Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 EYLÜL 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI
THY'ninam
aylık kârı
• Ekonomi Servisi - Türk
Hava Yollan'nın net kân,
19T yılının ilk altı ayında
314 milyar lira (yakJaşık
2.4 milyon dolar) olarak
gerçekleşti. Yapılan
açıklamaya göre anonim
ortaklığın vergi öncesi
kân ise 2 trilyon lira (16
mil>on dolar) oldu. İlk 6
aydakı toplam gelinn ise
89 trilyon lira (696 milyon
dolar) oldugu belirtildi.
Tekel'in tercüıi
yabancı ortaklık
• ANKARA (AA) -
De\ let Bakanı Eyüp Aşık,
Tekel'in
özelleştirilmesmin
zorımlu olduğunu
vurgularken,
özelleşrirmede "yabancı
ortaklık" yolunun
seçileceğinı söyledi. Aşık,
Tekel ile ortaklık için
dün\ada kendi
bran^lannda en büyük
olan Hollanda, Ingiltere,
Fransa ve Italya'daki
fırmalardan teklifler
bulunduğunu behrterek,
kısa sürede değerlendirilip
karar verileceğini
kaydetti.
Temizel, İSO'ya
konuk oluyop
• Ekonomi Servisi -
lstanbul Sanayi Odası'nın
(tSO) bugün yapılacak
eylül ayı meclis
toplantısına, Maliye
Bakanı Zekeriya Temizel
konuk olarak katılıyor.
Bakan Temizel.
toplantının ana gündem
maddesini oluşturan 2000
Yılına Doğru Vergi
Politikalan konusunda
açıklamalarda bulunacak.
Ziraarten
kolaylık
• ANKARA (AA) -
Ziraat Bankası, emeklilere
limitsiz Bankkart
uygulamasına bugün
başliyor. Emekü Sandıgı
ve Sosyal Sigortalar
Kurumu'ndan maaş alan
emekli mudilerin.
hesaplannda bulunan
paralann tamamını bir
seferde. Bankkart'lanyla
ATM'lerden çekebılmeleri
için 1 Eldml997
tarihinden itibaren günlük
para çekme limitinı
kaldiracağı da kaydedildi.
Türklerin
tıakları
ANKARA (AA) -
Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı.
Avrupa Birliği (AB)
ülkelerinde bulunan Türk
vatandaşlannın. AB
hukukundan kaynaklanan
haklannın takibini
yapmakta kararlı
olunduğunu bildirdi.
Açıklamada,
•'Yurttaşlanmızın, haklan
konusunda
aydınlatılmalannı
hedefleyen proje,
bakanlığımızın müşavirlik
ve ataşeliklerince bir
yıldır başanyla
sürdürüimektedir"
denildi.
Papua Gine'ye
Türk tabancası
; ANKARA (AA) - Makina
ve Kjmya Endüstnsi
Kurumu (MKEK). Papua
•Yeni Gine'ye makineli
tabanca satacak.
Avustralya'nın
kuzeyindeki ada ülkesi
Papua Yeni Gine polis
teşkilatına, deneme
mahiyetinde küçük bir
parti MP-5 makineli
tabanca ihraç edecek.
Silahlann ılgi görmesi
durumunda. ihracat
önümüzdeki aylarda
artarak devam edecek.
PR'da
yeni oluşum
1
Ekonomi Servisi - ABD
merkezli ıletişim
yatınmlan şirketi
Omnicom Group, halkla
ilişkiler alanındâ
dünyanın altıncı büyük
şirketi olan Fleishman
Hillard'ı satın alarak,
müşterilerine daha üstün
standartta hizmet vermek,
dünyadaki kuruluşlan
arasında eşgüdüm
sağlamak ve verimi
arttırmak için
Communications
Consultine Worldwide'ı
(CCW) kurdu. CCW'nin
beş danışmanlık
grubundan bin olan Porter
Novelli International
ağınm Türkiye'deki
temsilciliğini ise Ünsal
Iletişim Danışmanlığı AŞ
yapıyor.
Maliye Bakanlığı'na göre, Türkiye'deki yaklaşık 1.2 milyon şirketin yansı zararda
Şirketler vergi ödemiyor
ESRAYENER
ANKARA - Vergi gelirlerinde en bü-
yük payı çalışanlar öderken, kurumlar ver-
gisi ödeyen şirketlerin yansının da "za-
rar" göstererek yükümlülükten kaçtıkla-
n belirlendi.
Maliye Bakanlığı çalışmalanna göre,
Türkiye'de faaliyet gösteren 1.2 milyon
civanndaki anonim ve limited şirketleri-
nin yansı her yıl zarar göstererek vergi
ödemiyor. Vergi kaçaklannın en büyük
nedeninin denetim eksikliği ve eleman az-
lıği olduğu bildirildi.
Gelir ve kurumlar vergisi toplamınm
yüzde 70'ini çalışanlar verirken, sayılan
milyona ulaşan şirketler son 5 yıldır top-
lam verginin yalnızca yüzde 20'sini veri-
yorlar.
Yetkililer, sayılan 1 milyonu aşan ano-
nim ve limited şirketlerin yansının her yıl
zarar göstererek vergi ödemediklerini bil-
dirdiler. Yetkililer, bu şirketlerin aldıkla-
n ev eşyalannı bile şirket masrafı olarak
vergiden düştüklerini, kurumlara sağla-
nan istisnalann büyük vergi kaybma ne-
den olduğunu belirttiler.
Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, vergi
reformu kapsamında denetimlerin arttı-
nlacağını, gelır vergisi oranlannın düşü-
Gelir ve kurumlar vergisi toplamının yüzde 70'ini çalışanlar
verirken, sayılan milyona ulaşan şirketler son 5 yıldır toplam
verginin yalnızca yüzde 20'sini veriyorlar. Yetkililer, bu
şirketlerin aldıklan ev eşyalannı bile şirket masrafı olarak
vergiden düştüklerini belirttiler.
rülmesini öngören yasa tasansının da ka-
sım ayında TBMM'den geçeceğini söyle-
di.
Maliye Bakanlığı'nın saptamalanna
göre, Türkiye'de vergi kayıp ve kaçaguu
doğuran belli başlı nedenler şöyle:
- 1986'da yaygın ve yoğun vergi dene-
timJerinde 4 milyon 293 bin mükellef de-
netlendi. Denetlenen mükellef sayısı
1990'da 5 milyon 866 bin, 1992'de ise 5 mil-
yon 966 bin olarak belirlendi. Denetlenen
mükellef sayısı 1993'te 5 mihon 599 bine,
1994'te 4 niilyon 254 bine, 1995te 4 mil-
yon 127 bine, 19%'da ise 3 mihon 856 bi-
ne düştü.
- Vergi denetim kadrolan doldurulamı-
yor. Halen 216 olan maliye müfettişi kad-
rosunun 110'u, 650 olan hesap uzmanı
kadrosunun da 361 'i boş bulunuyor. Ay-
nı şekilde 900 kişilik gelirler kontrolörü
kadrosunun 566'sı, 3 bin 449 olan vergi
denetmen kadrosunun da 1542'si boş bu-
lunuyor.
- Bati'da olduğu gibi vergi kaçıranlara
hapis cezası uygulanmaması, uzlaşma mü-
essesesinin vergide indirime dönüşmesL,
vergi davalannın yülarca sürüncemede
kalması vergi kaçıranlan daha da cesaret-
lendirhor. Vergi affi ve diğer nedenleıie,
vatandaş vergi cezalannı da ödeme gereği
duymaz oldu. 1996'da 56rrityon liralık ver-
gi zam ve cezasının sadece 25.7 trilyon B-
rası, 1997'nin ilk yansmda da 60.4 trilyon
liralık cezanın sadece 12.9 trilyon Brası dev-
lete yatınldı.
- Götürü vergi, istisna ve muafıyetler de
vergide kayıp ve kaçağı arttırdı.
Maliye Bakanlığı'nın belirlemelerine
göre, Türkiye'de vergi kaçırmada 40'a
yakın yol izleniyor.
Bu yöntemlerle hasılat gizlenirken. ma-
liyetler de olduğundan yüksek gösterili-
yor. Bakanlığın tespit ettiği vergi kaçırma
yollanndan bazılan şöyle:
- Yapılan hizmetler ya da mal teslimleri
karşılığında yasal belge düzenlememek ya
da düşük tutarü betge düzenlemek.
- Belgeleri muhasebe defterlerine eksik
kaydetmek. Paravan firma ya da şahıslar
kullanarak hasılatı baskasına maletmek.
- Teminat amacıyla verilen para veya
menkul kı> meücre üçüncü kişikrce tahak-
kuk ettirilen faizi kaydetmemek.
- Döviz veya döviz cinsınden alacaklar-
dan doğan kur farkını hesaplamamak ya
da eksik hesaplamak.
- Taksitli satış veya geç ödemede müş-
terilerden alınan vade farkını kayıtlara
yansıtmamak,
- Anzi gelirleri yasal kayıtlann dışında
tutmak.
- Muhasebe defterleri üzerinde gjder-
leri olduğundan fazla göstermek, belgeler-
de tahrifat yapmak.
- Iş ile ilgisi olmayan şahsi giderleri in-
dirim konusu yapmak.
- Döviz cinsinden olan bir borçtan kay-
naklanan kur farkını fazla hesaplamak.
- Götürülük sınınnın aşılmasına rağ-
men, bunu vergi dairesine bildirmeyerek,
düşük vergi ödemek.
-Kunımlann yüksek yada düşük bedel-
lerle saöş, kiralama, borç verme yoluyla
kânn bir böhımfinü örtülü yoldan ortak-
lara aktararak düşük kurumlar vergisi
ödemek.
Türkiye, geBr dağdmınıda
Hjndistan'm gerisine düştü
EkonomiServisi-Türkiye, Dün-
ya Bankası istatistiklerine göre se-
çilmış 12 ülke arasında Brezilya ve
Malezya'dan sonra en çarpık gelir
dağılımına sahip durumda.
Türkiye Genç tşadamlan Der-
neği'nin (TÜGlAD) yayımladığı
"GeBr Dağriunı"araştırmasına gö-
re. gelir dağılımı konusunda ülke-
ler arasında önemli farklılıklann
dıkkati çektiği belirtilerek Türki-
ye'de 1994 Hanehalkı Gelır Dağı-
lımı Anketi'ne göre toplam gelir-
den yüzde 54.9 pay alan en yük-
sek gelir sahibi yüzde 20'nin, top-
lam gelirden yüzde 4.9 pay alan en
düşük gelir sahibi yüzde 20'nin
11.2 kaü gelir elde ettiği vurgu-
landı. Araştırmada, Brezilya'da
söz konusu değerin 32.1, Malez-
ya'da ise 11.7 olduğu belırtilirken,
üç ülke dışında en yüksek yüzde
20'nin toplam gelirin yüzde
50'sinden fazlasım aldığı ülkeler
arasında Şili, Rusya ve Tayland'ın
da yer aldığı ifade edildi.
Dünya Bankası'nın kapsama
aldığı ülkeler arasında Türkiye,
Brezilya ve Malezya dışında,
ABD, Peru, Ingiltere, Almanya,
Hindistan, Pakistan, Endonezya,
Ispanya, Polonya yer alırken, Tür-
kiye'deki çarpıklığın Hindistan,
Pakistan gibi ülkelerden de fazla
Bölgelerde yüzde 20'lik kesimlerin gelir payı
Marmara
'Ege
Akdeniz
Iç Anadolu
Karadeniz
Doğu Anadolu
G. Doğu Anadolu
Türkiye
Enatt
%20
4.3
5.4
5.2
5
5.1
6.3
7.1
4.9
R.
%20
7.5
9.7
9.1
9.1
9.5
11.3
11.1
8.6
III.
%20
10.7
14.1
13.2
13.8
13.8
16.2
14.9
12.6
IV.
%2O
16.4
20.9
19.6
21.9
20.1
23.1
20.8
19
Enüst
%20
61.1
49.9
52.9
50.2
51.5
43.1
46.1
54.9
olması dikkati çektı.
Araştırmanın Türkiye'de böl-
gelere ve ıllere göre gelir dağılımı
bölümünde ise. Gayri Safi Yurt tçi
Hasıla (GSYİH) dağılımında nü-
fusun yüzde 22"sinın yaşadığı
Marmara Bölgesi'nin yüzde 36.7
payla ilk sırayı alırken, Doğu Ana-
dolu Bölgesi'nin nüfusun yüzde
19'unu banndırmasına karşın yüz-
de 4 gibi çok düşük bir payla son
sırada yer aldığı belirtildi. Kişi ba-
şına GSYİH sıralamasında Koca-
eli 7349 dolarla birinci sırada yer
alırken, Muş'un 660 dolarla son
sırada kaldıgı vurgulandı. Bu ara-
da bölgelerin kendi içinde kişisel
gelirlerin dağılı-
mına bakıldıgın-
da bölüşümdeki
x
âtfeİetsizliğin en
yüksek olduğu
bölgenin Mar-
mara olduğu gö-
rülürken, bu böl-
gede en üst gelir
seviyesindeki
yüzde 20 en altta-
kinin >"üzde 14.2
katı fazla gelir el-
de ederken, bu o-
ran Doğu Ana-
dolu'da 6.9 kato-
larakortayaçıkn.
Sakıp sabancı
'Değişim
istiyoruz'
Ekonomi Servisi - Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başka-
nı Sakıp Sabancı, Ankara'dan başlayarak değişim istediklerini
belirterek "Sendikacılarla kavga ederdik. PoBtikacılara da di-
>wruz ki; hadi sizde beraber olun" dedi. Sabancı, gündeme ge-
tinlen başkanhk sistemi konusunun da iyi incelerımesinı istedi.
Sakıp Sabancı, Beksa'nın küçük ve orta boy ışletmeler (KO-
Bl) dalında 1997 Avrupa Kalite Büyük Ödülü'nü kazanması se-
vincini, Beksa çalışanlan ile paylaştı. Sabancı Center'da düzen-
lenen törende alkışlarla karşılanan ve "büyüködülüngerçeksa-
hibi" olarak kürsüye davet edılen Sabancı. gözyaşlannı tutama-
dı. Avrupa Büyük Kalite Ödülü'nü geçen yıl da Brisa'nın ül-
keye kazandırdığını anımsatan Sabancı, basında çıkan bir ya-
zıda, AvTupalılann Türk şirketlerinin kazandığı ödüller karşı-
sında şaşkınlıklannı gizleyemediklerini. Türkiye'den ummadık-
lan bir sonuç ahndığının yazıldığını vurguladı. Özel sektörün
diğer firmalannın da bu başanlan gelecek yıllarda sürdürece-
ği inancını dile getiren Sabancı, devlet sektöründeki müesse-
selerin de değişim, mükemmeli arama fıkri ve düşüncesiyle ta-
nışması çağnsmda bulundu. Sabancı. şöyle konuştu: "Sadece
Uzim firmalaria otmaz. Bunun zirvesi, değişim, Ankara'da baş-
lamak Poütikacılardan başlamah. Yeni bir arayış, y«ni bir ruh.
Türki>e layıknr buna." Türkiye'de Başkanhk sistemi konusu-
nun konuşulduğunu belırten Sabancı. şövle konuştu:
"Ankara'dan Başkanhk sistemi gibi lafiar gündeme getirili-
>or. Getirecekkri, götürecekleri akıllı incelenmelL Neler getirir,
neler götürür- Bizinı kültürümüz, bizim beklentilerimiz içinde
bu işleri yüregiınize ko> malryız. Eğer haklı>sak, biz ne isteriz ar-
nk. Oy peşinde gezen insanlar ve onlann düzenlemeleri sizin
çocuklarınızm haklannı yediriyor
T<
Sakıp Sabancı daha sonra,
sendika temsılcisi ve çalışanlan platforma davet etti. Sabanct,
çalışanlar tarafından omuzlara alınırken, "Türldye seninle gu-
rur duyuyor" tezahüratı yapıldı.
ÇIFTÇIDOSTU/ SADULLAH USUMÎ
AYDIN - Pamuk üreti-
minde tehlike çanlan her
zamankinden çok daha
hızlı çalmaya başladı.
1980 yılından sonra işbaşına
gelen hükümetteryıllarcatarla-
lardan yükselen seslere kulak-
lannı tıkadı. Sürekli yapılan
uyanlara rağmen yeterli ön-
lemler alınmadı ve sonuçta fe-
laket kapımıza dayandı. Dün-
yanın en kaliteli pamuğunu ye-
tiştiren Ege Bölgesi ve Çuku-
rova'datarlalan haşereler bas-
tı. Üreticilerin mücadelesi ye-
terli olamadığı için ürün tahrip
oldu... Bu nedenle 1997 yılı
ürünü pamukta verim düşük
olacak...
Hükümetin ilan ettiği pamuk
alım fiyatlan da maliyetinin çok
altında kaldı. Örneğin, iki ay
önce bir kilo pamuğun maliye-
ti 165 bin lira olarak hesaplan-
mıştı. Ancak verim beklenenin
çok altında olduğu için maliyet
daha da yükselecek ve belki
de kilo başına 200 bin lirayı ge-
çecek... Hükümetin ilan ettiği
pamuk alım fiyatlan ise Çuku-
rova'da 120 bin, Ege ve Antal-
ya'da 140 bin lira. Üstelik bir
tek kuruş bile prim yok... Bu
duruma göre üretici bir yıl çalı-
şıp çabaladıktan sonra binbir
emekle yetiştirdiği her kilo pa-
muk için 60 ila 70 bin lira zarar
edecek!..
Hangi ticari kuruluş böyle bir
zarara dayanabilir?
En büyük holdingler bile kriz
dönemlerinde ya üretimi dur-
duruyor ya da muhtemel bir
zaran önlemek gerekçesi ile
binlerce işçisini sokağa atabi-
liyor. Binlerce işçisinin çoluk
çocuğu ile brıiikte aç kalması-
nı göze alabiliyor. Halbuki, yıl-
lık trilyonlarca lirayı bulan ka-
zancının kınntısını bu işçilere
verse, kâr hanesine yazılı sıfır-
lardan bir tepki bile eksilmez...
Türkiye böylesine kara günler
yaşadı.
Tansu Çiller'in yarattığı eko-
nomik kriz döneminde kârdan
zaran göze alamayan dünya
Pamuk Üretimi Tehlikede!..
çapındaki holdinglerimiz, öm-
rünü o kuruluşa adayan işçile-
rini üç satrlık yazılarla işten atı-
verdi. Diğer Batılı ülkelerde
böyle bir olay olsaydı, yer ye-
rinden oynardı... Basın, kamu-
oyu, sendikalar ayağa kalkar-
dı. Halbuki Türkiye'de çok do-
ğal karşılandı. Hatta, "Zaran
göze alacak değillerdiya..." di-
yenler çıkabildi. Bu acımasız
kıyımlar destek gördü. Hükü-
met bile, çoluk çocuğu ile aç-
lığa mahkûm edilen işçileri kur-
taracak bir çözüm aramak ye-
rine, holdinglere sahip çıktı.
Topraktan geçimini sağlayan
30 milyona yakın insanımız
tam 17yıldan beri 'Battık... Ba-
tıyoruz..." diye kıyameti kopar-
dı. Aldıran olmadı... Çiftçinin
neden bu kadar büyük zarar-
lar ettiği araştınlmadı. İşbaşına
gelene kadar bol vaatlerde bu-
lunan hükümetler, kısa süre
içinde tanm kesimini unuttu...
Sanayici ve işadamlanna ya-
naştı... Büyük bir tanm ülkesi
olduğumuz halde, insanlanmı-
zı aç bırakmamak için buğda-
yı, mısın, pamuğu, ayçiçeğini,
şekeri, eti ithal etmek zorunda
kaldık... Bunlara karşılık yüz-
lerce trilyon lirayı yabancı ülke-
lere ve onlann çitfçilerine öde-
dik... Gene aldıran olmadı!..
Türkiye gibi bir tanm ülkesi-
nin buğday ve et ithal etmesi u-
tanç vericidir dedik... Bunlar-
dandersalmryoruzdedik... Bu
kadar duyarsızlık hiçbir ülkede
görülmemiştir dedik... Gene al-
dıran olmadı...
Pamuk üreticileri 17 yıldan
bu yana sadece 1993 yılında
biraz para kazanabilmiştir. O-
nun dışında hep zarar etmiştir.
Erbakan ve Çiller ortak hükü-
meti, 1996 yılında TARİŞ, Çu-
kobirlik veÂntbirlik gibi üretici-
yi korumak amacı ile kurulan
dev tanm satış kooperatifleri
birliklerini görev yapamaz ha-
le getirdiği için, üreticiler, tüc-
car ve sanayicinin oyuncağı
haline geldi... Ve 70 bin lira alım
fiyatı verilen pamuğunu 50 bin
liraya kadar satmak zorunda
bırakıldı.
Pamukta her yıl çeşitli has-
talıklar oluştu. Devlet ve hükü-
metler hiçbirine ilgi gösterme-
di. Zirai mücadele için bütçe-
den son derece yetersiz kay-
nak aktarıldı. Çaresiz kalan
üreticiler her defasında borçla-
narak ve kendi imkânlannı zor-
layarak hastalıklaria mücadele
etmeye çalıştı. Üreticilerin gü-
cü yetmediği için de başanlı
olunamadı. Verim ve kalite
düştü... Bu nedenle hem ülke
ekonomisi, hem de üreticiler
büyük kayıplara uğradı...
Bu yıl da pamuk üreticisi bü-
yük bir facia ile karşı karşıya...
Yeterli zirai mücadele verileme-
diği için, Ege Bölgesi'nde pa-
muk tarlalannı çeşitli hastalık-
lar sardı. Trips, kırmızı örüm-
cek, ballık, yeşilkurt ve beyaz
sinek gibi haşereler pamukta
büyüktahribatyaptı. Bu arada
gerek Erbakan, gerekse Yıl-
maz hükümeti yardım elini
uzatmadığı için, tanm kesimin-
den zirai ilaç firmalannın kasa-
lanna belki de üç, beş trilyon li-
ra aktı... Verilen bilgiye göre bir
dekar arazi için 10 milyon lira-
lık ilaç kullanan çiftçiler oldu...
En az ilaç atan bir çiftçinin bile
masrafı 5 milyon lirayı geçti...
200 dekar pamuk eken orta
halli bir çiftçinin ilaç için ödedi-
ği para bir milyar lira ile iki mil-
yar lira arasında... Aynca her
çiftçi aynı zamanda ilaçlama
yapamadığı için, hem tam ba-
şan sağlanamadı, hem de sü-
re uzadı... Zira, ilaçlanan birtar-
la, bir süre sonra ilaçlanmayan
tarlalardan gelen haşeratla ye-
niden tahribata uğradı.
Ege Bölgesi'ndeki haşarat
mücadelesi dünyanın da ilgisi-
ni çekti. Bazı ülkelergelecek yıl
Türkiye'ye uçak filolan getir-
mek için hazırtık yapıyor. Nite-
kim bir Japon firması, Aydın,
Söke ve Nazilli civannda bu ko-
nuda geniş çaplı araştırmalan-
nı sürdürüyor.
Tanm kesimi bu tür haşere-
den tam kurtulduklarını san-
dıklan bir sırada pamuk tarla-
lannda görülen bir başka has-
talık üreticileri şaşkına çevirdi.
Şu sıralar Manisa'dan Aydın'a
kadar uzayan bölge içinde tüm
pamuklar dipten kurumaya
başladı... Acele yapılan bir
araştırma sonunda, hastalığın
"mantar" olduğu anlaşıldı...
Pamuk bölgelerinde
panik yaşanıyor
Şimdi pamuk bölgelerinde
tam bir panik yaşanıyor. Zira
toplama döneminde birdenbi-
re ortaya çıkan "mantar" has-
talığının kısa süre içinde yay-
gınlaşarak, tüm Ege Bölgesi'n-
deki pamuklan kurutmasından
korkuluyor. Eğer mantar hasta-
lığı kısa süre içinde önlene-
mezse, pamukta şimdiye ka-
dar görülmemiş bir felaket ya-
şanacakL
Pamuk rekoltesi geçmiş
yıllarda 850 bin tona kadar
çıkmıştı. Geçen yıl 784 bin
tona düştü. Bu yıl ise 700 bin
ton civannda kalacağı tahmin
ediliyor.
Ancak Türk pamuğunu gele-
cek yıl daha büyük tehlikeler
bekliyor. Zira uzmanlann belirt-
tiklerine göre pamukta her çe-
şit hastalığın çaresi var... Sa-
dece son günlerde tarlalanmı-
zı saran ve pamuklanmızı kök-
ten kurutan "mantar" hastalığı-
nın çaresi yok... Bugüne kadar
mantar hastalığını geçirecek
bir ilaç bulunamadı... Bu ne-
denle yapılacak tek iş, aynı
topraklara belli bir süre pamuk
ekmemek... Nitekim, uzman-
lar tarlalan mantardan kurtar-
mak için hastalık bölgelerinde
3 yıl pamuk ekilmemesini öne-
riyoriar...
Söke Ziraat Odası Başkanı
Muhammet Oğuz'un talebi
üzerine TARİŞ uzmanlar kuru-
lunun verdiği rapor da bu gö-
rüşleri doğruluyon
"Hastalık taşıyan bitkilerde
yapraklar kurumuş ve bir kıs-
mı dökülmüş durumdadır. Bit-
kileri söküp kırdığımtzda kök-
ten itibaren uca kadar iletim
demetlerinin karardığı görül-
müştür. Bu dunım iletim de-
metlerinin işlevini yapmasını
engellediği için yapraklar sa-
rarmış, kurumuş ve dökülmüş-
tür..."
TARİŞ uzmanlar kurulu aynı
tarlalara 3 yıl boyunca pamuk
ekilmemesini, yerine yonca,
buğday veya mısır gibi ürünler
ekilmesini önermektedir...
Bu demektir ki pamuk ekimi-
ne devam edilirse mantar has-
talığı devam edecek ve hemen
hemen verim almak mümkün
olamayacaktır. Eğerekilmezse
özellikle Ege Bölgesi'nde pa-
muk üretimi yannın altına
düşecektir. Bu ise Türk
ekonomisi açısından felaket
demektir...
Hükümet ise hâlâ facıanın
farkındadeğil!..
BENCE
İZZETTİN ÖNDER
ODTÜ'ye Teşekkürler
Geçen hafta içinde, 18-20 Eylül günlerinde,
ODTU'de, Ekonomik Araştırmalar Merkezi'nce
düzenlenmiş olan Ekonomi Semineri güzelliği ya-
şandı. Çok sayıda yerii ve yabancı iktisatçının ka-
tılmış olduğu bu seminer, doğrusu bana, dünya-
da ve Türkiye'de hâlâ güç odaklannın güdümün-
de olmayan, bağımsız iktisatçıların bulunduğu
güvencesini verdiği için, rahat bir nefes aldırttı. iş-
te bu nedenle, bu semineri tertipleyen değerli
meslektaşlanma şahsım adına teşekkür ediyo-
rum.
"Güneydoğu Asya Kaplanlan ve Japonya, sa-
nayilehni geliştirip, uluslararası alanda üstünlük-
lerini kanıtlayacak düzeye geldikten sonra ve ted-
rici olarak ekonomilerini dışa açmışlardır. Bunun
aksini yapmak, dünya boks şampiyonu ile n'nge
çıkmaya benzer." Seminere "Küreselleşme ve 3.
Dünya Iktisat Politikalan" başlıklı birtebliğ sunan
Anvvar Shaikh bunlan söylerken, bizim sadece
1980 değil, fakat ünlü 1950 politikalan da bir şe-
rit gibi gözümün önünden geçti.
Anvvar Shaikh sol bir iktisatçı. Dünyanın en
güçiü ekonomisinde, kendisinin düşük ücretle
cezalandınldığını söylediği kokteylde, Shaikh'a
kendisi gibi sol iktisatçılann ABD'deki oranını sor-
duğumda, bunun ancak yüzde 1 dolayında oldu-
ğu cevabını verdi. O halde, böylesine güçlü bir
ekonomi, bu kadar az sayıdaki insandan niçin
korkuyordu ki? Bu sorunun cevabı açık: Bazen bir
kişi dahi tüm toplumu ayağa kaldırabilir! Bütün
mesele, insanlan, çevrelerindeki olaylan görme-
ye ve onlan yorumlamaya yarayacak gözlük ile
donatmaktır. Bir kere bu iş yapıldığında, toplum-
lar ve dünya çok şeye gebe olabilir. Özellikle de
kapitalizmin krizinde, bireylerde oluşturulacak
böyle biralgılama gücü birçok dengeleri ve çıkar-
lan sarsabilir. insanlar olup biteni bir anlayabilse!
Peki, olası böyle birsarsıntı, bazı çıkariara rağ-
men eğer toplumsal yarar sağlar ise, bu yaran te-
tikleyebilecek aday kişi ya da gruba toplum ne-
den daha düşük değer biçmektedir ki? Bu soru-
nun cevabı da çok açık: Bu değer biçme işini top-
lum değil, parayı ödeyen kesımler yapmaktadır.
Parayı ödeyen kesimler niçin kendi güçlerine kar-
şı toplumsal güç odaklannı harekete getirebilecek
kaynağı beslesin ki! Işte, üniversite-sanayi işbir-
liği, araştırma kurumlannın özel kesimle doğrudan
ve aşırı biçimde ilintilendirilmesi, üniversıtelerde
part-time uygulaması ve vakıf üniversitelerı gö-
rüntüsü altında, üniversıtelerin özelleştirilmesi gi-
bi politikalann büyük bölümünün özünde, bu a-
maç yatmaktadır.
• • •
Sol iktisat ekolünün, alet düzeyindeki klasik ik-
tisat ekolüne göre iki önemli özelliği ve belirgin üs-
tünlüğü bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, sol
iktisadın iktisatçıya derin bir perspektif ve tarih-
sel görüş vererek sistemlerin durağan değil, fa-
kat devingen mekanizmalar olduğunu gösterme-
sidir.
Sol iktisadın ikinci önemli özelliği ise birinci
özellikle bağlantılı olarak, ekonomik araçlann kim-
ler tarafından ve hangi amaca yönelik olarak top-
lumda geliştirilip uygulandığı ve denetlendiğıni
açıklayabilmesidir. Önemli olan, aletlerin varsa-
yımlannın ve sonuçlannın irdelenmesi ve bu güç-
lerin kimler tarafından nasıl tetiklendiğinin anla-
şılmasıdır. Böyle bir yaklaşımla, iktisadı sağ ve
sol diye değil, belki de alet düzeyınde iktisat ve
perspektif veren iktisat diye ayırmak daha anlam-
lı olur. Kuşkusuz, alet düzeyindeki iktisat, alan
olarak çok dar ve açıklayıcı olmadığı halde, pers-
pektif düzeyindeki iktisat, alet düzeyini de içere-
rek toplumsal ve ekonomik devinimi açıklar nite-
liktedir. İktisat da budur.
Hangi ortamda bulunduğunu ve ne yaptığını
sorgulayarak anlamaya ve eleştirmeye yönelik
birey yetiştirmeyi amaçlayan eğitim kurumları,
kaçınılmaz olarak, perspektif veren iktisadı hedef-
lemelidir. Buna karşın, algılama ve eleştirme
niteliği olmayan, sisteme sadık ve standart birey
yetiştirmeyi amaçlayan öğretim kurumlan ise alet
düzeyindeki iktisat ile yetinebilirter. Bilim ile bil-
ginin, üniversite ile yüksek okulun ve toplum-bi-
lim ile alet-bilgi farkı işte bu noktalarda belirgin-
leşmektedir.
Bilim düzeyinde eğitim yapan kurumlarda poli-
tika tartışmaları yapılarak, ona göre alet seçişi
gündeme geldiği halde, bilgi düzeyinde öğretim
yapan kurumlarda, kendilerine dayatılan aletler
tartışılarak, bunlarmükemmelleştırilir. Birincisi sis-
teme eleştirel bakar, ikincisi sistemin aletlerinı
geliştirir. Böyle bir esinti yaşattığı için ODTÜ'ye
teşekkürier!
Bu hafta
NET kâr payı dağıttık.
22 Eylül 1996'da Ihlas Finans'a 100.000 TL
yatıranlarm paraları 22 Eylül 1997'de 198.000 Tl oldu.
Onlar %98 kazandı. Ya siz?
22Eykil1997tarihiitibanytadağıtılanNETkârpaylan
36GÖN
90GUN
180CÜN
360 GÜN
HER 100.000 TL İÇIN
5.875
18.245
43.015
98.264
HERIOOOISDİO
4.94
15.21
29.25
60.08
HER 1000 DMICIS
5.03
16.98
33.83
70.25
SUBEl£RİMİZ ÖĞLf TATİÜ VE CUMARTESİIİRİ (12:00-17:00) ACIKTIR.
Ihlas
Finans'Fatzsız Bankaahkta Oncu"
B«lki küçük bir katkınız, bir çocuğa ömiir boyu eğitim
sağlavacali. belki de yüzlerce çocuğumuzun okuyacağı bir
okulun temel taşı olacaktır kim bilir? Desteğinizi
, bekliyoruz...
ÇAĞDAŞ EĞİTtM VAKFI
Tel: 0212-276 28 99 Foks: 0212-286 13 54
Vokıjbank Etiler Şh. Çev Bağış Hesap ı\'e• 20127U