Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 1997 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AIHK'den Onemli Bir Karar
HALIT ÇELESK Hukukçu
T
ürkiye'de siyasal iktidar-
lar demokratikleşmeyi
unutturmaya çalışır ve
sürüncemede bırakırken
AvTupa tnsan Hakları
Komisvonu (AİHK),
Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin. Av-
rupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin 6.
maddesine aykın okluğuna karar ver-
di. Bu karar, ülkemizde bağımsız yargı
açısından önemli bir karardır. Türkiye
Cumhuriyeti hükümetinin ve Meclis'in
onayladığı bu uluslararası sözleşmenin
sözü geçen maddesi. "Herkesin bağım-
sız ve yansız bir mahkemede yargüan-
ma hakkınr kabul etmiştir. Temelde
bu hak, insan haklannın en önemli il-
kelerinden biridir.
Karara ilişkin haber önce Istanbul 'da
yayımlanan Açık Sayfa dergisinin ma-
yıs 1997 sayısında yer aldı. Daha son-
ra Cumhuriyet ve Radikal gazetelerin-
de yayımlandı.
Avrupa tnsan Haklan Komisyonu bu
karan nasıl verdi?
Izmir Devlet Güvenlik Mahkemesi.
Izmir HEP Yönetim Kurulu üyesi tb-
rahim tncal hakkında. yayımladığı bir
bildiriden ötürü Ceza Yasası'nın 312.
maddesine dayanarak (halkı ırk v e böl-
ge farklılığı gözeterek kin ve düşman-
lığa açıkça tahrik etme) bir mahkûmi-
yet karan verdi.
Yargıtay"da onaylanarak kesinleşen
bu karar eski tzmir Barosu Başkanı de-
ğerli hukukçu Güney Dinç tarafından
A\Tupa insan Haklan Komisyonu'na
götürülerek Avrupa İnsan Haklan Söz-
leşmesi'ne aykın olduğu ileri sürüldü.
1993 yılında yapılan bu baş\ uru üzeri-
ne AÎHK, 14.4.1997 gününde bir yan-
dan DGM'lerin Avrupa tnsan Haklan
Sözleşmesi'nin "Bağımsız\eyansız bir
mahkemede yargüanma hakkfnı dü-
zenleyen 6. maddesine aykın olduğu-
na karar veriyor, öte yandan da davanın
esasına girerek DGM'ce venlen kara-
nn aynı sözleşmenin "anlatun özgürlü-
ğü'nü düzenleyen 10. maddesine de
ters düştüğünü kararlaştınyordu. Ayn-
ca komisyon. sanığın Yargıtay'da du-
ruşma ve sözlü açıklamada bulunma is-
teğinin de reddedilmesini. başsavcılık
tebliğname ile ve duruşmada bulunarak
düşüncesini bildirirken sanığa bu hak-
kın da tanınmamastnı eşitlik ilkesine
aykırı buluyordu. Bilindiği gibi bizim
Ceza Yargılamalan Usulü yasamızagö-
re Yargıtay "da duruşma ve sözlü açık-
lama yalnız ağır cezalı suçlann duruş-
malannda yapılmakta. bunun dışında-
ki da\alarda uygulanmamaktadır.
Tûrkiye de DGM'Ier:
Bu mahkemeler ülkemizde 1973 yı-
lında 1773 sayılı yasayla kuruldu ve
hukuk çevrelerinde sert tepkilerle kar-
şılandı. Bizde DGM'lerin kurulmasın-
dan önce ve sonra bu mahkemelere kar-
şı çıkarak bunlann mahkemelerin ba-
ğımsı/lığı, yargıç gihencesi, \e doğal
\ argıç ilkelerine a> kın olduğunu yazdı-
ğımız yazılarda ve kitaplarda açıkla-
mayaçahştık. Gerçekten DGM'lerana-
yasanın 32. maddesinde (1982 Anaya-
sası M. 37) gösterilen yargıbirliğiilke-
sine avkın olağanüstü mahkemelerdL
Anayasa bu mahkemeleri kışi güvenli-
ği açısından yasaklıyordu. Siyasal
amaçh olan bu yargı yerlen. yönetimı
elinde bulunduran sınıflann temsilci-
leri tarafından halk kitleleri üzerınde
bir baskı mekanızması kurmak ama-
cıyla oluşruruluyordu. Demokratik hu-
kuk çevrelerinin. demokrasi güçlerinin
yoğun baskılan sonucu konu Anayasa
Mahkemesi'ne götürüldü ve DGM'le-
nn kuruluş yasasının en önemli madde-
leri yüksek mahkeme tarafından iptal
edıldi. Daha sonralan dönemih iktida-
rı Anayasa'da değişiklik yaparak
DGM'leri bir anayasa hükmü haline
getirdi. (12Eylül AnayasasıM. 143) ve
bu anayasa değişiklikleri konusunda
esas yönünden Anayasa Mahkeme-
si'nde iptal davası açılamayacağı kura-
lını koydu. Böylece bu mahkemeler
hakkında Anayasa Mahkemesi'ne baş-
vurma yolları kapatılmış oldu. (Aynı
anayasa M. 148).
AİHK karan neler getirecek?
Komisyonun kararı henüz kesinleş-
memiştir. Avrupa İnsan Haklan Diva-
nı, karan onaylarsa hüküm kesinleşe-
cektir. Kararkesinleştiği zaman. Avru-
pa sözleşmesıni onaylayarak kabul
eden Türkiye için kimı yükümlülükler
getirecektir.
Özellikle askeri yargıç ve savcılar
açısından siyasal iktidara bağımlı olan.
anayasanın bağımsız yargı ilkesine ay-
kın bulunan DGM'lerin ortadan kaldı-
nlması gerekecektir. Siyasal iktidar
AİHK'nin karan karşısında DGM'nin
kuruluşuna ilişkin hükümlerde değişik-
likler vaparak bu mahkemeleri sürdür-
meyi düşünebilir. Ancak bu değişiklik-
ler, Türkiye için bağlayıcı nitelık taşı-
yan Avrupa sözleşmesındeki ilkeler
karşısında iktıdann amacına hizmet
edemeyecektir.
Temelde bu mahkemeler sıkıyöne-
timsiz sıkıyönetün kurallannı uvgula-
makamacıyla kurulmuştu. Baskıcı bir
dev let anlayışının ürünüydü. Artık de-
mokrasinin. hukuk devletinin önkoşul-
lanndan olan yargının bağunsıztığı ilke-
sine aykın bu mahkemelerin tamamen
kaldınlması gerekir. Karar kesinleştiği
gün bir yandan DGM'lerin çalışmala-
nnın durdurulması. bakmakta olduğu
davalann genel mahkemelere gönde-
rilmesi. öte y andan da genel mahkeme-
lerin bağımsızlığı ile bağdaşmayan
anayasa veyasa hükümlerininiv edilik-
le değiştirilmesi. Hâkim ve Savcılar
Yüksek Kurulu'nun yapısına ilişkin
anayasa hükümlerinde Adalet Bakanlı-
ğı'nın etkilerini ortadan kaldıncı dü-
zenlemelerin yapılması ve imam-hatip
çıkışlılann hukuk fakühelerineve Uni-
versitelere gû-ebilmesinin önlenmesi hu-
kuk dev letinin, demokratik ve laik bir
düzenin ülkemizde gerçekleşmesi açı-
sından zorunludur.
ARADABÎR
NAZMtYE HALVAŞİ
Ortak Paydamız Eğitim
Aydınlık için bir mum yakabılen her bireye, kuru-
ma, 'Sivil toplum kuruluşlan 'na (STK) destek ol-
mak, onu güçlendirmek gerekir. Bu, yurtsever ol-
manın gereğidir.
ÇYDD'nin geçen yıl başlattığı Istanbul'daki mes-
lek lisesi yapımı kampanyası bu mumlardan biriy-
di. Çağrıya yanıt veren onlarca, yüzlerce insanın
katkılarıyla, ÇYDD'nin çabalarıyla bugün Istan-
bul'da öğrenime açılma hazırlıklarını yapmaya baş-
layan okula dönüştü. Katkı verenlerin karınca ka-
rarınca verdikleri destekle tamamlanan okul, şim-
di cıvıl cıvıl öğrencilerini beklemekte.
ÇYDD'nin sevgili genel başkanı profesörTürkan
Saylan'ın 22 haziranda okulda yapılacak toplantı-
ya davet mektubunu aldığımda duyduğum mutlu-
luğu tarif edemem. Köy Enstitüsü mezunu bir öğ-
retmenin kızı olarak Türkiye'deki eğitim sorunlan-
nı daha biryakından biliyorum. Ülkemin bilinçli bir
şekildesürüklendiği karanlığın temelinde eğitimde-
ki yozlaşmanın olduğunu da biliyorum. Bu neden-
le aydın, ilerici ve Atatürkçü gençler yetiştirecek bu
okulların önemi çok daha fazla. Böylesi anlamlı bir
kampanyada var olmak, o okulun duvarında be-
nim de bir tuğlam var diyebilmenin gururunu ya-
şadım, mektubu okurken.
Okul binası tamamlanmış, sınıflann kapısına
kampanya katılımcılarının adları yazılmıştı. Biz CU-
MOK'lann birkaç kapıda adı vardı. Bizler tek tek
belki çok varlıklı kişiler değildik. Katkılarımız da
azımsanabilirdi. Fakat yan yana gelerek önemli bir
katkı sağladık. Bu sonuç yan yana gelebildiğimiz-
de oluşan önemli gücün basit bir örneği, göster-
gesiydi.
Sıra, okulun işleyişine gelince ÇYDD, katılıp sı-
nıflara adını yazdıran kişi ve kurumlara mektup yaz-
mış ve okulun işleyişini yürütecek vakfın kurucu-
ları olmamız için yeni bir çağrıda bulunmuştu. CU-
MOK'lar (Cumhuriyet Okurları) adına aldığım bu
çağrıya gitmemezlik edemezdim ve 22 haziran gü-
nülstanbul'daydım. Türkan Saylan'ı dinlerken ye-
niden umutlandım, yeniden yurdumun aydın ve
güzel insanları ile daha nice okullar yapabileceği-
me inandım. Bu yolda çalışan, öncülük eden her-
kese desteğimizin devam edeceğine sizler adına
söz verdim. Bu vesile ile yaptığımız çağrıya yanıt
vererek destekleyen tüm CUMOK'lara teşekkür
ediyorum. Önümüzdeki günlerde başlatacağımız
yeni kampanyaya da destek istiyorum. Istan-
bul'daki bu okulu yolunuz düştüğünde gidip gör-
menizi ve sahiplenmenizi diliyorum. Okulu gezer-
ken benim gibi sizlerin de gözleri dolacaktır. Bu ül-
kede yaşıyor, halkını seviyor, onlar için iyi şeyler is-
tiyorsanız, kazanan, ülkenin geleceği olacaktır. Eği-
tim kurumlarımıza sahip çıkmanın geleceğimize
sahip çıkmak demek olduğunun, toplumca bilin-
cinde olmalıyız.
Bu kampanya ve bu okul tüm siyasilere de ör-
nek olur diye umut ediyorum. Yaratılan güç birliği
ile var olan sadece 4 katlı bir okul binası değil, ora-
da var edilen birlikte olmanın gücüdür. Bu güç her
alanda yaratılmalıdır. Bu güç sandığa yansımalıdır.
Ve bu güç iktidar olmalıdır. Çocuklarımızın, Atatürk
Türkiyesi'nin aydınlık geleceği için bunu yürekten
istiyorum. Katıldığım o toplantıda kendimi dünya-
nın en zengin insanı gibi duyumsadım. Bu zengin-
lik insan zenginliği, duygu zenginliği, yurdu için
çarpanyürekzenginliğiydi. Gerçekzenginlikbu ol-
sa gerek.
Özlem Yılmaz ile Umut Demirtaş
evlendiler.
Ankara, 6 Temmuz 1997 Pazar
Sevil Gündüz ile Emre Demirci
evlendiler.
Mutluluklar dileriz.
6 Temmuz 1997 Pazar
Hüseyin-Fatma Şahin
PETROL^İŞ TÜRKİYE PETROL KİVI\A
LASTİK İŞÇİLERİ SENDİKASI GENEL
BAŞKANLIĞI'NDAN
12.7.1997 günü. çogunluk sağlanamadığı takdirde
26.7.1997 günü yapılacağı duyurulan ve genel sekreter
Mansur Burgucu hakkında. Merkez Dısiplin Kurulu ta-
rafından venlen görevden geçici uzaklaştırma cezası ile
ilgili kesın karar verilmesi için toplanacak olan sendika-
mız Olağanüstü Genel Kurulu. Genel Sekreter Mansur
Burgucu'nun 1.7.1997 tarihinde görevinden istifa etme-
si nedeniyle iptal edilmiştir. Durum, sayın delegelere ve
ilgılilere ilanen duyurulur. PETROL-I§ Merkez Yöne-
tim Kurulu Bası'n: 29789
Güneydoğu rantiyeciliği ya da ikileme düşmek
ŞEYHIVHJS DIKEN Diyarbakır Tıcaret ve Sanayi Odusı Yönetim Kurulu İ'yesi
D
r. Ale\ Coşkun'un Cumhuriyet
gazetesinin. Olaylar ve Görüşler
sayfasında 20 Temmuz 1995 te
•Giinevdoğu'nun Kurtuluşu ve
KİT'ler' başlığı altıııda bir yazısı
yayımlanmıştı. On beş gün aray-
la. 7 Ağustos 1995 te. bu yazıy ı tartışarak destek-
leyen çerçevede. bu satırların yazarının da bir ya-
zısı aynı sütunlarda yayımlandı.
Esİci Turizm Bakanı Dr. Alev Coşkun'la birlik-
te özetle şunları söylemiştik: Türkiye'nin gümrük
birliğıne girmesiyle birlikte. Avrupa Birliği'nin
kapılan aralanacaktır. Dolayısıyla. Avrupa'nın
teknoloji-yoğun olarak çalışan işletmeleri ile Tür-
kiye'nin batı illerindeki daha geri teknolojı ile ça-
lışan emek-yoğun denilebılecek tesisleri. rekabet
şansını yitirecektir.
Aynca da 21. yüzyıla girerken lstanbul ve !z-
mit gibi metropol kentlerin artık içerisinde kalan
ve arsa değerleri açısından da büyük rantlara sa-
hip olan bu tesisler üzennde ısrarcı davranmamak
gerekir. En azından geçici bir süre için Güneydo-
ğu'ya taşınması düşünülebilir. Bölgenin kendi
ayakları üzerinde durabileceği. ekonomik olgun-
luğa ulaşabilmesi için bu bir gereklilik olarak da
görülmektedir.
Tartışılan ve de önerilen çerçeve özetle bunlar-
dı.
Yineaynı tarihlerde. bu konuyia ilgili olarak Di-
yarbakır'da bir yerel telev ızyon kanalında canlı
yay ına katılarak düşünülenleri sözlü olarak da dil-
lendırme fırsatını bulmuştum. Tartışma sürecin-
de, Diyarbakır'da örgütlü bulunan ısmiyie mü-
semma bir 'işadamı' örgütü. "Bölgeyi fabrika me-
zarlığına çevinnek istiyorsunuz" dıyerek tepkı
göstermışlerdı.
Dılimiz döndüğünce kendilerine anlatmıştık.
Güneydoğu"da işsizlik yüzde kırk beşlerde seyxe-
diyor. Aynca da bölgeye yatırım için ilgisizliğin
yaşandığı bir dönemde yeni alternatifler sunma-
nın ve yalnız kârlılık için değil. toplumsal çıkar
ilkesinin de dıkkate alınması gerektiğini ifade et-
miştik.
tki yıl gibi bir zaman diliminin sonunda. bugün-
lerde Doğu Holding'in açıklamalan ile konu yi-
ne gündeme geldi.
Doğu Holding'in son projesi. tstanbul-Bakır-
köy'de arsa değeri açısından çok kıymetlenen ve
'kap kacak' üreten bir emaye fabrikasınm Diyar-
bakır'a taşınması ile ilgilidir.
\'e vanlan sonuç. öneriyi öncesinde kamuoyun-
da tartışarak gündemde tutmaya çalışanların doğ-
rulanmasıdır. Dün karşı çıkanlar. bugün bölgede
bu projenin doğruluğunu savıınarak paylaşmaya
ve alkışlamaya çalışıyorlar.
lkinci doğrulanmamız da yine hükümet politi-
kalan ile ilgilidir. Son beş yıllık hükümetlerin Gü-
neydoğu ile ilgili ekonomi polıtikalannı yakınza-
manda bir yazımızda tartışmıştık. REFAHYOL
hükümetinin 4.5 trilyonluk paketini. yanm kalan
yatınmlara \erilecek kredilerle birlikte ele almış-
tık.
Ve demiştik ki "Ne hikmettir bilinmez. birsü-
ne önce böl^mize geten Doğu Holding temsilcile-
ri. bitme aşamasına gelmiş hizmet sektöründeki
oteller \e benzeri yaünmlara da ilgi gösterdiler.
Mne bu ziyaret sonrasında hükümet. bu tür tesis-
lerin (otel. sağhk kurumlan \ h.) kreditendirilecek
45 trihonluk paket içinde olmadığını açıkladı."
Devamla. "Eğer köşeye sıkışmış. çaresH. hizmet
sektörünevaünnı \apan isadamının emeğinin ürü-
nü, birileri tarafından boğazlanmak istenmiyorsa
paket kapsamına ni\e alınnıadı?" .
Bugünlerde basından ve ilgili kamuoyundan
öğreniyoruz. Kuşkularhaklı zemineoturuyor. Di-
yarbakır "da tamamlanma düzeyi açısından *>üz-
de seksen beşlere' dayanmış bir otel. Doğu Hol-
ding aracılığı ile işletmeye açılmaya çalışılmak-
tadır. Şiddetçi bütün boğazlaşmalann ardından bir
durulma yaşanır. Bölge artık şiddet sonrası ara-
yışlann hesaplaşması içine girdi gibi gözüküyor.
En hızlı hesaplaşmalann birı de kendine 'işa-
damı' diyen ve dünle bugünün tutarsız politikala-
n arasmda bocalayan 'rantiyed' tıpler ve örgütlen-
meleriyle üretim ekonomisi doğrultusunu
savunanlar arasında olacağa benzer...
IBRAHIM TATLISES YONETTİ VE OYNADI
TETİKCİ KEMAL
Çocuk yaşta ailesinden kopan,
Beyoğlu'nun tuzaklarla dolu
sokaklarında açlığı, acıyı,
ihanetleri tanıyarak öfkesiyle
birlikte büyüyen bir adamın
fırtınalı hayatının öyküsü.
HER PAZARTESİ
SAAT21:20'DE
nal Türkî E lc n ı
CUMHURtYETTEN
OKURLARA
ORHAN ERtNÇ
Medyayı Bu Kez de
Çıkar Kavgası Vurdu
Geçen hafta yaşadığımız olaylardan üçü, deği-
şik ve önemli boyutları yönünden ilk sıralan pay-
laştı.
Birincisi, Içişleri Bakanlığı'nda Özal döneminde
başlayan yapılanmanın pervasızca devreye sokul-
duğunun belgeleriyle kamuoyuna yansıtılmasıydı.
Başta Çankaya olmak üzere devletin üst kade-
melerini telefonda dinleyerek bilgi edinilmesi, son-
ra da bu bilgilerin henüz nasıl ve niçin kulianıldığı-
nı bilemediğimiz bir hizmet sunma aşamasına ge-
tirilmesi, devletin REFAHYOL dönemindeki duru-
munu ortaya koyuyordu.
"Telekulak" olarak başlayan uygulama daha
sonra "köstebek" kullanılmasıyla ıleri bir düzeye çı-
kanlmıştı. Cumhuriyet aylar önce "Genelkurmay
Emniyet'le bağlantıyı kesti" başlığı ile verdiği ha-
berde konuyu gündeme getiren ilk gazete olmuş-
tu. Arkası çorap söküğü gibi geldı. Şimdi araştır-
ma ve soruşturmanın nerelere dayanacağı konu-
sunda yorumlar yapılıyor.
lkinci olay REFAHYOL döneminde RP'nin kon-
tenjanında kalan Kınkkale'deki MKE dolum tesis-
lerinde çıkan yangın ve Kırıkkalelilerin yaşadığı
dehşet saatleriydi. Uzmanlık yerine yandaşlara iş
bulma gibi bir yanhşlığın faturasını yalnız Kınkka-
leliler değil, ülkemiz de ödemek zorunda bırakıldı.
Her iki olay medyada enine boyuna tartışıldı, ka-
muoyuna yansıtıldı.
Ancak medyamız kendi yarattığı üçüncü olayın
altında kalıverdi.
Bay Erzik'in istifası ile boşalan Futbol Federas-
yonu Başkanlığı için yapılacak seçim günü yakla-
şırken kimi adaylar çekildiler ve ıki aday kaldı: Bay
Mehmet Ali Yılmaz ve Bay Celal Doğan.
Futbol kamuoyu her iki adayın da futbolumuzu
geliştirecek, yeni tesislerte zenginleştirecek proje-
lerini öğrenmeyi boşuna bekledi. Çünkü medya-
mız konuyu hemen çıkar ilişkilerine endeksleyiver-
di. Bütün tartışma seçilecek başkanın, futbol maç-
lannı BİMAŞ aracılığı ile mi yoksa CINE5 aracılığı
ile mi yayımlatacağı konusunda tıkandı kaldı. Ar-
kalarına grup gazetelerini de alan BİMAŞ kanalla-
rı (Kanal D, atv) Bay Yılmaz'ın adaylığını destekler-
ken önce Bay Doğan'ı yok saydılar, sonra da topa
tutmaya başladılar.
Aynı yöntemi CINE5 ve grup gazeteleriyle tele-
vizyonlan da Bay Doğan için uyguladılar. Bay Yıl-
maz için yıllar öncesinin defterleri açıldı. Çoğu ya-
lanlanmış konular gazete kupürleri ile ekranlara
yansıtıldı.
Sonunda seçim günü geldi çattı. Ve ortalık iki
adayın da ortak açıklaması ile karıştı. Adaylar or-
tak açıklamalannda şöyle dediler:
"Uzun birsüreden beri herikimizin dışında hiç-
birdahlimız olmaksızın Türk futbolunun birkaosa
sürüklenmekte olduğunu tespit ettik. Her ikimiz,
geldiğimiz noktayı Türk futbolu için üzüntü verici
bulduk. Türk futbolunu bütünleştirmek, kaostan
kurtarmak için adaylığımızı geri çekiyoruz."
Her ikisi de politikanın içinden gelen ve politika-
yı sürdürecekleri anlaşılan ve bu nedenle çok na-
zik davranan iki adayın açıklamalarındaki adres
belli.
Dileriz ki medyamız, önümüzdeki seçim önce-
sinde kendisini çıkar ilişkilerinden soyutlamayı ba-
şarır ve ağırlığını futboldan yana koyarak yanlışını
düzeltir.
•
ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Mesut Yıl-
maz liderliğindeki 55. hükümetin onaylanarak gö-
reve başlamasıyla sonuçlanan siyasi gelişmeler ile
hükümet programının içeriği, parlamento büro-
muz. Türey Köse, Dürdane Kocaoğlu, Ayşe Sa-
yın, Hülya Karabağlı ve Sebahat Karakoyun'un
haberleriyle kamuoyuna duyuruldu.
•
DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in tarikatların
desteğini sağlayabilmek amacıyla bir heyet oluş-
turması ile RP'nin seçim için yurtdışında topladığı
paraları Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerin-
deki sınır kapılarından Türkiye'ye aktarma planını
Alper Ballı okurtanmıza iletti.
•
Tarfeu Çiller'in eşi Özer Uçuran Çiller'in genel
müdürlüğünün hemen ardından batan lstanbul
Bankası'nın personeli için oluşturulan sandığın da
banka ile birlikte çökmesinden kaynaklanan zara-
rın devletçe ödendiğini Ayşe Sayın haberleştirdi.
•
Kırıkkale Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu
(MKEK) Mühimmat Fabrikası'nda meydana gelen
patlama sonucu kentteyaşanandehşeti, haber ve
notlarıyla Serkan Demirtaş, Ebru Toktar, Cela-
lettin Yaman, fotoğraflarıyla da Hasan Aydın ile
Tank Tınazay okurlarımıza duyurdular.
•
Dışişleri Bakanlığı görevi sona eren Çiller'in, iç
politikada kazanım amacıyla Kıbns politikasını za-
yıflatan yaklaşımını Müsteşar Onur Öymen'in de
paylaştığtnı Lale Sarıibrahimoğlu ortaya çıkardı.
Sarıibrahimoğlu, yeni hükümetin dış politikaya ba-
kışını da okurlarımıza aktardı.
•
4. yıldönümünde Sıvas katliamını protesto etmek
için gerçekleştirilen eylemlerin Ankara ayağını Ba-
nu Salman izledi.
•
Bergamalıların siyanürle altın üretimine, Green-
peace'in de Akdeniz'in kirliliğine yönelik eylemle-
rini Izmir Büromuz izledi.
•
"Kumarhaneler Kralı" Ömer Lütfü Topal'ın öl-
dürülmesini soruşturan Sarıyer Cumhuriyet Baş-
savcılığı'nın dördü özel tim görevlisi olmak üzere
beş kişi hakkında "idam" cezası istemi ile hazırla-
dığı fezlekenin Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı'na
gönderilmesiyle ilgili haberi Hülya Topcu yazdı.
•
KKTC'de ülkücü örgütlenmenin banşın önünde
erigel oluşturduğunu ve bugüne dek adı siyasal
gerginlik ve savaşta anılan KKTC'nin bu imajından
kurtularaktanıtılması için başlatılan kampanya ile
ilgili haberleri Kerem llgaz hazırladı.
•
Önümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir
hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla.