Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM1997SALI
10 KULTUR
PORTAL DIKMEN GURUN
V W
Ozgür düşüncenin gümrük denetçfleri
10
Vktor Hugo, "CronmeU'e Giriş*"te -düşüncenin gümrük
memurlan~ndan söz ederken CorneiUeChapelain tartışmasından
yola çıkar ve konuyu düşünce özgürlüğüne getirir. Özgürlük
kavramınm çevresini aydınlatrığı bir dönemde ışınlannı
bir tek alana yansıtmamasını eleştinr. Bu alan,
"düşünce** alanıdır Schiller, insanlık tarihini geniş dünya
sahnesınde "düşünce" uğruna güçlü karakterlerin
mücadelesi olarak alır. Voltaire, düşüncelenni
özgürce söylediği ıçin kapatıldıgı Bastille"de
yazdığı "Hernande"de yine düşünce
özgürlüğünü sa\ıınur. "Felsefe Mektuplan
Haziran 1734"te Parlamento karanyla
yakılmış olsa da: dünden bugünlere gelen.
bugünlerden yannlara uzanacak olan,
kitaplan düşman ılan edenler değil. onun
adıdır.
Sir Philip Sidney; sanatın, düşünme
yetısını gelıştıreceğini söyler.
'"III RichanTda, Kral Edvvard. Clarence'in
arkasından "Adam öldürmemişti
kardeşim, düşüncede kaldı suçu, fakat acı
bir ölüm oldu cezası" derken bıraz da tatlı-
su polıtıkacılannı çagnştırmaz mı?
Ya. Aristophanes'in o yaman diline ne demeli?
"Söz insan düşüncesinin kanadıdır / Insanı
sözdür yücelere çıkaran / Ben de sana akıllıca
söz etmekle / Kanat takmış oluyorum kafana."
Şu anda adını anımsayamadığım bir tiyatrocu,
düşünebılen, yorum yapabilen sanatçıyı (düşünen
insanı) Antigone ıle kıyaslar. Bu durumda, politikacılara ise Kreon
ile özdeşleşmekten başka bir seçenek yoktur. Kreon'un beklentisi
genç kadının düşüncelerinden. inandığı doğrulardan ki, bunlar
Kreon'un tutucu devlet kavramının karşıtı doğrulardır. ödün
vermesidır. Antigone ise haklannı bilen bir kışı olarak baskıya
karşı mücadelesini sonuna dek sürdürür. Tiyatro tarihine
baktığımızda bu sanatın sürekli olarak (ve tüm sanatlann) siyasal
ve toplumsal çekişmelenn odak noktalanndan birini
oluşturduğunu görürüz. Bu odak noktasında, insana ve düşünceye
saygılı; coşkulu, bilinçli ve aydınlık bir enerjinin yüzyıllardır
bastınlamadığının. bastınlamayacağuıın işaretleri verilmektedir.
Tarih sayfalan arasmdan çıkıp yüzümüzü bizden örneklere
çevırirsek; demokratik düzenin yerleşmediği toplumlarda
uygulanan baskı sistemlerinin düşünce özgürlüğünü kısıtlamakta
başanlı olamayacağı gündem konusudur. 1938'lerden, Nâzun
Hikınet'in düşüncelerinden ötürü 24 yıla hüküm gıydıği,
1950'lerden, Nâzım Hikmet'in sürekli izlendiği ve yurtdışına
gitmek zorunda kaldığı yıllardan geçerek 1960 lara
geldiğimizde. karşımıza çıkan yasaklı oyunlardan biri Fakir
Baykurt'un tiyatroya uyarlanan yapıtı, "Yılanlann Öcü"dür.
Oyun, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle daha
prcva aşamasında rafa kaldınlmıştır. Bu olayın
ilginç yanı kışilerin. kıırumlann kendı kendılenne
uyguladıklan bir kısıtlamadır; otosansür... Aynı
şey, Aziz Nesin'in "Biraz Gelir misiniz?" adlı
oyununun da başına gelmiş ve ilk
gösterimden sonra tiyatro yönetimince
repertuvardan kaldınlmıştır. Her iki olay da
basında "fîkir hürriyeti"ne indırilen darbeler
olarak yerilmiştir. Uk kez 1929'da oynanan
"Kafes Arkasında" ise o tarihten tam 36 yıl
sonra aşın sağ kanattan gelen baskılar
nedeniyle yasaklanacaktır. Bu, hukuk devletı
kavTamı ile çelişen yasaklar-baskılar
zıncinnden sadece bir halkadır. Aynı şekilde
Oktay Rifat'ın u
Çil Horoz"unun yine o
yıllarda iktidar partisinin hışmına uğraması,
işletilen baskı mekanizmasının öncelikle hukuksal
açıdan tartışılmasına yol açmış ve demokrası,
düşünce özgürlüğü gibi kavTamlann irdelenmesi
gerekliliğı üzerinde durulmuştur. Ne var ki, uzun sayılacak
bir süreçte bu olayı diğerleri izleyecek ve "böKicülük"
edebiyatı üstüne tek taraflı inşa edilen yasaklar günümüze
dek uzanacaktır. Bu yazının kapsamı içınde örnekleri çoğaltmak;
"Pir Sultan Abdal"dan, "Nafile Dürrya"dan, "Ana"ya, "Jan Dark
CHayTna. "Gol Krab. Sah Hop Saiften "Devri Süleyman"a.
"Memleket Hikâyeleri"ne dek uzanmak mümkün. Ama burada
önemli olan, tek tek olaylar üzerinde durmak değil. Yıllardır, her
alanda "düşünen"in, "düşünme yetisi olanın", kısacası geleceğe
dönük aydınlık kafalann sıstematik olarak önüne çekilmek ıstenen
setlerin, yöneltilen saldınlann ne denli ilkel olduklannın bir kez
daha altını çizmek.
'Müzikle zamanı
sindiriyorum'
NURDAN
CİHANŞÜMÜL
16. tstanbul Kitap Fu-
an'nın bu yılkı konukla-
rından bıri de John Ash.
Yaklaşık bir yıldır Türkı-
ye'de bulunan Ash'ın
"SeçmeŞiirler" isımlı kıta-
bı da Yapı Kredı Yayınlan
tarafından Türkçeye ka-
zandınldı. Ash. şu sıralar
Boğaziçi Üniversıtesı'nde
öğretım görevlısı. Yazdığı
şurlerin yanı sıradüzyazı-
lanyla da tanınan şaır,
Ingram-Merril, Whiting
Award şıir ödüllen \e ya-
ratıcı sanatçılara verilen
Guggenheim gibi önemli
ödüllerin sahıbı.
lngiltere'de 15 yıl yaşa-
dıktan sonra New York'a
gıden Ash > aşamını orada
sürdürüyor: "Kendimi İn-
giltere'de hep bir yabancı
gibi hissettim. Manchester
ise beni kısıtiıyordu. Lond-
ra \e Paris'i de sevmiyo-
rum. Aynca İngilizler şi-
irimdeki \abanci etltiden
her zaman rahatsız oldu-
lar. Kendimi daha yakın
hissedebileceğim bir yer
arama duygusu>la bu yol-
culuklar başladı."
Ancak yine de tüm bu
yolculuklar bir kaçış degıl
Ash ıçın. "birşeyler bul-
mak. keşfetmek; duygula-
n ve hayalgücü ile bunlan
şörinde buluşturmak."
Ash. İstanbul'un kendı-
sıni etkiledığini \e burada
daha fazla şiir yazdığını
söylüyor. "Beni etkileyen
İstanbul değil aslında. İs-
tanbul'da bulunmak. İs-
tanbul. büyüklüğü \e kar-
maşıkhğı ile >ew York'u
andınyor. Sessiz. sakin bir
şehirde >aşayamazdım, sa-
nınm karmaşıklığı seviyo-
rum. İstanbul'a ilk geldi-
ğimde bu kcnti tanıdığımı
hissettim. İstanbul ve Ana-
dolu tarihiyle, doğasıyla
beni çok etkiliyor."
"Seçme Şürler" isimlı
kıtabında Ash'in şiirleri
mekânsal olarak ikıye ay-
nlıyor; Manchester ve
New York. Özellikle New
York"ta yazdığı şiirlennin
bazıları Manchester'a
göndermelerle ve Anglo
Amerikan edebiyatının en
behrgin özelliklerinden
olan 'huımıor' ıle yüklü.
Genelde karamsar bır ha-
va ile yazdığı şıirlerinde,
çocukluk ya da çocukluğa
dönüş doğa ıle örtüşüyor.
"Küçüklüğümde teyzem
şehir dışında bir kiUsede
yaşardı. Burada şehir dışı-
m\e doğayı keşfettim. Ço-
cukluk kırsallığı \e doğayı
çağnştınyor. Sanınm bir-
çok şair için çocukluk
önemİL"
Ash'in şıirlerinde tarih
ve mımarinin yanısıra et-
kili olan bir diğer şey de
müzık. Çeşitli bestecilere
adanmış şiirlerin yanısıra
müzik kavramlannı temel
alan şıirler yazıyor Ash.
"Şiirlerimde müziksel bir
hava yansıtmaya çaüşıyo-
rum. Bana göre müzik za-
manı sindirmenin en iyi yo-
lu. Müziğin karmaşikİığı
beni anhyor, ya da ben bu
karmaşıklığı anlıyorum.
Her ne kadar İngiliz şiirini
sevmesem de çok iyi İngi-
liz bestecileri olduğunu dü-
şünüyorum."
"Ben şiiryazıyonım,ya-
ranyorunT dıyen Ash
kendi şıirlennı ve şıir hak-
kındaki eleştırel kuramla-
n okumadığını, eğerokur-
sa yaratıcı olamayacağını.
kendinı kısıtlayacağmı
söylüyor.
Çağdaş tngiliz şiirimn
geleneksel. maceradan
uzak ve dar kalıplarda ol-
duğunu söyleyen Ash da-
ha çok Amerikan şıırine
kendini yakın hissedıyor.
Ancak yine de yalnız
Amerikan şiinyle kısıtla-
mıyor kendini; çeviri şiir-
lere de önem veriyor. Türk
şairlerden ise Orhan Ve-
liyi, Nazım Hikmet'i Yu-
nus Emre"yi sevdiğıni be-
lırten Ash, iyi çeviriler ol-
madığı ıçin Türk şiinni ve
edebıyatını tanıyamamak-
tan da şikayetçı.
Gelecek için ikı projesi
var Ash'ın Bunlardan biri
yeni şıirlerinden oluşan şi-
ir kıtabı. Diğeri ise fürki-
ye Rehberi. Türkıye ve İn-
giltere'de yayımlanacak
olan rehberde Selçuklu.
Osmanlı ve Bizans döne-
mınden kalan tarihi eser-
ler ve kentler tanıtılacak.
Güney Kore'deki 2. Pusan Uluslararası Film Festivali'nden izlenimler
Sanat politikaya alet olamaz!
• Cumhurbaşkanlığı seçimlerine
iki ay kala gerçekleşen festivali,
politikacılar propaganda aracı olarak
kullanmaya çalıştılar. Açılış filmi
"Çin Kutusu"nun yönetmeni Wayne
Wang ve başoyuncu Jeremy Irons'ın
katıldığı açılış, büyük ilgi topladı.
Festivalin şeref konuklanndan biri.
"Kirazın Tadı" filminin galası için
gelen Abbas Kiarostami, öteki ise
Venedik Film Festivali'nde Altın
Aslan alan Japon yönetmen Takeshi
Kitano'ydu.
GÖNÜL DÖNMEZ COLtN
PUSAN - Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki
ay kala ülkenin en önemli ve halk arasında en
popüler uluslararası film fesrivalinin
gerçekleşmesi adaylara propaganda platformu
için biçilmiş kaftan gibi göründü Güney
Kore'de. Dünyanın dördüncü büyük lıman
kenti Pusan'ın görkemlı açıkhava tiyatrosu.
4.500 kişi kapasitesinı çoktan aşmıştı açılış
gecesi. Kent belediye başkanınm ardından.
Cumhurbaşkanı Kim Young-Sam beyazperde
aracılığıyla hoşgeldinız mesajı verdi. Diğer
adaylar daha önce festival yöneticisinı arayıp
davet istemışler, oysa politik kimliklenni
geride bırakıp ancak konuk olarak gehrlerse
kapılann açık olduğu yanıtını almışlardı.
Bunun üzerine bağımsız aday gelmekten
vazgeçti, en önemli muhalefet partisinin lideri
ise tören sırasında sahneye çağnlmayınca apar
topar terk etti salonu. Yine de ertesi gün tüm
konuklan bir kahvaltı şöleni ile ağırlayıp eğer
seçilirse sinemaya sonsuz destek vereceğini
VTirgulamayı unutmadı. Daha sonra bir Kore
filminin tanıtımı sırasında. beklenmedik bir
gösteri yapan adayın sahneye çıkma çabalan,
yönetici tarafindan festivalin politikasma karşı
bir davranış olduğu gerekçesiyle önlendi.
Otomobil, simgesel bir araç
Eski kurt yönetici Kim Dong-Ho'nun daha
önemli bir görevi vardı: Yerlı-yabancı bir alay
yönetmeni, oyımcuyu, dünyanın değişik
köşelerinden gelmiş konuklan izleyiciye
tanıtmak. Festival bir sanat olayıydı çünkü!
Açılış fılmi olan "Duman" ile tanıdığımız,
Hong Kong kökenli yönetmen VV'ayne Wang.
Ingiltere'nin en önemli oyunculanndan
Jeremy Irons ile ve Çin sinemasının en önde
gelen yıldızı Gong Li ve İstanbul Uluslararası
Film Festivali'nden anımsayacağımız "Iraıa
V'eb*" filminin çekici vampin Maggie Cheung
ile gerçekleştirdıği "Çin Kutusu" adlı film
nedeniyle sahneye çağnldı.
Yönetmen Wang ve oyuncu Irons büyük alkış
topladı. ama bu iki erkek, güzeller güzeli
Gong Li'nin, gizemli Maggie Cheung'un
yerini dolduramadı. Hong Kong'un Çin'e
geçmesini konu alan bu film ile ilk olarak bir
Hollyvvood filminde rol alan ve üstelik de
fahişe rolünü oynayan Gong Li, böyle
durumlarda çoğunluk olduğu gibi acaba
birilerinin gazabına mı uğramıştı? Festival
sırasında görüştüğüm Çin delegasyonu
sıkılarak da olsa filmi beğenmediİderini
söylemekten kaçınmadı.
Jeremy Irons'un rutuklugu amansız hastalık
nedeniyle günleri sayılı dış muhabir rolünde
İngiliz sömürgesınden kurtulacağı günü
bekJeyen Hong Kong için bir metafor olarak
kullanıldığı bu fılmde. ilk İngilizce
rolünde Gong Li, Irons'un delicesine
tutulduğu bar sahibi eski fahışeyi, Maggie
Cheung ise yüzünde yara izi olan Hong
Konglu genç bir kadını canlandmyor.
Yapımına Japonya ve Fransa da dahil beş
ülkenin katkıda bulunduğu filmin son karesi
bıçak darbesı yemesine karşın yine kalbi atan
bir balık. "İngilizler ghse bile ruhları geriye
luüdı** diyor yönetmen Wang.
Festivalin şeref konuklanndan biri Abbas
Kiarostami'ydi kuşkusuz. 1997 Cannes Altın
Palmiye ödülünü Japon Imamura'nın "Yılan
Balığı*' ıle paylaşan "Kirazın Tadı" filminin
galası için Pusan'a gelen Kiarostami, genelde
düşünülenın tersıne ölüm üzenne değil yaşam
üzenne bir film yapmış olduğu inancında.
Daha önceleri de olduğu gibi otomobili
simgesel bir 'araç' olarak kullanıyor bu
filmde de: "Otomobfl benim için yalnızca bir
otomobil değildir. Oturma odası gibi 'mahrem'
bir zemindir. Arabanızın içinde kolayca
yabancılaıia konuşabilirsiniz, çünkü bir an
gelip aynlacak \e birbirini/i bir daha
görmeyeceksinizdir. Psikanalistc gider gibi.
l stelik arabanın iki-üç penceresi \ardır,
sinema perdesi gibi görüntü devamL değişir,
izleyici düşünecek birçok şey bulabiür. Aynca
araba kocaman bir kamera taşıyıcısına benzer.
Kısacası benim için araba hem gerçek yaşam
hem de sinema ile bağlanbdır. Kirazın
Tadı' nda ise özel bir anlamı var. Yaşamdan
yana bir film bu, ben yaşamdan yanayım. Bu
nedenle adam ölümden söz ederken arabanın
harekete geçmesi olumlu bir şey, çünkü
ölümün tam tersL**
ikinci önemJi konuk, Venedik Film
Festivali'nde Altın Aslan alan Japon Takeshi
Kitano'ydu. Yazar, yönetmen. oyuncu.
komedyen, şarkıcı. ressam Takeshi için on
parmağında on marifet var desek az söylemiş
oluruz. Oshima'nın "Muthı Noel,Mr, .,. '
LaHTence" filmindeki rolü ile
anımsayacağımız Takeshi tüm
alçakgönüllülüğüyle, "Şimdiye dek yedi fîlm
yapüm, alüsı gişelerde battı" dıyor.
"Hanabi*"de de diğer fılmlerinde olduğu gibi
vahşet, kaba güç. banş. duygusallık iç içe.
"Vanşet ve güldürü madalyonun iki yüzü**.
Takeshi 'ye göre. "Gerçek yaşamda hep ikisi
birlikte vardır."
Eşcinseüik ve insan haklanna sansür
Ünlü yönetmenler ve oyuncular geçidi yerlı
yabancı izleyiciyı oyalayadursun, birileri bir
yerlerde toplum adına seslerini duyurmaya
çalışıyordu. Kore sinemasının sansür
boyunduruğundan kurtulması pek eskılere
gitmez. Daha son birkaç yıla kadar politik
konular acımasızca makas ediliyordu bu
ülkede. Askerlerin gıdişinin ardından
politik eleştırilere gösterilmeye başlanan
hoşgörü ne yazık kı diğer konulara yansımadı.
Örneğin eşcinselliği ele alan filmler şimdiye
dek tabu. Hong Konglu yönetmen VV'ong Kar-
VVai'nin. Cannes Festivali'nde en iyi
yönetmen ödülü alan "Birlikte Mutlu" yapıtı
festivalde göstenldı. ama sonradan izleyici ile
buluşma şansı yok. 1. Seul Eşcinsel Film
Festivali iptal edildiğı gibi "Yalanlar Söyle
Bana" filminin yönetmeni de tutuklanmıştı.
Ülkenin en önemli yönetmenlerinden Jang
Sun-Woo. "Zamansız, Zeminsiz. Kötü Bir
Film" adlı son yapıtında cinsel ilışkilere
giren genç kızlan gösterince en azından dört
sahne makaslandı.
Gerçi yönetmen toplumdakı ikiyüzlülüğü
sergilemeyi amaçlamıştı.
tnsan haklan festivali de eğitim ve kültür
bakanlıklannın ve de polısın hışmına ugradı.
Festivalin yer alacağı üniversıte. kapılannı
kapadı. Başka bir yere göç eden festival, polis
tarafından zorla sona erdırildi. Öğrenciler
tutuklandı. Sinema ızleyicisim sansüre karşı
uyarmak isteyen bir grup, ünlü bir film
oyuncusunun da desteğiyle festival sırasında
gösteriler yaptı. Asya Fılmleri ağırlıkJı
olmasına karşın her akşam açıkhava
tiyatrosunda Ridley Scott'un Demi Moore'u
değişik bir rolde
görüntülediği GJ.
Jane, Mike
Figgis'ın
Nastassja
Kinski'lı filmi
"BirGecefik
Aşk" ya da sapına
dek bir İngiliz
komedisi "Bean"
gibi tecimsel
filmleri de
dışlamayan
festival on gün
sürdü. 33 ülkeden
166 filmi, çoğu
gençlerden
oluşan 164.000
kişi izledi. Yeni
Akımlar ödülü
Kore filmi
"Motel Cactus"a.
Uluslararası Film
Eleştirmenleri
ödülü ise
deneysel bir film
olan "Hong
Kong'da
Yapılmış"a
verildi.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Kalbimdeki Yaprakdökümü
Modern Türk Edebiyatı 'nda 99 Hikâyeciden 99
Hikâye'r\\n 'içindekiler'v, kalbimdeki yaprakdökü-
münden anılar sürüyor:
Değışen Türk toplumunda, değışen Istanbul'da
inceliğini bir anıt gibi koruyan Haldun Taner'e ki-
mileyin Taksım'de, Divan Oteli'nin oralarda rastlı-
yorum, kimileyin Kemal Tahir'in evinde bir araya
geliyoruz. Ama daha çok Moda'da, Haldun Bey,
hasta annemı soruyor, hep şifa diliyor. yaklaşan
ölümü bildiğinden bıraz da avutuşlar armağan edi-
yor. Haldun Taner! Sevgili Haldun Bey...
Yıllardan 1968, Cumartesi Yalnızlığı adlı ilk hi-
kâye kitabımı Yeni Ufuklar dergisinin yazı odasın-
da kalın kâğıttan zarfa koyuyorum. Bu kez zarfın
üstüne Samim Kocagöz'ün adresini yazacağım.
Kitap gönderdiğim birçok ünlüden yanrt alamıyo-
rum ama, Izmir'den mektup geliyor. Kalpaklılar ro-
mancısı yazmış. Başanlar diliyor bana, sevdiği bir
iki öyküyü anıyor, o yolda yürümemi diliyor. Ama
asla salık vermiyor. Genç bır yazar adayına kendi
tecrübesinden, üşenilmeden yazılmış satırlar... O
mektubu nasıl unuturum!..
Tank Buğra yla Cağaloğlu taraflarında öğle ye-
meği yemiştik. Adını hatırlayamadığım bir oyunu
İstanbul Devlet Tiyatrosu'ndasergıleniyordu. Dün-
ya görüşlerimiz aynı değildi; ama oyununu görme-
mi istiyordu. Gıtmemiştim. Şimdi derin pişmanlık...
Seçkiye aldığım öyküsü "Beşinci", ne kadar ince!..
Feyyaz Kayacan'la Beyoğlu'nda Papirüs'te bu-
luşup tanışmamıza daha çok var. Onu ilk kez ho-
cam Vedat Günyol'un yanında uzaktan görüyo-
rum. Londra'dan gelmiş. Vedat Hoca, Sığınak Hi-
kâyeleri'nl beğendiğini söylüyor. Feyyaz Kaya-
can'ın bütün hikâye kitaplannı, Mutlu Azınlık adlı
oyununu alıyorum. Ama asıl hayranlığım Çocuk-
taki Bahçe romanına saklı. Tam o sıra Papirüs'te
buluşuyoruz. Edebiyatta gençlik coşkusunu hiç
yitirmemiş beyaz saçlı Feyyaz. Kayacan...
Mehmet Seyda'nın Kadıköyü'nde bir ara so-
kaktakı alçakgönüllü evındeyiz. Hulki (Aktunç),
Naci (Çelik). Tayian (Altuğ) ve ben. Rakı sofrası.
Bizim anlattıklanmızı dınlıyor Mehmet Seyda. Bir
ara portatif radyosundan yankıyıp duran klasik bir
besteye dalıp gidiyor; radyoyu kulağına götürüyor.
Kimlenn evinde o pahah müzik setlen?! Unutulmuş
unutulmaz öyküler yazan Mehmet Seyda!..
Dönüyorum, köşebaşında Sabahattin Kudret
Aksal. Siyah paltosuna sannmış. Bır kış günü. Öy-
lece, kar serpıştirmiyormuş gibi, orada konuşma-
ya başlıyoruz. Sonra birlikte Köprü'ye iniyor, Ka-
raköy'den vapura binıp karşıya geçıyoruz. Bir kış
günü, akşamüstü, akşam ve gece. Vapurla Teşvi-
kiye'ye dönerken sevinçler ıçındeyim...
13 Eylül 1980 sabahı. Yusuf Atılgan telefon edi-
yor, iyi olup olmadığımı soruyor. Telefon numara-
mı epey aramış; öyle söylüyor. Bu an bana hep bir
Dostoyevski sahnesi gibi gelir. Sonrakı dokuz yıl
bir daha ne telefonlaşıyoruz, ne de bir daha görü-
yorum Yusuf Atılgan'ı. Anayurt Oteli yayımlandı-
ğında içler acısı, gülünç, pespaye bır yazı yazmış-
tım...
Necati Güngör Malatya'dan dönmüş, Muzaf-
fer Hacıhasanoğlu'nun selâmını getirmış. Evler-
de Sevgi Yoktu romanını düşünmüştüm, bir ga-
zetede tefrıka halinde kalmış...
Sonra çok yakından tanıdığım ustalarım, dost-
larım geliyor, o kadar genç ölümler, yürekte derin
iz bırakan ölümler:
Bilge Karasu'yla Taksim'de bir kahvede ilk bu-
luşma...
Sevim Burak'ın Ayaspaşa taraflarındaki evi,
yerlerde öykü taslakları, yırtık kâğıtlarda cümleler,
o eşsiz cümleler...
Ayhan Bozfirat Teşvıkiye'de gülümsüyor, bir
gece, saatlerce konuşuyoruz...
Behiç Duygulu yaşadığı taşra kentinden iki es-
ki kitabını imzalayıp göndermiş...
Oğuz Atay'dan aldığım son mektup...
Benimle ilk röportajı yapan narin Mübeccel Iz-
mirli...
Sinematek yılları, gördüğümüz bütün güzel film-
leri bizlerle tartışan sevgili Onat Kutlar, akşam, Si-
nematek çıkışları...
Sevgi Soysal... Tezer Özlü... Bunca burukluk,
bunca yaprakdökümü!
Hepsi Ahmet Muhip Dıranas'tan dizeler:
"Amansız gecenle yayıl dört yanıma
"Ey unutuşl kurtar bu gamlardan beni."
Takvimde İz Bırakan:
"Denizin yüzeyindeki I Şu panltılar yok mu I
evet, var I Bu kez de ben soruyorum I eskimesı
gecikmiş yüzler mi onlar I Bir yanıt, adadan -bak
bak bak. diye I Fısıldayan köpûk sesiyle-" Edip
Cansever, Gül Dönüyor Avcumda, Adam Ya-
yınlan, 1987.
Alev Sezer anısına sergi
• ANKARA (AA)-Ankara Devlet Tiyatrosu
sanatçısı Birol Uzunyayla Türker. kısa bir süre
önce yitırdığımiz Devlet Tiyatrosu sanatçısı Alev
Sezer anısına bir resim sergisi açtı. Türker, sergide
yer alan 'Bir Yıldız Kaydf isimli tabloyu, sanatçı
arkadaşı Sezer'in anısına , vefatını öğrendiği gün
sabaha kadar çalışarak oluşturduğunu ve bütün
duygulannı tuvale aktardığını ifade ediyor.
Sanatçının. 'Çığlık' başlığı altında sergilediği 33
yağlıboya yapıt 26 Kasım tarihine dek Turkuvaz
Sanat Galerisi'nde izlenebilecek.
Çall
ZVtolyesı
Türkiye İş Bankası ve Mimar Sinan Üniversitesi'nin
katkılanyla düzerüenen panele,
resim sanatıyla ilgilenen herkes davetli...
Konuşmacılar:
TarUı:
Saat.
Yer.
Prof. Dr. Tamer BAŞOĞLU
Mimar Sinan Universitesi Rektorü
Prof. Kcrim SİLİMdLİ
Mimar Sinan Universitesi Guzel Sanatlar Fakültesi
ÖğretimÜjesi
Dr. Kıynıet GÖL4Y
,\nkara Universitesi Dıl ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Sanat Tarihi Bölumu Oğretim lyesi
13 Kasını 199" Pcrşembe
l-ıOO
Mimar Sinan Universitesi Oditoryumu
Fındıklı - İstanbul