Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28ITMMUZ 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Zeki Demirkubuz'un ikinci filmi 'Masumiyet' Venedik ve Montreal Film festivallerine katılıyor BU AŞAMADA
6
Yeşüçam'da sinema geleneği yok'GİLERÇETİN
"CBlok' adlı ilk filmivle Türk sine-
ma>ııda adını kabul ettıren genç yö-
netn;n Zeki Demirkubuz'un 'Masu-
mhef adlı ncınci fılmı 54. Venedik Film
Fesi-vali 'nin Uluslararası Eleştirmenler
Hatası Bölümü"nde gösterilecek. Ital-
yar Snema Sendıkası'nın dûzenlediği,
15. y lını dolduran bu bölümde bir ya
da kınci filmini tamamlamış 7 yönet-
tneıiı filmıne yer verilecek. Film ay-
na Montreal EKinyaFilm Festivali'nin
'Giniimüz Sineması" bölümüne de se-
çild. Demirkubuz şımdi San Sebasti-
an -î,m Festivali'nden haber bekliyor.
'Mtsnmiyet' önümüzdeki sezon Tür-
kiyj'de de gösterime girecek.
2eki Demirkubuz, uluslararası festi-
valere katılmaklasanatçılann sinema-
ya daha farklı bakmaya başladıklannı,
çok değişik olanaklarla karşılaştıkJan-
nı, t>ir sonraki filmlerini çekme ve da-
ha colay dağıtma olanağı bulduklannı
bel rtıyor. Ancak her şeyin birpazarla-
ma ortamına dönüşmesi tehlikesi olsa
da festivallerin genel bir sinema izleni-
mi verdiği görüşünde. Türkiye'de ise
seyırci oranını arttırdığı içın az da olsa
ticari bir karşılığı var.
Sinema bir ifade sorunu
lki filmınin de senaryosunu kendisi
yazan sanatçıya göre. sinema özünde öy-
kü anlatma geleneğinin devamı. Sine-
ma bir ifade sorunu \e bir sözsöyleme
ısteğini taşıyor. O da kendi öykulennı
anlatmayı tercih ediyor. Kendisiyle öz-
deşleştirdiği başka öyküleri de. Bu bu-
luşmalardan bırini de Camus'y le yaşa-
yan yönetmen yıl sonuna doğru onun
bir ö> küsünü ulaştırmay ı düşünüyor iz-
leyıcilere.
Arkadaşlanna öykü anlatmayla, ka-
mera aracılığıyla izleyicilere seslenme
arasında çok da niteliksel bir fark yok
onun için: "İnsan zaten kendisini ifade
etmek isteyen bir yaratık. Bu öykü an-
.latnıa isteğini de kapsıyor. En sıradan
olan, son derece nrtin bir gün geçiren in-
sanlann bile öyküleri var. Öykülerimi si-
nemayla anlatöğım zaman niteliksel ola-
rak daha çok kişiye ulaşıyonım o kadar."
Zeki Demirkubuz'un sinema mace-
rası 12 Eylül sonrasına denk düşüyor.
Bu dönemde 'cezalandınlanlar' sını-
fından olan sanatçıyı. daha çok içeriden
çıktıktan sonraki yaşam etkilıyor. "Bir
gece evinize bırakılıyorsunuz. Gençliği-
nizi. arkadaşhklannızı anyorsunuz. Ta-
bii yok hiçbirt Öte yandan her an yine
gelecekler korkusu var. Her riirlii yok-
luk var. Hayatm yükleri var. Hapisha-
nelerin dövüşçü çocuklan bir anda dı-
şannın kimliksiz insanları haline dö-
nüştü." Kendisini 12 Eylül şablonunun
dışında tutmak isteyen sanatçı. ılk ifa-
Blok'tan sonra
ikinci filmi
'Masumiyet'i de
tamamladı sessizce Zeki
Demirkubuz.
'Masumiyet' Venedik
Film Festivali'nin
Uluslararası
Eleştirmenler Haftası
Bölümü'nde ve Montreal
Dünya Film Festivali'nin
'Günümüz Sineması'
bölümünde gösterime
girecek. Sinema, öykü
anlatma geleneğinin
devamı Demirkubuz'a
göre. O da kendi
öykülerini anlatıyor
filmlerinde. Ancak
evrensel temalarda
kesiştiği başka yazarlann
öykülerini de
anlatabileceğini
belirtiyor. Buna da
Camus'un bir öyküsüyle
başlayacak.
de sorununu bu dönemde yaşadı. Içer-
deyken siyasi olmayan yapıtlarla tanı-
şan Demirkubuz, dışan çıktığında ya-
şadığı nesnel ve ahlakı durum değişik-
likleri, duygulanyla ılgili tarifsizlikler
sonucunda kendı öykülerini yazmaya
başladı. Setim İleri'nın 'Kınk Bir Aşk
Hikâyesi' senaryosunu okuyunca bir
anda bu dünyanın içınde buluverdı ken-
Bilkent 4. Uluslararası Anadolu Müzik Festivali Yunus Emre Külliyesi'nde başlıyor
Anadohı'ya dosthık ve barış çağrısı
ANKARA(AA)-4.Ulus-
lararası Anadolu Müzik Fes-
tivâli, 24~Ağustos'ta Sivri-
hisar'da Yunus Emre Külli-
yesi'nde ünlü ozanın ismi-
ni taşıyan "Yunus Emre
Oratoryosu" ile başlıyor.
Ahmed Adnan Say-
gun'un ünlü yapıtıyla baş-
layacak festivalde. Bilkent
Akademik Senfoni Orkest-
rası, Bulgaristan Devlet Fi-
larmoni Korosu eşliğinde
sanatse\ erleri selamlaya-
cak.
Ezgisi eski bir ilahiden
kaynaklanan ve bugüne ka-
dar dünyanın önde gelen or-
kestralannca seslendirilen
oratoryo, soprano GölgeŞe-
keramber. mezzosoprano
Cemaliye Kıyıcı, tenor Pe-
kin Kırgız ve bas Ayhan Ba-
ran'ın yorumuyla sahne ala-
cak. Konserde. orkestrayı
Çin asıllı Amerikalı orkest-
ra şefi Julian Shev* yönete-
cek. Orkestra, 26 Ağustos'ta
Başkent'te aynı konserle iz-
leyıciyı selamlayacak.
Bilkent Akademik Senfo-
ni Orkestrası'nın 27 Ağus-
tos'taki durağı, Bolu lzzet
Baysal Üniversitesi olacak.
Şef Julian Shevv yönetimin-
Ağustos'ta
Sivrihisar'dak
i Yunus Emre
Külliyesi'nde
"Yunus Emre
Oratoryosu" ile
başlayacak olan
festival, Ankara,
Bolu, Avanos, Efes,
Bodrum. Marmaris,
Altınoluk, Bursa ve
Sinop'ta
gerçekleşecek.
deki orkestra. konserde ko-
nuk soprano Ramona Ere-
mia ve bariton Dan Cons-
tantinSerbac'a eşlik edecek.
Konserde, Mozart" ın iki ün-
lü operası "Figaro'nun Dü-
ğünü" ve "Don Giovan-
ni"den bölümlerle. Çay-
kovsld'nın "İtaryan Kapriç-
yosu", Şostakoviç'in "Fes-
tival L'vertürü", Dvorak' ın
"Slav Danslan", sunulacak.
Orkestra, Bulgaristan Dev-
let Filarmoni Korosu'yla
birlikte 28 Ağustos'ta sop-
rano Ramona Eremia. Ana
Rusu, bariton Dan Cons-
tanün Serbac tenorSerban
Christian Bacila ve bas Sza-
bo Balint'e eşlik edecek.
Konserde Mozart'ın "Fi-
garo'nun Düğünü" ve "Re-
qufem'" adlı operalanndan
bölümler seslendirilecek.
Orkestra, 30 Ağustos'ta
Beethoven'ın ünlü banş ve
dostluk çağnsı "9.Senfoni"
ile Avanos'ta Zelve Açıkha-
va Müzesı'nde sanatsever-
leri selamlayacak.
Efes'te 1 Eylül'deki kon-
serde ise Bilkent Akademik
Senfoni Orkestrası, Paga-
nini ve Beethoven'ın yapıt-
lanndan oluşan programı
sunacak. Orkestrayı Şef Ju-
lian Shevv'in, koroyu Ge-
orge Robev'in yöneteceği
konsere solist olarak keman
sanatçısı Anastasia Chebo-
tareva katılacak. Orkestra-
ya 2 Eylül'de Bodrum Ka-
lesi evsahipliği yapacak.
CarlOrffun "CarminaBu-
rana", Strauss'un "Yarasa
Opereti", "Polka".
Brahms'ın "MacarDansla-
n". Dvorak'ın "Slav Dans-
lan" ve Şostakoviç'in "Fes-
tival Uvertürü"nün seslen-
dirileceği konserin solist-
leri soprano Tinuke Otefı-
mihan, tenor Steven Kro-
nauer ve bariton Craig
Smith. Orkestra, 3 Eylül'de
Mozart, Verdi. Puccini, Sa-
rasate ve Mozart'ın yapıt-
lanndan oluşan programla
Bodrumlular'tn karşısında
olacak.
Son durak Sinop
Bilkent Akademik Senfo-
ni Orkestrası, 4 Eylül'de
Marmans'te. 5 Eylül'de Al-
tınoluk'ta sanatseverlerle
birlikte olacak.
Bursa Kültürpark Açık-
hava Tiyatrosu'nda 13 Ey-
lül'de gerçekleştirilecek
konserde orkestrayı ünlü şef
Gürer Aykal yönetecek. Ay-
kal yönetimindeki orkest-
ra. konserde Paganini'nin
"keman konçertosıT ile Ra-
vel'in "Bolero" ve Çaykovs-
ki'nın "İtaryan Kapriçyo-
su"nu seslendirecek.
Bilkent Akademik Senfo-
ni Orkestrasrnm Anadolu
turnesinin son durağı Sinop
Atatürk Kapalı Spor Salo-
nu... Konser maratonunu
Sinop'ta tamamlayacak or-
kestra, soprano Ramona
Eremia ve bariton Dan
Constantin Serbac'a eşlik
edecek.
Konserde. Mozart'ın "Fi-
garo'nun Düğünü". Çay-
kovski'nin "
l
Ital>an Kap-
riçyosu", Şostakoviçin "Fes-
tival Uvertürü", D>'orak'ın
a
Slav Danslan", Çavkms-
ki'nın "Fındıkkıran" bale
suitinden "ÇiçeklerinValsi"
adlı bölüm, Strauss'un *\'a-
rasa" operetı uvertürü ve
"Polka" adlı yapıtlan su-
nulacak. Orkestraya turne
süresince Bulgaristan Dev-
let Filarmoni Korosu eşlik
edecek.
Sinemanın 'çocuk-kadın kahramanı' Helena Bonham Carter yeni filminde bir modacı
Tutkulu bir sinema seraveıriT
Kültür Servisi - "A Room VVTth a Vîew"
adlı fılmin ilk sahnesinde, Floransa'daki
küçük bir pansiyonun arka penceresinden
Arno Nehri'ne doğru bakan genç kadının
gözlerindeki tek şey hüzün değıldir. Kadın
kendi kendisine bir şeyler hatırlaünaya ça-
lışıyor gibidir; belki de beyazperdedeki so-
rumluluğu ve özgürlüğü demek olan doğa
vergisi yeteneğini.
Bu Forster filminin üzerinden geçen 12
•yıl süresince kariyerine aralannda Shakes-
peareuyarlamalannın dabulunduğu birçok
kalıtelı yapımı sığdıran Heiena Bonham
Carter, hiçbir oyunculuk eğıtimı almamış
olmasına rağmen bugün özellikle Avrupa
sinemasının aranan isimlerinden birisi. 31
yaşındaki Ingiliz akrris, çoğu Avrupalı yö-
netmene göre "beyazperdenin her an pat-
lamav^a hazır. basünlmış bir cinselliği sim-
geleyençocuk-kadın kahramanı". Şimdiye
dek yaptığı çalışmalar arasında 21 sinema,
7 televızyon filmi ve 5 tiyatro performan-
sı bulunan Carter. en iyi İcadın oyuncu da-
lında 1996 Genie ödülünün de sahibi.
Sinemada ve tiyatroda üstlendiği bazı
küçük rollerden sonra, yönetmenliğini Tre-
vor Nunn'ın üstlendiği "Lady Jane" adlı
fılmle oyunculuk kariyerine yeni bir baş-
tangıç yapan Carter, beyazperdedeki ilk
günlerinden söz ederken şunlan söylüyor:
"Evet. oyunculuk ciddi bir çaba ve disiplin
gcrektirivor. Yaşamınızdaki birçok başka şey-
den vazgeçmek zorunda kauyorsunuz. Be-
nim de 'Buna değer mi?" diye düşûndü-
//el
ğüm zamanlar oldu: anıa kamera önünde
aldığım keyif her şeyden daha ağır bastı sa-
nırun."
Carter'ı gerçek bir sinema dehası ile kar-
şılaştıran film ise "Mightj Aphrodite" ol-
du. Yönetmenliğini Wood> Aİlen'ın yaptı-
ğı filmin ilk sahnesinde nevrozlanndan söz
eden Manhattanlı bır kadın olarak karşımı-
za çıkan Carter, bu eğlenceli çalışmanın
başından sonuna dek Mia Famm'u aratma-
yan bir portre çizdi. "Çekimlere başlama-
dan önce kendi kendime bir söz vermiştim,
' elena Bonham
Carter'a göre her yeni
çahşma, kendisi, ruhu ve
sanatı için yeni bir keşif.
Farklı karakterleri
oynamayı yeğleyen Carter,
kamera karşısında olmanın
bir tutku olduğunu
vurguluyor: "Beni izleyen
bır şey olduğunu
biliyorum ve bu şeyin o an
neler görebileceği
tamamen benim kontrolüm
altmda. Bir çeşit narsisizm
de denilebilir."
onun etkisinden kurtulmaya çalışacaktım"
diyor Carter: "Ama ne yazık ki fikn setine
gekliğim ilk günden itibaren bir Vlia Far-
row olmaya başlamıştun."
Sinema kanyennın ılk dönemlerinde al-
dığı hertürlü rol teklifini kabul ettiğini be-
lirten sanatçı bugün artık. "kendi oyuncu-
luğunu daha iyi tanımak" açısından, özel-
likle gerçek H. B. Carter'dan farklı karak-
terleri seçmeye özen gösterdiğini söylüyor.
Son olarak yönetmenliğini Trevor Nunn'ın
yaptığı ve bir Shakespeare uyarlaması olan
"Twehh Night" (On ikinci Gece) adlı film-
deki Olivia roKiyle Türk izleyicisinın kar-
şısına çıkan Carter'ın yeni çalışması "Port-
rahs Chinois'" da çok yakında Avrupa si-
nemalannda gösterime girecek. Yönetmen
Martine Dugowson ile birlikte çevirdiği bu
filmde sanatçı. Paris'te yaşayan ama aslen
Ingiliz olan ve karnında taşıdığı bebeği
dünyaya getirip getirmeyeceğine karar ver-
meye çalışan bir moda tasanmcısını can-
landınyor. Senaryo aşamasında PeterCha-
se ile işbirliği yaptıklannı söyleyen Du-
eovv son'un Carter ile ilgili düşünceleri şöy-
Te:
"Carter zaman zaman çocuksu, zaman
zaman ise çok sert olabilen bir kadın. Fark-
lı bir oyun stili var, bu anlamda onu Katha-
rine Hepburn'eoldukça yakm bukiuğumu
söyleyebilirim."
Bugüne dek oynadığı fılmlerin hemen he-
men hepsinde vücudunu yüzünün, yetene-
ğının ve zekâsının ardına gizliyor gibi gö-
rünen Carter, "Soyunmak ve kamera kar-
şısında çıplak olmakfikriylcbir probiemim
yok" diyor: "Yeter ki bir nedeni olsun".
Ona göre her yeni çalışma. kendisi, ru-
hu ve sanatı için yeni bır keşif. Sinemayı
ise şöyle anlatıyor Carter: "Yıllar geçtikçe
bir oyuncu olarak daha da fazla bilinçleni-
yorum. Kamera karşısında olmak bana gö-
re bir tutku. Beni izleyen bir şe> olduğunu
biliyorum ve bu şeyin o an neler görebilece-
ği tamamen benim kontrolüm altında. Bir
çeşit narsisizm de denilebilir"
disini. Senaryo yazmaya başladı ve Ye-
şilçam'ın kapısını aşındırdı. Z«kiÖk-
ten'le tanışması bir usta-çırak ilişkisi-
ni başlattı. 'Ses' filmi. 8 yıllık asistan-
lık ve sonra kendi filmini yapmaya ka-
rar verişi. Ama önünde bir film yapma
geleneği yok: "Fîlm çekmek isteyen bir
insanın önünde nasıl bir referans, nasıl
bir gelenek duruyor? Bunu aramaya
başladım ve bulamadım. Türkiye'de film
çekmek isteyen insanuı önünde duran
hiç bir gelenek yok. Son derece ilkel yön-
temlerîe. el yordamıy la çekiliyor filmler.
Bunun karşıhğında sadece sinema ya-
pan insanlar var. Bir ülkede sinema ol-
gusundan söz etmek için teknik anlam-
da ve içerik bakımından bir bürün oluş-
turan geleneğe ihtiyaç vardır."
Ilk filmin öyküsü
Bır dizınin çalışmalan sırasında her
sabah geçtiği TEM yolunun kenann-
daki bloklar esın kaynağı oluyor 'C
Blok'a. Daha önce kendisine aıt tek ka-
re çekmeyen Demirkubuz, 19 gün içın-
de tamamlıyor filmi. tlk filminin içe-
riğiyle, yaklaşımıyla, üslubuyla çok il-
gi çekmesini Türk sinemasının ıçinde
bulunduğu kötü duruma bağlıyor sa-
natçı.
'Masumiyet' ise 'CBJok' sonrası he-
saplaşmalann bir sonucu. İlk filminin
ardından sarf ettıği birtakım sözlerin al-
tını doldurabilmek amacıyla hiç bir ku-
rum ya da kuruluştan para almadan ba-
ğımsız bir film yapmak ıstiyor. Televız-
yon dizisinden ve k
C Blok'tan kalan pa-
ralarla çıkıyor yola Bilsak oyuncula-
nndan Nihal Koldaş'ın da karşılığını
beklemeden para yatırmasıyla tamam-
lıyor filmi. Destek bulamadığı için de-
ğil, böyle tercih ettiği için 'kendi para-
sıyla' çekıyor yeni filmini.
Hapısten çıktıktan sonra ablasıyla
eniştesinin orurduğu kente giden Yu-
suf'un öküsünü anlatıyor 'Masumiyet'.
Kaldığı otelde bır pavyon kadını olan
Uğur ve onu çalıştıran Bekir'in işitme
engelli kızıyla dostluk kuruyor Yusuf.
_ ^ ^ ^ ^ _ Filmde Güven Kıraç.
Derya Alabora ve Ha-
luk Bilginer rol alıyor.
•Masumiyet'in öyküsü-
nü şöyle anlatıyor De-
mirkubuz:
~Projeye başladıktan
sonra oyuncular, ışıkyö-
netmeni, görüntü vö-
netmeni katıldı bize.
Bunlar bir yanlarıyla
amatör, ama işleri konu-
sunda son derece profes-
yonel insanlardı. İzmir,
Ankara, Jstanbul ve Ya-
lova arasındaki yolcu-
luklarda yine 19 gün
içinde tamamlandı çe-
kimler. Çahşma olanak-
larunız C Blok'a oran-
la daha iyiydi."
'C Blok'la kazandı-
ğı Altın Lale Ödülü'nü
geri çev iren sanatçı bu
dönemde bu hareketi-
nin algılanış biçimin-
den çok yorulmuş. Ge-
nellemeler yoluyla fıkir
yürütülmesinden şikâ-
yetçi.
u
Bu ülkede sade-
ce sinemada değil her
anlamda provokatif
davranışlar gerekli.
Ödülü reddetme gerek-
çelerim hâlâ geçerlL"
Bağımsız sinema,
Avrupa'da Hollyvvo-
od'dan bağımsız anla-
mına geliyor ve siyasi,
ekonomik bağımsızh-
ğı içermıyor. Oysaona
göre bağımsız filmi,
yönetmen yüreğiyle ya-
par. hatta parasını da
bulur.
Zeki Demirkubuz,
bugün pek çok sinema-
cmın çeşitli gerekçeler-
le sinema, dızi ve rek-
lam arasında çeşitli bağ-
lar kurmasına kesinlik-
le karşı çıkıyor:"Rek-
lam tekmğinin getirdi-
ği yenilikkrin zaman-
la sinemaya yansıyaca-
ğı söyleniyor. Ben bunu
kabul etmiyonım. Bir
ürünün niteliği yapılış
nedeniyle açıklanabilir
ancak. Bir sinema fil-
mi hepsi kamerayla çe-
kiliyor diye bir reklam
filmivle, bir dizi filmle
aynı şekilde değerlen-
dirilemez. Satış ve kâr
amaçh bir etkinlikle si-
nema gibi insanın için-
den gelen ifade yöntemi
arasında hiçbir ilişkisi
olamaz. İmajla gerçek
gibi iki farklı kavram
benzermiş gibi gösteri-
livor. Ben bu bağı kura-
mıyorum."
Demirkubuz, önü-
müzdeki yıl ya Ca-
mus'nün öyküsünü ya
da senaryosunu kendi-
sinin yazdığı öyküyü
ulaştıracak ızleyicıle-
rine. Aynca kazandığı
paranın bir miktarını
sevdiği bir konuya ayı-
np her yıl bir belgesel
çekmek istiyor. Onü-
müzdekı günlerde ise
yoğun bir festival prog-
ramı bekliyor yönetme-
nı.
§UKR4N KURDAKUL
Lütfiye Güçlü Öğretmenin
Anımsattıkları
Çoğumuzun bır ya da birkaç öğretmeni vardır
okul yaşamında bırakmadığı.
Takvimlerinde her günü ayrı bir fırtına yazan ye-
tiştiğimiz yriların eskimez çağnşım odakları gibidir
onlar.
Bizi, o yaşların ele avuca sığmazlarını kültür bi-
rikimiyle etkılemişlerdir. Davranışlarıyla, ilgileriyle,
en güzeli. geleceğimıze duydukları güvenle etki-
lemişlerdir.
Ben biliyorum kı, Haydarpaşa Lisesi'nde para-
sız yatılı öğrenciyken Cemal Süreya'nın ana kra-
lıçesi edebiyat öğretmeni Melahat Babacan'dı.
Kumkapı Ortaokulu öğrencisi Demir Özlü'nün
Nezahat Somar.
Salim Rıza adı geçınce Konur Ertop, Adnan
Özyalçıner, Doğan Hızlan, Kemal Özer gibi is-
tanbul Liselilerin sözcükler gülümser dudakların-
da.
Hasan Pulur, Hilmi Yavuz vb. Kabataşlılar için
lise yaşamı Behçet Necatigil demektir.
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü öğrencileri Ta-
lip Apaydın'lar. Mehmet Başaran'lar Anadolu'da-
kı yenıden doğuşun iki ışık kaynağı gibi görürler
Sabahattin Eyuboğlu'nu. Vedat Günyol'u.
Bızim kuşak Izmırlilerle Karşıyakalılann da unu-
tamadığı öğretmenler var kuşkusuz.
Kız Lisesi'nin, kişiliğinde aydın cumhuriyet ka-
dınını sımgeleyen, Vedide Baha Pars'ı.
Bizim Hilmi Ziya Apak'ımız.
Bir düşündüren adam anıtı Ziya Şölen.
Ve daha 4O'lı yıllar yeni edebiyat hareketinin ön-
cü dergilerini izleyen öğretmenlerimız.
Kışilıkleri bizde saklı eğitim kültür emekçileri.
Sabahattin Anç, Lütfiye Güçlü.
• • •
Lütfiye Güçlü'yü 19 temmuz günü yitirdiğimizi
bızim gazetedekı duyurudan öğrendiğimde yal-
nızdım. Şairce duyarlıklar bastı.
Kaç yaşındayım?
On beş, on altı.
Kırkındakilerin bile askere alındığı yıllar. Karşıya-
ka fınnlannın önünde vesika ekmeği bekleyen mah-
kûmlardan biri de benim.
Alman faşızmi öldüremediği ınsanların ekme-
ğiyle oynuyor.
Lütfiye Güçlü, Kız Öğretmen Okulu'nun sınıfla-
rına sığamayan edebiyatçı kişiliğiyle Halkevi'nde
aramaya çalışıyor bizleri. Bızdeki düşün adamını.
Geleceğin adamını.
Birıncıl özelliği sevmek ve sormak.
Dersler nasıl gidiyor?
Yeni şiir var mı?
Yurt ve Dünya'nın yeni sayısını okudun mu?
Yurt ve Dünya, Niyazi Berkes, Pertev N. Bo-
ratav, Behice Boran, Muzaffer Şerif, Adnan
Cemgil, Sabahattin Ali, Kemal Bilbaşar, Medi-
ha Berkes gibi geleceğe mektup yazmayı göze
alan aydınlann dergisı.
Bir özelliği de öğrendiğini öğretmeye çalışması
Lütfiye Hoca'nın.
Dünyaya öğrenmek ve öğretmek için geldiğini
düşündürür insana. Çevredeki Hitler hayranlan-
na, Reşat Şemsettin gibi CHP içinde barınabilen
örtülü faşıst bakanların müfettişlerine, Ceza Yasa-
sı'nın 141,142. maddelerinealdırmadan kendisin-
de birikeni vermeye çalışır.
Babası Ödemiş Kuvayi Milliyecilerinden Lütfiye
öğretmenin.
Özgür insan olma niteliği ata yadigân.
Peşinde çıft aylı dosya, kitaplık görevlisı olarak
o kasabadan bu kasabaya sürgün edildiği De-
mokrat Partılı yıllar dırencinden bir şey yitirmeme-
sı de birey olmasından geliyor.
Lütfiye öğretmene, onun gibi kaç dönemin "ne-
silleri tüketilemeyen" eğitim, kültür emekçilerine
selam olsun.
Kandiyoti'nin yeni kitabı çıktı
• KühiirSenisi- 1974-1980 yıllan arasında
Boğaziçı Üniversitesi"nde öğretim üyeliği yapan ve
halen Londra Üniversitesi'nde çalışmakta olan
Deniz Kandiyoti'nin "Cariyeler. Bacılar, Yurttaşlar"
başhklı kitabı, Metis Kadın Araştırmalan
Dizisi'nden çıktı. Kandıyotı'nin 1975-1995 yıilan
arasında yazılmış yazılannı ıçeren kıtapta kırsal-
kentsel cıönüşümün cinsiyet rollenne etkisi,
Kemalıst femınizmın anlamı, cinsiyet rollerinin
millıyetçilık. devlet ve İslam bağlamında
sorgulanması. erkek kımliklerinin toplumda iktidar
ve egemenlık kurumsallaşmasıyla bağlantısı,
ataerkıllığın kadınlann yanı sıra erkekler üzerindeki
baskıcılığı, "kadın " terimı yerine önerilen
"toplumsal cinsiyet" kavramı ve bu kavramın
"modernlik" anlayışlan çerçevesınde ırdelenmesi
gibi pek çok konu tartışılıyor.
Körfez Savaşı film oluyor
• Kültür Servisi - Körfez Savaşı sırasında Ingiliz
SAS komandolannın üstlendiği görevleri konu alan
bır film önümüzdeki günlerde Kuzey Afrika
çöllerinde çekılecek. Filmde Ingiliz SAS
komandosu Andy McNab'in kaleme aldığı ve en
çok satan kıtaplar arasına giren anılanndan yola
çıkılacak. Andy McNab, tgilız ekibin, Körfez Savaşı
sırasında Irak'a bır yanlış anlama sonucunda
gönderildığıni ıddia ediyor. Projenın Afhka
temsilcisi Auaut Sight filmde yanlış emir alan,
yanlış malzemelerle. yanlış koordinasyonlarda
yaşam mücadelesı veren askerlerin öyküsünü
anlatacaklannı belirtiyor. Sean Bean'in başrolde yer
alacağı filmde birçok Kuzey Afrikalı yerli de görev
alacak.
Morrison geri geliyor
• Kültür Servisi- Jim Morrison'un 1971 yılında
ölmesinin ardından dağılan efsanevı The Doors adlı
grubun daha önce yayımlanmamış dört adet yapıtı
bu hafta Los Angeles'ta kayıt edilıyor. John
Lennon'ın fanatik bir hayranı tarafından
öldürülmesinin ardından Ingiliz grup The Beatles'ın
yaşayan grup üyeleri tarafından geçen aylarda
çıkanlan Free as a Bırd adlı albümle aynı kayıt
tekniği ile gerçekleştinlecek olan çalışmanın Doors
grubunun hayranlan tarafından büyük ılgi
göreceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Schvvarzenegger Japonya'da
• Kültür Servisi - Japonya Başbakanı Ryntarn
Hashimoto, sinema yıldızı Arnold Schvvarzenegger
ve yönetmen Joel Schumacher, Schvvarzenegger'in
"Batman and Robın" adlı son filminin tanıtımı
nedeniyle 25 temmuz cuma günü bir araya geldıler.
Yaptıklan kısa bir söyleşının ardından Başbakan
Hashimoto, Schvvarzenegger'ın bu son filmini
izledi.