02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 1997 CUMA -n î"*- OLAYLAR VE GORUŞLER "Devlet Adamı" Sözü... Prof. Dr. KAZEV1TURKER "De\let adamı sözüne güvenılir kim- se olmahdır. Bu güven bır defa sarsıl- dı mı deıletadamhğısıfatı dayokolur." İsmet İnönii B u özdeyişi yıllar öncesı not defterime kaydetti- ğım günlerde Istanbul Üniversitesi Tıp Fakül- tesi'nde öğrenciydım. Demokrat Parti'nin ku- ruluşu ıle çok partilı demokratık siste- me geçilmış ve halkımız 14 Mayıs 1950"de, bu partıyi yıkıcı bır çoğunluk- la iktidaryapmıştı. Bu yıllann coşkulu günlerini anım- sıyorum. Demokrat Partı kurulduktan sonra halkımız. kımi sıyasetçiler tara- findan gerçek anlam \ e esası öğretılme- den demokrasi dey imı kullanılarak son derece yanlış yönlendirilmeye başlan- dı. Bireysel çıkarlar için yapılacak her türlü eylem ve uygulama. demokrasi- nin geçerlı koşullanndan biriymiş gibi halkımıza yutturuldu Köy ve kasaba- larda partili kışıler ve özellikle partı başkanlan. bilımsel adı "by pass" olan. tüm ara kademeleri hiçe sayarak işlen- ni Ankara "dan çözme yoluna gırdıler. Devletin işleyen düzeneğindeki (meka- nizmasındaki) kilit noktalan da sırtını Ankara'ya dayatıp elde ederek hıyerar- şık devlet otorıtesinin önemli ölçüde sarsılmasına neden oldular. Demokra- sinm bır kurallar rejimi olduğu. en ge- çerli Ukesinin hcrkesin hak ve hukuku- na saygüı olunması gerçekleri halkımız- dan gizlendi. Atatürkdevrimlerine kar- şı bugün inamlmaz boyutlarda sürdürü- len düşmanlık. çıkarcılık, köşe dönücü- lük ve din sömürüsü ışte bu bılinçli y an- lış yönlendirmenin bir sonucu olarak bugünkü boyutlanna erişti. Istanbul Üniversitesi merkez binası ile Süleymanıye Camisi arasındakı sur- lar üzerindeki kocaman tarihsel taş bi- na (sonradan yıktınlmıştır) bizim yur- dumuzdu. Tek partili dönemde CHP'nın desteği ile öğrencı yurdu ol- masını sağlamasından kaynaklanmış olacak ki yurdun adına " Parti Yurdu" denırdi. Demokrat Parti'nin 14 Mayıs 1950 seçimini ezıci bir çoğunlukla kazandı- ğı gün bu yurdun arka tarafına bakan Süleymaniye Camisi "nin mınarelerin- den Arapça ezan okunduğunun canlı tanığıyım. Büyük bir coşku ile halkımı- zın destekleyerek ıktidar sahibı yaptığı Demokrat Parti, Atatürk devnmlenne ilk darbeyi, daha iktıdara geldiği gün vurmuş ve daha sonraki davranışlan (örneğin bazı tarikatlar ve dergâh men- suplanna karşı göstenlen hudutsuz hoş- göriisü) ile de bu tutum \e davranışını sürdürmüştür. Gerçı seçım kampanyalannda u Ye- ter, söz millctindir.. özgürlük.. hak.. hu- kuk.. ikrisadi kalkınma" gibi parlak sözler de edilmiş ve Küçük Amenka edebiyatlarıdöktürülmüştü. ama esas- ta sönmüş ve neredeyse yok olmuş gi- bi kendini gizlemiş kökten dincilik ve teokratikdüzen y anlüannın tüm saldır- gan tutumlan ıle ortaya çıkmalanna da neden olunmuşru. Zamanla bu kimse- ler. demokrasi şemsıyesi altında, dozu gıtgide artan birhırsla Atatürk'e, tsmet Paşa'ya ve tüm Ku\ayı Milliyecilere din düşmanlan diye saldırmaktan geri kalmamışlardır. Uvguladıklan ekonomikpolıtikanın zaman aşamasında ülkeyı ne hale getır- diği çok canlı örnekJen ile tek tek orta- ya çıkmaya başlamış ve bu beceriksiz- liklerini halkın gözünden uzak tutmak içın halkın kutsal ınançlannı sömürerek ve İsmet Paşa'yı din düşmanı olarak damgalayıp ılan ederek. ıktidarda kal- mayı amaç edınmış ve devamlı olarak halkın beynini yıkamışlardır. Halkımızın büyük bir ekseriyetınin seve seve verdiği oylarla iktidar olan Demokrat Parti. sıyasal rakıplerini din- siz olarak ilan edıp dinı bütünlük gös- terileriyle her seçimden başan ile çık- mış v e "din sömürüsü ile ıktidarda ka- labilmeilkesini" kendınden sonra gelen sıyasetçılere bir kalıt(miras) olarak bı- rakmıştır. Eğer bugün Türkiye, köktendinci bir sıyasal parti ve her fırsatta dıni bütün- lük gösterileri ile halkı kandırmaya uğ- raşan bir ortağının yönetımi altında bu- lunuy orsa. nedenı bu ortaklann harika- lar yaratan ekonomık. dış siyaset. bili- me yönelme politikalan ya da adıl dü- zen palav ralanndan (!) değil. tamamen din bezırgânlığından kaynaklanmıştır. Bıryılayakındırülkeyi yönetme savın- daki sıyasılenn sırf ıktidar hırslan ve kişisel çıkarlan için aralannda sürege- len bıktıncı ve iğrenç pazarlıklan. mu- halefetın. içinde bulunduğumuz iç ve dış tehlikelen göz önünde tutarak bir araya gelip bir şeyler yapamamalan. köktendıncilenn estırdiklen terör ha- vası ve tehditlen. yeraltı dünyasının akıttığı kanlar. devlet içinde örgütlen- miş çetelerin eylemleri. her gün artan cinayetler. saldınlarve sonra ıktidar sa- hıplerinın anlı şanlı yaşamlan (!) ve sonra toprağa verilen şehitler. sonra on- lar ıçm yapılan törenlerde başında siyah eşarbı ile içtenliğıne hıç kımsenin inan- madığı gözyaşı dökenler ve sonra Ge- nelkurmayÛan yapılan bıraçıklamada. hükümetin ordumuzdan yurt savunma- sı için acilen gereklı bırmaddı desteğe yanıt dahi vermemesi ve laçkalaşmış dış siyaset, şeriat istekleri. bilımden uzaklaşma. yalancılık. kişiliksızlik ve çıkarcılık Suudi Arabistan'da kutsal hac görev - lerini yerine getirirlerken çıplak göv de- leri v e Aczmendilere taş çıkaran kıvrak hareketlenyle dıni bütünlük göstensı yapan ve son günlerde kamuoyunu sar- san küfürvesinkafkelimeleri ile önem- li bir yeteneklennı daha ortaya koyan büyüklerimiz (!) gerçekten geçmişten kendilerine kalan din tüccarlığı kalıtı- nı çok iyi kullanıyorlar. Yüce Islam dinini her bakımdan sap- tıran bu eyyamcı kadronun belden aşa- ğı küfür edebiyatı ve kendilerine De- mokrat Parti'den kalıt kalan din sömü- rüsü ile siyasal çıkar sağlama uygula- malan arasındakı koşut (paralel) gidi- şin tanhsel gelişımını en iyi biçimde görebıleceğimız gerçek bir belgesel y a- pıt, Türk aydınlannın her zaman kalp- İennde yaşayan. büyük insan. kalpak- sız Kuvayı Millıyecı UğurMumcu'nun ölmez yapıtı "Söz Meclisten İçerT baş- lıklı kitabını dikkatle okumalannı öne- ririz. Bizi yöneten yetkilılenn her gün ve her konuşmalannda insanı çıldırtacak boyutlardaki yalanlan ve bu yalancıla- nn çevresinde toplanan en az onlar ka- dar yalancı ve eyyamcı olan destekle- yicileri. acaba de»let adamı olma sıfat- lannın halkımız nazannda yok olduğu- nu ne zaman göreceklerdir? Cahit Külebi Hep Okunacak MUSTAFA GAZALCI CHP PM Cyesi, N âzım Hikmet gibi Kurtuluş Sava- şı'nı şiınyle ölümsüzleştiren sev- da ozanı. günümüz Karacaoğ- lan'ı Cahit Kükbi'yi 20 Haziran 1997"de son yolculuğuna uğurla- dık "Bolki de haziran/ Bulacak naaşımı/ Belki de haziran" diyen büyük şairi. ger- çekten bır haziran günü yitırdik. Uzun süredir has- taydı. Sonunda kara haber geldi... Ne kadar bek- lerseniz bekleyin. sevdiğiniz bir insanın kaybı ılk anda sarsıyor: "'Karaydı ölüm haberi kara". Dilimizin ustası. seksenlık ulu çınar yok artık. Yeni şiirleriyle özgürlüğe. uzak köylere. bulut- lara, yağmura, rüzgâra. seviye, Edırne'den Arda- han'a ve ilk kez onun şiırlerinde tattığımız daha nice duyguya gıdemeyecek miyiz? Gideceğiz el- bet. O ölümsüz şıirler tek tek. topluca okunacak. Şarkıiarda söylenecek, oyunlarda izlenecek. Ölen- ler için "Gömüldü toprakiara. aşkoisun hatırlaya- caklara" dıyor. Onu yıllar eskitemeyecek, hep anjmsayacağız. Türkçe ölmeyeceğine göre Küle- bi de yaşayacak. Cahit Külebi'yi tanımadan şiirlerini tanıdım. Eğit-Der Gen. Bşk. sevdim Okulu bitirip Sıvas'ın bir köyüne öğret- men olarak giderken "KöyOğretmenleri" ve "Sı- vas Yollarında'" şiırleri dılımden hiç düşmedi: "Sıvas yollarında geceleri Katar katar kağnılar gider Tekerleri meşeden. Ağız dil vermeyen köylüler Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler." Köy öğretmenlenne seslenışı: "Yurdumuz uçsuz bucaksız, Gökte yıldız kadar kövümüz var. Ama uzak, ama harap. ama garipsi... Alın benim gönlümden de o kadar." Ders kitaplanna şiirleri alınırken değiştirildi- ğinden yakınmıştı. Örneğin "KöyOğretmenleri" şiirindeki dıze "ama güzel, ama şirin. ama garip- si..." olmuştu. Külebi"nin şiirlerini bugüne değin bırçok eleş- tirmen değerlendirdi. O kendisi "Beni en iyi Or- han \'eli anladı. şiirlerim hakkında en doğnı değer- lendirmeleri o yapü" derdi. Cahit Külebi. uzun süre Millı Eğitim Bakanlı- ğı'nda öğretmenlik ve müfettişlik yaptı. Kültur Bakanlığı'nda çalıştı. müsteşar yardımcılığında bulundu. Sonra kendı ısteğiyle emeklı oldu. TDK Genel Yazmanlığı'nı yaptı. 12 Eylül'den sonra Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP)kurucu üyesi oldu. Bir süre partinin üst yönetıminde ça- lıştı. Cok sevdiği Anadolu'yu dolaştı. SODEPte 1985te "Eğitim Raporu" hazırla- yan komisyonun başkanlığını yaptı. Eğitim rapo- ru, bugün bile güncelliğinı korumaktadır. Cahit Külebi'yle 20-21 Nisan 1996 "da Maımans ve Or- taca'ya gıttik ÖgTetmenlerin, sevdiklerinin çağ- nsını gen çeviremedıği için bu yorucu yolculuğu kabul etmıştı. Toplantılarda eğitim birliğinden, Atatürk ilkelennden ay nlmamızı, çeşitli adlar al- tında lıseler açılmasını eleştırdı. Hele Anadolu imam-hatıp lıseleri neden açılırdiye sordu. "Eği- timimiz çok pişmiş tavuk gibi nercsinden tutsanız efinizdekalıyor"dedı. Köy Enstitülerinı. HasanÂli ^'üee^i ve İsmail Hakkı Tonguçu övdü. Ortaca'da toplantı salonunda "Cahit Külebi bi- zimle" diye bir köşe düzenlemışler. Cok mutlu ol- du. Külebi de Nâzım Hıkmet'in avukatı için yaz- dığı. akrostiş sanatına güzel bir örnek olan şiırini ezbere okudu. Hiçbır yerde duymadığımız için not ettik: "İyi günlerimde çok eller u/anır eüerime Resmini suratımın baş köşeye asarlar Fakat demir kapılann her kapandığmda üzeri- me Ardında taş duvaıiann her kaldtğım zaman Ne arayan beni ne soran. Eh daha iyi be bunun böyle olduğu Minnetlerim \e borçluluğum yalnız sana kalsın İyi günlerimde beni unuttuğun büyük insan eli Nasılsın?" Onu her görmeye gittiğimde yeni bir şeyler öğ- rendim, ufkum açıldı. Geçen yıl lzmir "Yazıbaşı Ekin Şenliği r 'ne gittiğımızde gençler. Külebf nin hasta olduğunu duyunca aralannda imza toplayıp mektup yazdılar. Mektup. "Türkçe'yi, Atatürk'ü, yurdu sizin şiirlerinizle daha çok sevdik" diye baş- lıyordu. Külebı'ye götürdüğümde. "Benim için cumhurbaşkamndan aldığım ödülden daha değer- li. gençlerden aldığım bu ödül" dedi Cahit Külebi, Sami Karaören'le birlikte 2 Tem- muz Sıvas kıyımından kıl payı kurtulmuşru. Oy- sa o Sıvas'ı şiiriyle ölümsüzleştirmıştı. "Sıvas yollanndan geceleri Katar katar kağnılar gider." TARTIŞMA Tarihsel Görev Olmalı 2 9 haziran günlü Cumhuriyet'te Sayın Alev Coşkun'un "Seçilmiş değil, atanmış milletvekilleri" başlıklı yazısını okudum. Özellikle "Eğer yapılacak bir erken seçimde bugünkü olumsuz tabloyla yeniden karşılaşılmak istennıivorsa. konu tekrar tekrar düşünülmelidir. Yoksa, gerekli önlemler alınmadığı için ileride doğacak olumsuz durum karşısında kendileri tarih önünde sonımlu olacaklardır" görüş ve düşüncelerinjzi ayTien paylaşıyorum. Eğer ülkemizin insanlan, "sıkıştınlmış ve hızlandınlmış*" erken bir genel seçirne sürüklenirse tarih huzurunda yalnız Cumhurbaşkanımız değil. tüm aydınlanmız sorumlu olacaklardır. "Vereceğinıiz destek en geç bu yıl sonunda yapılması koşuluyla TBMM'dan çıkanlacak erken secim karanna bağir diyen Sayın Deniz Baykal'ın (Cumhuriyet 29İ)6.1997 )ıse sorumluluğu çok daha fazla ağır olabilir. Çünkü o CHP'nin genel başkanıdır. Yaşamakta olduğumuz günlerde CHP'nin yöneticileri. seçim hesabı değil. Efes Pilsen'den EFES ıPUseas Efes Pilsen Türkiye'nin aydınlık geleceğine dönük sağlıklı önerilerle topluma önderlik etmelidirler. Böylecebir hedef, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisi için tarihsel bir görev olmalıdır. Tersine bir yanılgı, ülkemizin yannlan için çok hüzün vericı talihsizlikler zincin etrafımızı sarabilir. Gün, yanlışlara düşmememiz için kamuoyuna yüksek sesle seslenme günüdür. Bu süreçte. cumhuriyet yönetimıne ve değerli köşe yazan düşünürlerine de önemli görev ler düşmektedir. Şaban Ali Yaşaroğlu PENCERE Yazık Yitirdiklerimize... 2 Temmuz 1993'te, 'Pir Sultan Abdal Şenlikleri' için Sıvas'a giden aydınlan, Sünni yobazlar Madımak Ote- li'nde diri diri yaktılar. Kaç yıl geçmiş?.. Zaman öyle hızlı akıyor ki insan şaşıp kalıyor. Aşa- ğıda okuyacağınız yazı, bu köşede 18 Haziran 1966 günü çıkmış, demek ki 31 yıl önce... Yazıyı birlikte okuyalım... • "Önce meselemizi korkusuz ve kuşkusuz ortaya koyalım: Türkiye'de Alevilik de vardır, Sünnilik de vardır. Var olan şeye yok demek, gerçeklere göz yummaktır. Nerede din varsa, orada mezhepler ol- muştur; Müslümanlık da mezheplere aynlmıştır, Hı- ristiyanlık da... Türkiye 'de yaşayanlann yüzde 99 'u Müslümandır. Müslümanlar, Hazreti Muhammet'/n ölümünden sonra mezheplere bölünmüşlerdir. Hazreti Ali'y/ tu- tanlar, sevenler Aleviliği benimsemişlerdir. Anado- lu'da Alevılerin 13 milyona ulaştığı söyleniyor. Yine Türkiye'de Hıristiyan vatandaşlarKatolik, Protestan, Ortodoks, vb dallara aynlmışlardır. Cumhuriyet Ana- yasası'nın vicdan özgürlüğü, bütün dinlere ve mez- heplere kanun karşısında eşitliksağlamtştır; Atatürk Cumhuriyeti'nın temel ilkesi budur. Ancak Türkiye'de bir Diyanet Işleri Başkanı çıkıp "Alevilik ölmüştür" diye konuşursa ne olur?.. Cumhuriyetin temel ilkelerini anlamamış olur. La- ik cumhuriyetin Hazinesi'nden aldığı maaş böyle ko- nuşması için kendisine verilmemiştir. Çünkü o ma- aşın içinde Alevi vatandaşlann alınteri ve vergileri de vardır. Başbakanın ve Içişlen Bakanının "Türkiye'de Alevilik Sünnilik yoktur" gibi lafları da anlamsızdır. Alevilik - Sünnilik meselesi, tarihin derinliklerinden kopup gelen ve Atatürt'ün eliyle çözümlenmiş bir davadır ki din sömürgeni politikacılar eliyle hortlatıl- mış, memleketın başına yeniden dert edılmiştir. Konuyu daha iyi kavrayabilmek için daha gehlere gitmeli, Islam tarihinin eski sayfalarına dönmeliyiz. Hazreti Muhammet'in ölümünden kısa bir süre sonra Islam'da Halıfelik üzerine itişmeler başladı. Halife, yalnız dıni başkan değildi, aynı zamanda dev- let başkanı ve kumandandı. Halifelik üzerine kavga- lar bir tür taht kavgalandır. Bu taht kavgalarının ya- rattığı aynlıklar, Isiamda mezhepleri meydana getir- miştir. İlk dört halifeden Hazreti Ali'yi tutanlar ve seven- ler, Alevi adıyla anılmışlardır. Aleviler, dinı başkan olarak Sünnilerin halifesini tanımazlar. Yavuz Suttan Selim 1517'de Mısır seferıni başanyla sonuçlandı- np Abbasi Sultanı el Mütevekkiî 'den halifeliği alın- ca, ortaya siyasi bır sorun çıkmış oluyordu. Osman- lı padişahlan, artık Sünni'lerin dini başkanı idiler. Te- okratık Osmanlı Imparatorluğu'nda devletin yapısı gereğı, Aleviler baskı altına girdiler. Türkler, ümmet düşüncesinden kurtulup millet ol- mak bilincıne Millı Kurtuluş Savaşı'nın ateşinde eriş- tiler. Gerek devlet yapısında gerek vatandaş kafasın- da Türk olmak kavramına öncelık vermek gerekiyor- du. 1924'te Atatürk, hilafetikaldırdı. Böylece devlet idaresi katında Sünnilerin imtıyazı kalkmış, Türk Müs- lümanlan arasında ayrım yok edilmiş oluyordu. Ana- yasaya laiklik Ukesinin konulması, devlet ve din işle- rinın birbirinden aynlması, vicdan özgürlüğünün de- ~ 'ğerkazanması, Anadolu Türklüğünü bırleştiria dav- Din sömürgenliği oıiadan kaldırıldıkça, inançlar, si- yasal iktidara giden yollarda sömûrülmekten kurtul- dukça, Anadolu'da mezhep anlaşmazlığı düşünüle- mez; bütün yurttaşlar cumhuriyet yönetıminde vic- dan özgürlüğü içinde yaşarlar." • Kim derdı ki bu tür yazıların yayımlanmasından yaklaşık 30 yıl sonra yobazlar, mezhep bağnazlığı yü- zünden aydınları dırı diri yakacaklar!.. 30 yıl, güzelim Anadolu'da sürekli irtica yatırımı ya- pıldı; nereye vardığımız meydanda!.. Yazık yitırdiğımiz yıllara, yitırdiğimız canlara, yitir- diğimiz çağa... ILAN BAKIRKÖY 1. SULH HUKUK MAHKEMESİ'INDEN DosyaNo. 1992-283 Mahkememizce verilen 10.5.1993 tarih, 1992'283 esas. 1993/386 sayılı karar ile hükümlü Nun Osman Kaçar'a Nesibe Kaçar (Cıngöz) vası tayin edilmiş ol- makla, işbu vası karanna itirazı olanların kanuni sü- resinde itıraz edebilecekleri. itıraz vakı olmadığı tak- dirde hükmün aynen kesınleşeceğı tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basur 28118 EFES • Ptlsea Isen TUNCELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1993,219 Karar No: 1997 86 Davacı: SSK Genel Müdürlüğü - Ankara Davalı: 1) Köy Hizmetlen Genel Müdürlü- ğü - Ankara. 2) Ali Güneş (adresı meçhul). Dava: Rücuan tazmınat Dava tarihı: 17.11.1993 Karar Tanhi: 15.5.1997 Davacı SSK Genel Müdürlüğü tarafindan. davalılar Köy Hizmetlen ve Ali Güneş aleyhıne mahkememıze ıkame edılen rücuan tazmınat da- vasının yapılan açık yargılaması sonunda; Mahkememizın 15.5.1997 tarih. 1993219 esas. 1997 86 karar sayılı ilamı ıle davacı taraf. davalı Ali Güneş hakkındakı davayı takıpten vazgeçtığınden. bu davalı hakkında. davanın HUMK'nun 409. maddesı uyannca açılmamış sayılmasına. Davacının davasmın kabulü ile taleple bağlı kalınarak ve fazlaya ılişkın talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla 257.716.007 TL kurum rücu alacağın gelırlenn onay tarihin- den ve masraflannda ödeme tanhinden ıtıbaren ışleyecek yasal faızi ile birlikte davalı Köy Hizmetlen Genel Müdürlügü'nden tahsilı ıle davacı kuruma verilmesıne karar ve- rilmiş olup. Bütün aramalara rağmen adresi tespit edılemeyen davalı Ali Güneş'e mahkememizce verilen 15.5.1997 tanh, 1993 219 esas. 1997 86 karar sayılı karannın ilanen teblığme ka- rar verilmış olup, mahkememiz karan. teblıgat yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olu- nur. 1larun yayımlandığı tarihten ıtibaren 8 gün ıçerisınde temyız edilmediği takdirde ka- rann kesinleşmış sayılacağı hususu da ilanen tebliğ olunur. Basın: 28198 BÎRA EFES Püseıt EFKS BIKA SOĞUK.İÇİNİÎ BU YIL ailece Foça'da tatilYAPACAKSINIZ... Çünkü Foça cennet gibi.çünkü kıralama fiyattarı uygun. Çünkü yalnızca bir ev degil, Clup Mavi Foça Devre-Tatil Köyü hızmetinizde olacak Çocuk Klübû.Yat gezileri.çeşıtlı günlük turlar, anımasyonlar vb . Günlük, hattalık, aylık, sezonluk fiyatlarımızı bir telefonla, öğrenebılırsınız HEMEN ARAYIN TATİLİNİZİ ŞİMDİDEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle