03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtivaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı. Orhan Erinç 9 Genel Yavin Koordınatöni Hiknıet Çetinkava • Vazıışlen Müdurlen tbrahim S'ıldız - Dinç Tayanç 9 Sonımlu Mudür: Fikret tlkiz 9 Haber Merkezı Müdüru: HakanKara9GorselYon«men:Fîkr«Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu 9 Unhbarat Cengiz \ ıldırım 9 Kultur Handan Şenköken 9 Spor Abdülkadir Yüeelman 9 Ekonomj Seda Oğuz 9 Makaleler Sami Karaören 9 Duzeltme AbduHah Yazıcı9Fotograf Erdoğan Köseoğlu •Bılgı-Belge EdibeBuğra9YurtHaberlen MehmetFaraç > a>in Kurulu İlhan Sdçuk (Baskan). Orhan Erinç, Oktav Kurtböke. Hikmet Çetinkaya. Şükran Soner. Ergun Batcı. Dinç Tayanç. tbrahim Yıldız, Orhan Bursalı. Mustafa Balbaı, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa BaJba> Ataturk Bulvan No 125.Kar4.Bakanlıklar-AnkaraTel.4195020(7hat). Faks 419502^ • tzmır Temsılcısı Serdar Kızık, H. Zıva Blv 1352S 2 3Tel-4411220. Faks 44191179Adana Temsilcısı Çetin Yiğenoğlu, InonuCd 119S.No:l Kat 1, Tel. 363 12 11. Faks 363 12 15 Muesse^e Mudüru Üstün Akmın • Koordınatör Ahmet Korulsan • Muhasebe Büknt \ener#ldarc Hüseyin Gûrer • Işietme Önder Çelik • Bılgı- Işlem Nail İnal # Bılgı^avar Sı^tem Mürüvet (, ilcr • Satı, Fazilet Kuza M E D \ A C: • Yönetım Kurulu Ba^kanı - Genel Mudur Gülbin Erduran # Koordmator Reha Işitman # Genel Mudur Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 0" 53 - 51395 SU-513S46U-61.Faks 5138463 \ avımla> an \e Basao: ^ enı Gûn Haber Ajanst, Basın \ e Yayıncıhk A Ş Tıi-kocagıCad39'41Cağaloglu 34334 [st PK 246 tstanbu! Tel lO 212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0 212)513 85 95 5EYLÜL1997 Imsak: 4.57 Güneş: 6.27 Öğle: 13.10 İkındı. 16.46 Akşam: 19.39 Yatsı: 21.03 Çevre kinliliği • ANKARA (AA) - Çevre Bakanı İmren Avkut. Türkıye'de 2 bın 900 beledıye ve yerleşim merkezının ancak 141" ınde kanalizasyon sistemi bulunduğunu, bunun da ancak yüzde 30"unun antma tesisine sahıp olduğunu bildirdi. Aykut. yılda 930 milyar metreküp endüstriyel atığın da yüzde 80'ınin antılmadığını belirtti. Aykut. "Türkiye'nin, çok büyük bir hızla kirlenme ve geleceğimizi tehdit edecek boyutlarda çevre sorunlanyla karşı karşıya kaldığını söyleyebıliriz" dedi. Hezarfen-97 Tatbikatı • ANKARA (AA) - Hezarfen-97 tatbikatı, 8- 12 eylül tarihlen arasında 12. Hava Ulaştırma Ana Üş Komutanhğı sorumluluğunda Kayseri- Erkilefte gerçekleştırilecek. Hava K.uvvetleri Komutanlıgı Genel Sekreterliği'nden yapılan açıklamada. Tiirkiye'de ılk kez bu yıl yapılacak tatbikatın amacının. insani yardım harekatı çerçevesinde, NATO ve Banşlçin Ortakhk (BİO) ülkelennın komutan ve karargâh subaylannın müşterek çalışabilirliğinin oluşturulması konusunda eğitilmesı ve çokuluslu karargâh oluşturmak suretıyle komuta-kontrol usullerinın denenmesi olduSu bildirildi. Siyanüp tehlikesi • ANKARA (UBA)- Her aşamada insan sağlığını tehdit eden sıyanürün, beyin zan ve omirilık iltihabına neden olduğu belirtildi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre devamlı düşük dozda siyanüre maruz kalan kişiler üzennde yapılan ıncelemeler sonucunda genel bir hastalık hali, başagnsı, güçsüzlük. baş dönmesi. burun-göz-kulak hastalıklan ve trioid bezınde büyüme görülüyor. Söz konusu araştırmada. siyanürle çalışılan ortamlarda 30 kilometre yançaplı bir alanda insan yaşamının tehlıkeye gırdiği, sonraki 20 kilometrekarelik 1 alanın ise nsk bölgesi olduğu ortaya çıktı. Diyabet kursu • Haber Merkezi - Akdeniz ülkeleri Diyabet Çalışma Grubu tarafından her yıl düzenlenen Mezuniyet sonrası Diyabet Kursu, bu yıl Avrupa Diyabet Derneği"nin de katılımı ile İstanbul Eresin Otel'de düzenlenecek. Dört gün sürecek kursa. eğitimci olarak Akdeniz ve Av rupa ülkelerinden 25 bilim adamının yanı sıra, çeşitli ülkelerden eğitilmek üzere 100 iç hastalıkJan uzman. kadın hastalıklan ve doğum uzmanı, diyetisyen ve diyabet hemşiresi katılacak. Abasidze ameliyat oldu • Haber Merkezi - Gürcistan'a bağlı Acaristan Özerk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Aslan Abasidze. geçen hafta Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi'nde ikili koroner by-pass ameliyatı geçirdi. Koşuyolu Kalp ve Araştırma Hastanesi Başhekımliği tarafından yapılan açıklamada, Abasidze'ye, Mart 1996 yılında geçirmiş olduğu miyokard infarktüsünden sonra göğüs ağnlannın devam etmesi üzerine koroner anjiyografi yapıldığı, iki koroner arterinde kritik darlık bulunması nedeniyle ameliyatın yapıldığı belirtildi. Türkiye'deki en yaygm hastalığm, AIDS'ten daha tehlikeli olduğu belirtildi Hepatit B önemsennıiyor Bulaşma yollan Kuluçka dönemi 15 - 45 gun BeUrtileri İstanbul Haber Servisi - Dünyada, 2 milyar hepatit B virüsü ile enfekte olmuş in- san var. Bunlardan 350 mil- yonu hepatit B taşıyıcısı. Bu ınsanlann 65 milyonu önü- müzdeki yıllarda karacığer kanseri ya da sirozdan yaşa- rrunı yitirecek. Her yıl 2 mil- yon insan hepatit B nedeniy- le yaşamını yitinyor. Tiirki- ye'de ise 20 mılyon kişi he- patit B'den etkilenmiş ve 5 mılyon taşıyıcı var. Her 100 kişiden 2-8'i bu virüsü taşı- yor. Türkiye"de görülme sık- lığı yüzde 10 olan hepatit B, en çok Çukurova ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde görülü- yor. Pasteur Merieux Conna- ught'nın düzenlediği "Hepa- tit B" konulu basın semıne- rinde konuşan Uzman Dr. Fikri Türkay. virüsü ~Çığ gibi büyüyen bir tehlike" olarak tanımla- dı. Hepatit B'nın yetennce önemsenmedığini belırten Türkay. "AJDS nedeniyle bir günde öien- lerin sayısı AIDS'ten bir yüda ölenlerden fazla. AIDS ile enfekte olanlann sayısı 195 mityonken hepatit B'de bu rakam 2 milyar. AIDS bir dam- la kanla bulaşıyorsa hepatit B bir zerre kanla bu- laşır" dedı. Hepatit B vırüsünün vücuda girdık- ten sonra direkt karaciğere gıttiğini söyleyen Dr. Türkay, bulaşma yollannı şöyle sıraladı: Viral sarılığın başlıca çeşitleri Sarriık (Hepatrfjs) karaciğerin iltihaptanmasıyla ortaya çıkar. Bu keiime A, B ve C gibf birçok değişik virüsün yol açtoğı viral sanlık için kulianılır. Pıslık banndıran \ yıyecek ve ıçecekler 45-180 gün 45 - 80 gün Bulantı, kusma, aîeş karacığer buyumesı, sanlık. Hayatı tehlıke banndırmaz. Bulantı. kusma, ateş. sanlık. Kronık durumlarda hayatı tehlıkeye yol açar. Tedavisi Vırus genellıkle tedavı yapılmadan normal ömaınu - sona erdınr. Aşısı var. Ksynak Sağiığıne AnsıHopedısı ASGE Kronık vakalarda ılaç tedavisi yapılır Aşısı var. "-Kanvekanürünleri: Kontroledilmembjkan ürünleri sterilize edilmemiş cerrahi ve diş hekim- liği aletleri, jilet diş fırçası. tırnak törpüsü gibi ortak alet kullanımı, enjektör batması. - Cinsel ilişki. -Taşıyıcı anneden bebeğe geçme: Hepatit B bu- laşma riski doğum sırasında yüzde 95'tir. \ irü- sün bulaşüğı bebeklerden yüzde 9O'ı kronikleşir. Bu bebeklerin yüzde 25'i sirozdan ya da karaci- ğer kanserinden ölüyor. -Günlükilişki yoluyla: Kreşler, yas.li bakımev- leri, psikiyatri klinikleri, taşı- yıcı bilinen evler, kışlalar ve tophı olarakyaşanılaryerierf Türkiye'de yaşayan insan- lann yuzde 20-55"inin hepa- tit B taşıyıcısı ile temas ettı- ğinı belırten Dr. Türkay, Tür- Idye'de bu kadar yaygın bir hastalıkyok" dedi. Fikri Tür- kay. Türkiye"de yılda 3 bin vaka bıîdirilmesine karşın beklenen rakamın 200 bin ol- duğunu söyledi. Böyle bir hastalık konusunda kesin ted- birlerin alınması gerektiğine dikkat çeken Türkay, hepatit B'nin rutin aşı takvimme da- hıl edilmesıni istedı. Hepatit B'den korunma için dünyada etkıli bir aşının var olduğunu da anımsatan Dr.Türkay, şöyle devam etti: u korunma için öncetikJe ki- şiye verilen kan test cdilmeli, a>™ enjektör bir- den fazla kişide kullanılmamaü. Prezervatif kul- lanımı \ a> gjnlaşmalı. Vşılanıa, hepatit B'den yüz- de 100 korur. Bunun için 0. 1. ve 6. aylarda aşı \apilmali. Bu 7 yıl etkili olur. Daha sonra her 5 yılda bir yapılan aşı etkin koruma sağlar. Hepa- tit B'nin bulunduğu tek yer insandır. Bu neden- le insanlar rutin olarak aşılanırsa virüs dünva- dan sitinir. Dünya SağhkOrgütü de asının devam- lı kullanımı halinde iki nesil sonra dünyanın bu virüsten temizleneceğini bildiriyor." Ateş. kusma kann ağnsı. yorgunluk. Kronık durumlafda hayatı tehlıkeye yol açar. Bu vırusu taşıyanlann % 85- ınde kronık sanlık ortaya çıkar. llaç tedavisi var AFPgraMr Uluslararası Kas Hastalıklan Kongresi bugün İstanbul'da başlıyor ^Bedensel engelli toplum dışma itfliyor' Kas Hastabklan Kongresi'ne 33 ülkeden 130 delege katılacak. İstanbul Haber Servisi - Kas Has- talıklan Derneğı tarafından Türki- ye'de ilk kez düzenlenen Tluslara- rası Kas Hastalıklan Kongresi" bu- gün İstanbul'da başlıyor. Türkiye'de onbınlerce kas hastası olduğuna dik- kat çeken Prof. Dr. Coşkun Ozde- mir. bedensel engelliler ıçın kaldınm bıle yapılmadığından dolayı bu has- talann çoğunun ev inden dışan çıka- madığını ve toplumun dışına itildi- ğinı söyledi. Cç gün sürecek olan konferansa 33 ülkeden 130 delege katılıyor. Türkı- ye'de 1978 yılından ben faaliyet gös- teren Kas Hastalıklan Derneğı'nin Başkanı Prof. Coşkun Özdemır. top- lantının temel amacının. "Kas has- talıkianna yakalanmış olan insanla- nn insanca yaşayabilmelerini sağla- mak ve yaşam kalitesini > ükseltmek olduğunu" söyledi. Özdemır. yetiş- kın yaşta birçok kas hastasının ılk kez kendileri tarafından operaya, sı- nemaya götürüldüğünü söyledi. Kas hastalarının üfüriikçülerin elinden kurtanlması gerektiğini söyleyen Öz- demir, düzenlenen toplantıdabu gi- bi sorunlann da ele alınacağını vur- guladı. Prof. Özdemir, çoğunlukla gene- tık nedenlerle ortaya çıkan kas has- talıklannın henüz tedavisi buluna- madığını ancak genetik alanında son yıllarda vaşanan gelişmelerin bu yön- de umut verici olduğunu vurguladı. Mimarlar ve beledıye başkanlan 'yağma'yı tartıştılar Belediyeler 6 SIT9 istiyor OKTAY EKİNCİ BODRUM - Türkiye'de belediyelerin çoğu SİT ka- rarlanna tepki gösterirler- ken Ege Bölgesi'ndeki ki- mi kıyı belediyeleri de yağ- maya engel olabilmek için SİT uygulamasının "yay- gmlaştınlmasını" istiyor- lar. Özellikle ANAYOL ve REFAHYOL dönemlerinı kapsayan son 1.5 yıl içen- sinde Koruma Genel Mü- dürü Altan Akat tarafından "durdunılan" SlT çalış- malannın önceliklefayıböl- geleri için yeniden başla- tümasını öneren Altrnoluk Belediyestönceki yıl "mil- B park" ilan edilen Kaz Da- ğı'mn Edremıt Körfezi 'nde- ki kıyı kuşağıyla birleşen güney yamaçîannın da "do- ğal SİT" kapsamına alın- masını savunuyor... Tasanm Yayın Gru- bu'nca düzenlenen "2. Ya- pı Fuan" kapsamındaki 4 "Kr>ilarda Kent>'e Mimar- hk" forumu için Bodrum'da bir araya gelen belediye baş- kanlan ve mimarlar, yağma- nın ve betonlaşmanın dur- durulabıhnesi için üzerleri- ne düşen "sorumluluklan" tartıştılar. Yağmacı projeler Bardakçı Koyu'ndaki Bo- na Dea Oteü'nde 29 Ağus- tos 1997 günü yapılan ve "7 saat" süren değerlendırme- lerde Bodrum.LrU,Focave Altinolukbelediyeleri koru- mada StT kararlannın "ge- reğine'' değinırlerken, mi- marlar da "yağmacı proje- ler isteyen" ışverenlere kâr- şı yerel yönetimlerle "da- \amsma" önerdiler. Tartış- macı mimarlardan Prof. Utarit Izgi'nin; M Baa yer- terde hiç bina vapmamaken dogru mimarhktır'' şeklin- deki vurgulaması ise koru- madaki "mesleki sorumlu- hığu" özetleyen en çarpıcı söylemler arasındaydı... Forumun hıç kuşkusuz • Kültür Bakanlığı. 1996 yılı başlanndan bu yana SÎT kararlannı durdururken Bodrum'daki taimarlık forumunda konuşan kıyı belediye başkanlan, henüz yağmalanmamış. alanlann korunabilmesi için bölgelerindeki geri kalan kesimlerin doğal SÎT ilan edilmesini istiyorlar. en önemli mesajı, belediye ğal StT kararlannın durdu- başkanlannın SlT uygula- malannı "eldekiengüveni- lir yasal olanak" şeklınde yorumlamalanydı. Tamşmaya Altinoluk Be- lediyesi adına katılan Baş- kanvekili Mehmet AkifÖz- nal. kıyı kuşağında henüz imar planı kapsamına alın- mayan tüm "Kaz Dağı ya- maçlarının" bir an önce "doğalSÎT" ilan edilmesi- ni savundu. Önceki yıl izmir'in Çeş- me Vanmadası'ndakı do- rulmasına ve iptal edilme- sine "karşı çıktığr için ko- rumacı çev relerden destek alan Urla Belediye Başka- nı Bülent Baratah da bu tu- tumlannın nedenıni şöyle özetledı: "Biz yerel H.\BI- TAT'la kabluncı bir koru- ma örgütlenmesi içindeyiz. Ancak bu aynı anda ulusal bir göreve SİT kararlan da bir işbölümü olarak \erel çabalan güvenceye bağlı- yor_" Forumun önemli değer- e-posta : tan (5 prizma.net. tr lendiımeleri arasındaki Fo- ça Beledıye Başkanı Nihat Dirim'ın, "Konımada te- mel yükümlülük beledhe- nin olmalıdır. SİT kararla- n bu yükümlülüğü unut- turmanıalıdır" şeklındeki vurgulaması ısetartışmava "sonımluhık" bov'utunu da ekledi. Arkeologlann arke- olojik kalıntılan koruduğu gibi mimarlann da "tarüıi kent dokusunu" ve "eski evleri" korumalan gerekti- ğine dikkat çeken Nihat Dı- nm, Foça'da vaşanan temel sorunun "bu iki alanda uyumlu bir rutumun sağ- lanmarruşoimasmdan" kay- naklandığını anlattı. Bodnım Belediyesi ise v aklaşık 2 yıldır Kültür Ba- kanlığı'na y aptığı "yanma- danın tiimüyle doğal SİT ilan edilmesi" şeklindeki başvurusuna hâlâ yanıt bek- liyor. Bakanlığın "eleman eksikliğini" ileri sürerek 2 yıldır çalışma başlatmadı- ğindan yakınan Belediye Başkanı Tuğrul Acar, bu "gecikmeden" yararlanıla- rak elde kalan son orman- lık alanlann da turizm tesis- lerine açılmaya başlandığı- na dikkat çekiyor... "Binasız" mimariık Belediyelerin bu görüş- lerini "mimarlann sorum- hıhıklan" ile birleştirerek ır- deleyen Prof. Utarit Izgı ile Yük. Mimar Ersen Gür- sel'in konuşmalan ise tü- müyle "işverenin istekleri- ne" bağımlı kalan bir mi- mariık hizmetinin, mesle- ğin topluma ve çevreye kar- şı ^kümlülüklerini de en- gellediğini ortaya serdi. Prof. Utarit Izgi'ye gö- re bir Boğaziçi Yalısı'nda- ki "kültür zenginliğr ile bir ormanlık kıyıdaki ya da kumsaldaki "doga zengin- Uğinr bibirine kanştırma- dan koruyabilmek gerek. Ersen Gürsel de imar plan- lamasının sadece bir "yapı ve yol düzenlemesi" olama- yacağını vurguladı. imkkedigüwnlik()lküxkı BebekUğinden beri bakımını üstlendiği minik kedinin varamaz- lıklanndan bıkan maymun Huzi çarevi kedi\i kucağında tutmak- ta bulmuş. Ancak kedinin kurtulma çabalanna da pek kulak as- tığı söylenemez. Pekin Hayvanat Bahçesi'nden satın aldıklan Hu- zi'nin evde yalnızhktan sıkıldığını gören Çinli aile, annesi tarafın- dan terkedilen bu minikkedhideevealmıştL (Fotoğraf: REUTERS) SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN 'Ozel Sektör', 'Ozelleştirilmedikçe!..' { I a Boule D'Or' diye bir kahve, arada merak Lederim, hâlâ yerinde duruyor mu? St-Michel Meydam'nın çevresindeydi; yağmurun perde perde indiği, bulanık sonbahar akşamları; o kahvede Nicole'le oturur, konuşurduk: o, trotszkıst sevgilisinden henüzaynlmış. sözeonun 'katılığından' yakınmakla başlıyor; ama, bir süre sonra kendimizı, XX. yy inkılâplannın 'kaçınılmazkaderim" tart\ş\rken buluyoruz. Nedir bu kader? Klâsik şemaya göre, inkılâplar, belirli sosyal sınıfların toplumsal egemenliklerini sağlamak amacıyla gerçekleştirilir; bunun klâsik örneği, 'FransızIhtilâl-iKebin": Mustafa Suphi'nin 'askeri' 'Sarf Mustafa'nın (Börklüce), eski Vakit Yurdu'nun yağmur karanlığında, meyyus ve mükedder, anlattıklannı işitirgibiyim: "-...bu ihtilâl, büyüyüp serpilmiş Fransız burjuvazisini, reiskâra' getirmişti." Hesapça, 'ulusaldemokratikdevrim'ier, 'bu/juvaz/'nin tarih sahnesinde öne çıkmasına yanyor, Sosyalist Devrimlerde, ülkelerinde 'pro/efa/ya'nın (işçi sınıfı'nın) öne çıkmasına! Nicole, -o da trotzkist- te^ü//<ectesos>^/zm'fikrininirnkânsızlıgınainanmıştı, sosyalist devrim. bir dünya devrimi olmahydı, vs, vs! Benim takıldığım nokta, başka; yıllar geçip de 'Hanya ile Konya 'yı anlamaya başlayınca', gördüğüm bir şey var: ister ulusal demokratik ister sosyalist olsun, eğer bir devrim, klâsik şemaya uygun ortam ve şartlarda gelişmiyorsa, ulaştığı yer demokrasi ya da sosyalizm olmuyor; ya ne oluyor, düpedüz merkeziyetçi bir bürokrasi diktası!.. Sonra da, o devrimi yapması gereken sınıfı, oluşturma çabası içine girişiyorlar; hanı, 'istim arkadan gelsın' derler ya. o hesap! Örnek mi? Sovyet Sosyalist Devrimi'nin parolası 'endüstrileşmek' idi; ne demek bu, amelemiz yok, amele yaratacağız demek! Aynı şey, Anadolu'daki Ulusal Demokratik Devrim için de geçerli. nıye, çünkü komprador burjuvazisi ışbirlikçı, daha Kurtuluş Savaş4 biterken çekip gitmış, devrimi gerçekleştıren, aydınlar ve bürokrasi öncülüğünde, tarihsel bir blok; sonra bakıyorsun, ülkede 'ulusal burjuvazinin yaratılmasına' çalışılıyor. Özel sektör devletten bağımsız değil! Böyle 'serada' yetişen 'sosyal sınıflar', sağlıklı olmuyor pek, bunu yaşadık ve gördük: Rusya'daki işçi sınıfı ile, Türkiye'deki burjuvazi; bir türlü, bağımsız inkılâpçı karakterlenni ortaya çıkanp geliştiremediler; sürekli, bürokrasi ile ortakyaşam (symbiosis) sürmeyi yeğlediler. Rusya, Rusların işi, biz kendi işimize bakalım; ülkemizde, iktidann ikinci ayağı burjuvazi, bürokrasiyle özdeşleşmiştir demiştim ya, bunun ne kadar elle tutulur bir gerçek olduğunu Doçent Dr. Erol Katırcıoğlu'nun ağzından size duyurmak istiyorum: "...Tiirk özel sektörü, hiçbir zaman devletten bağımsız davranmadı. 1983 veya 1984 yılıydı sanırım. Turgut Özal 'özelleştirme' konusunu açtğı zaman, ilk karşı çıkan TUSİAD oldu; çünkü devletle özel sektör arasındaki ilişkinin bir mekanizması, bir mantığı var; o mantığı şöyle rfade etmek mümkün: KİT'lerin üretiminin yüzde 85'i, ara ve yatırım malı; tüketim malı üretimi ise, yüzde 15. KİT'lerin yüzde 85'e varan ara malı, yarı mamul, yatırım mamulü biçimde üretilen mallarını özel kesim alıyor, işletiyor; sonra da tüketim malı olarak satıyor. KIT ürünlerinin halk ancak yüzde 15'inden yararlanıyor; yüzde 85'inden özel sektör yararlanıyor. (...) Sorunun önemli kısmı orada; sol adına siyaset yapanlann, bir kere şunu görmesi lâzım: mevcut devlet sistemi, halka yarar sağlamadığı gibi aksine özel kesime yarar sağlıyor." (Sıyah/Beyaz, 25 Şubat 1996) Yeterince açık ve seçik görebildiniz sanırım! Keyfiyet böyle olunca, Türkiye'de 'özelleştirme'nin bunca sürüncemede kalmasına şaşacak mıyız? Çünkü, neresinden bakılırsa bakılsın, ülkemizde gerçekten bir 'özelleştirme' yapılacaksa, önce 'özel sektör'ün 'özelleştirilmesi' lâzım! Çünkü onu 'semirten'; bürokrasi!.. Nasıl mı yapıyor, şöyle: KİT üretimi ara malını, yatınm malını, yan mamulü, Burjuvazi'ye 'ucuza veriyor'; böylelikle KİT'lerin 'zararettiğiefsanesi'ni pekiştiriyon buna karşılık, 'özel sektör', ürettiği malı halka istediği fiyattan 'kaktırıyor' Türkiye'deki Burjuvazi'nin mahıyeti ve çalışma şekli bu! Peki, kamu kesıminin üretimini, devlet, ülkenin özel sektörüne istediği fiyattan veremez mi? Devlet özel sektörü besliyor... Elbette verir. verir de, onun koşulları var: Dr. Katırcıoğlu şöyle belirlemiş, bu koşullan: "...devlet, KlT'ler aracılığryla ürettiği malları, maliyetinin altında, özel sektöre satabilir ama, bunun makul karşılanması bazı koşullara bağlı: özel kesimin maliyetleri aşağı düşerse, fiyatları da aşağı düşer; üretimi, istihdamı, ihracatı artar; yurtdışındaki rekabetçi pozisyonu pekişir. Oysa Türkiye'de bu olmuyor. Olabilmesi için, özel sektörde rekabet olması lâzım. Özel kesimde rekabet olmazsa, devletin dolaysız sübvansiyon politikası, sadece bu firmaların maliyetlerini düşürür, neticede kârlılığını artırır." (Siyah/Beyaz, 25 Şubat 1996). Bir bilenin ağzından, o anlı şanlı Türk özel sektörünün 'anatomisi ve fizyolojisi'böyle görünüyon gerçekte, 'özelleştirme' de onun aleyhinde 'küreselleşme' de! Avrupa Gümruk Biriiği'ne bu ^üzden karşıdır; yalnız ona mı, ıçten içe, Özal ya da 'Çiller tarafından uygulanmaya çalışılan Amerikan tipi liberalliği de sevmiyor; ama açık açık, itiraf da edemiyor. 'özel Sektör' aslında 'özelleştirilemediği' içindir ki, ülkemizde 'özelleştirme' bütçe açığını kapatmak amacıyla, kamu mal ve ışletmelerinin yok pahasına elden çıkarılması; dolayısıyla, yine bazılarının, devlet elıyle zengın edilmesi olarak yürütülüyor. http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle