Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 1997 CUMARTESİ
HABERLER
îzmir DGM'de şaşırtıcı hapis cezalanna çarptınlan lise öğrencilerinin avukatlan tepki gösterdi
'Gerçek çeteler chşarıda'NECATİ AYGIN
İZMİR -l^kence gören liselı
öğrencilere izmırDGM'nın '•çe-
te" suçlamasıyla ceza vermesı
sanık avukatlannca tepkiyle kar-
şılandı. "Manisalı liseü öğrenci-
ler" da\ası olarak bilinen.
DHKP-C dava^nda yargılanan
gençlerin üzennde tırnak maka-
sı bıle bulunmadığını belırten
avukatlar"Bu suçsuzçocuklarçe-
te olmaktan cezalandınlıp hapse
auhrken. asıl çeteler elk'rini kol-
lanmsaüayarakdolaşıyorlar"' de-
diler. Mahkemenın ışkencealtın-
da alınan emniyet ifadelenne da-
yanarak karar verdığine dikkaı
çeken avukatlar karan temyiz
edeceklerını açıkladılar. Avukat-
lar. Yargıtay'dan da olumlu karar
çıkmaması halınde konuvu Av-
rupa Insan Hakları Mahkeme-
si'negötüreceklennı belırrtıler.
Lıseli gençlenn avukatların-
dan İHD lzmır Şube Başkanı Er-
can Demir. DGM'nın müvekkıl-
lenyle ılgılı verdıği karan değer-
lendırmek üzere bu dav aya giren tüm meslek-
taşlannı iHD'de toplantıya çağıracağını söy-
ledi. Demir, üzerlerinde çakı hatta tırnak ma-
kası bılebulunmayan mü\ekkillennın "çete"
suçlamasıyla mahkûm edılirken. asıl çetele-
rin dışanda ellerını kollarını sallayarak dolaş-
tıklannı vurgulayarak tepkısını şöyle dıle ge-
tirdr
"İnsanlar. işkence altında kabul ettirilen ifa-
deierle mahkûm edilemez. Türkive'de yaşa-
yan tüm insanlann kişi güvenliğinin vakıcı bir
şekıkJe tehdit eden DGM'lermutlaka kapahj-
malıdır. Bu gençler, silahlı çete oluşturduklan
Manisa'daki 15 sanıklı davada, 5 oğrenci 12 yıl 6 ay ağır hapse mahkûm edildi. Avukatlar karan temyiz edecek.
iddiasıyla cezalandınldılar. Ancak dosyada si-
lah. bıçak. tırnak makası hatta daha masum
silah sayılabilecek araçlar bile yoktur. Zaten
savcı da dahil hiç kimse. gençlerin silahlı bir
e> lem planladıklanm iddia ermemektedir. Bu
gençlere silahlı çete denirken, Çatlı \e benzer-
lerinin oluşturduklan çeteler DGM kapsamın-
dan çıkartılmakta ve bırakın cezalandınlma-
\L yargılamalan dahi vapılmamaktadır."
A\ ukat Mehmet Nur İerzi de tüm sanıkla-
nn Manisa Emniyet Müdürlüğü'nde yasak
sorgu yöntemıyle sorgulandıklarını, bunun
hukuka aykın olduğunu vurguladı. Terzı, ya-
sak sorgu yönetıyle alınan ıfadelenn mahke-
mede delil olarak gösterilmesının hukuka ay-
kın olduğunu vurgulayarak şunlan söyledi:
"Türkiye'de 1992'de Ceza Muhakemeleri
L'sulü kanunıTnda değişiklik vapılırken. 254/2
maddesinde yasak sorgu yön timiyle elde edi-
len delillerin hükme esas alınamayacağı belir-
tildi. Bu hüküm bu davada uvgulanmıyorsa
Türkive'de hiçbir zaman uvgulanmayacağı
anlanıına gelmektedir. İşkence olayının bu ka-
dar sabit ve açık olduğu. işkence vapanlann
yargılandığı bir soruşturmada elde edilen ifa-
deier yasak sorgu savılmazsa. arnk hiçbirsey
vasak sorgu yöntemi sayıla-
maz. Dehşet \erici bir durum-
dur. Türkiye'deki hukuktan
unıudu kesmek üzereyim. Bu
davaYargıtay taranndanonay-
lanırsa Avrupa İnsan Haklan
komisyonu'na gideceğiz ve
inanıyorum ki Türkiye bir kez
daha mahkûm olacakhr."
Mahkemc karannı çok ağır
bulduklannı. bu kararla, genç-
lerin geleceklennın köreltıldı-
ğıni belırten Avukat SemaPek-
taş da tepkısını şöyle dile ge-
tırdi.
" Tiirkiye'deyaşıyorol mak-
tan bir kez daha korkrum. Hu-
kukçu olmaktan hele hek çok
daha fazla utandım. Oysa Tür-
kive'nin hukuk dev leti olduğu-
nu her tarafta hay kıra haykıra
sövlemek isrJvorum. Maaiesef
bize buniarı söy letmivortar. Biz
\dalerin Türkive'de gerçekleş-
mesini istiyoruz Strasbourg'da
değil. Türkive çok karanhk bir
noktada. gençlerimizi feda edi-
yoruz, geleceğimizi feda ediyo-
ruz. Bu haberleri okuyan gençler elbette siva-
setle ilgUenmeyeceklerdir. Çünkü çok ağır bir
faturası \ar."
Av ukat Mehmet Süriicü de mahkemenın
verdıği karan temyiz edeceklerıni belirterek.
" Sonuç itibanyla mahkemenin verdiği çok
ağır bir karardır. l ınanm Yargıtav bozar. Bu
çocuklann cezaevlerinde kalmalan cezaevle-
rinin yapısı itibanvla ileride beyinleri yıkan-
mış. gerçek tetöristlerle karşı karşm kalabili-
riz. Bu endişeyi. bu ülkenin vöneticileri, vasa-
ma organı \e vargı organı da pa> laşmalıdır"
dedı.
DAVANIN HUKUKt BOYUTU
Suçlamalar ve savunmalar
IZJVllR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Manı-
sa'da liselı öğrencilerın yargılandığı davada.
salt işkence altında alınan ıfadelerden başka
önemlı bir delılın bulunmadığı ıddıanamede
DGVI savcısı Ali Acar'ın suçlamaları şöyle
"... fldeoluşturulmava çalışılan Silahlı Pro-
paganda Biriiği (SPB) onun talimahv la haya-
ta geçirilmeye çauşılmıştır. SPB'ye Faruk De-
niz, Mahır Göktaş ile dışandan gelen Ccngız
ve Kemal isimli şahıslann katıldığı, ancak Za-
fer Sankaya'nın yakalanmasıvla bu kişilerin
Manisa'yı terk ettikleri anlaşılmıştır. Mani-
sa'da örgütünüsorumlusunun \\\ Göktaş ol-
duğu, yapüanmaya giden örgüt, eleman ka-
zanmak için Dt'mukratlk Lise Mücadele Ko-
miteleri (DLMK) adında liselerdebirim oluş-
turmuştur. Santklar. Özgür ZeybeK. Jale
Kurt. Sema Taşar »çbazılan örgutebu yoldan
irtibatlandınlmışlardır. Örgüt üvelerllise öğ-
rencilerini. başlangıçta liselerdeki haksızlık-
lara karşı toplu davanışma içindeolacağız di-
ye ajitasyona tabi tuttuklan. bövlece
DLMK'ye alınan kişilere örgütün paralelin-
de yayın yapan dergiler okutturularak örgu-
te sokulmuşlardır. Esasen tüm sanıklar
DLMK'nin örgütün lise birimi olduğunda it-
tifak etmişlerdir. Daha ziyade secim sathı ma-
iline girilirken Buca Cezae\i"nden gelen tali-
matia bölgede pankart asma ve va/ılama ey-
lemleri yapılmıştır. Bunun amacı hem secim-
leri protesto etnıek hem de örgütü ey leme so-
karak adının duvurulmasını sağiamaktır.
Önemli miktarda v a/ılama ey lemlerinin doğ-
rudan örgürün istemiy le değil de DE\-(îENÇ
imzasıyla gerçekleştirildiği göriilmiişrür. Bu-
nun sebebini Emrah Saıt Erda polis ifadesine
açıklamıştır. İl sorumlusu Alı Göktaş vazıla-
malarda örgürün değil.onun gençh'körgütlcn-
mesi olan DEV-GENÇ imzasının kullamlma-
sını istediğini ifade etmiştir. Bundan da anla-
şılmaktadır ki. DE\-GENÇ imzası 12 Eylül
öncesinin örgütü olan müstakil bir örgüt oW
mayıpDHKP/Cörgütüne bağlı gençliğehitap
eden bir oluşum olduğu. en azından örgütün
bazen kendi adı verine bu ismi kullandığı an-
laşılmıştır. DHKP/C örgütü içinde yer aldık-
lannı söyleyen sanıklar polis ifadesinde. Aş-
kin Yeg'ın," DGM C. Sa^cılığfnda DEV-
GENÇ imzasıyla jazılamalan kendilerinin
vaptıklannı açıkça anlatmışlardır."
Savnnmalan
Liseli öğrencilerin yargılandığı da\a bo-
yunca savunnıa şu esaslara göre vapıldı.
lluslararası antlaşmalar vönünden:
1987"de Avrupa İnsan Haklan Komisvonu'na
bireysel başvuru hakkı, 1990'da da dıvantn
yetkisini tanımasmın ardından Avrupa İnsan
Haklan Sözleşmesi'nin Türkiye gündemin-
de önemli biryerkazanmıştır. Da-
vada Avrupa İnsan Haklan Söz-
leşmesi'nin 6. maddesinde belırti-
len adil yargılama ilkesi ihlal edil-
mektedir... Sözleşmede, "Taraf-
sızlık. davaların çözümünü etkile-
yecek bir önyargı vokluğu. özeitik-
le mahkemenin ve mahkeme üve-
lerinden bazılannın taraflardüze-
yinde onlann leh ve aleyhlerinde
bir duyguya ya da çıkara sahip ol-
masıdir" denılmektedır DGM'le-
nn kuruluş vasası. asken yargıcın
varlığı. tabii hâkımlık ilkesinın
yok saytlması ve kurulduğu gün-
den bu yana toplum katmanların-
daki tartışmalı yen dikkate alındı-
ğında. DGM'lenn anılan tarafsız-
lık ve objektiflik öçülenne uyma-
dığı açıktır. Bu nedenle. yargıla-
manın DGM'lerdeyapılıyorolma-
sı. 6. maddedeki adil yargılama ıl-
kesinin ıhlali ıçın yeterlı bir ne-
dendir.
Çocuk haklan: Çocuk Haklan-
na Dair Sözleşme'de anavasanın
90. maddesı gereği 27.01.1995 ta-
rihi ıtıbanyla ıç hukumuzda vasa
olarak kabul edılmıştır. Sözleşme-
nin 1. maddesı gereği 18 ya^ına
kadar her ınsan çocuk sayılır Ço-
cuk Mahkemelerinın Kuruluş Gö-
rev ve Yargılama Lsullerı Hakkın-
daki Yasa'nın 6. ve41. nıaddelen
bu sözleşmeye açıkça aykındır. Yasanm 41.
maddesinde. "Bu kamındaki küçük deyimi,
suçu işlediği tarihte henüz 15 vaşını bitirme-
miş kimseleri kapsar" demekte, 6. maddesı
ıse "15 >aşını bitirmeyen küçükler tarafin-
dan işlenen ve genel mahkemelerin görevleri-
ne giren suçlaıia ilgili davalara Çocuk Mah-
kemeleri bakar. Olağanüstü haller. sıkıvöne-
tim ve sa\aş hali ile askeri mahkemelerin gö-
rev lerine giren suçlar ve anayasanın 143. mad-
desinin 1. fıkrasında sayılan suçlara dair hü-
kümler saklıdır" demektedır. Bu durumda
her ikı madde sözleşmeye açıkça aykındır
Çocuk mahkemeleri: Çocuk mahkemele-
rı^siıç işlediği iddiaedılep çpcı^^larırı yargı-
lamalarmın yapılması. gereklı tedbır ve ce-
zalann venlmesıyle ilgili görevli uzmanlık
mahkemelerıdır. Böylesı bir amaçla mahke-
me kurduktan sonra sözleşmedekı yaş sının-
nı da hıçe sayarak belırlı suçlarda çocuklann
çocuk mahkemelerınde değil. olağanüstü
mahkemelerde vargılanmaları sözleşmeye
avkındır.
CMUK açısından: Yargılamanın adil ola-
bilmesi ıçın haziTİık soruşturması sırasında
dosyaya giren bürun e\raklannjok hükmün-
de sayılması gerekir. Ulusal mevzuat vönün-
den bile hüküm içın. hazırlık soruşrurmasın-
dakı ev raklann duruşmada delıl olarak okun-
ması ve bunlann hükme esas alınması huku-
ken mümkün değildır. Bu nedenle hazırlık so-
ruştunnası sırasında dosyava gırmış bütün
evrakların dosyadan çıkanlması gerekmek-
tedır. Zıra CMLK'un 234. maddesı gereğı,
vasak sorgu yöntemlenyle elde edilen deli-
ler yok hükmündedir. Yargıtay Ceza Genel
Kufulu'nun 1990 6-257 E. 1990 335 sayılı
10 12.1990 tanhlı kararı gereği de "Savcilık
\eya kollukta ikran içeren tutanaklar duruş-
mada kanıt olarakokunamaz. Dolayısıy la ka-
nıt olarak hükme esas alınamaz."
İşkence ve baskı \"ar: Butün sanıklar savci-
lık ve sorgu hâkımlığınde ıfade venrken.yan-
lannda duran polıslerin baskı ve tehditleri ile
bırtakım ey lemlen kabul etmişlerse de hep-
sinın ortak söylediğı bir şey vardır. Hemen
hepsı. "Ben vasadışî örgüt üyesi değUim" de-
mışlerdir. Sonuç olarak sanıkların savcilık ve
sorgu ıfadelennden. devletin aleyhıne silah-
lanmış yasadışı bir örgüt üyesi oldukları so-
nucu çıkmamaktadır. Ve toplanan kamu de-
lıleri sanık aleyhine olmak bir vana tam ter-
si sanıklar lehınedır Bunlann dışında yargı-
lama aşamasında araştınlması ıstenılen tüm
taleplerreddedılmiştir. Araştırılsa ıdi. bunla-
nn da sanık lehıne olacağı bizce kesindir. Ha-
zırlık soruşturmasımn dışındaki evrakların
dosyayı oluşturduğunu düşünülürse. sanık-
lara ceza verilmesi mümkün değıldir.
Savunma avukatlan cezaları ağır buldular
BeraatkaranbekJeyengençlerha\alkınklığınauğradı.(Fotoğraflar: NECATİ AYGIN)
Once işkence sonra hapis
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)-
Manisa'da çoğu lise öğrencısı olan gençlerin
vargılanmasında DGM'nın verdıği cezalar
"beklenmedik ölçüde aşın bulundu." Liselı
gençlenn yaşamlarını karartan süreç Manısa
Emniyet Müdürlüğü'nün 26 Aralık 1995
tarıhinde yaptığı operasyonla başladı.
Emnıyetın açıklamasına göre operasyon
"DHKP-C örgütü"ne düzenlenmiştı.
gözaltına alınan ve yaşlan 14 ile 24 arasında
değişen 16 genç Manısa Emniyet
Müdürlüğü'nde 11 gün sorgudan geçınldı.
Gençler 11 gün boyuca işkence gördü.
İşkence altında alınan ifadelerle hazırlanan
polis fezlekesinde bu kişılenn "yasadışı
örgüt" üyesi oldukları belırtıldı. Delıller
arasında ne silah vardı ne de başka bir suç
unsuru. Ancak. DGM Savcılığı salt emniyet
ifadelenne dayanarak soruşturma açarken:
çeşıtlı sivıl toplum örgütleri. tzmır Barosu.
CHP İzmir Milletvekılı Sabri Ergül harekete
geçtı. Gözaltının ba^lamasıvla bırlıkte
devTeye giren CHP'lı Ergül. öğrencilere
işkence yapıldığını. bunun raporlarla
belgelendığıni açıkladı ve kendısınin de
emniyette bu insanlık suçuna tanık olduğunu
belirtti. İzmır Barosu. ışkencenın
önlennıesıne ılışkin vetkililerı göreve
çağınrken, işkence ıddıaları Avrupa İnsan
Haklan Mahkemesi'ne götürüldü.
Bu süreçte Manisa Cumhuriyet Savcılığı.
yapılan suç duyurusu üzenne emnıyette
görev lı 10 polis hakkında "işkence ve kötü
muamelc vapmaktan" dava açtı. Duruşmalar
dış basının da ılgı odağı olurken anne ve
babalar doğruluğu kesin olmayan
"duvarlara yaa yazmak" gibı sudan savlarla
gençlenn geleceğınin karartıldığını
vurguladılar. Gözyaşlan arasında duygusal
tablolarla geçen duruşmalann ılkınde tahliye
bekleyenler hayal kınklığına uğrarken kızı
cezaev mde olan bir anne şunlan söylüyordu:
"Çocuklanmız bir inattaşmanın kurbanı
oluyor. İşkence iddialannın vurtdışına
uzaması. polisler hakkında soruşturma
açılmasıvla biriikte adını adım
cc/alandınlnıava doğru «idilivor. Devlet ceza
verecek ki sonunda. bakın bunlar suçluymuş.
diyecek. Çocuklanmız kurban ediliyor»."
Duruşmalar boyunca tanıklann
dınlenmemesı ıse savunma açısından kavgı
vencı bulunuyordu. Savunma temel olarak
hiçbir cıddı delıl olmadığı ıçın "beraat"
karan beklerken. Başkan Niyazi Erdoğan.
üyeler Hâkım Albay M. Selçuk Avunduk.
ĞalipDinçer'den oluşan mahkeme heyetı
umulmadık cezalar yağdırdı. Karar.
beklentilenn tersıne çıktı. Av ukatlar karan
temyiz edecekler. Şımdi Yargıtay aşaması
başlıyor.
Tepkiler
'Kamu
vicdanı
rahatsız'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-REFAHYOL
koalisyonu. Susurluk
olayında ortaya çıkan \e
faili meçhul cinayetlerle
ılıntılı olan devlet ıçındeki
karanhk bağlantılar ıçin
"çete" değerlendirmesı
yapmaktan kaçınırken
İzmir Devlet Güvenlik
Mahkemesi'nin |DGM)
emniyette işkence gören
liselı öğrencilerı "örgüt
ü>eliğj" gerekçesıyle
mahkûm etmesı. bazı siyasi
partilerin de tepkisine
neden oldu. DSP Genel
Başkanı Bülenl Ecevit,
"Yalnız kamu vicdanını
değil, karan veren
yargıçlan da rahatsız eden
bir olay. O yargıçlann da
üzüntü duyduğuna
inanıyorum" dedı.
Manısa"da yaşlan 19-25
arasında değişen lOgence
toplam 76 yıl 3 ay hapis
cezası venlmesıne tepkı
gösteren DSP liden Ecevit.
hukuk düzenınde cıddi bazı
aksaklıklar olduğunu
söyledi. Ecevit.
"Manisa'da suçlan
duvarlara slogan yazmak
olan öğrencilere verilen
cezalan üzüntüyle
karşıladık. O cezalan veren
yargıçlarda inanıyonım.
üzüntü duymuşlardır.
Ancak onlar vasalan
uyguluyoriar. Ceza
sistemimiz gözden
geçirilmeli"dedi.
CHP Istanbul Milletvekılı
Ercan Karakaş da "Gerek
Manisa'da verilen cezalar,
gerek V ÖK'e karşı öğrenci
gösterilerinden sonra
verilen cezalan çok ağır
cezalar olarak göriiyarum»<''
Çeteler. soy "uncular, ..
mafyalar serbest
dolaşırken, masum
demokratik haklannı
kullanan öğrencilere ağır
cezalar verilmesi kamuoyu
vicdanını rahatsız ediyor"
görüşünü dile getirdı.
Karakaş. mahkûmiyetlere
yol açan yasa maddelerinın
öncelikle ele alınması
gereğine dikkat çekti.
DYP Grup Başkanvekıli
Mehmet Gözlükaya ise
mahkeme kararlanna
saygılı olduklannı
belirterek "Mahkeme
beraat etmesi gereken
sanığı mahkûm etmez.
Ancak yerel mahkeme
kararian kesin değildir,
gerçekten suç yoksa
Yargıtay karan bozar" dıye
konuştu.
RP Genel Sekreten
Oğuzhan Asütürk
Manisa'da yargılanan
gençlerle ilgili çete
suçlaması yapılırken.
Susurluk olayında bu
değerlendirmeden
kaçınılmasının çıfte
standart olup olmadığına
ilişkin bir soru üzenne.
"Bu çifte standart olarak
değerlendirilemez.
Manisa'da yargılama
aşamasına gelinceye kadar
diğer aşamalar geçilmiştir
ve sonuçta bağımsız
mahkeme karar vermiştir.
Diğer olay ise henüz
mahkeme öncesi
aşamadadır" dedi.
âlFmNOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: oral.calislar@planet.com.tr
Göktepe'nın katilleri sokakta
dolaşsın. Duruşmayı her sefe-
rinde bir başka yere gönderin.
Katilleri çağırmakzahmetine bi-
le katlanmayın...
Özel Harekât Dairesi Baş-
kanvekili İbrahim Şahin, koru-
ması Ayhan Akça, Sedat Bu-
cak, Haluk Kırcı, Mehmet
Ağar yargı önüne bıle çıkarıl-
masın. Hâlâ "Vatan, millet, Sa-
karya" edebiyatıyla caka sat-
sınlar...
"Yeşil" kod adlı katil, devle-
tin en üst çevrelerinden destek
alarak insanlara kan kustursun.
Cinayetleri karşıhğında devlet-
ten aldığı paralarla ticaret yap-
sın. Emniyet amirlerinin koltu-
ğunda siyasilere tehditler yağ-
dırsın. Güvenliği veadaleti sağ-
lamakla görevli kurumlar, bütün
şikâyetlere rağmen, bırakın
"Yeşil"ı aramayı, kim olduğunu
bile merak etmesinler.
Lice'de yurttaşlar zorla ve
baskıyla korucıı yapılmak ıs-
tensin. Insanlar ölümü göze
alarak, koruculuğu reddettikle-
Yaşasın Adalet(!)
rini söylesinler. Milletvekilleri bu
gerçeği yerinde görüp sapta-
sınlar. Ama kimse bunu yapan-
ların üzerine gidemesin. Bıra-
kın baskılann hesabını sorma-
yı, milletvekilleri bile "durdu-
o/n"demecesaretini kendinde
göremesin.
Diyarbakır Cezaevi'nde 11
tutuklunun kafasını demir çu-
buklarla, ezerek ve parçalaya-
rak öldürün. Hakkınızda ciddi
bir dava bile açılmasın. Bunun
karşısında bu cinayetleri sapta-
maya giden ve gerçeği ortaya
çıkaran insan haklarr heyetinın
üyelerini gözaltına alın, heyet
üyeleri hakkında davalar açın.
Abdi Ipekçi'nın, Uğur
Mumcu'nun, Musa Anter'ın,
Izzet Kezer'ın katillerıni ara-
mayın. Çetelerın üzerine gıtme-
yin. Ortaya çıkmış ipuçlarını ko-
valamayın.
Hırsızları bırakın, Amenka'ya
yerleşsinler. Katillere sahte pa-
saport ve kimlik hazırlayın. El-
lerine sılahlartutuşturun. Onla-
rı devlet görevlısı yapın.
Yaşar Kemalı yargılayın, ga-
zetecileri öldürün, muhalifleri
susturun. TBMM'de pankart
açan küçük çocuklara işkence
yapın, onlardan örgüt ıfadesi
alın ve 18 yıla mahkûm edin.
Bütün bu olanlar, insanlann
yüreğinı yakıyor. onları ısyan et-
tiriyor. Bunun farkında mısınız?
Bu ülkenin insanları, derın bir
güvensizlık içinde. öfke içinde,
çaresizlik içinde. Anlıyor musu-
nuz?
19 yaşındaki kız çocuğunu
TV haberlerınde dinlerken mil-
yonlarca ınsanın bu sısteme la-
net okuyacağını hıç duşündü-
nüz mü? O çocuklara dun izmır
Devlet Güvenlık Mahkemesi,
"silahlı çete" oluşturdukları ge-
rekçesıyle ceza yağdırdı. O ço-
cuklar kı, lisedeki sınıflanndan
alınıp Emniyete götünjlmüşler,
kız erkek demeden ışkenceye
tabi tutulmuşlar ve cinsel taci-
ze uğramışlardı. O çocukların
hiç birisınde silah yoktu. Hak-
larında hıç bir silahlı eylem id-
diası da yoktu. Tren vagonuna
kiremit parçasıyla yazılmış ma-
sum bir slogan ve defterlerine
yazdıkları birkaç satırlık tepki
sözcüğü dışında mahkemenin
önüne hiç bir kanıt getirileme-
mişti. İşkence altında alınmış
ıfadelerden başka bir malze-
mesı yoktu savcının.
10 gence toplam 76 yıl ceza
verildi. Okullarından oldular,
eğitim olanaklarını yitirdiler. En
önemlisı gelecek umutlarını yi-
tirdiler. Güzel düşlerinı yitirdiler.
O çocuklann annelerıni, baba-
lannı kız kardeşlerıni tanıyorum.
O çocukları tanıyorum.
Onlar bızım çocuklanmız. Öf-
keli, sessiz, yüreklerı ezilmiş.
Bu ülkede neden yerden biter
gibı, şıddete eğilimli örgütler
doğuyor? Hıç merak ettıniz mi?
Yoksa böyle olması işinize mi
geliyor?
Sevgili.Ayşe, Mine, Münire,
Sema, Özgür, Jale, E.Şait,
Levent, Faruk, Aşkın, Ali! TV
kameralarına ve gazete sayfa-
larına yansıyan gözlerinızdeki
çaresizliği ve tepkiyi anlamaya
çalışıyorum. "Türkiye'yi bizler
mi bu hale getirdik" diye sorar
gibisiniz. Sizler, bu haksız ve
adaletsiz sisteme küçücük yü-
reklerınizde öfkeler duydunuz.
Küçük küçük eleştiriler yapma-
yaçalıştınız. Size bu kadar acı-
masız davranacaklarını aklınız-
dan bıle geçirmemiştinız. Bu
devletin en kritik noktalarında
"silahlı çeteler olduğunu da
hesap edememişsinızdir.
Şimdi her şeyi daha lyi anla-
dınız. Bızdeanladık. Katıller, iş-
kencecıler dışarı. Genç liselı
öğrenciler hapse. Yaşasın ada-
let. yaşasın eşıtlik..
CUMARTESİ YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Ulemâ
Bazı sözcüklerın gızemli bir etkileme gücü var-
dır. Bu gızem, sözcüğün anlamının belirsizliğinden,
bulanıklığından, hayal gücünü kışkırtan birtakım
bulanık, dumanlı çağrışımlar uyandırmasından ge-
lir...
Çocukluğumun bir bölümünün geçtiği Çankın'da
mahalle ve çocukluk arkadaşlarımdan Erol bir ka-
laycı dükkânında çıraktı...
Adı Şükrü olan ustası, anımsayabildiğim kada-
nyla Çankın'nın yakın köylerınden ve Orta Anado-
lu esnafının birçoğu gibi "mukallit", muzip, ilginç
bir adamdı.
Erol'un anlattığına göre bu Şükrü Usta, dükkâ-
na kap kalaylatmaya gelen köylülere kendisini ba-
zen "Bana Buharalı Şükrü Usta derler" diye tanı-
tırmış...
Küçük Orta Anadolu kentınde. büyük olasılıkla da
Çankın'dan başka kent görmemiş köylülerin hayal
dünyasında bu "Buharalı "lık kım bılir nasıl çağrışım-
lar uyandırmaktaydı...
Adlarının başlanna ya da sonlanna tumturaklı la-
kaplar eklenmiş birtakım din grubu temsilcilerine
Başbakanlık Konutu'nda verilen iftar yemeği son-
rasında bu kişılenn bir de "ulemâ" sözcüğüyle ni-
telendirilmesı bana çocukluğumun bu sevimli
anekdotunu anımsattı...
• • •
Arapça "ilm" (ilim) sözcüğünden türetilmiş
"â//m"in çoğulu olan "ulemâ", "bilginler" anlamı-
na geliyor... Osmanlı döneminde yüksek din, hu-
kuk ve bilım adamlarına, topluca, "ulemâ" denir-
miş... Yahya Kemal'ın en sevdığım şiirlerinden "It-
rî"de bu sözcuk tam yennde kullanılmıştır:
"O kı bir ıhtışamlı dünyaya I Ses ve tel kudretiy-
le hakimdi / Âdeta benziyor muammaya I Ulemâ-
mız da bilmiyor kımdi?.."
Yahya Kemal'in şıirındekı "ulemâ"ya kimsenin
birdiyeceğıolamaz... Fakat Refah Partisi Rize Mil-
letvekılı Şevki Yılmaz'ın birkaç gün önce bir TV
programında, Başbakanlık Konutu'ndaki ünlü iftar
yemeğme katılan "zevat"\ "u/emâ"sözüylenitele-
mesinı doğrusu yadırgadım...
Yemekte ilahiyat fakültelenmızin sayın hocalan
da bulunmuş.
Bu sayın hocalar kendılerıne "ulemâ" sözünü ya-
kıştınrlar mı. bılemem...
Beni asıl yadırgatan. "tankat" ve "cemaat" lide-
rı olduklannı öğrendiğımiz, yemeğe genellikle "mer-
cedes" marka arabalarla gelen sakallı, sarıklı, cüb-
belı bazı kimselenn "ulemâ" olarak adlandırılma-
larıydı...
Yahya Kemal'in şıırindekı "ulemâ", "Itrîmuam-
ması"ru çözmeye uğraşadursun, günümüz "ule-
mâ "sı acaba hangı "muamma "ları çözme uğraşın-
da ve hangı eserlerin sahibidır?
• • •
TV muhabirinin bu yöndekı ısrarlı sorularını ya-
nıtlamaktan ısraıia kaçınan Refah Milletvekili, bu-
nun yerıne. devlet adamlanmızın "ulemâ'ya gele-
neksel saygısını örneklemek için Yavuz Sultan Se-
|i«n te şeyhulıslam Zembilli Ali Efendi arasında
Mısjr Seferi sırasjnda geçtiği söylenen olayın öy-
küsünü anlattı...
Öyküye göre, Zembılli'nin atının toynağından kaf-
tanına çamur sıçrayan "cihan sultanı" Yavuz Sul-
tan Selım, gazaba gelmek şurda dursun, şimdi özel
bir değer kazanan bu kaftanın, öldüğünde kendi-
sıne kefen yapılmasını buyurmuş... Yavuz'un bu
vasiyeti yerine getırildi mı bılmem, fakat öyküyü bi-
liyordum...
Buna karşılık ünlü şeyhülislamın lakabının köke-
ni hakkında bilgi sahibi değıldım... Meğer şeyhü-
lislam Ali Efendi (asıl adıyla Alaattin Ali Cemali)
kendisinden herhangi bir konuda "fetva" isteyen-
lere kolaylık olsun dıye evının penceresınden bir
zembil sarkıtır, zembilı yukarı çekip fetvasını yaz-
dıktan sonra yıne aynı pencereden aşağı ulaştırır-
mış... Iyı yürekli şeyhülıslama "zembilli" lakabı bu
nedenle yakıştırılmış...
1503 yılından ölüm tarıhi 1525'e kadar şeyhülis-
lam olarak kalmayı başaran Zembilli Ali Efendi'nin
Islam hukukuyla ilgili ("temizlik", "kutsallık" diye
çevrilebilecek) "el-Mutahharat" adlı bir de yaprtı
var...
Çeyrek yüzyıl şeyhülislam olarak kalabilmek ba-
şarısı âlımliğiyle mi, yoksa bir islam ülkesinin bir
başka Islam ülkesine (Yavuz'un Mısırseferine) "ce-
vaz" veren "fefva"nın da sahibi olarak uyumlu ki-
şilığiyle mı ilgili, bu sorunun yanıtını günümüz "u/e-
mâ"sı versin...
• • •
Refahlı Şevkı YılmazTV programındaki "ilmi" ko-
nuşmasında "ortodoks" sözcüğünü (herhalde kö-
tülemekamacıyla) birkaç kez "ortodos" biçiminde
teleffuz ederek bir zamanlar Çankaya'yı ziyaret et-
miş olan "ortodos Rum patriği Yakovas" kâfiriyte
Yakup Hoca Efendi (her kimse) arasında karşılaş-
tırmalaryaptı...
iftar yemeğme katılan zevatı "ilmin sembolleri"
sözüyle niteledı ve "Mevlana neyse bu saydığımız
isimler odur" buyurdu. Sokrates, Aristo gibilere
değil, "ılmin sembolleri"ne dönülmesi gerektiğinı
anlattı.
Bu arada aynı programa katılma bahtsızlığına
uğrayan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Baş-
kanı Profesör Türkân Saylan a bazen "kız karde-
şim" bazen "sen". bazen "siz" dıye hitap ederek
Kuran kursu öğrencisıne Islamın şartını sorarcası-
na Atatürkçülüğün şartlannı sormaktan, Atatürkçü-
lük ve çağdaşlık dersı vermeye yeltenmekten de
geri kalmayıp herkese derin bir ilım. felsefe, sıya-
set, edebiyat, ahlak. nezaket ve belagat dersi ver-
mişoldu...
• • •
XVI. yüzyılın Zembilli Ali Efendi'sine rahmet
okutturacak sahte bir "ulemâ"n\n bir süredirtop-
lumsal yaşamımızın her alanında nasıl dal budak
sardığını hep biriikte izliyoruz...
Bunlar "tak/yye"cılikte, laf cambazlığında usta
oldukları gibi. meddahlık alanında da (kendisine
gerçek bir saygı duyduğum) Dümbüllü Ismail
Efendi'yı kıskandıracak yetenek sahibiler...
Bugün iktıdar koltuğunda oturmakta olan bu in-
sanlann daha da gelışip güçlenmeleri önlenemez-
se, ülkeyi çok kararlı bıçimde götürmekte oldukla-
rı yeri hep biriikte görmekte de korkarım ki gecik-
meyeceğiz...
• • •
Manisalı lise öğrencilerı silahlı gızli örgüt kurduk-
ları iddiasıyla ağır hapis cezalarına mahkûm edil-
diler. Metin Göktepe cınayetı sanığı polisler ise bir
görevlerıne döndurülüyor bir görevlerinden alınıyor-
lar. "Turk demokrasısi" bu ikiyüzlülükle daha ne
kadar sure yaşayacağını tahmin edıyor?