25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4TEMMUZ1997CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Bürokrasinin çarkına toslayan bağımlılann ironik ve nafile öyküsü: 'Gridlock'd' Hayatdediğin, bir yamahbohçachr...Dipsiz uyuşturucu batağından, de- belene debelene kendilerini çekip kur- tarmak ısteyenlerin önüne, düzen ve bürokrasi tarafından çekilen setlere ilişkin. ironi ve gırgırla kanşık hatın sayılır bır fılm seyrettım. ağır. sıcak, yapış yapış havanın insanı hem soluk- suz bıraktığı, hem de uyuşturup bez- dirdiği geçen gün: 'Gridlock'd'. Ül- kemizde herhalde artık herkesin Ingi- lizceye tam vakıf olduğunu varsayan Pinema"cılann Türkçe bir isim takma zahmetine katlanmadıkları 'Grid- lock'd', genelde sıra ışı filmlerde, pi- yasa romanlannda şimdiye dek hep tu kaka edilerek gözümüze sokulmuş. tehlikeli, dengesiz ve öcü gibi tasvir edilmiş bağımlılara, gerçekçi. hatta oldukça ınsancıl yaklaşıyor. Zaten kapkara, kasvetli bir ibret tab- losu yapmak degil. oyuncu. yönetmen vesenaryoyazan (hemdezenci) V'on- dieCurtis Hall'un derdi. Çok sıkı si- nemaseverlerin. bu filmde küçük bir rolde görünen. Bagımsız Sinema'nın yüzakı yönetmenlerinden John Say- les'in 'Passion Fish'indeki uçuk gita- rist olarak ya da 'Uzakdoğu'dan gelen action katan" John VYoo'nun 'Kınk Ok'undaki rolünden belki anımsaya- caklan zenci oyuncu Vondıe Curtıs Hall'un senaryosunu yazıp ilk kez yö- netmenliğe soyundugu 'Gridlock'd', Spoon ve Stretch adındaki iki kafada- nn öyküsü. Spoon (Tupac Shakur). bas gitar ça- lan. sessiz \e derinden takılan. kendiy- le banşık gibi görünen, sakin bir Af- ro-Amerikalı junkie (yani igneci). Be- yaz arkadaşı Stretch (Tim Roth) ise, daha yaşlı. sinsi, çenesı bir açıldı mı kapanmayan, ufak tefek ama her an parlamava hazır, Kafkas tiplı, klavye- ci bir başka 'damardan takılan' va- SUNGU ÇAPAN Gridlockd1 Yönetmen, senaryo: Vondie Curtis Hall / Kamera: Bill Pope / Müzik: Stevvart Copeland / Oyuncular: Tim Roth, Tupac Shakur, Thandie Nevvton, Charies Fleischer, Hovvard Hesseman, James Prickens, Vondie Curtis Hall, John Sayfes, Tom Tovvles /1997 ABD (Pinema) tandaş. Beyaz bağlantı'nın dışında müzık de bu iki bıçkın ve haşan arka- daşı birbirıne bağlıyor 24 saat. Rap ya da Hiphop tarzı müzik yapan 3 kışilik bir grubun. bu iki dostun dışındaki üçüncü elemanıysa. Spoon'la yatıp kalkan. vokalde hankalar yaratan ve her an. her çeşıt uyuşrurucuya hazır ve nazır. zarif, çekıcı bir zencı dilberi olan Cookie (Thandie Newton). Fil- mın hemen başında mutluluk çubuğu taktırmak istediğini veciz bir diyalog- la ifade eden Stretch'inki kalkmıyor. Cookie, Spoon'la oynaşırken onu da aralanna katmak istiyorsa da. bu pek olası degil, çünkü sertleşmiyor Stretch'inki. Anlaşılan seksi. seviş- meyi. yiyişmeyi, orgazma ulaşmayı filan gündeminden çekip çıkanp at- mış igneci Stretch, dolayısıyla cinsel- ligi hiç sorun etmiyor. Bu üçlü, tüm üzüntüsü. sevgisi, öfkesi. heyecanı, acısı ve coşkusııyla hayatı. eroin ya da kokain olsun fark etmez, damardan ve burundan çekilemyle uyuşturucu- ları ve kafa-gönül birliğiyle yaptıkla- n müzigi hep paylaşıyor. Öykünün yılbaşı kutlamalarına denk gelen başlangıcında tanık oldu- gumuz gibi, güzel Cookie'nin aşırı Tamam o zamaıı, sen öliimü hak ettiıı!Bir Kaliforniyalıyla bir Arkansaslı. bır köprüden suya ışemektedirler. Kaliforniyalı. "Üffsu ne kadar soğukmuş* deyince Arkansaslı gen durur mu? O da, *Va\ be amma da derinmiş" der! Yanında çalıştığı tamircıden duydugu bu Amerikan fıkrasını. ona evini açmış ve gece vakti üşenmeksizın kurabıye pışirmiş olan küçük arkadaşının annesine anlatır Tttçık Sırtı'nın kahramanı.gflneyli zekâ özürlü Karl (Billy Bob Thornton). İlk kez bu yılın Oscar ödüllerinde. en iyı aktör ve uyarlama senaryo dallannda aday oluşuyla adı ön plana geçen Arkansaslı, aktör. senarist. yönetmen Billy Bob Thornton'un, Arİcansas Valiligrnden Beyaz Saray'a atlamiş ABD Başkanı Clinton'ın da özel ılgısini çekmiş filmi 'SBng Blade-Bıçak Sırn", 'Fareter ve İnsanlar'ın Lenny'siyle Forrest Gump kanşımı, aklı pek gelişmemiş, güneyli kasaba çocuğu, bır garip ademin. Karl Childers'ın öykiisünü önümüze sürüyor. Karl, zaman zaman donuklaşan sabıt bakışlan. ellerini ovuşturup durması, süreldi dişlerini sıkıp gıcırdatırcasına hınltılı mınltılı. ıkınıp sıkınarak konuşması. ayaklannın içe bastıgı ağır aksak yürüyüşü. kafasını gömdüğü orantısız bedenı, belirgin tıkleri, sınırlı kelıme haznesi ve 'tamam o zaman' gibi. sık sık kullandıgı gözde deyişleriyle. her an derin düşüncelere dalmış bir filozof gibi takılan. çocuk masumiyetini yitirmemiş ama görür görmez özürlü ya da sakat ızlenımi veren bır ger(i)zek(âh). Filmın başında. Bıcak sırtı Yönetmen, Senaryo: Billy Bob Thornton / Kamera: Barry Markovitz / Müzik: Daniel Lanois / Oyuncular: Billy Bob Thornton, John Ritter, Dwight Yoakham, J. - T. Walsh, Nathalie Canerday, Lucas Black, James Hampton / 1996 ABD (Film Pop, WB) tedavi gördügü akıl hastanesi ve bakımevine röportaj amacıyla gelen gazeteci adayı bir öğrencı genç kıza, ışıklan söndürülmüş bır odada hayatını anlatırken buldugumuz Karl. 10-12 yaşlannda bir çocukken, hızarcı babasının patronunun zorba ve züppe oğluyla annesıni se\ işirken yakalamış. Ve koyu bir dindar eğitimden geçip Tann'nın bir cezası olduğu hep başına kakılarak büyütülmüş kafası kanşık çocuk Karl, ikisini de öldürmüş bıçakla. Bu çıfte cinayet nedeniyle akıl hastanesine tıkılıp içeride çat pat okumayı yazmayı sökerek. her satınnı anlayamasa da İncil'ı 4 yılda sonuna kadar okuyan Karl. 25 yıllık bir tedavi- cezadan sonra serbest bırakılıp dışan çıkıyor. 40"ına merdiven dayamış, durgun zekâlı bir yetişkin olarak. fiimin tanıtma vazılan geçerken. Bir kulübede yere bakarak büyümüş. çim biçme makinesiyle oynamış. yaşıtı çocuklann zalim da\ranışlanna maruz kalmış. 3-5 kitabından başka eşyası bulunmayan Karl, tezgâhtar Jim Jarmusch'dan kızarmış patates alıp yiyerek. yersız yurtsuz deli dana gibi dolandığı özgür hayata uyum saglayamıyor önceleri. Hatta akıl hastanesine dönmek ıstiyorsa da. onu kollayan, iyi yürekli bır hastane görevlisi sayesinde. yöredeki küçük bir güney kasabasında iş ve bannak buluyor tamirci olarak. Onu önyargısız \e korkusuzca benımseyen. babası parasızlıktan intihar etmış bir çocukla (Lucas Black) dost oluyor. Çocuğun, eşcinsel dükkân sahibiyle (John Ritter) bırlikte markette çalışan annesı (Nathalie Canerday). ona evinde kalacak bir köşe gösterince bir ailenın sıcak atmosferinı de solumaya başlıvor Karl. Tek çıbanbaşı, yılan dıllı. kaba, aksi. bencil ve sarhoş bir gitarist olan kadının dostudur (D»ight Yoakhamı Küçük kardeşinin bebek yaştaki ölümünün de vebalini taşıyan babasını (Robert Duvall) yıllar sonra zıyaret edıp yine reddedilen Karl. yeni ailesinin koruyucu melekligıne soyunarak çim bıçme makinesinin bıçagını bilemeve koyulacaktır artık. çünkü göre\ ı yıne onu çağırmaktadır fınalde... Her nasılsa en iyı uyarlama senaryo Oscan'nı kazanan "Bıçak Sntı'nın senarvosu ver yer inandıncılıktan uzaklaşıyor. Tutucu. yoksul güney taşrasında geçen film, gerzekle eşcınselın dayanışması. çocukla yetişkinin dostlugu ve "Bütiin kötülükler büyükleri bulmaİL çocuklann başına bir şe> gelmemeli' gibi beylık klışelerden ve Incıl temalanndan öteye gıdemıyor. A.ğır, tek düze bır çızgide seyreden "Bıçak Sırtı' yer yer iigiyle ızlenen bölümlere sahip. müzık \e şarkılar da hoş ama bite\i\e 'tamam o zaman' diyen zekâ özürlü Karl'ın. keçileri kaçırmış bir Kirli Harry ya da Charies Bronson havasında, kötülerin cezasını vermesinin öne çıktığı Oscar'lı senaryosunun pek ikna edıci olmadığı da açık seçik ortada. Gıtarıstın. tıpkı yıllar önce ailesinin kendisine yaptığı gibi. dar görüşlerivle çocukla annesınin yaşamını cehenneme (Hades'e) çevirdiğıni fark edip sonunda gereğini yapan, akıllı, vnançlı deli Karl rolündeki Billy Bob Thomton'un kompozisyonu göz dolduruyor. Amerikan sinemasının nıcedır özürlü. sakat. akıl hastası, spastik karakterlere duvduğu merakın son ürünü Karl Childers'i de Yağmur Adam'lann, Forrest Gump'lann kervanına katan 'Bıcak Sırtı', bağimsızlann arasmdan çıkıp Hollyvvood'a kendinı kabul ettiren. oyuncu, senaryo yazan ve yönetmen Billy Bob Thomton'u tanımak adına izlenebılir. Ancak biçiminde degilse de, filmın özünde bir çarpıklık olduğu kesin. dozdan komaya girmesine kadar. Karga tulumba ederek paket gibi ta- şıdıklan komaya girmiş kızı, panik içinde bir hastaneye yetiştirmeye ça- balarken. içinde bulunduklan 'beyaz' tehlike kafalarına dank ediyor ve 'ar- tık tadı kalmadı. bırakacağım bu nıe- reti' dıyerek uyuşturucu belasından kurtulmaya karar veriyor iki kahrama- nımız. Ne var ki bu meretten kurtulabilip temizlenmek. sonuna dek hesaplaş- mak ve yaşama sıkı sıkıya bağlanma- yı seçmek. ilk elde kolay. mantıklı ve aklın gereğidir ama uygulama aşama- sında, yerleşik düzenın ya da sıstemin her yanına sınmiş bürokrasi hazretle- ri aşılmaz bir engel gibi dikılecektir önlerine. Eroine eşdeğer bürokrasi eleştirisi getiriyor Bır camın ya da masanın arkasına o- tur(tul)muş ve yetkili kılınmış. genel- de kraldan çok kralcı davranışlarla, kuralları filan başa kakarak işleri sü- reklı yokuşa sürmekten adeta sadist- çe bırzev k alan. alabıldığıne gıcık, si- nır bırtakım 'bürokrasinin küçük ya- pı taşı' memur y a da memurelerle her- halde hayatta herkesin başı. bir ya da birkaç kez derde gırmıştır kuşkusuz. Tıpkı iki keş kafadanmızı çileden çı- karan bu filmdeki. hastane-acil yar- dım. danışma görevlisi memureyada öteki memurlar gibi. Temızlenme"nın ilk şartı olan sağ- lık kartı edınrne. yığınla kâgıt ve za- man tüketimi gerektiren bezdirici iş- lemler sırasında. fırsartan istifade iki- liyi aldatan. sonradan mecburen zula- sını patlattıkları, adi bir uyuşturucu satıcısının öldürülmesine istemeksi- zin karışan. işlemedıklerı — — — bu cinayet yüzünden po- lis tarafından takıp edilir- ken patlattıkları zulanın hesabını soran. Vondie Curtis Hall'ın başını çek- tiği küçük birgrupgangs- terce de izlenip tehdit edı- len ve bütün olumsuz ko- şullara karşın bürokrasi- ye karşı açtıkları savaşı kaybetmeye hıç de nıyet- li olmayan iki bezgin be- kir kafadanmız. komadan çıkıp yatırıldığı hastane- den kaçarak aralanna dö- nen Cookie'yle bırlikte. yeni yıla temız bır şekil- de gıreceklerı, yeni (ve masalımsı) bir başlangıç yapacaklardır finalde... Lafı, neredeyse eroine eşdeğer bir bürokrasi eleştirisıne getirerek bağ- layan, baştan sona tıkırın- da ve matrak bir tempoda seyreden bu Rap'lı Blu- es'luvekeyifli. sıcak. iro- nık filmde düzen. uyuş- turucu bagımlısı Spoon ve Stretch'e destek ver- mek yerine köstek olma- yı. hatta onları bezdirip sistemden iyice kopart- mak içın gereken her tür,- lü zorluğu yaratmayı be- cerirken kahramanlanmı- zın inat ve sabn da her türlü takdınn üstünde seyrediyor... 'Aklımızla veyüreğimide bakmayı öğrenmeliyiz' Kültür Servisi - Daha dört yaşındayken çevirdigi bir reklam filmiyle kameralar- latanışan Foster.'TaksiŞoförü' filminde- ki unutulmaz çocuk-fahişe rolüyle be- yazperdede kendini kanıtladı. 'Sanık' ve 'Kuzulann Sessizliği' filmleriyle, en ıyi kadın oyuncu dalında iki kez Oscar ödü- lü aldı. Kariyerine iki de sinema yönet- menliği deneyimı ekleyen Foster, son olarak kendı prodüksyon şirketini kurdu. Yönetmen Bob Zemeckis'e göre ilk gençlik yıllanndan beri Katharine Hep- burn'e en yakın isım Foster. 'AVTH güzel- iik, erdem, zekâ ve gücü toplamış üzerin- de~" diyor Zemeckis. "hem de dişîliğin- den asla ödün vermeden." CarlSagan'ın aynı adlı romanından si- nemaya uyarlanan ve yönetmenliğini Bob Zemeckis'in yaptığı Contactfilrran- de Jodie Foster, NASA için çalışan v e di- ğer gezegenlerden gelmesi olası sınyal- leri araştıran astronom Ellie Arro\vay'i canlandınyor. "Contact, uzavblaria ilğili bir başka film değü" diyor Zemeckis ve ekliyor. "'Bu bizimle ilgili bir film; varo- luşumuzu tehdit eden herhangi bir du- rumda neler yapabileceğimizle UgUi!" Italyan La Stampa gazetesinde, Jodie Foster ile New York'ta yeni filmiyle ilgi- li yapılan bir söyleşi yer aldı. - Diğer gezegenlerde havat olduğuna inamyor musunuz? Bu koca galaksideki iki yüz mılyon yıldız arasında yalnız olduğumuza ınan- mak. kendi varlığımıza gereğinden faz- la değer vermek olurdu sanınm; neye benzediklerini ve nasıl yaşadıklannı ha- yal etmek çok güç olsa da. -YapılanaraşörmalaragöreAmerika- hlann yüzde kırkı uzavda başka yaşam- lann da var olduğuna inanıvor. Insanoğlu hep kendisınden daha bü- yük bir şeylerin varlığına inanmak ve ev- renin sonsuzluğundaki yerini bilmek is- tedı zaten; biraz ihtiyaçtan, biraz da mis- tisizmi se% diğinden olsa gerek. -Gerçekten bir uzavtvia karşılaşsaydı- nız, ona ne sorardmız? Filmde canlandırdığım bilim adamı- nın sorduğu sorunun aynısını sorardım. Ona derdim lcı: 'Hayatta kalabilmek ve bir gün kendı kendimizi yok etme nok- tasına gelmemek için ne yapmamız ge- rekiyor?" - Film. kısa bir süre önce ölen ünlü ast- ronom Carl Sagan'ın avnı adjı romanın- dan sinemaya uyarlanmış. Ölümünden önce Sagan'la film üzerine çahşma firsa- tınız oldu mu? Evet. şanslıydım ve onunla günlerce sohbet etme fırsatım oldu. Bilımı. ınan- cı, aşkı. insanlığı ve uzay ıçensindekı ve- rimizı konuştuk. Carl zaten milyonlarca insana bilimin ve astronominın kapılan- nı açan özel bir dil biliyordu. - Sizin çok farklı bir imajınız olsa da. genelde Hollyvvood'daki kadın o\ uncular birer cinsel objeve dönüştüriilüyorlar. Evet. Bundan kurtulmak için de aklı- mız ve yüreğimizle bakmayı öğrenmeli- yiz. Fümlerimde de insanlara anlatmaya çalıştığım şey bu. - Geçen viDarda kadın oyunculara ba- sit ve düzeysiz roOer \erildiği gerekçeshie fîlm stüdyolanna sert eleştirilerde bulun- dunuz. Sizce son zamanlarda stüdvolann tutumunda bir farkulaşma var mı ? Evet, artık erkek rollen de çok körii. Hollyvvood bir kriz dönemı yaşı>or. Ye- ni filmlerin anlatacak bır öyküleri yok; ortak paydalan ise yapıtı 'star' boyutuna indirgemek. Ama inaruyorum ki çok kı- sa bir süre içinde, müzik dünyasının va- şadığı değişıme Hollywood da ortak ola- cak. Bundan on yıl önce hıç kimse kadın- lann bir gün rock müzık yapacaklanna inanmıyordu. Jodie Foster son filmi 'Contact'm galasında Matthew McConaughev ile biriikte. (REUTER) BURDUR SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1996/487 Saim Özekici vekilleri tarafından davalı Fatma Kersu mirasçılan Mehmet Çokyılmaz, Fazilet Örs, Muammer Küçükartık, Lütfi Küçükartık, Mustafa Küçükartık, Ah- met Küçükartık aleyhlerine açılan paydaşlığın giderilmesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Burdur Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 1996 487 esas 1997'368 karar sayılı 21.5.1997 tarihli karan ile, davakonusu Burdur merkez Çeşmedamı Mahallesi Akkanıt Soka- ğı'nda kain tapunun cilt 1, sahife 13, pafta 30, ada 471. parsej 12 numarasında kayıtlı 96.20 m2 miktanndaki kerpiç ev olarak tapuda kayıtlı bulunan. ancak şu anda ker- piç ev yıkılmış olup arsa vasfında bulunan, taraflardan Saim Özekici'nin 37/40 oranında, davalılann murisi Fatma'nın 3/40 oranında hissedar olarak maliki bulunduklan taşınmazın açık arttırma ile satışına karar verilmiş olduğu: davalılar Mehmet Çokyılmaz, Fazilet Örs, Muammer Küçükartık, Lütfi Küçükartık, Mustafa Küçükartık. Ah- met Küçükartık'a karar tebliği yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 26981 Sivri ve gırgır Yönetmen Vondie Cur- tis Hall'un. zaman zaman perdede bembeyaz patla- yıp fotoğrafın arabından normal görüntüye dönü- şen flash- back'lere baş- vuran. geriye dönüşlü. gülmeceye açık. duygulu ve 'cool' anlatımı. bir ilk film'den pek umulmaya- cak denli sağlam, mizahi ve oturaklı. Tarantino'vari esprili durum ve diyaloglarla örülü, hoş şarkı ve müzik- lerle bezeli 'Grid- lock'd'da. Stretch'in peş- lerindekı gangsterlerden kaçarken sığındıklan iki polisle ayaküstü yaptığı geyik muhabbeti ve tuva- lette basıldıklan. zula be- yaz'lan helaya ve her ta- rafa döküp saçtıklan bö- lüm ya da köpeğine Ni- xon adını koymuş, fıttır- ma raddelerine gelmiş, kör Vietnam gazisınin or- talığı darmadağın ettiği kalabalık sekans gibi, gerçekten keyifli sahne- ler gırla gidiyor. Özetle. karmakanşık New * York trafiğinden kaynaklanan ve bir olayın kilitlenmesi anlamına ge- len 'Gridlock'd' filmden filme gitgide ustalaşan, benzersiz aktör Tim Roth'la. ummadığım ka- dar esnek. yumuşak bir oyuncu çıkan, geçen yıl bir cinayete kurban git- miş, Rap'çi Tupac Shakur için bile seyredeğer bizce. Sivri, keskin, hoş ve gırgır bir eğlencelikniye- tine ilaç gibi gelen bir se- vırlik "Gridlock'd". KEDİ GOZU VECDI SAYAR Politika, Etik ve Estetik Bugün yalnızca Fransa'nın değil, dünyanın en güzel, en fotojenik kentlerinden birinde, Aries'da çok önemli bir sanat etkinliği başlıyor: "Uluslam- rası Fotoğraf Sanatı Buluşması". Fotoğraf sanatı- nın en önemli ustalarını bir araya getiren buluşma- nın bu yılki teması "Etik, Estetik ve Politika" ola- rak belirlenmiş. Bu temayı görür de meraklanmaz mı kedi. Me- raklanır elbet. Bir yandan da Fransızcası Türkçe- sinden de uyumlu şu üç sözcüğün (ethique, est- hetique, politique) yarattığı çağnşımlar kafasını kur- calamaya başlar. Ülkesinde politika ile uğraşanların etik ve este- tik kavramları ile ilgisinin ne kadar sınırlı olduğunu öğretmiştir ona geçen yıllar. Politika ile etiğin, po- litika ile estetiğin uzlaşmaz kavramlar olarak kar- şısına çıktığını görmüştür. Ve hep düşünmüş- tür:"8ıv biryazgı mı? Neden benim ülkemde ilke- li politikacılann sayısı bu kadar az? Neden, politı- kacıların büyük çoğunluğu kültür ve sanattan na- sibıni almamış?" Şu son günlerde, karanlık bulutlann ardından u- mut ışıkları görünür gibi oldu ya, kedilerde bir he- yecen, bir umut., sormayın... En kötü yanımız mı, en iyi yanımız mı bilemem ama, naif bir yanımız ol- duğu kesin... Bu iyımserlığimiz pek de nedensız değil. Bülent Ecevit, ismail Cem gibi iki kültür adammın Baş- bakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, Istemihan Talay gibi ilkeli ve dinamik bir politikacının Kültür Bakanı olduğu bir hükümetten umutlu olmak için pek çok neden var. Yalnızca onlar mı? Hükümetin diğer üyeleri de dürüst kişilikleri ile tanınmış poli- tikacılar. Demek ki, politikanın etik'le barışması için uygun bir ortam. Peki, ya politika - estetik ilişkisi için de aynı de- recede umutlu olabilir miyiz? Sanınm, nicedir gör- meye alıştığımız kabalıktan sıyrılabilir politika. Da- ha ince, insana daha saygılı biryönetim anlayışı ile karşılaşabiliriz. Ama, yeterli mi bu? Kediler, nice- dir yanıtlayamadıklan bazı soruları sormanın tam sırasıdır diye düşünüyoriar. İlk akıllanna gelen, hükümetin kültür-sanat ala- nına ilişkin bir politikası, bir gündemi olup olmadı- ğı sorusu. Kuşkusuz, Refah kadrolarının yarattığı tahribatla uğraşmak zorunda kalacak yeni Kültür Bakanı. Ama, bununla yetinmeyecek herhalde. Öyle ise ne yapmayı düşünüyor? Sağın, şimdiden başlayan tehditleri karşısında "idare-ı maslahaf'a mı yönelecek, yoksa ülkenin artık beklemeye tahammülü olmayan kültür so- runları için çözüm üretmeye mi çalışacak? Kültür Bakanlığı kültür ve sanatla ilişkisi "kendin- den menkur bürokratların yeni "koltuk kavgala- n "na mı sahne olacak, yoksa yepyeni, devrimci bir kültür politikası doğrultusunda bir kültür seferber- liğine mi girişecek? irticanın kaynaklarının kurutulması için yasakla- malardan mı medet umulacak, yoksa toplumu sa- natla zenginleştirmek, ınsanımızı dünya kültüıieri ile buluşturmak doğrultusunda ilkeli bir program mı uygulanacak? Kültür ve sanat alanı. politikacılann ve kendi ik- tidarlarından başka kaygıları olmayan bazı me- murların keyfi kararları ile mi yönetilecek, yoksa yıl- lardır sanatçıların özjemini duyduğu "Sanat Kuru- mu'Yıun oluşumu, sanat- kurumlarının özerkleşti- rilmesi ilkesi mi hayata geçirilecek? Sanat alanına ayrılan destekler, sıyasi çıkarlar adına kavun-karpuz festivalleri düzenleyen yerel yönetımlere mi yönlendirilecek, yoksa ciddi etkin- likler düzenleyen ülkenin belli başlı sivil toplum ör- gütlerı ile ışbirliği yapılarak, kültür-sanat alanında sivil toplumun varlığının güçlendirilmesi mi hedef- lenecek? Dış tanıtıma ayrılan ödenekler, genellikle ters te- pen siyasal propaganda broşürlerıne, estetik dü- zeyı içler acısı "resmi" etkinliklere mi ayrılacak, yoksa Türkiye'nin dış ıtıbarını yükseltmenin en et- kili yolunun, dost-ahbap, partili-partisız kayırması yapmadan gerçekleştirilecek sanatsal etkinlikler- den geçtiği düşüncesi mi egemen olacak? Geride bıraktığımız karanlık günlere geri dönül- mesıni istemiyorsak, iktidann göz kamaştıran pı- nltısını koltuğun "dayanılmaz cazibesinı", "yalak- lann ve salaklann" yıkama-yağlamalarını aşabil- mek ve gelecek kuşaklara ışık tutacak kalıcı izler bırakabilmek gerek. Bunlan söylemeye neden gerek duydum? Insan belleğinin, kedılerin belleği kadar uzun ömüriü ol- duğuna pek inanmıyorum da ondan. • • • Geçen akşam NTV'de eski bir dost çıktı karşı- ma. Türk yazınının büyük ustası Fakir Baykurt. "Ülkemde köylere elektrik gelmiş, köylülerin göz- leri aydınlanmış. Ama, gözlerin ardındaki karanlık olduğu gibi duruyor" diyordu Baykurt. Gerçekten de yapılması gereken o kadar çok şey var ki... Bunların başında da politikanın etikle ve estetikle banşması geliyor. "Gözlerin ardındaki karanlığın aydınlatılması" için... New Amsterdam Sbıgers Türkiye'de • Kültür Servisi - Dünyanın sayılı korolan arasında göstenlen Ne\v Amsterdam Singers. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Jürkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme VakfVnın (TÜRKÇAĞ) kültürel projelerine destek kapsamında konser vermek üzere Türkiye'ye geliyor. Glaxo Wellcome ilaç firmasının sponsorluğunu yaptığı konser, 6 temmuz pazar günü saat 20.00'de Maçka tTÜ Maden Fakültesi G Amfisı'nde. 7 temmuz pazartesi günü ise tzmir'de gerçekleştirilecek.Clara Longstreth'in müzik direktörlüğü ve başkanlığında 1968 yılında Nevv York'ta kurulan ve bu kentin eski adını taşıyan New Amsterdam Singers korosunun 32 üyesi bulunuyor. Biletlerin 2 milyon TLden satışa sunulduğu konserin biletlenni temin etmek ısteyenler (0212) 252 44 33 numaralı telefona başvurabilirler. 25. ULUSLARARASIİSTANBUL MUZİK FESTİVAÜ BUGUN • Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da saat 21.30'da Ravi Shankar, Aj'a İrini Müzesi'nde saat 19.00 da Maxim Vengerov (keman). Mikhail Mouratch (piyano) yer alıyor. YARIN • Aya trini Müzesi'nde saat 19.00'da La Scala Flar- monı Orkestrası izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle