15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 OCAK 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 50. yılda ödüllendirilen bale sanatçılan, ilk kez takdir edilmenin gururunu yaşadılar Sade, kısa, öz ve içten bir tören ŞEBNEM SELIŞIK AKSAN Ankara Balesi, Türkiye'de balenin 50. yıbnı çok içten bir törenle kutladı. Bu tür kutlamalar -hele baleyle ilgili olduğu za- man- benim yüreğimi ağzıma getirir. Çûnkü törenler, ritüeller koreografi sa- natının başlangicmı teşkil eder. Bu de- virde baleciler olarak bir kutlamayı or- ganize edemiyorsak koreografi sanatını da henüz beceremiyoruz demektir gibi bir korku ve utanç duygulan içinde iz- lerim bu kutlamalan. Bu sefer oldukça sakin. güvenli ve duygulanmı sahvere- rek izledim balemizin 50. yıl törenini. Gönülden ve özveriyle düzenlenmiş bir programdı. Sade, kısa ve öz. Temsil programının çoğunluğu çağdaş Türk ko- reograflann yapıtlanndan oluşuyordu. 50. yılında baleyi günûmüze bağlamak daiyi bir seçımdi. Elli yaşına geiebılmiş olmak, elli yıl- lıkbir birikimi özümsemiş olabilmek ol- gunluğu ve zarafeti bu tören sırasında ödül alan ilk balecilerin yüzlerinden okunuyordu. Emeklerinin karşıhğında bır takdir, bir teşekkür belli ki insanlara değerini hatırlatma oluyor. Genç kuşak- lara bir gösterge, aynı zamanda saygı ve şükranlannı sunabilme olanağı tanıyor. Kimsenin bir gün ödül alacağını düşü- nerek çalıştığmı sanrrayorum, ancak bu sanatçılar ilk kez ödüllendınldiler ve o kadar hazırlıksız bır biçimde gururlan- dınldılarki gerçektenbirolgunluğaeriş- tiklerini, benliklerinin genişlediğini, kendilerini korumak için girdikleri ka- buklardan artık çıkabileceklerini izle- dim. Temsil programında Uğur Seyrek'in "Bolero'*su çarpıcıydı. Salon birdenbi- re enerjiyle doldu. ltiraf etmeliyim ki sa- bah operada dansçılann derslerini izler- ken epey bir hayal kınklığı yaşamıştım. Fizikler güzel. belli ki teknikleri şimdi- rlli yaşına gelebilmiş olmak, böyle bir birikimi özümsemiş olabilmek olgunluğu ve zarafeti tören sırasında ödül alan ilk balecilerin yüzlerinden okunuyordu. İlk kez ödüllendirilen bu sanatçıların artık girdikleri kabuklardan çıkabileceklerini izledim. ye kadar yetişmiş dansçılann çok üstürt- de ve sağlam ama, gel gelelim kimse dans etmiyor. pozdan poza geçen bir ta- kım nefessiz, ruhsuz hareketler... Buna sebep müzik mi, verilen hareketler mi, dansçılann isteksizliğimi diye düşünür- ken tahammül edemedim, çıktım. An- cak gecenin sûrprizi aynı dansçılardı! Uğur Seyrek'in atletik, sert, keskin ha- reketleri dansçılan canlı kılmıştı. Ame- rika'nın piyasaya sûrdügü gerilim film- lerini anımsatan bir bale olmuş. Vur, kır ve sürprizlerle dolu, içeriği olmayan, an- cak insanı oldukça uyanık tutan hare- ketli ve dinamik bir parça. Gûnûmûzün popüler yaşamına uygun bir algılama di- ye düşündüm. Modern Dans Topluluğu rock yapıt- lann parçalanndan oluşan bir pot purri hazırlamıştı. Parçalar yerine modern, teknik ağırhklı bir tüm eser görmeyi ter- cih ederdim. Örneğin Beyhan Mur- phy'nin parçasınin gelişimini merak et- tim. Bu toplulukta dansçılann klasik for- masyonlan moderne yaklaşımlannı ör- tûlüyor ve neticede klasik ve modem i- ki topluluk arasında bedensel ve zihin- sel. yeterince farklı bir anlayış ortaya çı- kamıyor. Merih Çimencüer'ın "Fmrt'a AğK" BASSO, konserlerine yann başlıyorKültür Senisi - Bilkent Mü- zik ve Sahne Sanatlan Fakülte- si bünyesinde sekiz yûz kişilik salonda gerçekleştirdiği konser- lerle izleyenlere unutulmaz da- kikalar yaşatan Bilkent Senfoni Orkestrası (BASSO), Akade- mik Konserler Dizisi'ni Kış/Ba- har *98 serisi ile sûrdürüyor. Müzik ve Sahne Sanatlan Fa- kültesi Dekanı Ersin Onay BASSO'nun 1993 Eylül-1994 Mart döneminde bir repertuvar orkestrası olarak tasarlandığını ve o tarihlerdeki repertuvannın da bir iki konser programıyla sı- nırlı olduğunu söylüyor ve BASSO'nun bugün 52 büyük senfoni, uvertür, senfonik şiir, suit, kapriçyo, senfonik çeşitle- meler, konçerto gibi 185 senfo- nik yapıt, 7 korolu başyapıt ve dört opeTadan oluşan bir reper- tuvara sahip olduğunu belirti- yor. Onay, BASSO'nun aynı za- manda özgün temalardaki kon- ser-kayıt dizileriyle sanat yaşa- mına aktifkatılımda bulunmak, ıleri müzik beğenısini yaygın- laştırmak, fakülte eğitimine akademik kadrolaşmada kay- nak sağlamak, diğer ülkelerle sanatsal iletişime katkıda bulun- mak gibi misyonlan üstlendiği- ni vurguluyor. Ülkemizin ilk özel akademik ve uluslararası orkestrası olma özelliğini taşıyan BASSO, bu- güne dek verdiği başanlı kon- serlerin yanı sıra uluslararası festivallere katıldı ve festivaller düzenledi. Repertuvannı dönü- şümlü olarak seslendiren BAS- SO, dördü yabancı olmak üzere altı yapıtın dünya prömiyerini gerçekleştirdi ve birçok yapıtı Türkiye'de ilk kez seslendirdi. • Bilkent Senfoni Orkestrası'nın Kış/Bahar '98 konserlerindeki şef ve solistleri arasında Georg Fritsch, Mark Varshavsky, Gülsin Onay, Jean Fournet, îdil Biret, Naci Özgüç, Alain Paris, Mikhail Voskresenski, Laurent Korcia, Cem Mansur, Suna Kan, Alfred Michourine, Server Garniyev, Gürer Aykal ve György Sandor yer alıyor. BASSO'nun Kış / Bahar "98 serisi salı günü gerçekleştirece- ği konserle başlıyor. Georg Fritsch'in yöneteceği konserin solisti ise viyolonist MarkVars- havsky. Konserde C. De- bnssy'nin prelude a l'apres mi- di d'un faune, C. Saint Seans'ın La min. Viyolosel Konçertosu, F. Mendeissohn'un 3. Senfonisi seslendınlecek. Serinin ikinci konseri ise 20 Ocak'ta yine şef Georg Fritsch'in yönetiminde gerçek- leşecek.Piyanist Gülsin Onay'ın solist olarak katılacağı konserin progTamında Rachmaninorun Re min. Piyano Konçertosu ve J. Sibeuus'un 2 no'lu Senfonisi yer alıyor. BASSO şubat aymın ilk kon- serini ise 10 Şubat'ta gerçekleş- tiriyor. Şef Jean Foumet'nin yö- neteceği ve piyanist İdil Biret'in solist olarak katılacağı konser- de Pierne'nin Ramuntcho Uver- türü, Ravel'in Sol maj. Piyano Konçertosu ve E. Chausson'un Si b. maj. Senfonisi seslendiri- lecek. 17 Şubat'ta gerçekleştirilecek olan konseri şef Naci Ozgüçyö- netiyor ve konserin solisti piya- nist tdil Biret. Konser progra- mında Beethoven'in Conolan Uvertürü, Piyano, Orkestra ve Koro için Fantezi ve 7. Senfoni adlı yapıtlan yer alıyor. Mart ayı konserleri ise şef Alain Paris ve piyanist Mikhail Voskresenski'nin solist olarak katılımıyla 3 Mart'ta başlaya- cak. Konserde H. BerBoz'un Benvenuto Cellini Uvertürü, Chopin'in Fa. min. Piyano Kon- çertosu, Roussel'in 3. Senfoni- si, Ravel'in La Valse yapıtlan seslendirilecelc r Alain Paris'nin yöneteceği ve Laurent Korcia"nm solist ola- rak katılacağı konser ise 10 Mart'ta gerçekJeşecek. Konser- de E. Lalo'nun Le Roi d'Ys Uvertürü ve lspanyol Senfonisi, Messiaen'in Les Ofrendes Oub- lıe adlı esen, C. Debussy'nin La Mer (Deniz). Üç Senfonik Tas- lak isimli yapıtlan seslendirile- cek. 17 Mart'ta Cem Mansur'un yöneteceği konsere keman sa- natçısı Suna Kan solist olarak katılıyor. Konserde M. Bruch'un Sol min. Keman Kon- çertosu ve Mahler'in 5. Senfo- nisi seslendirilecek. Mart ayı özel konseri ise 24 Mart'ta gerçekleştirilecek. Alf- red Michourine'in yöneteceği konsere solist olarak ServerGa- niyev katılıyor. Konser progra- mında Şostakoviç'in Keman Konçertosu ve Çaykovsld'nin 6. Senfonisi yer alıyor. Kış / Bahar Konserleri '98 se- risinin son konseri ise 28 Ni- san'da gerçekleştirilecek. Gürer Aykal'ın yöneteceği ve piyanist György Sandor'un solist olarak katılacağı konserde Bach'ın Toccata ve Fuge, Bartok'un 3. Piyano Konçertosu. Enescu'nun 1. Romen Rapsodisı, Strauss'un Güllü Şövalye Suiti, Bernste- in'in Batı Yakasının Hikâyesi isimli yapıtlan seslendirilecek. adlı parçası da bana çok yapay gelen bir duygusallık ve koreografık düzen içeri- yordu. Türkiye'nin popüler televizyon kültürünü yansıtan bir parça. Benim zevklerime uygun olmayabilir ama bel- li bir kesimin gerçeklerini yansıtıyor. Herkes neyse o. Öncelik dürüst ve açık, kendin olabilmektir. Taklitten gerçekle- re doğru önemli bir geçiş dönemine gi- rildiği kanısındayım. 'Vanmızı yoğumuzu vermelryiz' Artık balemizin büyük anne ve büyük babalan vardır. Ayla Ûnalbir çay sohbe- ti sırasında "Yattığım yerde düşünüyor- dum, artık vanmızı yoğumuzu hesap et- meden verebilmeBjiz" diyordu. GüJen Tekebaş Kültür Bakanlığı'nın verdiği öğle yemeğinde bir anısını dile getirme- si istendiğinde, Yeşilköy Okulu Ankara Konservatuvan'na taşınırken, öğretme- ni JoyNewton'ın onu trende yanında ya- nrarak ve oyuncaklanyla oynatarak ge- tirdiğini ve böylece ailesinden aynlığı- nı unutturduğunu hatırlıyordu. Güloya Aruoba Dame Ninette de Valois'nın ona yıllar önce hediye ettiği bir tuvaleti tö- ren sırasında giymişti. Ankara balesinin yıllarca baş dansçılığını ve yönetmenli- ğini yapan Hüsnü SunaL, Joy Newton'ın 1950 yılında gerçekleştirdiği Keloğlan Balesi'ndeki rolüyle ilk baş dansçılığı kendinin yapnğını bir Keloğlan sevim- liliğinde dile getiriyordu. Bazılan heye- candan konuşamıyordu ama hepsi bir araya gelmenin. sevmenin, sevilmenin, yaşanmışlığın doyumunu hissediyordu. Yüksd Çapanoğhı ve Tadde Defiİctaş o- tel lobisınde Engin Akaoğlu'nun ve eşi Madde Hanım'la Engin'in ne kadar ya- kışıklı ve güvenilir bir kavalye olduğu konusunda anılannı dile getiriyorlardı. Engin ise konuşulanlara gülümseyerek geçiyor kanepe de torunuyla oynamaya devam ediyordu. Sevgi ve aşk, duyabileceği- — miz en yûce duygudur şüphesiz. Hoşgörü bu topraklarda yetiş- miş Mevlâna'nın insanhğa ver- diği en değerlı derstir. "Arükbu değerkre bakabiüriz,önümüzde yepyeni ufuklar açüryor" diye düşündüm. Korkmadan, mûda- faaya geçmeye gerek görmeden birbirimizi dinleyebilir, izleye- biliriz. "Bo sefer senin dediğini deneyefim" diyebiliriz. Kaybe- decek bir şeyimiz olmadığmı, çünkü benliğin aşılabildiğini görebilmeliyiz. Ben de ödül alan meslektaşlanm kadar gu- rurlandım. Buelli yıllıkbirikim- de herkesin az çok payı vardır.. sadece senin ve benim emekle- rimiz değil, adını anmakla biti- remeyeceğimiz daha niceleri- nin, acı tatlı anılanmızı yaşadı- ğımız, kapanmış, yok olmuş stüdyolann, artık ses veremeyen piyanolann da hakkj vardır. Kumpanya 'dan 'Vınlamanın Binbir Yolu' Kûltür Senisi - Kumpanya, iki yılı aşkın süredir üzerinde çalışmakta oldu- ğu 'Vınlamanın Binbir Yolu' isimli oyu- nu 16 Ocak'tan ıtibaren sahnelemeye başlıyor. Oyun cuma ve cumartesi gün- leri saat 20.00'de Kumpanya Sahne- si'nde izlenebilir. Kerem Kurdoğhı'nun yazdığı ve yönettiği oyunda Metin Ak- şahin, Bflge Arat, Ahmet Beyazrt, Övül Avkıran, Deniz Erbaş, Serap Erincin, Nadi Güler, Burhan Okmen, Suna Su- ner, Duygu Seda Tomru. Müslüman Uzun, Neslihan Yurtsever rol ahyorlar. Müziklerini Mehmet Nemrutiu'nun, dekortasanmını Kerem Kıırdoğlu'nun, kostüm tasanmını NazErayda'nın yap- tığı oyunda Deniz Erbaş, Hatice Y\ırt- duru da asistanlık görevini üstlenmiş. 56 uçuşan sahne aracılığıyla anlatı- lan, ilk bakışta birbiriyle alakasız gibi görünen, ama aslında aynı temel mese- leyi farklı şekillerde ele alan, aynı kong- rede birlikte yola çıkan, dört akıl dışı öykünün anlatıldığı oyunda, dışan çık- maya çalışan iki kişi, bir orospular kongresi, aslında çok meşhur iki böcek olan Profesör'le Asistan'ın tarih ve fel- sefı hesaplaşması, kendilerine verilmiş bir projeyi uygulamaya çalışan iki mon- • Kumpanya, yeni oyunuyla şu anın toplumsal koşullanyla kısıtlanmış hayal gücümüzü tekrar harekete geçirmek için, bu kez kendi ütopyasını yaratmaya karar vermiş. tajcı ve tüm bu öykülerin arasında do- laşan bir kitap satıcısı, bir işadamı ve bir anne-oğul'un öyküsü anlatılıyor. Oyunun yönetmeni Kerem Kurdoğ- lu bu projeye bir önceki oyunu 'Hari- tadan Naklen Yaym'm son sahnesinde gelinen noktayla başladığını söylüyor. Haritadan Naklen Yayın'da toplumsal bilincin daha yaşanır bir dünya yarata- bileceğine artık inanılmadığı, bireyin toplum ve tarih içindeki yön duygusu- nu yıtırdiğı, sermayenin sermayedar- dan bağımsızlaşıp kendi kârlılığını maksimize eden mekanizmalar kurarak uygarhğı biçimlendiren tek önemli güç haline geldiği bir dönemin, eğlenceli a- ma kötümser bir çözümlemesi sunul- muştu. Oyun hiçbir zaman gerçekleşti- rilemeyecek ya da bulunamayacak ol- sa bile daha insanca alternatifler hayal ederek bun'arı gerçekleştirmeye çalış- manın insan onuruna uygun tek varo- luş biçimi olduğu noktasma gelineTek soyut bir ütopya sahnesiyle de sona er- mişti. "Gerçekten başkatûrlü bir dünyaya- ratmak mümkün müydü?" sorusuyla hesaplaşmanın önemli bir sorumluluk olduğu fıkrinden yola çıkan Kumpan- ya Tiyarrosu'nda şu anın toplumsal ko- şullanyla kısıtlanmış hayal gücümüzü tekrar harekete geçirmek için şimdiye kadar yazılmış tüm ütopya metinlerini hatırlatan bir oyun yapılmasına karar verilmiş. Ancak tüm kadroyla birlikte gerçekleştirilen okuma çalışmalan ve tartışmalar sonucunda farklı bir nokta- ya gelen ve yaratılmış en önemli ütop- yalann çoğunda insanı özgürleştirici bir umut yerine, yaşamı karabasana dönüş- türen totaliter bir tasanmm hâkimiyeti- ni bulan Kumpanya Tiyatrosu, bu defa kendi ütopyasını yaratmaya karar ver- miş. Oyunda ütopya metinlerinin genel bir özelliği sayılabilecek olan "herkes için mükemmel bir toplum tasansı sun- ma" iddiası, gerek düşünsel, gerekse estetik düzlemde kmlmaya çalışilmış. Oyunu Kerem Kurdoğlu yazdı ve yönetti. Balenin başlangıa 6 Ocak 1948 tarihinde resmi açılışını yapan Yeşilköy Bale Okulu birçok yazar tarafmdan- kendim de dahil olmak üzere- Türkiye'de bale sanatının baş- langıç tarihi olarak kabul edilir. Yeşilköy'de devlet desteğiyle faaliyete başlayan bu okul; Dev- let Balesi'ni, Türkiye'de köklü bir biçimde bale sanatını ve ge- leneğini kurma amacıyla açıl- rruştır. Balemizin ve aynı za- manda Ingiliz Kraliyet Bale- si'nin kurucusu Dame Ninette de Valois,Türkiye'ye bu neden- le ve bir otorite olarak davet edilmiştir. Söz konusu sanat da- lı en az 8 yıllık akademik bir eğitimi ön gördüğü için öncelik- le okul açılması işine ağırlık ve- rilmiştir. Atatfirk'ün evrensel boyutlarda kendini kanıtlama- sım arzuladığı Türkiye sanat dallanna attığı ilk adımlanm, Carl Ebert, Paul Hindemith gi- bi dünya çapında otoritelerin öncülüğünde ve önce akademik eğitimin yapılabileceği konser- vatuvarlann kurulmasıyla at- mıştrr. Türkiye'de balenin bu tarih- ten önce de bir başlangicı var- dır. Her oluşumun bir başlangı- cı olduğu gibi. lstanbul'a 1921 yılında bir Rus göçmeni olarak gelen Krassa Arzumanova uzun yıllar özel okulunda ders- ler vermiş, temsiller düzenlemiş ve Yeşilköy'de açılan okula ka- biliyetli bazı öğrencilerini de kazandırmıştır. Atatürk'ün ken- disini Ankara'ya çağırarak bu konuda fikrini aldığı, Dame Ni- nette de Valois'nın da kendisiy- le görüştüğünü biliyoruz. Esa- sen konservatuvann Ankara'da kurulmasına karşın, bale oku- lun un Istanbul'da kurulmasının nedenini, bir dünya kenti olan Istanbul ve halkının evrensel kültüre daha açık olması ve Krassa Arzumanova'nın uzun bir süredir bale dersleri vererek hazırlayıcı bir birim oluşturmuş olmasına bağlanm. Anıtkabir'den, ödül törenine ve temsil programından resep- siyona kadar uzanan Ankara programı gerçekten sımsıcak ve aksaksız geçti. lstanbul'a içim sevgi ve ümit dolu döndüm.. emeği geçenleri kutlanm. Daha nice elli yıllara... BU AgAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Ölümönün 25. Yılında Sabahatün Eyuboğlu'nu Anarken... Sabahattin Eyuboğlu'nu 13 Ocak 1973'te yi- tirdik. Geçen 25 yıl, düşün ve sanat yaşamımız- daki Eyuboğlu gerçeğine unutulmanın gölgeleri düşmedi. Bu çeyrek yüzyıl boyunca tanık olduğumuz ile- ri geri çatışmalannda kitaplanmız da tutuklandı, ateşe de verildi belki, ama örtülü faşizm almak is- tediğini alamadı bizden. Koparamadıklannın başında özgür insan olma bilincimiz. Tanıdığım Sabahattin Eyuboğlu bu bilincin sim- gelerinden biri oldu yaşamı boyunca. Kaynağını bilgeliğinden alan denemelerine ba- kalım: Özgür insanlara özgü düşünme genişliğini gö- receğiz. Dilimize kazandırdığı yaprtlara bakalım: Shakespeare'leri, Montaigne'leri, Rousse- au'ları, Babeuf'leri göreceğiz. Ana damar aydınlanma öncüleri, onca yüzyıl ön- ce yaşayan çağdaşlarımız. Toplumsal/siyasal eleştiri yazılarına bakalım: Paıiamento çoğunluğuna kurban edilmeyen de- mokrasi özlemini göreceğiz. Sabahattin Eyuboğlu Fransa'da öğreniminiî ta- mamlayıp yurda döndüğünde (1932) Istanbul Üni- versitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebi- yatı Bölümü'ne atanmıştı. İlk yazılannı Ağaç ve Kültür Haftası dergilerinde yayımladı. Sonra Hil- mi Zrya Ülken, Nurullah Ataç, Muzaffer Şerif Başoğlu ile birlikte "İnsan"dergisinin yönetimine katıldığını görüyoruz. Kalıplaşmış değer yargılanna karşı olabilirleri aramak... Eyuboğlu'nun "İnsan"daki yazılarında yapmak istediğini böyle özetleyebiliriz. Bu evresinde "Namık Kemal ve Manzum Nesir" başlıklı yazısında ilk kez "manzum nesir" kavra- mını tartışarak şiire aykın gördüğü yapı öğeleri üzerinde duran O'dur. Eyuboğlu'nun 1945'ten sonraki çalışmalarını Çağdaş Türk Edebiyatı'nda şöyle değerlendirmiş- tim: "7948 de Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Ri- fat, Abidin Dino ile birlikte 'Yaprak' dergisi hare- ketine katılan Eyuboğlu, bu dergide çıkan 'Üç Yol' adlı yazısında edebiyatımızda hiçbir geri kuv- vetin durduramayacağı ileriemeler olduğunu ya- zarak 'dünyayı tanıma, kendimizi tanıma, kendi dilimizle yazma' yollanndan geri dönülemeyece- ğini vurgular. Çünkü ümmet ve imparatorluk ça- ğı ile bütün ilgilerini kesen bir toplum çağdaş uy- gariık ölçütleri kazanmıştır. Eskinin çağdışı kunım- lan karşısında nesnel kalmak da dünyayı tanıma zonjnluluğu da bu uygahık ölçütüne bağlı doğal bir gereksinmedir. Bu nedenle dünyayı tanıma çabamızı sınıhan- dırmak isteyenler eski ayncalıklara, biçim değiş- tirerek sahip olmak isteyenlerdir. Ülkemızi tanıma bilincini de kötüye alanlar, damgalamak isteyen- ler vardır. Onlara karşın 'İnsan ancak bildiği bir hali degiştirebilir' ilkesine inanarak, 'Köylü çoğun- luğumuzun perişanlığını görmek zorundayız. Ken- di dilimizle yazmak da ulus olarak gelişmemizin ana koşullarındandır. Ancak çoğunluğun diliyle kendini anlatan bilgi hareketlidir. Ancak çoğunlu- ğa ulaşan edebiyat yaratıcıdır' Sabahattin Eyuboğlu, 1950'lerden sonraki ya- zılannda eski Ânadolu uygariığını tüm geçmişiyle benimseme zorunluluğu üstünde durarak 'Halkı- mızın tarihi Anadolu'nun tarihidir' diye yazar. Hi- titlerin, Frigyalılann, LJkyalılann, Karyalılann yarat- tıklan uygariıklann kendilehnden sonra gelenler üzerindeki etkilehni göstererek bugün de yaşayan değerleh araştınr. Ortaya kor. Bu konuda yazının işlevini tamamlama amacıy- la 'Hitit Güneşi' gibi fılmleryapar.'Anadolucu' ola- rak tanınan Prof. Mükrimin Halil Yinanç, Prof. Remzi Oğuz Ank gibi tarih ve arkeoloji uzman- lannın, Anadolu'ya yerieşen Türklerin kısa süre içinde Hitit ve Frig kökenli yehi halkla birleştikleri yolundaki görüşlehni paylaşır. Yeni bulgularla ge- liştirmeye çalışır. Sabahattin Eyuboğlu, Yunus Emre, Ömer Hayyam, Pir Suttan Abdal, La Fontairte, Char- les Baudelaire, Halikarnas Balıkçısı, Sait Faik, Orhan Veli gibi sanatçılar üzerindeki yazılannın yanı sıra dil, edebiyat ve özellikle şiiri konu alan incelemeler de yazdı. Bu yazılardan 'Şiirin Yapısı' başlıklı dizinin divan, halk ve Fransız şiirierinden verdiği örneklehe anlam, bildirge, öz, biçim, dil, us gücü, imge, yapıya özgü nitelikler, bütünleş- me vb. sorunlara ilişkin görüşleriyle, çalışmalan arasında önemli biryeri vardır." 27 Mayıs'tan sonra 147'lerden biri olarak kür- süsünden aynlmak zorunda bırakılışının yarattığı duyarlılıkla koltuğumda dergilerden derlediğim ya- zıları, evine gittiğim zaman tanıdığım Eyuboğlu, Babeuf'ün "Devrim Yazılan"kitabındandolayı yar- gılandığı mahkemede yargıç karşısında da aynı kişiliktir. Bu kişilik, 12 Mart cezaevlerinde kendisi- ni mavi yolculuklara çıktığı "Hüm'yet" teknesinde Anadolu insanının türkülerini söylerkenki kadar özgür duyabilmişse, bulunduğu yerdeki değerle- rin sağlamlığından ötürü duymuştur. Meıtıaba Eyuboğlu, merhaba! Aziz Nesin Emek OdüHeri İKühürServisi-l-lOMayıs 1998 tarihleri arasında onuncusu gerçekleştirilecek olan Ankara Uluslararası Film Festivali'nin 'Aziz Nesin Emek Ödülleri' belli oldu. Ödüllere, sinema ve tiyatroya uzun yıllar emek vermiş olan sanatçı Nejdet Mahfi Ayral ile, Türk sinemasının çok önemli yapıtlanmn arşivlenerek korunmasında. sinema tarihçileri ve sanatçılanna destek sağlamada birinci derecede rol oynayan Mimar Sinan Üniversitesi Sinema-Televizyon Merkezi layık görüldü. Aziz Nesin Emek Ödülleri seçimini, Dünya Kitle Iletişimi Araşhrma Vakfı Yönetim Kurulu ve Festival Yürütme Kunılu üyeleri birlikte gerçekleştiriyorlar. Ödüller, 1 Mayıs tarihinde yapılacak olan açılış töreninde sahiplerine sunulacak 10. Ankara Uluslararası Film Festivali'nin düzenleyici kuruluşlan arasında bu yıl ilk kez TC Başbakanlık Tanıtma Fonu da yer alıyor. Festival aynca Avnıpa Topluluğu'nun çeşitli birimlerinden de ilk kez bu yıl destek alacak. Bu destek nedeniyle festival sırasında çeşitli toplantılar ve etkinlikler düzenlenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle