07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 EYLÜL 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMI THY'ninam aylık kârı • Ekonomi Servisi - Türk Hava Yollan'nın net kân, 19T yılının ilk altı ayında 314 milyar lira (yakJaşık 2.4 milyon dolar) olarak gerçekleşti. Yapılan açıklamaya göre anonim ortaklığın vergi öncesi kân ise 2 trilyon lira (16 mil>on dolar) oldu. İlk 6 aydakı toplam gelinn ise 89 trilyon lira (696 milyon dolar) oldugu belirtildi. Tekel'in tercüıi yabancı ortaklık • ANKARA (AA) - De\ let Bakanı Eyüp Aşık, Tekel'in özelleştirilmesmin zorımlu olduğunu vurgularken, özelleşrirmede "yabancı ortaklık" yolunun seçileceğinı söyledi. Aşık, Tekel ile ortaklık için dün\ada kendi bran^lannda en büyük olan Hollanda, Ingiltere, Fransa ve Italya'daki fırmalardan teklifler bulunduğunu behrterek, kısa sürede değerlendirilip karar verileceğini kaydetti. Temizel, İSO'ya konuk oluyop • Ekonomi Servisi - lstanbul Sanayi Odası'nın (tSO) bugün yapılacak eylül ayı meclis toplantısına, Maliye Bakanı Zekeriya Temizel konuk olarak katılıyor. Bakan Temizel. toplantının ana gündem maddesini oluşturan 2000 Yılına Doğru Vergi Politikalan konusunda açıklamalarda bulunacak. Ziraarten kolaylık • ANKARA (AA) - Ziraat Bankası, emeklilere limitsiz Bankkart uygulamasına bugün başliyor. Emekü Sandıgı ve Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan maaş alan emekli mudilerin. hesaplannda bulunan paralann tamamını bir seferde. Bankkart'lanyla ATM'lerden çekebılmeleri için 1 Eldml997 tarihinden itibaren günlük para çekme limitinı kaldiracağı da kaydedildi. Türklerin tıakları ANKARA (AA) - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bulunan Türk vatandaşlannın. AB hukukundan kaynaklanan haklannın takibini yapmakta kararlı olunduğunu bildirdi. Açıklamada, •'Yurttaşlanmızın, haklan konusunda aydınlatılmalannı hedefleyen proje, bakanlığımızın müşavirlik ve ataşeliklerince bir yıldır başanyla sürdürüimektedir" denildi. Papua Gine'ye Türk tabancası ; ANKARA (AA) - Makina ve Kjmya Endüstnsi Kurumu (MKEK). Papua •Yeni Gine'ye makineli tabanca satacak. Avustralya'nın kuzeyindeki ada ülkesi Papua Yeni Gine polis teşkilatına, deneme mahiyetinde küçük bir parti MP-5 makineli tabanca ihraç edecek. Silahlann ılgi görmesi durumunda. ihracat önümüzdeki aylarda artarak devam edecek. PR'da yeni oluşum 1 Ekonomi Servisi - ABD merkezli ıletişim yatınmlan şirketi Omnicom Group, halkla ilişkiler alanındâ dünyanın altıncı büyük şirketi olan Fleishman Hillard'ı satın alarak, müşterilerine daha üstün standartta hizmet vermek, dünyadaki kuruluşlan arasında eşgüdüm sağlamak ve verimi arttırmak için Communications Consultine Worldwide'ı (CCW) kurdu. CCW'nin beş danışmanlık grubundan bin olan Porter Novelli International ağınm Türkiye'deki temsilciliğini ise Ünsal Iletişim Danışmanlığı AŞ yapıyor. Maliye Bakanlığı'na göre, Türkiye'deki yaklaşık 1.2 milyon şirketin yansı zararda Şirketler vergi ödemiyor ESRAYENER ANKARA - Vergi gelirlerinde en bü- yük payı çalışanlar öderken, kurumlar ver- gisi ödeyen şirketlerin yansının da "za- rar" göstererek yükümlülükten kaçtıkla- n belirlendi. Maliye Bakanlığı çalışmalanna göre, Türkiye'de faaliyet gösteren 1.2 milyon civanndaki anonim ve limited şirketleri- nin yansı her yıl zarar göstererek vergi ödemiyor. Vergi kaçaklannın en büyük nedeninin denetim eksikliği ve eleman az- lıği olduğu bildirildi. Gelir ve kurumlar vergisi toplamınm yüzde 70'ini çalışanlar verirken, sayılan milyona ulaşan şirketler son 5 yıldır top- lam verginin yalnızca yüzde 20'sini veri- yorlar. Yetkililer, sayılan 1 milyonu aşan ano- nim ve limited şirketlerin yansının her yıl zarar göstererek vergi ödemediklerini bil- dirdiler. Yetkililer, bu şirketlerin aldıkla- n ev eşyalannı bile şirket masrafı olarak vergiden düştüklerini, kurumlara sağla- nan istisnalann büyük vergi kaybma ne- den olduğunu belirttiler. Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, vergi reformu kapsamında denetimlerin arttı- nlacağını, gelır vergisi oranlannın düşü- Gelir ve kurumlar vergisi toplamının yüzde 70'ini çalışanlar verirken, sayılan milyona ulaşan şirketler son 5 yıldır toplam verginin yalnızca yüzde 20'sini veriyorlar. Yetkililer, bu şirketlerin aldıklan ev eşyalannı bile şirket masrafı olarak vergiden düştüklerini belirttiler. rülmesini öngören yasa tasansının da ka- sım ayında TBMM'den geçeceğini söyle- di. Maliye Bakanlığı'nın saptamalanna göre, Türkiye'de vergi kayıp ve kaçaguu doğuran belli başlı nedenler şöyle: - 1986'da yaygın ve yoğun vergi dene- timJerinde 4 milyon 293 bin mükellef de- netlendi. Denetlenen mükellef sayısı 1990'da 5 milyon 866 bin, 1992'de ise 5 mil- yon 966 bin olarak belirlendi. Denetlenen mükellef sayısı 1993'te 5 mihon 599 bine, 1994'te 4 niilyon 254 bine, 1995te 4 mil- yon 127 bine, 19%'da ise 3 mihon 856 bi- ne düştü. - Vergi denetim kadrolan doldurulamı- yor. Halen 216 olan maliye müfettişi kad- rosunun 110'u, 650 olan hesap uzmanı kadrosunun da 361 'i boş bulunuyor. Ay- nı şekilde 900 kişilik gelirler kontrolörü kadrosunun 566'sı, 3 bin 449 olan vergi denetmen kadrosunun da 1542'si boş bu- lunuyor. - Bati'da olduğu gibi vergi kaçıranlara hapis cezası uygulanmaması, uzlaşma mü- essesesinin vergide indirime dönüşmesL, vergi davalannın yülarca sürüncemede kalması vergi kaçıranlan daha da cesaret- lendirhor. Vergi affi ve diğer nedenleıie, vatandaş vergi cezalannı da ödeme gereği duymaz oldu. 1996'da 56rrityon liralık ver- gi zam ve cezasının sadece 25.7 trilyon B- rası, 1997'nin ilk yansmda da 60.4 trilyon liralık cezanın sadece 12.9 trilyon Brası dev- lete yatınldı. - Götürü vergi, istisna ve muafıyetler de vergide kayıp ve kaçağı arttırdı. Maliye Bakanlığı'nın belirlemelerine göre, Türkiye'de vergi kaçırmada 40'a yakın yol izleniyor. Bu yöntemlerle hasılat gizlenirken. ma- liyetler de olduğundan yüksek gösterili- yor. Bakanlığın tespit ettiği vergi kaçırma yollanndan bazılan şöyle: - Yapılan hizmetler ya da mal teslimleri karşılığında yasal belge düzenlememek ya da düşük tutarü betge düzenlemek. - Belgeleri muhasebe defterlerine eksik kaydetmek. Paravan firma ya da şahıslar kullanarak hasılatı baskasına maletmek. - Teminat amacıyla verilen para veya menkul kı> meücre üçüncü kişikrce tahak- kuk ettirilen faizi kaydetmemek. - Döviz veya döviz cinsınden alacaklar- dan doğan kur farkını hesaplamamak ya da eksik hesaplamak. - Taksitli satış veya geç ödemede müş- terilerden alınan vade farkını kayıtlara yansıtmamak, - Anzi gelirleri yasal kayıtlann dışında tutmak. - Muhasebe defterleri üzerinde gjder- leri olduğundan fazla göstermek, belgeler- de tahrifat yapmak. - Iş ile ilgisi olmayan şahsi giderleri in- dirim konusu yapmak. - Döviz cinsinden olan bir borçtan kay- naklanan kur farkını fazla hesaplamak. - Götürülük sınınnın aşılmasına rağ- men, bunu vergi dairesine bildirmeyerek, düşük vergi ödemek. -Kunımlann yüksek yada düşük bedel- lerle saöş, kiralama, borç verme yoluyla kânn bir böhımfinü örtülü yoldan ortak- lara aktararak düşük kurumlar vergisi ödemek. Türkiye, geBr dağdmınıda Hjndistan'm gerisine düştü EkonomiServisi-Türkiye, Dün- ya Bankası istatistiklerine göre se- çilmış 12 ülke arasında Brezilya ve Malezya'dan sonra en çarpık gelir dağılımına sahip durumda. Türkiye Genç tşadamlan Der- neği'nin (TÜGlAD) yayımladığı "GeBr Dağriunı"araştırmasına gö- re. gelir dağılımı konusunda ülke- ler arasında önemli farklılıklann dıkkati çektiği belirtilerek Türki- ye'de 1994 Hanehalkı Gelır Dağı- lımı Anketi'ne göre toplam gelir- den yüzde 54.9 pay alan en yük- sek gelir sahibi yüzde 20'nin, top- lam gelirden yüzde 4.9 pay alan en düşük gelir sahibi yüzde 20'nin 11.2 kaü gelir elde ettiği vurgu- landı. Araştırmada, Brezilya'da söz konusu değerin 32.1, Malez- ya'da ise 11.7 olduğu belırtilirken, üç ülke dışında en yüksek yüzde 20'nin toplam gelirin yüzde 50'sinden fazlasım aldığı ülkeler arasında Şili, Rusya ve Tayland'ın da yer aldığı ifade edildi. Dünya Bankası'nın kapsama aldığı ülkeler arasında Türkiye, Brezilya ve Malezya dışında, ABD, Peru, Ingiltere, Almanya, Hindistan, Pakistan, Endonezya, Ispanya, Polonya yer alırken, Tür- kiye'deki çarpıklığın Hindistan, Pakistan gibi ülkelerden de fazla Bölgelerde yüzde 20'lik kesimlerin gelir payı Marmara 'Ege Akdeniz Iç Anadolu Karadeniz Doğu Anadolu G. Doğu Anadolu Türkiye Enatt %20 4.3 5.4 5.2 5 5.1 6.3 7.1 4.9 R. %20 7.5 9.7 9.1 9.1 9.5 11.3 11.1 8.6 III. %20 10.7 14.1 13.2 13.8 13.8 16.2 14.9 12.6 IV. %2O 16.4 20.9 19.6 21.9 20.1 23.1 20.8 19 Enüst %20 61.1 49.9 52.9 50.2 51.5 43.1 46.1 54.9 olması dikkati çektı. Araştırmanın Türkiye'de böl- gelere ve ıllere göre gelir dağılımı bölümünde ise. Gayri Safi Yurt tçi Hasıla (GSYİH) dağılımında nü- fusun yüzde 22"sinın yaşadığı Marmara Bölgesi'nin yüzde 36.7 payla ilk sırayı alırken, Doğu Ana- dolu Bölgesi'nin nüfusun yüzde 19'unu banndırmasına karşın yüz- de 4 gibi çok düşük bir payla son sırada yer aldığı belirtildi. Kişi ba- şına GSYİH sıralamasında Koca- eli 7349 dolarla birinci sırada yer alırken, Muş'un 660 dolarla son sırada kaldıgı vurgulandı. Bu ara- da bölgelerin kendi içinde kişisel gelirlerin dağılı- mına bakıldıgın- da bölüşümdeki x âtfeİetsizliğin en yüksek olduğu bölgenin Mar- mara olduğu gö- rülürken, bu böl- gede en üst gelir seviyesindeki yüzde 20 en altta- kinin >"üzde 14.2 katı fazla gelir el- de ederken, bu o- ran Doğu Ana- dolu'da 6.9 kato- larakortayaçıkn. Sakıp sabancı 'Değişim istiyoruz' Ekonomi Servisi - Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başka- nı Sakıp Sabancı, Ankara'dan başlayarak değişim istediklerini belirterek "Sendikacılarla kavga ederdik. PoBtikacılara da di- >wruz ki; hadi sizde beraber olun" dedi. Sabancı, gündeme ge- tinlen başkanhk sistemi konusunun da iyi incelerımesinı istedi. Sakıp Sabancı, Beksa'nın küçük ve orta boy ışletmeler (KO- Bl) dalında 1997 Avrupa Kalite Büyük Ödülü'nü kazanması se- vincini, Beksa çalışanlan ile paylaştı. Sabancı Center'da düzen- lenen törende alkışlarla karşılanan ve "büyüködülüngerçeksa- hibi" olarak kürsüye davet edılen Sabancı. gözyaşlannı tutama- dı. Avrupa Büyük Kalite Ödülü'nü geçen yıl da Brisa'nın ül- keye kazandırdığını anımsatan Sabancı, basında çıkan bir ya- zıda, AvTupalılann Türk şirketlerinin kazandığı ödüller karşı- sında şaşkınlıklannı gizleyemediklerini. Türkiye'den ummadık- lan bir sonuç ahndığının yazıldığını vurguladı. Özel sektörün diğer firmalannın da bu başanlan gelecek yıllarda sürdürece- ği inancını dile getiren Sabancı, devlet sektöründeki müesse- selerin de değişim, mükemmeli arama fıkri ve düşüncesiyle ta- nışması çağnsmda bulundu. Sabancı. şöyle konuştu: "Sadece Uzim firmalaria otmaz. Bunun zirvesi, değişim, Ankara'da baş- lamak Poütikacılardan başlamah. Yeni bir arayış, y«ni bir ruh. Türki>e layıknr buna." Türkiye'de Başkanhk sistemi konusu- nun konuşulduğunu belırten Sabancı. şövle konuştu: "Ankara'dan Başkanhk sistemi gibi lafiar gündeme getirili- >or. Getirecekkri, götürecekleri akıllı incelenmelL Neler getirir, neler götürür- Bizinı kültürümüz, bizim beklentilerimiz içinde bu işleri yüregiınize ko> malryız. Eğer haklı>sak, biz ne isteriz ar- nk. Oy peşinde gezen insanlar ve onlann düzenlemeleri sizin çocuklarınızm haklannı yediriyor T< Sakıp Sabancı daha sonra, sendika temsılcisi ve çalışanlan platforma davet etti. Sabanct, çalışanlar tarafından omuzlara alınırken, "Türldye seninle gu- rur duyuyor" tezahüratı yapıldı. ÇIFTÇIDOSTU/ SADULLAH USUMÎ AYDIN - Pamuk üreti- minde tehlike çanlan her zamankinden çok daha hızlı çalmaya başladı. 1980 yılından sonra işbaşına gelen hükümetteryıllarcatarla- lardan yükselen seslere kulak- lannı tıkadı. Sürekli yapılan uyanlara rağmen yeterli ön- lemler alınmadı ve sonuçta fe- laket kapımıza dayandı. Dün- yanın en kaliteli pamuğunu ye- tiştiren Ege Bölgesi ve Çuku- rova'datarlalan haşereler bas- tı. Üreticilerin mücadelesi ye- terli olamadığı için ürün tahrip oldu... Bu nedenle 1997 yılı ürünü pamukta verim düşük olacak... Hükümetin ilan ettiği pamuk alım fiyatlan da maliyetinin çok altında kaldı. Örneğin, iki ay önce bir kilo pamuğun maliye- ti 165 bin lira olarak hesaplan- mıştı. Ancak verim beklenenin çok altında olduğu için maliyet daha da yükselecek ve belki de kilo başına 200 bin lirayı ge- çecek... Hükümetin ilan ettiği pamuk alım fiyatlan ise Çuku- rova'da 120 bin, Ege ve Antal- ya'da 140 bin lira. Üstelik bir tek kuruş bile prim yok... Bu duruma göre üretici bir yıl çalı- şıp çabaladıktan sonra binbir emekle yetiştirdiği her kilo pa- muk için 60 ila 70 bin lira zarar edecek!.. Hangi ticari kuruluş böyle bir zarara dayanabilir? En büyük holdingler bile kriz dönemlerinde ya üretimi dur- duruyor ya da muhtemel bir zaran önlemek gerekçesi ile binlerce işçisini sokağa atabi- liyor. Binlerce işçisinin çoluk çocuğu ile brıiikte aç kalması- nı göze alabiliyor. Halbuki, yıl- lık trilyonlarca lirayı bulan ka- zancının kınntısını bu işçilere verse, kâr hanesine yazılı sıfır- lardan bir tepki bile eksilmez... Türkiye böylesine kara günler yaşadı. Tansu Çiller'in yarattığı eko- nomik kriz döneminde kârdan zaran göze alamayan dünya Pamuk Üretimi Tehlikede!.. çapındaki holdinglerimiz, öm- rünü o kuruluşa adayan işçile- rini üç satrlık yazılarla işten atı- verdi. Diğer Batılı ülkelerde böyle bir olay olsaydı, yer ye- rinden oynardı... Basın, kamu- oyu, sendikalar ayağa kalkar- dı. Halbuki Türkiye'de çok do- ğal karşılandı. Hatta, "Zaran göze alacak değillerdiya..." di- yenler çıkabildi. Bu acımasız kıyımlar destek gördü. Hükü- met bile, çoluk çocuğu ile aç- lığa mahkûm edilen işçileri kur- taracak bir çözüm aramak ye- rine, holdinglere sahip çıktı. Topraktan geçimini sağlayan 30 milyona yakın insanımız tam 17yıldan beri 'Battık... Ba- tıyoruz..." diye kıyameti kopar- dı. Aldıran olmadı... Çiftçinin neden bu kadar büyük zarar- lar ettiği araştınlmadı. İşbaşına gelene kadar bol vaatlerde bu- lunan hükümetler, kısa süre içinde tanm kesimini unuttu... Sanayici ve işadamlanna ya- naştı... Büyük bir tanm ülkesi olduğumuz halde, insanlanmı- zı aç bırakmamak için buğda- yı, mısın, pamuğu, ayçiçeğini, şekeri, eti ithal etmek zorunda kaldık... Bunlara karşılık yüz- lerce trilyon lirayı yabancı ülke- lere ve onlann çitfçilerine öde- dik... Gene aldıran olmadı!.. Türkiye gibi bir tanm ülkesi- nin buğday ve et ithal etmesi u- tanç vericidir dedik... Bunlar- dandersalmryoruzdedik... Bu kadar duyarsızlık hiçbir ülkede görülmemiştir dedik... Gene al- dıran olmadı... Pamuk üreticileri 17 yıldan bu yana sadece 1993 yılında biraz para kazanabilmiştir. O- nun dışında hep zarar etmiştir. Erbakan ve Çiller ortak hükü- meti, 1996 yılında TARİŞ, Çu- kobirlik veÂntbirlik gibi üretici- yi korumak amacı ile kurulan dev tanm satış kooperatifleri birliklerini görev yapamaz ha- le getirdiği için, üreticiler, tüc- car ve sanayicinin oyuncağı haline geldi... Ve 70 bin lira alım fiyatı verilen pamuğunu 50 bin liraya kadar satmak zorunda bırakıldı. Pamukta her yıl çeşitli has- talıklar oluştu. Devlet ve hükü- metler hiçbirine ilgi gösterme- di. Zirai mücadele için bütçe- den son derece yetersiz kay- nak aktarıldı. Çaresiz kalan üreticiler her defasında borçla- narak ve kendi imkânlannı zor- layarak hastalıklaria mücadele etmeye çalıştı. Üreticilerin gü- cü yetmediği için de başanlı olunamadı. Verim ve kalite düştü... Bu nedenle hem ülke ekonomisi, hem de üreticiler büyük kayıplara uğradı... Bu yıl da pamuk üreticisi bü- yük bir facia ile karşı karşıya... Yeterli zirai mücadele verileme- diği için, Ege Bölgesi'nde pa- muk tarlalannı çeşitli hastalık- lar sardı. Trips, kırmızı örüm- cek, ballık, yeşilkurt ve beyaz sinek gibi haşereler pamukta büyüktahribatyaptı. Bu arada gerek Erbakan, gerekse Yıl- maz hükümeti yardım elini uzatmadığı için, tanm kesimin- den zirai ilaç firmalannın kasa- lanna belki de üç, beş trilyon li- ra aktı... Verilen bilgiye göre bir dekar arazi için 10 milyon lira- lık ilaç kullanan çiftçiler oldu... En az ilaç atan bir çiftçinin bile masrafı 5 milyon lirayı geçti... 200 dekar pamuk eken orta halli bir çiftçinin ilaç için ödedi- ği para bir milyar lira ile iki mil- yar lira arasında... Aynca her çiftçi aynı zamanda ilaçlama yapamadığı için, hem tam ba- şan sağlanamadı, hem de sü- re uzadı... Zira, ilaçlanan birtar- la, bir süre sonra ilaçlanmayan tarlalardan gelen haşeratla ye- niden tahribata uğradı. Ege Bölgesi'ndeki haşarat mücadelesi dünyanın da ilgisi- ni çekti. Bazı ülkelergelecek yıl Türkiye'ye uçak filolan getir- mek için hazırtık yapıyor. Nite- kim bir Japon firması, Aydın, Söke ve Nazilli civannda bu ko- nuda geniş çaplı araştırmalan- nı sürdürüyor. Tanm kesimi bu tür haşere- den tam kurtulduklarını san- dıklan bir sırada pamuk tarla- lannda görülen bir başka has- talık üreticileri şaşkına çevirdi. Şu sıralar Manisa'dan Aydın'a kadar uzayan bölge içinde tüm pamuklar dipten kurumaya başladı... Acele yapılan bir araştırma sonunda, hastalığın "mantar" olduğu anlaşıldı... Pamuk bölgelerinde panik yaşanıyor Şimdi pamuk bölgelerinde tam bir panik yaşanıyor. Zira toplama döneminde birdenbi- re ortaya çıkan "mantar" has- talığının kısa süre içinde yay- gınlaşarak, tüm Ege Bölgesi'n- deki pamuklan kurutmasından korkuluyor. Eğer mantar hasta- lığı kısa süre içinde önlene- mezse, pamukta şimdiye ka- dar görülmemiş bir felaket ya- şanacakL Pamuk rekoltesi geçmiş yıllarda 850 bin tona kadar çıkmıştı. Geçen yıl 784 bin tona düştü. Bu yıl ise 700 bin ton civannda kalacağı tahmin ediliyor. Ancak Türk pamuğunu gele- cek yıl daha büyük tehlikeler bekliyor. Zira uzmanlann belirt- tiklerine göre pamukta her çe- şit hastalığın çaresi var... Sa- dece son günlerde tarlalanmı- zı saran ve pamuklanmızı kök- ten kurutan "mantar" hastalığı- nın çaresi yok... Bugüne kadar mantar hastalığını geçirecek bir ilaç bulunamadı... Bu ne- denle yapılacak tek iş, aynı topraklara belli bir süre pamuk ekmemek... Nitekim, uzman- lar tarlalan mantardan kurtar- mak için hastalık bölgelerinde 3 yıl pamuk ekilmemesini öne- riyoriar... Söke Ziraat Odası Başkanı Muhammet Oğuz'un talebi üzerine TARİŞ uzmanlar kuru- lunun verdiği rapor da bu gö- rüşleri doğruluyon "Hastalık taşıyan bitkilerde yapraklar kurumuş ve bir kıs- mı dökülmüş durumdadır. Bit- kileri söküp kırdığımtzda kök- ten itibaren uca kadar iletim demetlerinin karardığı görül- müştür. Bu dunım iletim de- metlerinin işlevini yapmasını engellediği için yapraklar sa- rarmış, kurumuş ve dökülmüş- tür..." TARİŞ uzmanlar kurulu aynı tarlalara 3 yıl boyunca pamuk ekilmemesini, yerine yonca, buğday veya mısır gibi ürünler ekilmesini önermektedir... Bu demektir ki pamuk ekimi- ne devam edilirse mantar has- talığı devam edecek ve hemen hemen verim almak mümkün olamayacaktır. Eğerekilmezse özellikle Ege Bölgesi'nde pa- muk üretimi yannın altına düşecektir. Bu ise Türk ekonomisi açısından felaket demektir... Hükümet ise hâlâ facıanın farkındadeğil!.. BENCE İZZETTİN ÖNDER ODTÜ'ye Teşekkürler Geçen hafta içinde, 18-20 Eylül günlerinde, ODTU'de, Ekonomik Araştırmalar Merkezi'nce düzenlenmiş olan Ekonomi Semineri güzelliği ya- şandı. Çok sayıda yerii ve yabancı iktisatçının ka- tılmış olduğu bu seminer, doğrusu bana, dünya- da ve Türkiye'de hâlâ güç odaklannın güdümün- de olmayan, bağımsız iktisatçıların bulunduğu güvencesini verdiği için, rahat bir nefes aldırttı. iş- te bu nedenle, bu semineri tertipleyen değerli meslektaşlanma şahsım adına teşekkür ediyo- rum. "Güneydoğu Asya Kaplanlan ve Japonya, sa- nayilehni geliştirip, uluslararası alanda üstünlük- lerini kanıtlayacak düzeye geldikten sonra ve ted- rici olarak ekonomilerini dışa açmışlardır. Bunun aksini yapmak, dünya boks şampiyonu ile n'nge çıkmaya benzer." Seminere "Küreselleşme ve 3. Dünya Iktisat Politikalan" başlıklı birtebliğ sunan Anvvar Shaikh bunlan söylerken, bizim sadece 1980 değil, fakat ünlü 1950 politikalan da bir şe- rit gibi gözümün önünden geçti. Anvvar Shaikh sol bir iktisatçı. Dünyanın en güçiü ekonomisinde, kendisinin düşük ücretle cezalandınldığını söylediği kokteylde, Shaikh'a kendisi gibi sol iktisatçılann ABD'deki oranını sor- duğumda, bunun ancak yüzde 1 dolayında oldu- ğu cevabını verdi. O halde, böylesine güçlü bir ekonomi, bu kadar az sayıdaki insandan niçin korkuyordu ki? Bu sorunun cevabı açık: Bazen bir kişi dahi tüm toplumu ayağa kaldırabilir! Bütün mesele, insanlan, çevrelerindeki olaylan görme- ye ve onlan yorumlamaya yarayacak gözlük ile donatmaktır. Bir kere bu iş yapıldığında, toplum- lar ve dünya çok şeye gebe olabilir. Özellikle de kapitalizmin krizinde, bireylerde oluşturulacak böyle biralgılama gücü birçok dengeleri ve çıkar- lan sarsabilir. insanlar olup biteni bir anlayabilse! Peki, olası böyle birsarsıntı, bazı çıkariara rağ- men eğer toplumsal yarar sağlar ise, bu yaran te- tikleyebilecek aday kişi ya da gruba toplum ne- den daha düşük değer biçmektedir ki? Bu soru- nun cevabı da çok açık: Bu değer biçme işini top- lum değil, parayı ödeyen kesımler yapmaktadır. Parayı ödeyen kesimler niçin kendi güçlerine kar- şı toplumsal güç odaklannı harekete getirebilecek kaynağı beslesin ki! Işte, üniversite-sanayi işbir- liği, araştırma kurumlannın özel kesimle doğrudan ve aşırı biçimde ilintilendirilmesi, üniversıtelerde part-time uygulaması ve vakıf üniversitelerı gö- rüntüsü altında, üniversıtelerin özelleştirilmesi gi- bi politikalann büyük bölümünün özünde, bu a- maç yatmaktadır. • • • Sol iktisat ekolünün, alet düzeyindeki klasik ik- tisat ekolüne göre iki önemli özelliği ve belirgin üs- tünlüğü bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, sol iktisadın iktisatçıya derin bir perspektif ve tarih- sel görüş vererek sistemlerin durağan değil, fa- kat devingen mekanizmalar olduğunu gösterme- sidir. Sol iktisadın ikinci önemli özelliği ise birinci özellikle bağlantılı olarak, ekonomik araçlann kim- ler tarafından ve hangi amaca yönelik olarak top- lumda geliştirilip uygulandığı ve denetlendiğıni açıklayabilmesidir. Önemli olan, aletlerin varsa- yımlannın ve sonuçlannın irdelenmesi ve bu güç- lerin kimler tarafından nasıl tetiklendiğinin anla- şılmasıdır. Böyle bir yaklaşımla, iktisadı sağ ve sol diye değil, belki de alet düzeyınde iktisat ve perspektif veren iktisat diye ayırmak daha anlam- lı olur. Kuşkusuz, alet düzeyindeki iktisat, alan olarak çok dar ve açıklayıcı olmadığı halde, pers- pektif düzeyindeki iktisat, alet düzeyini de içere- rek toplumsal ve ekonomik devinimi açıklar nite- liktedir. İktisat da budur. Hangi ortamda bulunduğunu ve ne yaptığını sorgulayarak anlamaya ve eleştirmeye yönelik birey yetiştirmeyi amaçlayan eğitim kurumları, kaçınılmaz olarak, perspektif veren iktisadı hedef- lemelidir. Buna karşın, algılama ve eleştirme niteliği olmayan, sisteme sadık ve standart birey yetiştirmeyi amaçlayan öğretim kurumlan ise alet düzeyindeki iktisat ile yetinebilirter. Bilim ile bil- ginin, üniversite ile yüksek okulun ve toplum-bi- lim ile alet-bilgi farkı işte bu noktalarda belirgin- leşmektedir. Bilim düzeyinde eğitim yapan kurumlarda poli- tika tartışmaları yapılarak, ona göre alet seçişi gündeme geldiği halde, bilgi düzeyinde öğretim yapan kurumlarda, kendilerine dayatılan aletler tartışılarak, bunlarmükemmelleştırilir. Birincisi sis- teme eleştirel bakar, ikincisi sistemin aletlerinı geliştirir. Böyle bir esinti yaşattığı için ODTÜ'ye teşekkürier! Bu hafta NET kâr payı dağıttık. 22 Eylül 1996'da Ihlas Finans'a 100.000 TL yatıranlarm paraları 22 Eylül 1997'de 198.000 Tl oldu. Onlar %98 kazandı. Ya siz? 22Eykil1997tarihiitibanytadağıtılanNETkârpaylan 36GÖN 90GUN 180CÜN 360 GÜN HER 100.000 TL İÇIN 5.875 18.245 43.015 98.264 HERIOOOISDİO 4.94 15.21 29.25 60.08 HER 1000 DMICIS 5.03 16.98 33.83 70.25 SUBEl£RİMİZ ÖĞLf TATİÜ VE CUMARTESİIİRİ (12:00-17:00) ACIKTIR. Ihlas Finans'Fatzsız Bankaahkta Oncu" B«lki küçük bir katkınız, bir çocuğa ömiir boyu eğitim sağlavacali. belki de yüzlerce çocuğumuzun okuyacağı bir okulun temel taşı olacaktır kim bilir? Desteğinizi , bekliyoruz... ÇAĞDAŞ EĞİTtM VAKFI Tel: 0212-276 28 99 Foks: 0212-286 13 54 Vokıjbank Etiler Şh. Çev Bağış Hesap ı\'e• 20127U
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle