25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13OCAK1S97 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Avrupa'daki Türklere ait şirketlerin hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda işlem görecek Türiderîn Euro dolarları borsaya geliyor ATİAD Başkanı Ahmet Aydın. SEDAOĞL'Z Başta Almanya olmak üzere milyar- larca dolarlık ciroya sahip olan Avru- pa'daki Türk işadamlarının şirketleri, Is- tanbul Menkul Kıymetler Borsası na kote edilerek. hisse senetleri yurtiçi ve yurtdışındakı yatınmcılara arz edile- cek. Avrupa"daki Türk patronların sa- hibi olduğu şirketlerin hisse senetleri- nin satışı. İMKB bünyesinde oluşturu- lan "serbest bölge"de dolar üzerinden yapılacak. Geçen hafta içinde. Avrupa'daki Türklere aıt şirketlerin İMKB'ye kote edilerek hısse senetlerinin yurtiçi ve yurtdışındaki yatınmcılara satılmasıy - la ilgili olarak borsa yöneticileriyle bir araya geldiklerini belirten Avrupa'da- ki Türk İşadamlan \e Sanayicileri Der- neği (ATİAD) Başkanı Ahmet Avdın. söz konusu toplantıda. A\ rupa'daki şir- ketler hukuku konusunun da ele alın- • Geçen hafta, Avrupa'daki Türklere ait şirketlerin İMKB'ye kote edilerek hisse senetlerinin yurtiçi ve yurtdışındaki yatınmcılara satılmasıyla ilgili olarak borsa yöneticileriyle bir araya geldiklerini belirten Avrupa'daki Türk İşadamlan ve Sanayicileri Derneği (ATİAD) Başkanı Ahmet Aydın. hisse senedi satışlannın dolar üzerinden yapılacağını söyledi. dığını kaydetti. Yurtdışındaki Türk işadamlarına aıt şirketlerin İMKB'dehalkaaçılması için hukuki yönden adaptasyonun sağlanma- sı gerektiğini belirten ATİAD Başkanı Ahmet Avdın "Örneğin AJmanya'da GmbH olarak. sınırlı sorumlu şirketler var. Türki>e'deki anonim şirketlerle a>- nıolduğunu sö> leyemeyiz. .Almanya baş- ta olmak üzere A> rupa'daki Türk işa- damlarının. şirketlerinin hukuki yapı- sını değiştirmesi gündeme gelebilir" de- di. Türklerin Avrupa'daki şirketlerinin hisse senetlerinin döviz olarak. büyük olasılıkla da dolar üzerinden yurtiçi ve y urtdışındaki yatınmcılara arzedilece- ğini belirten Ahmet Aydın. yatınmla- nnı Av rupa bankalannda düşük faizler- le değerlendiren Türk işçilerinin. İMKB serbest pazarına büyük ilgi gösterecek- lerini söyledi. Aydın. yabancı şirketle- rin hisse senetlerinin arzında vergi avan- tajı sağlanmasının söz konusu olduğu- nu ifade etti. Aynı zamanda Örsa Hol- dıng'in Yönetim Kurulu Başkanı olan Ahmet Aydın. başta Almanya'daki bü- yük şirketler arasında ön sıralarda yer alan Türklerin sahibi olduğu holding- ler olmak üzere. Avrupa'daki şirketle- rin İMKB'de hisse senedi satışına istek- li olduklarını da belirtti. Türklerin patronu olduğu Avrupa'da- ki şirketlerin büyük ağırlığını 2 milyon Türkün y aşadığı Almanya oluşturuyor. Almanya'da. Türk işverenlerin toplam 35 bm işletmede 160 bin kişiy ı istihdam ettiğinı ve 25 milyar dolarlık ciro yap- tıklannı kaydeden ATİAD Başkanı Ah- met Aydın. 2010 yılı projeksiyonuna göre söz konusu firmaların sayısımn 110 bine çıkarak 650 bin kişiye istih- dam sağlanmasının ve cirolarının 100 milyar dolara ulaşmasının beklendiği- ni belirtti. Aydın. Almanya'daki Türk girişimcilerinin yatınmlarının da bu- günkü 6 milyar dolarlık seviyesinden 2010 yılında 25 milyar dolara çıkma- sının tahnıin edildiğini kaydetti. Ah- met Av dın. Türk girişimcilerin Alman- ya dışındaki Avrupa ülkelerindeki du- rumuyla ilgili istatistıki verilerin oluş- turulmakta olduâunu da belirtti. Alacaklı müteahhitler bekliyor Libya ödemeleri durdurdu ANKARA (AA)-Llusla- rarası Müteahhitler Birliği (l'MB) \e Türk Müteahhit- ler Birliği (TMBl Başkanı Kadir Sever. Libya'daki ala- caklannın ödenmesi konu- sunda hiçbirgelişme olmadı- ğını belırterek. "*.AIacakIan- mızın ödenmesi durdu. Mu- kaveledeki hükümler işlerük kazanmadı" dedi Sever. Libya hükümeti- nın. geçen yıl 15 kasımda Türk müteahhitlerinin alaca- ğınailişkin 12 milyon Libya Dinarı (33.2 milyon dolar) tutarında ödeme yaptığını anımsattı. Uygulanan pante- den dolayı y üzde 18 zarar et- tiklerini. ayrıca Aralık 19%'da ödenmesi gereken 4 milyon dolar tutarındaki müteahhit alacağının da ödenmediğıni ifade eden Sever, şöy le konuş- tu: "İki ülke arasında yapı- lan mukaveie ile alacaklannuz hükümlere bağlanmıştı. İlk etapta 40 milyon dolar yeri- ne. 33.2 milyon dolar aldık. Ancak. arahkta ödenmesi ge- reken 4 milyon dolardan da haber yok. Ödemeler durdu. Durmasının altında neterva- tıyor nilemivorum. Sanıyo- rum ki Libya tarafi. karşıdan. >ani Türkiye'den bir atak bek- liyor. Türkiye. Libya'yı sıkış- nrmazsa. bu iş sürüncemede kalacak. Yasal olarak bizim bir gücümüz yok. Ancak ve ancak üstdüzey yetkilüerin bu işe el atnıasıyla sorun çözüle- bilir."" Türk müteahhitlerinin Lib- ya'dan alacak sorunlarının kendıliğinden çözülemeye- ceğini anlatan TMB Başka- nı Kadır Sever. bu ayın son- lanna doğru Yurtdışı Müte- ahhitlik Hizmetleri Üst Ku- rul Toplantısı'nın yapılaca- ğını. toplantıda. Libya dan alacak sorununun ana gün- demı oluşturacağını bildirdi. Sever alacak sorununun. Libya"dan peşin olarak her yıl alınan yaklaşık 3 milyon dolarlık petrolün bedelinin takasıyla çözüme kav uşturu- labileceği görüşünü yineler- ken. bu takas önerisine Türk ilgililerden bir yanıt gelme- diğıni kaydetti. Sever. alacak sorunlarının yasandığı Libya"dan yeni ış önerilerinin de gelmeye de- vam ettiğini belirtti. 1996 yılında toplam işlem hacmi 3.6 milyar dolara ulaştı Serbest bölgelerde talep patlaması ANKARA (AA) - Türkiye'de teşvik sistemınin yetersiz olması nedeniy le. daha geniş teşv ik sistemi uygulanan serbest bölgelere yönelik talepte patlama yaşanıyor. Yatınmlar için etkin bir teşv ik sisteminin bulunmaması. yatınmcılann taşviklerini zamanında alamaması veözellikle gümrük birlığinden sonra teşviklerin kapsamının daraltılması. serbest bölgelerin cazibesini arttırdı. Serbest bölgelerde yatınm yapanlara, KDV istisnası. süresiz gelir ve kurumlar vergisi muafiyetı uygulanırken. bölgelerde 10 yıl sürey le grev ve lokavt yasağı bulunması da yatınmcılar açısından işçilik maliyetlerinin düşürülmesi konusunda avantaj sağlıyor. Serbest bölge içindeki girişimcilere kambiyo kısıtlaması bulunmuyor. Serbest bölgelerin yatınmcılara sağladığı kolaylıklar nedeniy le. 1990 yılından bu yana, serbest bölge kurulmas: amacıyla. tam 53 başvuru yapıldı. Başvuru yapılan yerler arasında Sinop. Kastamonu, Şanlıurfa. Çorlu. İstanbul-Ambarlı. Gebze, Diyarbakır. iskenderun. Edirne. Tekirdağ. Trabzon (ikinci bölge için). Iğdır. Konya. Tokat ve Karaman bulunuyor. 1990 yılından bu yana yapılan serbest bölge başvurulanndan Dilucu, Hopa. İstanbul-Sahpazan başvurulan doğrudan Başbakanlık Teşviklerin kapsamının daraitılması serbest bölgelerin ca/.ibesini arttırdı. tarafından yapilırken. İstanbul- tkitelli için serbest bölge başvurusu. Cumhurbaşkanlığı tarafından 24 Ağustos 1990'da yapılmıştı. Edinilen bilgiye göre serbest bölgelerdeki toplam işlem hacmi. geçen yıl. 1995 y ılına oranla yüzde 34 artarak. 3 milyar 635 milyon dolara ulaştı. 1995 yılında. serbest bölgelerdeki toplam işlem hacmi 2 milyar 960 milyon dolar olarak gerçekleşmişti. Samsun ve Adana-Yumurtalık serbest bölgelerinin de 1997'nin sonuna kadar büyük bir olasılıkla devreye gıreceği belirtiliyor. Yetkililer. serbest bölgelerin. bölgesel kalkınmayı da hızlandırdığının farkına varan siyasetçilerin. seçim alanlanna serbest bölge kurulması için yoğun bir gayret içinde olduklarını da vureuluvorlar. DUNYA EKONOMSINE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA Geçen pazartesi, mali piyasa- larda, bütün gözlerin Wall Stre- et Borsası'na dikilmiş olmasına karşılık, krizin Tokyo'dan gelme olasılığına deginmiştim. Salı gü- nü Japon Maliye Bakanı Horis- li Mitsuzaka'nın "Yen'in aşın derecede zayıflamasına karşı ge- reken tedbirferalınacaktır" (CNN 7.1.97) sözleri üzerine Tokyo Bor- sası (Nikkei indeksi) inişe geçme- ye başladı. Bakanın, daha son- ra "Elimizden bir şey gelmez" diyerek hükümetin müdahale et- meyeceğini belirtmesi ile indek- sin düşüşü hızlandı. Salı ve çar- şamba günleri Nikkei toplam yüzde 5 geriledi. Perşembe gü- nü günlük düşüş hızı yüzde 3.3'e ulaştı ve cuma günü yüzde 4.26 He paniğe dönüştü. Nikkei dört günde toplam yüzde 11 değer kaybetti. Borsanın altındaki kara delik Geçen hafta piyasalarda ege- men olan "Dolar daha ne kadar çıkar" sorusu şimdi yerini. Nik- kei daha ne kadar düşecek so- rusuna bırakmışa benziyor. Ne ki bu soruya şimdilik iyimser bir çevap vermek mümkün değil. Uzakdoğu piyasalarının en bü- yük yatınm bankalarından Ba- rings-ING'den Pelham Smit- hers'a göre "piyasa daha da kö- tügelişmeleregebe". HSBC'den James Capel ise "piyasanın ayaklannın altında kara bir deli- ğin açılmakta olduğunu" düşü- nüyor. (Financial Times 11- 12/1.97). CS First Boston Bank'ın Tokyo Şubesi'nden ekonomist Mineko Sasaki-Smith ise dü- şüşü "aşağı doğru dönen bir spirale" benzetiyor. (Internati- onal Herald Tribune 12.1.97). Tacnibana Securities başişlem- cisiMushahikoTsuyuzaki "Pi- yasaların dibe vurduğunu söy- femekbile iyimser bir ifade olur" diyerek bu hafta Tokyo Borsa- sı'nın daha şiddetli düşüşlere sahne olabileceğine inandığını belrtti. (Wall Street Journal 11.1.97). Tokyo Securities'ten Ryoichi Ota da Korean Times'a verdiğidemeçte "Piyasa satma- ya devam edecek, çünkü hükü- me: tedbiralmayacak" (Korean Times 11.1.97) diyerek gelece- ğe (işkın kötümserliğini belirtir- ker. aynı zamanda hükümetin de ıcarşı karşıya kaldığı açmaza d a şaret etmiş oluyordu. Mine- k o Sasaki-Smıth'e göre "Mali Tokyo Borsası'nda Zelzele piyasaları serbestleştirmek için bir girişim başlatan hükümet şimdi kendisine olan güveni sars- mamak için Nikkei'deki düşüşe seyirci kalması gerektiğine ına- nıyor". Gerçekten de cuma gü- nü Mainichi Shimbun'a verdiği bir demeçte. Maliye Bakanlığı Ulus- lararası Maliye Bürosu Şefı Eisu- ko Sakakibara, "Bazen hükü- metlerin piyasaları kendi haline bırakması gerekir" (K.T.) diye- cekti. Ancak Nikkei'nin düşüşü a/m"diyor (CNN 7.11.97). Geçen kasım ayında Japon hükümeti mali piyasalarda bir serbestleştirme reformu (Big- Bang) başlatacağını açıklamış- tı. Bu serbestleştirme o güne ka- dar korunan sektörlerin rekabe- te açılması anlamına geliyordu. Bu korunaklı sektörierdeki. ban- ka, sigorta ve diğer yatırım şir- ketleri ile uluslararası telekomü- nikasyonda devlet tekeline sahip KDD gibi şirketlerin hisse senet- düzeyinde dolaşan doların, bu sene 116 yen'e çıkmasının ya- rattığı sorunlarla mücadele et- mek. bu eğilimi geri çevirmek is- tiyor. Bunu gerçekleştirebilmesi için faızleri arttırması ve yen'e talep yaratması gerekiyor. An- cak bu eğilim borsayı olumsuz etkileyeceği için bir tedbir alamı- yor. Diğer taraftan borsanın düş- mesi ve yabancı yatırımcıların kaçmakta olması yen'e olan ta- lebı daha da düşürüyor ve bu sadece Japon değil, dünya eko- nomisi için de tehlikeli boyutla- ra ulaşma potansiyelleri taşıyor. Önce Nikkei'deki son düşüşün arkasında yatanlar. Yavaş büyüme 'Big- Bang' ve mali disiplin! Gözlemciler Nikkei indeksin- deki bu ani ve hızlı düşüşün ar- kasında. Japon ekonomisinde- ki yavaşlama, "Big-Bang" yani mali serbestleştirme ve yeni hü- kümetin uygulamaya karar ver- diği mali disiplinin yattığı konu- sunda anlaşıyorlar. Uluslararası yatınmcılar, ge- çen sene yüzde 3.4 olarak ger- çekleşen ekonomik büyümenin, bu sene resmi tahminlere göre yüzde 1.9'a özel araştırma şir- ketlerine göre ise yüzde 0.9'a gerilemesinden endişe duyuyor- lar. Bu yüzden son zamanlarda Japon piyasasına ilgi oldukça azalmıştı. Nitekim ING'den Pel- ham Smith, "Doğrusunu söyle- mek gerekirse yabancıların Ja- ponya'ya yatırım yapması ıçın şimdilik bir neden göremiyo- leri gerilemeye başladı. Nitekim geçen ağustosta tekeli kalkan KDD'nin hisse senetlerinin, NTT'nin bu piyasalarda yarata- cağı rekabetin olası etkilerı yü- zünden yüzde 30 düştüğü bildi- riliyor. (The Economist 11.1.97). Tokyo Borsast'nın düşmeye baş- lamasının arkasındaki üçüncü neden de hükümetin izlemeyi düşündüğü sıkı mali politika. Ha- len Japonya'daki özel ve kamu borçlarının toplamı GSMH'nın yüzde 300'ünü geçmiş durum- da. Hükümet bu duruma müda- hale etmek için satışlardan aldı- ğı vergileri arttırırken. bütçe har- camalarında da kısıntı yapaca- ğını açıklamıştı. Son derece dü- şük, yüzde 0.5 faizlere rağmen bir türlü toparlanamayan eko- nomı bu sıkı mali politikaların pi- yasadaki durgunluğu arttıraca- ğını düşünen yatınmcılar, iç pi- yasaya bağlı şirketlerin ve ban- kaların hisse senetlerini satma- ya başladı. Şimdi Japon hükümeti tam bir açmaz içinde. Bir taraftan, geçen sene bu zamanlarda 105 yen yatınmcılar Wall Street'e yönel- dikleri ölçüde de dolan değerien- diriyor. Bu ise Japon ekonomisi için çok önemli ithal girdilerinın fiyatlarını arttınyor ve ıç piyasa- da hem maliyet hem de enflas- yonist baskı yaratıyor. Şimdilik hü- kümetin. piyasayı kendi haline bırakıp, sözümüz meclisten dı- şarı "iti ite kırdırmayı" ve düşük verimli şirket ve bankaları tasfi- ye etmeyi, bir anlamda piyasa- daki kırli kanı akıtmayı düşün- düğü görülüyor. Küresel mali kriz tehlikesi 1994'te yen 89 dolara kadar yükseldığinde. Japon banka sis- temi mali bir krizin eşığine gel- mışti. Japon bankalan gayrimen- kul piyasalarının köpüğünün pat- laması ile 1990'ların başında ça- pı 500 milyar yen'ı aşan bir kar- şılıksız alacaklar krizine girdiler. Yen'in sürekli yükselmesi. ihra- cata yönelik Japon şırketlerinı zayıflatıyor. iç piyasa da ıthalatı kolaylaştırarak rekabeti. yerli şir- ketler aleyhinebozuyordu. Ban- kalar ise bir kıskaç altındaydılar. Hem bu şirketlerin hisse senet- leri. hem de dolar tabanlı hisse senetlerinin değeri geriledikçe, alacaklarının karşılıkları değer kaybediyordu; hem de iştirakle- rınden elde ettikleri gelirle, kar- şılıksız alacakları silmeyi amaç- layan bankalar. fon sıkıntısına düşüyorlardı. Bu koşullarda Ja- pon bankaları tehlikeli bir tedbı- rezorlanıyorlardı: Kaynakyarat- mak için ellerindeki ABD ve Av- rupa kâğıtlarını satmak. Bu Ja- ponya mali krizinin genelleşme- si anlamına gelecekti. Doların değer kazanmaya başlaması bu sorunu ortadan kaldırdı. Ancak ön kapıdan atılan bu sorun şim- di arka kapıdan geri gelmişe ben- ziyor. Bankalar yine iştirakgelir- lerinin ve alacak karşılıklarının değer kaybettiğini görüyorlar. Pi- yasalar bu durumu bildiği için bankaların hisse senetlerini sa- tıyorlar. Bu arada borsa krizi. yıllık ya- tırım planlarının yapıldığı sezona denk düştüğü için de bir başka sorun daha yaşıyor. Hisse se- netlerinin değeri düşen şirketler, kredi almakta zorlanacaklarını bildikleri için yatırım hedeflerini -:üçültüyorlar. Bu da ekonominın yelecek sene büyüme şansını azaltıyor Böylece yabancılarkaç- maya devam ederken, bankalar da tekrar ellerindeki kâğrtlan dün- ya piyasalarında satıp satma- mak gibi bir seçeneğe yaklaşı- yorlar. Bugelişmeler (yabancıla- rın Japonya'dan kaçması) VVall Street'in aşın büyümesini açık- larken spekülasyonu daha da güçlendiriyor. Buradan dolara sıçrarsak... Dolar-yen paritesinin yönünün artık değişmesi gerekiyor. Pasi- fik'in ikı yakasında da eğilimin bu yönde olması doların daha fazla artmaması gerektiğini dü- şündürüyor. Peki "Bu nasıl ola- cak?" ABD Merkez Bankası bu kadar şişmiş bir VVall Street'te, bir krizi göze almadan frene ba- sılabilir mi? Pasifik'in her iki ya- kasında da bir sıkışma görülüyor. Bu ortamda spekülatif serrna- yenin normalde Avrupa'ya ve gelişmekte olan piyasalara yö- nelmesini beklemek gerekir. An- cak Avrupa'da ve "Kaplan Eko- nomileri"nde yavaş büyümenin devam etme olasılığı, Latin Ame- rika'da belirsizlikler var. Tekrar dünya ekonomisi üzerinde kara bulutlar birikiyor. Erdemir Soysal'dan iptal davası • DSPZonguldak Milletvekil Mümtaz Soysal. Ankara İdare Mahkemesi'ne yürütmenin durudurulması için başvurdu. ANKAR-A(AMCA)- Demokratik Sol Parti (DSP)Zonguldak Viilletvekıli Mümtaz Soysal, Borav Baycık ve Hasan Gemici, Erdemir'in yüzde 30-40 oranındaki kamu hisselerinin özelleştirilmesı için açılan ıhalenin ıptalı ve yürütmenin durdurulması için Ankara İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Mümtaz Soysal ve arkadaşları. idare mahkemestne verdiklerı davadilekçesinde. Anayasa Mahkemesi'nın 4046 sayılı Özelleştirme Yasası'nın ihale ışleminı düzenleyen maddesinin anayasaya aykınlığını saptadığı için Erdemir y a da herhangi bir KİT'in özelleştirilmesi için ıhale yapılamayacağını ve ihale yapanlann da anayasayı ihlal suçu işleyeceklerini öne sürdüler. Kamu İşletmecilığini Geliştirme Merkezi Vakfı'ndan(lvİGEM) yapılan açıklamada. Ankara 5'inci İdare Mahkemesi'nin Özelleştirme Yasası'nın I8"inci maddesinin "Değer tespiti ve ihale usulleri" başlıklı bentlerinın anayasaya uygunluk denetimi yapmak üzere Anayasa Mahkemesi'ne gönderildiği. bu dava karara bağlanıncaya kadar hiçbir özelleştirme işleminin yapılmaması gerektiği bildinldi. Aksı davranışın anayasayı ihlal suçu olduğu belırtiJen açıklamada. "Bu nedenle KİGEM.özelleştinne işlemlerine im/a atan herkesi bir kez daha uyarmakta ve yaptıklan işin cezai sorumluluğu olduğunu anlatmaktadır" denüdı. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Thomson' Thomson birFransızortaklığı, sermayesınin çoğu kamuya aıt, yani bir KIT. Ortaklığın başhca iki ayağı var; biri, elektronik "savunma" araçları, öbürü de elektrikli "ev araçları" üretiyor. Geçen yılın şubat ayında Fransız hükümeti Thom- son'un iki kanadını da özelleştireceğini açıkladı. or- taklığın üstyönetiminı bu amaçladeğiştırdi; 2.1 mil- yar dolara yaklaşan bir sermaye arrtırımına yöneldi. Thomson'u satın almak üzere ikı Fransız ortaklığı, Al- catel Alsthom ile Lagardere Group teklif verdiler. Hü- kümet Thomson'un alıcısı olarak Lagardere Gro- up'u uygun buldu. Fransız alıcı Lagardere. Thomson'un "zarareden" elektrikli ev araçları bölümünü Güney Kore'nin Da- ewoo ortaklığına satacağını saklamıyordu. Bu sıra- da Lagardere yönetiminin, bu ortaklığın parasını ya- sadışı kullandığı yönünde haberler basına sızdı. Bu gelişmeler sonrasında Fransız hükümeti geçenler- de özelleştirme komisyonunun görüşüne uyarak Thomson'un "özelleştirilmesinıdurdurduğunu"açık- ladı. Ve uluslararası sermaye çevrelerinde bu konu bü- yük bir tartışmanın açılmasına neden oldu. Önce. Fransızlar, "halkın vergileriyle" en ileri dü- zeyde araştırma ve geliştirme (AR-GE) çalışmaları- nı gerçekleştiren bir "kamu ortaklığının"getırilerinin yani araştırmaların meyvelerınin yerli ya da yabancı özel ortaklıklarca toplanmasına karşı çıkıyor. Özel- likle Daevvoo'nun "yeni yatınmlar yapacağı, yeni iş olanaklarıyaratacağı" sözlerine güvenilmiyor Özet- le Fransız sağcı hükümeti bile elektrikli ev araçlan sanayiının "yabancı ellere" geçmesıni. kamuoyu baskısı karşısında, uygulamaya koyamıyor. Sonra. tum özelleştirme süreci tam bir açıklık için- de yurütülüyor; kamuoyunun. özellikle de basın-ya- yın ve sendıkaların gözünden hiçbir şey saklanmı- yor: saklanamıyor. Hükümet yangından mal kaçırır- casına bir KİT'ı birilerine peşkeş çekemıyor Daha sonra, gelışmış ülkeler, Thomson örneğinin de bir kez daha kanıtladığı gibi tüm kureselleşme öv- gülerine karşın. elektrikli ev araçları gibi bir sanayi dalında bıle yabancı, özellikle de yeni sanayıleşen ülke kökenlı ortaklıkiara kapılarını öyle ardına kadar açmıyorlar. Daevvoo'nun tüm yeni yatırım ve iş bul- ma güvencelerı işe yaramıyor. Fransız hükümetınin tutumunda "u/usa/"lık ya da "Fransız Kalesi" anla- yışının egemenliği sürüyor. Sağcı Fransız hükümeti bile, ülkenin teknolojik geleceği söz konusu olunca, "özelleştirmecı" olamıyor. • • • Türkiye, tüm "özelleştirme işlehni" yaklaşık on yıl öncesmden başlayarak "yabancı" danışmanlık or- taklıklarına büyük paralar ödeyerek yürütüyor. An- cak bu danışmanlık ödemelerinin tutarını kamuoyu- na açıklama gereği bıle duyulmuyor. İkıncisı, şımdiye dek "yapılmış olan özelleştirme- lerin sonuçlan" değerlendirilmiyor. Devletin elinde- ki en verimli beş çimento fabrikasını bir Fransız. Te- letaş'ı da bir Belçika ortaklığına satan hükumetler. bu satışlardan sonra, yabancı ortaklıkların yatınm, iş bulma, üretım ve AR-GE konularında "neleryaptık- larını", değerlendiripkamuoyunaaçıklayabiNrlermi? Bırakalım TEDAŞ. TOFAŞ ve öbür çimento fabri- kalarının satışlarına ilışkin "dosyalan" ve sonrasını bir yana. satış işlemlerine gölge düştüğü öne sürülen Et-Balık ve Süt Endustrisi'nin kimi birimlerinh "özel- leştirme, geri satın alma ve yeniden özelleştirme" gibi "gülünç" bir yıkım sürecine sokulmalarının "so- rumluları" neler yapıyor? • • • Türkiye, 1950'lerin başında Güney Kore'yi Ku- zey'in saldırısından kurtaran ülkelerin başında geli- yordu. Oyıllarda Kore'nin kişi başına geliri Türkiye'nin kişi başına gelırinin beşte birinden daha azdı, bugün ise "beş katı" dolayındadır. Türkiye'yi batırarak Kore'yi kurtaranlar ve onların izleyicileri. yani 1950'lerden bu yana ülkeyı yöneten- ler ne yapıyor dersinız? Ülkenin ekonomik gelişme- siyle değil. devlet olanaklarını yağmalayarak "ken- dilerini, yakınlannı ve kimi sıyasal destekçılerini" zengin etmeye uğraşıyor. Yolsuzluk ve hırsızlığın egemen olduğu bir toplum yaratmış bulunuyorlar. Ve bu sırada başka bir şey daha oluyor. Başbakan, 1997 Bütçe Gerekçesi'nde ayrılmış bulunan 50 trılyonliratutarındaki, "savunma AR-GE ödeneğini". bütçe yapma kurallannı hiçe sayarak son anda "kendikullanımına"alabiliyor. yani kesıyor. Oy- sa Türkiye, tüm iç ve dış engellemelere karşın sa- vunma sanayii alanında önemli atılımlar yapıyor, ör- neğın ASELSAN, savunma elektroniği alanında en ıleri teknolojiye dayalı ve uluslararası nitelikte çok ba- şanlı çalışmalar yapıyor. AR-GE ödenekleri tümüyle "keyfi" birtutumla ke- sıliyor. sonra da Türkiye savunma sanayii alanında Iran'a bağımlı kılınmak isteniyor. • • • Birileri beynimize Thomson dayamış bulunuyor, bu doğru; ancak bunu yapanlar başkaları değil, bizi yönetenlerdir. KAR PATLAMASI YAPACAK ŞİRKETLER Endeks nereye koşuyor? Gümrük Birliği'den sonra sektörlerin son durumu Cüneyt Akpınar; "İMKB, KOBİ'lerie büyüyecek"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle