02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Ze~EMMlZ 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Çimento fabrikalarının satışı sonunda geride işsizler ordusu kaldı, bölge besicileri can çekişiyor Ozefleştirme Doğu'yu vurduHACER GEMÎCt ÖZDEN ADANA-l 986 yılinda özelleştirme sürecine adım atan Türkiye aradan geçen süre içınde özelleştirmeden 109.8 tnlyongelir, 108trilvondakul- lanım yaparak 'sıflra sıfir elde var s- fir' hesabının örneğini de vermış ol- du. Yani bugüne kadar yapılan özel- leştirmelerden geriye kalan net gelir 1.8 trilyon lıra gibi komik bir rakam oldu. Hazine'nin haftada bır açtığı ihalelerde en az 50-60 trilyon borçlan- dığı düşünülürse, özelleştirmenin ge- lir getırme amacının çok uzağında ol- duğu görülüyor. Sermayenin tabana yayılması ve te- sislerin kârlı olarak işletilmesıne iliş- kin savıınmaya ise en güzel yanıt Do- ğu \e Güneydoğu'dakı özelleştırme- lerden geliyor. Kurtalan dışında tüm çimento fabrikalannı elinden çıkaran devlet, bir yandan 'kartel' savlan ıle boğuşurken bir yandan da çimento fabnkalannın yeni patronlannın kapı önüne koyduğu işçilerin de eklendiği işsizler ordusu ile uğraşıyor. Yanlış özelleştirmelere en güzel ömekJerden biri Elazığ'da yaşanıyor. Et. süt ve yem tesıslerinin satışı ile darbe alan besiciler. Elazığ Et"ın yeni patronu kendilerinden kesimlik et almayıp ka- pasiteyi yiizde 10'lara kadar düşürün- ce. çareyi çevre illere gıtmekte bulu- yorlar. Elazığ Ticaret Odası yetkilile- ri, et tesisleri ıle birlikte siitü de alan şirketin süte 50 bin lıra yerine 20 bin lira gıbi bir değer bictiğini belırterek "Paraya ihtiyacı olanlar. mecburen gi- dip veriyoriâr. Ancak hcr iki işletme- yi alan bu kişilerin amacının üretim vapmak değiL arazi \e lojmanlaroldu- ğu zaten biliniyordu. Arazileri ya>aş yavaş elden çıkarırken düşük kapasi- te ile üretim yaparak. çalışıyor imajı- nı veriyorlar. Ancak bu iki tesisin de ili- mize yaran arük yok" dıyorlar. Elazığ'da 1000'eyakınağılınkapa- sıtesınin >üzde 25'lere inmesine ne- den olan bu gelışmenm bir benzeri de Van"da yaşanıyor. Van Ticaret ve Sa- nayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yekta Haydaroğtu Van Çımento'nun satışuıın ardından işçilerin kapıya ko- nulduğunu belırterek Uzanlar'ın haf- talık olarak zam uy gulamaya başladı- ğını kaydediyor. Haydaroğlu. tran'dan çimento ge- tirmek üzere harekete geçtıklerinı be- lirterek özelleştirme ile bölgeye ade- ta bır darbe daha vurulduğunu söylü- yor. Kurtalan Fabnkasf nm özelleş- tirmesi son anda ıptal edilen Siirt'te ise yem fabnkasını alan Refık Kıa- lay'm ışçilenn tamamını kapınm önü- ne koyduğu ve halen birçoğunun taz- mınatını alamadıklan öne sürülüyor. Sıırt Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreteri TefikNalbant,yem fabrika- sında çalışan işçılenn halen mahke- melerde haklannı aradığını belırtıyor. Tûrkıye'nın en uç noktası Hakkâ- ri'de ise süt fabrikasırn alan kişi. îşi yürütemedığı içın çözümü tesisleri başka bır gruba satmakta bulmuş. Et ve Balık Kurumu tesislen ise 2 aydır kapısına kilit vurulmuş olarak bekle- tiliyor. Ozelleştırmenın nıspeten yoğun yapıldığı Gazıantep. Adıyaman. Di- yarbakır ve Şanhurfa'da da durum he- men hemen a>Tiı. Gaziantep Ticaret Odası yetkılilennden Mesut OdeçaL özellıkle çimentoda başanlı bir özel- leştirme yapilmadığmı belirterek "Bundan sonraki özelleştirmelerde biz yöre halkı ile birlikte teklifvenne- ye hazjrlanıyoruz" dıyor. Adana da ÇEAŞ'ta Uzanlar'ın ga- libiyeti ile başlayan olumsuz örnekle- re en son Sümer Holding'e ait Adana Pamuklu Sanayiı'nın Yüksekbaş Hol- ding'e satılması eklendı. 850 ışçi bu özelleştirme sonunda işsiz kalırken, halen birçoğunun tazmınatlannı ala- madıgı bılınivor. Rekor kâr beklentîsi 80'H yıDardazarareden KİTlerde ibre kârhhk yönüne döndü. ANKARA (AA) - îşletmecı KİT'lerin, 1995 yılına kadar zarar ettiği, 1996 yılinda ise 35.3 tnlyon lira düzeyinde olan kârlannı, 1997'de 97.7 trilyon liraya yükselt- mesinin beklendiği belirtildi. Devlet Planlama Teşkılatı'nin Temel Ekonomık Göstergeler rapo- runa aöre. 1992"de 40 tnlyon. 1993'de~46 trilyon. 1994'te 81 tril- yon lira zarar eden işletmeci KtT'le- rin 1995 yılı zaran 7 tnlyon liraya genledı. 1996 yılinda ise 35.3 tril- yon lira kâr eden KİT'lerin, bu yıl 97 trilyon 722 milyar lira kâr etme- si bekleniyor. Rapora göre. işletmeci KİT'lerin 1996'da 1.5 trilyon lira olan harca- malannın 1997'de 2.6 trilyon liraya, 292 milyar lira olan maaş ve ücret ödemelen tutannm da 472 milyar liraya yükseleceğı tahmın edilıyor Üreticide açlık korkusu CELAL YILMAZ İZMİR- Özelleştirmeyle sıga- ra fabrikalannın çokuluslu şirket- lere devredileceğını vurgulayan ve buna ızin venlmemesi gerekti- ğini belirten Tütün Platformu Başkanı Orhan Özet, tütün üreti- miylegeçimini sürdüren 3 milyon kişının de perişan olacağını kay- dettı. Özet. şöyle konuştu: •'Özelleştirmenin kaçınılmaz sonucu olarak, çokuluslu şirkeder yalnız sigara pazanmıza hâkim ol- makla kalma\acaklar. ekki tütün piyasalannı, piyasa ve ihraç fiyat- lannı. kendi çıkarlan doğnılru- sunda yönlendirecek konuma ge- leceklerdir. Sonuç olarak, Türktü- tüncülüğü kapı kapamaca çokuluslu şirketlere teslim edilmiş olacaktır.'" DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA Eskı birÇın ilentisı, "In- şallah ilginç zamanlarda yaşarsın" der. Geçen hafta sermaye ve para piyasalarındakı gelişme- ier ve tüm hayalleri zorla- yan senaryolara bakının- ca, ilginç değil "çok ilginç zamanlarda" yaşadığımı- zı düşünmek mümkün. Bazı ilginçlikler Bu hafta The Europe- an gazetesinin kapağtn- daki tam sayfa tarihi "200 -milyar Reichmark" bank- notunu ve "Deutsche- mark devalüe edildi" başlığını gören Almanla- nn ve Avrupalıların tüyle- rinin diken diken olduğu- na eminım. The Europe- an'ın başmakalesı ise mark devalüasyonu (sterline karşı 12 ayda yüzde 30 dolara karşı al- tı ayda yüzde 18) ve 1920'lerdeki hıperenflas- yonu arasında bir para- lellik kuruyor, birtüriü ka- rar veremedıği için de, "Ama markın dolara kar- şı devalüasyonu, hem Almanya'nın hem de di- ğerAvrupa ülkelerinın ih- racatlarını arttırarak dur- gunluktan çıkmalanna y- ol açabilir" diyerek baş- lıkla taban tabana ters bir -sonuca ulaşıyordu. Bir başka ilginç geliş- me Fransa'da gerçekleş- ti. Fransa'nın sosyalist başbakanı Jospin iş çevrelerine dönüp adeta, "Madem ki Avrupa Para Birliği'ne bu koşullarda girmek istiyorsunuz, öy- leyse pamuk eller cebe" diyerek kurumlar vergisi- ni yüzde 36.6'dan "geçi- ci olarak" yüzde 41.6'ya yükseltti. Bu sırada Fran- sa kamu maliyesi hesap- lannın değertendirilmesi- -nin sonuçları açıklanmış -ve Fransa'nın bütçe açı- ğının GSMH'ye oranının bu sene ve gelecek sene, hem de yeni vergilere rağmen yüzde 3'ün üs- tünde, yüzde 4'e yakın bir yerlerde dolaşacağı ortaya çıkmıştı. The Economist, Wall Street Journal ve Financial Ti- mes'ın şaşkın bakışları önünde, tüm beklentilere rağmen Fransız borsası CAC40 çökmedi, yük- selmeye devam etti. FT'den Barry Riley'e gö- re, "Avrupa 'da siyasi sar- 'kacın birçokyerde (ve bir •olasılıkla da gelecek se- ne Almanya'da) sola doğru sallanması bu bağlamda çok garip bir durum yaratıyordu". "(23/07/97) Tabii, diğer ilginç tartış- ma da borsalarla, daha doğrusu Wall Street ve Londra borsalarıyla ilgi- li. Gerçi "hemen herke- sin, ha bugün ha yann" •düşecek yorumlarına rağmen borsalar çıkma- ya devam ederken, bu tartışmaların artık iyice kabak tadı vermeye baş- ladığını da düşünmek mümkün. Ancak piyasa- ların, çoğu yatırımcı bo- şuna beklediğine karar verdiği ve "emeklilerden kapıcılara kadar herkesin borsada para.yapmaya başladığı" anlarda yön değiştirmek gibi garip bir huyu olduğu da bilinen, ama hırs herkesin gözü- nü döndürdüğü için bir türlü zamanında hatıria- namayan bir gerçek. ABD Federal Reserve Yönetim Kurulu Başkanı Alan Greenspan'ın çar- şamba günü kongreye ekonomi üzerine verdiği raporda, geçen senekin- den çokfarklı ve "piyasa- nın yönünde" bır dil kul- lanmasını acaba "Gre- enspan da ıkna olduğu- na göre mesele yok" di- ye mi yorumlamak gere- kir? (Greenspan geçen sene bu zamanlarda pi- yasalara bakıp "abartılı yükseliş", "enflasyon tehlikesi", "şırketgelirle- ri bu yükselişi kaldırmaz" türünden karamsar ifa- deler kullanmış ve piya- salan birkaç günlüğüne dalışa geçırmişti.) Yoksa FED Başkanı'nın iyimser- liğine bakıp piyasanın herkesi bir yöne gittiğine ikna ettıkten sonra başka bir yöne döndüğü o "il- ginç noktalardan" birine fena halde yaklaştığımızı mı düşünmek gerekir? Bu soruya cevap vere- cek cesaret bende yok! Ancak "herçıkışın birini- şi vardır" derler. Borsa yakında yine bir sallanır. Birçok yorumcu Dow Jones'da "Yüzde 10'luk bir düzeltme ve sonra tekrar büyük çaplı alım- lardan bahsediyor", bun- lar lyimser olanlar. Kö- tümser olanlara göreyse, "Eğer indeks yüzde 10'dan fazla gerilerse dalışa geçer". (Financi- al Times, 27/07/97) Ve felaket senaryolan Böyle belirsizlik ortam- larında felaket senaryo- lan tabii ki hiç eksik ol- maz. Oxford Üniversi- tesi'nin Exeter Kolle- ji'nden öğretim üyesi VVarter Eltis'in Porspect isımli dergide yayımlanan makalesı bunlara bir ye- nisini ekledi: "Alman- ya'da hiperenflasyon!" Bildiğiniz gibi Alman- ya'da hiperenflasyon sa- dece ekonomik bir kav- ram değil, Nazilerin ikti- daragelmesinivell. Dün- ya Savaşı'nı hatıriatan bir imge. Almanya'nın bu- gün içınde bulunduğu ekonomik ve toplumsal koşullara bakarak hipe- renflasyon senaryosuna deli saçması muamelesi çekmek mümkün olabi- lirdi, eğer Avrupa Birliği sorunu olmasaydı. Piyasalarda Çok 'İlginç Zamanlar!' Bü\ük bir şirketin bilançosunun kötü olması haünde borsalarda panik çıkabüir. Avrupa Para Ortak Bi- rimi'ne geçiş süreci için- de, 1999-2001 yıllannda yaşanması planlanan bir ara dönem var. Bu ara dönemde EURO ortak para binmi, ulusal parala- ra paralel olarak bir mu- hasebe parası. "sanal para" olarak kullanılma- ya başlanacak ve Avrupa çapında geçerli tek birfa- iz oranı olacak. EURO ile ticaret ya da yatınm yapı- labilecek. Eltis'e göre bu dönemde eğer Avrupa ülkelerınin bütçe açıkları oranlan arasındaki fark- lar kapanmazsa, bu ora- nın en düşük olması bek- lenen ülkenin parasına talep büyük bir hızla artar. Diğer bır deyişle yatınm- cılar kendi ulusal parala- nnı terk edip mark alma- ya başlarlar. Maastricht anlaşmasının öngördüğü ortak rezerv havuzundan dolayı, eğer bir yatırımcı ya da tüketici kendi ülke- sinin merkez bankasına gidip mark almak isterse, denklemin öbür ucunda, Almanya Merkez Banka- sı'nın talep edilen miktar- da mark basması gereki- yor. Bu ister istemez, bir süre sonra Avrupa piya- salarının markla dolması demek. Eğer zamanı gelince EU- RO'ya planlandığı gibi ge- çilirse, bır sorun yok. An- cak eğer evdeki hesap çar- şrya uymaz ve bır veya bir- kaç ülke, örneğin istikrar anlaşmasının basıncına dayanamayıp ekonomik ve siyasi çalkantılar içinde EURO'dan çıkarsa EU- RO çökecek ve Almanya muazzam bır mark stoku ile karşı karşıya kalacak. Sonuç: Hiperenflasyon. Bu senaryo, Avrupa hükümetlerinin bir kere başladıktan sonra "geçiş dönemi"n\ ne pahasına olursa olsun başanyla ta- mamlamak için tüm ira- delerini sonuna kadar kullanmalannı gerektiri- yor. Ancak bu iradelerin, sonunda toplumsal yapı- ları kırıp dökmemesı için de EURO'nun bugün planlanandan daha dü- şük bir değerden ve yu- muşak koşullarda başla- ması lazım. Piyasalar da zaten bu yönde ikna ol- duğu ıçın Avrupa parala- rı ve en önemlisi DM, do- lar ve sterline göre değer kaybediyor. Avrupa Birli- ği süreci bu devalüasyo- nun önümüzdeki dö- nemde dalgalanmalara rağmen eğıtımsel olarak devam edeceğini düşün- dürüyor. Buradan diğer felaket senaryosuna sıçrayabili- riz. Dow Jones ve Lond- ra borsalarının ısrarla yükselmesınin arkasın- da, şirket getirilerindekı olumlu eğilimin yanı sıra dolar ve sterlinin DM ve yen karşısında güçlen- meye devam etmesi ya- tıyor (bu iki yönlü bir sü- reç tabii). Bu sene Asya döviz pi- yasalannda başlayan, Orta Avrupa ve Latin Amerika'ya ve de serma- ye pıyasalarına sıçraya- rak halen devam eden para krizi, dolar ve sterli- ni daha da yukan itti ve it- meye devam edeceğe de benziyor. Bu madal- yonun öbür yüzündeyse ABD ve Ingiltere'nin dö- vızlerinin güçlenmesine paralel olarak dış ticaret rekabet güçlerinın zayıf- laması ve bunun da enin- de sonunda şirket getiri- lenni olumsuz bir yönde etkılemesı var. ABD için çok önemlı bir pazar olan Güney Asya ülkelerinde, krizle birlikte gelen eko- nomik yavaşlama da bu sorunu iyice ağırlaştıra- cak. ABD'nin iç pazan çok büyük olduğu için henüz basıncı hissetmiyor. An- cak ihracat performansı tehlikeli boyutlarda zayıf- layan Ingiltere'de CBI (Sanayiciler Birliği) bu hafta gittikçe sesini yük- selterek ağlaşmaya baş- ladı. Önümüzdeki dört aylık dönemlerden birinde, bir gün, bir lider sanayi da- lında, bir büyük şirketin dört aylık bilançosunun piyasaların bekledığin- den çok daha kötü çık- ması halinde, bir panik ve zınciıieme satışlarla "go- do" beklenmedik (!?) bir şekilde ABD ve Londra borsalarına gelebilir. BORÇLANMADA MALİYETİ DÜŞÜRMENİN YOLU: SWAP Devlet Bakanı Işın Çelebi açıkladi: mîpii 00-00 ö «» 9 Dûnyafi] işbirliğitekliflc •, Tanerpiyasan ayarıyla oynac >' Faiz yükselişi hangi ı şirketlere yârayacak?PJ j j ~ I « n « Ozeüeştirmedegözler davalıkdosyalardjp^ ^ • - ^ E K O N O M ! K TREND Paranıza yön veren dergi HER PAZAR BAYINIZDEN ALMAYI UNUTMAYINIZ ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Enflasyon 'Yazgısı' Yeni hükümet beklenmedik biçimde enflasyon- la birlikte geldi. Hükümet edenlerin bir bölümünün "yürek sızlatıcı" ya da "görev gereği" öbür bölü- münün de "ince ayar denge zorunluluğu" olarak niteledikleri zamlar ile yeni bir "enflasyon süreci" başlıyor. En iyimser kestirimlere göre tüketici fiyat- ları endeksine göre yüzde 78.0 olan yıllık enflas- yon oranının, yıl sonunda yüzde 100'lere çıkaca- ğı, hükümetçe, "öngörülüyor". Dünyada "Enflasyon öldü" türküleri söylenir- ken, Türkiye, son 23 yıl boyunca sürekli enflasyon ile boğuşuyor; enflasyonda "dünya rekorunu" elinde tutuyor. Toplum yönetenleri ve yönetilenle- ri, enflasyonu "kaçınılmaz alın yazısı" sayıyor. • • • Yeni zamlarla, ekonominin dengeye geleceği ve enflasyonun önleneceği öne sürülüyor. Her zam böyle yapıldı. Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil. Hükümetin gelir ve gideri dikiş tutmuyor; daha doğrusu büt- çe açığının, şimdilerde 720 trilyon lirayı bulduğu, yıl sonunda en az 2.5 katrilyon olacağı görülüyor. İç ve dış borçlanma olanakları giderek daralan hükümet, çözümü, yine "enflasyon vergisinde" buluyor. Ve yanlış yapıyor. Çünkü akaryakıt, şeker vb. tüketim ürünlerinde alınan vergiler kolayca tüketıcilere yansıtılıyor; dol- muş ve otobüs taşımacılığında yolcunun cebini yakıyor; içtiği bir bardak çayı tatlandırmıyor, zehir ediyor. Dolaylı vergiler de denilen bu tür vergiler, ekonomik etkinlikyönünden çoğu kez "olumsuz" ve asıl toplumsal açıdan "en haksız" vergilerdır. Ekonominin ve özellikle de demokrasinin ışlediği ülkelerde, kamu gelirlerinin çok büyük bir bölümü doğrudan vergilerden, yanı "gelir ve kurumlar" vergilerinden sağlanır. Türkiye'yi yönetenler bunun tersini yapıyor; haksız vergilerle halkı eziyor ve enflasyonu körüklüyor. Daha eskiye gitmeye gerek yok. 1991 'de kon- solide bütçe gelirlerinin yüzde 40.8'i gelir ve ku- rumlar vergilerinden oluşuyordu (yüzde 33.7 ge- lir, 7.1 de kurumlar); geçen yıllarda sürekli azaltı- lan bu oran, 1996'da yüzde 31.6'ya düşürülmüş, bu yıl da 1997 bütçe gerekçesinde belirtildiği gi- bi, 28.4'e indırilmesi (yüzde 22.6 gelir, 5.8 kurum- lar) öngörülmüştür. 1991-1997 oranlan arasında- ki "fark" 12.4 puandır. Aynı dönemde "doğrudan" vergilerin toplam içindeki payı yüzde 42.3'ten yüz- de 41.5'e düşmüştür. Eğer 1997 bütçesinin geliri başlangıçta tasar- landığı gibi 6.255 trilyon lira alınırsa, bunun anla- mı, 1991 'e göre yüzde 12.4, yani 775.6 trilyon li- ranın üzerinde bır gelir kaybıdır. Ekonominin "ye- raltılaşması" ve öbür yapısal bozukluklar bir ya- na, Türkiye, gelirlerden eğer "1991'deki oranda vergi" alsaydı, bugün 500 trilyon olduğu açıkla- nan son maaş artışlanndan doğan "ekyük" bir bu- çuk katıyla, ya da 720 trilyonluk bütçe açığı, faz- lasıyla karşılanabilecekti. Türkiye, yüksek gelirlerden, özellikle de üretim ve hizmet dtşi işlerden sağlanan "sermaye ka- zançlarından vergi almıyor". O kadar ki vergisini veren dürüst işadamı, "aptal" yerine konuyor. ver- gi kaçıranın yaptığı yanında kalıyor. Yapılan araş- tırmalar, var olan yasaların eksiksiz uygulanmasıy- la bile toplanan vergi gelirlerinin "ikiye katlanaca- ğ/n/"kanıtlıyor. • • • Isıtılıp bu hükümetçe yeniden sofraya getirilen "1980 sonrası liberalizmi", vergilendirilmeyen ser- maye kazançlarının "kendiliğinden" yatınma dö- nüşeceğini, iş bulmanın ve üretimin artacağını "öngörür". Türkiye'de yıllardır bu "beklenti ger- çekleşmiyor". Anlaşılan yeni hükümet, bu "karşı- lıksız dua"y\ sürdürecektir. Oysa, ekonomik oda ve birtiklerin, işçi, ışveren ve esnaf konfederasyonlarının "tam desteğini" arkasına alan bu hükümet, ekonomıdekı yapısal bozuklukları, hakça ve üretime katkı yapabilecek bir "vergileme" ile düzeltmeyi, en azından, baş- latabilirdi. Bu yapılmadı. Enflasyona dayalı çıkar ağı, bu hükümeti de teslim aldı. Enflasyon, "alın yazısı" olunca, insanların ken- dilerini "kaderciliğin kollanna" bırakması doğal değil mi? İzmir'de yüzde 20 zam Ekmek 30 bin liraya çıkü İZMİR (AA) - Iz- mır'de, 25 bin liradan sa- tılan 250 gram ekmeğin fiyatı >üzde 20 oranında arttınlarak 30 bin liraya çıkanldı. İzmir Fınncılar Oda- sı Başkanı Fikri Sırtı. yapnğı açıklamada, girdi fıyatlanndaki artış nede- niyle zam yapmak zo- runda kaldıklannı belir- terek daha önce 25 bin li- radan satılan 250 gTam ekmeğin 30 bin liradan satılmasını kararlaştır- dıklannı söyledi. Ekmeğin fıvatını son olarak 17 mayısta belir- lediklerini hatırlatan Sır- tı. yüzde 32 oranındaki son akaryakıt zammının, kendilerine yüzde 39 oranında yansıdrğını be- lirterek "Ün fi>atlannda da buna bağtı olarak ar- nş meydana geldi. Bu yüzden ekmek fnatının yeniden duzenlonmesi kaçınılmaz oldu" dedı. Sırtı. ekmeğin fiyatı- nın yasa ile serbest bıra- kıldığını, gramajınm de- netiminin ise belediyele- re ait olduğunu ifade ederek "Fınncı esnafi- mızın isteği doğruttusun- da oluşturulan komis- yon, gjrdi malhetlerini göz önüne alarak yeni fi- yaü belirledi" diye ko- nuştu. RİZE STJLH HUKUKIVIAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo 1996 920 Davacı Çay tşletmelen Genel Müdürlüğü vekıli Av Hak- kı>e Takış taraftndan mahkememızde açılan veraset davası- nın yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara kaıan gere- ğınce; Davacı kurum vekıli mahkememizde açtığı veraset dava- sında Rize ilı Derepazan ılçesi Tersane Mahallesı 34 sa>nlı hanede nüfusta ka>ıtlı, muns Mustafa oğlu. 1330 doğumlu. Ali Osman Çakıroğlu'nun \asal mırasçılannı gösterir bır kı- ta veraset ılamı ıstedığı, ancak mirasçılardan Hatıce Çakıroğ- lu'nun mırasta mülkiyet ve ıntifa hakkında tercıhı bulundu- ğu, keza adresının bılınmedığı, tanıyan \e bılen olmadığı an- laşıldığından kendisıne mırasta mülkiyet ve ıntifa hakkının basın ılan yoluyla yapılmasına karar venldiğı anlaşıldıgından; Tercıhli mirasçı Mehmet kızı. Hatıce Çakıroğlu'nun du- ruşma günü olan 9.9.1997 günü saat 09 00'da bizzat mahke- memızde hazır bulunması veya bir vekılle kendısini temsıl et- tırmesı, aksı takdırde mırasta mülkiyet hakkını tercih etmiş sayılacağı tercih davetıyesi yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur Basın. 32708
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle