Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 HAZFtAN 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
• • «4
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
Yurdun dört bir yanından gelen mimarlar, tarihe karşı 'ivedi görevleri' belirlediler...
Konımacılanıı'Amasya BfldirgesF
78
"Türkiye'yi ve Kültür Bakanlığı'nı
yönetenler, ülkenin kimliği ve onuru olan
tarih ve doğa değerlerine karşı duyarsız
ve tahrip edici bir politika
=
* izlemektedirler. Foça'da kazılann
dıiTdunılması buna son örnektir ve korumacı kişi,
kurum ve kararlar üzerindeki baskılara son verilerek
arkeolojik kazılar yeniden başlatılmalıdır..."
Geçen 19 Mayıs 1997 günü
"Atatürkü Anma, Gençük ve S-
por Ba>Tanu" nedeniyle Sam-
sun'daki "İlkadım AnıtT önünde
düzenlenen törene katılanlar ara-
sında yurdun dört bir yanından ge-
len *mimarlar" da vardı. 17-18
mayıs günlerinde Amasya'da bulu-
şarak "tarihsel ve doğal deferierin
korunması'karşısındab sorumlu-
luklarını tartışan mimarlar, toplan-
ndan sonra da Samsun'a geçerek
laik ve demokratık Türkıye'nin ko-
runması coşkusuna ortak oldular.
Aslmda llkadım Anıtı, mimarlar
için aynı zamanda ilgi çekici bir
mimari tasanm örneğıydı. Atatürk
ve Anadolu halkı arasmdaki "top-
lumsal dayanışmayr simgeleyen
anıt, 30 yıl önce mimar Seçldn VV
ter tarafından gerçekleştirilmiş ve
1%9'dakı açılışından bu yana da
19 Mayıs kutlamalannın merkezi
olmuştu.
Ne \ar ki bu zanf anıtın bir
"GeoçlikveSporBayramrile olan
anlam birligini de simgeleyen "kn
ve erkek spomı figûrieri", 12 Ey-
lül darbesini izleyen yıllarda dö-
nemin Devlet Başkanı Orgeneral
Kenan Evren tarafindan "müsteh-
cen" bulunarak kaldırtılmıştı. Ön-
ceki yıl Ankara'nm RP'li Beledi-
ye Başkanı MeBhGökçek'inde ay-
nı gerekçeyle kımı heykellere sal-
dırmasından yıllar önce Sam-
sun'da yaşanan bu "benzer davra-
IUŞUI" onanlması ise hâlâ gerçek-
leşememışti...
Mimarlar o sabah Atatûrk'ün 78
yıl önce Samsun'a çıktığı "iskele-
nüT ve tarihi nhtımm da >ok ct-
duğumTfark ettiler. Özellikle
19gO'li yıllardaki "betonlaşma
hamteterT sonucunda tarihsel kent
dokusunu büyük oranda yitiren
Samsun. sadece yağmaya dayalı
bu şehircifîk anlayışı içerisinde ye-
şil alanlannı da coktan füketmiş,
böylece tıkanan kente yeniden açık
yaşam alanlan yaratabilmek için
de yöneticiler çareyı "denizi dol-
durmakta" bulmuşlardı.
tşte bu dolgu uygulamalan sıra-
sında da elden çıkan özgûn kıyı de-
ğerleri arasında hiç kuşkusuz en
anlamlıları Atatûrk'ün de Anado-
lu"ya "ilkadımınr attığı tanhi is-
keleler ve eski nhtım kuşağıydı.
Böylesi bir tarihsel anıyı bile göz-
den çıkaran sözde "modemleşme"
(!) sûreci sonunda ise artık Sam-
sunlular Atatûrk'ü gerçek yerinde
karşılama şansını coktan yitirmiş
durumdalar.
Dayanışma jçin buluşma—
Değışik ıllerdekı Mimarlar Oda-
sı birimlerinden yönetici ve üyele-
rin 19 Mayıs sabahı tlkadım Anıtı
" önündeki törene katılmalanndan
Jönce gerçekleştirdikleri 2 günlûk
"Amasya buluşması". bütün bu
"vitirüen değerierin" artık "son"
'. olabilmesı için sürdürülecek koru-
' ma çabalannı bir kez daha tanım-
' lamak bakımından "tarihselbir an-
; lam" taşıyordu.
; Türkiye'nin hemen her köşesin-
• de kültürel ve doğal miras süreklı
| bir ^tehdtt" ve "tahribat" altınday-
!dı. Amasya, Muğla, Çanakkale,
', Fatih(lstanbul) gibi az sayıdaki du-
! yarlı beledıyenin dışında yerel yö-
1 netimlerin büyük çoğunluğu imar
yetkikrini uygarlık değerlerini ko-
; rumadan yana değil, bu değerleri
• yok eden imar rantçılanndan yana
• kullanıyorlardı.
! Hele Kültür Bakanhğı, özellik-
! le 1996 yılı başlanndan bu yana
isanki kültürel zenginliklerimizi
2
"Mimarlar Odası'nın desteğinde
gerçekleşen YABEP (Amasya), ÇEYAP
(Çanakkale), ÎZEYAP (îzmit) gibi
olumlu örnekler, korumacılığın ancak
bilinçli ve demokratik katılımla başanya
ulaşabileceğini göstermektedir. Bu çabalann yurt
düzeyinde yaygınlaştınlması ve eşgüdümünün
sağlanması için çalışmalar yoğunlaştınlmalıdır..."
Harşene Dağv, Yeşilırmak ve Amasya; beş bin yıldır birliktekr (solda). Yeşihrmak'ın kıyısında Hazeranlar Konağı ve tarihi komşusu
Hatuniye Camisi. Yamaçlarda ise Ponhıs döneminin tanığı ve belgesi kral mezarian... (Fotoğraflar: OKTAY EKİNCİ)
yıl önce Mustafa Kemal. ülkeyi işgalcilerden ve işbirlikçilerinden kurtarabilmek için Samsun'dan Amasya'ya
geçmiş ve bağımsızlık sürecinin ilk ünlü "tamimini" buradan ilan ermişti. Şimdi de yine bu ülkeyi kimlik
değerleriyle birlikte korumak isteyen mimarlar, bu kez önce Amasya'da buluşarak "koruma bildirgesini" yazdılar;
ardından da Samsun'daki 19 Mayıs törenlerine katılarak Atatûrk'ü andılar...
Amasya YABEP'te kentsel korumamn lefl
'Tarihiduyumsayarakyaşamak'
Birçok kentimize egemen olan
"betonlaşma", son birkaç yıldır
Amasya'da yennı "özenK yapdaş-
ma>a
n
bırakıyor. Buna koşut ola-
rak da Mimarlar Odası'nın deste-
ğiyle oluşturulan YABEP(YaIıbo-
yu Evleri Koruma Projesi) kapsa-
mındaki "Koruma Amaçh Kentsel
Peyzaj ve Sıhhileştirme Planı" ça-
lışmalannı hem belediyenin hem
de valiligin her yönüyle "sahiplen-
miş" olmalan. Türkiye'ye örnek
gösterilecek bir "H4BITAT da\-
ramşı" sergiliyor.
Aslmda buna benzer bir süreç.
yaklaşık 20 yıldır Muğla'dakı
kentsel koruma çabalannda da ya-
şanıyor. Yerel yönetimin "kentine
sahip çıkması", mimarlann kent-
teki "mimari mirası" kucaklamalan. valili-
gin de bu çabalara "devlet adına" destek ve-
ren tutumlan. Muğla'nın bugün "özgün do-
kusunu koruyabilen bir kentolma" ayncalı-
ğını taşımasında en önemli nedeni oluşturu-
yor.
Şimdi, Muğla'nın ardından Amasya'da da
aynı dayanışma ve uygulama süreci YA-
BEP'te yasama geçiyor IÖ 3OO0'!erden bu
yana. sırasıyla HMt, Frig, Lid>a. PerSj Pon-
tus, Roma, Bizans, Danişment Selçuk, Dhan-
Cumhuriyetin ilk yıllannda Amasya... Hükümet Köprüsu, sa-
at kulesi ve hükümet konağı (Cumhuriyet gazetesi arşivinden).
h ve Osmanlıdönemlerinin uygarlık birikim-
leriyle bezenen kent, Cumhurijetdönemın-
de de başlangıçta tanhsel kımliğıni koruma-
sına rağmen, özellikle şu son 20 yıl içindekı
tahribatını artık durdurmak istiyor.
Amasya Mimarlar Odası Temsilcisi Ali
Kamfl Yalçın'ın. yönetimi altmda sürdürülen
YABEP'teki en önemli aşamayı oluşruran
Koruma Amaçlı Kentsel Peyzaj \e Sıhhileş-
tirme Planı'nın öncelikli hedefleri özetle
şöyle belirleniyor
1- Daha önce parça parça ve küçük alan-
korumakla değil, bu zenginliklen
yağmalamak isteyenlere "önlerini
açmak" için görevlendirilmiş bir
bakanhk gibi davranıyordu.
Işte böylesi birortamda. mimar-
lann ülkeye karşı ulusal sorumlu-
luklarını yeniden değerlendirmek
ve yağmaya karşı daha etkin bir
"ejtem programı'' geliştirmek üze-
re Amasya'da buluşmalan da u
yer
seçimr açısından elbette ki bir
raalantı değildi.
Kısa adı YABEP olan "Yahbo-
>ıı Evierini Koruma Projesi'" bir-
kaç yıl içinde "kent ölçeğini'' ya-
kalamış ve artık Amasya'mn. ge-
niş birkoruma planıyla "birbütün
otarak" kimlığıni yaşatması ilgili
tüm kurumlann öncelikli hedefi
haline gelmişti... Belediye Başka-
nı Ahmet Çekin. valı Kemal Neh-
rozoğluve MimarlarOdası temsil-
cisi Ali Kâmfl Yalçu, denebilir ki
kentin bugüne dek gelebilen bin-
lerce yıllık uygarlık değerlenni 21.
yüzyıla da taşımak üzere Türki-
ye'nin hasret kaldığı bir güçbirli-
ğjni yaşama geçiriyorlardı.
Yurdun diğer bölgelerinde aynı
çabalann ıçınde olan mimarlar.
Amasya'dakı bu yürek ferahlatıcı
süreci hem kucaklamak. hem de
destek vermek üzere bir araya gel-
diklerinde, ikı gün süren tartışma
ve değerlendırmelenni de bir "bO-
dJrgeyte" belgeledıler.
Aslmda yine Amasya. aynı za-
manda bir "bfldirge kenti"sayılır-
dı. Atatûrk'ün Samsun'dan sonra.
önce Havza'ya. oradan da Amas-
ya'ya geçerek Ulusal Kurtuluş Sa-
vaşımızın ilk önemli bildirgesini
"Amasya Tamimi" olarak C umhu-
riyet tarihine armağan etmesi, bu
kentin zengin uygarlık kimliğine
"Koruma kurullan üzerindeki siyasal ve
ekonomik çıkar beklentilerine hizmet
eden baskı ve müdahale sürecini
durdurmak, devletin ve toplumun acil bir
görevidir. Buna koşut olarak koruma
kurulu kararlannın yayımlanması da artık
ertelenemez bir hukuk ve demokrasi kuralı olarak
yaşama geçirilmelidir..."
geleyip kamuoyuna açıkladılar.
Türkiye'nin "uJusal kimlikdeger-
lerini" gözden çıkaran rant ekono-
misi süreciyle tam bir "işbirliği"
içinde olanlann, bu ülkenin tarih
ve doğa zeng'nliğini "konıyama-
(hğuu" vurgulayan mimarlar, yer-
yüzünde "onurlu bir ulus" olarak
evrensel saygınlığımızı sürdürebil-
mek için de öncelikle "kültür mi-
rasmuza" sahip çıkılması gerekti-
ğini bir kez daha ilan ettiler.
Sorumluluklar ve uyanlar
Mimarlar Odası birimlerinın
"Amasya buluşjnas"olarak 17-18
Mayıs 1997 günlerinde düzenle-
dikleri "Koruma ve Sorumluluk-
lar"başlıklı seminer. Samsun,
Trabzon, Ordu. Kayseri. İzmir. İs-
tanbuL, Antalya. Nİersin, Adana.
Amasya ve Çanakkale'den yakla-
şık 100 kışilik bir katılımla gerçek-
leştı. Semınerde dile getırilen de-
ğerlendirmelerin sonucunda kale-
me alınarak ilan edilen "Amasva
nfldirgesi'
<
başlıca 3 madde halinde
özetle şu görüşleri içeriyor:
"1- Bu seminer. kültür \r doğa
değerlerinin korunması konusun-
da de\tet adına en üst düzey yetki-
teri üstknen Kültür Bakanlığı'nın,
bu görcvinden hızla uzaklaştjğı \«
koruma >önündeki hükümet dtşı
çabalan bile engelleıneye çahşnğı
bir dönemde yapıhyor. Nitekim yi-
ne bu seminerin çalışma günlerin-
de öğrenilen son kaygı wnâ geliş-
me de Foça'daki arkeolojik kazda-
nn durdurulmuş olmasıdır_
Seminer katılımcılan. çağdaş
uygarlık \« tarih bilinci açısından
kabul edilemez olan bu karann.
Kültür Bakanhğı'nda son zaman-
larda hemen tüm geçmiş olumlu
birikimkri yok etmeye yönelik bir
da\ ranış biçimi \e politika sergile-
ytn. dar birüstdüzeysiyasal ve bü-
rokrarik yönetici kadrodan kay-
naklandığını bibnekteduier. (_) Fo-
ça arkeolojik kaalannın yeniden
başlahlmasL Türkiyc için bir onur
konusudur ve bunu engelkyenlere
karşı de\k'tin gerekli önlenıleri al-
mast, ertelenemez bir anayasal gö-
revdir.
^ Amasya'daki \ABEP. Çanak-
kale'deki ÇE\AP. tzmifteki İZE-
YAP gibi kaOlımcı koruma proje-
leri, Mimarlar Odast'nın ilgili >«
demokratik bir meslek kuruluşu
olarak ülkedeki koruma süreçle-
rinde etkin yer almasının ne denli
olumlu sonuçjar \erdigini kanıda-
yan başanh örneklerdir. Odanın bu
işlevinin ve misyonunun daha da
güçlendirilmesi. korumaya karşı
otan egemen siyasal ce>relerdekibu
tür çabalan engelleme girişimleri-
ne karşı kamuoyu duyaıiılığımn
yüksemlmesi ivedi görevter arasın-
da yer almaktadır.
İ-Seminerkablımalan. 19951en
buyana Kültür Bakanlığı'ndan ta-
tep edilmekte olan' Koruma Kuru-
lu kararlannın yayımlanmasf ku-
ralının bir an önce yaşama geçiril-
mesinüı yaşamsal önemine dikkat
çekmektedirier. Bir yandan kurul-
lan siyasal otoritenin kıskacından
kurtaracak yeni yasal gm^nceler
için çalışmalann yoğunlaşünlması
gerekirken.öbür yandan kurullar-
daki karar süreçlerinin açık. de-
mokratik ve denetlenebüir bir or-
tama kavuşturulması için de karar-
laruı yayımlanması yönünde giri-
şiıruer sürdürülmdi. hatta bu ek-
sikliğin gerekirst başlangıçta Mi-
marlar Odası birimlerince yerine
getirflmesi için de olanaklarzorlan-
mabdırr
lar şeklinde belirlenen kentsel
SlT'ler bırleştırilerek Amasya öl-
çeğınde "bütüncül SİT" uygulama-
sına geçmek.
2- Kente özgün kimliğıni veren
Veşilırmak ve Yalıboyu dokusunu
aktif bir "yeşil kuşak" içinde koru-
mak ve yaşatmak.
3- Yeni konut ihtiyacını mevcut
yapı stokunu kullanarak ve sıhhi-
leştirerek karşılamak. Böylece
kentsel büyüme yerine "kentsel res-
torasyonu" başlatmak.
4- Master plandakı çevre yolunu
gerçekleştiımek, kentı transit trafik
baskısından kurtarmak, "yayalaş-
nrmayT yaygınlaştırmak ve Yeşi-
lırmak kenannda "hafifraylısistem-
le" toplu ulaşımı sağlamak.
5- Yeni yapılann tarihi dokuyla uyumunu
sağlamak. Geleneksel bınalann yaşatılma-
sında "pansiyonculuğu" özendirmek. Yalı-
boyu'ndaki uygunsuz binalarda cephe dü-
zenlemeleriyle özgün silueti elde etmek.
6- Kentin binlerce yıllık geçmişine tanık-
lık eden kale. sur duvarlan, köprü. kalıntılar.
kaya mezarlan, anıtsal yapılar ve evlerin
"kent peyzajındaki etkilerini" güçlendirici
düzenlemeler yaparak çağdaş yaşamın "ta-
rihsel derinliği duyumsanarak" sürmesinı
20. yüzyılın belkı de en güçlü kat-
kısını sağlamıştı. tstanbul'dakı iş-
birlıkçi Osmanlı yönetiminin ül-
kenin bağımsızlıgûıı ve ulusal onu-
ru artık "koruyamadığuu" Amas-
ya'dan ilan eden Mustafa KemaL
kurtuluş için ızlenecek mücadele
yolunu da böylece aydınlatmış olu-
yordu... Mimarlar da bu tarihsel
bildirgeden 78 yıl sonra ve bir 19
Mayıs coşkusunun yaşandığı gün-
lerde. denebilirki "aynıtarihselso-
nımluluğun" bu kez kendi meslek
alanlanndaki yükümlülüklerini yi-
ne bir "Amasya biklirgesiyle" bel-
jGazetemiz yazan Ilhan Selçuk ve Yönetim Kurulu Başkanı Alev Coşkun aydınlanmayı anlattı
'Şcmnakai^ıdhvnmckiiydmhmmaharekendir'• tstanbul Haber Servisi -Devlet içindeki şeriatçı
' yapılanmaya karşı çıkmanın siyasi bir davranış ol-
madığı belirtilerek, bunun, insanlık bilinciyle ya-
.pılan bir 'aydınlanma hareketi' olduğu vurgulan-
i dı. Türkıye'deki gerçek aydınlanma hareketinin ilk
' Atatürk'le başladığı ifade edilerek. Türkiye'nin
1
aynı zamanda 'sanayi devrimi'ni gerçekleştireme-
mesine karşın aydınlanma sürecine giren ilk ülke
olduğu kaydedildi.
Galatasaray Lisesi'nde dün düzenlenen 'Türk
Aydınlanması' konulu panele gazetemiz yazan ft-
han Selçuk ve Yönetim Kurulu Başkanı Alev Coş-
kun konuşmacı olarak katıldılar. Konuşmacılann
ve dinleyicilerin katkılarıyla söyleşiye dönüşen
toplantıda tlhan Selçuk, aydınlanmanın hayann ta
kendisı anlamını taşıdığını söyledi. Aydınlanma
tarihinin, ders kıtaplannda okutulmasıyla yetinile-
meyecek kadar özümsenmesi gereken bir felsefe
olduğunu anlatan tlhan Selçuk, "Aydınlanma, in-
sanuğm gelişmesine yönelik soru sormak, tartış-
mak, bilûnsel çalışma yapmak demektir"dedi
Dünyada bir bilim tarihi, bir de kutsal kitaplar ta-
SelçukveCoşkun,Galatasaray Lisesi'ndedüzenknenpanelekaöldılar.lFotoğraf: KAAN SAĞNAK)
rihi bulunduğunu belirten Selçuk, ilk insanın do-
ğuşuyla ilgili tartışmalan anımsatarak şöyle de-
vam etti:
"Kutsal kitaplar Adem'le Havva'dan geldiğimi-
zi söylüyor. Bilim ise ilk insanın fosillerinin dört
ayakh bir canbdan geldiğini öne sürüyor. Biiimegö-
re ilk insan, dört ayaklılann oluştnrduğu bir sürü-
den ilk ayağa kalkan canlıdır. İşte o insan dünyanın
ilk solcusudur." Selçuk, 'tanm devrimi'nin ardın-
dan dinlerin, sanayi devriminın ardından da aydın-
lanmanın doğduğunubelirterek. Türkiye'nin bir ta-
nm ülkesi olmasına karşın aydınlanma sürecine
giren ilk ülke olduğunu kaydetti. Aydınlanmanın
Türkiye'yejöntürklerle girmeye başladığını anım-
satan Selçuk, deha düzeyinde 'asker, poiitikacı ve
felsefeci'olarak tanımladığı Atatûrk'ün gırişimle-
ri sonucu Bektaşiler, Aleviler ve 'öğretmenler or-
dusu'yla Anadolu'ya yayıldığını söyledi. Selçuk,
şöyle devam etti:
"Çok parrifi sisteme geçilmesiyle yeni geleh hü-
kümerJerin ögretmenlere, efitim sistemine saldır-
malannın nedeni de işte budur. Bu saldın bugün
ulaşabileceği en üst noktasına varmıştır. Bu neden-
le şeriat yanlısı bir hükümete dur demek, bunu ko-
nuşmak siyaset yapmak değildir. Zaten eger bunu
şimdi yapmazsak tam anlamıyla İran'a döııeriz.
Şeriata karşı direnişe geçmek bir insanlık ve ay dın-
lanma hareketidir.'"
Alev Coşkun da aydınlanmanın tümdengelimci,
baskıcı, dogmatik ortaçağ yapısına karşı çıkılma-
sıyla doğduğunu bildirdi. Coşkun, aydınlanmanın
önündeki en önemli engelin din baskısı olduğunu
söyleyerek, ancak laik bir ortamda aydınlanmadan
söz edilebileceğini vurguladı. Aydınlanmayla in-
sanlığın yeniden dünyaya geldiğini anlatan Coş-
kun, "Aydınlanma özgürlük, insan onuru, laikük,
eşitlik kavramlannı getirmiştir. Aydınlanmaya en-
gel otanak en temel insan hakları ihlalidir" dedi.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Üniversiteler Nasıl
Sınıfta Kaldı....
8 haziran pazar günkü Cumhuriyet'te çıkan "Üni-
versiteler Sınıfta Kaldı" başlıklı haberde, Yüksek
öğretim Kurulu Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Mü-
min Köksoy'un bir araştıımasından bazı alıntılar
vardı. "Yükseköğretimde Kalite ve Türk Yükseköğ-
retimi İçin Öneriler" başlıklı bu araştırmaya göre,
Türkiye'nin "en gözde" üniversiteleri bile Amerika
Birteşik Devletleri'nin en iyi 100 üniversitesi arası-
na girememektedir.
Aynı araştırmaya göre, Almanya ve Avusturya,
Türk üniversitelerine diploma denklıği tanımamak-
tadır. Bu bağlamda ben de bir noktayı belirteyim:
Avrupa'da Türk üniversitelerine diploma denkliği-
nın tanınmadığı ülkeler, yalnızca AJmanya ve Avus-
turya değildir.
Birkaç ay önce yayımlanan bir başka araştırma-
da, Türk üniversitelerinin "bilimsel araştırmatar"
açısından da dünya üniversitelerinin sıralamasında
pek yüz ağartıcı bir yerde olmadığı belirtilmişti.
Bütün bunlar hiç kuşkusuz acı, ama "şaşırtıcı" ol-
mayan gerçeklerdir. Bir başka deyişle. Türk üniver-
sitelerinin sonunda bugüne ve ancak bugüne va-
rabileceği, çok erken sayılabilecek dönemlerde bel-
li olmuştu. Ta baştan beri atılan kimı yanlış adım-
larda durumu görenlerın uyanlarına karşın direnil-
mesi, üniversitelerimizi engellenemez bir biçimde
ve gittikçe hızlanan bir tempoyla bugüne getirmiş-
tir.
Bu yazıda, yaklaşık yirmi yıllık bir öğretim görev-
lisi kimliğiyle edindiğim deneyimlerden de yola çı-
karak, üniversitelenmizin bugününü hazıriayan ba-
zı temel yaklaşım yanlışlarına değinmek ıstıyorum.
Ülkemizde üniversite bağlamında geçmişı epey
eskilere dayanan yanlış yaklaşımlardan birı, lıseyi
bitiren her gencin ünıversiteye gitmesmin zorunlu
olduğu yolunda bir koşullanmanın ve koşullandır-
manın, kök salması olmuştur. Böyle bir koşullan-
ma, kısmen askerlığini "er olarak yapmama" kay-
gısından, ama daha çok üniversite diplomasının
"ileride ekmek parası kazanabilmek için" kesinlik-
le gerekli sayılmasından kaynaklanmıştır. Bu gerek-
li saymanın temelinde ise, Türkiye'de "meslek eği-
timi"n\n eskiden ben -çok yanlış olarak!- üniversi-
te öğrenimi ile özdeş tutulması yatmaktadır. Bu
yanlış özdeşleştirmeden ötürüdür ki üniversite, li-
seyi bitiren gencin önündeki tek \ıkaryol" olarak
kalmıştır.
Devlet, üniversite kapıları önünde her yıl artan bu
yığılma karşısında, lise ve lıse sonrası eğitım bağ-
lamında meslek eğitimınin olanaklannı çoğaltacak
yerde üniversitelerin sayısını gelişigüzel çoğaltma
yoluna gitmekle, sonuçtaTürk üniversitelerinin ge-
lişmiş ülkelerin üniversiteleri karşısında sürekli ni-
telik yitirmelerine zemin hazırlamıştır. "iki bina, bir
rektör" tarzındaki gecekondu anlayışıyla kurulan
üniversiteler, Türkıye'deki gehşmenin sağlıkh gös-
tergeleri arasında sayılmış, ama bu arada bir üni-
versitenin gerçek anlamda üniversite olabilmesi
için hangi koşullan taşıması gerektiğı sorusunun
yanıtlan üzerinde -özellikle son yıllarda- hemen hiç
düşünülmemıştır.
Geçenlerde bir televizyon söyleşisinde Murat
Belge'nin çok doğru olarak belırttiğı gibi, üniversi-
te öğrencısi bütün üniversite yaşamını, ne kadar
modern yapılmış olursa olsun, bir kampusun dört
duvarı arasında değil; ama sinemasıyla, tiyatrosuy-
la, kitapçılarıyla, sergisalonlanylavb. uygarbirfcenf
çevresinde geçirebildiği ve bu yönde de beslene-
bildiği takdirde üniversıteli olabilır. Bu koşullann tü-
münden yoksun yerleşme merkezlerine ış olsun di-
ye -kimi zaman da seçim konuşmalannda öyle va-
at edildiği için!- "üniversite" kurmak, o üniversite-
lerin öğrencilerıni daha baştan bitkısel hayata mah-
kûm etmekle eşanlamlıdır. Her ne kadar üniversi-
telerin zamanla çevrelerinı değıştirdiklerı ve uygar-
laştırdıklan doğru ise de, bir çevrenin değişmesi uğ-
runa birkaç üniversiteh kuşağını bitkisel hayat or-
tamında yetiştirmek, pek "venmli" bir yol olmasa
gerektir!
Var olan üniversitelerin olanaklarını daha da art-
tırma ile, yeni ürıiversiteler kurma girişimlerinı belli
bir dengeye oturtan bir yükseköğrenim politikası
yerine böyle bir başıbozukluğa zemin hazırlanma-
sı, Türkiye'de belli bir geçmişe ve geleneğe daya-
nan üniversitelerin giderek daha çok kan kaybet-
mesine yol açmıştır.
Kitaplık ve laboratuvarlar gibi en temel koşullar-
dan yoksun yeni kuruluşlara "üniversite" adı cö-
mertçe armağan edilirken, var olan üniversiteler
zaten eskiden beri kısıth olan kitaplıklarını geliştir-
me olanaklarından daha da yoksun kılınarak, bilim-
sel araştırmanın temel taşlanndan biri olan kitap
bağlamında geniş ölçüde bağışlara muhtaç bırakıi-
mıştır.
Konuyu gelecek hafta sürdüreceğim.
Dr. Alpay Pasinli'nin görevden
alınmasına tepki
H Kültür Servisi-Istanbul Arkeoloji Müzesi'nin
uluslararası ödül almasını sağlayan müdürü Dr. Alpay
Pasinli'nin geçen hafta görevden alınmasına birçok
öğretim görevlisi tepki gösterdi. Bu denli kapsamlı ve
köklü bir kurumun müdürünün somut ve bilimsel
nedenlere dayanmadan, ancak politik amaçlı olduğu
izlenimi verecek şekilde görevden alınmasının her
şeyden önce bu kurumun gerek etkinliği gerek
saygınhğını yitirmesıne yol açacağını belirten öğretim
göreviileri imza kampanyası düzenleyerek söz konusu
karann bir an önce yeniden gözden geçirilmesi
gerektiğini bildirdiler.
BUGUN
• l.CRR BOĞAZtÇİ FESTİVALİ kapsamında
flamenko dans topluluğu Apoteosis Flamenca'nın
gösterisi saat 21.30'da Açıkhava Tiyatrosu'nda
izlenebilir.
• GALATASARAY LİSESt KÜLTÜR
ETKİNLtKLERİ kapsamında saat 11.00'de 'Avcf
adlı filmin gösterimı. 12.00'de 'Çevre ve Dayan.şma'
konulu panel, 14.00'te okul müzik gruplannın
konseri, saat 16.00'da Candan Erçetın ile söyleşi. saat
18.00'de Selim Güneş'in dia gösterisi. saat 19.00'da
Nilgün Yılmaz ve Öykü Çetin'in şan resitali. saat
21.00'de Mazhar-Fuat-Özkan konseri yeralıyor.
• 1. ULUSLARARASI ÖĞRENCİ TRİENALt
kapsamında saat 15.00'te Fulya Erdemci'nin
'Uluslararası İstanbul Bıenalleri Üzerine' başlıklı
söyleşisi ve video gösterisi, saat 21.00'de ise Aydın
Teker dans gösterisi Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde
izlenebilir.
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da laser-disc'ten
Stıng'in "The Soul Cages" konseri izlenebilir.