Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 OCAK 1997 PAZARTESİ CUMHURlYEt SAYFA
EKONOM
Hükümeî 10.5 trilyonluk borcunu ödeyecek
Fındıküreticisine
bayram sözüAH.MET ŞEFİK
TRABZON - Hükümetin bütün des-
tek sözleme rağmen ] 0 rrilyonun üze-
rinde alacagını hirtürlü tarisil edeme-
yenfin<Müreticisi şimdi de bayramı
bekliyor Sanayi \e Ticaret Bakanı Ya-
Jım Erez. Tanm Satış Kooperatiîlen 'ne
10.5 trihcnluk ek bırkaynagm Bakan-
Iar (Curulii'nda imzaya açıldığını açık-
ladı Erez. Türkjye'nın en önemlı ih-
raç iırünlennden bin olan findığınger-
çekfiyatınıbulmaması haiinde FİSKO-
BtRLlK'ın fındık satmayacağını belırt-
ri Erez "Fmdıkta. incirde. üzümde
kjmseje oyun oynatünnam" dedi
Fındık sorunlannın ele alındığı Gi-
resun'da aerçekleştinlen zırve toplan-
tısında fındığın _\apılan hatalarsonu-
cu değennin çok altında dünva pı\a-
salannda ışlem gördüğü vurgulanarak.
ürünün değennin gerçek fıvatına ael-
medıği süreee FlSKOBÎRLtK'in satış
yapmasmın söz konusu olamayacagı.
pnasanın artık FtSKOBİRLİK tara-
fından behrlenmesınin sağlanması ge-
rektiğinekararverildi Dünya fındık fi-
yatının 450 dolar cıvannda ışlem gör-
mesinin gerçekçi bir durum olduğu
belirlendi. Fındık pıyasasını değerlen-
diren Sanaıi ve Ticaret Bakanı Yalım
Erez, 5 ay süreyle Türkiye'deki bazı çı-
kar çe\re)erine karşı mücadele yürüt-
tüklerinı. bu çıkar çevrelerinin Türk
fındığının dünya piyasalannda y üksek
fiyattan işlem görmesini önlediğinı
öne sürdü. Bazi çe\reienn. fiyatlann
düşmesi ıçin oyunlar içinde olduklan-
nı bildiren Bakan Erez. FİSK.OBIR-
LİK'inbu vıl fındıktankâredeceğinı.
bunun için hükümet olarak hertürlü des-
leâı yapmaya de\am edecekJerinı açık-
ladı.
Sanayi \s Ticaret Bakanı YalımErez,
1996-97 döneminde Tanm Satış Koope-
ratıflen'nin 63 tnlyon lıralık mal aldı-
ğını. deviet olarak birliklere 44 trilyon
Iıra kaynak aktanldığmı. 10.5 rrilyon-
luk yeni kaynağın da Bakanlar Kuru-
lu'nda imzaya açıldıöını bıldırdı. Yalım
Erez ıhracatçılara seslenerek de şö_\ le
dedı **İhracatçüanmıza sesleniyorum.
Lriinlerini gereği gibi değerlendirsinler.
1996'dan bazılan gerekli dersleri aldı-
lar \efindıkta,ne incirde, ne üzümde
oyun oynattırmam. Gelsinler, hep bir-
likte nasıl başanlı oluruz. onu > apatım.
FİSKOBİRLİK bundan bövJeartık kâr
edecektir. Personel politikasını da göz-
den geçireceğiz. Verimli olmayan ko-
operatiileri, üç kişi> e iş bulmak için açı-
lan kapıian kapatacağız."
Maliyeti 960 lira olan elektrik tüketiciye 9 bin 300 liradan ulaşıyor
Elektrik tüketiciyî çarpıyorBERRIN ERSOY
SAĞLAM
Türkiye'de üretüen elektnğin
ortalama binm maliyetinin
960 lira olmasına karşın.
tüketiciye 9 bin 300 liradan
ulaştığı belirtildi. Mali\etinin
9 kat üzennde satılan
elektrikten elde edilen
fonlann Türkiye'nin
silahlanması için
kullanıldığını sa\unan eski
Elektrik Mühendisleri Odası
Baskanı ve Dünya Enerjı
K.onse\i Yönetim Kurulu
üyesi L'nal Erdoğan. işjetme
haklan de\redilecek
TEDAŞ'abaglıdagıtım
şebekelerinin bir tanesini bile
yapmaya bugün Türkiye'nin
bütçesinin yetmeyeceğini
vurguladı. Erdoğan.
"Türkiye'nin 50 yıllık
birikiminin yattığı elektrik
şebekeleri peşkeş çekiliyor.
Bunlann devredilmesivle
deviet bir şe> kazanmaz. Belki
3-5 bin personel a/aJır.
De^ letin asıl personel şişliği
askerden. polisten geüyor.
De\ let tasarruf > apmak
isfivorsa. silahlannıa
harcamalannı kısmalı" dedi
Termık santrallarda elektnğin
kılovatsaat maliyetinin 1600
lira. hidrolık santrallarda ışe
44 lira olduğunu belirten Cnal
Erdoğan. "Ortalama birim
maliyeti 960 bin lira olan
elektriğin fiyatı \asıtalı
vergilerle şişirilhor. Aradaki
fark, Silahlı Kımetler'in
askeri harcamalannı
karşılamak için kullanılıyor.
Halktan alınan paralarla
Giineydoğu'daki savaş anıorti
Şebekeler, hatlar ülkenin
elinden gidiyor. 29 tane şebeke
oiuşturuldu. Bugün, sadece
İstanbul'un ya da Trakya'nın
dağıtım şebekesini yapmaya
devletin bir yıllık bütçesi
yetmez" dedi.
Tasarruf adı altında
Türkiye'nin 50 yıllık
brrikimlerinin "peşkeş"
çekildiğini savunan Erdoğan
şöyle konuştu:
"Deviet dağıtım şebekeleri ve
12 santralın işletme hakkının
ünya Enerji Konseyi Yönetim Kurulu üyesi
Ünal Erdoğan, maliyetinin 9 katı fiyatla tüketiciye
ulaşan elektrikten elde edilen kaynağın silahlanma
harcamalan için kullanıldıgını savundu.
ediliyor"dedi.
Holdinglerin büyük ılgi
gösterdıkleri dağıtım
şebekelerinden elde dilecek
gelinn büyüklüğüne dikkat
çeken Erdoğan. "Holdingler
Türkiye'nin sırtından
çıkardıkları birikimleri ile
Türkiye'nin kan damarlannı
emmek üzere hanrlık yapıyor.
deMiedilnıesinden hiçbir şey
kazanmaz. Devletin yapacağı
tasarruf3 bin-5 bin kişi daha
az çaliştırmaktır. Bugün
personel şişliği buradan
gelmhor. Devletin personel
şişliği polisten, askerden
geliyor. Koruculardan, gizli
örgütlenmelerden tasarruf
yapılsın. Devletin
sılahlânmaya ne kadar para
ayırdığını kimse bilmiyor. .Ne
kadar top, silah, modası
geçmiş tank aldıklannı
bilmiyorum. Tasarruf
bunJardan yapılsın."
Özelleştirilecek şebekelerin
önümüzdeki yıl cirosunun en
az 50 trilyon lira olduğunu
söyleyen Cnal Erdoğan.
santrallann devir bedelinin bir
yıllık gelire eşit olduğunu
savundu. Erdoğan.
"Kendilerine haklıük payı
yaratmak için buralan 30
yıllık kiraya vermiş gibi
gösteriyorlar. Satış kira
bedellerini de iki >ıl içinde
ödeme şartı getirmişler. Oysa.
bunlann satış bedelleri bir
yıllık gelirlerine eşit. Aynca
sayaç, sözleşme, depozito \e
güvence bedelleri kiralay ana
de\Tedili\or. Devredilen
bedelleri toplasanız frilvon
mertebesinde rakamlaria
karşılaşırsınız. Kiralayanın
yapacağı bakım rnasraflan
yüksek gösteriliyor. Chsa
bakjnıın büyük bir mâliveti
yoktur. Bunun kilovatsaat
fîyatuıa yansıması binde I'leri
bile bulmaz" diye konuştu.
DUNYA EKONOMISINE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLL LOSDRA
'Küresel Ekonomi, Yerel Kargaşa' (1)
F
ransız işçilerinin mü-
cadelesinden sonra,
ne zaman bir işçi ha-
reketi olsa, işçi hakları ko-
nuşulmaya başlansa, kaçı-
nılmaz olarak küreselleş-
menin etkilerine ilişkın tar-
tışmalar da gundeme geli-
yor. Kore işçilerinin muca-
delesı de aynı sonuca yol
açtı: Pazartesi günü Inter-
national Herald Tribu-
ne'de. VVilliam P>faff, çar-
şamba gunü aktardığım gi-
bi. "Küreselleşmenjn sı-
kıntısını neden hep işçi-
\er çeksjn" başl/klı yazısın-
da konuya değindi. Cuma
günu de The Economist,
"Küresel Ekonomi, Yerel
Kargaşa" başlıklı makale-
sinde Pfaff'ın küreselleşme
yazısına cevap verdi.
Küreselleşmeyi
savunmak...
The Economist'in kü-
reselleşmeyı savunurken
ileri sürdüğü görüşler özet-
le, şunlar:
1. Açık ekonomiler ve es-
nek emek pazarları, sürek-
li artan net bir zenginlik ve
iş olanakları yaratmaktadır.
1993'ten bu yana Avrupa
Birlıği dahi bunu kabul et-
meden edememiştir.
2. Dünya ekonomısinm
gittikçe gelişen bütünleş-
mesı, genelde, karşılıklı zen-
ginleşmenin motoru olmuş-
tur.
3. Emek pazarını esnek-
leştirmek (ışe alma ve ışten
atmanın kolaylaştırılması.
sendikaların pazarlık gu-
cünun kınlması. işsızlik taz-
minatının azaltılarak, hatta
kaldınlarak işçilerın çalış-
mak için kabul etmeye ha-
zır oldukları ücretlerin dü-
şürülmesi), işçileri işten çı-
karmak ve bir düşük ücret
cenneti yaratmak ıçin de-
ğil, ülkenızin kaynaklarını
ve insanlannı. gerileyen sa-
nayilerden gelişen sanayi-
lere kaydırmayı kolaylaş-
tırmak içindir.
4. Emek piyasalannın es-
neklığinın arttınlmasının ış-
sizliği azalttığına ilişkin en
büyük kanıt ABD'de işsiz-
liğin Avrupa'ya göre çok
daha duşük olmasıdır.
ilk bakışta sağduyulu gi-
bi görünen bır serı ıtıraz.
Ancak, The Economist'in
ileri sürdüğü bu itirazlann içi
boş; yanlışlarvesapt/rma-
larla dolu.
Yanlışlar ve
saptırmalar
Konu. Kore yüzünden
gündeme geldiğıne göre
önce Kore özelinde başla-
yalım. Hükümetin, emek
pazannı esnekleştırmek için
alelacele çıkardığı yasalar
(yani şırketlerin işçi atma-
sını kolaylaştırmak, grev
yapılan yerlerde ışverene
başka işçi çalıştırma hakkı
vermek, fıilen grevleri, do-
layısıyla toplu pazarlığı iş-
levsız hale getirmek), işçi
ücretlerini düşürmek, işçi
çıkartmak için değil, geri-
leyen sanayilerden gelişen
sanayilere kaynak aktar-
masını kolaylaştırarak, kü-
resel rekabete uyum sağ-
lamaya yardım etmek için-
miş. Yani, burada bir ulu-
sal çıkar söz konusu, ama
işçiler kendi dar çıkariannın
peşinde koşuyorlar.
Bu son derecede haklı
gibi görünen tespit, aynı
dergınin 65. sayfasında de-
ğinilen bir başka gerçeği
hiç dikkate almıyor. The
Economist Kore'de ulusal
çıkardan bahsederken. bu
ülkede. tüm ıhracatının yüz-
de 50'sinı 4 şirket grubu
Chaebol (Hyundai, Sam-
sung, Daevvoo, ve LG) ya-
pıyor ve ülkedeki tum sa-
tışların yüzde 30'u bu dört
grup tarafından gerçekleş-
tiriliyor. Bu yüzden banka-
lar kuçuk işletmelere hiç
kaynak kalmayacak bir şe-
kildetüm kredilen bu şırket-
lere verıyorlar. Demek ki
aslında Kore ulusundan de-
ğil bir avuç Chaebol'dan
bahsediyoruz. Kaynakları-
nı gerileyen sanayilerden
gelişen sanayilere kaydıra-
cak olanlar da bu Cha-
ebol'lar. The Economist'in
verdiği tüm teminata rağ-
men, son aylarda. "yük-
sek ücretlerin ve işçi çı-
karmanın zorluğunun",
Kore'nin küresel rekabet
gücünü olumsuz etkiledi-
ğınden şikâyet eden yıne bu
gruplar. Diğertaraftan. kay-
nakların bu şekilde kaydı-
rılması sırasında ışten çı-
karılanların, özellikle 40 ve
yukarı yaştakilerin, becerı-
lerine talep olmadığı ıçin. bir
daha ış bulamadıklannı, bi-
liyoruz. Hukümetlerin, sos-
yal harcamaları. yine küre-
selleşme yüzünden kestık-
ler için bu işçilerın yeni be-
ceri kazanmalarına yardım
etmediğini de biliyoruz: in-
giltere ve ABD'de maden-
cilik ve demir çelik sekto-
runde olanlara bakınız. Ya
da bır an için Türkiye'yi dü-
şünelim. Zonguldak. kapa-
nırsa, maden işçileri acaba
hangi yükselen sektörlere
aktarılacaklar?
Peki, "piyasaların ser-
bestçe işlemesi için açı-
lan ekonomiler'' acaba ger-
çekten sürekli net zengin-
lik ve iş olanakları yaratmış
mıdır? Eğeryaratmışsa, ne-
den ekonomistler, geçen
yıllarda. ekonomik topar-
lanmanm ışsizliği azaltma-
dığını "uygun bir şekilde"
açıklamakgibi birçaba için-
deler? 1980'ler boyunca
şirketler küçüldüler ve işçi-
leri makinelerle değiştirme-
yi tercih ettiler. Ekonomik to-
parlanma sırasında da bu
eğilim değişmedi. 1990-
1995 arasında sadece
ABD'de 2.5 milyon işçi ışi-
ni kaybetti. Avrupa'da işsiz-
lik hâlâartıyor. Gerçi bu se-
ne 'Küçülme "nin baş te-
orisyeni Stephen Roach,
tevazu gösterip aslında
yanlış yaptığını kabul etti
ama, bu stratejinin kurba-
nı olan milyonlarca işçiyi.
kimse özür dileyip tekrar
ışe almadı. Bugüne kadar
serbestleştirme ve piyasa
ekonomisi esas olarak iş-
sizliği arttırdı ve arttırmaya
da devam ediyor.
Peki. piyasa ekonomisi-
nin zenginlik yarattığı iddi-
asına ne demeli? ABD'de
toplumun en zengin yüz-
de 1 'lik kesimınin, toplum-
sal zenginlik içindekı payı-
nın. 1970'tenbu yana yüz-
de 18'den yüzde 40'a yük-
selmesine; aynı dönemde,
şirket yöneticilennin ortala-
ma maaşlannın. başlangıç-
ta ortalama işçi ücretınin
40 katına eşitken, daha
sonra 200 katına çıkması-
na; işçilerin ortalama geli-
rinin, 1979'ungerisinedüş-
mesine (International He-
rald Tribune 27/02/96) ba-
karak bu soruya bır cevap
Küreselleşme süreci dünya nüfusunun çok zengin olan az bir kesimini,
geri kalanının cebinden daha da zenginleştiriyor.
bulabiliriz sanırım. Peki,
dünyanın geri kalanında ne
oldu? 1980'lerde IMF 70
ulkede yaklaşık 500 yapı-
sal uyum programı uygula-
mış: yani bu ülkelerın eko-
nomilerını açmış piyasa
ekonomısını geliştirmış. So-
nuç IMF'nin ağzından şöy-
le: "Programları uygula-
nan ülkelerde büyüme hı-
zı, uygulamayanlara
oranla düşmüştür!" (Dis-
cussion Paper, No: 2.
2/06/92). Bu arada, bu "açı-
lan ülkelerin" dış borçları
azalmamış, aksine 1980-
1994 arasında yüzde 400
artmış. Dünya nüfusunun
en zengin yüzde 20'sinm
gelirı, 1970 te en yoksul
yüzde 20'nin gelirinin 31
katıymış. Bu oran 1990'la-
ra geldiğimizde 61 'e yük-
selmiş (Human Develop-
ment Report, 1992). Bu
arada, IMF'ye göre az ge-
lışmiş ülkelerin yöneticile-
rinin ülke dışındaki banka
hesaplanndaki paralannın
hacmi, dış borçlann yuzde
40'ına ulaşmış. Evet. ser-
1
best piyasanın zenginlik ya-
ratıp yaratmadığı bir yana.
yarattıklarının kimeyaradı-
ğı belli oluyor.
Son olarak. emek paza-
rının esnekliğinin arttınlma-
sı ile işsizligin azalması ara-
sındaki ilişkiye gelince, bu
ılişki şu demek: İşgücü bir
mal olduğu için, fiyatı talep
karşısında ne kadar esnek
olursa. yani kolay değışir-
se. o kadar çok tüketilir, ya-
ni o kadar çok işçi kiralanır
ve dolayısıyla işsizlik aza-
lır Işgücünündiğermallar-
dan farklı özelliklere sahip
olduğunu bilenler bu yak-
laşımın yanlışlığını hemen
kavrayacaklardır. Bu denk-
lem ücretlerin nereye ka-
dar düşebileceğine aldır-
madan, bu düzeyde, işçi-
lerin bunu kabul edip et-
memeözgüriüğünü, en dü-
şük ücret düzeyinde sü-
rünmekle, açlıktan ölmek
arasında bir tercih yapma-
ya ındirgemektedir. Diğer
taraftan emek pazannın es-
nek olduğu yerlerde işsiz-
liğın az olacagı hipotezi pra-
tikte doğrulanmamaktadır.
Önceki yıl aktardığım bir
araştırmayı hatırlatmak ıs-
tıyorum(2); 12ülkeden3.5
milyon örnek kullanılarak
yapılan bir araştırma, çok
şaşırtıct bir şekilde, hemen
her yerde emek pazannın
esnekliğinin aynı olduğu-
nu bulmuştu. ikincisı, bu
araştırma, iddialann aksine,
ücretlerin yüksek olduğu
bölgelerde, işsizligin düşük
olduğunu da gösteriyordu.
Bu bulgular Wall Street
Journal'datartışıldı, özel-
likle veri tabanının müthiş-
liğine, bakılarak. itiraz etme-
nin çok zor olduğu saptan-
dı. Tabii, esnekleştirme yan-
lıları. hemen bu bulgulan
unutmayı tercih etti.
ABD'de işsizligin Avru-
pa'dan düşük olduğuna ge-
lince, bu iddıayı kabul et-
meden önce, ABD'de ge-
lir dağılımındaki bozulma-
ları; türedi. kısa dönemli ve
güvenliksiz işlerin artışını
göz önüne almak gerekir.
Aynca, farkın, büyük olçü-
de hesaplama yöntemin-
den kaynaklandığını ve ger-
çek işsızlik rakamın bilinme-
dığini de görmek gerekir.
(3)
Anlaşılan küreselleşme-
nin refah ve zenginlik getir-
diğinı savunmak kolay de-
ğil. Çünkü mali sermayenın
önderlığinde gerçekleşen
küreselleşme süreci: dün-
ya nüfusunun zaten çok
zengin olan çok az bir ke-
simiry, geri kalanının ce-
binden daha darengınleş-
tiriyor. Bu yüzden Fransız ve
Kore işçilerinin mücadele-
si bu kadar ilgi çekiyor. Bir
umut ışığı oluyor.
1 -TheEconomrst, 18.01 1997
2 -O, Blanchflovver ve J. Oa-
wald (1994) An Introductıon to
Wage Curve London School of
Economıcs ve Dartmout College.
3 -Francısco Vergara Les Chıff-
res trompeurs du chomage Le
Monde Diplomatıque, Ocak
1997.
SERMAYE PtYASASI KURULU
SAI1KONFERANSIARI
Akdenîz Bîrliği Mümkün mü?
Konuşmacı:
Dr. Mehmet Ali MLIÇBAY
Yer: Sermaye Piyasası Kurulu Konferans Salonu
Doç. Dr. Bahriye Üçok Cad. No: 13
Beşevler/ANKARA
Tarih: 21 Ocak 1997 Salı, Saat: 16.00
Konferans herkese açıktır.
Tarih:
04Şubatl997
18Şubat 1997
04Mart 1997
İZLEYEN KONFERANS
Konuşmacı Konu
Prof. Dr. Ruşen KELEŞ Çevre ve Yurttaş
Osman S. AROLAT Ekonomi Basını Haberciliği
Prof. Dr. Tosun TERZİOĞLU Kalkınma ve Bilim
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
"Soyulduk Ey Halkım
Sevgili Uğur, karanlık yıllar ne kadar da hızlı akıp
gidiyor; 24 ocak cuma günü senin alçakça öldü-
rülüşünün dördüncü yıldönümü oluyor. Söyleme-
ye gerek yok ki seni öldürenleri bulacakları üzeri-
ne "namussözü" verenler ve bunların çevresi, ge-
çen yıl da sözlerinde durmadılar; üstelik namus-
suzluklarını "arttırarak" sürdürdüler. Ölüm yıldö-
nümünde bu köşede sana mektup yazma gelene-
ğini bu yıl senin "Vurulduk Ey Halkım Unutma Bi-
zi" başlıklı gerçekten çok güzel yazından esinle-
nerek sürdürmek istıyorum.
• • •
Evet, soyulduk ey halkım... Soyulmamız sürek-
lilik kazandı; yaygınlaştı vedederinleşti; yıllardırso-
yuluyoruz; birtürlü bitmek bilmiyor bu soygun; ter-
sine giderek büyüyor, çekılmez oluyor, ağırlaşıyor.
Nereden başlamalı?
Öncelikle "cebimizi" boşalttılar. Yıllardır sürekli
yükselen enflasyonlarla kıvrandık; her geçen gün
eskisini arattı; geçen yıl da enflasyon önceki yılın
üzerindeydi. Ekmekten benzine, ilaçtan okul/ders-
hane ödemesine uzanan her ürün ve hizmeti sa-
tın alırken soyulduk. Ücretlerimiz, maaşlanmız art-
madı; yalnız işsiz bırakılarak soyulmadık; işçi. me-
mur. emekli, çıftçi ya da esnaf olarak fiyatlara ez-
dirildik; "hep birlikte" soyulduk.
"Ülkemizi" çok yönlü soydular. Yabancılaria çı-
kar birliği yaptılar; yüksek faiz için gelen yabancı
paralar yeni bir soygun aracı oldu; deviet bütçele-
n yerli ve yabancı para babalarına faiz aktarmanm
aracı yapıldı. Bunlar yetmedı, deviet olanaklannı,
kendilerine, yakınlanna ve siyasal destekçilerine "çı-
kar sağlamak" için kullandılar. Doymadılar. ülke
üretıminin belkemiği olan kamu işletmelerini, ya su-
dan ucuza yeriı ve yabancı sermaye sahiplerıne,
kendileri yüksek komisyonlar alarak sundular ya
da babalarının çiftliği gibi kullandılar. Bununla da
kalmadılar, ülkenin kıyılarını ve ormanlarını "kişisel"
mülk olarak aralarında paylaştılar.
En "kutsal değerlen" utanmazca kötüye kulla-
nıyorlar; doğruluk, dürüstlük ve erdemi yok ettiler;
Islam dinini, "cinsel açlıkiarı", "parasal doyum-
suzluklan" ve de "siyasal güç edınmeleri" için bir
"araç" olarak kullanıyorlar: yani üç yönlü soygun-
larının dayanağı yapıyorlar.
Bununla kalmadılar. Meğersoygunlannı "deviet
içinde çete besleyerek" yapmışlar. Senin yıllar ön-
cesinden iğne ile kuyu kazarcasına uğraşlarla açık-
ladığın, siyaset-devlet-mafya üçgenli "çıkar ilişki-
leri" bu yıl bir "trafik kazası" sonucu bir ölçüde de
olsa kamuoyunca "anlaşılır gibi" oldu. Utanmadan,
öbür hırsızlık ve kötülükleri gibi, bunun da üzerini
örtmeye çalışıyorlar. Asıl ıgrenç olan soyguncula-
rın, çetelerini eski katillerden kurmuş olmaları, ya-
ni "seni ve senin gibi düşünceleri nedenleriyle öl-
dürülenleri" gözünü kırpmadan alçakça yok eden-
lerden oluşturmalandır. Siyasal gücü kullanarak
soygun yapmak alçaklıktır: anladık da, bunu eski
katillerle birlikte yapmak, sonra da onları yargı ko-
vuşturmasına karşı deviet eliyle korumaya çalış-
mak, hangi sözcüklerle anlatılabilır?
• • •
"Beynimizi" soydular. Çocuklanmızjn ve genç-
lerimizin çağdaş bilim ve tekniğin "yaratıcı aydın-
lığına" yönelmelerini engelliyor, onları "ortaçağ ka-
ranlığına"çekmek için ellerinden geleni yapıyo
r
lar.
Ta 1940'ların ikinci yansından sonra başlattıklan ve
12 Mart ve 12 Eylül faşizan yönetimlerinın dç bü-
yük katkılarıyla her geçen gün biraz daha pekıştir-
dikleri. Atatürk ilkeleri ve özellikle de "bilimin yol
göstehciliği" ve laiklık düşmanlığını son bir yılda,
en yukarılara. doruğa çıkardılar. Daha çok çalabil-
mek için toplumu uygarlığın ışığından koparma
uğraşını deviet olanaklannı kullanarak sürdürüyor-
lar.
"Yüzümüzü" kara çarşafla çaldılar; genç kızları-
mızın gözlerine dek kapanması için her türlü bas-
kıya başvurdular; hak ve eşitlik tanımadıkları. in-
san saymadıkları ezilen kadınları birer "kara nok-
taya" dönüştürdüler.
"Dilimizi" soydular. Anadilimiz Türkçe. Arapça ile
ingilizcenin oyun alanı yapıldı; yalnız basın-yayın
kesimlerince değil, sıradan işlerden eğitime dek tüm
toplumsal iletişimde yabancı sözcükler kutsanır
oldu. Dilimizi çalınca, eğitimimizi ve kültürümüzü
de elimizden almış oldular. Doğru dürüst tanımla-
yamadıklan ve ne olduğunu bilmedikleri, belirsiz
bir "Islam öğretisi"ri\ daha da egemen kılmaya uğ-
raşıyorlar. Kadın-erkek ikilisi başta olmak üzere. "eşit-
liğe dayanan insan ilişkilerınin yerine. insanı ınsa-
na kul, köle eden" bir anlayışı yerleştirmek için el-
lerinden geleni yapıyorlar.
"Ellehmizi" çaldılar, yaratıcılığımızı kınyorlar; sa-
natın her türlüsüne düşman kesildiler; resim ya da
yontu yapacak, keJebeklergibi piyano tuşlannın üze-
rinde uçuşacak parmaklanmızı "kestiler".
Ve "ayaklanmızı"soydular; "bale"yapacak. ma-
vi dalgalarda yüzecek, sırıkla atlayacak.. ayaklan-
mızı, pis sakallarıyla kirlettıler.
Özetle, benliğimiz gibi, tümüyle bedenimizi biz-
den ayırdılar.
• • •
Soyuimadık noktamız kalmadı Sevgili Uğur. Ge-
çen yılda da soygunculann ve katıllerin ya da ka-
til soyguncuların cezasını veremedik. Oysa bu ko-
nu, senin sağlığında sürekli olarak vurguladığın gi-
bi, "öbür dünyaya bırakılamaz".
Kuşkun olmasın. bu kadar aşırı soyulmamız. bel-
ki de silkelenip "uyanmamızı'', daha güçlü, karar-
lı ve bilinçli uyanmamızı sağlayacaktır. Biliyoruz ki,
Ulusal Kurtuluş'un. tam bağımsızlıkçı. laik ve de-
mokratik ilkelerıne dayanan senin yazdıklarının ka-
lıcı aydınlığı, ülkemızden beynimıze dek her şeyi-
mizi çalan, katil-soyguncu karanlığından çıkışın
yolunu pia aydınlatacaktır.
Aygaz zamlı
fiyatlannı açıkladı
İSTANBUL(AA)-
Akaryakıt fiyatlanna
yapılan zammın ardından
Aygaz bayilerinin
uygula\acaği yeni tüpgaz
perakende satış fiyatlan
açıklandı.
Aygaz cian yapılan yazılı
açıklamaya göre:
Ankara'da, kamp gazının
fiyatı 140 bin lira, ev
gazının fiyatı 745 bin
lira. sanavi aazının
fiyatı 2 -ıilyon
860 bin lira oldu.
İstanbul'da, kamp gazı
141 bin lira. ev gazı 760
bin lira. sanayi gazı 2
milyon 860 bin liradan
satıîacak.
İzmir"de ise kamp gazının
yeni fiyatı 137 bin lira.
e\ gazının fiyatı 760 bin
lira, sanayi gazının fiyatı
da 2 milyon 820 bin lira
olarak belirlendi.