25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 OCAK 1997 PAZARTESİ CUMHURlYEt SAYFA EKONOM Hükümeî 10.5 trilyonluk borcunu ödeyecek Fındıküreticisine bayram sözüAH.MET ŞEFİK TRABZON - Hükümetin bütün des- tek sözleme rağmen ] 0 rrilyonun üze- rinde alacagını hirtürlü tarisil edeme- yenfin<Müreticisi şimdi de bayramı bekliyor Sanayi \e Ticaret Bakanı Ya- Jım Erez. Tanm Satış Kooperatiîlen 'ne 10.5 trihcnluk ek bırkaynagm Bakan- Iar (Curulii'nda imzaya açıldığını açık- ladı Erez. Türkjye'nın en önemlı ih- raç iırünlennden bin olan findığınger- çekfiyatınıbulmaması haiinde FİSKO- BtRLlK'ın fındık satmayacağını belırt- ri Erez "Fmdıkta. incirde. üzümde kjmseje oyun oynatünnam" dedi Fındık sorunlannın ele alındığı Gi- resun'da aerçekleştinlen zırve toplan- tısında fındığın _\apılan hatalarsonu- cu değennin çok altında dünva pı\a- salannda ışlem gördüğü vurgulanarak. ürünün değennin gerçek fıvatına ael- medıği süreee FlSKOBÎRLtK'in satış yapmasmın söz konusu olamayacagı. pnasanın artık FtSKOBİRLİK tara- fından behrlenmesınin sağlanması ge- rektiğinekararverildi Dünya fındık fi- yatının 450 dolar cıvannda ışlem gör- mesinin gerçekçi bir durum olduğu belirlendi. Fındık pıyasasını değerlen- diren Sanaıi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez, 5 ay süreyle Türkiye'deki bazı çı- kar çe\re)erine karşı mücadele yürüt- tüklerinı. bu çıkar çevrelerinin Türk fındığının dünya piyasalannda y üksek fiyattan işlem görmesini önlediğinı öne sürdü. Bazi çe\reienn. fiyatlann düşmesi ıçin oyunlar içinde olduklan- nı bildiren Bakan Erez. FİSK.OBIR- LİK'inbu vıl fındıktankâredeceğinı. bunun için hükümet olarak hertürlü des- leâı yapmaya de\am edecekJerinı açık- ladı. Sanayi \s Ticaret Bakanı YalımErez, 1996-97 döneminde Tanm Satış Koope- ratıflen'nin 63 tnlyon lıralık mal aldı- ğını. deviet olarak birliklere 44 trilyon Iıra kaynak aktanldığmı. 10.5 rrilyon- luk yeni kaynağın da Bakanlar Kuru- lu'nda imzaya açıldıöını bıldırdı. Yalım Erez ıhracatçılara seslenerek de şö_\ le dedı **İhracatçüanmıza sesleniyorum. Lriinlerini gereği gibi değerlendirsinler. 1996'dan bazılan gerekli dersleri aldı- lar \efindıkta,ne incirde, ne üzümde oyun oynattırmam. Gelsinler, hep bir- likte nasıl başanlı oluruz. onu > apatım. FİSKOBİRLİK bundan bövJeartık kâr edecektir. Personel politikasını da göz- den geçireceğiz. Verimli olmayan ko- operatiileri, üç kişi> e iş bulmak için açı- lan kapıian kapatacağız." Maliyeti 960 lira olan elektrik tüketiciye 9 bin 300 liradan ulaşıyor Elektrik tüketiciyî çarpıyorBERRIN ERSOY SAĞLAM Türkiye'de üretüen elektnğin ortalama binm maliyetinin 960 lira olmasına karşın. tüketiciye 9 bin 300 liradan ulaştığı belirtildi. Mali\etinin 9 kat üzennde satılan elektrikten elde edilen fonlann Türkiye'nin silahlanması için kullanıldığını sa\unan eski Elektrik Mühendisleri Odası Baskanı ve Dünya Enerjı K.onse\i Yönetim Kurulu üyesi L'nal Erdoğan. işjetme haklan de\redilecek TEDAŞ'abaglıdagıtım şebekelerinin bir tanesini bile yapmaya bugün Türkiye'nin bütçesinin yetmeyeceğini vurguladı. Erdoğan. "Türkiye'nin 50 yıllık birikiminin yattığı elektrik şebekeleri peşkeş çekiliyor. Bunlann devredilmesivle deviet bir şe> kazanmaz. Belki 3-5 bin personel a/aJır. De^ letin asıl personel şişliği askerden. polisten geüyor. De\ let tasarruf > apmak isfivorsa. silahlannıa harcamalannı kısmalı" dedi Termık santrallarda elektnğin kılovatsaat maliyetinin 1600 lira. hidrolık santrallarda ışe 44 lira olduğunu belirten Cnal Erdoğan. "Ortalama birim maliyeti 960 bin lira olan elektriğin fiyatı \asıtalı vergilerle şişirilhor. Aradaki fark, Silahlı Kımetler'in askeri harcamalannı karşılamak için kullanılıyor. Halktan alınan paralarla Giineydoğu'daki savaş anıorti Şebekeler, hatlar ülkenin elinden gidiyor. 29 tane şebeke oiuşturuldu. Bugün, sadece İstanbul'un ya da Trakya'nın dağıtım şebekesini yapmaya devletin bir yıllık bütçesi yetmez" dedi. Tasarruf adı altında Türkiye'nin 50 yıllık brrikimlerinin "peşkeş" çekildiğini savunan Erdoğan şöyle konuştu: "Deviet dağıtım şebekeleri ve 12 santralın işletme hakkının ünya Enerji Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Ünal Erdoğan, maliyetinin 9 katı fiyatla tüketiciye ulaşan elektrikten elde edilen kaynağın silahlanma harcamalan için kullanıldıgını savundu. ediliyor"dedi. Holdinglerin büyük ılgi gösterdıkleri dağıtım şebekelerinden elde dilecek gelinn büyüklüğüne dikkat çeken Erdoğan. "Holdingler Türkiye'nin sırtından çıkardıkları birikimleri ile Türkiye'nin kan damarlannı emmek üzere hanrlık yapıyor. deMiedilnıesinden hiçbir şey kazanmaz. Devletin yapacağı tasarruf3 bin-5 bin kişi daha az çaliştırmaktır. Bugün personel şişliği buradan gelmhor. Devletin personel şişliği polisten, askerden geliyor. Koruculardan, gizli örgütlenmelerden tasarruf yapılsın. Devletin sılahlânmaya ne kadar para ayırdığını kimse bilmiyor. .Ne kadar top, silah, modası geçmiş tank aldıklannı bilmiyorum. Tasarruf bunJardan yapılsın." Özelleştirilecek şebekelerin önümüzdeki yıl cirosunun en az 50 trilyon lira olduğunu söyleyen Cnal Erdoğan. santrallann devir bedelinin bir yıllık gelire eşit olduğunu savundu. Erdoğan. "Kendilerine haklıük payı yaratmak için buralan 30 yıllık kiraya vermiş gibi gösteriyorlar. Satış kira bedellerini de iki >ıl içinde ödeme şartı getirmişler. Oysa. bunlann satış bedelleri bir yıllık gelirlerine eşit. Aynca sayaç, sözleşme, depozito \e güvence bedelleri kiralay ana de\Tedili\or. Devredilen bedelleri toplasanız frilvon mertebesinde rakamlaria karşılaşırsınız. Kiralayanın yapacağı bakım rnasraflan yüksek gösteriliyor. Chsa bakjnıın büyük bir mâliveti yoktur. Bunun kilovatsaat fîyatuıa yansıması binde I'leri bile bulmaz" diye konuştu. DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLL LOSDRA 'Küresel Ekonomi, Yerel Kargaşa' (1) F ransız işçilerinin mü- cadelesinden sonra, ne zaman bir işçi ha- reketi olsa, işçi hakları ko- nuşulmaya başlansa, kaçı- nılmaz olarak küreselleş- menin etkilerine ilişkın tar- tışmalar da gundeme geli- yor. Kore işçilerinin muca- delesı de aynı sonuca yol açtı: Pazartesi günü Inter- national Herald Tribu- ne'de. VVilliam P>faff, çar- şamba gunü aktardığım gi- bi. "Küreselleşmenjn sı- kıntısını neden hep işçi- \er çeksjn" başl/klı yazısın- da konuya değindi. Cuma günu de The Economist, "Küresel Ekonomi, Yerel Kargaşa" başlıklı makale- sinde Pfaff'ın küreselleşme yazısına cevap verdi. Küreselleşmeyi savunmak... The Economist'in kü- reselleşmeyı savunurken ileri sürdüğü görüşler özet- le, şunlar: 1. Açık ekonomiler ve es- nek emek pazarları, sürek- li artan net bir zenginlik ve iş olanakları yaratmaktadır. 1993'ten bu yana Avrupa Birlıği dahi bunu kabul et- meden edememiştir. 2. Dünya ekonomısinm gittikçe gelişen bütünleş- mesı, genelde, karşılıklı zen- ginleşmenin motoru olmuş- tur. 3. Emek pazarını esnek- leştirmek (ışe alma ve ışten atmanın kolaylaştırılması. sendikaların pazarlık gu- cünun kınlması. işsızlik taz- minatının azaltılarak, hatta kaldınlarak işçilerın çalış- mak için kabul etmeye ha- zır oldukları ücretlerin dü- şürülmesi), işçileri işten çı- karmak ve bir düşük ücret cenneti yaratmak ıçin de- ğil, ülkenızin kaynaklarını ve insanlannı. gerileyen sa- nayilerden gelişen sanayi- lere kaydırmayı kolaylaş- tırmak içindir. 4. Emek piyasalannın es- neklığinın arttınlmasının ış- sizliği azalttığına ilişkin en büyük kanıt ABD'de işsiz- liğin Avrupa'ya göre çok daha duşük olmasıdır. ilk bakışta sağduyulu gi- bi görünen bır serı ıtıraz. Ancak, The Economist'in ileri sürdüğü bu itirazlann içi boş; yanlışlarvesapt/rma- larla dolu. Yanlışlar ve saptırmalar Konu. Kore yüzünden gündeme geldiğıne göre önce Kore özelinde başla- yalım. Hükümetin, emek pazannı esnekleştırmek için alelacele çıkardığı yasalar (yani şırketlerin işçi atma- sını kolaylaştırmak, grev yapılan yerlerde ışverene başka işçi çalıştırma hakkı vermek, fıilen grevleri, do- layısıyla toplu pazarlığı iş- levsız hale getirmek), işçi ücretlerini düşürmek, işçi çıkartmak için değil, geri- leyen sanayilerden gelişen sanayilere kaynak aktar- masını kolaylaştırarak, kü- resel rekabete uyum sağ- lamaya yardım etmek için- miş. Yani, burada bir ulu- sal çıkar söz konusu, ama işçiler kendi dar çıkariannın peşinde koşuyorlar. Bu son derecede haklı gibi görünen tespit, aynı dergınin 65. sayfasında de- ğinilen bir başka gerçeği hiç dikkate almıyor. The Economist Kore'de ulusal çıkardan bahsederken. bu ülkede. tüm ıhracatının yüz- de 50'sinı 4 şirket grubu Chaebol (Hyundai, Sam- sung, Daevvoo, ve LG) ya- pıyor ve ülkedeki tum sa- tışların yüzde 30'u bu dört grup tarafından gerçekleş- tiriliyor. Bu yüzden banka- lar kuçuk işletmelere hiç kaynak kalmayacak bir şe- kildetüm kredilen bu şırket- lere verıyorlar. Demek ki aslında Kore ulusundan de- ğil bir avuç Chaebol'dan bahsediyoruz. Kaynakları- nı gerileyen sanayilerden gelişen sanayilere kaydıra- cak olanlar da bu Cha- ebol'lar. The Economist'in verdiği tüm teminata rağ- men, son aylarda. "yük- sek ücretlerin ve işçi çı- karmanın zorluğunun", Kore'nin küresel rekabet gücünü olumsuz etkiledi- ğınden şikâyet eden yıne bu gruplar. Diğertaraftan. kay- nakların bu şekilde kaydı- rılması sırasında ışten çı- karılanların, özellikle 40 ve yukarı yaştakilerin, becerı- lerine talep olmadığı ıçin. bir daha ış bulamadıklannı, bi- liyoruz. Hukümetlerin, sos- yal harcamaları. yine küre- selleşme yüzünden kestık- ler için bu işçilerın yeni be- ceri kazanmalarına yardım etmediğini de biliyoruz: in- giltere ve ABD'de maden- cilik ve demir çelik sekto- runde olanlara bakınız. Ya da bır an için Türkiye'yi dü- şünelim. Zonguldak. kapa- nırsa, maden işçileri acaba hangi yükselen sektörlere aktarılacaklar? Peki, "piyasaların ser- bestçe işlemesi için açı- lan ekonomiler'' acaba ger- çekten sürekli net zengin- lik ve iş olanakları yaratmış mıdır? Eğeryaratmışsa, ne- den ekonomistler, geçen yıllarda. ekonomik topar- lanmanm ışsizliği azaltma- dığını "uygun bir şekilde" açıklamakgibi birçaba için- deler? 1980'ler boyunca şirketler küçüldüler ve işçi- leri makinelerle değiştirme- yi tercih ettiler. Ekonomik to- parlanma sırasında da bu eğilim değişmedi. 1990- 1995 arasında sadece ABD'de 2.5 milyon işçi ışi- ni kaybetti. Avrupa'da işsiz- lik hâlâartıyor. Gerçi bu se- ne 'Küçülme "nin baş te- orisyeni Stephen Roach, tevazu gösterip aslında yanlış yaptığını kabul etti ama, bu stratejinin kurba- nı olan milyonlarca işçiyi. kimse özür dileyip tekrar ışe almadı. Bugüne kadar serbestleştirme ve piyasa ekonomisi esas olarak iş- sizliği arttırdı ve arttırmaya da devam ediyor. Peki. piyasa ekonomisi- nin zenginlik yarattığı iddi- asına ne demeli? ABD'de toplumun en zengin yüz- de 1 'lik kesimınin, toplum- sal zenginlik içindekı payı- nın. 1970'tenbu yana yüz- de 18'den yüzde 40'a yük- selmesine; aynı dönemde, şirket yöneticilennin ortala- ma maaşlannın. başlangıç- ta ortalama işçi ücretınin 40 katına eşitken, daha sonra 200 katına çıkması- na; işçilerin ortalama geli- rinin, 1979'ungerisinedüş- mesine (International He- rald Tribune 27/02/96) ba- karak bu soruya bır cevap Küreselleşme süreci dünya nüfusunun çok zengin olan az bir kesimini, geri kalanının cebinden daha da zenginleştiriyor. bulabiliriz sanırım. Peki, dünyanın geri kalanında ne oldu? 1980'lerde IMF 70 ulkede yaklaşık 500 yapı- sal uyum programı uygula- mış: yani bu ülkelerın eko- nomilerını açmış piyasa ekonomısını geliştirmış. So- nuç IMF'nin ağzından şöy- le: "Programları uygula- nan ülkelerde büyüme hı- zı, uygulamayanlara oranla düşmüştür!" (Dis- cussion Paper, No: 2. 2/06/92). Bu arada, bu "açı- lan ülkelerin" dış borçları azalmamış, aksine 1980- 1994 arasında yüzde 400 artmış. Dünya nüfusunun en zengin yüzde 20'sinm gelirı, 1970 te en yoksul yüzde 20'nin gelirinin 31 katıymış. Bu oran 1990'la- ra geldiğimizde 61 'e yük- selmiş (Human Develop- ment Report, 1992). Bu arada, IMF'ye göre az ge- lışmiş ülkelerin yöneticile- rinin ülke dışındaki banka hesaplanndaki paralannın hacmi, dış borçlann yuzde 40'ına ulaşmış. Evet. ser- 1 best piyasanın zenginlik ya- ratıp yaratmadığı bir yana. yarattıklarının kimeyaradı- ğı belli oluyor. Son olarak. emek paza- rının esnekliğinin arttınlma- sı ile işsizligin azalması ara- sındaki ilişkiye gelince, bu ılişki şu demek: İşgücü bir mal olduğu için, fiyatı talep karşısında ne kadar esnek olursa. yani kolay değışir- se. o kadar çok tüketilir, ya- ni o kadar çok işçi kiralanır ve dolayısıyla işsizlik aza- lır Işgücünündiğermallar- dan farklı özelliklere sahip olduğunu bilenler bu yak- laşımın yanlışlığını hemen kavrayacaklardır. Bu denk- lem ücretlerin nereye ka- dar düşebileceğine aldır- madan, bu düzeyde, işçi- lerin bunu kabul edip et- memeözgüriüğünü, en dü- şük ücret düzeyinde sü- rünmekle, açlıktan ölmek arasında bir tercih yapma- ya ındirgemektedir. Diğer taraftan emek pazannın es- nek olduğu yerlerde işsiz- liğın az olacagı hipotezi pra- tikte doğrulanmamaktadır. Önceki yıl aktardığım bir araştırmayı hatırlatmak ıs- tıyorum(2); 12ülkeden3.5 milyon örnek kullanılarak yapılan bir araştırma, çok şaşırtıct bir şekilde, hemen her yerde emek pazannın esnekliğinin aynı olduğu- nu bulmuştu. ikincisı, bu araştırma, iddialann aksine, ücretlerin yüksek olduğu bölgelerde, işsizligin düşük olduğunu da gösteriyordu. Bu bulgular Wall Street Journal'datartışıldı, özel- likle veri tabanının müthiş- liğine, bakılarak. itiraz etme- nin çok zor olduğu saptan- dı. Tabii, esnekleştirme yan- lıları. hemen bu bulgulan unutmayı tercih etti. ABD'de işsizligin Avru- pa'dan düşük olduğuna ge- lince, bu iddıayı kabul et- meden önce, ABD'de ge- lir dağılımındaki bozulma- ları; türedi. kısa dönemli ve güvenliksiz işlerin artışını göz önüne almak gerekir. Aynca, farkın, büyük olçü- de hesaplama yöntemin- den kaynaklandığını ve ger- çek işsızlik rakamın bilinme- dığini de görmek gerekir. (3) Anlaşılan küreselleşme- nin refah ve zenginlik getir- diğinı savunmak kolay de- ğil. Çünkü mali sermayenın önderlığinde gerçekleşen küreselleşme süreci: dün- ya nüfusunun zaten çok zengin olan çok az bir ke- simiry, geri kalanının ce- binden daha darengınleş- tiriyor. Bu yüzden Fransız ve Kore işçilerinin mücadele- si bu kadar ilgi çekiyor. Bir umut ışığı oluyor. 1 -TheEconomrst, 18.01 1997 2 -O, Blanchflovver ve J. Oa- wald (1994) An Introductıon to Wage Curve London School of Economıcs ve Dartmout College. 3 -Francısco Vergara Les Chıff- res trompeurs du chomage Le Monde Diplomatıque, Ocak 1997. SERMAYE PtYASASI KURULU SAI1KONFERANSIARI Akdenîz Bîrliği Mümkün mü? Konuşmacı: Dr. Mehmet Ali MLIÇBAY Yer: Sermaye Piyasası Kurulu Konferans Salonu Doç. Dr. Bahriye Üçok Cad. No: 13 Beşevler/ANKARA Tarih: 21 Ocak 1997 Salı, Saat: 16.00 Konferans herkese açıktır. Tarih: 04Şubatl997 18Şubat 1997 04Mart 1997 İZLEYEN KONFERANS Konuşmacı Konu Prof. Dr. Ruşen KELEŞ Çevre ve Yurttaş Osman S. AROLAT Ekonomi Basını Haberciliği Prof. Dr. Tosun TERZİOĞLU Kalkınma ve Bilim ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK "Soyulduk Ey Halkım Sevgili Uğur, karanlık yıllar ne kadar da hızlı akıp gidiyor; 24 ocak cuma günü senin alçakça öldü- rülüşünün dördüncü yıldönümü oluyor. Söyleme- ye gerek yok ki seni öldürenleri bulacakları üzeri- ne "namussözü" verenler ve bunların çevresi, ge- çen yıl da sözlerinde durmadılar; üstelik namus- suzluklarını "arttırarak" sürdürdüler. Ölüm yıldö- nümünde bu köşede sana mektup yazma gelene- ğini bu yıl senin "Vurulduk Ey Halkım Unutma Bi- zi" başlıklı gerçekten çok güzel yazından esinle- nerek sürdürmek istıyorum. • • • Evet, soyulduk ey halkım... Soyulmamız sürek- lilik kazandı; yaygınlaştı vedederinleşti; yıllardırso- yuluyoruz; birtürlü bitmek bilmiyor bu soygun; ter- sine giderek büyüyor, çekılmez oluyor, ağırlaşıyor. Nereden başlamalı? Öncelikle "cebimizi" boşalttılar. Yıllardır sürekli yükselen enflasyonlarla kıvrandık; her geçen gün eskisini arattı; geçen yıl da enflasyon önceki yılın üzerindeydi. Ekmekten benzine, ilaçtan okul/ders- hane ödemesine uzanan her ürün ve hizmeti sa- tın alırken soyulduk. Ücretlerimiz, maaşlanmız art- madı; yalnız işsiz bırakılarak soyulmadık; işçi. me- mur. emekli, çıftçi ya da esnaf olarak fiyatlara ez- dirildik; "hep birlikte" soyulduk. "Ülkemizi" çok yönlü soydular. Yabancılaria çı- kar birliği yaptılar; yüksek faiz için gelen yabancı paralar yeni bir soygun aracı oldu; deviet bütçele- n yerli ve yabancı para babalarına faiz aktarmanm aracı yapıldı. Bunlar yetmedı, deviet olanaklannı, kendilerine, yakınlanna ve siyasal destekçilerine "çı- kar sağlamak" için kullandılar. Doymadılar. ülke üretıminin belkemiği olan kamu işletmelerini, ya su- dan ucuza yeriı ve yabancı sermaye sahiplerıne, kendileri yüksek komisyonlar alarak sundular ya da babalarının çiftliği gibi kullandılar. Bununla da kalmadılar, ülkenin kıyılarını ve ormanlarını "kişisel" mülk olarak aralarında paylaştılar. En "kutsal değerlen" utanmazca kötüye kulla- nıyorlar; doğruluk, dürüstlük ve erdemi yok ettiler; Islam dinini, "cinsel açlıkiarı", "parasal doyum- suzluklan" ve de "siyasal güç edınmeleri" için bir "araç" olarak kullanıyorlar: yani üç yönlü soygun- larının dayanağı yapıyorlar. Bununla kalmadılar. Meğersoygunlannı "deviet içinde çete besleyerek" yapmışlar. Senin yıllar ön- cesinden iğne ile kuyu kazarcasına uğraşlarla açık- ladığın, siyaset-devlet-mafya üçgenli "çıkar ilişki- leri" bu yıl bir "trafik kazası" sonucu bir ölçüde de olsa kamuoyunca "anlaşılır gibi" oldu. Utanmadan, öbür hırsızlık ve kötülükleri gibi, bunun da üzerini örtmeye çalışıyorlar. Asıl ıgrenç olan soyguncula- rın, çetelerini eski katillerden kurmuş olmaları, ya- ni "seni ve senin gibi düşünceleri nedenleriyle öl- dürülenleri" gözünü kırpmadan alçakça yok eden- lerden oluşturmalandır. Siyasal gücü kullanarak soygun yapmak alçaklıktır: anladık da, bunu eski katillerle birlikte yapmak, sonra da onları yargı ko- vuşturmasına karşı deviet eliyle korumaya çalış- mak, hangi sözcüklerle anlatılabilır? • • • "Beynimizi" soydular. Çocuklanmızjn ve genç- lerimizin çağdaş bilim ve tekniğin "yaratıcı aydın- lığına" yönelmelerini engelliyor, onları "ortaçağ ka- ranlığına"çekmek için ellerinden geleni yapıyo r lar. Ta 1940'ların ikinci yansından sonra başlattıklan ve 12 Mart ve 12 Eylül faşizan yönetimlerinın dç bü- yük katkılarıyla her geçen gün biraz daha pekıştir- dikleri. Atatürk ilkeleri ve özellikle de "bilimin yol göstehciliği" ve laiklık düşmanlığını son bir yılda, en yukarılara. doruğa çıkardılar. Daha çok çalabil- mek için toplumu uygarlığın ışığından koparma uğraşını deviet olanaklannı kullanarak sürdürüyor- lar. "Yüzümüzü" kara çarşafla çaldılar; genç kızları- mızın gözlerine dek kapanması için her türlü bas- kıya başvurdular; hak ve eşitlik tanımadıkları. in- san saymadıkları ezilen kadınları birer "kara nok- taya" dönüştürdüler. "Dilimizi" soydular. Anadilimiz Türkçe. Arapça ile ingilizcenin oyun alanı yapıldı; yalnız basın-yayın kesimlerince değil, sıradan işlerden eğitime dek tüm toplumsal iletişimde yabancı sözcükler kutsanır oldu. Dilimizi çalınca, eğitimimizi ve kültürümüzü de elimizden almış oldular. Doğru dürüst tanımla- yamadıklan ve ne olduğunu bilmedikleri, belirsiz bir "Islam öğretisi"ri\ daha da egemen kılmaya uğ- raşıyorlar. Kadın-erkek ikilisi başta olmak üzere. "eşit- liğe dayanan insan ilişkilerınin yerine. insanı ınsa- na kul, köle eden" bir anlayışı yerleştirmek için el- lerinden geleni yapıyorlar. "Ellehmizi" çaldılar, yaratıcılığımızı kınyorlar; sa- natın her türlüsüne düşman kesildiler; resim ya da yontu yapacak, keJebeklergibi piyano tuşlannın üze- rinde uçuşacak parmaklanmızı "kestiler". Ve "ayaklanmızı"soydular; "bale"yapacak. ma- vi dalgalarda yüzecek, sırıkla atlayacak.. ayaklan- mızı, pis sakallarıyla kirlettıler. Özetle, benliğimiz gibi, tümüyle bedenimizi biz- den ayırdılar. • • • Soyuimadık noktamız kalmadı Sevgili Uğur. Ge- çen yılda da soygunculann ve katıllerin ya da ka- til soyguncuların cezasını veremedik. Oysa bu ko- nu, senin sağlığında sürekli olarak vurguladığın gi- bi, "öbür dünyaya bırakılamaz". Kuşkun olmasın. bu kadar aşırı soyulmamız. bel- ki de silkelenip "uyanmamızı'', daha güçlü, karar- lı ve bilinçli uyanmamızı sağlayacaktır. Biliyoruz ki, Ulusal Kurtuluş'un. tam bağımsızlıkçı. laik ve de- mokratik ilkelerıne dayanan senin yazdıklarının ka- lıcı aydınlığı, ülkemızden beynimıze dek her şeyi- mizi çalan, katil-soyguncu karanlığından çıkışın yolunu pia aydınlatacaktır. Aygaz zamlı fiyatlannı açıkladı İSTANBUL(AA)- Akaryakıt fiyatlanna yapılan zammın ardından Aygaz bayilerinin uygula\acaği yeni tüpgaz perakende satış fiyatlan açıklandı. Aygaz cian yapılan yazılı açıklamaya göre: Ankara'da, kamp gazının fiyatı 140 bin lira, ev gazının fiyatı 745 bin lira. sanavi aazının fiyatı 2 -ıilyon 860 bin lira oldu. İstanbul'da, kamp gazı 141 bin lira. ev gazı 760 bin lira. sanayi gazı 2 milyon 860 bin liradan satıîacak. İzmir"de ise kamp gazının yeni fiyatı 137 bin lira. e\ gazının fiyatı 760 bin lira, sanayi gazının fiyatı da 2 milyon 820 bin lira olarak belirlendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle