Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13ŞLBAT 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
KİTAP TIRTILI SELİM İLERİ
Jacob'un pushı portresi...Bıiglendırme metinleri. Virginia Wo-
olTun üçüncü romanı Jacob'un Oda-
sı'ndar söz açarken. trajık bır yaşamöv
kisiine değinirler: Modern romanın bü-
yük usası. Jacop kımliğini işlerken, 1906
yilındaçokgençyaştaölmüş kardeşi To-
tn'ninanısından. ızdüşümlerinden yola
çıkmıştır.
1921 'de noktalanan roman, Toby ölçü-
sünde.Bırincı Dünya Savaşı gençliğınin.
genç erkeklennin de çağnşımlanndan ya-
rarlanmış. esinlenmiş olmalı.
Jacob'un Odasfnı olağanüstü güzellik-
teki emeğiyle dılimıze kazandıran Fatih
Ozgüven, önsözünde. zaten şöyle diyor:
"Birinri DünyaSavaşı'nda, gençyaşta öleo
şair Rupert Brooke, şair \Vilferd Owen ve
aynı kuşaktan birçok İngiliz entelektüeti
de Jacob'a modellik eden fîgürier arasın-
da anılabilir."
Geçen zaman, yitirilmiş gençlik, sava-
şın ruhsal yapıda bıraktığı yıkım, Ja-
cob'un Odası'nın yazılmasının belki de
birincil ıtkısıydı. Virgınıa Woolf 'un han-
gı sancılardan geçerek bu romanı yazdı-
ğını Bir Yazaruı Güncesi'nden izlemek
olasıdır
Hcm roman. hem günce Oğlak Yayın-
cılık'ın okura armağanı. Her ikisinin de
çeMimeni sevgili Fatih Ozgüven. Özgü-
ven'ın. o kadar sevımlı Flush'u da (Can
Yayınlan) dilimize çevirdiği hatırlanırsa,
artık yctkın bir Woolf çevirmeni saymak
gerekır.
John Lehmann, Kcndinc Ait Bir Ka-
dın'da (Remzı Kitabev ı) romanın yenılık-
çi tutumunu açıklar:
"Jacob'un OdasTnda ilk göze çarpan
şey, ilk iki romanından sonra Virgiııia VVo-
olfun tekniğinde yapnğı köklü değişiklik-
tir. Gerçekte. bu kitapta bilinç akımı faz-
la kııllanılmıvor ama. iskelet halinde de ol-
sa bir övkü bulunmasına karşın, belli bir
pian yok. Tiim o geleneksel, bir \erden ve-
ya zaman diliminden öbürüne geçiş yok.
Yazar buniaria hiç zaman harcamıyor. Ça-
lışmalannı, bir dizi iztenimci pariamalara
dayandırmış." İpek Erkaya çevirisi.
Bir çeviri denemesi
Deniz Feneri'ni okuduktan sonra koyu
bır Virgınıa Woolf hayranı kesilmiştim.
Yıllar v ılı Dalgalar'ı. Vlrs. Dallavvay'i, Ja-
cob'un Odası'nı yanımdan ayırmadım.
Yolculuğa çıkarken bile bu kitaplardan bi-
ri ille yol çantamda olurdu.
t/acob'un Odası
bütünüyle kendisine
özgü bir roman. Ardılı
olan Mrs. Dalloway'e,
Deniz Feneri'ne,
Dalgalar'a, Perde Arası'na
bir ilk adım olsa bile,
Virginia Woolf un
romanlan arasında belki
de 'tek başına' duruyor.
Üstelik belki bir roman
değil, 'uzun bir şiir'
sayılabilir...
Tİiçbir şey anlatmıyor
görünürken bütün bir
hayatı anlatıyor kitap.
Duygular, düşünceler,
algılar, izlenimler uçuşup
duruyor. Hiçbir roman
kişisi, hatta Jacob, bir
türlü ön plana çıkmazken,
bütün kişiler handiyse
uğultulara kanşmış
sesleriyle sesleniyorlar.
1970'lerde üç arkadaş, ömrû kısa süren
bir yayınevi kurduk. Yayınlamayı amaç-
ladığımız romanlar arasında Jacob'un
Odası vardı. Edebiyat sevgısi yoğun. çe-
vin denevimı az bir arkadaşımız romanı
İngilizceden çe\ırecek, ben de Fransızca
çevirisıyle karşılaştıracaktım.
Arkadaşımız çok geçmeden usandı. A-
ma ben ıki bölüm çevirdim. Tümcelen
bılmece çözergibi çözmeye uğraşıyor. yo-
ruluyor, işın içinden çıkamıyor; tek bir
tümce çevirdığimde de delicesine sevını-
yordum.
Şimdi kitabı yeniden okurken. daha ilk
sayfada, ilk satırlarda o tümceler, yan tüm-
cecikler, sözcük kınlışlan büyülendiğım
çahşmamı hatırlattr.
Betty Flanders deniz kıyısındadır. Ja-
cob'un annesı. Dolmakalemının altın
ucundan yazılar çiziktınlır. Mrs. Flan-
ders'ın gözlen yaşla dolar.. Hepsı topu i-
kı üç satırdır ama. bütün yalnızhk. bütün
keder duyumsanır.
Artık hayal meyal sonraki bölümlen,
çevıremedıklerimi alımlamaya koyuldum.
Hangi sözcükleri seçeceğımi bazen saat-
lerce düşünürdüm. Bazen bu çe\irinin
hiçbir zaman sona ermeyeceğinı umut-
suzlukla kavrardım.
Yazılışından yetmişi aşkın yıl sonra Ja-
cob'un Odası'nı Türkçe okuyabiliyoruz
bugün. Dünya romanında öncü bıreseri.
Öncü eserlenn okura ulaşması elbette
belli bır süreci gereksiniyor. Virginia Wo-
olf da 1922'de pek fazla umutlu değildir;
guncesine yazmıştır:
"Jacob'un kazandığı başanv la iigili gö-
rüşjerime gelince, ncdir onlar? Herhalde
500 satanz; sonra yavaşlayacak ve hazi-
ran sıralan 800'e ulaşacak. Bazı cevreier
'güzellığım' öveövebitireme\eceİder;in-
sanî roman kişileri isteyenler, topa tuta-
caklar."
Insanî roman kişileri
Romancının 'insanî roman kişisi'yle di-
le getirdiğı. kaşı gözü ille betimlenmiş.
boyu bosu vurgulanmış, ne düşündüğü
"Ne yararı var Shakespeare okumaya
çalışmanın, hele o sayfalan kınşan
ya da deniz suyuyla
birbirine yapışan küçük,
ince vapraklı basımlardan
birinden
7
Shakespeare 'in oyunlan
sık sık övülmüş, onlardan alıntdar
yapılmış ve Yunanlüardan daha
değerli bulunmuşlarsa da, Jacob
henüz hiçbir başladığını
\ sonuna kadar okuvabilmis
değildi. Oysa nefırsat! Çünkü
Scilly Adaları, Timmy Durrant
tarafından tam olmalan
gerektigi yerde görülmüşlerdi,
neredeyse sular altında
kalmış dağ zırxe\eri
gibiydiier. Hesapları
tamamen doğru
çıkmıştı, gerçekten de,
eli dümenin üzerinde,
pembeleşmiş yüzü,
yeni bitmiş sakalıyla
onun orada oturuşu,
olanca ciddiyetiyle
önce vıldızlara, sonra
pusulaya bakışı, hep
yanında
gezdirdiği
rehberin
satırlarını
gayet
doğru
olarak
Tadımlıkheceleyişi, hangi kadını olsa etkilerdi. Jacob
kadın değildi tabii. Tımmy Durrant manzarası
ona bir şey demezdi. hava\a kaldırıp
tapınılacak bir şey değildi, tam lersine. Kavga
etmişlerdi. Bir konserve etı açmanın doğru
yolu nedir meselesi, ellerinin altında
Shakespeare varken. bövlesı bır görkemin
ortasında onları neden somurtan mektep
çocukları haline getirsindi, bilınmez.
Ancak konserve et soğukyiyecektir; tuzlu su
da bisküvileri bozar; dalgalarsa saal be saat
hep aynı biçimde oynaşır dunırlar, oynaşırlar
dururlar ufka karşı.
Kâh bir vosun parçası süzülerek geçer, kâh bir
tahta parçası. Gemiler karaya oturmuştur
burada. Bir ya da iki gemi geçer ancak,
rotalannı değiştirmemeye özen göstererek.
Tımmy onların nereye doğru gittiklerini
bilirdi, vüklerinin ne olduğunu ve
dürbününden bakarak hangi şirketin gemısi
olduklurını, ortaklarına ne kâr ödediklenni
söyleyebilirdi. Ama Jacob un somurtmasını
gerektirmezdi bu.
Scilly Adaları neredeyse suFar altında kalmış
dağ zırveleri gıbıvdiler... Se vazık ki. Jacob
küçük ocağın iğnesini kırdı Scilly Adaları
üzerlerinden geçecek bir tahta silgisıyle
kolavca silinip gidebilırlerdi. İnsan gene de
delikanlılara hakkını vermelı, bu koşullarda
venen kahvaltı zor olmasına zordur ama
oldukça da içtendir. Sohbete gerek yoktur.
Pıpolarmı çıkardılar.
Timmy bırtakım bilımsel gözlemlerini not etti:
sonra -sessizhğı bozan soru ne olmuştu-
günün tam saati ve tarihi' nedir mi? Her
neyse. en ufak bir tedirginlik içermeyen bir
cevap gelmişti: gün ve saat son derece alışkın.
olağan bir biçimde sövlenmişti; derken Jacob
givsilerinin düğmelerini çözmeve başladı ve
bır tek fanilasıyla kalıncaya kadar soyundu,
anlaşılan denize gırmek niyetindeydi.
Scilly Adaları mavimsi bır renk alıyorlardı;
birden mavi. mor ve yeşil renkler yansıdı suva:
grileştirdiler suyu; bir çizgi attılar suya,
derken çizgi kuyboldu; ama Jacob fanılasını
kafasmdan geçirip çıkardığında tüm deniz
zemini mavı ve beyaz renklerdeydi, ürpertiler
içinde. yepyeniydi, gerçi ara sıra mor bir çizgi
beliriyordu. bır morartı gıbi; ya da içine sarı
kanşmış bütün bir zümrüt gezinıyordu
dalgalarda. Jacob daldı. Su vuttu, suyu dışarı
püskürttü, sağa kulaç attı, sola kulaç attı, bir
halata tutundu, soluklandı, suları şapırdattı,
sandala alındı.
Sandalın oturacak veri neredeyse sıcaktan
kızmıştı ve elınde havlusuyla oturmuş Scilly
Adaları 'm seyrederken güneş sırtını ısıttı,
adalar - lanet olsun! Yelken gevşedi.
Shakespeare suya düştü.
Onun neşevle. sayfalan rüzgârda savısızca
uçuşup açılaraK denizin üzerinde süzüldüğünü,
uzaklaşıp gittiğinı görebiliyordunuz; sonra
battı."
(Jacob'un Odası, Virginia VVoolf)
belirtılmış. nerede nasıl yaşadığı anlatıl-
mış, gözümüzde canlandınlmış roman ki-
şisidır. Ama Virginia Woolf ilk iki eserin-
de o kışılere az çok yer verdikten sonra.
üçüncü ve ilk büyük romanında bır dev-
rimin öncüsü. öncülerinden oluyor; alışı-
lagelmiş romarı kışilerini eserinden kapı
dışan ediyordu.
Jacob'un Odası'nda birçok kişi belirir,
yiter. kimıleyın yeniden belirir, sonra yı-
ne puslara kanşır. O kadar ki, esere adı-
nı \eren Jacob bile pusludur. sisler arasın-
dan bir görünür. bır de bakarsınız, sisler
arasında silinmıştir.
BununlabirlikteyıllarcaJacob'la, Bet-
ty Flanders'la, Kaptan Barfoot'la, öteki
puslu roman kişileriyle iç ıçe yaşadığımı
hemen söylemeliyim. AnnaKarenina'yı.
Madam Bovary'yi Tobtoy'un, Fla-
ubert'in gözünden elbette görebilmiştim.
Jacob'un Odası'nın kişilerine. hayli kala-
balık sayıdakı kişilerine gelince, roman-
cı onlan kendi gözlerimle görmemi sağ-
lıyordu...
Bence mucızeydi. Küçük küçük sahne-
ler... Adeta film sahneleri görüyor, aktör
ve aktrislerin ovunlannı izliyor. derken
onlann oyuncular değil. gerçek yaşamda-
ki kişiler olduklannı açık seçik ayırt edi-
yordum.
Demin Betty Flanders'tan söz açtım.
Onu öyle kaç kez bır deniz kıyısında mek-
rup yazarken, gözleri yaşla dolarken. göz-
yaşlannda bütün körfez tıtreşirken yaşa-
mışımdır.
Mîna Urgan, Virginia Woolf (Yapı K.re-
di Yayınlan) monografisinde Jacob'un
Odası'na ölçülü yaklaşıyor:
-Jacob's Room'un bir kusuru.yapıdan
yoksun oluşu. dağınıklığı, kopukluğu ise;
çok daha bağrçlanmaz başka bir kusuru
da, Jacob'un kişiliğinin tamamıyla belir-
siz kalmasıdır. Bu kişiliğin, gerçekçi ro-
manlarda olduğu gibi. yazann betimle-
melcri ve yonımlanvla bizlere sunulma-
sını bekkwnıev izelbette. Ancak çcvresin-
dekilerin izlenimleriyle tanınz Jacob'u.
Virgiııia VVbolTun yazmak istediği yeni
roman türünün bir yöntemi olarak doğ-
rudurbu.
"Ama yazar. bu doğru yöntemi doğru
uygulamak ustalığına varamanuşbr he-
nüz. Virginia \Voolf. daha sonraki roman-
lannda vaptığı gibi. Jacob'u, hem çevre-
sinin ondan edindikleri izlcııimlcrle, yani
başkalan açısından. hem de Jacob'un ak-
lından geçenleıie tanıtsaydu
daha başanjı olurdu herhal-
de.''
Seramik sanatçısı Atilla Galatalı, sanat yaşamı üzerine yayımlanan kitapla anılıyor
Toprağın ve giineşîn ozaıuKültür Servisi- Yeryüzünün kıv-
nmlarını. gökyüzünün derinlikle-
rini keşfe çıkmış bir sanatçı. 35 yı-
lı bulan seramik serüveninde ev-
rendeki düzeni, uyumu dile geti-
ren: > üzünü gökyüzü. güneş ve aya
çeviren biryaratıcı. Seramiğin us-
ta sanatçısı Atilla Galatalı. ölümü-
nün ikinci yılında, Çanakkak Se-
ramik Fabrikalan A.Ş'nin 40. ku-
ruluş yıldönümü nedentyle yayın-
lanan 'Toprağın ve Güneşin Ozanı*
adlı kitapla anılıyor.
Kale Grubu tarafından hazırla-
nan kıtabın tbtoğraflan Nuri Bilge
Ceylan'a. metni ise .\nnaTuray'a
aıt. Görsel yönetmenlığini Gülizar
Çepoğlu'nun üstlendıği kitabın
grafik tasanmını Ayşegül Çinici
yaptı.
'Güneşin Sarayında'. 'Toprağın
ve Güneşin Ozanı:Atilla Galatalı".
•Arhav i"de Başlav an Bir Öykü', 'S-
es, Harcktt. Akıp Giden Zaman',
'Özv aşam,Sergiler,Ödüller, Uv gu-
lamalar, Yazılar' başlıklı bölümler-
den oluşan kitabı Priscilla Mary
Işın tarafından İngılızceye çevril-
dt 1936"da \x\\d\ ı de doğan Gala-
talı. 1955'ıe geçırdığı menenjıt
hastalığı nedeniyleişitmeduyusu-
nu yıtirerek lise ikinci sınıftan ay-
nldı. 1957de Bedri Rahmi ve
Güneş
Tannsı
Helios, ateş
saçançok
hızlı adann
çektiğj
arabasıyla
hersabah
şafaktan
hemen
sonra
Hindistan'-
dan yola
çıkar...
Eren Eyüboğlu'nun atölyesıne gı-
ren sanatçı I972'de Fransa Ulusla-
rarası Seramik Bienali'ndebirinci-
lik ödülü aldı.
î 984'te Ankara'da açtığı sergi
nedeniyle Ankara Sanat Kurumu
tarafından yılın sanatçısı seçildi.
Seramik üzerine kuramsal araştır-
malanyla da tanınan Galatalı, 25
mayıs 1994 te yaşamını > ıtırdı.
Seramiğe 1960'larda başlayan
Atilla Galatalı. öncelen yapıtlann-
da tanhle kurduğu diyaloğu yansı-
tırken. 70lerde "anıtsariığa >öne-
lir. ICimiı^lerındeSelçuklumıma-
risine göndermeler yapar. geomet-
nye duyduğu ilgı belirgınleşir Ya-
şamın özünü toprakta bulur daha
sonraki dönemde. 80lerde ıse ar-
tık tamamen soyut nıtelik kazanan
çalışmalarında seramiği 'organik
bir yüzey sanatı' olarak tanımiar.
SCNİI'I. hareketın. zanidnın metator-
larıııa yonelır.
Atilla Galatalı. seramik sanatçı-
sının sanatı üzerine sürekli düşün-
meM \etartışmasından vanabırsa-
natçı olarak karşımıza çıkmakta
aynı zamanda. Seramiğin el sanat-
lan kategorisine sokulması karşı-
sında "seramik görsel gerçekiiktir,
gerçeğin yanüsaması değfl" diyen
sanatçı tüm toplumsal konulann
odağındaki sorunu 'ulusal kimlik"
olarak görür.
Galatalı'nın özgün sanatçı kim-
liği üzerine eleştirmen Abdülka-
dir Günyaz şunlan söylüyor:
"Türk seramik sanatında Atilla
Galatalı'nın çoközgün bir veri var-
dır. Zira o. ftncesi ve sonrası olma-
\an kişisel bir üslubun sahibidir.
Öncesi derken, elbette çağlar önce-
sinden bu yana var olan birikimi
yadsıvamayız; ne var ki Atilla Ga-
latalı bu birikimi özümseyerek bi-
linçaltına indirmekte gecikmemiş-
tir"
Seramik sanatçısı Candeğer
Furtun da. Galatalı'nın seramik
yapmakla yetınmeyip, seramik
üzerine düşünmeyı de ön plana al-
dığını belırtiyor.
"Atilla her sergisinde yeni bir
düşünceye yer veriyordu. Bunun
için de her sergisi yeni bir sa\ faydı.
Son vaptığı panolar o kadar hare-
ketli ve çarpıctdır ki. kaç boyııthı ol-
duğunu anlayama/sınız. Kullandı-
ğı sırlar da öyle..."
Kendine özgü bir
roman
Şunu da düşünüyorum:
Jacob'un Odası bütünüyle
kendisine özgü bır roman.
Ardılı olan Mrs. Dallovvay'e,
Deniz Feneri'ne. Dalgalar'a,
Perde Arası'na bir ilk adım
olsa bile, Woolf'un romanla-
n arasında belki de 'tek ba-
şına' duruyor.
Hiçbir şey anlatmıyor gö-
rünürken bütün bir hay atı an-
latıyor. Duygular. düşünce-
ler, algılar, izlenimler uçu-
şup duruyor. Hiçbir roman
kışısı, hatta Jacob bır türlü
ön plana çıkmazken, bütün
kişiler handiyse uğultulara
kanşmış sesleriyle sesleni-
yorlar.
Bence hem hayli naif, hem
de enikonu usta işi bır roman
Jacob'un Odası. Ardılındaki
romanlann kusursuzluğunu
taşımayabilir; ama diyebili-
rim kı. onlardan daha içten.
Büyük bır romancının ilk sı-
navına işaret ediyor. bu sı-
navdan duyulmuş korkunç
heyecanı ıfşa ediyor.
Acaba gerçekten bir şeyler
anlatmıyor, yansıtmıyor mu.
Jacob'un Odası? Öyle garip
izlenimlerle yüklenmiştim
ki okurken, o izlenımlerden
yıllar yılı kurtulamadım.
Sözgelimi Jacob'un kayalık-
ta bulduğu "san dişli koyun
çenesi"... Böylesinegelipge-
çıci bir aynntı. bana hep, Ja-
cob'un hayatmda sonraki
ölümcüllüklenn ilk belirtisi
gibi geldi Jacob kafatasını
alıp ev e getirirken sankı ken-
di yazgısını biçimlendıriyor-
du.
Başka bır sahne daha var:
Romanın kişileri teleskopla
gökyüzüne bakarlar. yıldız-
lar görünür. Hiç bilmıyorum
neden, o sahneye takılıp kal-
mışımdır. Bütün hayatım bo-
yunca. sahra dürbünüyk aya
bakmak dışında. yıldızlan
öyle yakın görememiş olma-
ma karşın, Jacob'un Oda-
sı'yla görmüşüm gibi gelir
bana.
Kısacası, Jacob'un Odası
çok sevdığim. özendığim bır
romandır. Romancıların ül-
kiileri arasında konusuz.
'hiçbirşcvsiz' roman yazmak
zaman zaman ağır basar. Ja-
cob'un Odası bır de pusla-
nışlar içinde okunur. Hem
yazı pusludur. hem bizim
okumamız...
Üstelik Jacob'un Odası,
belki 'roman' değil. bir şiir
kitabı. uzun bır "şiir'dır. Ro-
manseverler, şiırseverler,
edebıyatseverler içın gör-
kemli bir şölen!
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Bir Yaşama Biçimi
Olarak İnsan Hakları...
Sivıl toplum kuruluşları aracılığıyla Türkiye'de
sağlıklı bir kamuoyu oluşma sürecınin hızlandığı şu
günlerde, bazı kavramlan yeniden düşünmekte bü-
yük yarar var. İnsan ve tnsan haklan, bu kavramla-
nn başında gelıyor.
Bu kavramlar üzerinde artık önyargılardan uzak,
nesnel bir bakış açısından düşünmek, çok kötü
sonuçlardoğurmuş bazı ağıryanılgılardan arınma-
mızı sağlayacaktır. Ayrıca boyle bır "yeniden dü-
şünme" süreci, bugun Batı ilearamızda insan hak-
ları açısından var olan anlayış aynmlannın kökenı-
ni de gün ışığına çıkarabilecektir.
Yeter ki bu sürece, daha baştan kendimızı ne pa-
hasına olursa olsun temize çıkarmak gibi dpgma-
dan farksız bir çıkış noktasına saplanmaksızın adım
atabilelim...
Bu işe önce insan 'dan ne anlamak gerektiğını ır-
deleyerek başlamak, kanımca mantıklı bir davra-
nış olur. Çünkü kafamızda bu kavrama değgın ye-
terince açık bir tasarım oluşturmadan ınsanın hak-
larından söz etmek, hukukun diliyle, daha taşıyıcı-
sını yeterince saptamadan bazı haklardan söz et-
mek kadar anlamsızdır. '
Batı'nın insan hakları bildırgelennden bu yana in-
sanın insan olarak doğmasıyla bırlikte elinden alı-
namaz, özüne dokunulamaz ve kendısi ıstese bi-
le başkalanna devredemeyeceğı bazı haklara sa-
hıp olduğu benimsenmiştir. Bu ilke çerçevesinde
onem taşıyan tek öğe. ınsanın haklan değildir. Bu
ilkenın dile getirdiğı binncil gerçek, fiziksel açıdan
insan olarak dünyaya gelen bır canlının insan ol-
ma nitelığınin kesınlıkle tartışma konusu yapıla-
mayacağı, orneğın kimı ınsanlann otekılerden da-
ha çok ya da daha az insan olduklarına karar verı-
lemeyeceğidir. Bugünün insan haklan anlayışına
göre insanlar arasında ırk, dıl, din, cinsel ya da sı-
yasal tercihler nedeniyle aynm gözetilememesı, ın-
sanın sanık ya da suçlu olsa bile temel haklar bağ-
lamında insan olma niteliğini tartışılabılır kılacak
davranışlarla karşılaşmaması, temelinı yukarıda
sözün ettiğımiz binncil gerçekte, yanı dünyaya in-
sanolarak gelen canlının bu niteliğini kimsenın tar-
tışma konusu yapamayacağı düşüncesınde bulur
Söylediklerimızı en temel hak olan yaşama hak-
kı ile örneklersek, şöyle dıyebilıriz: İnsan olarak
dünyaya gelmiş bir canlının yaşama hakkı, hiçbir
nedenle elinden alınamaz ve bu hakkın özüne hiç-
bir biçimde dokunulamaz. Bu nedenle, ınsanlara
yönelik öldürme eylemlerı söz konusu olduğunda.
bunlara karşt çıkma kararlılığında kimi ayrımiarın
sergılenmesi, gerçekte o aynmları gözetenlerin -oı-
lincıne varmaksızın- kendi insan olma niteliklerım
tartışılırkılmalarısonucunudoğurur. ilke olarak bü-
tün öldürmelere karşı çıkmayanlar, kaçınmalarının
nedenlerini -kendıleri, bu nedenlen ne kadar önem-
serlerse önemsesinler-, bulanık bır insan kavramı-
na dayandırmış olmaktan başkaca bır başarıyla
övünemezler!
Bu açıdan bakıldığında, yargısız ınfaza kurban gı-
den bıri ile görevı başında vurulan bir polisın ya da
Güneydoğu'da şehıt düşen gencecık askerlerın.
can güvenliğıni sağlamakla görevli olanlar tarafın-
dan öldürülen gazetecı ıle kışın dondurucu soğu-
ğunda aylık ya da hastane kuyruğunda can veren
yaşlı emeklinm ölümleri aras.nda hiçbir ayrım yok-
tur. Çünkü bunların tumü de doğal nedenlere da-
yanmayan, olmaması gerektiğı halde olmuş. bu
nedenle de aynı kararlılıkla karşı çıkılması ve yakı-
nılması gereken ölümlerdır.
Durum, ötekı insan hakları bakımından da farkh
değildir.
Insanca yaşama hakkı diye özetleyebıleceğımız
çatının altında yer alan bütün haklar, ınsana -ve her
insana!- yakışabilecek tek yaşama bıçimı dıye be-
nimsenip, 'siyasal' bır yanının olup olmadığına ba-
kılmaksızın en kararlı biçimde savunulmadıkça. sı-
radan insanın haklan ıle şu ya da bu politik kımlığı
kazanmış ya da kendisine böyle bır kımliğın yaKiş-
tmlabıleceğı -dolayısıyla da belli bir siyasal amaç
doğrultusunda kullanılabılecek- ınsanlann haklan
arasında ayrım gözetılmesı sürdürüldükçe, insan
haklarını korumak içın düzenlenen en büyük ve en
gürültülü eylemler bile sonuçta bir aldatmaca^a^
acıklı birer gösteri olmaktan öteye gidemez.
insan hakları, hangısinin 'aynntı', hangisının 'asıl'
olduğu sorgulanmaksızın, ancak bır bütün olarak
düşünülduğünde ıçtenlikle, inandırıcı ve etkın bır
biçimde savunulabilır. Birtopluma 'tepkısız toplum'
suçlaması yöneltılmezden önce. duşünülmesı ge-
reken, o toplumun her kesiminden gelen ınsanla-
rın insan haklarının aynı kararlılıkla savunulup sa-
vunulmadığıdır. En çok yardım ve desteğı gerek-
sindiği bir dönemde sigortasının hastanesıne gir-
me ya da aylığını kışın soğukta saatlerce bekleme-
den alabilme hakkının hiçbir sıvıl toplum kuruluşun-
ca savunulduğuna tanık olmamış btr emeklınin. ay-
nı kurumların, orneğın haksızyerehapse düşen bı-
rıleri içın yapacakları gınşimlere 'şevkle' katılması-
nı beklemek. başlı başına büyük bır haksızlıktır!
İnsan anlayışının ve insan haklarını savunma ka-
rarlılığının olaydan olaya, zamandan zamana, ke-
sımden kesıme ve nıhayet ınsandan insana değiş-
medıği bir ortam, insan haklarının gerçek anlam-
da yaşayıp serpilebileceği tek iklimdir...
Kent Oyuncuları Viyana'da
Kültür Senisi-Kent Oyunculan, Avusturya Interkul
Theatre'ın davetlısı olarak D.L.Coburn'un 'Konken
Partısı' adlı oyununu bugün Vi>ana'da
sahneleyecekler. K.ent Oyunculan aynca. Viyana
dönüşü 'Konken Partısi'ni daha önce izlememiş
olanlar için birkaç kez de İstanbul'da sergileyecekler.
'Konken Partisı' Viyana'da oynandığı sırada.
İstanbul'da Athol Fugard'ın 'Umut Şarkılan"
sanhelenecek.
BUGÜN
• CRR'de saat 19.30da 'Santa Cecilia Gitar Lçlüsü"
konseri izlenebilir. (232 98 30)
• İDOB'da saat 20.00'dc C.OrflTun -Carmina Burana"
adlı yapıtı izlenebilir
• AKSANAT'ta saat 12 30'da Mdeo'dan "\ Great l>a>
İn Harlem' başlıklı caz fılmı ve saat ! K.OO'de ^ı Rcssam
Ruchan Vnk'ınjönettığı.Prot" Dr HüsevinGe/er. Ptot
Dr.BalkanNaciİsliınvelLProt Dr. Ö/.erkabavPıoı Dı
Hüsamettin Koçan\e Prof. Dr. KavaOz.se/-giirin konu-j-
macı olarak katıldıkları •Plastik Sanatlar ve Atöhe Ge-
leneğH" ba^lıklı panel ızlenebilır ızlenebılır.ı252 35 Udı
• İFSAK'ta saat 19.00'da Vlehmet Bavhan'ın sundugu
'Ansel Adam' üzerine sövleşi izlenebilir
• BEKSAV'da siat 15.00'te RogerSpottisvvoode'nın \ı>-
nettığı '\teş Mtında' adlı fılm ızlenebılıı
• EVRENSELKİJLTLRMERKFJtİ ndcsaat 17.00'de
Jenine Mearephel'in yönettığı "Le Amiga' .ıdlı film ı/-
lenebılir.