25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 1997 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Gelir Dağılımı Nereye Gidiyor? Prof. Dr NURİ KARACAN 0 nsanlann daba fazla çaJışması ve I üretimin artması için gelirin eşit oi- mayan birbiçimde dağılması gerek- tiğine bemen herkes inanıyor. Ne var ki yüksek vedüşükgeiirier ara- sında uçunım varsa, va da zaman içinde zengin daha ztngin. yoksul daha yoksul oluvorsa, buna kayıtsız kalmak da olanaksız. Pıyasa yanlısı kimi iktisatçılar (örneğın Knight Hayek) bile gelir dağılı- mının yalnızpiyasaya bırakılamayacagıru söylüyorlar. Bugün dünyada yetersiz bes- lenmeden çeşitli derecelerde hasta yakla- şık 1 milyar kışı var. Yetersiz beslenme özellikle çocuklarda bü>f üme>i ve zihnı gelışmeyi engelliyor. Yakın zamana ka- dar gelir dağılımındakı büyük eşitsizlik- lenn ayakJanmalara yol açmasından kor- kulurdu. Günümüzde hemen her ülkede gelir dağılımındaki eşitsizlik derecesini ölçen istatisrikler düzenJeniyor. Dünyada gelir dağüınundaJd eşitsizlik giderek aruyor, bir başka deyişle zengin daba zengia, yoksul daha yoksul oluvor. Nıtekım dünyada en yoksul yûzde 20'nin toplam üretimden aldığı yüzde pay 1960'ta 2.3. 1970'te 2.3, 1980'de 1.7, I989'da 1 4'tür. Bu pay devamlı düşmek- tedir. Buna karşılık, en zengin yüzde 20'nin toplam üretimden aldığı yüzde pay 1960'ta 70.2. 1970'te 73.9, 1980'de 76.3, 1989'da82.7'dir(Kaynak: United Nations Development Program, Human Develop- ment Report, 1992, s.36). Bu pay devam- lı yükselmektedir. Çoğu kez en zengin >'üzde 20'nin toplam üretimden aldığı yüzde payı, en yoksul yüzde 20'nin top- lam üretimden aldığı yüzde paya bölmek suretiyle bir "gelir dağılımı orawn elde edılir. Bu oran, zaman içinde büyüyorsa, gelir dağılımındakı eşitsizlik artmakta, küçülüyorsa azalmaktadır. Dünya için bu oran 1960'ta 30, 1970'te 32, 1980'de 45, 1989'da 59'dur. Demek ki dünyada gelir dağılımındaki eşitsizlik hızlaartmaktadır. ABD'de gelir dağılımı oranı I969'da 7.3, 1979"da 7.9. 1990'da 9.6'dır. Görüidüğü gibi ABD'de gelir da&lımındaki eşitsizlik giderek artmaktadır.lngjltere'de gelir da- ğılımı oranı 1977'de 10.8. 1983'te 16.7, 1990da 25.5'tir. Ingiltere'de geHr dağın- mındaki eşitsizlik giderek artmaktadır. Türkiye'de 1960'tan bu yana gelir da- ğılımı istatistikleri 4 kez düzenlendi. Bun- lann ilk ikjsini DPT, son ikisini DÎE yap- tı. Bunlara göre gelir dağılımı oranı 1963'te 12.7, 1973'te 16.1, 1987'de 9.6, 1994'te 11 2'dir. Demek ki Tûridye'dege- lir dağılımındaki eşitsizlik 1963-73 arasın- da artmış, 1973-87 arasındaazaumş, 1987- 94arasındaartmıştır.Bu son dönemdege- lir dağılımındaki eşıtsızliğin artması, çe- şitlı nedenlerle açıklanabilir. Bu dönem- de enflasyon nedeniyle gerçek ücretler düştü, kârlar yükseldi. Yine devletin borç faizlerini ödemek için özel kesim yanın- da para piyasasına girmesi. gerçek faiz hadJerini iyice yükseltti. Böylece en zen- gin yüzde 20'nin üretimden aldığı pay yükselirken, en yoksul yüzde 20'nin üre- timden aldığı pay düştü. Sosvalist bir ekonominin önde gelen anuçiânndan birie$ife\akın birgelir da- ğılımı sağlamaknr. 197Ö'li yıllann orta- sındakı bir ıstatistiğe göre (kaynak: Zim- balıst'Sherman/Brovvn, Comparing Eco- nomic Systems, 1989 baskısı, s.458), ge- lir dağılımı oranj Sovyetler Birliği için 3.4, Macaristan için 5.0, Isveç için 7.2, Yugoslavya için 92, ABD için 15.4, Fran- sa için 21.8'dir. Bu istatistik yüzde 20'lik yerine yüzde 10'luk gelir dilimleri itiba- nyla düzenlenmiştir. Eşite en yakın gelir dağılımı Sovyetler Birliği'nde, en adalet- siz gelir dağılımı Fransa'dadır. Sovyetler Birliği'nde zengınle yoksul arasında bü- yük gelir farkı bulunmamasının nedeni (1) herkese iş olanağmın bulunması, en yoksul yüzde 10'a giren herkesın çalışır durumda olması, (2) kişisdgeiirier arasın- da faiz, kâr, kira gelirlerinin bulunmama- sıdır. Birinci şık, en yoksul yüzde lO'un üretimden aldığı yüzde payı yükseltmek- te; ikinci şık, en zengin yüzde 10'un üre- timden aldığı paym yükselmesini önle- mektedir. Erkeğin egemen olduğu dfinyanuzda kaduun yüksek bir gelir elde etmesi güç- tür. Erkek-kadın aynrnı bazen doğumdan önce başlar. Çin'de "her kan-kocaya bir çocuk" uygulamasının başlamasından sonra, kimi ai leler ultrason yardımıyla do- ğacak çocuğun cinsiyetini öğrenmekte, kızsa çocuğu aldtrmaktadır. Yoksul ülke- lerde kız çocuğunun okula gönderilme- mesı hayli yaygın bir uygulamadır. Bu da ilerde kadının gelirini sınırlar. Kadın, er- keğin Afrika'da yansı, Latin Amenka'da dörtte üçü kadar bir gelir elde eder. Eti- yopya'da 1970'lerde yapılan toprak refor- munda aıle reisı kadınlar. dağıtım dışı bı- rakılmıştı. Japonya'da kadınlar, "yaşam boyu iş" uygulaması kapsamına alınmaz. Zengin ülkelerde de kadın daha az kaza- nır ve kadınlar arasında işsizlik oranı da- ha büyüktür. ABD'de 1990'da yoksulluk oranı, nüfbsun genelinde yüzde 14, kadı- nın reis olduğu aılelerde yüzde 33 idi. Bir pivasa ekonomisinde, belli bir tarih- te, gelir dağılımını belirleyen çeşitli etken- ler vardır. Bireyin (1) elindeki şirketin te- kd gücüne sahipolması. (2) büyük bir ser- veti (evi. işhaıu, parası_)olmasu (3) eğitim görmüş otnıası, (4) yetenekli obnası gibi Bu etkenlerin ilk ikısı çok iyi para getirir, son ikisi de durumu idare eder. Bir iş da- lında şirketiruzın tekel gücü varsa (o dal- da 2-3 şirketten biriyse) elde ettiğiniz kâr- la bey gibi yaşarsınız. Bir iş hanmız var- sa kirasını toplar, yan gelir yatarsınız. EğT- tim de iyi para getirebilir. Ömeğin, kötü bir doktor, iyi bir ışçiden fazla kazanır. Yeteneklı olmak ayn bir hikâyedir. Pkas- so iyi para kırdı. N'e var ki. örneğin roman- cı yeteneğı ile doğan btn. roman bıle oku- rnadan ölebilir. Futbolcu yeteneği ile do- ğan biri top oynayacağına resim okuluna girerse o iş de yatar Hangı alanda yetene- ğiniz varsa o alanda çalışmanız bile yeter- li olmayabilir. Sanat eleştirmenleri ''yete- neği yok, sadece deü" deyınce, Yan Gogb 3-5 tablodan fazlasını satamadı. Zaman içinde zenginin daha zengin, yoksulun dahayoksul ounasınayolaçan et- kenler nekrdir? Zaman içinde servet ar- tıyorsa, elde edilecek kâr. faiz kira gelir- len de artar. Ne varki. belli ellerde topla- nan servet, zaman içinde, giderek başka- lannın eline geçmektedir. Orneğin tngil- tere'de en varhklı yüzde 1 'in elinde tuttu- ğu toplam servet payı 1966'da yüzde 33, 1990'da yüzde 18'dir. Buna yol açan en önemli neden, serveti, ölenin çocuklan arasında paylaştıran bugünkü miras siste- midir. Yeni zenginler, bir yandan kimi mi- rasa konanlann elindeki serveti satm alır- ken, diğer yandan yenı iş hanlan, fabrika- laryaptırmakta, toplumdaki servet zaman içinde artmaktadır. Servetin zaman için- de artmasına karşın, belli bir (ya da 2,3) servet tipinin elde ettiği gelir yükselebi- lir. Örneğin ABD'de 1975-95 arasında borç verilebilirparaya olan talep hızla art- mış. faiz haddi ve faiz gelirlerinin toplam gelir ıçindeki payı yükselmiştır. Bunakar- şılık, ücret gelirlerinin bir kısmı, en yok- sul yüzde 20'lik dilimde yeralır. ABD'de aynı dönemde ışçi miktan ne kadar artı- yorsa işçiye olan talep de aşağı yukan o kadar artmış, ortalamaücret sabit kalmış, toplam uretim arttığı için ücretlerin top- lam uretim içindeki payı düşmüstür. Kı- sacası. son 20 yıldırpiyasa mekanizması böyle işliyor. Amerikalı kimi liberal iktisatçılar. 1990'larda yazdıklan kitaplarda her top- lumun üretimini arttırmaya bakmaa ge- nektiğinL bu arüşın düşük gelirlüere de yan5i\acağını \e gelir dağılımını düzeltece- ğini söylemektedirler. Bu kesınlıkle yanlış- tır. ABD'de 1975-95 döneminde uretim artışına karşın gelinn dağılımı bozuldu. Yine son 30 yılda dünyada uretim artar- ken gelirin dağılımı bozuldu. Yine, Japon- ya, ABD, Fransa gibi zengin ülkelerde ge- lir dağılımı. Slovak Cumhuriyeti, Pakis- tan, Nepal gibi yoksul ülkelere oranla çok bozuktur. Toplam üretimi yine arttıralım, fakat gelir dağılımını da düzeltelım. Yine bir diğer düşünceye göre, bir toplumda gelir dağılımındaki eşitsizlik ne kadar bü- yükse toplam tasamıflar da o kadar büyük olur. Çünkü zenginin tasarrufu yoksulin- kinden daha büyüktür. Daha büyük bir ta- sarrufla daha fazla yatınm yapılabilir. Bu düşünce tarzı, devletin bulunmadığmı var- saymaktadır. Devlet politıkası ile iyice bir gelir dağılımında üretimi hızla arttırmak olasıdır. Tayvan ve G.Kore buna örnek gösterilebilir. Gelirdağılımındaki büyük eşitsizlikleri azahmanuı biryolu, artan oranlı gelir ver- gisi uvgulamak \crgi gelirlerinin bir las~ mıyia" yoksula yardım etmektir. Bu yön- tem, gelirin zaman içindeki dağılımını de- ğil, belli bir tarihteki dağılımını etkiler. Orneğin, ABD'de 1990'da vergiierden ve yardımlardan önceen yoksul yüzde 20'nin toplam üretimden aldığı (piyasanın belir- lediği) pay yüzde 1.1 olduğu halde, ver- giierden ve yardımlardan sonra bu pay yüzde 5.1 'e yükselmiştır. Ekseriya, zen- gine vergi-/ yoksula yardım yöntemınin çalışmaya teşviki azaltacağı, toplam üre- timi küçülteceği öne sürülür. Bu, çok sık öne sürülen, geçerliği smırlı bir savdır. ABD'de 1980'lerde iki kez vergi sistemı değiştirildi ve en üst gelir diliminden alı- nan vergi oranı yüzde 70'den yüzde 33'e düşürüldü. Bu tarihten sonra yıllık üretirn artışı çok mu hızlandı? Yoo. Bu ülkede yıl- lık gelir arüşı ortalaması 1970-81 döne- minde yüzde 2.5, 1982-86 döneminde yüzde 2.8, vergi indirimlerini ızleyen 1987-94 döneminde yüzde 2.5'tir. Kimi Iskandınav ve Kuzey Avrupa ülkelerinde vergiler, ABD'dekine orania iyice yüksek- tir. Bu ülkelerde gelir daha mı yavaş artı- yor? Yoo. Tam tersine. Gelir dağılımını düzeltznenin bir yohı da toprak reformu yapmakür. Eskiden ya- ncı olarak çalıştiğı topraklar kendisine ve- rilince çiftçi daha büyük bir istekle çalı- şır, verimi ve geliri artar, bütün topraklar ekilmeye baslandığı için toprak üzerinde daha çok işçi çalışır. Zengine vergi yok- sula yardım yöntemi, geîir dağıhmının yalnız belli bir tarihteki dağılımını etkıle- diği halde, toprak reformu, gelirin zaman içindeki dağılımını düzeltir. toprak refor- munun yapıldığı Mısır'da, Tayvan'da, G./ Kore'de gelirin dağılımı bayağı iyidir. Ne var ki toprak reformu da sihirli değnek değil. Toprak reformu yapıunasına kar- şın, Meksika'da gelir dağılımı iyice kötü. Toprak reformunu izleyen yıllarda uygu- lanan politikalar çiftçiyi yoksullaştırma- malıdır. Endonezya'da 1973-92 arasında hükümet tartm kesiminde önemli yatınm- lar yapmış, dönemin sonunda gelir dağı- lımı bayağı düzelmıştir. ARADA BÎR RECEP BİLGtNER Paris Cennetinden İstanbul Cehennemine Yunus Emre cenneti şöyle tanımlıyor: "Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri" Bu söyiem'e uyarsak, Paris cennetin ta ken- disi. Hem de hurileri ve köşkleri, öyle birkaç de- ğil, sayılamayacak kadar çok. Huri denecek ka- dar güzel hanımlar, pahalt ve uyumlu giysileri içinde, Paris'in sokaklarını, otel lobilerini, oto- mobillerı süslüyorlar; cennette yaşayarak... Neden İstanbul cehennem de, Paris bir cen- net? Paris o derrli temiz, o denli güzel, o denli ba- kımlı ve düzgün bir şehir ki ancak, cennet böy- le olabilir. İstanbul o denli pis, o denli bakımsız, o denli karman çorman ki ancak, cehennem bu denli ilkel, bu denli uygartık dışı olabilir. Paris'te halk şehirli. istanbul halkımıza şehirli diyebilir miyiz? Paris sessiz ve sakin. İstanbul gürültü- lü, İstanbul, sanki kıyamet gününden bir görü- nüm. Paris'te, imrenilecek bir trafik düzeni var. Is- tanbul'da trafik keşmekeşi! Keşmekeş de ne söz; trafik değil, sanki canavar! Yirminci yüz yı- lın bütün teknik olanakları, otomobilinden be- yaz eşyasına, televizyonundan alışveriş açlığı- na kadar, Istanbul'da var, ama bunlan kullan- manın uygarlığı yok. Dokuz gün kaldığım, çoğu zaman yaya do- laştığım Paris'in, en büyük caddesinden yan sokaklanna, hiçbiryerde, hiçbir zaman klakson sesi duymadım. Yayalan, büyük bir hızla sıyırıp geçen bir tek taksi, bir tek özel araba görme- dim. Hele hele, trafik polisi ile ağız dalaşına gi- ren bir tek sürücüyle karşılaşmadım. Paris yol- lan güvenli ve saygı dolu. Otomobiller, otobüs- ler, öyle kelle götürür gibi, birbirleriyle yarışmı- yordu. Parisli direksiyon başına geçince, yaya- lan karınca ya da herhangi bir sürungen gibi görmüyordu. Sürücü yayaya saygılıydı, yaya sürücüye. Bir araç, ne denli hızlı seyrederse etsin, dört yol ağzına ya da yaya geçidine yaklaşınca, he- men hızını kesiyordu. Yeşil ışık yanmış olsa da ya da olmasa da, yayanın geçmesini bekliyor- du. Kimi sürücülerimiz Istanbul'da yaptıkları gi- bi, geçenin arkasından ağza alınmayacak kü- fürler savurmuyordu. Orada trafik cenneti vardı; bizde, Istanbul'da, öteki büyük şehirlerde de trafik cehennemi!.. Yayalariçin, genişkaldırımlaryapılmıştı. Son- bahar, sararmış yere düşen yapraklanyla ro- mantik bir mevsimi yaşatıyordu Parislilere. Şoförler, temiz ve düzgün giyimliydi. Saçı sa- kalı birbirine kanşmış, giysileri dökülmüş, kir pas içinde bir şoför göremezdiniz. Müşteri ya- nında, sigara dumanı savuran, radyosunun se- sini yükselten birine de rastlamazdınız. Bizde- ki gibi minibüs müziği, halka adeta zorla dinle- tilmiyor. Ya Paris'in binalan... Burası cennet değil de neydi. Büyük Atatürk de "Cennet, dünyada iyi işler yapan, çalışkan insanlara vaat edilen bir armağandır" demiyor mu? istanbul tam bir devenin hikâyesi. Hangi ya- nı doğru ki. Yazın toz baskınından, kışın sel bas- kınından kurtulamıyor bir türlü. Caddeler, so- kaklar delik deşik. Kazaların çoğu bu ihmal yü- zünden. Heryeri pislik götürüyor. Kanalizasyon işlemiyor; sular, en zengin semtlerde bile göl gi- bi birikiyor ve İstanbul yollannı, belediyelerle birlikte, biz hemşeriler de kirletiyoruz. Ama asıl yollan geçilmez duruma getirenler devlet bü- yüklerimiz, büyüklerimizin çağnlısı olarak şeh- rimize gelen yabancı devlet adamlan. Hemen kilitleniyor yollar; büyüklerimiz, rahat ve hızlı geçsinlerdiye!.. YOK Başkanı'na... PTOf. Dr. MUSTAFA ALTINTAŞ Tüm Ögr. Üyeleri Genel Yazmanı S ayın Başkan, sererek sızleri ve sizlerle şivlennde bunlar var. En ye- özeliyle birlik- birlikte, rektörlerinizi ata- tesayılan69'a yan Sayın Cumhurbaşka- erişen ve çoğu nı'nı vicdan muhasebesine "tabela üni- zorlamak istiyorum. versitesi" öte- Özerklikten. demokratik işleyiş yoksunluğundan söz etmfj$c@ğirn. Üaiyersite ta- belajgîmın asılı ayın özeliyle birlik- te sayılan 69'a erişen ve çoğu "tabela üni- versitesi" öte- sine geçmeyen yükseköğre- tim kurumlanmıv biîmeyen 1997-98 akademik,vıh açı- lış törenlerine. koşuşturup dunıyorsunuz. Bazen Cum- hurbaşkanı, bazen Başba- kan ve bakanlar ile birlikte sürdürdüğünüz bu koşuştur- ma, özellikle. özel üniversi- teler tarafindan bir medyatik şova ve akredite olmuşluk- lanna kanıt olarak, kendile- rine yönelik istemi tahrik et- mek yolunda. birpazarlama aracı olarak kullanılmakta- dır. Birinci yanyıl smav lan- nın başladığı bir dönemde, bitme-tükenme bilmeyen bu açıhşlar. bu alandaki ciddi- yetsizliğin ve çıkar beklen- tilerinin açık kanıtlannı oluşturmaktadır. Özel-vakıf üniversiteleri konusundaki görüş ve düşüncelerimı baş- ka bir yazıma erteleyerek bu yazımda, başında bulundu- ğunuz sistemin yarattığı yolsuzluk ve acımasızlıkla- n bir kez daha gözler önüne ^ an- lamda üniversite olup olma- dıgını sorgulamayacağım. Bunlar çık yapıldı. Usanç verdi. Bıktırdı. Kös söyle- yip, kös dinledik. Bugünün Cumhurbaşkanı olan Sayın Demirel, 20 Ekim 1991 se- çim çağnlannda. bizlere "Öğrencilerinizle birliktege- lin, YÖK'ün üzerindeki iki noktayı kaldınp, YOK ede- Kmî'' biçiminde seslenıyor- du. Bunlan hükümet prog- ramlanna da yazdılar. An- cak, aldatılma duygusu yay- gınlaştı ve pekişti. Aşağıya aktaracağım birkaç olay, bu kandırmacalann, bu aldat- macalann nelere mal oldu- ğunu gösterecektir. Sayın Başkan. yansıtacağım olay- lar, yasadışılıklar ve öğretim elemanlan ile öğrenciler üzerinde estirilen terör tara- firuzdan biliniyor. YÖK ar- nilerinden başlamak iste- nm. Gazi Üniversitesi'ne bağh KırşehirMeslek Yük- sek Okulu ile Eğitim Fakül- tesi öğrencileri hakkında. okul yönetimlerince u Sü- rekli Aydınlık İçin BirDaki- ka Karaaük'" eylemine ka- Uldıklan gerekçesi ile lin soruşturması açılabiliyor veonlara, "ülkeninsorunla- n ile Ugüenmenin suç oluş- turduğu" gerçeği(!) kavra- tılmaya çalışılıyor. Oysa siz , 1997-98 eğitım-öğretim yı- h açış konuşmanızda, "Türk üniversiteleri. Türk milletinin sağlık, mutluluk ve refahının artmasını, ulus- lararası camiadaki saygın ve seçkin konumunun geliştirtt- mesinl Türkiye Cumhuriye- ti'nin yüceltilmesini ve in- sanhğa hizmet etmeyi ülkü edinmiş, ahlaku, fazileüi, çağdaş bilgilerle donatümış, a\dın nesülerin yetiştirflme- si ve yeni bilgilerin üretilme- sine katkılarda bulunmagö- revierinijerinegetirmek için var güçleri ile çalısacaktır" buyurmamış mıydınız? "Demokrarik, laik ve sos- yal hukuk devleti ve ülkesi Turgut Özakman Son yıllann, günümüze ışık tutan en geniş ve şaşırtıa araştırması 1997SEDAT SIMAVI SOSYAL BİLİMLER•* •• •• ODULU TliRGUT OZAK1MAN VAH1DETT1N, M.KEMAL ve MİLLİ MÜCADELE yalaniar, yanlışlar, yutturmacalar BUTÜN KİTABEVLERİNDE SİLGİ KİTABEVİ Sakarya Caddesi. BIK y&tşetvt - ANKARA TBI 312-434 <1 06/07 F»c 3:2-431 77 58 BİLGİ DAĞITIM Nartıbahçe Sokak. 17/1, Cağaloğlu - İSTANBUL Tel. 212-522 52 01 Fax 212-527 41 19 Ba.GlYAVI.VEM ÇIKTI • BİLGİ YAYINEVİMsşruilyet Caddcsl, 46 / A Yefilaahlr • 06420 / ANKARA Tel: (0-312) 431 81 22 - 434 49 98 Faks : (0-312) 431 77 58 www.bflglyayinevi.com.tr " e-mall: lnfwg>bHglyayinevl.cofn.tr ve milletiyle böiünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti'nin temel Ukeleri Türk üniversite- lerine ilelebet ışık tuta- caktır. Laikligin çimen- tosunu oluşturduğu bu il- keleri taviz vermeksizin sonuna kadar savunma- y* •*W4N*" dıyen ve,,: zaman zaman imanflze-_:... lergibi, "laildikbiklirUe-^ ri" yayımlayan siz ve rektörleriniz değil mi? Beden Eğitimi ve Spor Akademisi'nde harem- selamlık uygulamasını sürdüren ve böylece öğ- rencilerini, göz ve el zi- nası yapmaktan alıkoya- rak, cennet yolcusu kıl- ma yolunda iman dolu göğsünü siper ederek(!) birahlak(l) anıtı oldugu- nun kamtını sengeleyen ve aynı zamanda. sizden önceki YÖK Başkanı Prof. Sağbın'ın Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü olduğu sırada yaptığı gibi, tıp fakülte- si döner sermayesinden, makine bölümü ögretim üyesi olmasına karşın haksız ve yasadışı bi- çimde pay alan Gazian- tep Üniversitesi Rektörü ve benzerleri hakkında neler yapıyorsunuz? Sayın Başkan, Gazi- antep Üniversitesi Rek- törü seçiminde, şu sıralar spor derslerinde harem- selamlık uygulaması yaptıran ve tıp fakültesi döner sermayesinden haksız çıkar sağlayan Prof. Dr. İmanı Hüseyin FiBz'e oy vermemesi ne- deni ile uğradığı baskılar ve saldınlar üzerine, akademik meslekten ay- nlan Gaziantep Üniver- sitesi tıp Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Ümif Dana'nın başvurusu üzerine ne iş- lem yapıldı? Bu üniver- sitede uygulamaya ko- nulan şeriatçı kadrolaş- ma ile şeriatçı uygula- malar konusunda yapı- lan şikâyetler ne tür iş- lem gördü? • Çanakkale Üniver- sitesi Rektör ve yönetici- leri hakkında basından inmeyen ve sizlere de yazılı olarak iletilen ya- sadışı yollarla ırkçı ve dinci kadrolaşma. yol- suzluk, usulsüzlük ve öğretim elemanlan ile öğrencilere yönelik terör uygulamalan hakkında neler yapıldı? Örneğin, katıhal fizikçisi olarak Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü araştırma görevlisi Ramazan De- mir'in "ta\ukhanede cKch sayma ve serada salatalık fidesi dikme" benzeri görevlere(!) kar- şı verdiği savaşımda, son sığınak olarak başkanlı- ğınıza yaptığı 14.8.1997 günlü başvurusu nasıl iş- lem gördü? Eğitim ve Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin imzası ile gönderilen ve Çanakka- le Üniversitesi'ndeki dramı yansıtan başvuru- larüzerine neiçr yapıldı? ,g.* Van.Yüzüncü.Yıl Universitesi Rektörlüğu Araştırma Fon Sayman- lığı'nda, Sayıştay Rapo- ru'na dayalı olarak ka- nıtlanan yolsuzluklar hangi işleme konu kılın- dı? • Celal Bayar Üniver- sitesi Tıp Fakültesi Be- yin Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Alpaslan Kulalı'nın, Os- mangazi Üniversitesi'ne sürgün edilmesi üzerine, YÖK Denetleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Ihsan Tarakçıogiu ve Orhan Gençler eli ile yüriitülen soruşturrna nasıl sonuç- landı? Adı geçen iki de- netleme lcuruhı üyesinin, Izmir'de konaklama ve yemek faruralannın (toplam 137.702. 500.- TL), YÖK tarafından harcırahlan veriliyor ol- masına karşın, soruştu- rulan Celal Bayar Üni- versitesi Rektörlüğu ta- rafindan, yasadışı biçim- de ödenmiş olmasının başkanlığınıza şikâyet edilmesi üzerine ne ya- pıldı? Bunlan öğrenmek isteriz. • Prof. Dr. Fuat Boz- kurt'un, Akdeniz Üni- versitesi Rektörlüğu hakkında, başkanlığını- za ve size doğrudan yap- tığı başvuru ile öğretim üyelerine karşı uygula- malannın hukuk ve ya- sadışı olduğu, Danıştay kararlan ile kesinlik taşı- yan Ankara, İstanbul ve İstanbul Teknik Üniver- sitesi rektörlüklerinin Dr. AH Gören, Doç. Dr. Yasemin Aras ve Prof. Dr. Emel Geçkinli hak- kındaki uygulamalan karşısmda dehşete düş- memenin, öğretim ele- manlan üzerinde uygu- lanan terörün boyutlann- dan ürkmemenin olana- ğı var mı? Sayın Başkan, bütün bu çürümeler ortada iken, taşrasında-merke- zinde görev yapan öğre- tim elemanlan ve gele- cek arayışında bulunan öğrenciler terörize edil- miş yükseköğretim ku- rumlannın kurtuluşu, siz ne kadar karşı çıksamz da, üniversitelerin özerk biryapı ile katılımcı-de- mokratik bir yönetime kavtışturulmalanrıa bağ- lıdır. PENCERE 'Esran' mı?.. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Ta- ner, Kana) D'ye çıkıp para karşılığında konuştu. Hülya Avşar, ıbrahim Tatlıses, Serdar Ortaç, Mahsun Kırmızıgül vb. de parayla ekrana çıkmı- yoriar mı!.. Üstelik bakan parayı cebine atmryor; di- yor ki: - Bana vereceğiniz iki milyar lirayı 'yardım' için Şırnak'a yollayın!.. Aferin Kanal D'ye!.. Eskiden parayı veren düdüğü çalardı, şimdi Ba- kan'ı ekrana çıkanp öttürüyor. • Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Taner, med- yaya demeç işini dolar üzerinden tarifeye bağladı. Peki, Başbakan Mesut Yılmaz kaça konuşa- cak?.. Taner'den aşağı olmaz!.. Ya Başbakan Yardımcısı Ecevit?.. Her hükümet üyesinin fiyatı, bir 'kararname' ile saptanıp açıklanmalı!.. Medyanın işi de kolaylaşır; bastırırsın 'dolar'ı 'mark'ı alırsın haberi... Ülke öyle bir aşamaya geldi ki artık her şeyin fı- yatı var hem de döviz üzerinden... Esrar çekip de uçmuş gibiyiz; her geçen gün ayaklanmız yerden kesiliyor; sonumuz ne olacak?.. Bilinmiyor. • Gazetelerin manşetlerinde tek sözcük: Esrar!.. Hangi esrar bu?.. Dünya uyuşturucu pazannda trafiği en karışık uyuşturucu kavşağına dönüştük ya, 'esrar' deyin- ce ilk akla gelen soru: Kokain mi, eroin mi?.. Hayır... Bir Mercedes, Susuriuk'ta kamyona çarptı, es- rar tüm ülkeye saçıldı; bu kez bir başka kamyon 'Susurluk Dosyası'na ilişkin bilgilerin odağına dö- nüşen Yargıç Akman Akyürek'in arabasına çar- pınca basında yine manşetler patladı: Esrar!.. Ne esrarı?.. • Çatlı'nın omuzdaşı ve Papa suikastının faili Mehmet Ali Ağca'nın ağzı var dili yok; ömürboyu cezayı sineye çekiyor... Ama konuşmuyor... Niçin?.. Esrar!.. Abdullah Çatlı yaşarken her yerde aranıyor; om- rünü polis müdürünün, milletvekilinin, devlet bü- yüklerinin yamacında geçiriyor; resmi görevlilerie al takke ver külah.. Neden?.. Esrar mı?.. Susurluk davasında sanık milletvekili Sedat Bu- cak açık seçik konuşuyor: "Abdullah Çatlı son dakikasına kadar görevliy- di!.." Ne diyeceksiniz: ' ' J Bu da mı esrar?.. • Yok canım; bu işin esran, eroini, kokaini falan kal- madı, her şey tabak gibi meydanda!.. Devletin içi- neyuvafanmışçetenin kahramanlan ortada!.. Amfr rtka'da Alkapon'un mafya reisi olduğu bfliniyordu da savta 6ir türtG gangsteri içeri tıkacak kanıtı bu- lamıyordu. Bizimki de o hesap!.. Suçlu; pariamen- tonun, hükümetin, devletin içinde ellerini kollannı sallaya sallaya dolaşıyor, medyaya demeç veriyor, kahraman pozuna girmiş, atıp tutuyor... Esrar bunun neresinde?.. Esran biz yutmuşuz, gerçekleri görmek yerine hayalleri yeğliyoruz. AJNMA Odamız değerli üyesi, yiğit insan NECAT KÖSE'yi ölümünün 4. yılında saygı ile anıyoruz. ZİRAAT MÜHENDÎSLERİ ODASI ADANA ŞUBESİ YÖNETİM KURULU ACI KAYBIMIZ Cemiyetimiz üyesi, değerli arkadaşımız MUSTAFA GÜRSEL 8 Aralık 1997 Pazartesi günü vefat etmıştir. Vefatı camiamızda büyük üzüntü yaratan Gürserin cenazesi 12 Aralık ] 997 Cuma namazını müteakip Teşvikiye Camii'nden alınarak. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Gürsel'e Tann'dan mağfiret, kederli aılesine ve üyelerimize başsağlığı dileriz. .. TÜRKÎYE GAZETECÎLER CEMİYETt Yıllardır çekîiğim rahatsızhğıma son veren Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı, çok değerli Prof. Dr. KEMAL ALEMDAROGLU ile seçkin ekip arkadaş,lanna yürekten teşekJcurlerirrü sunarım. NECATİ CUMALI TEŞEKKUR Annemizın hastalıgı sırasında gerekli ügıyı gösteren ve yaphgı cerrahi müdahaleyle sağiığına kavuşturan Prof. Dr. HAYRETTİN CEBECİ'ye ve ÖZEL ÎSTANBUL ŞEFflR HASTANESİ personehne teşekkür edenz. SERPlL GÜNDÜZ - İBRAHİM GtHVDÜZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle