP'nin getirdiği Recep înci'nin yargı karan ile görevden alınma- sını sağlayarak geri döndü. Niğde'de de DYP kontenjanından olan Hüsamettin Kaya'nın yargı karan ile 15 gün sonrajet hızıyla geri getirilmesine de- mokrat kesimin tepkileri süriiyor. Malatya'da da vekâleten yönetilen Mil- li Eğitim'de henüz demokrat yapılanma- nın izine dahi rastlanmıyor. Milli Eğitim'in sağcı kadrolarda bulun- duğu ileri sürülen Kahramanmaraş'ta DSP kontenjanından getirilen Erdoğan Turgut'un sadece iki-üç atama yapabil- mesi, DSP'nin henüz kadrolara hâkim ol- madığının işareti olarak kabul ediliyor. Osmaniye ve Mersin'de DSP kontenja- nından gelen müdürlerin MHP ve RP ağır- lıklı kadrolarla çalışmak zorunda kaldığı kaydediliyor. ANASOL-D hükümeti tarafindan Ga- ziantep II Milli Eğitim Müdürlüğü'ne ata- nan İlhami Yamaçh'nın 75 gün içinde DSP il yönetimi ile çatışıp aynlması DSP'nin kendi içindeki çekişmeyi göste- riyor. Yerine yine DSP kontenjanından Beldr Eyüp Çeltik atandıysa da bu ilde de MHP ve DYP'lilerin agırlığı sürüyor. DSP Karaman II Başkanı Selahatün Alpaslan, yeni atama yapılmasına karşın kadrolann henüz sağcılann elinde oldu- ğunu itirafetti. Elazığ'a atanan yeni Milli Eğitim Mü- dürü Hamza Doğuş'un kalp krizi geçir- diğini kaydeden DSP İl Başkanı Selahat- tin Öztürk de "Milli Eğitinı'de 20 yüda oluşmuş sağcı yapılanmayı kırmak ko- lay değil" dedi. Samsun'da görevden alı- nan Nevzat Yüksel'in yerine atama yapı- lamıyor. DSP'nin iki milletvekili Ayhan Gürel ve Yalçın Gürtan'ın isim üzerin- de anlaşamaması nedeniyle Milli Eği- tim'de REFAHYOL'un kadrolan görev ba- şında. Giresun Milli Eğitim Müdürlüğü'ne Demiryolu ulaşımı icin yuruyor 'Mutluyum demiryolcuyum DEVRİM SEVİMAY Demiryolu ulaşımını sa- vunrnak amacıyla yaklaşık bir aydır Edirne-Adana ara- sındaki raylarda yürüyen yurttaş Hilmi Çamurdan, devletın konuya ilgisini çe- kinceye kadar eylemine sür- düımekte kararlı. Devlet De- miryollan'nın genel müdür- lük koltuğunda gözü olma- dığının altını ısrarla çizen Hilmı Çamurdan, yürüyüş amacını açıklarken "Özel- leştirmecilere, çevrecilere, otoyolculara vc çevreyi yok edenlere karşı yürüyo- rum" diyor. "Irafik canavan" diye soyut bir kavramı kabul et- meyen Çamurdan, "Bu ca- navar, emperyalizmin fil- kemize dayattığı, tüketime dayalı ulaşım politikalan- nı yürüten yerli-yabancı holdinglerin ta kendisidir" görüşünde. Çamurdan, eyle- mi boyunca kendısıne tek sa- hip çıkanın demiryolunun küçük memurlan olduğunu anlatıyor. Özellikle 1980 sonrasında "Benim memu- rum işini bilir" hastalıgının henüz demiryollan çalışan- lanna bulaşmadığını söyle- yen Çamurdan, demiryolu emekçisini ilk keşfettiği ola- yı ise "TOYA" diye özetli- yor. Aynı zamanda yakında çıkaracağı kitabın adı da olan TOYA "Trene Otostop Yapan Adam" anlamını ta- şıyor. Yıllar önce bir trene otostop çekerek durdurmayı başaran Çamurdan, gülerek "Ama espri gücü bende değil, rreni durduran ma- kinisrtevdi" diyor. Çamurdan, demiryolu yü- rüyüşü sırasında da yanında hemen hemen pek para bu- lundurmadığını vurgulaya- rak "Gündüzleri yürü- düm, akşamlan ise demir- yolu çalışanlarının yanın- da kaldım. Bana ne yedi- lerse ikram ettiler, yatacak yer verdiler. Büyük destek oldular" diye anlatıyor. Çamurdan için her şey bu kadar iyi gitmemiş. Daha yürüyüşün ilk günü Uzun- İcöprü'de gözaltına alınmış. Serbest bırakılmış, ancak ki- lometrelerce jandarmalarla birlikte yürümek zorunda kahruş. Tabiijandarma erle- ri de onunla... Edirne'den yürüyüşe başlayan Çamur- • Demiryolu ulaşımına ilgi çekmek amacıyla yaklaşık bir aydır Edirne-Adana arasındaki demiryolu üzerinde yürüyen Hilmi Çamurdan'ı demiryolu çalışanlan dışından da destek görüyor. dan, eylemini memleketi Adana'da tamamlayacağını söylüyor. lnsanlann biraz ol- sun demiryolu ulaşımına il- gisini çekmeyi başarmaktan mutlu olacağını belirten Ça- murdan'ı demiryolu çalışan- lan dışında destekleyenlerin başında ise Ankara CU- MOK, Mümtaz Soysal'ın başkanı olduğu KIGEM, Köy-Koop, Kuvvayi Milliye Dergisi, Istanbul lşçi Sendi- kalan Şubeler Platformu ve Esenyurt Belediyesi geliyor. Çamurdan'ın en sevdiği eylemi ise "Komşi, rakı şal- gam benden, zeytinyağlıyı hazırla" adı altında Çeş- me'den Sakız Adası'na yüz- mesi. 1 Eylül 1995 Dünya Banş Günü'nde iki komşu ülke arasındaki gerginliğin giderilmesinde bir adım at- mak isteyen Çamurdan, pa- saporta da karşı olduğunu belirterek "Dünya benim memleketim" diyor. Yılın ilk günürtde bahkkeyfi Yılbaşı sonrası tatilin resmi dairelerde pazartesi gününe kadar uzatılmasını fırsat bilen balık meraklıları, dün Galata Köprüsü ile Sarayburnu'nu adeta istila ettiler. Sabahın erken saatlerinden itibaren ellerindeki oltalarla saatlerce balık tutan yurttaşların istavrit akınıyla birlikte yfizleri güldü. Özellikle Sarayburnu'ndaki iskelede yüzlerce bahkçının birbirlerine yapışıkçasına oltalarıyla oluşturduklan armoni görülmeye değerdi. (Fotograf: KyBILAY TÜNTÜL) Milletvekillerine dinlenme tesisi yapımı için ağaçlar kesiliyor Atatürk Köskü'nde orman katliaımA BEHtCE ÖZDEN YALOVA - TBMM 'nin 26 Haziran 1939 ta- rihli karanyla koruma altına alman Yalova Ter- mal Kaplıcalan'nda orman katliamı önlene- miyor. TBMM'nin yeni yapılan dinlenme tesis- leri ve ek binalan için Termal'de aralannda Atatürk'ün özel olarak diktirdiği sekoyalann da bulunduğu yüzlerce ağaç kesildi. Termal Tu- rizm Derneği Başkanı Zcki Aydın. "Şikâyette bulunmamıza rağmen çevre katliamı devam ediyor" dedi. Atatürk'ün en sevdiği beldelerden olan Ter- mal, büyük önderin ölümünden sonra TBMM tarafindan çıkanlan bir kanunla koruma altına alındı. Koruma karannda, "Yalova Kaplıcalan tşletme ldaresi'ne ait mallar devlet malıdır. Bunları çalanlar, ihtilas edenler, zimmerine geçirenler veya ne suretle olursa olsun suiis- timal edenler devlet malları hakkında ika olunan bu gibi suçlara müretteb cezalara tabidir" denildi. Bu kanuna karşın Termal'de 1993 yılı başın- da TBMM üyelerinin dinlenmesi için Atatürk Köşkü'ne bitişik cumhuriyet dönemi lojmanlan yıkıldı ve yerine dinlenme tesisinin yapımına başlandı. Yapılaşma nedeniyle 1993 yılı ve 1996'nın ilk iki ayında aralannda Atatürk'ün özel olarak diktirdiği sekoyalann da bulunduğu 50'den fazla çam, meşe ve iğne yapraklı ağaç kesildi. Projede iki kat üzerine inşa edileceği be- liıtilen dinlenme tesisleri yasalar gözardı edi- lerek üç kat üzerine inşa edildi. Dönemin Belediye Başkanı Cengiz Koçal, bölgeden sorumlu olan TURBAN'ın özel isteği doğrultusunda imar değişikliği yapmak zorun- da kaldıklannı açıkladı. Termaldeki kaçak yapılaşma ve ağaç katliamı nedeniyle Yalova Çevre Koruma ve Yaşatma Derneği (ÇEKO) ve bir grup Yalovalı geçen yü Yalova Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak TBMM ve TUR- BAN yöneticileri hakkmda suç duyurusunda bulundu. Ağaç katliamı Yalova'daki çevrecilerin de sert tepkisine yol açtı. Yalova Orman tşletme Müdürlüğü'nde görev yapan Orman Yüksek Mühendisi Fevzi Yılmaz da, ağaç kıyımına "Muhafaza karakterli ormanlarda ağaç ke- silemez, yapı inşa edilemez" şeklinde basına açıklama yapınca önce maaş kesim cezasına çarptınldı, daha sonra da Kastamonu Orman Işletme Müdürlüğü'ne sürgün edildi. Son olarak geçen aylarda SÎT alanı içinde yapılan dinlen- me tesislerinin yanına ruhsat alınmadan o- topark, güvenlik çemberi ve trafo binasrrnn yapuııı için yeniden çok sayıda ağaç kesildi. atanan Nihat Güvener ve yardımcılan Ali Kıhçaslan, Baki Kesicioğlu ve Hü- seyin Büyükkaya'nın "muhafazakâr" olduklan öne sürüldü. Büyükkaya'run tlk- san davası samklanndan Bilal Büyükka- ya'nın da kardeşi olduğuna dikkat çekil- di. Ordu'da REFAHYOL döneminde gö- reve getirilen Milli Eğitim Müdürü Bu- min Akgün, DSP tl Başkanı Recep Kö- roğlu ile DSP Milletvekili İhsan Ça- buk'un sürtüşmesi nedeniyle bir gün son- ra yeniden koltuğuna döndü. DSP'liler Antalya Milli Eğitim Mü- dürlüğü'ne Antalya Lisesi "din dersi öğ- rermeni" Süleyman Akyüz'ü atadılar. Bursa'da DSP'lilerin göreve getirdiği Mustafa Türköz'ün Istanbul Kadıköy Anadolu Lisesi Müdürlüğü sırasında es- ki RP Milletvekili Hasan Mezarcf ya ya- kınlığıyla tanındığı öne sürüldü. Bursa'da- ki tarikat kolejleri ve ilkokullannın Tür- köz döneminde denetim dışı bırakıldığı iddia edildi. Kayseri'de Milli Eğitim Müdürlüğü'ne kimin getiri- leceği tartışması DSP îl Baş- kanı Şerafettin Çayır ve yö- netiminin istifasına yol açtı. Yönetim aylardır boş. tzmir Milli Eğitim Müdü- rü Zeki BUgin Inanh DYP- SHP koalisyonunda atandı. Kendisi merkeze yakın bir yapıda olmasına karşın diğer illerde olduğu gibi Izmir'de de Milli Eğitim'in yönetim kadrolan büyük çoğunlukla gerici ve şovenist kadrolar- dan oluşuyor. ANAYOL döneminde Muğla'ya atanan Mustafa Aksan'ın hâlâ görevinî sür- dürmesı tepkilere. neden ol- du. Muğla'da şube müdürle- rinin tamamına yakınının ve lise müdürlerinin MHP ya da RP çizgisinde olduklan bildi- rildi. DSP Muğla tl Başkanı Za- fer Özalp, konuyla ılgilı so- rulan yanıtlamaktan kaçına- rak "Biz şu anda örgütien- me işleri ile uğraşıyoruz. Bunun dışındaki işlere bak- mıyoruz" demekle yetindi. Çanakkale Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bir süre önce Eğitım-Sen üyesi Nihat Ta- rakçı atandı. Denizli Milli Eğitim Müdürlüğü'ne DYP- CHP hükümeti döneminde atanan Ekretn Ekici, tüm spekülasyonlara karşın göre- vinin başında. Muhafazakâr yapısıyla bilinen Ekici, ba- sında Atatürkçü öğretmen Ali Karlık hakkında soruş- turmalaraçmasıyla tanınıyor. DYP-SHP döneminde Manisa'ya atanan Hasan Özdemir'in "tutucu-dinci" olarak bilinen yardımcılannı ayıklayamadığı bildirildi. Burdur'da DSP, bir buçuk ay önce göreve getirdiği Mil- li Eğitim müdür yardrmcıla- n Murat Onaran ile Turan Iş'i parti içi kavgalar nede- niyle görevden aldı. Eğitim- Sen, olayı protesto için DSP il binasına yürüyerek siyah çelenk bıraktı. Erzurum Milli Eğitim Mü- dürlüğü'ne atanması bekle- nen Nevin Ispirli'nin Ek-5 belgesi, dinci kadrolann di- renmesi nedeniyle Anka- ra'ya ulaşmıyor. Okullarda Nurcu kadrolaşmanın engel- lenemediği Erzurum'da öğ- retmenevinde içki yasağı ve haremlik-selamlık uygula- ması da devam ediyor. Tokat Milli Eğitim Müdür- lüğü'ne ANAP eski İl Baş- kanı Adnan tkikat'ın enişte- si Mustafa Aygün getirildi. DSP'nin göreve getirdiği Kocaeli Milli Eğitim Müdü- rü Cemal Şişman sendikalı öğretmenlere baskı yapmak- la suçlanıyor. Özellikle Geb- ze'de türbanla derse giren öğ- retmen sayısında da artış ol- duğu öne sürüldü. ANAYOL ve REFAHYOL dönemlerinde göreve getiri- len Murat Taner (Sakarya), MehmetPeker (Kütahya), Yılmaz Özdemir (Zongul- dak), Fe>'zi Yiğittürk (Sıvas), Köksal Akalın (Rize). Ser- vet Taşlon (Kars), Hayrettin Gürsoy (Sinop), Reşat Kü- çûkdemir (Edirne), Musta- fa Tohumcu (Kilis), Meh- met Ünal (Tunceli), Ruhi Pehlivan (Yalova) ve Meh- met Uyanık da (Amasya) görevlerini sürdürüyorlar. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Liberal Olmak (2) Bundan bir süre önce bir panele katılmıştım. Ko- nu halk egemenliği idi. Fakat konuşmacılardan ço- ğu bu paneli Türkiye'nin kuruluş felsefesine çatma- nın bir vesilesi olarak değerlendirmişlerdi. Ayrılıkçı- lar eksikti ama, liberal bir konuşmacıyla, Islam şeri- atçısı bir konuşmacı, "şer cephesini" hemen oluş- turdu. Ikinci turdaki konuşmamda özellikle liberalizm üzerinde durarak, devrim sonrası Fransası'nda Ja- kobenleri ve toplumcu düşüncenin oluşumunu an- lattım. Söz sırası kendine geldiği zaman, kendini li- beral olarak tanımlayan arkadaş, 'Toktamış Hoca kendince bir liberalizm tanımı yapıyor" diye görüş- lerime karşı çıktı: "Liberalizm; piyasa ekonomisi, ek- siksiz insan haklan, özgüriükterin korunması ve sos- yal adalettir." Bu yaklaşımı çok iyi biliyorum. Bu görüşleri birara "Bunlar günümüz sosyal demokrasisinin temel ilke- leridir" diye SHP ve CHP içinde satmışlar ve genç- lerin kafalannı allak bullak etmişlerdi (Uzantıları hâ- lâ CHP içinde yer alıyor). Daha sonra, "bunlar liberalizmdir" diyerek Yeni Demokrasi Hareketi çerçevesindeörgütlendiler. Fa- kat halkımızdan yüzde 40 civannda oy beklerken, "nasihat" alınca bu hareket de dağıldı. Şimdi "Islam- cılaria" ve "aynlıkçılaria" omuz omuza, kendilerine yeni bir yer edinmeye çalışıyoriar. Aslında çok nite- likli insanlar var aralannda. Ve bu yüzden yazılı ve görüntülü başında birçok köşeyi de tutmuş durum- dalar. Çok ilginç insanlar bunlar. Hangi grubun içinde y- er alırlarsa, bu görüşlerinin o grubun düşüncesi ol- ması gerektiğini ileri sürüyorlar. Bu görüşler bir ara sosyal demokrasi idi (TÜSES'te bile bir ara egemen oldular), sonra bu görüşler liberalizm oldu. Yarın Is- lam şeriatçılarıyla anlaşabilirlerse, "Bu görüşler Is- lamiyetin özünde vardır" diye ortaya çıkabilirler. Hiç şaşırmayın. Oysa ki ben liberalizmin ortaya çıkışını anlatmış- tım. John Locke, John Stuart Mill ve J. Beht- ham'ın görüşlerini dile getirmiş ve Jacx)benlerin iti- razlannı vurgulamıştım. Gerçekten; (Bizimkiler nasıl kıvırtırsa kıvırtsın) li- beralizm; insanlann "akılcılık" (rasyonalizm) ve "fay- dacılık" (utulitarizm) ilkelerine dayantr. Liberal anla- yışa göre, devlet "özgürlükleri konır", yani insanla- nn her türlü özgürlüğünü sonuna kadar kullanabile- ceği bir ortamı korursa; bu özgürlük ortamı içinde insanlar, kendileri için en "doğru" olan şeyi yapar- lar ve böylece tek tek insanlar kendilerini "kalkındı- nnca", toplum da kalkınmış olur. Bu mantıkta 250 yıldır, hiçbir değişme olmamış- tır. Getirın Milton Friedmann'ı, yukardakı paragra- fın altına atsın imzasını... Başta Babeuf olmak üzere Jakobenler bu görü- şe itiraz ettiler. "Yaşadığımız toplumda büyük bir eşitsizlik vardır" dediler. "Eğer devlet özgürlükleri sadece korursa, bu eşitsizliği de korumuş olur. Dev- letin görevi önce insanlann eşit olabileceği bir orta- mı kurmak ve daha sonra özgürlükleri korumaktır." Yani insanlara "fırsateşitliğinin"Verileceği birtop- lumsal düzenin mücadelesı içindeydiler. Ve unut- mamak gerekir ki, 184O'lı yillarda Paris'e gelen Karl Marx, yürekten bir Jakoben idi. O panelde kısaca bunlan anlattıktan sonra, "Sı- nırsız özgüriüğü kim istemez" diye sorniuştum. An- cak Türkiye'de liberal olmanın mümkün olamayaca- ğını ileri sürmüş ve Türkiye'de kendini "liberal" ola- rak tanımlayanlann, bilerek ya da bilmeyerek Türki- ye'deki sömürü düzenini, bezirgân düzenini savun- duklannı iddia etmiştım. O gün orada verdiğim örneği yineleyeyim. Ger- çekten günümüz Türkiyesi'nde fırsat eşitliğinden nasıl söz edebiliriz? "Farklılaşma" daha ilkokul öncesinde başlıyor. Beslenme vb. gibi temel bazı hususlan gözardı et- sek bile, daha ilkokul öncesinde bir "eğitim farklı- laşması", kalitefarklılaşması başlıyor. Aynı farklılaş- ma ilkokulda ve ortaöğretimde sürüyor. Hele üniver- site düzeyinde bu farklılık, bir uçuruma dönüşüyor. Bir yanda Türkiye'nin ve dünyanın en iyi okulla- nnda binnci sınıf eğitim gören çocuklar, bir yanda daha 12 yaşında sokaklarda "ekmekkavgasına" gi- ren çocuklar. Bugün yurtdışında eğitim gören yaklaşık 50.000 öğrencimiz var. Elbette bunlar da bizim çocuklan- mız. Hali vakti yerinde çevrelerin bu çocuklanyla, toplumun diğer kesimlerinin çocukları nasıl "yanşa- bilir"? Hangi "adilhakem" böyle bir yanşmaya göz yumabilir? llkokulu bitiren öğrencilerimizden ancak yüzde 11'i üniversiteye girebiliyor. Bir meslek sahibi kıla- bilecek ve ciddi eğitim veren üniversitelere girebi- len öğrenci oranı bunlann yüzde 1'i bile değil. Peki hangi "r;rsafeş/W^/nden"sözederbızim "liberaller"? Yineliyorum, insanlanmıza fırsat eşitliğini sağlayan bir özgürlük düzeni kurulmadıkça, liberalizm falan olmaz. Liberalizm adına savunulan şeyler de toplu- mumuzdaki bezirgân düzenini savunmanın "en- telektûel" bir tarzından başka bir şey değildir. Pazarlık yüzunden cinayet Oğretmen, fınncı tarafindan öldürüldü İstanbul Haber Ser- visi - Gaziosmanpaşa Zübeyde Hanım tlköğ- retim Olculu öğretmen- lerinden Hüseyin Pa- mukçu, satın almak iste- diği fınnın sahibi Hüse- yin Türker tarafından av tüfeğiyle vurularak öldürüldü. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde 1997 yılında 10 öğretmen de- ğişik nedenlerle öldürül- dü. Gaziosmanpaşa Zü- beyde Hanım Mahallesi 1279 sokak 37 numara- da meydana gelen olay- da, Zübeyde Hanım tl- köğretim Okulu öğret- meni Hüseyin Pamukçu (48), satın almak istedi- ği finnın devir işlemleri için finn sahibi Hüseyin Türker (30) ile buluştu. Bu sırada aralannda çı- kan tartışma üzerine Türker, öğretmen Pa- mukçu'ya av tüfeğiyle bir el ateş etti. Pamukçu olay yerinde yaşamını yitirirken saldırgan Tür- ker polise teslim oldu. Cinayetin, ödemeler ko- nusunda çıkan anlaş- mazlık nedeniyle işlen- diği sanılıyor. Eğitim-Sen İstanbul 4 No'lu Şube Başkanı Cengiz Uzuner, yaptığı yazılı açıklamada, "19 yıllık meslek yaşamın- da barışı, kardeşliği, demokrasiyi, laik ve bi- limsel eğitimi onurluca savunan Hüseyin Pa- mukçu, insanca yaşam mücadelesini örgütlü bir biçimde verirken ek iş yapmak zorunda kalan binlerce eğitim emekçisinden biriydi" diyerek Pamukçu'nun öldürülmesinin asıl so- rumlulannın, mesleği dışında ikinci iş yapma koşullan yaratanlar ol- duğunu savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle