Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 AĞUSTOS 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
KİTAP TIRTILI SELİM İLERİ
Yazarlaruı anlatbğı Ahmet HaşimBehçet Necatigfl, sözlüğünde, Ahmet
Haşim'i değerlendiren yirmiyi aşkın ki-
tap olduğuniı belirtir. Bu rakam bugün
daha da artmış olabilir.
Öte yandan şiir dışındaki Ahmet Ha-
şim'i de dile getiren eserlerin sayısı az-
dır. Denebilirki Ahmet Haşım'e ilişkin
anılar, yıllar arasmda yitip gitmiş gibi-
dir.
Anılar ortasındaki Ahmet Haşim"i,
ilk, Abdülhak Şinasi Hisar'ın Ahmet
Haşim / Şiiri ve Havat adlı kitabmdan
okumuştum. Gerçi, Yakup Kadri'nin
Gençlik ve Edebiyat Haöralan'ndan bir
bölüm Hayat mecmuasında tefrika edil-
mişti, burada "MerdJven" şairi de yer
alıyordu ama, bu tefrika yıllar önce ya-
yınlanmış, bende pek bir iz bırakma-
mıştı.
Ahmet Haşim /Şiiri ve Hayatı 1963 'te,
Gençlik ve Edebiyat Hatıralan ise
1969'da kitap olarak yayınlanmışlardır.
Altmışh yıllarda Abdülhak Şinasi
büsbütûn unutulmamıştı; eserine tutkun
kişiler henüz yaşıyordu. Bu kişilerin ço-
ğu Haşim'in şiirine de tutkundular. Hi-
sar'ın kitabı onlan etkilemiş olmalı.
Kitap, değişik zamanlarda yazılmış
yazılann 'artistik' bir sıralamayla yan
yana gelişinden oluşmuştur. Abdülhak
Şinasi bazan bir anı yazan, bazan bir ro-
mancı, çoğu kez de bir şair tavnyla ka-
leme getirmiştir Haşim yazılannı.
Galatasaray'daki Ahmet Haşim, daha
ilk sayfada, ilk paragrafta bir hayal ül-
kesinden çıkagelir:
"Ahmet Haşim, nadir olarak. bazı
Bağdat haüralannı da > âd ettiğj olurdu.
Orada küçücük arkadaşlanyla Efganu,
sert çehreli. lalalann yanlaruıda, koşa
koşa o rengarenk çinili camilerin havuz-
lu odalannda, hasıriar üstünde, talebe-
ler, muallimler ve giivercinJerin kanşük-
lan ders odalannda en önce hüsn-i hat,
sonra Kur'an cüzleri okuriarmış."
Okul arkadaşı Ahmet Haşim, Abdül-
hak Şinasi için yalnız ilk gençlikte o ka-
dar şiddetli duyumsanabilecek 'edebiyat
tutkusu'nun gerçek bir sırdaşı, paydaşı-
dır. Aslında atmosfer de sanat heyecan-
lanna denk bir akış gösterir
Bazan açık pencereden, ötekilerdeki
bir başka okulun dersliklerinde çalınan
bir çalgının sesi işitilir. Bazan bir şirket
vapuru "uzun uzun gönlünü boşaltır gi-
bi''bağmr...
Okıüda başlayan dostiuk
Okulda başlayan dostiuk, hiç degil-
"se Abdülhak Şinasi açısından, bir ömür-
boyu sürecektir. Haşim'in kırgınlıklan-
na. küskünlüklerine değinen, ama pek
aldırmayan Geçmiş Zamanyazan, arka-
daşını son dönemde de ziyaret eder,
ölümden sonra andığım eserini bütün-
• lemeye koyulur, belki de yıllar boyunca
akup Kadri'nin
'tamdığı' şair, şiiri dışında,
asıl yaşamıyla bir 'sokak
adamı'dır. Benzeş
saptayım, Abdülhak
Şinasi'de de göze çarpar
ama, "Şair'in Mahallesi'ne
ve Kahvehane
Arkadaşlanna Bağlılığı"
bölümü "Merdiven"
şairinin trajik yaşayışını
çözümlemeyi dener.
akup Kadri, sokak
adamının, nasıl olup da
onca ince şiiri kaleme
getirdiğini sorarken;
Abdülhak Şinasi,
doyumsuz yaşayışın,
"küfürbaz, şakacı,
gürültücü, kahkahacı,
heccav"" görünen kişiliğin
anca ince şiirde huzura
kavuşabildiğine işaret
eder.
bu esere bir iki satır ekler, bir cümleyi
değiştirir, geriye Haşim için bir kitap bı-
rakmaya çalışır.
Ahmet Haşim < Şiiri ve Hayatı'nı,
Geçmiş Zaman yazannm öteki kitabıy-
la, Yahya KemaTe Veda'yla bir arada
okumak ayn tatlar verecektir. Hem Ah-
met Haşim'in, hem Yahya Kemal'in şı-
irine bağlı Abdülhak Şinasi. uzaktan
uzağa ve gizliden gizliye, "Akşam,yine
akşam, yine aksam" diyen şaire daha
yaktn gibidir.
Yahya Kemal kitabı da yaklaşık aynı
yöntemle kotanlmiştır Değişik zaman-
larda yazılmış, dergiler-
de, gazetelerde yaymlan-
mış yazılara son şeklin
verilişi, özel bir çabayla
bu yazılann sıralanışı. Ne
var ki bu yazılarda Ab-
dülhak Şinasi. kendisi
belirmez, bir roman kişi-
si niteliğiyle bu yazılarda
görünmez.
Haşim kitabında Geç-
miş Zaman yazan kendi
öyküsünü de söyler, yar-
gılannda, saptayımlann-
da, anımsayışında. Ör-
nekse, ölüm döşeğindeki
Haşim'i ziyaretten dönüş
sahnesi:
Vapurla karşıya gelen
Abdülhak Şinasi, lstan-
bul'u, Saraybumu'nun
manzarasını Haşim'den şiir ve dizelerle
bir an duyumsar, sonra "dostumun ve şa-
irimin" yüzünde gördüğü "ölümün
manzarasıyta" yıkılıp kalır:
"Gözlerim karanyordu ve o akşam
gunıba karşı vapurda dönerken garip
bir eza hissiyle sandım ki Ahmet Ha-
şim'in bendeki hatıralarının ve hafızam-
daki nazarianmn artık içimde öldüğü-
nü duyuyordum \e içiınde ölen bu şey-
ler bir adem rüzgânna tutulmuş gibi
sanki beni terk ederek, sanki benlimden
havalanarak, uçarak, taşarak ve boşaia-
rak güya rengarenk zerreler gibi bu mu-
hite, bu sulara, bu gunıba, bu manzara-
ya, bu havaya ve boşluğa gömülüyor. ka-
nşıyor, dağılıyor ve ben onlan kaybedi-
yorum."
Yakup Kadri'nin tamdığı şair
Yakup Kadri Karaosmanoğlu imzalı
Ahmet Haşim monografisi işte tam bu
noktada, ölüm haberiyle başlar.
Daha önce de yazdım: Ahmet Haşim
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Abdülhak Şinasi Hisar
monografisini yıllar boyu sahaflarda
aranıpdurdum.bulamadım. 1934'teya-
yımlanmış bu eserin fotokopisine, ni-
hayet bir iki ay önce kavuştum.
Kitabın basındaki ve sonundaki bilgi-
lendirmeler yüreğımi burktu:
"Bu küçük kitaptan toplanacak para
ile şaire bir mezar taşı yaptınlacaktır.
"Onun için esasen mahdut miktarda
basılan bu kitaba (100) kuruş gibi yük-
sek bir fiyat konulmuştur."
"Bu kitabın hasıiatıyla Ahmet Ha-
şim'e bir mezar yaptınlması düşünül-
müştü. Fakat sonradan haber ahndığı-
na göre zavaUı şaire hemşiresi tarann-
dan mütevaa bir mezar yaptırümıştır.
"Onun için bu kitabın sanşından top-
lanacak para, büyflk sanatkânn en ve-
rimli saatlerinin geçtiği Güzel Sanatlar
Akadeım ası bahçesine mermer ve tunç-
tan bir plak konması masrafına karşüık
rutulaeaktır."
Yakup Kadri'nin tamdığı' şair. şiin
dışında. asıl yaşamıy-
la bir 'sokak ada-
mı'dır. Benzeş sapta-
>ım, Abdülhak Şina-
M 'de de göze çarpar a-
ma. "Şair'in Mahalle-
si'ne ve Kahvehane
Arkadaşlanna Bağhb-
ğı" bölümü "Merdi-
ven** şairinin trajik ya-
şayışını çözümlemeyi
dener. Yakup Kadri.
sokak adamının, nasıl
olup da onca ince şiin
kaleme getirdiğini so-
rarken; Abdülhak Şi-
nasi, doyumsuz yaşa-
yışın, "küfürbaz, şa-
kacı, gürültücü, kah-
kahacı, heccav" görü-
nen kişiliğin anca ince
şiirde huzura kavuşabildiğine işaret ed-
er.
Bununla birlikte Ahmet Haşim mo-
nografisi çudiğiportre açısından eniko-
nu ilginç bir çalışma. Yakup Kadri'nin
saptadığı Haşim'i. "O Belde* şiiriyle iç
ıçe düşünmek hayli güç:
"Bence, tabiatta, hayatta ne kadar şi-
ir unsuru varsa, Haşim'de de o kadarşa-
iriik vardı. Fakat, bu unsur, hayat ve ta-
biatta öbür unsurlardan ne kadar daha
çok değilse, Haşim'de de şaitiik vasfı
öbür vasıflanndan o kadar çok değUdi."
Hayata bağlı Ahmet Haşim
Yakup Kadri, arkadaşı Ahmet Ha-
şim'i anlatırken hayata bağlılık, dört el-
le sanlış motıfı üzerinde duruyor. Zaten
Gençlik ve Edebiyat Hatıralan'ndaki
Ahmet Haşim de aynı düzlemde belır-
miştir.
"OBeWe"yikınkbirkalplesöylemiş
olan kişi, gerçekte, iyi yemeği. güzel ka-
dını, rahat kundurayı ve meraklı dedıko-
dulan da pek sevmektedir.
Şairin kendisi acımasız bir alaycıdır.
Yakup Kadn'ye göre olumsuz eleştiri-
ler. 'eleştiri' boyutunu aşarak alaya, kü-
çültüşe yol alır. Gelgelelim Ahmet Ha-
şim kendisine de alabildiğine acımasız-
dır:
"O. kendisini her dakika bunun (bir
zekânın panltılan) a>dınlığında görö-
yordu. Bütün kusurlan, bütün acaipük-
leri, bütün ayıplan ve mezhetleriyle gö-
rüyordu. Bu zekâ, müzjç ve çiğ bir pro-
jektör tşığı gibi onu bir dakika rahat bı-
rakmıyor; içerken,yerken, severken, gü-
ler ve ağlarken, hatta belki. uyurken bi-
k bir an için sönmesini bilmhordu."
Hayata bağlı adam, bu kez. "çınlçıp-
lak bir adamı" andınyor. Haşim'in şiir-
lerindeki ıçlilik de işte böylesı bir kar-
şıtlıktan esinlenebiliyor...
"Melati anlamayan nesle aşina" ola-
mayan Ahmet Haşim. Yakup Kadri 'ye
bir gün şöyle diyecektir: "Bilmezsiniz,
manzara denüenşey, banane kadar azap
veri>or. Cözümde açılmts bir yara gibi,
bir yara gJbL_"
Öyleyken güzellıği kâğıt üstünde ya-
ratma çabası, herhalde bir karabasandı.
Yakup Kadn. Ahmet HaşırrTin sev-
mediğı. "iğrendiği'' kişilen de saptamış;
"türediler" diyor ve ekliyor:
"Zavallı Haşim, bir bankamn kendi-
sine yol verilen bir memunı iken, onlar,
müdiriumumiliklere kondular. Zavallı
Haşim, ortamekteplerde ders vereyim
diye sürüm sürüm sürünürken. onlar
profesör kürsülerini işgal ettiterve o miit-
hiş hastalığını teda\i ettinnek için kısa
bir Avnıpa se>ahati imkânını dilenirken,
ciğeri beş para etmez, sırf adale > e etten
mürekkep inkılap soygunculan Lond-
ra'nın, Paris'in, Berlin'in en muhteşem
otellerinde, en konforlu daireleri kirah-
yorlar veen lüks su şehirierinde rakıdan,
şampamadan >ıpranmış böbreklerini en
son, en pahalı kür usulleriyle tamire ça-
lışı>oriardı."
Bütün bu koşullara rağmen şaınn ha-
yata bağlı kalabilmesi, sadece iyice bir
yemekten. uzaktan sevdiği bir kadından,
hele hele rahat bir kunduradan mutluluk
duyabilmesi ne efsanevi bir çaba!..
10-2" eylûl tarihleri arasında gerçekleşecekotan sergide yer alan Nü, 1940 sonlan.
Ercüment Kcdmık'ın
'Çıplalûarh sergilenecek
Kiltür Servisi - Ayşe ve Ercüment Kalmık
Vaki 1997-98 sezonu sergi etkinliklerine Er-
cümentKalmık'ın 'Çıplaklar' sergisi ile baş-
lıyoı 10-27 eylül tarihleri arasında AEKV
meıiezinde izlenebilecek olan sergide sanat-
çınıı kızı Huha Kahnık'ın koleksiyonunda
buluıan desen. suluboya ve guvaş cahşma-
larmn yanı sıra, küçük boyutlu yağlıboyala-
nd^yeralıyor.
Saıat yaşamının başından beri figüre ilgi
duyaı Ercüment Kalmık, daha çok 1950'ler-
de ssrçekleştirmeye başla-
dığı figüratıf-soyutlamala-
n v< 1960'lann ortalannda
yapığı linol baskılanyla ta-
nıru.'or. Sanatçının lise yû-
lanıda yaptığı kankatür ni-
telilh portreleri, 1940'lar-
da grçekçiyağlıboyaport-
rele izliyor. Ayşe Kal-
mıl'ın müzeye bağışladığı
de&n defteri de sanatçının
bu ttkusunubüyükustahk-
la gliştirdiğini kanıtlıyor.
tcüment Kalmık taslak
niteiğindeki kimi figür de-
ner.elerini daha sonra su-
lufeya, gu\aş ve yağlıbo- ^ - ^ ^ • ^ —
ya\ı dönüştürmüş. Defterden sanatçının bir
pou doğallığı elde edene kadar, küçük deği-
şıkıkler yaparak heT yönden çizdiği anlaşı-
SıyT.
Şubat 1997'de Ercüment Kalmık Müze-
si 'in ziyarete açılmasının ardından gerçek-
lesşrdigi çeşitli etkinliklerle Istanbul Sanat
arunına kaülan AEKV, bu yıl da Genç Sa-
y ve Ercüment
Kalmık Vakfı yeni
sezona, sanatçının
kızının
koleksiyonunda yer
alan yapıtlarla,
Ercüment
Kalmık'ın
'Çıplaklar'
sergisiyle başhyor.
natçı ve Tek Yapıt/Tek Dizi sergilerini sürdü-
rüyor. Bu etkinlik kapsamında Füsun Çağla-
yan (2-18 Ekim), Gûlfem Kessler (5-22 Ka-
sım), PınarHaşİakoğhı(21 Ocak-14 Şubat),
Güla\ Semercioğlu (18mart-4 Nisan) birer
sergi açacaklar.
Gençleri bugüne kadar yakından tanıma
olanağı bulamadıklan sanatçılarla bir araya
getirmeyi hedefleyen "Tek Yapıt/Tek Diri"
sergisinde bu yıl yurtdışında etkinlik göste-
ren, aynı kuşaktan dört sanatçıya da yer ve-
mmmm^^mm_^_ rilecek. Bu etkinlik kapsa-
mında ise 17 Aralık-10 O-
cak tarihleri arasında sera-
mik sanatçısı Alev Ebüzzi-
yaSiesb>', 18 Şubat-7 Mart
arasında heykel sanatçısı
Osman Dmç, 22 Nisan-9
Mayıs arasında ressam
Erol Akyavaş, 21 Mayıs-6
Haziran arasında da kav-
ramsal boyutlarda ışler ger-
çekleştiren BflgeFriedlaen-
der'in yapıtlan sergilene-
cekler.
AEKV gençlerin bilgi-
lenmesine katkıda bulun-
"™^^~"^"™" mak amacıyla düzenledik-
leri sanatçı söyleşilerini bu yıl da sürdürüyor.
îlerikı tarihlerde bir kitapta toplanması amaç-
lanan bu söyleşilerde sanatçının özellikle vur-
gulamak istediği konu, teknik malzeme, kav-
ram ele alınırken sanatçı sergisi ile ilgili açık-
lamalaryapıyor. Vakfin 1997-98 yılı etkinlik-
leri yaklaşık dokuz aylık bir süreye yayılır-
ken her sergi üç hafta sürecek.
Alkışlarla uğurlanan Füreya Koral, Büyükada'da toprağa verildi
'Çağımızın zarafetini yansıttı'
Kültür Servisi - Türki-
ye'nın ilk kadın seramik
sanatçısı Füreya Koral'ın
cenazesi, dün Dolmabah-
çe Bezm-i Âlem Valide
Sultan Camii'nde kılınan
öğle namazından sonra,
Dolmabahçe'den bir tek-
neyle Büyükada'daki aıle
mezarlığına götürülerek
toprağa venldi. Koral'ın
cenazesine çok sayıda ün-
lü isim katıldı.
Füreya Koral'ın çok
sevdiği ve saygı duyduğu
bir ınsan olduğunu belir-
ten Erdal İnönü. sanatçı-
nın Cumhuriyet'in yetiş-
tirdiği her insan gibi hem
ülkesine hem de sanatına
bağlılığının alkışlanması
gerektiğini \-urguladi. tnö-
nü aynca," Füreya Hanım
Türk sanatının >etiştirdiği
büyük bir sanatçr)dı. Yeri-
nin kolay kolay doldurula-
bileceğini düşünmüyo-
rum" dedi.
Yaşar Kemal ise, Füre-
ya Koral'm sanat tarihimı-
zin en önemli isimlerinden
biri olduğunu söylerken.
sanatına bağlılığının kar-
şılığını alarak önemli bir
yere geldiğini de vurgula-
dı. "Ulkemiz böyie bir sa-
natçı yetiştirdiği için ö\ün-
meliydi ki, biz övünüyo-
ruz. Gelecek kuşaklar da
onun değerini bilmeü.
Türkiye çokgarip bir ülke-
dir ama Füreya Hanım'a
gereken ilginin verildiğini
düşünüyorum."
Cenazeye katılan Şakir
Eczacıbası ise, Füreya Ha-
nım'ın insan ve sanatçı ki-
şiliğine değinerek, İstan-
bul'un önemli bir kışiliğı-
ni kaybettiğini ve yapıtla-
nyla sonsuza dek aramız-
da yaşayacağını belirtti.
Mengü ErteL Füreya
Koral'ın sanatçılann ön-
deri olduğunu söylerken.
onun sevgi dolu, usta bir
seramıkçi ve büyük bir
Atatürkçü olduğunu da
ifade etti. "Füreya Ha-
nım'uı sanatının ve kişiliği-
Koralın cenazesi tekneyleBüyükada'yagötürüldü.(Fotoğraflar: HATİCE TUNCER)
nin gercktiği gibi değerlen-
dirildiğini ve saygı duyul-
duğunu düşünüyorum.
Kendi mesleğindeki insan-
lar tarafından kıskançhk-
la değil sevgh le kabul edil-
dl"
'Bir mesafe taşıydr
Füreya Hanım'ın haya-
tm bütün cephelerinde bu-
lunabilmiş bir sanatçı ol-
ması ve bütün bunlan ya-
şamına sindirmiş olması
bakımından tarihi bir kişi-
lik olduğuna değinen Hü-
samettin Koçan, Türki-
ye'de kadın sanatçı olabil-
menin ve bunu sürdürebil-
menın önemini belirtti ve
"Füreya Koral, yapüklan
\e yaşadıklanyla bizim sa-
naümızın önemli bir me-
safe taşıydı. Onun yapıtla-
rında her zaman çağımı-
zın zarafetini gördüm" de-
di.
Türk kültüründen bes-
lenmeden soluk alamaya-
cağımız bir ortamda yaşa-
dığımızı söyleyen Ufuk
Uras, Füreya Koral'ın bu-
nu çok iyi gerçekleştirdi-
ğinı söyledi.
Haldun Dormen, Ko-
ral'ın ölümünden duydu-
ğu üzüntüyü belirtirken,
Türkiye'nin önemli bir sa-
F.rdal İnönü ve Yaşar Kemal. Füreya Koral'm yerinin
kolay kolay doldurulamayacağım belirttiler.
natçısını kaybettiğini de
sözlerine ekledi.
Ferruh Dogan da "Hem
kişih'ği hem de sananyla
ödün vermeden seramik
sanatmı ya>gınlaştırmış ve
sevdirmiş bir insan. Yetiş-
tirdiği öğrencileriyle de iyi
bir ögretmendir'' diyerek
anlattı Füreya Koral'ı.
MücapOfluoğhı ise 40
yıllık dostluklan içinde
Koral'ı çok canlı vekeyif-
li bir insan olarak hatırla-
dığını söylerken, Koral'da
bir insanda aranan bütün
özelliklerin bulunduğunu
ve sanatıylabu güzellikle-
ri birleştirerek güç erişilir
bir yere geldiğini de ifade
etti.
Bedri Baykam ise, Ko-
ral'ın Türk sanahnda say-
gın bir yeri olduğunu ve
çağdaş Türk kadınının sa-
nat dünyasındaki yerini al-
masmda önemli katkılan
olduğunu belirtti ve "Sa-
nat dünyası Füreya Koral'ı
hep hatırlayacak" dedi.
Altemur Kıhç da hep if-
tihar ettiği ve çok sevdiği
Füreya K oral' ın, yetişme-
sınde çok büyük rolü,
emeği olduğu için ona
minnettar olduğunu belirt-
ti.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Türkiye Gerçekliği ve
Türk Sanatı
Heıtıangi bir ortamda sanata genelde nelerin iti-
ci güç olduğu, sanatın genelde ıçinden geldiği
topluma değin nasıl bir resmi yansıttığı iyice irde-
lenmeden tek tek sanatların konumlan üzerinde
durmak, doğru değeryargılannagötüremez. Çün-
kü belli bir ortamda belli bir zamanda sanatın ge-
neline o ortamın ve zamanın gerçekliğıni yansrt-
mak diye bir kaygı egemen değilse, sanatın tek
tek dallannın yetersizliğinın nedenlerini genel pa-
noramadan kopuk birtutumla araştırmaya kalkış-
mak, ancak boşuna bir çaba olur.
Şimdi sorularımızı soralım: Bugünkü Türkiye'de,
sanatın geneline nasıl bir anlayış ve kaygı ege-
mendir? Bugünkü Türk sanatının genelde yansıt-
tığı bugün, gerçekten yaşanmakta olan bir bugün
müdür, yoksa sanatın bugünü ile yaşanan bugün
arasında gerçeklik bağlamında çok düşündürü-
cü kopukluklar mı vardır? Bugünün Türk sanaü
içinden geldığı toplum ve onun koşulları ile yete-
rince diyalog kurabilmekte mıdır? Türk sanatında
evrensellikten ne anlaşılmaktadır? Turk toplumu-
nun dokusundan -yaşadıklarından ve yaşamak-
ta olduklarından- yola çıkılarak, sanatın soyutla-
ma düzleminde bunları evrensel kılmak mı? Yok-
sa yanlış bir evrensellik anlayışı doğrultusunda,
toplumla bağları olabildiğince kopartan bir soyut-
lamayı sanat saymak. böylece de hemen hiçbir
gerçek içenğe atıfta bulunmayan bir biçimler dün-
yasında hapis kalmakta direnmek mi?
Aynı doğrultuda daha da çoğaltılabilecek olan
bu türden sorular, sanat uğraşının özünden kay-
naklanan sorulardır ve bugünün Batı sanat düşün-
cesi, estetik anlayışı bu sorulan yüzyıllardır sora-
geldiği için Batı sanatı ve estetıği olabilmiştir.
Bize gelince, bu türden sorular, genelde sana-
tın en tartışılmayan sorularıdır. Çok geniş ölçüde
bir felsefe geleneğimizin bulunmamasından da
kaynaklanan bu genel durumun yansımaları, tek
tek sanat dallarında doğal olarak çok açık biçim-
de belirginleşmektedir.
Bu türden sorular günümüzde tartışılmaya bile
değer bulunmadığı içindir ki Türkiye'nin gerçek bir
sanatçı için konu zenginliği bağlamında paha bı-
çilmez bir hazine olan yakın geçmişıne ve bugü-
nüne Türk sanatında artık neredeyse hiç rastlan-
mamaktadır. Bu kuralın dışında kalan birkaç sa-
natçı hiç kuşkusuz her zaman olmuştur ve bugün
de vardır. Ancak bu birkaç kişi doğal olarak Türk
sanatının gerçeklik karşısındaki genel tutumunu
belirleyememektedir.
Savaş beraberinde getirdığı tüm bireysel ve top-
lumsal yıkımlarıyla birlikte, başlangıcından günü-
müze kadar dünya edebiyatının ve sanatının en
sürekli temalanndan biri olagelmıştir. Bunun ör-
neklerini görmek için çok gerilere gitmemize de
gerek yoktur; yalnızca iki dünya savaşının edebı-
yata, tiyatroya, müziğe, bütün güzel sanatlara
yansımaları, bugün kendi başına bir dünya oluş-
turmaktadır.
Günümüz Turk sanatı ıçın ise savaş bıle esin
kaynağı olamamaktadır. Cumhuriyetin ilkdönem-
lerinde milli mücadele yılları, her alanda çok sa-
yıda esere kaynaklık edebilmiştir. Ama unutulma-
malıdır ki o yıllar, aynı zamanda Köy Enstitüle-
ri'nin, Halkevleri'nin, Tercüme Bürosu'nun vb. yıl-
landır; başka deyişle o dönem, eğitim ve düşün-
ce alanlarındaki müthiş bir şahlanışın da dönemi-
dir.
O dönemı izleyen tavsama dönemi ise damga-
sını hiç gecikmeden sanata ve edebiyata da vur-
muştur. Türkiye, bugün de Güneydoğu'da yıllar-
dır süren farklı bir savaşım içındedır. Ama Türk sa-
natçısı, kimi kategorik yargılamalann ötesinde,
genelde bu savaşın tümüyle dışındadır. Gencecik
yaşlannda ölümle yüz yüze gelen ınsanlar; daha
yaşamayı ve yaşatmayı öğrenmeye vakit bula-
mamışken, ölmek ve öldürmek zorunluluğuyla
karşılaşan insanlan insanlannı daha sevgilerine
hiç doyamadan o savaşta yitirenler; onca ölümün
ardından gelecek bir barışın nasıl bir kültürel ze-
mine kök salabileceğini tartışmak; onca ölüm kar-
şısında, insanlığın başlangıcından günümüze de-
ğin hep sorageldiği, insan olarak kalmak istiyor-
sa sormak zorunda olduğu o müthiş soruyu, in-
sandan insana soruyu, neden? sorusunu sormak
-bütün bunlar, bugün- yineliyorum: genelde!-Türk
sanatının yanından bile geçmediğı sorunlardır.
Ve bu durum, çok doğaldır.
Nedenine gelince, kaynağı neolursaolsun aa'yı
işlemek, tuvale, taşa çamura, notalara veya say-
falara dökebilmek, salt içini dökmekten çok öte,
bir düşünme ey/em/'nin işidir. Yaşamın trajikliğini
yakalayıp sanatını diline çevirebılmek, ancak sü-
rekli bilgiyle beslenmiş bir bilincin başarabilece-
ği bir şeydir. Bugün Türkiye'de, ilkokuldan başla-
yarak insanların hangi ders kitaplarıyla hangı bo-
yutlarda(!) eğitildiklerini şöyle bir gözden geçir-
mek, böyle eğitilen insanların sonradan genelde
ancak düşünceyoksulu olarak ortayaçıkabilece-
ğini anlamaya fazlasıyla yeterlidir.
Düşünce ve bilgi yoksulluğunun egemen oldu-
ğu ortamlarda ise insanlann, konu sanat oldu-
ğunda düşünmelerini, düşünebilmelerini bekle-
mek, her şeyden önce mantığa aykındır!
Alman oyuncu Camllla Splra öldü
• Kültür Servisi - Sanat yaşamı boyunca 50
civannda filmde oynayan ve "The Devil's General"
isimli filmde de Curd Juergens ile başrolü paylaşan
Alman aktris Camilla Spira. 91 yaşında öldü. Geçen
pazartesi günü yaşamını yitiren Spira. ilk olarak
1930 yılında rol aldığı "Weisses Roessl" isimli
operet ile adını duyurmuştu. Yahudi asıllı aktris
1938 yılında Almanya'dan aynlarak önce
Hollanda'ya, oradan da Amerika'ya gitti. İki yıl
sonra savaş bıttiğinde Almanya'ya geri dönen Spira,
. Batı Almanya'daki Schiller tiyatrosuna katıldı ve
sanat yaşamına burada devam etti. Spira'nın kendisi
gibi oyuncu olan kızkardeşı Steffie. aynı zamanda
Komünist Paıti'nin de bir üyesiydi. tki kızkardeş
1989 yılında "The Two Sisters" adlı televizyon
dizisinde birlikte rol almışlardı.
BUGUN
• İFSAK'ta saat 19.30'da Vedat Konyalı'nın
"Kapadokya'da K^" başlıklı saydam göstensi
izlenebilir.
• RLMELİ HİSARIKONSERLERİ kapsam-
210.00'deSertabErener dinlenebilir.
• tDtL KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 15.0
Spielberg'in yönettığı "E.T" isimli film göst