27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ŞUBAT 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER MKE verilerine göre Türkiye'deki 110 silah fabrikasından 40'ı Düzce ve yöresinde îîipah sakhıi sflahı'ALPER BALLI ANKARA-Milli Güvenlik Kurüu'na (MGK) sunulan rapo'lara göre daha çok RP'rin radikal tabanında ilgi göreı pompalı tüfeklerin, ABD ordusunda da bulundu- ğu ve gerektiğinde tabanca- dan 10 kat yüksek etkisiyle teröreylemlerinde kullanıla- bileceğı belirtildı. Makine Kimya Endüstrisi Kapsül ve Av Fişek Fabrikalan Genel Müdûrü Selahattin Balta. pompalı tüfekJerin terör ey- lemlerinde kullanılabilecek güçlü silahlar olduğunu be- liıierek Türkiye'deki av tüfe- ği pazannın yaklaşık 15 tril- yon I:ra oldugunu söyledi. Cumhuriyet'ın sorulannı yanıtiayan Selahattin Balta, Türkjye'de av tüfeği üretimi yapılan 110 imalathanenin bulunduğunu belirterek. bu- ralarda toplam 6 milyona ya- kın sılah ûretildiğini anlattı. Bu ûretimin yüzde 10'unun ihraç edildiğini kaydeden Balta tûfek alıcılannın bü- yük çoğunluğunu avcılann oluşturduğunubıldırdi. Balta, Türkiye'de 1742 avcı derne- ğinin kurulduğunu belirterek "Bu derneklere kayıtlı üye sa- yısı 4 miryon 500 bin. Dernek- lerin yansına yakını avcılıkla çok fazla ilgisi olmayan ve sadece lokal olarak kul- lanılan yerler. Diğer yansı da hakiki avcılar tarafin- dan kurulan dernekler" dedi. Balta, av tüfeği türlerini de "otomatik. süperpo- ze, pompalı, çifte" olarak açıklayarak "Aynca tam otomatijder ve çok etkili, saldın silahı diyebüecegi- miz pompahlar var. ABD polisi bu tür silahlan kul- Karadeniz Bölgesi'ndeki 5 ayrı fabrikada yılda 10 bin silah üretiliyor Kaçakçılıktan doğan sanayi ÖMER ŞAN RİZE - Doğu Karadeniz Bölgesi'nde bir za- manlann kaçakçıhğı yeni bir sanayi yaratü. Ev- lerinde gizti saklı tabanca üreten silah ustalan, 1992 yıhnda geüştirilen proje ile bir araya gele- rek bu önemli sanayinin temetini attı. Beş ilde ku- rulan silah fabrikalan birer birer üretime geçi- yor. Yılda ortalama 10 bin silah üretecek olan fabrikalarda ay nca çeşitli makine aksamlan da üretilebili>or. Karadeniz insanını ne yasaklar ne de baskj- lar vazgeçirdi evlerindeki gizli atöryelerinde ta- banca üretiminden. Kaçak olarak yapılan bu üredm bir yandan yasalan zorlarken bir yandan da yöre ekonomisi için potansiyel bir kayba ne- den oluyordu. 1992 yıhnda Sanayi ve Ticaret Ba- kanhğı yöredeki silah ustalan \e ticari kuruluş- lann da önerisiyie silah sanayü projesini başlat- tı. Proje, Makine Kimya Endüstrisi ile KOS- GEB'in de katküanyla beş ilde yaşama geçiril- di. tl özel idarekri ve esnaf odalaruun da proje- ye sahip çıkması ile bölgede kaçakçıhktan sana- yiye geçiş hızlı bir şekilde başladı. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Kö- se tarafından sürdürülen çahşmalarla Rize'de ASİLSAN, Trabzon'da TİSTAŞ, Gümüşha- ne'de KÜSSAN, Giresun'da GİRMAŞ ve Or- du'da da OSSA çok ortaklı şirketkri kuruldu. Bakanlığuı daha önce geliştirilen proje ile silah üretiminin yasallaştınlacağının gündeme gel- mesi ile bölgede 21 ayn silah şirketi kunılmuş- tu. Ortaya çıkan karmaşıkhk nedeniyle MKE, silah üretimi yapılması planlanan 5 ilden her bi- rine kredilerin toplu olarak verilmesini karar- laştırdı. Bu aşamadan sonra ayn ayn kurulan şirketler bir araya getirilerek her ilin kendiözel- liğini yansıtacak 5 ayn şirket kuruldu. Rize'de ASILSAN Gerekli olanaklann sagtanması ile biıükte Do- ğu Karadeniz Silah Sana>ü Projesi hızh bir şe- kilde uygulamay a konuldu. Proje doğrultusunda kuruluş çahşmasını ilk olarak Rize'nin Ardeşen ilçesinde kurulan Ar- deşen Silah Sana>ii (ASİLSAN) tamanıladı. Ri- zeü silah ustaiannın bir araya geldiği fabrikada 13 artı 1 şarjör kapasiteli, 9x19 mm çaph Baret- ta (Barabellum) ripi silahın üretilmesi kararlaş- nnlırken; adının da >ine Doğu Karadeniz Bök- gesi'nin yöresel değer verdiği Atmaca adlı avcı kuşun ismi ve Rize'nin plakası olan 53 rakamı- nın bir araya gelmesi ileAtmaca 53 ohnasına ka- rar \erildL 1994 yüı sonlannda ilk üretimini ger- çekleştiren ASİLSAN'ın ürettiği Atmaca 53'ii fabrikanın açıhş töreninde yine ilk olarak döne- min Ticaret ve Sanayi Bakanı Tahir Köse ateş- ledL 1995 yıh içerisinde bin adet deneme üreti- mini MKE'ye teslim eden ASİLSAN, MKE'nin olumlu sonuç almasından sonra seri üretime geçti. Tüm aksamlan fabrikada üretilen silahlarm namlulannı gönderen MKE ile ilk etapta 3 bin adetlik bir anlaşma imzalandı. 19%yıh icerisin- de MKE'ye teslim edilen 3 bin silahın yanı sıra ASİLSAN bir de MKE'nin namlu ihalesine gir- dL thaleyi alamayan ASİLSAN 1997 yüı üreti- mini ikiye kaday arak 6 bin silah üretmeyi plan- hyor. Atmaca 53'ün piyasa değeri 70 mİryonun üzerinde. Giresun'da GİRMAŞ Karadeniz Silah Sanayü Projesi'nin ikinci ayağını Giresunlu silah ustalanm bir arava ge- tiren GtRMAŞ oluşturdu. ASİLSAN'dan son- ra ilk üretimini gerçekleştiren GİRMAŞ'ta 38 mm çaph, alü mermi kapasiteİL, Smith NVesson tipi toplu silahı üretmeye başladı. Silahına ken- di aduu veren GİRMAŞ. 1995 yıh icerisinde bin adetlik deneme üretimini tamamlayarak MKE'ye teslim etti. 1996 vilı üretimini de 2 bin 500 olarak tamamlayan GİRMAŞ 1997yıhnda- ki üretimi için 3 bin 500 adedi hedefliyor. lanıyor. ABD'de pompahlar ruhsat olmaksıan ke- sinükle kullanılamaz. Bu silahlar gerektiğinde kab- zadaki değişiklikle tabanca olur" bilgisini verdi. Pompalı tüfeklerde kullanılan en tehlikeli fişek tü- rünün "domuz kurşunu'* oldugunu anlatan Balta, "Diğer av silahlannın menzili ortalama 50 metre olarak belirlenirken pompalı silahlarda bu menzil 350 metreye çıkı> ı or. Çok etkili bir fişek" dedı. Domuz kurşunu satışının son 3 yılda 500 bınden 4 milyona çıktıgını anlatan Balta, "Domuz kurşu- nu terörist amaçh. Saldın amaçh. Tabancadan 10 kat tehlikeli olan pompalı tüfekler terör yaratma amaç- lı eylemlerde kullanılabilir. Ne kadar kullanıldığı yo- lunda somut çalışmalar yapılmış değil, ancak basn na yansıyan bazı olaylar var. Hükümet pompalı tüfeklerin ithalini yasakladı. Kaçak yol- lardan girdiği tahmin edili- yor" dıye konuştu. Balta, valiliklerce yapılan av tezkereleri verme işlemi- nın tek elden yapılması ge- rektiğını vxırgulayarak "Top- lumda iç çelişkiler artnkça si- lahlanma da arüyor. Türki- ye'de toplumsal kutuplaşma- İar, devlete olan güvensizlik- ten kay naklanan kaygüar da silah edinme ihriyacını doğu- ruyor. Türkiye'de hukuka gü- ven ortadan kalktıkça tophı- mun 2 kesimi de korunma iç- güdüsüyle silahlanıyor" dedi. 110 silah üreticısinin 40'a yakınının Düzce ve civannda bulunduğunu kaydeden Bal- ta, Konya'da ağırlıklı olarak Huglu ve Czümlü silah üre- tım kooperatiflerinin örgüt- lendiğini bildirdi. Balta, Düz- ce"deki tüfek üretiminin ağır- lıklı olarak Karadenizlilerin kontrolünde oldugunu belir- terek şunlan söyledi: "Karadeniz öteden beri korsan silah üretimiyle bUini- yor. Bütün silahlarda üretilen fişekleri Kayaş Kapsül üreti- yor. Vılhk üretim sayımız 30 miryon; 100 milyon da ithal ediİiyor. 1990'da fişek ithalatı da serbest bırakıldı. Bir yılda tüketUen fişek toplamı yakla- şık 150 milyon adet Bu da 4 trilyon Krahk bir pazar yaraüyor." Balta. MKE rakamlannın resmi veriler olduğu- na dikkat çekti. Yetkililerden edinilen bilgiye göre av tezkeresi almak için 2 fotoğraf, 1 ikametgâh il- mühaberi, nüfuz cüzdanı ve adliyeden alınacak te- miz sicil belgesi yeterli oluyor. Toplusözleşme pazarlığında uçurum Türk-İş eriyen ücretleri geri istiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Beledi- yelerle birlikte yaklaşık 710 bin kamu işçisi- ni ilgilendiren yeni toplusözleşmeler için ba- zı sendikalar görüşmelere başladılar. Bağlı sendikalardan 15 şubat cumartesi gününe ka- dar ilk oturumlanm tamamlamalannı isteyen Türk-lş, kayıplann giderilmesi için, 1 Ocak 1997'den itibaren yürürlüğe girecek sözleş- melerde yüzde 136,1 Mart 1996'dan sonra ge- çerli olacak sözleşmelerde de yüzde 148 ora- nında işçi ücretlerine artış verilmesi gerekti- ğini bildirdi. DYP-CHP hükümetinin 1995'te "snrzam" açıklamasmın ardından 24 Aralık 1995"te erken seçim karan alınmasıyla kamu- da çalışan işçi ücretlerine yaklaşık yıllık yüz- de 70 oranında zamla imzalanan toplusözleş- melerbu yıl sona erdi. Yalnızca 1995 yıhnda yüzde 21.7 oranında reel kayba uğrayan işçi ücretleri, 1996'da da alım gücünü yitirmeye devam etti. Türk-lş'in araştırmasına göre, 1 Ocak 1997'de yürürlüğe girecek toplusözleşmeler için, 1 Temmuz 1994 te yüzde 100 olarak ka- bul edilen ücretlerin satınalma gücü. 1 Ocak 1995'te yüzde 82.9'a; 1 Temmuz 1995'te yüz- de 73'e; 1 Ocak 1996'da yüzde 63.4'e; 1 Tem- muz 1996'da yüzde 55.7'yeve 1 Ocak 1997'de de yüzde 42.3 'e kadar düştü. 1 Mart 1997'de yürürlüğe girecek toplu iş sözleşmelerinde ise 1 Eylül 1994'te yüzde 100 olarak kabul edilen satın alma gücü. 1 Mart 1995'te yüzde 76.2'ye: 1 Eylül 1995'te yüz- de 70. l'e; 1 Mart 1996'da yüzde 58.8'e: 1 Ey- lül 1996'da da yüzde 54.6'ya indi. Ocak ve şu- bat için aylık enflasyonu yüzde 5 üzerinden, 1 Eylül 1996 ile 28 Şubat 1997 döneminde enflasyon oranını yüzde 35.5 olarak kabul e- den hesaplamaya göre, 1 Mart 1997 itibany- la ücretlerdeki satın alma gücü yüzde 40.3'e kadar düştü. ^raştırmada, 1 Ocak 1997'den sonra yürür- lüğe girecek sözleşmelerde ücretlerde meyda- nagelen yüzde 57.7'lik alım gücü kaybının gi- derilmesi için yüzde 136.4 oranında zam ge- rektiği belirtili'rken; 1 Mart 1997'den itibaren geçerli olacak sözleşmelerde de, yüzde 59 7'lik ücret kaybının giderilmesi için artış oranı yüzde 148.1 olarak belirlendi. Türk-lş ye'Jdlileri, şubat ayı enflasyon oranının he- saplamada alınandan yüksek olması duru- mtında ücretlerdeki kayıplann giderilmesi için gerekli yüzde 148'lik zammın daha da yükse- leceğine dikkat çektiler. Türk-lş'in hesaplamasında, kamudaki iş- ye-leri için ortalama çıplak brüt aylık ücret 35 milyon 400 bin lira olarak belirtilirken, ilk 6 ayia kayıplann giderilmesinden sonra birin- ci yıl ikinci 6 ay ve ikinci yıl her iki 6 ayda enflasyon üzerine 10 puan refah payı verilme- si 3neriliyor. iosyal yardımın aylık 3-5 milyon, yemek yadımının günlük 250-400 bin, giyim yardı- mnın yıllık 10-17.5 milyon. evlenme yardı- mnm 7.5 milyon, doğum yardımımn 5 mil- ycn lira olması, iş kazasıyla ölümde 25 mil- ycn, ölüm durumunda 15 milyon, işçinin ya- kııın ölümünde de 10 milyon lira verilmesi öıgörülüyor. Bu ücret dışı ödemelerin 6 ayda bi: yapılan zam oranında arttınlması da ıste- ni'or. DISK 30 yaşmda 1967 yıhnda ilk toplanüsını yapan DİSK, 1974'te 1 Mayıs öncesinde işçi bay rarru etkintiklerini değerlendiren bir toplano düzenlemiştL Türkiye Devrimci İşçi Sendikalan Konfederasyonu 'nun Ankara Hilton'dakietkinliklerine Cumhurbaşkanı Demirel de katılacak Haber Merkezi- Türki- ye Devrimci işçi Sendika- lan Konfederasyonu (DlSK). bugün 30. kuru- luş yılını çeşitli etkinlik- lerle kutlayacak. Anka- ra'da Hilton Otel'de yapı- lacak yıldönümü etkinlik- lerine Cumhurbaşkanı Sü- leyman Demirel'in de ka- tılarak bir konuşma yapa- cağı bildirildi. DlSK Ge- nel Başkanı Rıdvan Bu- dak, yaptığı açıklamada. DlSK'in kurulduğu 1967 yılından bu yana, Türkiye işçi sınıfinın en büyük mü- cadele örgütü durumunda bulunduğunu ifade etti. DlSK'in tarihinin demokrasi mücadelesiyle dolu oldugunu, ılkeleri- ne "Tam bağunsızhk" diye başjık koy- duğunu kaydeden Budak. konfederas- M ü c a d e l e y l e geçen 30 yıl tstanbul Haber Serrâi- Türkiye Devrimci İşçi Sendikalan Konfederasyonu (DlSK), Türkiye İşçi Partisi'nin Joıruluş günü olan 13 şubatta kuruldu. 1967 yıhnda Istanbul'da Maden-lş Genel Başkanı KemalTürkler'in başkanhğında Türk-lş'ten aynlan sendikalar tarafindan kuruldu. 1968-70 yıllan arasında militan ve sınıf çıkarla- nnı ön plana çıkaran sendikal mücadele tarzıyla hızlı bir gelişme gösteren DİSK'in Türkiye solunun yûkselmesine paralel giden gelişmesi çeşitli çevre- lerde huzursuzluk yarattı. Tamamen DlSK'in önü- nü kesmeye hizmet edecek sendikalaşma ve grev hakkıyla ügili yeni yasalann çıkanlması gündeme getirildi. Bunun üzerine "15-16 Haznran" direnişi yaşandı. Eylemler sonunda çok sayıda DlSK yöne- ticisi ve işçi lideri tutuklandı. 1976 yılında. resmi takvünde "Bahar Bayramı" olmasına karşm 1 Ma- yıs'ı "İşçi suufimn dayanışma günü" olarak kutla- yan DtSK yine aynı yıl DGM'leri protesto etmek için 16 Eylül'ü "gend j'as" ilan etti. 37 kişinin 61- dürüldüğü "1 Mayıs 1977 Taksim katiiamrndan "ClA*ye hizmet eden MC'yi ve maocuian'' sorum- lututanDlSK, 1977 genel seçimlerindeiseCHP'yi destekledi. DİSK'in 6. Genel KuruFunda Abdullah Başnirk genel başkanlığa seçüdi. DlSK 7. Olagan Genel Kurulu'nun hemen ardından 22 Temmuz 1980'de ise Türkiye Maden-lş Genel Başkanlığı gö- revini yürüten Kemal Türkler evinin önünde katle- dildi. 12 Eylül askeri darbesi sonrasuıda DlSK ve ona bağlı sendikalar MifliGüvenlik Konseyi'nin ka- ranyla kapahldı. Yıllarca sürecek olan "rtSK da- vas" nedeniyle 78'i idam istemiyle 1477 kişi yar- gılandı. 6 yıllık yargılama sonunda 1986 yıhnda Askeri Mahkeme 264 kişiyi 5 yıl 6 ay 20 gün ile 15 yıl 8 ay arasında değişen ağır hapis ceszalanna çarp- tırdı ve DlSK'i kapattı. Î991 yıİmagelindiğindeise Yargıtay, DtSK hakkmda "beraat" karan verdi. Böylece lOyıl lOay sonra DİSK yeniden acıldı. 19- 22 Ocak 1992 tarihİerinde gerçekleştirilen 8. Genel Kurulu'nda Kcmal Nebioglu genel başkanlığa seçü- di. 1994 yıhnda ise DÎSK'in Genel Başkanhğı'na Rıdvan Budak seçüdi. yon olarak sömürüye. baskıya karşı sü- rekli mücadele ettiklerini. özgürlüğü ve demokrasiyi savunduklannı söyledi. Budak. konfederasyonun bugün An- kara'da kutlanacak kuruluş yıldönümü etkinliklerine Cumhurbaşkanı Süley- man Demirel'in de katılarak bir konuş- ma yapacağını belirtti. Konfederasyon olarak geçmişte De- mirel'in başbakanlığmdaki hükümetle- re karşı mücadele ettiklerini. izlediği politikalara karşı tavır aldıkJannı belir- ten Budak. şu anda Cumhur- başkanı Demirel'in demokra- si konusunda takındıgı tavır- dan hoşnut olduklannı söyle- di. İstanbul ve İzmir'deki etkinlikler DİSK'in 30. kunıluş yıldö- nümü için bugün Izmir'de de DlSK Ege Bölge Temsilciliği tarafindan bir kutlama gecesi düzenlendi. İstanbul'daki ilk toplantı ise 15 şubat tarihinde Mecidiye- köy Kültür Merkezi 'nde yapı- lacak. İstanbul'da düzenlenecek etkinlikler kapsamında "Olay- lar ve Tanıldanyla DİSK Tari- hi" konulu bir panel gerçek- leştirilecek. Aynı gün akşam Taksim Sanatevi'nde sanat, bi- lim ve medya dünyasından ka- tılımlarla bir resepsiyon veri- lecek. Istanbul'daki kutlama- lar 16 şubatta Bostancı Gösteri Merke- zi'nde yapılacak şölenle son bulacak. DlSK kuruluş şölenine Zütfü LivaneK, Edip Akbay ram, Ruhi Su Dostlar Ko- rosu müzikleriyle, Genco Erkal da şiir- lenyle konuk olacak. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Refah Türkiye'nin Şansı mı? Ali Kırca, geçen haftanın Siyaset Meydanı'nda Refah olgusunu inceledi. Hemen her zaman olduğu gibi çok doyurucu bir programdı ve sabahın dördü- ne kadar televizyon başında çakıldık kaldık. Programa çağrılı konuklar. gene hemen her za- man olduğu gibi dengeli ve iyi seçilmişti. Ama bu programı izlerken, daha önceden de saptadığım bir duygumu yeniden test etme olanağını buldum. Bu tür programlara katıldığım zaman çok sakin olmaya çalışınm. Daha sonra bana sorarlar, "Nasıl bu kadar tahammüllü oluyorsunuz?" derier. Ve her zaman ay- nı yanıtı veririm. "Daha sonra sıranın bana da gele- ceğini biliyorum." Gerçekten, bu tür programlan izlemek, o program- larda yer almaktan çok daha zor olabiliyor. Çünkü programa katılan insan, eninde sonunda kendisine söz geleceğini biliyor ve sabıria bekleyebiliyor. Oysa ki izlerken, "Şunu neden söylemiyohar" ya da "Bu- nu neden sormuyorlar?" gibisinden düşünceler in- sanın içine sıkıntılar veriyor. Son programda da öyte oldu. Refah'a yakın kimi konuşmacılann "Refah Türkiye'nin şansıdır" diye ko- nuşmalanna başlamalanna "illet oldum". "Biri, ne- den Refah 'ın Türkiye 'nin şansı oldugunu sorrnuyor?" diye kendi kendimı yedim. Ve sonunda Sevgili Yazgülü Aldoğan bu soruyu sorunca, inanın yüregim serinledi. "Sağ ol Yazgülü" diye seslendim televizyona, "Eğerbıri bu soruyu sor- masaydı çatlayacaktım." Tabii tatmin edici bir yanıt verilmedi bu soruya. Za- ten verilmesi de mümkün degildi. Zira Refah Partisi, Türkiye'nin bir "şansı"falan değil, Türk siyasal yaşa- mının bir "olgusu"dur. Böyle değeıiendirilmeli, bu bakış açısı altında incelenmelidir. Refah Partisi, Türkiye'de cumhuriyetimizin kurul- masıyla birlikte; kısmen yeraltına çekilen, kısmen de "uykuya geçen" radikal ıslamın ve Islam şeriatçılan- nın örgütlenmesinden başka bir şey degildir. Türkiye'de Islam şeriatçılannın siyasal arenada boy göstermejeri, çok partıli yaşama geçmemizle birlik- te başlar. Önceleri, kurucularının laik ve Atatürkçü ya- pılanndan ötürü, Demokrat Parti'ye biraz soğuk du- ran bu güçler; daha sonra, iktidara giden yolun DP yolu oldugunu anlayınca, DP'ye yakınlaşmışlardı. Başta Celal Bayar olmak üzere, DP kurucularının ve üst yönetiminin laik ve Atatürkçü olduklanndan kuşku duyamayız. Fakat kendilenne kitlesel bir bıçim- de oy veren bu gruplara da ödün vermekten geri du- ramadılar. Yani bir tür diyet ödediler. Ne büyük bir ha- ta... DP'nin izlediği bu politikayı daha sonra Adalet Par- tisi de, Doğru Yol Partisi de izlemek isteyecektır. An- cak bu gruplardan bazılannın yollan DP çizgisinden kopacak ve önce 1970 sonrasındaki Milli Selamet Partisi içinde ve daha sonra 1983 sonrasında ANAP ve Refah Partisi içinde yer alacaklardır. Günümüzde DYP'nin Refah Partisi'ne ödediği dı- yetle, 1950'li yıllarda DP'nin, dinci gruplara ödediği diyet arasında hiçbir benzerlik yoktur. DP'nin ödün- lerinın ardında kendini iktidara taşıyacak bir kitleden oy beklentisi vardı. Bugün DYP'nin Refah'a verdiği ödünlerin ardında ise bambaşka hesaplar yatmak- tadır ki, bunun aynntılanna girmek istemiyorum. Kal- dı ki; bunu tüm okurianm biliyoriar... Bu konuda vurgulamak istediğim son bir husus da- ha olacak. Türkiye'deki kimi "dinci" gruplar, eski ge- leneğın devamı olarak hâlâ DYP'ye oy vermektedir- ler ki, sadece bu "durum" bile, Refah olgusunun ar- ka planının, dıştan görüldüğü kadar net olmadığını ispat etmektedir. Türkiye'de "siyasal Islam" ve hatta buna ek olarak "radikal Islam", türdeş (homogen) bir yapıda değil- dir. Genellikle Sünni - Hanefi çizgıde olmalanna kar- şılık, uzlaşmaz yorum farklılıklan ve bu arada çok ciddi çıkar farklılıklan vardır. Kimi tarikat ve cemaat- ler, neredeyse "zıt" beklentiler içindedirler. Gene bu arada Iran'dan ithal "Şii" cemaatlerseslerini yüksett- mek istemektedirler. Böylesine farklı gruplan ve menfaatları tek çatı al- tında birleştirmek mümkün degildir. Erbakan Ho- ca'nın tüm muhtemel eleştirileri bilmesine rağmen, bu gruplan Başbakanlık Konutu'nda bir araya getir- mek istemesi, böyle bir "çatı" görüntüsü vermek içın- dir. Ama tutmamıştır. Refah'ın Türkiye için bir şans olduğu "rivayetini" yaymak isteyenler, "Eğer Refah'ın ılımlı Islamı ol- mazsa radikaller güçlenir" vb. gibisinden aslı astan olmayana görüşler ileri sürmektedirier. Oysaki ger- çek, bunun tam aksidir. Bugün Refah'ın varlığı ve iktidan, radikal Islamın önünü kesmemekte, tam tersine radikal Islamı güç- lendirmektedir. Her ne kadar dergilerinde Erbakan için "şerbakan" srfatını kullanmaktaysalar da, RE- FAHYOL iktidannda, hiçbir zaman olmadıklan kadar güçlüdürier ve hiçbir zaman kollanmadıkları kadar kollanmakta ve korunmaktadıriar. Sanınm geçen yıl, Sayın Mehmet Şevki Eygi ile Galatasaray üsesi'nde bir açık oturumda tartışmış- tık. iran'ı ömek olarak göstermiş ve "Şah ılımlı Isla- ma geçit vermedi, radikaller geldi. Türkiye'de de eğer ılımlı Islama izin verilmezse radikaller gelir" gi- bisinden bir görüş ileri sürmüştü. Türkiye ve iran'ın toplumsal yapılanndaki farklılıklan ve "Atatürk ay- dınlanmasının" etkilerini anlatarak ve Şii Islamiyetin din adamı hiyerarşisini ön plana çıkartarak, bu gö- rüşlerinin geçersizliğinı vurgulamaya çalışmıştım. A- ma biraz da ABD'nin Ortadoğu polrtikalannın etkisiy- le bu görüşün yandaşlan artmışa benziyor. Refah, Türkiye'nin şansı falan değil, Türk siyasal yaşamının ilginç bir olgusudur. Kimi "radikal Islam- cılar" ve "Çiller ailesi" için bir şans oldugunu elbet- te kabul ederim, ama bunlar Türkiye demek degildir. Tekzip Gazeteniz 26.12.1996 tarih ve 26013 sayılı nüshasının 1 ve 3. sayfalannda "Kazan'dan 'Tûrban' sürgünü" baş- lığı ile yayınlanan haber, Sivas Barosu Başkanhğı'na yö- nelik gerçek dışı suçlamalarla doludur. Bilindiği üzere Yargı mensuplannın atamalan Hakim- leT ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafindan yapılmakta olup, son çıkan tayin karamamesi ile de 464 Yargı mensubunun görev yerleri değiştirilmiştir. Kararaamenin hazırlanmasın- da Sivas Barosu Başkanlığı'nın hukuki bir sıfatı olmadtğı gibi bu yönde idari tasarruf hakkı da bulunmamaktadır. Atamalarla ilgili olarak Baro Yönetim Kurulu'muzdan ve- ya Yönetim Kurulu dışında hiçbir üyemiz yargı mensup- lannın başka yerlere gönderilmesi için Ankara'ya gitme- diği gibi doğrudan veya dolayı hiç bir girişimde bulunma- mıştır. Yayınlanan haber; konu gereği gibi araştınlmadan, Sivas Barosu'nu zan altında bırakmaya yönelik olarak ha- zırlanmıştır. Baromuza yönelik bütün suçlamalar yersiz olup haberde ismi geçen üyemizle ilgili olarak da gereği yapılmıştır. Sivas Adliyesi. Yargı mensuplan. çalışanlan ve Avukatlan ile birlikte yıllardır bütünlük ve kardeşlik içinde çalışmalannı yürütmektedir. Bizce bu haber Baro- muz ile Yargı mensuplan arasındaki uyumu bozmak iste- yenlerden kaynaklanmış olan gerçek dışı iddialara dayanı- larak hazırlanmıştır. Av. Burhaneran Oktay Özberk Sivas Barosu Başkanı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle