Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29KASIM 1997 CUMARTESI CUMHURIYET SAYFA
13
jfcıkuku
incltmemeliyiz
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel e gaze-
ecier soruyor:
'Susurluk kazası sonrası açılan davalarda
iüıeklitahliye var. Bîryere ulaşılamıyor mu? "
Demirel in yanıtı özetle söyie:
'Yargıyı rahat bırakın. Kendiniziyargı ye-
rine koyduktan sonra yargıya ne gerek var?
iiraz sabredin. Şimdiyargıyı rahat bırakın di-
wwm. Bu, mesele kapansın demek değitdir.
îa'imsız yargıya inanmak mecburiyetindesi-
ıiz. İlle de birileri cezalandırıLsın diyorsanız,
kukukungenelprensiplerini incitirsiniz. O za-
man sonuçta siz zarargörürsünüz."
.işağıdaki döküm, özelleştirme uygulamala-
n bölge idare mahkemeleri veDanıştay larafm-
Uir, verilmiş kararlara ilişkindir: Hopa Limanı
ikriesi hakhnda iptal. ORÜS Pazarköv ve Ve-
zrtöprü işletmeleri ÖYKsatış kararı hakkında
yüritmeyi durdurma, Antalya Limanı ihale iş-
lemı hakkında iptal, Şanlıurfa, Nevşehir, Esh-
şehır Sümerholding ile Deniz Nakliyat ÖYKsa-
tş kararian hakhnda vürütmeyidurdurma, HA-
V4Ş ÖYKkararı hakhnda iptal, PETL4S ve La->
lapaşa Çimento Fabrikası ÖYK kararı hakkın-
aa yürütmeyi durdurma, Elazığ Çimento ÖYK
satış kararı hakhnda iptal.
Yargı tarafından verilen tüm bu yürütmeyi
durdurma ve iptal kararlanmn gereği bugüne
değın yerine getirilmedi.
Bağımsız vargıva inanmak mecburivetinde-
yiz. Hukukun genelprensiplerini incitmemeliyiz.
Clinton'a çeşm
ABD Başkam Bill Clinton, Şükran Günü ne-
deniyle kendisine armağan edilen 28 ayhk ve
3ûkilo ağııiığındaki hindiyi affetmiş.
Dost ve müttefıkimiz ABD 'nin değerli Baş-
kanı Clinton un masasının böylesine bir gün-
deyoksul kalmasına gönlümüz razı oltnamalı.
Neyapalım? CHP lideri Deniz Baykal Lez-
zetDergisiiçin aşçı hvafetigiymiş, mutfağagir-
miş, birdenefis "yeniyıi" salatası yapmışya,
tşte bu salatayı. bir kayık tabağa yerleştirip
CampDavid'egönderelim. Bayan Hiliary Clin-
ton 'un, Şükran Günü için hazıriadığı doldurul-
mus hindi. patates püresi ve kabak tatlısından
oluşan yemek listesine çeşni katmış oluruz.
% §
ISfKKANSU
Bizim pamuk şekercilereHamam tellaklarının ka-
pışması, HüfyaAvşar'm ge-
beliği, Bayern Münihlifut-
bolcu Mehmet Scholl'ün
yıllar sonra babası ile ta-
nışması, Mahsuıt Kırmızı-
gûl ün Seda Sayan ile kav-
gası, Ahu Tuğba'mn Ke-
nan Evren 'e kondurduğu
öpücük, Bülent Ersoy 'un
nişanlısı...
Medyamızın gerçek üstü-
ne ucuzundan balsürülmüş
haberleri savmakla bitmez.
Ankaradah caddelerde
öylesine dolaşırken ayırdı-
navaramazsımzbelh. Birbi-
lirhşigözüyle inceleyin çev-
renizi. Seyyar satıcılar gö-
receksiniz: "Simitçi, kesta-
neci, kazakçı, elma şeker-
ci, korsan kitapçı, incik-
boncukçu, kalemci, yara-
bantçı, çorapçı, ocak alt-
lıkçı, terlikçi,pijamacı,ya-
bancı sigaracL, kravatçı, tes-
pihçi, biblocu, vergiiadeci,
mendilci, çiçekçi, tatlıcı,
lahmacuncu, biletçi, ham-
sici, soğan-patatesçi, ba-
loncu,jetoncu, çakmakla-
ragazcı, millipiyangocu..."
Bütün bu insanlar neyin
göstergesi7
lşsizliğin elbet-
te...
Saydığımız insanları gö-
rebiliyor musunuz medya-
da? Ne gezer? Kim var?
Halkia dalgageçermişgibi.
elindeh bilgisayar "faresi"
ile Hal Yasası 'nda değişik-
likyapıldı mı, enflasyonun
"dan " diye düşeceğini ile~
ri süren Giineş Taner var.
Yoksulluk ve işsizlik hır-
çın dalgalara dönüşürken,
bizim medya pembe bulut-
lardapamukşekeryalama-
da. Medyadagerçeklerigöz-
lerden kaçırmaya çalısan-
lara biruyanmızolacak. th'
meslektaşımız, Spiegel in
redaktörlerindenHans-Pe-
terMartin HeHaroldSchu-
mann ın ortaklaşa kaleme
aldıklan "Globalleşme Tu-
zağ\ Demokrasiye ve Re-
faha Saldın" adlı h'tapla-
n Türkiye'deyeniyayımlan-
dı. Bahn ne divorlar:
"OECD ülkelerinde 40
m'Uyonun üzerinde insan
1996'da boşuna iş aradu
ABD 'den Avustratya'ya, tn-
gütere'den Japonya'ya ka-
dar dünya ekonomisinin
öndegiden ülkelerindekit-
le refahı hızla kayboluyor.
Çöküşü anlatmasıgereken
ve 'badnews 'ın (kötühaber-
lerin) 'good news' (iyi ha-
berler) anlamına geldiği
medya bile bunuyakından
hissediyor. Gittikçe daha az
sayıda medya çalışanı, da-
ha hızU ve daha çok öykü
üretebüiyor. Uzun zaman-
dır yasal TV kuruluşlan-
nın veyaztlı basının gene-
ral gemisinde olduğu gibi
yeni kuşak gazeteciier. dol-
gun ikramiyelisabit işlerin
düşünü bile kuramayacak-
lar. ÖnceleriSpiegel, Stern,
WDR ve Bayerischen
Rundfurk 'ta belli bir stan-
dart söz konusuyken, bu-
gün bu, sadece uzunyülar-
dır çaltşanlann ve birkaç
genç yüdızın hakku Mes-
leğe yeni başlayanlar ye-
terli güvenceyi vermeyen
sözleşmeler vesatır başla-
rvta alacakian düşûk ücret-
lerleyetinntek zorunda ka-
lacaklar. Yayınevi sahiple-
ri, ciddi televizyon vejfUm
yapımcüart bile düşük üc-
reiliişlere elatmaya başla-
dılar."
Türkiye'de tekelci bası-
nınyaratmak istediği sanal
dünyaya kendinikapıp koy-
verenlere son söz:
"Gülme komşuna gelir
başına...".
Suspus
olmanın
gerekçesi
Plan ve Bütçe Komisyonu 'nda, Ener-
ji ve Tabii Kaynatiar Bakanlığı bütçesi
görüşülürken. enerji santrallannın özel-
leştirilmesine karşı eleştirigetiren tek üye
ANAP Kocaeli Mületvekili Hayrettin
Uzun'du.Uzun, Türkiye 'nin enerji gibi
stratejik bir alanda imtiyaz devrini "Os-
manh'nınson dönemi"nebenzetti. Uzun,
neden enerji santrallannın özellestirü-
mesine karşıydı? Komisyon toplantısın-
da söylediklerini köşemte birazdaha aç-
tı:u
Türkiye'deki özelleştirme değiL Bir
kere devlet teketi özel tekete çevritiyor.
Tekelin anlamı değişmiyor. Gerçek an-
lamda özelleştirme yapılabilmesi için
milliservetin milletepaylaşttnlması la-
zun. OyoL Rekabet ortamı, özel teşeb-
büsün, liberal ekonominin temelindeki
risk söz konusu değiL Bu, özelleştirme
değil, gelirin transferidir. Devlet, iflas
etmiş bir tüccargibi, gelecekgelirierini
şimdiden sattyor. Hiçbir yönden tutar-
hhğıyok, Oysa devlet, bu santrallan ve-
rimlıişletebilir, enerjiaçığını kapatacak
yenienerjiyaürımlannı da özelteşebbü-
se açabilir. Böylece kamu ile özel teşeb-
büsün baştayansması sağlanabilir. Son-
ra gerçek anlamda özelleştirmeyapıla-
rak rekabet ortamı yaratılabilir. Esas
olan, enetjiyi ucuz olarak temin etmek,
toplumun çokyoğun biçimde kullanma-
sını sağlamaktır. Bugün Tûrk halkı, en
az enerjiyienpahah şeldUe kullamyor."
ANAP lı Hayrettin Uzun bu görüşleri
savunurken, hükümet uygulamalarına
ilişkin muhalefetini "TBMM Dışişleri
Komisyonu Başkam bizden olsun " ko-
nusuna indirgemiş CHP'nin sözcüleri
suspus olmuşlardı. Ne demek istiyoruz
yani? CHP sözcüleri, enerji santrallan-
na, dağıtımşirketlerine talip olan hmi hol-
dingleremigebeydiler? Yoksa, avnısant-
ral ve dağıtım şirketlerini devralmak is-
teyen hmi medya hıruluşlanndan mı ür-
küyorlardı? Hâşâ!
Yüksel Endeğer
yazıyor
Bir Hayat Çömezînin
Defterinden
Aptal gençlik günlüğümden
bazı bölümlerin altını çizdim.
Dayanamadığım yerlerde ara-
lara girerek aktarıyorum:
16 Ocak 1968 - Yarın yirmi
1
yaşına giriyorum. Artik sosya-
lizm adına sorumluluk alabile-
cek bir devrimci olduğuma
inanıyorum. Bu günlük benim
olgunlaşma sürecimin tanığı
olsun isterim. Eğeradım Yük-
sel'se, dünyanın tüm halkları-
na söz veriyorum, yolumdan
dönmek bir yana.. sapmaya-
cağım bile! Yılmayacağım.
(Acemi ve heyecanlı olduğu-
mu hatırlıyorum, ama bu ka-
dar da kafasız olunmaz ki! Ah
benim aptal oğlum; sosyalizm,
Berlin Duvarı'nın altında kalıp
cavlağı çekti, sosyalist mi de-
ğişmeyecek? A moron!)
17 Ocak 1968 - Artık yirmi
yaşındayım. Insanlığın parça-
sı olmaktan gurur duyuyorum.
Bütün insanlar ne kadar öz-
gürse, ben de o kadar özgür
olmak istiyorum. Hepimiz hep
birlikte sonsuza kadar özgür
yaşayalım istiyorum. Eşitliğe
inanıyorum. Eşitlik yolunda
büyük Nâzım'ın yazdığı gibi
bir "sıra neferi" olmaktan baş-
ka amacım yoktur:
"Başladı işe,
Bitirdi işi.
Başlarken avaz avaz bağır-
madı.
Bitirdi ve
'Gelin seyredin' diye
dört biryanı çağırmadı!
O milyonlann milyonda biri-
dir
o bir sıra neferidir!"
(Şu Iaflara bak. Ta o zaman-
dan "kopyaianmış bir kuzu"
gibi, nasıl ezbere, nasıl sürü
psikolojisiyle yazmışım. Sıra
neferiymiş! Bir insanın kendi-
sini cahil, bakımsız kitlelerle
eşit görmesi ya özentidir ya
hastalık. Demek ki bende iki-
si de vardı!)
28 Ocak 1968- Yolsullukni-
ye var? Zenginlik olsun diye!
Niye sıkıntı çekiyor çoğunluk?
Azınlık sıkıntı çekmesin diye.
Zengin nasıl zengin oidu? Yok-
sulların sırtından zengini kim
zengin etti? Yoksul! Yoksullar
birarayagelipçalışmasa, zen-
gin zenginliğini sürdürebilir mi?
Haytr! Yoksullar, zengine ka-
zandırdıklan parayı kendi ara-
larında eşitçe bölüşemez mi?
Evet! Bunu kim istemez?
Zengin! Niye istemez? Ser-
vetini ve egemenliğini kaybe-
decegi için! Önlem olarak ne
yapar? Kimde silah varsa onu
yanına almaya çalışır. Alamaz-
sa? Kendi silahlı gücünü ya-
ratır! Ya silahlı güç yoksullann
yanındaysa? O zaman çok da-
ha büyük, daha fazlasilahlı bir
güce yanaşır! Niçin eşrtlikten
bu kadar korkarlar? Çünkü
üretmek nedir bilmezler, baş-
kalarının ürettiklerine sahip ol-
madan yaşayamazlar! Peki ne
yapmak gerekir? Sömürüye
karşı isyan bayrağı çekmek
gerekir.
(Hay maşallah, sen -yani
ben-, bülbül gibi şakıyormuş-
sun zamanında. Şu ifadelere
bak: Zengin, yoksul, sömürü,
üretmek... Sen bu dangalak-
lıktan iyi sıyrılmışsın be oğlum
Yüksel! O zamanlar senin gi-
bi olup bugün hâlâ aynı ka-
lan, hatta daha beter olan di-
nozor tayfasına benzemek de
vardı, yine de ucuz kurtarmış-
sın! Laflara bak, yoksullar bir
araya gelseymiş! Yoksulun da-
yanışmasından n'olur be çay-
lak, doğru dürüst bir zengini bir
yoksula tercih etmez de ne
yapar şu insanoğlu dediğin?!)
11 Şubat 1968 - Ey oligar-
şinin kana doymaz vampirle-
ri, ey kiralıktetikçiler, ey bütün
faşistler! Dünya emekçi halk-
ları, sizlerle er ya da geç he-
saplaşacak. Mutlaka, birgün
mutlaka!
(Pes be oğlum. Nasıl yazmı-
şım ben bunları acaba, şimdi
okurken bile tüylerim ürperiyor.
Allahtan solculuğumu kısa dö-
nem yapmışım!)
internet: htp/ www/ De-
magojide çare tükenmez.
TjmT Cumhuriyet
L^^ kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
1-7 Aralık (Pazartesi hariç her gün10.00-19.00)
DERS KİTAPLARINDA CİNSİYETÇİLİK
(1928-1997)
(Firdevs Gümüşoğlu'nun araştırrnası ve Istanbul Üniversitesi Kadın
So.-'jnları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin düzenlemesiyle)
Adres: Istiklai Cad. (Aksanat Karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82
HAYVANLAR ISMAIL GVLGEÇ
KİM KÎME DUM DUMA BEHİÇAK
• •rr:
a
'r-fpnr-
fiir fa<4f*nd<\- SAVAŞ
-»»-
ÇİZGtLİK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİHPOROY
TARİHTE BUGÜN MİJMTAZ ARIKAN 29 Kasım
DEV OPERACI PUCC/NI..
1924'TE 8UGÜU, İTALYHH OPBRASININ V&tDl'PENSON-
RA GHFAJ EU BÛYÜK BESTBCJSİ &ACOUO PüCCO/t
(ÇJTAKOMO PUÇ&Uİ) 66 •m$INDA ÖWÜ.. BEUCİ LİS-
RSTTDCARI (MtrİNLEgİ) AÇISINDAN D£İİL AMA, 6ÛÇ-
LÜ MÛZıĞİ VB İNSAN SESİNİ OBĞEEL£HDıRl$iri£
MOLAY EKİŞİLEMİYECEK BİR OPBRA DO£UĞUYDU.
KENDİNDEN ÖNCS BAŞLAUIÇ OLAhl'oPERADA 60Z
Ç£JCÇİUK"(yeKlSMO)AKJMINA UYHVUOA eiKLİK-
TE, ROAMNTİKTİ D€.. "MANON LESCAUT* *LA SO.
HEME* "MAOAME 8UTTERFLY*, 'LA FAHCIULLA
DEL W£Sr'(Ai.TIN BATr'MN Kizf) VE SON K/SMINt
BİTİREMEDEN ÖLPÜ6Ü 'TUKANpOr"'SİSİ YAPmAR
VBREN eeSTECİ, &UNLARPAKJ 'Mı CH/AMAVO
/UUU/\İA SOf&Me'OE) VE BAÇICA AKYALAGLA DA
£İLİNMİY£C£K eiR İZ
GÖRÜŞ
REFIK. E R Yargıtay Onursal Üyı'esı
Yasama DokunulmazlığıDokunulmazlık, eski tabiriyle Teşriî Masuniyet,
"Milletvekillerinin Millet Mecljsi içinde görevlerini ifa
ederken, kullandıkjan oy, görûş belirtme, demeç, tek-
lifve kararianndan ötûrü sorumlu tutulamazlar' şek-
linde tanımlanabilir.
Bu tanımlamaya göre milletvekillerinin sorumlu tu-
tulmamalan için faaliyetin kesinlikle görevleriyfe ilgi-
li olması gerekir.
Bu konunun Türk anayasalannın tarihi gelişimi
içinde incelenmesinde yarar vardır.
Bilindiği gibi Osmanlı dönemi de dahil Türkiye
1876,1924,1961 ye 1982 yıllannda yapılan anaya-
salarla yönetilmiştir.
1876 tarihli Anayasa'nın 47. maddesi bu konuyu
düzenlemiştir. Madde aynen şöyledir: "Meclis umu-
mi azası rey ve mütalaa beyanında muhtar olarak
bunlardan hiçbiribirgüna vaadve vaidve talimatkay-
dı altında bulunamaz ve gerek verdiği reylerden ve
gerek Meclis'in müzakerat esnasında beyan ettiği mü-
talaalardan dolayı bir veçhile itham olunamaz; me-
Çjer ki, Meclis'in Nizamname-i Dahilisi hilafına hare-
ket etmiş ola. Bu takdirde Nizamname-iMezkûrhük-
münce muamele görûr."
Aynı anayasanın 79. maddesinde de "Heyeti Me-
busanın müddetiiçtimaiyesindeazalardan hiçbiri he-
yet tarafından ithama sebebi kâfi bulunduğuna ek-
seriyetle karar vehlmedikçe veyahut bir cünha veya
cinayet icra ederken veya icrayı müteakjp tutulma-
dıkça tevkrf ve muhakeme olunamaz" kuralını koy-
muştur.
1924 tarihli Anayasa'nın 17. maddesinde de "Hiç-
bir mebus Meclis dahilindeki rey ve mütalaasından
ve beyanlanndan Meclis dışında irat ve izhanndan do-
layı cezai ve hukuki mesuliyete matuf değildir" hük-
mü getirilmiştir.
Bu hüküm mutlak dokunulmazlığı gerektiren bir hü-
kümdür.
Aynı madde nisbi dokunulmazlığı ise şu şekilde dü-
zenlemiştir: "Milletvekili gerek intınabından evvel ge-
reksonra aleyhine suç isnadı halinde suçlu olarakis-
ticyabı veya tevkifi veyahutyargılanması Heyeti Umu-
miyenin karanna bağlıdır. Cinayetişlemekbundan is-
tisnadır. Ancak bu takdirde ait olduğu merci Meclis 7
hemen haberdar etrpekle yükümlCidür."
Bu anayasaya göre 1950'den 1960 yılına kadar
Cumhuriyet Halk Partisi vekillerinden birinin doku-
nulmazlığı 4 defa kaldınlmış, ancak bu kişi mahkûm
olmamıştır.
Özellikle Cumhuriyetçi Millet Partisi lideri Sayın
Osman Bölükbaşı'nın masuniyeti Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin manevi şahsiyetini tahkir iddiasıy-
la kaldmlmış, tutuklanmış, yargılanırken tekrarseçıl-
mesi üzerine yeniden dokunulmazlık hakkına kavuş-
muştur.
1961 Anayasası'nın 79. maddesi "Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalanndaki oy ve
sözlerinden, Meclis'te ileri sürdükleri düşüncelerden
ve bunlan Meclis dışında tekrariamak ve açığa vur-
maktan sorumlu tutulamaziar. Seçimden önce veya
sonra bir suçişlediğıilerisürülen birMeclis üyesi ken-
di Meclisi'nin karan olmadıkça tutuklanamaz, sorgu-
ya çekilemez ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerekti-
ren suçüstü hali bu hükmün dışındadır. Ancak bu
halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan
üyenin Meclisi'ne bildirmek zorundadır" hükmünü
getirmiştir.
1982 Anayasası'nın 83. maddesi "Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalanndaki oy ve
sözlerinden Meclis 't&ileri sürdükleri düşüncejerinden
o oturumdakt BaşkanlıkDivanı'nin tekün üzerine Mec-
lisçe başka bir karar alınmadıkça bunlan Meclis dı-
şında tekrariamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutu-
lamazlar" hükmünü koymuş, 2. fıkrasında da 1960
Anayasası'ndaki 79. maddenin ikinci fıkrasına ben-
zer bir hüküm getirmiştir.
Bunun özeti, kural millet içindir.
Bunun en doğal sonucu ise dokunulmazlığın sını-
n, teşriî görevle, yani yasa koymakla sınıriı olmalıdır.
Nitekim yazımızın başlığı da Teşriî Masuniyet'tir.
(Yasama Dokunulmazlığı.)
1982 Anayasası bu kuralı Üyelikle llgili Hükümler
başlığı altındaki bölümde düzenlemiş ve 83. mad-
denin başlığını ise "Yasa Dokunulmazlığı" diye dü-
zenlemiştir.
Son dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
gönderilen dokunulmazlıkların kaldınlması ile ilgili
fezlekelerde belirtilen suçlann hiçbiri yasama göre-
vi ile ilgili değildir.
Tüm kamuoyu yoklamalan ve araştırmaları halkın
yüzde 80'inin 1982 Anayasası'nın 83. maddesinin de-
ğişmesini istediğini gostermektedir.
Sayın Osman Bölükbaşı, Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin manevi şahsiyetini tahkir etti diye tutuk-
land/. Aylarca yargılandı. Bugün hâlâ o Meclis'te gö-
rev yapan ve Meclis'e söven kişiler halkın içinde
kahramanlar gibi dolaşmaktadır.
SONUÇ:
Tüm bu kurallardan çıkan sonuç, dokunulmazlı-
ğın yasama erkini ifa ile sınırtı olmasıdır.
Bunun aksi de düşünülemez.
Kanımızca Meclis'in saygınlığını koruyabilmesi için
hiç tereddüt etmeden anayasayı bu sınıriar içine çek-
mek gerekmektedir. Aksi haide temsil ettikleri mille-
te hesap veremezler.
BULMACA Sm4T YAŞAYAN
SOLDAN 1 2 3 4 5 6
SAĞA:
1/ Ukrayna'da,
1986'da büyük
bir kazaya ne-
den olan nük-
leer santral. 2/
Karakter... Pos-
ta siiriicüsü. 3/
Halojenler gru- 6
bunun dördün-
cü ametali olan
yalın cisim...
Birnota.4/Or-
taoyununda
Kavuklu ile ko-
nuşarak oyunu açan
kirnse. 5/ Sahip... Koca-
eli'nin Gebze ilcesine 2
bağlı bir belediye. 6/ 3
Yiyecek ve içeceğin
saklandığı oda ya da
dolap... Kum adacıgı.
7/Gemilerifarklıikisu 6
düzeyinin birinden
öbürüne aşırmak için „
yapılmış ara hayuz...
Yavru, çocuk. 8/ Ödeş- 9
me, razı olma... Kenarsüsü... Hayvanlara vurulan dam-
ga. 9/ Kızıldeniz'in kuzeydoğu ucundaki körfez...
Konya ilinde bir baraj.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Yayınbalığma verilen bir başka ad... Birnota.2/ Ko-
ca... Terlemekten ya da sıcaktan vücutta görülen kü-
çük pembe kabartılar. 3/ Eski hukukta rüşvet verenle
alan arasında aracılık eden kimse... Tatlı sularda ya-
şayan bir tür gelincik bahğı. 4/ Halk edebiyatında re-
dife verilen ad. 5/ Toplu ya da turistik geziler için ya-
pılmış büyük otobüs... Tavlada bir sayı. 6/ Zatürree...
Bir gösterme sıfatı. II Köpek... Arap harflerinin en çok
kullanılan el yazısı biçimi. 8/ Bir süs taşı... Kesim
hay\anlannın ticaretini yapan kimse.
9/ Ünlü bir Hint destanı.