18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM1997SALI 10 KULTUR PORTAL DIKMEN GURUN V W Ozgür düşüncenin gümrük denetçfleri 10 Vktor Hugo, "CronmeU'e Giriş*"te -düşüncenin gümrük memurlan~ndan söz ederken CorneiUeChapelain tartışmasından yola çıkar ve konuyu düşünce özgürlüğüne getirir. Özgürlük kavramınm çevresini aydınlatrığı bir dönemde ışınlannı bir tek alana yansıtmamasını eleştinr. Bu alan, "düşünce** alanıdır Schiller, insanlık tarihini geniş dünya sahnesınde "düşünce" uğruna güçlü karakterlerin mücadelesi olarak alır. Voltaire, düşüncelenni özgürce söylediği ıçin kapatıldıgı Bastille"de yazdığı "Hernande"de yine düşünce özgürlüğünü sa\ıınur. "Felsefe Mektuplan Haziran 1734"te Parlamento karanyla yakılmış olsa da: dünden bugünlere gelen. bugünlerden yannlara uzanacak olan, kitaplan düşman ılan edenler değil. onun adıdır. Sir Philip Sidney; sanatın, düşünme yetısını gelıştıreceğini söyler. '"III RichanTda, Kral Edvvard. Clarence'in arkasından "Adam öldürmemişti kardeşim, düşüncede kaldı suçu, fakat acı bir ölüm oldu cezası" derken bıraz da tatlı- su polıtıkacılannı çagnştırmaz mı? Ya. Aristophanes'in o yaman diline ne demeli? "Söz insan düşüncesinin kanadıdır / Insanı sözdür yücelere çıkaran / Ben de sana akıllıca söz etmekle / Kanat takmış oluyorum kafana." Şu anda adını anımsayamadığım bir tiyatrocu, düşünebılen, yorum yapabilen sanatçıyı (düşünen insanı) Antigone ıle kıyaslar. Bu durumda, politikacılara ise Kreon ile özdeşleşmekten başka bir seçenek yoktur. Kreon'un beklentisi genç kadının düşüncelerinden. inandığı doğrulardan ki, bunlar Kreon'un tutucu devlet kavramının karşıtı doğrulardır. ödün vermesidır. Antigone ise haklannı bilen bir kışı olarak baskıya karşı mücadelesini sonuna dek sürdürür. Tiyatro tarihine baktığımızda bu sanatın sürekli olarak (ve tüm sanatlann) siyasal ve toplumsal çekişmelenn odak noktalanndan birini oluşturduğunu görürüz. Bu odak noktasında, insana ve düşünceye saygılı; coşkulu, bilinçli ve aydınlık bir enerjinin yüzyıllardır bastınlamadığının. bastınlamayacağuıın işaretleri verilmektedir. Tarih sayfalan arasmdan çıkıp yüzümüzü bizden örneklere çevırirsek; demokratik düzenin yerleşmediği toplumlarda uygulanan baskı sistemlerinin düşünce özgürlüğünü kısıtlamakta başanlı olamayacağı gündem konusudur. 1938'lerden, Nâzun Hikınet'in düşüncelerinden ötürü 24 yıla hüküm gıydıği, 1950'lerden, Nâzım Hikmet'in sürekli izlendiği ve yurtdışına gitmek zorunda kaldığı yıllardan geçerek 1960 lara geldiğimizde. karşımıza çıkan yasaklı oyunlardan biri Fakir Baykurt'un tiyatroya uyarlanan yapıtı, "Yılanlann Öcü"dür. Oyun, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle daha prcva aşamasında rafa kaldınlmıştır. Bu olayın ilginç yanı kışilerin. kıırumlann kendı kendılenne uyguladıklan bir kısıtlamadır; otosansür... Aynı şey, Aziz Nesin'in "Biraz Gelir misiniz?" adlı oyununun da başına gelmiş ve ilk gösterimden sonra tiyatro yönetimince repertuvardan kaldınlmıştır. Her iki olay da basında "fîkir hürriyeti"ne indırilen darbeler olarak yerilmiştir. Uk kez 1929'da oynanan "Kafes Arkasında" ise o tarihten tam 36 yıl sonra aşın sağ kanattan gelen baskılar nedeniyle yasaklanacaktır. Bu, hukuk devletı kavTamı ile çelişen yasaklar-baskılar zıncinnden sadece bir halkadır. Aynı şekilde Oktay Rifat'ın u Çil Horoz"unun yine o yıllarda iktidar partisinin hışmına uğraması, işletilen baskı mekanizmasının öncelikle hukuksal açıdan tartışılmasına yol açmış ve demokrası, düşünce özgürlüğü gibi kavTamlann irdelenmesi gerekliliğı üzerinde durulmuştur. Ne var ki, uzun sayılacak bir süreçte bu olayı diğerleri izleyecek ve "böKicülük" edebiyatı üstüne tek taraflı inşa edilen yasaklar günümüze dek uzanacaktır. Bu yazının kapsamı içınde örnekleri çoğaltmak; "Pir Sultan Abdal"dan, "Nafile Dürrya"dan, "Ana"ya, "Jan Dark CHayTna. "Gol Krab. Sah Hop Saiften "Devri Süleyman"a. "Memleket Hikâyeleri"ne dek uzanmak mümkün. Ama burada önemli olan, tek tek olaylar üzerinde durmak değil. Yıllardır, her alanda "düşünen"in, "düşünme yetisi olanın", kısacası geleceğe dönük aydınlık kafalann sıstematik olarak önüne çekilmek ıstenen setlerin, yöneltilen saldınlann ne denli ilkel olduklannın bir kez daha altını çizmek. 'Müzikle zamanı sindiriyorum' NURDAN CİHANŞÜMÜL 16. tstanbul Kitap Fu- an'nın bu yılkı konukla- rından bıri de John Ash. Yaklaşık bir yıldır Türkı- ye'de bulunan Ash'ın "SeçmeŞiirler" isımlı kıta- bı da Yapı Kredı Yayınlan tarafından Türkçeye ka- zandınldı. Ash. şu sıralar Boğaziçi Üniversıtesı'nde öğretım görevlısı. Yazdığı şurlerin yanı sıradüzyazı- lanyla da tanınan şaır, Ingram-Merril, Whiting Award şıir ödüllen \e ya- ratıcı sanatçılara verilen Guggenheim gibi önemli ödüllerin sahıbı. lngiltere'de 15 yıl yaşa- dıktan sonra New York'a gıden Ash > aşamını orada sürdürüyor: "Kendimi İn- giltere'de hep bir yabancı gibi hissettim. Manchester ise beni kısıtiıyordu. Lond- ra \e Paris'i de sevmiyo- rum. Aynca İngilizler şi- irimdeki \abanci etltiden her zaman rahatsız oldu- lar. Kendimi daha yakın hissedebileceğim bir yer arama duygusu>la bu yol- culuklar başladı." Ancak yine de tüm bu yolculuklar bir kaçış degıl Ash ıçın. "birşeyler bul- mak. keşfetmek; duygula- n ve hayalgücü ile bunlan şörinde buluşturmak." Ash. İstanbul'un kendı- sıni etkiledığini \e burada daha fazla şiir yazdığını söylüyor. "Beni etkileyen İstanbul değil aslında. İs- tanbul'da bulunmak. İs- tanbul. büyüklüğü \e kar- maşıkhğı ile >ew York'u andınyor. Sessiz. sakin bir şehirde >aşayamazdım, sa- nınm karmaşıklığı seviyo- rum. İstanbul'a ilk geldi- ğimde bu kcnti tanıdığımı hissettim. İstanbul ve Ana- dolu tarihiyle, doğasıyla beni çok etkiliyor." "Seçme Şürler" isimlı kıtabında Ash'in şiirleri mekânsal olarak ikıye ay- nlıyor; Manchester ve New York. Özellikle New York"ta yazdığı şiirlennin bazıları Manchester'a göndermelerle ve Anglo Amerikan edebiyatının en behrgin özelliklerinden olan 'huımıor' ıle yüklü. Genelde karamsar bır ha- va ile yazdığı şıirlerinde, çocukluk ya da çocukluğa dönüş doğa ıle örtüşüyor. "Küçüklüğümde teyzem şehir dışında bir kiUsede yaşardı. Burada şehir dışı- m\e doğayı keşfettim. Ço- cukluk kırsallığı \e doğayı çağnştınyor. Sanınm bir- çok şair için çocukluk önemİL" Ash'in şıirlerinde tarih ve mımarinin yanısıra et- kili olan bir diğer şey de müzık. Çeşitli bestecilere adanmış şiirlerin yanısıra müzik kavramlannı temel alan şıirler yazıyor Ash. "Şiirlerimde müziksel bir hava yansıtmaya çaüşıyo- rum. Bana göre müzik za- manı sindirmenin en iyi yo- lu. Müziğin karmaşikİığı beni anhyor, ya da ben bu karmaşıklığı anlıyorum. Her ne kadar İngiliz şiirini sevmesem de çok iyi İngi- liz bestecileri olduğunu dü- şünüyorum." "Ben şiiryazıyonım,ya- ranyorunT dıyen Ash kendi şıirlennı ve şıir hak- kındaki eleştırel kuramla- n okumadığını, eğerokur- sa yaratıcı olamayacağını. kendinı kısıtlayacağmı söylüyor. Çağdaş tngiliz şiirimn geleneksel. maceradan uzak ve dar kalıplarda ol- duğunu söyleyen Ash da- ha çok Amerikan şıırine kendini yakın hissedıyor. Ancak yine de yalnız Amerikan şiinyle kısıtla- mıyor kendini; çeviri şiir- lere de önem veriyor. Türk şairlerden ise Orhan Ve- liyi, Nazım Hikmet'i Yu- nus Emre"yi sevdiğıni be- lırten Ash, iyi çeviriler ol- madığı ıçin Türk şiinni ve edebıyatını tanıyamamak- tan da şikayetçı. Gelecek için ikı projesi var Ash'ın Bunlardan biri yeni şıirlerinden oluşan şi- ir kıtabı. Diğeri ise fürki- ye Rehberi. Türkıye ve İn- giltere'de yayımlanacak olan rehberde Selçuklu. Osmanlı ve Bizans döne- mınden kalan tarihi eser- ler ve kentler tanıtılacak. Güney Kore'deki 2. Pusan Uluslararası Film Festivali'nden izlenimler Sanat politikaya alet olamaz! • Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki ay kala gerçekleşen festivali, politikacılar propaganda aracı olarak kullanmaya çalıştılar. Açılış filmi "Çin Kutusu"nun yönetmeni Wayne Wang ve başoyuncu Jeremy Irons'ın katıldığı açılış, büyük ilgi topladı. Festivalin şeref konuklanndan biri. "Kirazın Tadı" filminin galası için gelen Abbas Kiarostami, öteki ise Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan alan Japon yönetmen Takeshi Kitano'ydu. GÖNÜL DÖNMEZ COLtN PUSAN - Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki ay kala ülkenin en önemli ve halk arasında en popüler uluslararası film fesrivalinin gerçekleşmesi adaylara propaganda platformu için biçilmiş kaftan gibi göründü Güney Kore'de. Dünyanın dördüncü büyük lıman kenti Pusan'ın görkemlı açıkhava tiyatrosu. 4.500 kişi kapasitesinı çoktan aşmıştı açılış gecesi. Kent belediye başkanınm ardından. Cumhurbaşkanı Kim Young-Sam beyazperde aracılığıyla hoşgeldinız mesajı verdi. Diğer adaylar daha önce festival yöneticisinı arayıp davet istemışler, oysa politik kimliklenni geride bırakıp ancak konuk olarak gehrlerse kapılann açık olduğu yanıtını almışlardı. Bunun üzerine bağımsız aday gelmekten vazgeçti, en önemli muhalefet partisinin lideri ise tören sırasında sahneye çağnlmayınca apar topar terk etti salonu. Yine de ertesi gün tüm konuklan bir kahvaltı şöleni ile ağırlayıp eğer seçilirse sinemaya sonsuz destek vereceğini VTirgulamayı unutmadı. Daha sonra bir Kore filminin tanıtımı sırasında. beklenmedik bir gösteri yapan adayın sahneye çıkma çabalan, yönetici tarafindan festivalin politikasma karşı bir davranış olduğu gerekçesiyle önlendi. Otomobil, simgesel bir araç Eski kurt yönetici Kim Dong-Ho'nun daha önemli bir görevi vardı: Yerlı-yabancı bir alay yönetmeni, oyımcuyu, dünyanın değişik köşelerinden gelmiş konuklan izleyiciye tanıtmak. Festival bir sanat olayıydı çünkü! Açılış fılmi olan "Duman" ile tanıdığımız, Hong Kong kökenli yönetmen VV'ayne Wang. Ingiltere'nin en önemli oyunculanndan Jeremy Irons ile ve Çin sinemasının en önde gelen yıldızı Gong Li ve İstanbul Uluslararası Film Festivali'nden anımsayacağımız "Iraıa V'eb*" filminin çekici vampin Maggie Cheung ile gerçekleştirdıği "Çin Kutusu" adlı film nedeniyle sahneye çağnldı. Yönetmen Wang ve oyuncu Irons büyük alkış topladı. ama bu iki erkek, güzeller güzeli Gong Li'nin, gizemli Maggie Cheung'un yerini dolduramadı. Hong Kong'un Çin'e geçmesini konu alan bu film ile ilk olarak bir Hollyvvood filminde rol alan ve üstelik de fahişe rolünü oynayan Gong Li, böyle durumlarda çoğunluk olduğu gibi acaba birilerinin gazabına mı uğramıştı? Festival sırasında görüştüğüm Çin delegasyonu sıkılarak da olsa filmi beğenmediİderini söylemekten kaçınmadı. Jeremy Irons'un rutuklugu amansız hastalık nedeniyle günleri sayılı dış muhabir rolünde İngiliz sömürgesınden kurtulacağı günü bekJeyen Hong Kong için bir metafor olarak kullanıldığı bu fılmde. ilk İngilizce rolünde Gong Li, Irons'un delicesine tutulduğu bar sahibi eski fahışeyi, Maggie Cheung ise yüzünde yara izi olan Hong Konglu genç bir kadını canlandmyor. Yapımına Japonya ve Fransa da dahil beş ülkenin katkıda bulunduğu filmin son karesi bıçak darbesı yemesine karşın yine kalbi atan bir balık. "İngilizler ghse bile ruhları geriye luüdı** diyor yönetmen Wang. Festivalin şeref konuklanndan biri Abbas Kiarostami'ydi kuşkusuz. 1997 Cannes Altın Palmiye ödülünü Japon Imamura'nın "Yılan Balığı*' ıle paylaşan "Kirazın Tadı" filminin galası için Pusan'a gelen Kiarostami, genelde düşünülenın tersıne ölüm üzenne değil yaşam üzenne bir film yapmış olduğu inancında. Daha önceleri de olduğu gibi otomobili simgesel bir 'araç' olarak kullanıyor bu filmde de: "Otomobfl benim için yalnızca bir otomobil değildir. Oturma odası gibi 'mahrem' bir zemindir. Arabanızın içinde kolayca yabancılaıia konuşabilirsiniz, çünkü bir an gelip aynlacak \e birbirini/i bir daha görmeyeceksinizdir. Psikanalistc gider gibi. l stelik arabanın iki-üç penceresi \ardır, sinema perdesi gibi görüntü devamL değişir, izleyici düşünecek birçok şey bulabiür. Aynca araba kocaman bir kamera taşıyıcısına benzer. Kısacası benim için araba hem gerçek yaşam hem de sinema ile bağlanbdır. Kirazın Tadı' nda ise özel bir anlamı var. Yaşamdan yana bir film bu, ben yaşamdan yanayım. Bu nedenle adam ölümden söz ederken arabanın harekete geçmesi olumlu bir şey, çünkü ölümün tam tersL** ikinci önemJi konuk, Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan alan Japon Takeshi Kitano'ydu. Yazar, yönetmen. oyuncu. komedyen, şarkıcı. ressam Takeshi için on parmağında on marifet var desek az söylemiş oluruz. Oshima'nın "Muthı Noel,Mr, .,. ' LaHTence" filmindeki rolü ile anımsayacağımız Takeshi tüm alçakgönüllülüğüyle, "Şimdiye dek yedi fîlm yapüm, alüsı gişelerde battı" dıyor. "Hanabi*"de de diğer fılmlerinde olduğu gibi vahşet, kaba güç. banş. duygusallık iç içe. "Vanşet ve güldürü madalyonun iki yüzü**. Takeshi 'ye göre. "Gerçek yaşamda hep ikisi birlikte vardır." Eşcinseüik ve insan haklanna sansür Ünlü yönetmenler ve oyuncular geçidi yerlı yabancı izleyiciyı oyalayadursun, birileri bir yerlerde toplum adına seslerini duyurmaya çalışıyordu. Kore sinemasının sansür boyunduruğundan kurtulması pek eskılere gitmez. Daha son birkaç yıla kadar politik konular acımasızca makas ediliyordu bu ülkede. Askerlerin gıdişinin ardından politik eleştırilere gösterilmeye başlanan hoşgörü ne yazık kı diğer konulara yansımadı. Örneğin eşcinselliği ele alan filmler şimdiye dek tabu. Hong Konglu yönetmen VV'ong Kar- VVai'nin. Cannes Festivali'nde en iyi yönetmen ödülü alan "Birlikte Mutlu" yapıtı festivalde göstenldı. ama sonradan izleyici ile buluşma şansı yok. 1. Seul Eşcinsel Film Festivali iptal edildiğı gibi "Yalanlar Söyle Bana" filminin yönetmeni de tutuklanmıştı. Ülkenin en önemli yönetmenlerinden Jang Sun-Woo. "Zamansız, Zeminsiz. Kötü Bir Film" adlı son yapıtında cinsel ilışkilere giren genç kızlan gösterince en azından dört sahne makaslandı. Gerçi yönetmen toplumdakı ikiyüzlülüğü sergilemeyi amaçlamıştı. tnsan haklan festivali de eğitim ve kültür bakanlıklannın ve de polısın hışmına ugradı. Festivalin yer alacağı üniversıte. kapılannı kapadı. Başka bir yere göç eden festival, polis tarafından zorla sona erdırildi. Öğrenciler tutuklandı. Sinema ızleyicisim sansüre karşı uyarmak isteyen bir grup, ünlü bir film oyuncusunun da desteğiyle festival sırasında gösteriler yaptı. Asya Fılmleri ağırlıkJı olmasına karşın her akşam açıkhava tiyatrosunda Ridley Scott'un Demi Moore'u değişik bir rolde görüntülediği GJ. Jane, Mike Figgis'ın Nastassja Kinski'lı filmi "BirGecefik Aşk" ya da sapına dek bir İngiliz komedisi "Bean" gibi tecimsel filmleri de dışlamayan festival on gün sürdü. 33 ülkeden 166 filmi, çoğu gençlerden oluşan 164.000 kişi izledi. Yeni Akımlar ödülü Kore filmi "Motel Cactus"a. Uluslararası Film Eleştirmenleri ödülü ise deneysel bir film olan "Hong Kong'da Yapılmış"a verildi. YAZI ODASI SELİM İLERİ Kalbimdeki Yaprakdökümü Modern Türk Edebiyatı 'nda 99 Hikâyeciden 99 Hikâye'r\\n 'içindekiler'v, kalbimdeki yaprakdökü- münden anılar sürüyor: Değışen Türk toplumunda, değışen Istanbul'da inceliğini bir anıt gibi koruyan Haldun Taner'e ki- mileyin Taksım'de, Divan Oteli'nin oralarda rastlı- yorum, kimileyin Kemal Tahir'in evinde bir araya geliyoruz. Ama daha çok Moda'da, Haldun Bey, hasta annemı soruyor, hep şifa diliyor. yaklaşan ölümü bildiğinden bıraz da avutuşlar armağan edi- yor. Haldun Taner! Sevgili Haldun Bey... Yıllardan 1968, Cumartesi Yalnızlığı adlı ilk hi- kâye kitabımı Yeni Ufuklar dergisinin yazı odasın- da kalın kâğıttan zarfa koyuyorum. Bu kez zarfın üstüne Samim Kocagöz'ün adresini yazacağım. Kitap gönderdiğim birçok ünlüden yanrt alamıyo- rum ama, Izmir'den mektup geliyor. Kalpaklılar ro- mancısı yazmış. Başanlar diliyor bana, sevdiği bir iki öyküyü anıyor, o yolda yürümemi diliyor. Ama asla salık vermiyor. Genç bır yazar adayına kendi tecrübesinden, üşenilmeden yazılmış satırlar... O mektubu nasıl unuturum!.. Tank Buğra yla Cağaloğlu taraflarında öğle ye- meği yemiştik. Adını hatırlayamadığım bir oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu'ndasergıleniyordu. Dün- ya görüşlerimiz aynı değildi; ama oyununu görme- mi istiyordu. Gıtmemiştim. Şimdi derin pişmanlık... Seçkiye aldığım öyküsü "Beşinci", ne kadar ince!.. Feyyaz Kayacan'la Beyoğlu'nda Papirüs'te bu- luşup tanışmamıza daha çok var. Onu ilk kez ho- cam Vedat Günyol'un yanında uzaktan görüyo- rum. Londra'dan gelmiş. Vedat Hoca, Sığınak Hi- kâyeleri'nl beğendiğini söylüyor. Feyyaz Kaya- can'ın bütün hikâye kitaplannı, Mutlu Azınlık adlı oyununu alıyorum. Ama asıl hayranlığım Çocuk- taki Bahçe romanına saklı. Tam o sıra Papirüs'te buluşuyoruz. Edebiyatta gençlik coşkusunu hiç yitirmemiş beyaz saçlı Feyyaz. Kayacan... Mehmet Seyda'nın Kadıköyü'nde bir ara so- kaktakı alçakgönüllü evındeyiz. Hulki (Aktunç), Naci (Çelik). Tayian (Altuğ) ve ben. Rakı sofrası. Bizim anlattıklanmızı dınlıyor Mehmet Seyda. Bir ara portatif radyosundan yankıyıp duran klasik bir besteye dalıp gidiyor; radyoyu kulağına götürüyor. Kimlenn evinde o pahah müzik setlen?! Unutulmuş unutulmaz öyküler yazan Mehmet Seyda!.. Dönüyorum, köşebaşında Sabahattin Kudret Aksal. Siyah paltosuna sannmış. Bır kış günü. Öy- lece, kar serpıştirmiyormuş gibi, orada konuşma- ya başlıyoruz. Sonra birlikte Köprü'ye iniyor, Ka- raköy'den vapura binıp karşıya geçıyoruz. Bir kış günü, akşamüstü, akşam ve gece. Vapurla Teşvi- kiye'ye dönerken sevinçler ıçındeyim... 13 Eylül 1980 sabahı. Yusuf Atılgan telefon edi- yor, iyi olup olmadığımı soruyor. Telefon numara- mı epey aramış; öyle söylüyor. Bu an bana hep bir Dostoyevski sahnesi gibi gelir. Sonrakı dokuz yıl bir daha ne telefonlaşıyoruz, ne de bir daha görü- yorum Yusuf Atılgan'ı. Anayurt Oteli yayımlandı- ğında içler acısı, gülünç, pespaye bır yazı yazmış- tım... Necati Güngör Malatya'dan dönmüş, Muzaf- fer Hacıhasanoğlu'nun selâmını getirmış. Evler- de Sevgi Yoktu romanını düşünmüştüm, bir ga- zetede tefrıka halinde kalmış... Sonra çok yakından tanıdığım ustalarım, dost- larım geliyor, o kadar genç ölümler, yürekte derin iz bırakan ölümler: Bilge Karasu'yla Taksim'de bir kahvede ilk bu- luşma... Sevim Burak'ın Ayaspaşa taraflarındaki evi, yerlerde öykü taslakları, yırtık kâğıtlarda cümleler, o eşsiz cümleler... Ayhan Bozfirat Teşvıkiye'de gülümsüyor, bir gece, saatlerce konuşuyoruz... Behiç Duygulu yaşadığı taşra kentinden iki es- ki kitabını imzalayıp göndermiş... Oğuz Atay'dan aldığım son mektup... Benimle ilk röportajı yapan narin Mübeccel Iz- mirli... Sinematek yılları, gördüğümüz bütün güzel film- leri bizlerle tartışan sevgili Onat Kutlar, akşam, Si- nematek çıkışları... Sevgi Soysal... Tezer Özlü... Bunca burukluk, bunca yaprakdökümü! Hepsi Ahmet Muhip Dıranas'tan dizeler: "Amansız gecenle yayıl dört yanıma "Ey unutuşl kurtar bu gamlardan beni." Takvimde İz Bırakan: "Denizin yüzeyindeki I Şu panltılar yok mu I evet, var I Bu kez de ben soruyorum I eskimesı gecikmiş yüzler mi onlar I Bir yanıt, adadan -bak bak bak. diye I Fısıldayan köpûk sesiyle-" Edip Cansever, Gül Dönüyor Avcumda, Adam Ya- yınlan, 1987. Alev Sezer anısına sergi • ANKARA (AA)-Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçısı Birol Uzunyayla Türker. kısa bir süre önce yitırdığımiz Devlet Tiyatrosu sanatçısı Alev Sezer anısına bir resim sergisi açtı. Türker, sergide yer alan 'Bir Yıldız Kaydf isimli tabloyu, sanatçı arkadaşı Sezer'in anısına , vefatını öğrendiği gün sabaha kadar çalışarak oluşturduğunu ve bütün duygulannı tuvale aktardığını ifade ediyor. Sanatçının. 'Çığlık' başlığı altında sergilediği 33 yağlıboya yapıt 26 Kasım tarihine dek Turkuvaz Sanat Galerisi'nde izlenebilecek. Çall ZVtolyesı Türkiye İş Bankası ve Mimar Sinan Üniversitesi'nin katkılanyla düzerüenen panele, resim sanatıyla ilgilenen herkes davetli... Konuşmacılar: TarUı: Saat. Yer. Prof. Dr. Tamer BAŞOĞLU Mimar Sinan Universitesi Rektorü Prof. Kcrim SİLİMdLİ Mimar Sinan Universitesi Guzel Sanatlar Fakültesi ÖğretimÜjesi Dr. Kıynıet GÖL4Y ,\nkara Universitesi Dıl ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sanat Tarihi Bölumu Oğretim lyesi 13 Kasını 199" Pcrşembe l-ıOO Mimar Sinan Universitesi Oditoryumu Fındıklı - İstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle