Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Devlet Sanatçısı, besteci Prof. İlhan Usmanbaş'a saygı gecesi bu akşam CRR Konser Salonu'nda
4
Hep çağınn yakalamaya çahştan'
• "Cağımı yakalamaya
çalıştım. Ker.di bulduğum ya
da başkalannın bulduğu yeni
olan. ufuk açan yönlere doğru
gitmek en büyük amacım
oldu.~
• '"Ciddı müziğin karşılaştığı
en büyük tehlike, günlük
yaşanın msanlan daha
kolajından vakit geçirmeye
doğn. sürüklemesidir."
• "Günümüzde müziğin
işlevnde en değerli olanı.
sanatçının kaleminden
çıkanıdır. Bir düşün, bır ürüne
dönüşmüştür; bu ürün, benzeri
olmayan tek bir üründür."
ŞEGAV İŞLER
13 Ocak 1997 tanhinde Cemal Reşit
Rey Konser Salonu'nda saat 19.30'da
MimarSinan Üniversitesi Devlet Kon-
servatuvan Kompozisyon Anasanat Da-
lı öğret.m üyesı İlhan Usmanbaş'a "Sa>-
gı Gecesi" ba^lıği altında bestecınin eser-
lerinden ömeklenn yer alacağı bir kon-
ser gen,ekleşecek.
Müzık sanatına yanm asra yaklaşan
zamanını ve emeğini vermiş olan Ls-
manba^, yurtiçinde ve yurtdışında ses-
lendirilen pek çok esere imzasını atmış.
uluslararası platformda meslektaşlan ile
aynı ihtisasi yapmış ve yapmakta olan
Türk kompozitörlennin yetışmesinde de
büyük paya sahip. Onunla "Saygı Gece-
si** önceMnde görüştük.
- Cumhurhet dönemi ikinci kuşak
Türk bestecisi olarak yaldaşık elli yıllık
bestecilik ve öğretim üyeliği kariyeriniz
doğrultusunda sanatınızı nasıl degerlen-
diriyorsunuz?
Gerek sanat alanında gerek eğitim ala-
nında olabıldiğınce çağımı yakalamaya
çalıştım. Kendi bulduğum ya da başka-
lannın bulduğu yeni olan. ufuk açan yön-
lere dofiru sîitmek en büyük amaeım ol-
du.
- Besteci veöğretim üyeliği yanmda çok
kısıtlı olan müzik üteratürümüze kitap-
PORTRE ı İLHAN USMANBAŞ
12 yaşında viyolonsel çalarak başladığı müzik çalış-
malannı Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenciliği sırasında
Sezai Asal ile yürütmüş olan besteci. 1942"de Ankara
Devlet Konsen atuvan Kompozisvon Bölümü'negirmiş.
Ahmet Adnan Saygun ile Ferit Alnar'ın armoni. David
Zirkin'in viyolonsel öğrencısı olmuş. 1948"de kompozis-
yon bölümü ileri devresınden mezun olmuştur.
1952'de UNESCO aracılıgı ile 1957-1958 yıllannda
Rockefeller bursu ile Amerika"ya gitti. Uzun yıllar An-
kara Devlet Konservatuvarf nda öğretim üyeliği yaptı.
1974 yılında Istanbul Devlet Konservatuvan'na müdür
olarak atandı. 1976'da başladığı Kompozisvon Anasanat
Dah'ndaki öğretim üyeliğini halen sürdürüyor.
Usmanbaş, 50 yıla yaklaşan profesyonel sanat yaşamı
çerçevesinde 20. yüzyılın çağdaş akımlannı izleyerek
çeşitli formlarda pek çok eser yazmıştır. Bunlar içinde
modal, dizisel (12 ton). rastlamsal. minimal yöntemlerin
kullanıldığı \e edebiyat-şiir ilışkili eserlere de rastlan-
maktadır.
Araştırma \e çeviri çalışmalan da bulunan Usmanbaş,
1996 yılında Pan Yayıncılık'tan çıkan. Pierre Lasserre'in
Nietzsche'nin .Müzik Üzerine Düşünceleri'ni Türkçeye
uyarlamıştır.
1974"te devlet sanatçısı olan Usmanbaş'ın almış oldu-
ğu ödüller arasında 1954'te Fromm Müzık Ödülü (Chi-
cago-ABD). 1958"deKoussewitzk> Ödülü (Tanglev\ood,
ABD). 1967'de \Vieniawsky Kompozisvon Ödülü (Poz-
nan, Polonya), 1969"da Bale Müziği Ödülü (Cenevre-fs-
viçre) bulunuyor.
lar da kazandırdınız. Bunlar içinden en
son çıkan Pierre Lasserre'in Nietzsc-
he'nin Müzik Üzerine DüşüncelerTni çe-
virme amacınızı öğrenebilir miyiz?
Bazı alanlarda özgün çalışmalar yap-
mak üJkemizin şartlan gereği çok sınır-
lı. Hele müzik tekniği ve estetiği konu-
lannda neredeyse hiç özgün üretim ya-
pılmamışolması.çalışmalanmızıçeviri-
ye yöneltiyor. Ve bence ne kadar çok çe-
viri yapılırsa konular o denli Türkçenin
içine girer. böylece özgün çalışmaya
kaynak olur. Pierre Lasserre'in Nietzsc-
he'nin Müzik Lzerine DüşünceterTni çe-
virmemin birınci nedeni. tutkum olan
felsefe dolay ındaki konulara hiç olmaz-
sa kenanndan girişmek. ikinci nedeni sa-
dece müzik olarak tanıdığımız 19. yüz-
yılın müzik düşüncesi dünyasını biraz
tanıtmak.
- Kompozisyonlannızı tasarlama yön-
tenıi ile ilgili bir şeyler söyleyebilir misi-
niz? Bestelerini/i yonlendiren temel dü-
şünce öğeleri nelerdir?
Kompozisyonlanmı bazen grafik tas-
laklar olarak düşünüyorum. Bu. banabü-
tünün gelişim çizgisini bir anda gözü-
mün önüne getiriyor. Ama bazen de tam
tersi oluyor, birkaç notanın beni götür-
düğü bilinmeze gidiyorum. tıpkı bilme-
diğimizbirkentinsokaklanndagezergi-
bi. Şiirlerde ise metnin yapısı beni mü-
ziğin biçimine görürüyor.
- Beste çalışmalannız farklı dönemler
\e etkiler altında. Son çalışmalarınızı
(konserde seslendirilecek olanlar acısın-
dan) hangi teknik ve akımlan kullanarak
bestelediğinizi öğrenebilir miyiz?
Bu konserde. en başlangıçtaki (1945)
piyano için prelüdler ile son günlerdekı
(1994-1995) bazı oda müziği yapıtlan-
mın yanında 1970lerde bestelenmiş iki
sözlüeserimdeyeralıyor. (EceAyhan'ın
Bakışsız Bir Kedi Kara'sı ile İlhan
Berk'in Şenlikname'si). Çok farklı dö-
nemlerde yaratılmakla birlikte bunlan
aynı bestecinın yapıtiarı olarak görece-
ğinizı umuyoıum. 1970'lerinyapıtlann-
da sözler üzerinde oldukça cesur dav-
randım.
- Kendi kuşağınızdaki diğer kompozi-
törler ile teknik \e estetik sorunlar üze-
rinde tartışmalanntz \ar mı? 20. yüzyı!
bestecilerinin genelde tercihleri ne yön-
de?.. Sizin Barok'a ve \irtüöziteye dönüş
konusundaki bakış açınız nedir?
Elbette. Bu konular üzerinde daha çok
hayarta iken Bülent Arel'le konuşurduk.
Şimdilerde ise Cengiz Tan çile. Bugün-
kü müzik dünyası çok geniş. Çok farklı
anlatım biçimleri var. belki hepsi de il-
ginç. Böylesidahaıyi. Herdöneminken-
dine göre çalgısal virtüözlüğü vardır.
müziğin kendisinden çıkan. Bazen çal-
ması en kolay gözüken bır miizikte, en
büyük zorluklarla karşılaşınz.
- Cünümüz toplumunda müziğin işle-
vi ne olmalıdır?
Günümüzde müziğin işievi çok geniş
alanlara yayılmıştır. Reklam tekerleme-
lerinden en ciddi film müzikleriııe. po-
püler müziklerden coğrafi ya da tarihsel
turizme, görselle birleşen müzikJere. eği-
tim müziğine. hatta tarikat müziklerine
kadar öylesine geniş bir alan \ ar ki, bun-
lardan her biri farklı ışlev görmektedir.
Tabıi ben bunlar arasında en değerlisini
bir sanatçının kaleminden çıkanını görü-
yorum. Çünkü bir düşün. bir ürüne dö-
nüşmüştür \e bu ürün. benzeri olmayan
tek bir üründür. Böy le bir ürünün en bü-
yük işlevi bir beyinden çıkıp bir başka
beyni harekete geçirmesidir.
- Cumhuriyetten bu yana Türk çok-
sesli müziğindeki gelişmeleri kısaca de-
ğerlendirir misiniz?
Cumhuriyet dönemi müziğimizin ge-
lişmesini yukanda sözünü ettiğim gıbi,
bir tasanmın bir anlatıma dönüşmesin-
de göriiyorum. Cumhuriyet kuşağının
Türk müzik sanatına getirdiği en önem-
li kavram yaratıcı sanatçının kişiliği. sa-
nat ürününün tek oluşu. geleneğin sü-
rekli yeniden ele alınıp değiştirilip taze-
lenmesi olgusudur. Bu yapıtların hepsi
belki yeterince üzerinde durularak bize
sunulmamaktadır, ama olsun. Yapıtlar
orada oldukça ilerikı kuşaklar bu katkı-
ları göreceklerdir
- Günümüz çağdaş bestecilerinin kar-
şılaştıklan temel zorluklar nelerdir?
Bugünkü besteciler eskılere göre da-
ha iy i konumdalar kuşkusuz. Müzik eği-
timi her yerde çok gelişmiştir, müzikçi-
lerin eskilere göre daha iyi yetışmiş ol-
duklannı düşünüyorum. V'e her şey çok
profesyonelce olmuştur. Teknik zorluk-
lar pek yok. Ne ki. günlük yaşam ınsan-
lan daha kolayından vakit geçirmeye
doğru sürükiüyor. Ciddi müziğin karşı-
laştığı en büyük tehlike budur.
- Yeni kuşak genç besteeilere, tavsiye-
leriniz neler olabilir?
- Onlara her şey ile ilgilenmelerini sa-
lık veririm ve birde kendilerini kendile-
rinden başka kimsenin yetıştiremeyecek-
lenni bilmelerini.
Ovunda Tomris İncer ve Mehmet Gürhan rol alıvor.
'Mikado'nun Çöpleri'
Şehir Tiyatrolan'nda
LVEYSAKINCI
Büyük usta MelihCevdet Anday'ın tiyatro-
muza adeta bir başyapıt olarak armağan etti-
ği ve tiyarrocular çevresinde az tanınmasıyla
ünlü olan oyunu "Mikado'nun Çöpleri", Istan-
bul Beledıyesi Şehır Tiyatrolan'nda sahnele-
niyor. Oyunun rejisi ve sahne tasanmı Erol
Kesküı'e ait. Oyuncular ise Tomris İncer ve
Mehmet Gürhan.
Öykü. karlı \e soğuk bir kış gecesi. sokak-
ta rastlantı icabı karşılaşan Erkek ile Kadın'ın
(metınde isimleri yoktur: böylece bu kışilerin
belirli bir zamana \ eya mekâna ait olmadıkla-
n. diğer bir deyişle her yerde olabilecekleri
v urgulanır) Erkek'in daveti üzerine kendi e\ i-
ne gelmelenyle başlar. Birbirlerini tanımayan
bu kışılerle başlayan oyun. içinde çeşitli düz-
lemlerde ve değışık anlamlar taşıyan oyunlar
içerir: Kendıni saklama. yalan. itiraf ve mika-
do oyunu olarak ayırabileceğimiz bu oyunlar.
bize oyun kişilenningeçmış-
len. psikolojik ve toplumsal
durumlan ve kişılikleri hak-
kında biigiler \erir: Kadın
toplum dışma ıtilmiş, güçsüz
v e duy gulu bir kışi iken: Er-
kek. toplum dışı kalmayı bi-
linçli olarak seçmış. güçlü.
toplumun yapay sevgi ve
duygu anlayışını reddermiş
birkışidir. Kadın gibi sevme-
y e ve sev ilmeye ihtiy acı y ok-
rur Ancak her ıkisinin de or-
tak bir noktalan v ardır: Ko-
nuşmak.
Alkol aldıkça içeriği ve
akışı sık sık değışen konuş-
ma eylemı. Kadın ile Er-
kek'ın oyun sonuna dek sür-
dürehildikleri tek tutarlı ey-
lemdır. Sorguiamanın, hesaplaşmanın. bilinç-
lenmenın. giderek Erkek ile Kadın arasında
oyunun sonlanna doğru kurulacak olan 'duyu-
sal'birlikteliğin temelini oluştururoyunda. Kı-
sacası oyunun en temel izleğıdir ve tüm met-
neyansımıştırkonuşma. Buyüzden kısalrma-
y a. kırpmaya gelmez metin.
Erol Keskin'in rejisindeki temel eksiklik de
rnetinde yapılan kısaltmaîardan kaynaklanı-
yor. Oyunun ıçerdiği anlamlann tümünün re-
jidebirebirkarşılığınıbeklenıekmutlakdeğil-
dir elbette. Metındeki anlamlardan herhangi
bin üzerinde rejıye yansıyacak şekilde ağırlık-
In dunılabilir. Ancak bu da yoksa. metnin bü-
t ünlüklü y apısını kısaltmalarla bozmamak ge-
• Öykü, karh ve
soğuk bir kış gecesi,
sokakta rastlantı icabı
karşılaşan Erkek ile
Kadın'ın, Erkek'in
daveti üzerine kendi
evine gelmeleriyle
başlar. Birbirlerini
tanımayan bu kişilerîe
başlayan cmın. içinde
çeşitli düzlemlerde ve
değişik anlamlar
taşıyan oyunlar içerir:
rekır.
Yine. rejide içine düşülen yanlışlardan biri.
oyunu büsbütün bir 'uyıımsuz tiyatro' metni
gibi algılamaktan kaynaklanıyor. Oyun. olay
örgüsü. düşünsel yapısı. dili ve karakterlerin
işlenışi açısından yer yer uyumsuz tiyarroyu
anımsatsa da. olaylar gelıştıkçe genel izleği.
yönelımı. oyun kişılerindekı değişim ve özel-
İıkle son sahnedeodanın ıçıne sızan (bir umut
simgesi olarak yorumlanabilecek) mavi ışık ile
somutlanan olumlu değişimden ötürü uyum-
suz tıyatrodan aynlır. Öteyandan. oyundaki di-
lin kıillanım biçimi de uyumsuz tiyatroda pek
görülmez: .\nday. uyumsuz yazarlar gibi dili
parçalamaz. parçalanmış mantığı ve tersinle-
meyle işleyen düşünce biçımini dıl ile göste-
rir.Kısacası, alımlayanın kendinı. toplumu ve
hayatı sorgulamasını sağlayan zevkli ve bütün-
lüklü bir komedi yaratmıştır Anday. Burada,
rejideki müziğin. uyumsuz ve bunalımlı bir
ortam yarattığını belirtmek gerekiyor.
Sahne tasanmınm işlevsel
\e estetik olduğunu söylemek
zor. Boydan boya beyaza bo-
yanmış dekorla kar ve soğuk
yansıtılmaya çahşılmış. Doğ-
rusu bu. ilk akla gelen. kolay-
cı biryaklaşım. Bereket versin.
oyun sıcak bir yaz günü geç-
miyor. lşlevselliğinden öte. de-
kor. estetik bir sahne malze-
mesi olarak da görünmüyor.
Eğer dekor tasanmında belli
bır soyutiamaya gitmek amaç
edinı Idiy se. bır bütünlük gere-
ğı olarak bunun tüm rejiye
yansıması gerekirdi. Tomris
Incer'in \e özellikle Mehmet
Gürhan'ın sergilediklerioyun-
culuklar. emek olarak övgüye
değer. ancak bu oyunculuklar-
da yer yer konsantre eksikliğinden doğan ko-
pukluklar ve role girememe gibi problemler
gözleniyor. Ömeğın kimi konuşmslardaki esp-
riler \eya çıft anlamlar, oyunculuklardaki aşı-
rı durgunluk. yersiz hızlanma. abartılı jestler
ve tonlamalardan örürii güme gidıyor. Böyle-
ce genele bakıldığmda. oyun kişilerinin y öne-
limleri, ruh hallerini \e kışiliklerini alımla-
mak zorlaşıyor. Oyunculuklardaki kopuklu-
ğun nedeni olarak metınde yapılan kısaltma-
îardan sonra ortaya bır anlam bütünlüğü çık-
mamasını ve doğal olarak oyuncuların bu bü-
tünsüzlük içinde oyunculuklanyla yogurup
özümseyecek bir anlam bulamamalannı gös-
terivorum ben.
Sessiz film müzikleri yapan TrioFilmPalast Üçlüsü, Alman
Kültür Merkezi'nin davetlisi olarak Türkiye'deydi
Müzik, sessiz fîbııiıı öykücüsü
PUYGL DURGfN ^e ! :
Müzik, sessiz film döne-
minden bugüne sinemanın
en önemli anlatım araçla-
nndan biri olmuş kuşkusuz.
En kolay tanımıyla sessiz
sinemanın biricik arkadaşı
diyebiliriz müzik için..
Çünkü hiçbir zaman onsuz
varolmamış sessiz sinema.
Görüntünün sesle bütün-
leşme macerasında müzi-
ğin yeri apayn. 1927'de
oyunculann konuşup şarkı
söylediği ilk film olarak bi-
linen 'The Jazz Singer". bır-
kaç nağmesi ile seyirciyi
çılgına çevirmeye yetmiş.
O yıllar, aynı zamanda ses-
siz filmlerin sessiz piya-
nistlerinin de altın çağıy-
mış. Perde açıldıktan sonra
yerini alan piyanist, filmi
piyanosunun başında sah-
ne sahne anlatmaya koyu-
lurmuş müzik diliyle.
Geçen günlerde Alman
Kültür Merkezi tarafından
'Çanlı Müzik Eşliğinde
Sessiz Film Gösterisi" baş-
lıklı etkinlik hem sessiz si-
nemanın en önemli korku
klasiği olarak bilinen, F.
VVilhelm Murnau'nun 1921
tarihli 'Nosferatu'sunu.
hem de sessiz film müziği
çalışmalan yapan üç Al-
man müzisyenden oluşan
TrioFilmPaİast Üçlüsü'nü
bir araya getirdi. Klarinette
Raimund Ritz. çelloda Jan
Kunkel ve piyanoda Pierre
Oser'den oluşan üçlüye
Mustafa Apaydın yöneti-
mindeki TRT Ankara
Gençlik Korosu da eşlik et-
ti. Sessiz film müziğinde
uzmanlaşmış topluluk üye-
lerinden Pierre Oser sorula-
nmızı yanıtladı.
-Sessiz fılmde müziğin
kullanımını nasıl değerlen-
diriyorsunuz?
- Sessiz fîlmde müzik ka-
çınılmaz bir unsur. Müzık
eşlik ettiği zaman sanki bir
öykü anlatıyor. Oysa sesli
filmde müzik kullanımın-
da pekçok unsur var, arka
planda. Gösterilen manza-
ra veya atmosfere göre çı-
karılan sesler gibi. Bu yüz-
den kesinlikle şunu söyle-
mek mümkün: Sessiz film.
müzik olmadan orkestrasız
bir opera gibidir.
- 'Nosferatu'dan başka
hangi filmlerin müziğini
yaptınız?
-Grup olarak ilk proje-
miz 'Metropolis' filminin
müzikleriydi. Almanya'da
1990 yılında gerçekleştir-
dik. Daha sonra 1995'teJa-
ponya'da 'Nosferatu'nun
prömiyeri oldu.
-Sessiz sinema tarihinin
klasiklerine vönelivorsu nuz
TrioFilmPalast L çlüsü sessiz Fılm müzikleri ile ilgi topluyor.
o halde?
-Sadece bu filmlerde
canlı müzik yapabılmeola-
nağı var çünkü. Belli bir
prensip sonucu değil ama
dediğiniz gıbı klasikleşmış
filmleri tercih ediyorum.
Çünkü orijinal müzikleri
var.
Ben işte bu orijinal mü-
zik üzerinde çalışmalar
yaptım bugüne kadar. O za-
manlarda bu filmler yapı-
ya'da hatta Fransa ve İngıl-
tere'de büyük ilgi görüyor.
Son on yıl içinde yeni bir
dinamizm kazandı diyebili-
riz. Almanya'da sadece ses-
siz filmlerin gösterildiği
festivaller düzenleniyor.
Küçük sahnelerde gruplar
müzik yapıyorlar. Yani, ye-
ni bir uzmanlaşma alanı
olarak ortaya çıkıyor sessiz
fılm müziği. 10 yıl öncesi-
ne kadar bu işi yapan sade-
• TrioFilmPalast Üçlüsü'nden Pierre Oser
"Sessiz filmde müzik kaçınılmaz bir unsur.
Müzik eşlik ettiği zaman sanki bir öykü
anlatıyor. Oysa sesli filmde müzik
kullanımında pekçok unsur var, arka planda.
Gösterilen manzara veya atmosfere göre
çıkanlan sesler gibi. Bu yüzden kesinlikle
şunu söylemek mümkün: Sessiz film müzik
olmadan orkestrasız bir opera gibidir" diyor.
hrken canlı müzik eşliğin-
de gösterilsin diye düşünül-
müş. Çoğunlukla bir piya-
nist ya da bır orkestra ses-
lendirmiş müzikleri. Şimdi
grup olarak bizım yaptığı-
mız. orijinal müziği olma-
yan sessiz filmleri yeni bir
kompozisvon yaratıp canlı
müzik eşliğinde sunmak
tıpkı Nosferatu'da olduğu
gibi.
- Sessiz film müzigi ilgi çe-
kiyor mu?
-Evet, bugün Alman-
ce birkaç kişı vardı. Ancak
sonradan başka gruplar da
ortaya çıktı. Tiyatro ve ope-
rada da yaptığımız işin baş-
lı başına bir sanat olduğu
kabul ediliyor. Festıvaller.
sinema ve konser salonları
kapılarını sessiz film müzi-
ği çalışmalarına açıyorlar.
- 'Nosferatu'nun gösteri-
minde canlı müzik yapar-
ken TRT Ankara Gençlik
Korosu da size eşlik etti. Bu
birliktelik nasıl oluştu?
-Eskiden yurtdışındaki
gösterılerimizde konuyla
ilgili birkaç kişiyle göriiş-
mekle yetiniyorduk ama ar-
tık gittiğimiz yerlerde ora-
daki müzisyenlerle, sanat-
çılarla birlikte çalışmak ıs-
tiyoruz. Bu fikir de böyle
ortaya çıktı.
- TRT Ankara Gençlik
Korosu dışında hangi grup-
larla birlikte çalıştınız?
- Japonya'daki Nosferatu
gösterisinde Osaka Konser-
vatuvan'ndan bir grupla
birlikte çalıştık. Geçen gün-
lerde Hindistan'da. oradaki
müzisyenlerle bir Hint fil-
minde canlı müzik yaptık.
İki buçuk ay 5nce de Si-
cily a'da Palermo Konsen a-
tuvan'ndan birtopluîuk ile
yine "Nosferatu" gösterisi-
ni gerçekleştirdık. Ankara
Gençlik Korosu ile çalış-
maktan çok mutluy um. Ko-
ro, iki buçuk ay boyunca
Nosferatu üzerine çalıştı.
Kısa zamanda o kadar
başanîı birçalışmayaptılar
kı, çok etkilendim. Bir ko-
ro için böyle bir projede y-
er almak hiç kolay değil.
Çalışma koşulları çok fark-
lıydı; alıştıklan tempodan
farklı olarak filmın tempo-
suna uymak zorundaydılar.
Filmdeki 1200 sa'hneye
ayak uydurdular. Dikkat
çekmek istedığım bır nok-
ta ise, bu projey le iki kültür
arasında önemli bir alış\e-
nş gerçekleşti. Biz de on-
lardan çok şey öğrendik.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURPAKUL
Kültür Sayaşımının
Öncü Gücü: liyatro
Selim İleri'nin "Tiyatro Anıları" yazısı beni de
eskilere götürdü.
Kaç yılın tiyatro şenliğinden kopma resimleri gö-
rür gibi olmak, geçen zamanla aramızdaki buluş-
ma noktalarına can veriyor. Varoluşumuzun ana
damarlarından kopmadığımızı/koparılamadığımızı
algıhyoruz.
Yahya Kemal'in daha 1914'te Türk tıyatrosu-
nun Antoine'ı olarak nitelediğı Muhsin Ertuğrul'la
yıllardan günümüze kadarki süreci uygarlık sava-
şımından ayrı düşünebilir miyiz...
Afife Jale'lerın. Neyyire Neyir'lerin, Bedia Mu-
vahhit'lerin direncini çoğaltan üç öncü kuşak ta-
nıyoruz tiyatromuzda.
Sanata düşmanlığını gızleme gereğini bile duy-
mayan politika esnafının savuracağı/savurabilece-
ği birikimlerden değil bu.
Gücünü kımliğimızi kazandırma özelliğinden al-
dığı için.
Bizi, tespihten pergele, skolastıkten usa inan-
maya, medrese kafasından ünıversite kafasına u-
laştıran yollardan biri olduğu ıçin.
1923'ten sonra cumhuriyetin ilk kuşakları Reşat
Nuri'nin. Faruk Nafiz ın, Mahmut Yesari'nin, Nâ-
zım Hikmet'in, Cevat Fehmi'nin oyunlarında ken-
dini görme olanağı bulmuştu.
Şimdi perde açılınca, çağdaş uygarlık bilincinin
somutlandığını görüyor.
• • •
Avni Dilligil'in Izrnır Şehır Tiyatrosu'nu var etme-
ye çalıştığı elli yıl öncelerıni anımsıyorum.
Salih Tozan, Mücap Ofluoğlu, Şevki Artun,
Nedret Güvenç ve ötekı genç sevdalılar.
Avni, Hamlet'i oynuyor Kültür Park'taki sahnede.
Vedide Baha, Pars Kız Lısesi'nı; Lütfıye, Kad-
riye öğretmenler, kız öğretmen okulunu. Hilmi Zi-
ya Apak bızimkileri yüreklendirıyorlar.
Tiyatro sanatçılarını yalnız bırakmayalım.
Naci Sadullah ın Yeni Asır'daki köşesinde kar-
şımıza çıkıveren yazı başlığını bugün de görür gi-
biyim:
- Hamlet Avni...
Avni'ler, Salih Tozan'lar, Mücap'lar, Nedret'ler
perde kapanmca tiyatro tarihinden önce bellekle-
rimizdeki yerlerini alıyorlar.
Ustalan Ertuğrul Muhsin, Hazım, Halide, Talat,
Cahide, Vasfi ve ötekıler gibi.
Yıldız'la Müşfik'in, Münir Özkul'un Asaf ın (Çi-
ğiltepe). Genco'nun, Ergun Köknar'ın, Ulvi U-
raz'ın, Haldun Dormen'in. Nisa'nın Alganların.
Gülriz'in unutulmaz sıçramalar gerçekleştırdiği o-
tuz beş yıl önceleri anımsıyorum.
Brecht'i sahneleyen Şehir Tiyatrosu'nun basıla-
rak taşlandığı. Fatih Tiyat
r
osu'nun bombalandığı
yılları anımsıyorum.
Yıkıcılar, şeriatçı kıhğına açıkça girmemişlerdi o
yıllar. Ama kasaba eşrafının pazannda oy alış veri-
şi sürüyordu.
Sanat koparılabildı mi birikim sürecinden?
73 yılın.bu toplumda da beslediği aykırı güçlere
karşın kültür savaşımının öncü gücü tiyatro...
• • •
Son hafta bu gücün üç ürününü.izleme olanağı
buldum:
Abelard ve Heloisa, Histeri. Küheylan.
Üçü de tiyatrodan çıktıktan sonra belleğımizde
yaşayan oyunlardan.
Yaratıcıları: Işıl Kasapoğlu, Tilbe Saran, Cü-
neyt Türel; Zuhal Olcay, Haluk Bilginer, Selim
Naşit Özcan, Celal Perk; Şakir Gürzumar, Ha-
di Çaman, Gülsen Tuncer vb...
Soruyorum: Böyle yaratı adamlarının var olduğu
bir ülkede sanat koparılabilır mi birikim sürecin-
den?..
Beykoz camları sepgisi
• Kültür Servisi - 18. yüzyıldan günümüze narin.
kınlgan. zanf bir öykü. 'Beykoz Camları" sergisi
öncekı gün Yapı Kredi Kültür Merkezi Vedat Nedım
Tör Müzesı'nde açıldı. Türkiye'de bugüne dek en
geniş kapsamlı gerçekleştinlen. yaklaşık 500
parçanın yeralacağı sergideki cam eşyalann hepsinin
el yapımı oluşu dikkat çekiyor. Sergide yer alan
eşyalar arasında saray ve çevresinin kullandığı lüks
eşyalar. günlük kullanım için üretilmiş cam
kavanozlar. ilaç şışeleri ve Osmanlı Türk
mimarisinde çok önemli bir yeri olan pencere camlan
ve \ itraylar bulunuyor. Sergi 28 şubata dek
ızlenebilir.
SihiPli Ülkeye Yolculuk'
• Kültür Servisi - Ağustos Kültür Merkezi
Oyunculan Topluluğu 1997 yılına, Kaan
Basmacıoğlu'nun yazıp yönettiği ve Viurat Bavli'nin
müziğini yaptığı "Sihirli Ülkeye Yolculuk' adlı
müzikal oyunla merhaba diyor.
Sponsorluğunu Phılips TAŞ'nin yaptığı oyunda
başlıca rolleri; M. Tank Şerbetçioğlu. Zührü L'lukapı.
Dilek Turan. Gülçin Sonkan \e Eylem \'azıcıoğlu
paylaşıyorlar. "Sihirli Ülkeye Yolculuk'. çocuklara
sihirli bir ülke yaratmanın kendi ellerinde olduğu ve
bunun için cevrelerini, hayvanlan. doğayı korumalan
ve sağlıklanna önem vermeleri gerçeğini vurguluyor.
Oyun 17 ocak tarihinden itibaren
Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi ve
Üsküdar Belediyesi Altunizade Kültür Merkezi'nde
sahnelenecek.
'Azizname' ara verdi
• ANKARA (AA) - Sezonun gözde oyunlanndan
'Azizname'nin. başrol oyunculanndan Hüseyin
Danyal'ın trafik kazası geçirmesi üzenne bazı
temsilleri iptal edildi. Aziz Nesin'in öykülerinden
derlenerek Yücel Erten'in yazıp yönettiği
"Azizname". iki sezondur tiyatroseverlerin ilgi odağı
halindeydi, Hatice Aslan. Rüştü Asyalı. Hüseyin
A\ ni Danyal. Bilal Gürdere ve Serhat
Nalbantoğlu'nun rol aldığı oyun. Danyal'ın geçirdiği
trafik kazası nedeniyle bir müddet
sahnelenemeyecek. "Azizname'nin oynanamaması
nedeniyle yerine. Semih Sergen'in sahneye
koyduğu 'Resimli Osmanlı Tarihi" izleyicilerle
birlikte olacak.
Diişlerimizdeki Oyun Alanları'
• Kültür Servisi - Pimapen Kültüre\ i'nin ılköğretim
ve lise çağındakı çocuklar için açtığı ">'aşadığımız
Kentie Düşlerımizdeki Oyun Alanlarını ^aratalım'
konulu resim yarışması sonuçlandı. 9 okulun katıldığı
yanşmanın jüri üyeliğini ressam Gülsün
Karamustafa. Prof. Dr. Oktay Anılanmert ve yazar-
antropolog Nevval Se\ indi yaptı. Resim yarışmasında
birincilikleri Kenm Kızıler (ilköğretimı. Ayşe Özoğlu
(lise) kazandı. Sergilenmeye değer bulunan 35 resim
21 ocağa dek Pimapen Kültürevfnde görülebilir.