Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 1997 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yönetmeni Kenan Işık, yeni sezon çalışmalannı değerlendirdi
^Yeriflîk sorunıımıızu aşamıyoruz'
GÜLERÇETİIS
Kenan Işık, Şehir Tiyatro-
lan'nda antik, ldasik ve mo-
dern yapıtlan kapsayan bir
repertuvarla bugünkü uygar-
lık seviyesine katkıdabulun-
muş bütün yazarlara ulaş-
mak ıstiyor. Yerli oyunlarda
ise daha çok ustalara ve ro-
man uyarlamalanna yer ve-
nlecek bu yıl. Işık, yerlilik,
buralıhk sorununu aşarak
geleneğe dayanan sağlam bır
Türk tiyatrosunun oluşumu
yönünde çaba harcadığuıı
belırtiyor.
-Buyılkirepertuvan belir-
lerken ne gibi ölçütleri göz
önüne aldımz?
KENAN IŞIK-Geçenyıl
iş başına geldiğimizde üç yıl-
lık dönemi göz önüne alarak
bir program belirlemiştık.
Birincil amacımız antık, kla-
sık ve modern yapıtlan kap-
sayan bir repertuvar oluştur-
maktı. Dahaönceki yıllardan
kalan oyunlara öncelikle bir
Sophokles ve Shakespeare
ekledik. Bu yıl yolumuza
Brecht'ın -Kafkas Tebeşır
Dairesi" \e Beckett'ın "Go-
dot'yu Beklerken" adlı ya-
pıtlanyla devam etmek isti-
yoruz. Bir de Fassbinder'in
"Korku Ruhu Kemirir" ad-
lı yapıtı var repertuvanmız-
da. Böylelikle antik çağdan
başlayarak en modem yazar-
lara kadar bugünkü uygarlık
sevıyesıne katkıdabulunmuş
yazarlara uzanmış olacağız.
Eskiden Türk tıyatrolannda
Beckett ya da Sophokles'in
oyunlannın tutmayacağı dü-
şünülürdü. Biz artık çok zor
metinlen bırarada oynamak-
tan çekınmiyoruz. Tiyatro-
nun günümüzde çok kendine
özgü bir yapısı var. tnsanlık
ilk çağlardan beri hayatakar-
şı korkulannı yenebilmek
ıçin bir arada bulunmak isti-
yor. Bu isteği de en iyı tıyat-
ro karşılıyor. Tıyatroyu tele-
vizyonlarda her gün binler-
cesini gördüğümüz komik
metinlerden kurtarmak gere-
kiyor.
- Geçen yıl yerli yazarlara
öncelik verilrnesi yönünde
bir ilkeniz vanh. Buyıl da bu
doğrultuda girişimleriniz
otacak nu?
IŞIK - Yerli yazarlara ön-
celik vermek benım keşfetti-
ğım bir şey değil. Dürryarun
her köşesinde yüzde seksen
ağırlıklı yerli oyunlar oyna-
nır. Türkiye'de bugüne kadar
yerli metinlerin azlığı ya da
-ben hiç katılmasam da- ni-
teliksizliğinden yakınılırdı.
Bu nedenle çoğunlukla ya-
bancı metinlere ağırlık veril-
di. Bunlann çoğu da bizim
kûltürümüzle buluşan metin-
ler olmadı ne yazık ki. Geçen
yıl tiyatro yazarlığına yeni
başlayan yerli sanatçılann
yapıtlanna öncelik verdik.
Bu yıl ustalara ağırlık venyo-
ruz. Hüseyin Rahmi Gürpı-
nar' ın yapıtlanyla başladığı-
mız uyarlamalan sürdürece-
ğız. Ahmet Hamdi Tanpı-
nar'ın 'Huzur' romanı, Ne-
cati Cumah'nın 'Derya Gü-
lü', Oğuz Atay'ın 'Oyunlar-
la Yaşa\Tinlar'. Refik Erdu-
ran'ın 'Halay', Tank Buğ-
ra'nın 'tbiş'in Rüyası', Or-
han Asena'mn 'Atçah' adlı
yapıtlannı sahneleyeceğiz.
-ŞehirTiyatrolanödenek-
li bir kültür kunıluşu olarak
Türk tiyatrosuna neier kat-
mak istiyor?
IŞIK - Bizim bir yerlilik,
kendi olrna sorunumuz var.
Ben Shakespeare'i sahneye
koyarken de bir yerlilikten
söz ediyorum. Ban bugün, ti-
yatrosunu geleneğe dayandı-
nyor. Bunu Batılılar yapuğı
zaman olağanüstü oluyor da.
bız yapmaya kalkınca ne-
denseyakışıksızkaçıyor. Bir
lbış geleneğini bugün sahne-
de var etmeye kalkarsaruz ne
tür tepkiler alacağınızı pek
kestiremiyorum doğrusu.
Sanatta bir 'burahhk' olma-
lı. Sanatçıyı ve seyirciyi bu-
ralı düşündüğümüzde buluş-
mada da bir buralılık olmalı.
Bu buranın adını Batı ya da
Doğu diye de tanımlamıyo-
rum. Kültürel, ekonomik sü-
recı: .-. -îmamlamış, bir
ölçüde refah toplumu olmuş
Batı'ya laf edecek gerekçe-
miz yok. Ancak ben Batılı
gibi olma düşüncesine karşı-
yım. Gibi olmak değil, sahi-
ci olmak önemli. Batılılann
yaptıklan sahici. Bu neden-
le de hayranım zaten onlara.
Ama biz o hayran olduğu-
muz şeyi alıp burada taklit
ettiğimiz zaman onunadı sa-
nat mı acaba? Her kültürün
kendine göre bir estetiği var-
dır. Buradakı çalışmalanmız
ve araştırmalanmızla bizim
oyuncumuzun kendine özgü
sahne tavnnı ortaya çıkarma-
ya çalışıyonız. Türk tiyatro-
sunun geleneği adına en ras-
yonel tavnmız bu. Bugüne
kadar hep el yordamıyla bir
şeyleryapıldı. Yapılan şeyler
bizleri buralara getirdi. An-
cakbu noktanın çok da iyi ve
uygun bir yer olmadığinı
düşünüyorum.
- Geçen yıl Başar Sabun-
cu'nun sahnerc koyduğu 'Bir
Ata Kralhğuiı', bilinen Sha-
kespeare yorumlanndan ol-
dukçadeğişikti. Beckett yada
Brechtyorumlanndada ben-
zer bir yaklaşun içinde mi
olacaksınız
IŞIK - Beckett'ın Go-
dot'yu Beklerken'i oldukça
evrensel bir tema üzerine ku-
rulu. Bu evrenseli yerele ta-
Perdeler 1 Eldmy
de açıbyor
Başar Sabuncu'nun yönettiği Bir Ata Krallıgım'.
Geçen yılın başanlı prodüksıyonlannın
yanı sıra bu yıl dokuz oyun daha buluşacak
ızleyiciyle. Dünya tiyatro tarihınde önemli
yere sahip yazarlan Türk sahnelerine taşı-
mayı amaç edinen ŞehirTiyatrolan bu doğ-
rultuda öncelikle Samuel Beckett'ın 'Go-
dot'yu Beklerken' başlıklı oyununa yer ve-
riyor.
Oyunun yönetmeni Orhan Alkaya Fass-
binder'in 'Korku Ruhu Kemirir' başlıklı
filminden tiyatroya uyarlanan 'Diğerlerintn
Adı tbiş' adlı yapıtı ise SerraYılmaz sahne-
lıyor. Birbaşka yabancı yapıt ise Ergun Işıl-
dar'ın yöneteceği, Pavel Nilin'ın 'Ilk Evti-
lik' adlı oyunu. Şehir Tıyatrolan'nda sahne-
lenecek son yabancı yapıt ise bir uyarlama.
Josseph KesseuiBg'in 'Aısenik' ve 'Eski
Dantel' adlı yapıtından Reşiha Vafi ve Vbs-
fi RızaZobu'nun tiyatroya uyarladığı 'Ahu-
dudu' adlı oyunu Çetin tpekkaya sahneye
koyuyor. Oyunda başrolü bu yıl Şehir Tiyat-
rolan'nda son yılına giren Suna Pekuysal
üstlenecek.
Şehir Tiyatrolan'nda sannelenecek yer-
li oyunlar kapsamında bu yıl daha çok us-
talann yapıtlanna yer veriliyor. Tank Buğ-
ra'nın 'tbiş'in Rüyası' adlı yapıtını Hakan
Ahmer sahneye koyarken Engta Uludağ, İb-
DÜrrefıkAhmet Nuri Sekizbıd'nin 'Münev-
verin HasrMhaü' adlı yapıtını, Erol Keskin
de Refik Erduran'ın 'Halay' adlı yapıtını
yönetecek. Kenan Işık da Ahmet Hamdi
Tanpmar'ın 'Huzur' adlı romanını oyun-
laştırarak ızlejici)le buluşturacak. Orhan
Asena'nm 'Atçah Kri Mehmet' adlı yapıtı-
nı da Ali Taygun sahneleyecek.
şımak önemli bence. Bec-
kett"in en çok beğendiği yo-
rum bir hapisanede sahne-
lenmişti. Çünküoradabir sa-
mımiyet vardı. Beklemek
bugün çok önemli bir kav-
ram. Bekleyen Vladimir ve
Estragon bıze ne kadar çok
benzerse o kadarbaşanh olur
oyun. Bugüne kadar Batı'da
hep palyaço gibi canlandınl-
dılar. Buna karşın bizde bir
tbiş geleneği var, o geleneğe
göre sahnelenebilir. Godot
burada kendi Vladimir ve
Estragon'unu yerli anlamda
bulursa seyirciyle buluşur.
-Peki v«reli evrensele taş»-
ma konusundaki yaklaşımı-
nızne?
IŞIK-Çağdaş dünya kül-
türünün bir parçası olacak-
sak farklı birrenk katmalıyız
bu kültüre. Doğu-Batı ayn-
muıa karşıyım. Önemli olan
sadece sahici olmak. Batı'da
sahici olan şey burada sahi-
ci olamaz; çünkü taklit. Bu-
rada sahnelenen Hamlet'in
Batı'dakıyle eşdeğer olması
hiçbir anlam taşımaz. Önem-
li olan özgün olması. Bu du-
yarlılıkta olan bizlenn bu do-
kularla birbaşka dokuda şey-
leri aktarmamız mümkün
değil. Ama tema evrenselse
Shakespeare ise, Brecht ise
hiçbir sorun yok. Onu alır.
nasıl algılıyorsanız öyle sah-
nelersiniz. Her toplumun
kendine özgü bir anlayışı,
kültürel bır oluşumu var. Sa-
natm kaynağı da bu zaten.
Dünya kültürü bir deniz gi-
bidir. Bizim de bu denıze ka-
tılmamız o denizi zengınleş-
tirir. Biz o suya başka bir mi-
neral katanz.
- Bflet fryatian beürlendi
mi?
IŞIK - Normal oyunlar
ıçın 400 bin müzikaller ıçin
500 bın olarak belirledik.
Öğrencilere de yüzde elli in-
dırimimiz var.
- Şehir Tiyatrolan. Deviet
Hyatrosu'nda olduğu gibi
sponsoriuk Uişkilerine giri-
yor mu? Bu konudaki yoru-
muznedir?
IŞK- Sanat lekesiz ve saf
bir şey olmalı. Ne olursa ol-
sun herhangi bir şirkete gü-
venip onun afışinı katmak ıs-
temem oyunlara.
İzmir
Operası'ndan
acıklı bir öykü
ONDERKUTAHYALI
tZMİR-Belleğimegü-
venerek 1965'in ya da
66'nın ilginç bir olayını
aktarmak istiyorum. Flo-
ransa'da büyük bir su bas-
kmı olmuştu; yaşam dur-
muş. anıtlar ve müzeler za-
rar görmüştü. Birkaç gün
sonra sel çekildi; Floransa,
ağır bir akışla eskı yaşamı-
na döndürüldü. Alınan ılk
önletn. okullarla operanın
etkinliğe geçirilmesiydi.
Eğıtımde zaman yitirmeye
gelmezdi. Opera ise kenti
ayağa kaldırmak için dur-
madan çalışacak olan hal-
ka güç verecektı.
Şimdı de yetkililerin ağ-
zından kesin bır tarih veri-
yorum:15Mayısl997.Bu
tarihten başlayan olaylar,
doğal afetler bakımından
erinç dolu bir yaz geçiren
Izmir'de sevgili operamı-
zın çalışmalannı birkaç ay
boyunca aksatacak, süre
belkı daha da uzayacaktır.
Operanın müdürü ve sa-
nat sorumlusu Sayın Aytül
Büyüksaraç'la konuşuyo-
ruz. Sorunlar 15 yıl önce-
sine gitmektedir. Sinema
olarak tasarlanmış olan El-
hamra her yönden yeter-
sizdır; ama bir şeyler yapıl-
ması da olanaksızdır: çün-
kü bina Milli Kütüpha-
ne'nin malıdır. Devlet ope-
rası bu binaya kira öder.
Milli Kütüphane Vakfi ise
paraca sıkıntıdadır. Çıkar
yol, derme çatma dekor
atölyelerinın bulunduğu
arsaya bır ış merkezi yap-
tırmaktır. Yeni binanın ilk
iki katında operaya da ge-
niş bir mekân aynlacaktır.
Eskı Vali Sayın Kuüu Ak-
taş'ın girişimiyle iki ku-
rum işbırliği yapar ve 15
Mayıs'ta arsa vakfa teslim
edilir.
Yıkıma başlanır; ancak
teknik nedenlerle, fuaye ve
bale stüdyosu olarak kulla-
nılan bölümün de yıkılma-
sı gerekmiştir. İlk iki katın
kuru ınşaatı bitince fuaye
yenıden yapılacaktır. Yük-
lenıcı fırma, eylül sonuna
dek bu aşamaya gelinece-
ğini söyler. Ne var ki ya-
pım yavaş ilerlemektedır.
Opera yönetımi. Izmir'ın
yeni Valisi Sayın Erol Ça-
kır'dan yardım ister. Sayın
Çakır, olayla yakından il-
gilenir. Düşünülen ilk ön-
lem. özel idareye bağlı tü-
tün deposundan kurumun
yararlandınlmasıdır. Bina-
nın ikınci katına iki tane
bale stüdyosu yapılır. İZD-
SO ise güzel bir dayanışma
örneğı olarak orkestra ça-
lışmalan ıçin kendi prova
salonunu verir; ancak asıl
sorun, göstenlere yer bula-
bilmektır. Sabancı Kültür
Merkezı'nın yetkılıleriyle
görüşülür, ancak buradaki
yıllık program, panellerle
ve kongrelerle doldunıl-
muştur. Ekım içın sadece i-
ki gün aynlabilır.Dinleti
etkinlikleri için de salon
bulunmasmaçalışılır. Bor-
noN-a, Karşıyaka ve Kültür
Park gibi yerlerdeki salon-
lar küçüktür, DEÜ Tıp Fa-
kültesi'nde güzel bir salon
vardır; ama orkestra eşlik-
li dinletilere uygun değil-
dir. Böyle olunca. ne yapı-
lacaksa yine Sabancı Kül-
tür Merkezi'nde gerçek-
leştirilecektir.
İzmir Valisi Sayın Erol
Çakır. opera temsıllerinin
Elhamra'da ne zaman baş-
layabıleceğini bir toplantı-
da yüklenıci fırma yetkili-
sine sorar. Firma kasım
ayından söz etmektedir; a-
ma İZDOB yöneticileri
aralık sonuna bile razıdır.
Her şeye karşın etkinlik-
ler sürecektir. 11 Ekim'de,
Sabancı Kültür Merke-
zi'nde Selma Ada'nın
"MaviNokta" başlıklı ora-
toryosunun dünya seslen-
dirmesi yapılacaktır.Gör-
düğünüz gibi otuz yıl ön-
cesının Floransa'sına kı-
yasla epey yol almışız. tZ-
DOB'nin en büyük şans-
sızlığı, böyle bir yapı deği-
şikliği gerçekleştirenlerin.
operayı lzmir'in anıtı gibi
gören. sanat sevgisiyle do-
lu ve özverili kişiler olma-
yışıdır.
6
Altın Koza\la yarış başlıyor
Kühür Servia - Adana Büyükşe-
hir Belediyesi tarafindan düzenle-
nen 11. Altın Koza Kültür ve Sanat
Festivali 8 Ekim'de başlıyor. 12 Ek-
im'e dek sürecek olan festivalin ba-
sın kokteyli pazartesi akşamı Cey-
lan-Intercontinental Oteli'nde ger-
çekleştirildi. Kokteyle Adana Bü-
yükşehir Belediye Başkanı Aytaç
Durak, Adana Valisi Oğuz Kaan
KöksaL tstanbul Valisi Kuthı Ak-
taş, işadamı Sakıp Sabancı ve sanat
dünyasından birçok isim katıldı.
tlk kez 1969 yılında Adana Be-
lediyesi, Adana Sinema Kulübü ve
Türk Film Arşıvi'nin ortak çalışma-
lanyla bir fılm şenliği olarak düzen-
lenen ve 1973 'te ekonomik kriz ne-
deniyle son verilen etkinlik, 1992
yılmda Adana Büyükşehir Beledi-
yesi tarafindan "Altın Koza Kültür
ve Sanat Festivali'' olarak yeniden
canlandınldı. 1980'lerde bir dur-
gunluk dönemi geçirmeye başlayan
Türk sinemasına destek olmak, si-
nemaya yeni yetenekler kazandır-
mak, Altın Koza'run en büyük he-
defı oldu. Bu nedenlerle de festival
kapsamına "Kısa Metrajh Oğrenci
Fflmleri" ve "Füm Öyküsü* başlık-
lı yanşmalar da eklendi.
19 film yanşacak
Bu yıl birinci gelen esere 2.5 mil-
yar olmak üzere toplam 9 miryar 25
milyon TL tutannda para ödülü da-
ğıtılacak olan festivBİin "Uzun Met-
rajh Film" bölümünde yanşacak
olan yapunlar şunlar: Akrebin Yo^
culuğu (Ömer Kavur), Ali (Cemal
Şan), Bir Erkegin Anatomisi (Yavuz
Özkan). Çökertme(Tunca Yönder),
Deniz BekhŞordu (Sunar Kural Ay-
tuna). DünyaKadınlaGüzekiir(Yıl-
maz Dtıru), Ekmek (Faik Ahmet
• 11 .Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali 8 Ekim'de
başlıyor. Adana Büyükşehir Belediyesi'nin düzenlediği
festivalde toplam 9 milyar 25 milyon TL tutannda para
ödülü dağıtılacak olan uzun metrajh film bölümünde bu
yıl 19 film yanşacak. Aynca Kısa Metrajh Öğrenci.
Filmleri ile Film Öyküsü başlıklı yanşmalar da
gerçekleştirilecek.
Akmcı), Hamam (Ferzan Özpetek),
HoDywood Kaçaklan (Muammer
Özer), tnsan Kurdu (Fatih Arslan),
İntihann El Kitabı (Erbil Altanay).
Kasaba (Nuri Bilge Ceylan), Kö-
(Görüntü Yönetmeni TRT). Kenan
Ormanlar (FİYAP), Engin Ay-
ça'dan (FtLMYÖN) oluşuyor.
Oğrenci filmleri
pekler Adası (Halit Refığ). Kuşat-
ma Artında Aşk (Ersin Pertan), Ma-
sumryet (Zeki Demirkubuz), Mek-
tup (Ali Özgentürk), Nihavend Mu-
dze (Atıf Yılmaz), Solgun Bir San
Gül (Canan Evcimen tçöz), Yanhş
Saksırun Çiceği (Fide Motan).
Bu yıl Adana'da yanşan "Kısa
Metrajh Öğrenci FUmteri" ise üç
başlık altındatoplanmışlar. Konulu
fılmler: Penctum (Yasemin Can),
tki DOenci Bir Müzisyen (Ceyhun
Canikligil), Nisan Yağrnurtan (Ben-
gü Hun), Sev^B Rjgby (Cenk Yen-
"Uzun Metrajh FHm" yarışması
jürisi, Nejat Gökçe (Kültür Bakan-
hğı), Aytaç Annan (ÇASOD), Ek-
rem Bora (SODER), Metin Ü-
han(MÜYAP), Egemen Baykal
giloğlu). Angel-ÖlümMefcğilCenk
Yengıloğlu), Yaşh Kent (Ayşe Gök-
çen, Özgür Boğazlıyanlıoğlu), tçi-
mizdeki Biz(tbrahim Türk), Öhnek
Var DönmekYok (Müj gan Beyazkı-
lınç), Misafir(Rengin Arvay), Düs-
müş Mdek (Murat Küçük), Tîraj
(Serdar Pehlivanoğlu), Lnutmadım
(Aydm Bulut), Gûn Doğomu (Er-
han Danışman). Belgesel Filmler
Çöp Kondu Mahalksi (Ömer Ok),
Srvü İtaatsizUk(Özgür Güngör), Za-
man İçinde Söğüt, Söğüte Zaman
(Görkem Kiriş), TeveOüt 1340 (Di-
dem Yılmaz), Devrim Eskişehir
(Fulten Ersun, Funda Erzurum,
Görkem Kiriş, Didem Yılmaz), Vh-
rin(Rahime Topal), Aftmın S'si(Is-
mail Sancak, M. Hakan Demiralay),
Hüzündür Aksam Bebeğin (llgın
Pınar. Sonay Özen), Köstebek (A.
Emrah Bakkaloğlu), Şeyterin Kade-
ri (Orhan Erkal, A. Taner Baltacı).
Güneşin Görmediğini Gören Usta
(Özlem Öğüt), Üçleme; Zaman-
Mekân-tnsan (Reyhan Tutumlu),
Cama Hayat Veren EOer (E. Olgun
Deniz, Damla Toprak). Deneysel
fılmler: Mobius (Ebru Hacıoğlu),
Yıkılan Eski Binalar (Emre Aypar).
Bu yıl Ayhan Işık ve Sadri Ahşık
ödüllerinin de verileceği kısa met-
rajh öğrenci filmleri yanşması jüri-
sinde Binnur Kıbçkaya (gör. yön.),
Deniz Derman (öğr. gör. Ist. Bilgi
Üniv), Muzafîer Hiçdurmaz (Sl-
NESEN), Sevin Okj'ay (sinema ya-
zarı)YERALIYOR.
Film öykükri
"FBm Öyküsü" bölümünde yan-
şacak olan eserlerin isimleri ise şöy-
le: Bitmeyen Film, Günaydın Gök-
yûzü, O Benim Kocam Ben de
O'nun Kansıyım, Yürekledim Üç
Kurşunu da Alnından, Paparazzi,
Hoşgeldm, Kalamar Geceleri, Tan-
go, Hayatm GizemliFırünalan, Yol-
culuk Makamında Bir Aynntııun
Öyküsü, Sizin Masalınız, Bir Gün
Mutlaka, \ataru Zöhre Kadın Do-
ğurdu, He>elan,Nasıl Bakanm, Ro-
bert de Niro'yu Aramak, Taylann
Çığhğı. SKrisinekler, Matbaacının
Cenneö, Yaşam Ağacı, Ara Paslar,
Işığın Dagılımu Botero,Sıçan Kuşlar,
Mera Bejliğinin Prensi, Kuyruğuy-
la Bir YüdE Geçti L zaydan, Ayışı-
ğında Ölüm, Agjt ve Vakar, Der Ka-
ptsı Melek Hanım, Yeşfl, Gezim ve
Gizerru Perili Köşk, Uyuşuk Köpek,
KiKkya Efsanesi, Senaristin Fihni,
Çığuk (Arkaik Gülümseme), Gü-
ne>1i Çocuk.
Bu bölümde görev yapacak olan
jüri, Çetin Yiğenoğhı (Cumhuriyet
Gazetesi Adana Temsilcisi), Dağıs-
tan Kıhçaarslan (Adana Vali Yard.),
Yard. Doç. Dr. Erman Artun(Ç. Ü.
Fen- Edb. Fk. Türk Dili ve Edebi-
yah Bl.), Ahmet Soner(SıNE-SEN)
ve SafaÖnal(FİLMYÖN)'dan olu-
şuyor.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Ege Adaları
Sekizinci cumhurbaşkanımızın zaman zaman
yinelediği bir savı vardı. Inönü'nün Ikinci Dünya
Savaşı sonundaki politikasını eleştirir, "O zaman
ben yönetimde olsaydım, güneydoğu Ege'deki
On İki Ada'yı alırdım" derdi.
Söylemesi kolay. Tarihte çok yerler almışız, o al-
dığımız yerler sonra ne olmuş, ne yapmışız orala-
ra, bunları konuşmak daha zor.
Geçmiş olaylar üstüne olasılık hesaplan yap-
mak yerine bugüne bakmak daha gerçekçi bir
yaklaşım. Alamadıklanmıza değil, aldıklanmıza ba-
kalım.
Ege'de iki önemli adamız var: Bozcaada ve Gök-
çeada (Imroz). II. Mehmed (Fatih) döneminden
bu yana, yani beş yüz yıldan fazla bir zamandır ne-
redeyse kesintisiz elimizde kalmış.
Adaların başat özelliği, öteki Ege adalan gibi tu-
rizm gizilgüçlerinin yüksekliği. İki ada da doğal, gü-
zel kıyılara sahip. Ne beklersiniz, orada turizmi ge-
liştirecek yatınmlar değil mi? Oysa Gökçeada'yı
uzun yıllar yan açık cezaevi olarak kullanmışız. Bu-
gün her iki adada da konaklanacak nitelikli bir o-
tel bulamazsınız.
Bozcaada küçüklüğü ve ilgisizlik nedeniyle bir
ölçüde korunmuş. SİT alanı olması da yapı tacir-
lerinin ilgisi dışında kalmasına neden olmuş. Ün-
lüçavuşüzümlerinin, "/a/nfra"denilenşaraplıksi-
yah üzümlerin yetiştiği bağları yerli yerinde. Yer
yer varlığını sürdüren kızılçam kümeleri de adayı
süslüyor. Hâlâ balıkçılık ve bağcılığın başlıca ge-
çim kaynağı olduğu kendi halinde biradacık. Boz-
caada. Oysa özellikle antik Troya kentine yakınlı-
ğı, onu turizm açısından daha da çekici kılıyor.
Gökçeada daha farklı. Bir ucundan öteki ucuna
uzaklık otuz kilometre. Yani büyükçe bir toprak
parçası. Topraklan çeşitli tanm uğraşlan için elve-
rişli. Ancak bu verimden yarartanacak insan orta-
da yok. Ada nüfusu yaklaşık yedi bin kişi. Bu sa-
yı içinde önemli bir bölümü de çocuklan Yunanis-
tan'a göç etmiş yaşh Rumlar oluşturuyor. Oysa
aynı büyüklükteki benzer adalardan olan Kos'ta
(Istanköy) yerleşik nüfus yirmi bin.
Geçmişte Gökçeada'nın önemli bir tanm alanı
olduğu söyleniyor. Adada elde edilen ürün ve can-
lı hayvan varlığı o denli yüksekmiş ki fazlası Ana-
dolu'ya gönderilirmiş. Zeytinliklerin, bağlann ço-
ğunluğundan bu bereket gözle görülebiliyor.
Adanın ortasına yapılan ve su gereksiniminin
çok üstünde bir hacme sahip olduğunu düşündü-
ğüm Gökçeada Barajı'nın yapılış nedenini tam an-
layamadım. Üstelik baraj gölünün altında kalan
topraklar da en verimli tanm alanları arasında.
Bir de üniversıte kampusunu andırır biçimde ko-
ca koca kamu yapılan var Gökçeada'da. Çeşitli
bakanlıkların personeli için yaptırttığı dinlenme
kamplarıymış. Kimi bitmiş, kimi yarım, kullanılıyor
mu, kullanılmıyor mu belirsiz çirkin yapılar.
Bu adalarımızın ulaşımları da sorunlu. Günde
bir ya da iki feribot seferiyle anakaraya bağlanı-
yorlar. Kış aylanndaki güçlü rüzgârlar kimi zaman
onlann yapılmasını da engelliyor. Gökçeada, Bi-
rinci Dünya Savaşı sırasında kısa bir süre Ingiliz-
lerin eline geçince burada bir havaalanı yapmış-
lar. Bu alan, özel uçaklarca kullanılabiliyor.
Bizim iki adamızın durumlan böyle. BirdeOn İki
Ada'nın durumuna bakalım.
1950'lerde turizmin gelişmeye başlamasıyla bu
adalarda birinci sektör turizm olmuş. Özellikle Ro-
dos ve Kos, Avrupa'nın en beğenilen tatil yörele-
rinden. Her yıl yüzbinlerce gezgini ağırlayabilecek
sayıda otellerı var.
Hiçbir çevre sorunu yok. Liman sulannda bile
denize girilebiliyor. Her iki adada da uluslararası
uçuşlara elverişli büyük havaalanlan var. Rodos
Havaalanı, Yunanistan'ın Atina'dan sonra ikinci iş-
lek limanı. Kos'a ise her gün yetmiş kadar uçak
iniyor.
Adalar arasında feribot seferterinin yanı sıra hız-
lı deniz otobüsleri de vızır vızır işliyor.
Adaların tarihsel dokuları bozulmamış. Latin,
Osmanlı, Italyan ve Yunan yapıtlan bir arada. Türk-
çe konuşan insanların dilleri şaşılacak derecede
saf.
Rodos'ta geçen yıl Avrupa Yazariar Evi açıldı. Di-
leyen yazarlara burada çalışma ya da dinlenme
olanağı sağlanıyor. Kos'ta yaşayan ve antik çağın
ünlü sağlık merkezini kuran Hipokrat adına kuru-
lan uluslararası vakıf da tıp araştırmalan ve kong-
reler için olanaklar sağlıyor.
Bizim ada deneylerimiz arasında bir de Kıbns
var. Özgün bir kültürel kimliği olan bu adayı da Ka-
radenizli, Doğu Anadolulu göçmenlerle kısa süre-
de başka illerimize benzettik.
Sonunda sorun dönüp dolaşıp şuraya geliyor:
Elde etmek kadar elindekini değeriendirebilme be-
cerisi gösterebilmek önemli.
Konuşmayı sürdürürsek, söz, her yıl erozyonla
bir Kıbrıs adası büyükiüğünde toprak yrtirdiğimize
kadar gelecek.
K Ü L T Ü R # Ç İ Z İ K
KAMİL MASARACI