28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Devlet Sanatçısı, besteci Prof. İlhan Usmanbaş'a saygı gecesi bu akşam CRR Konser Salonu'nda 4 Hep çağınn yakalamaya çahştan' • "Cağımı yakalamaya çalıştım. Ker.di bulduğum ya da başkalannın bulduğu yeni olan. ufuk açan yönlere doğru gitmek en büyük amacım oldu.~ • '"Ciddı müziğin karşılaştığı en büyük tehlike, günlük yaşanın msanlan daha kolajından vakit geçirmeye doğn. sürüklemesidir." • "Günümüzde müziğin işlevnde en değerli olanı. sanatçının kaleminden çıkanıdır. Bir düşün, bır ürüne dönüşmüştür; bu ürün, benzeri olmayan tek bir üründür." ŞEGAV İŞLER 13 Ocak 1997 tanhinde Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda saat 19.30'da MimarSinan Üniversitesi Devlet Kon- servatuvan Kompozisyon Anasanat Da- lı öğret.m üyesı İlhan Usmanbaş'a "Sa>- gı Gecesi" ba^lıği altında bestecınin eser- lerinden ömeklenn yer alacağı bir kon- ser gen,ekleşecek. Müzık sanatına yanm asra yaklaşan zamanını ve emeğini vermiş olan Ls- manba^, yurtiçinde ve yurtdışında ses- lendirilen pek çok esere imzasını atmış. uluslararası platformda meslektaşlan ile aynı ihtisasi yapmış ve yapmakta olan Türk kompozitörlennin yetışmesinde de büyük paya sahip. Onunla "Saygı Gece- si** önceMnde görüştük. - Cumhurhet dönemi ikinci kuşak Türk bestecisi olarak yaldaşık elli yıllık bestecilik ve öğretim üyeliği kariyeriniz doğrultusunda sanatınızı nasıl degerlen- diriyorsunuz? Gerek sanat alanında gerek eğitim ala- nında olabıldiğınce çağımı yakalamaya çalıştım. Kendi bulduğum ya da başka- lannın bulduğu yeni olan. ufuk açan yön- lere dofiru sîitmek en büyük amaeım ol- du. - Besteci veöğretim üyeliği yanmda çok kısıtlı olan müzik üteratürümüze kitap- PORTRE ı İLHAN USMANBAŞ 12 yaşında viyolonsel çalarak başladığı müzik çalış- malannı Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenciliği sırasında Sezai Asal ile yürütmüş olan besteci. 1942"de Ankara Devlet Konsen atuvan Kompozisvon Bölümü'negirmiş. Ahmet Adnan Saygun ile Ferit Alnar'ın armoni. David Zirkin'in viyolonsel öğrencısı olmuş. 1948"de kompozis- yon bölümü ileri devresınden mezun olmuştur. 1952'de UNESCO aracılıgı ile 1957-1958 yıllannda Rockefeller bursu ile Amerika"ya gitti. Uzun yıllar An- kara Devlet Konservatuvarf nda öğretim üyeliği yaptı. 1974 yılında Istanbul Devlet Konservatuvan'na müdür olarak atandı. 1976'da başladığı Kompozisvon Anasanat Dah'ndaki öğretim üyeliğini halen sürdürüyor. Usmanbaş, 50 yıla yaklaşan profesyonel sanat yaşamı çerçevesinde 20. yüzyılın çağdaş akımlannı izleyerek çeşitli formlarda pek çok eser yazmıştır. Bunlar içinde modal, dizisel (12 ton). rastlamsal. minimal yöntemlerin kullanıldığı \e edebiyat-şiir ilışkili eserlere de rastlan- maktadır. Araştırma \e çeviri çalışmalan da bulunan Usmanbaş, 1996 yılında Pan Yayıncılık'tan çıkan. Pierre Lasserre'in Nietzsche'nin .Müzik Üzerine Düşünceleri'ni Türkçeye uyarlamıştır. 1974"te devlet sanatçısı olan Usmanbaş'ın almış oldu- ğu ödüller arasında 1954'te Fromm Müzık Ödülü (Chi- cago-ABD). 1958"deKoussewitzk> Ödülü (Tanglev\ood, ABD). 1967'de \Vieniawsky Kompozisvon Ödülü (Poz- nan, Polonya), 1969"da Bale Müziği Ödülü (Cenevre-fs- viçre) bulunuyor. lar da kazandırdınız. Bunlar içinden en son çıkan Pierre Lasserre'in Nietzsc- he'nin Müzik Üzerine DüşüncelerTni çe- virme amacınızı öğrenebilir miyiz? Bazı alanlarda özgün çalışmalar yap- mak üJkemizin şartlan gereği çok sınır- lı. Hele müzik tekniği ve estetiği konu- lannda neredeyse hiç özgün üretim ya- pılmamışolması.çalışmalanmızıçeviri- ye yöneltiyor. Ve bence ne kadar çok çe- viri yapılırsa konular o denli Türkçenin içine girer. böylece özgün çalışmaya kaynak olur. Pierre Lasserre'in Nietzsc- he'nin Müzik Lzerine DüşünceterTni çe- virmemin birınci nedeni. tutkum olan felsefe dolay ındaki konulara hiç olmaz- sa kenanndan girişmek. ikinci nedeni sa- dece müzik olarak tanıdığımız 19. yüz- yılın müzik düşüncesi dünyasını biraz tanıtmak. - Kompozisyonlannızı tasarlama yön- tenıi ile ilgili bir şeyler söyleyebilir misi- niz? Bestelerini/i yonlendiren temel dü- şünce öğeleri nelerdir? Kompozisyonlanmı bazen grafik tas- laklar olarak düşünüyorum. Bu. banabü- tünün gelişim çizgisini bir anda gözü- mün önüne getiriyor. Ama bazen de tam tersi oluyor, birkaç notanın beni götür- düğü bilinmeze gidiyorum. tıpkı bilme- diğimizbirkentinsokaklanndagezergi- bi. Şiirlerde ise metnin yapısı beni mü- ziğin biçimine görürüyor. - Beste çalışmalannız farklı dönemler \e etkiler altında. Son çalışmalarınızı (konserde seslendirilecek olanlar acısın- dan) hangi teknik ve akımlan kullanarak bestelediğinizi öğrenebilir miyiz? Bu konserde. en başlangıçtaki (1945) piyano için prelüdler ile son günlerdekı (1994-1995) bazı oda müziği yapıtlan- mın yanında 1970lerde bestelenmiş iki sözlüeserimdeyeralıyor. (EceAyhan'ın Bakışsız Bir Kedi Kara'sı ile İlhan Berk'in Şenlikname'si). Çok farklı dö- nemlerde yaratılmakla birlikte bunlan aynı bestecinın yapıtiarı olarak görece- ğinizı umuyoıum. 1970'lerinyapıtlann- da sözler üzerinde oldukça cesur dav- randım. - Kendi kuşağınızdaki diğer kompozi- törler ile teknik \e estetik sorunlar üze- rinde tartışmalanntz \ar mı? 20. yüzyı! bestecilerinin genelde tercihleri ne yön- de?.. Sizin Barok'a ve \irtüöziteye dönüş konusundaki bakış açınız nedir? Elbette. Bu konular üzerinde daha çok hayarta iken Bülent Arel'le konuşurduk. Şimdilerde ise Cengiz Tan çile. Bugün- kü müzik dünyası çok geniş. Çok farklı anlatım biçimleri var. belki hepsi de il- ginç. Böylesidahaıyi. Herdöneminken- dine göre çalgısal virtüözlüğü vardır. müziğin kendisinden çıkan. Bazen çal- ması en kolay gözüken bır miizikte, en büyük zorluklarla karşılaşınz. - Cünümüz toplumunda müziğin işle- vi ne olmalıdır? Günümüzde müziğin işievi çok geniş alanlara yayılmıştır. Reklam tekerleme- lerinden en ciddi film müzikleriııe. po- püler müziklerden coğrafi ya da tarihsel turizme, görselle birleşen müzikJere. eği- tim müziğine. hatta tarikat müziklerine kadar öylesine geniş bir alan \ ar ki, bun- lardan her biri farklı ışlev görmektedir. Tabıi ben bunlar arasında en değerlisini bir sanatçının kaleminden çıkanını görü- yorum. Çünkü bir düşün. bir ürüne dö- nüşmüştür \e bu ürün. benzeri olmayan tek bir üründür. Böy le bir ürünün en bü- yük işlevi bir beyinden çıkıp bir başka beyni harekete geçirmesidir. - Cumhuriyetten bu yana Türk çok- sesli müziğindeki gelişmeleri kısaca de- ğerlendirir misiniz? Cumhuriyet dönemi müziğimizin ge- lişmesini yukanda sözünü ettiğim gıbi, bir tasanmın bir anlatıma dönüşmesin- de göriiyorum. Cumhuriyet kuşağının Türk müzik sanatına getirdiği en önem- li kavram yaratıcı sanatçının kişiliği. sa- nat ürününün tek oluşu. geleneğin sü- rekli yeniden ele alınıp değiştirilip taze- lenmesi olgusudur. Bu yapıtların hepsi belki yeterince üzerinde durularak bize sunulmamaktadır, ama olsun. Yapıtlar orada oldukça ilerikı kuşaklar bu katkı- ları göreceklerdir - Günümüz çağdaş bestecilerinin kar- şılaştıklan temel zorluklar nelerdir? Bugünkü besteciler eskılere göre da- ha iy i konumdalar kuşkusuz. Müzik eği- timi her yerde çok gelişmiştir, müzikçi- lerin eskilere göre daha iyi yetışmiş ol- duklannı düşünüyorum. V'e her şey çok profesyonelce olmuştur. Teknik zorluk- lar pek yok. Ne ki. günlük yaşam ınsan- lan daha kolayından vakit geçirmeye doğru sürükiüyor. Ciddi müziğin karşı- laştığı en büyük tehlike budur. - Yeni kuşak genç besteeilere, tavsiye- leriniz neler olabilir? - Onlara her şey ile ilgilenmelerini sa- lık veririm ve birde kendilerini kendile- rinden başka kimsenin yetıştiremeyecek- lenni bilmelerini. Ovunda Tomris İncer ve Mehmet Gürhan rol alıvor. 'Mikado'nun Çöpleri' Şehir Tiyatrolan'nda LVEYSAKINCI Büyük usta MelihCevdet Anday'ın tiyatro- muza adeta bir başyapıt olarak armağan etti- ği ve tiyarrocular çevresinde az tanınmasıyla ünlü olan oyunu "Mikado'nun Çöpleri", Istan- bul Beledıyesi Şehır Tiyatrolan'nda sahnele- niyor. Oyunun rejisi ve sahne tasanmı Erol Kesküı'e ait. Oyuncular ise Tomris İncer ve Mehmet Gürhan. Öykü. karlı \e soğuk bir kış gecesi. sokak- ta rastlantı icabı karşılaşan Erkek ile Kadın'ın (metınde isimleri yoktur: böylece bu kışilerin belirli bir zamana \ eya mekâna ait olmadıkla- n. diğer bir deyişle her yerde olabilecekleri v urgulanır) Erkek'in daveti üzerine kendi e\ i- ne gelmelenyle başlar. Birbirlerini tanımayan bu kışılerle başlayan oyun. içinde çeşitli düz- lemlerde ve değışık anlamlar taşıyan oyunlar içerir: Kendıni saklama. yalan. itiraf ve mika- do oyunu olarak ayırabileceğimiz bu oyunlar. bize oyun kişilenningeçmış- len. psikolojik ve toplumsal durumlan ve kişılikleri hak- kında biigiler \erir: Kadın toplum dışma ıtilmiş, güçsüz v e duy gulu bir kışi iken: Er- kek. toplum dışı kalmayı bi- linçli olarak seçmış. güçlü. toplumun yapay sevgi ve duygu anlayışını reddermiş birkışidir. Kadın gibi sevme- y e ve sev ilmeye ihtiy acı y ok- rur Ancak her ıkisinin de or- tak bir noktalan v ardır: Ko- nuşmak. Alkol aldıkça içeriği ve akışı sık sık değışen konuş- ma eylemı. Kadın ile Er- kek'ın oyun sonuna dek sür- dürehildikleri tek tutarlı ey- lemdır. Sorguiamanın, hesaplaşmanın. bilinç- lenmenın. giderek Erkek ile Kadın arasında oyunun sonlanna doğru kurulacak olan 'duyu- sal'birlikteliğin temelini oluştururoyunda. Kı- sacası oyunun en temel izleğıdir ve tüm met- neyansımıştırkonuşma. Buyüzden kısalrma- y a. kırpmaya gelmez metin. Erol Keskin'in rejisindeki temel eksiklik de rnetinde yapılan kısaltmaîardan kaynaklanı- yor. Oyunun ıçerdiği anlamlann tümünün re- jidebirebirkarşılığınıbeklenıekmutlakdeğil- dir elbette. Metındeki anlamlardan herhangi bin üzerinde rejıye yansıyacak şekilde ağırlık- In dunılabilir. Ancak bu da yoksa. metnin bü- t ünlüklü y apısını kısaltmalarla bozmamak ge- • Öykü, karh ve soğuk bir kış gecesi, sokakta rastlantı icabı karşılaşan Erkek ile Kadın'ın, Erkek'in daveti üzerine kendi evine gelmeleriyle başlar. Birbirlerini tanımayan bu kişilerîe başlayan cmın. içinde çeşitli düzlemlerde ve değişik anlamlar taşıyan oyunlar içerir: rekır. Yine. rejide içine düşülen yanlışlardan biri. oyunu büsbütün bir 'uyıımsuz tiyatro' metni gibi algılamaktan kaynaklanıyor. Oyun. olay örgüsü. düşünsel yapısı. dili ve karakterlerin işlenışi açısından yer yer uyumsuz tiyarroyu anımsatsa da. olaylar gelıştıkçe genel izleği. yönelımı. oyun kişılerindekı değişim ve özel- İıkle son sahnedeodanın ıçıne sızan (bir umut simgesi olarak yorumlanabilecek) mavi ışık ile somutlanan olumlu değişimden ötürü uyum- suz tıyatrodan aynlır. Öteyandan. oyundaki di- lin kıillanım biçimi de uyumsuz tiyatroda pek görülmez: .\nday. uyumsuz yazarlar gibi dili parçalamaz. parçalanmış mantığı ve tersinle- meyle işleyen düşünce biçımini dıl ile göste- rir.Kısacası, alımlayanın kendinı. toplumu ve hayatı sorgulamasını sağlayan zevkli ve bütün- lüklü bir komedi yaratmıştır Anday. Burada, rejideki müziğin. uyumsuz ve bunalımlı bir ortam yarattığını belirtmek gerekiyor. Sahne tasanmınm işlevsel \e estetik olduğunu söylemek zor. Boydan boya beyaza bo- yanmış dekorla kar ve soğuk yansıtılmaya çahşılmış. Doğ- rusu bu. ilk akla gelen. kolay- cı biryaklaşım. Bereket versin. oyun sıcak bir yaz günü geç- miyor. lşlevselliğinden öte. de- kor. estetik bir sahne malze- mesi olarak da görünmüyor. Eğer dekor tasanmında belli bır soyutiamaya gitmek amaç edinı Idiy se. bır bütünlük gere- ğı olarak bunun tüm rejiye yansıması gerekirdi. Tomris Incer'in \e özellikle Mehmet Gürhan'ın sergilediklerioyun- culuklar. emek olarak övgüye değer. ancak bu oyunculuklar- da yer yer konsantre eksikliğinden doğan ko- pukluklar ve role girememe gibi problemler gözleniyor. Ömeğın kimi konuşmslardaki esp- riler \eya çıft anlamlar, oyunculuklardaki aşı- rı durgunluk. yersiz hızlanma. abartılı jestler ve tonlamalardan örürii güme gidıyor. Böyle- ce genele bakıldığmda. oyun kişilerinin y öne- limleri, ruh hallerini \e kışiliklerini alımla- mak zorlaşıyor. Oyunculuklardaki kopuklu- ğun nedeni olarak metınde yapılan kısaltma- îardan sonra ortaya bır anlam bütünlüğü çık- mamasını ve doğal olarak oyuncuların bu bü- tünsüzlük içinde oyunculuklanyla yogurup özümseyecek bir anlam bulamamalannı gös- terivorum ben. Sessiz film müzikleri yapan TrioFilmPalast Üçlüsü, Alman Kültür Merkezi'nin davetlisi olarak Türkiye'deydi Müzik, sessiz fîbııiıı öykücüsü PUYGL DURGfN ^e ! : Müzik, sessiz film döne- minden bugüne sinemanın en önemli anlatım araçla- nndan biri olmuş kuşkusuz. En kolay tanımıyla sessiz sinemanın biricik arkadaşı diyebiliriz müzik için.. Çünkü hiçbir zaman onsuz varolmamış sessiz sinema. Görüntünün sesle bütün- leşme macerasında müzi- ğin yeri apayn. 1927'de oyunculann konuşup şarkı söylediği ilk film olarak bi- linen 'The Jazz Singer". bır- kaç nağmesi ile seyirciyi çılgına çevirmeye yetmiş. O yıllar, aynı zamanda ses- siz filmlerin sessiz piya- nistlerinin de altın çağıy- mış. Perde açıldıktan sonra yerini alan piyanist, filmi piyanosunun başında sah- ne sahne anlatmaya koyu- lurmuş müzik diliyle. Geçen günlerde Alman Kültür Merkezi tarafından 'Çanlı Müzik Eşliğinde Sessiz Film Gösterisi" baş- lıklı etkinlik hem sessiz si- nemanın en önemli korku klasiği olarak bilinen, F. VVilhelm Murnau'nun 1921 tarihli 'Nosferatu'sunu. hem de sessiz film müziği çalışmalan yapan üç Al- man müzisyenden oluşan TrioFilmPaİast Üçlüsü'nü bir araya getirdi. Klarinette Raimund Ritz. çelloda Jan Kunkel ve piyanoda Pierre Oser'den oluşan üçlüye Mustafa Apaydın yöneti- mindeki TRT Ankara Gençlik Korosu da eşlik et- ti. Sessiz film müziğinde uzmanlaşmış topluluk üye- lerinden Pierre Oser sorula- nmızı yanıtladı. -Sessiz fılmde müziğin kullanımını nasıl değerlen- diriyorsunuz? - Sessiz fîlmde müzik ka- çınılmaz bir unsur. Müzık eşlik ettiği zaman sanki bir öykü anlatıyor. Oysa sesli filmde müzik kullanımın- da pekçok unsur var, arka planda. Gösterilen manza- ra veya atmosfere göre çı- karılan sesler gibi. Bu yüz- den kesinlikle şunu söyle- mek mümkün: Sessiz film. müzik olmadan orkestrasız bir opera gibidir. - 'Nosferatu'dan başka hangi filmlerin müziğini yaptınız? -Grup olarak ilk proje- miz 'Metropolis' filminin müzikleriydi. Almanya'da 1990 yılında gerçekleştir- dik. Daha sonra 1995'teJa- ponya'da 'Nosferatu'nun prömiyeri oldu. -Sessiz sinema tarihinin klasiklerine vönelivorsu nuz TrioFilmPalast L çlüsü sessiz Fılm müzikleri ile ilgi topluyor. o halde? -Sadece bu filmlerde canlı müzik yapabılmeola- nağı var çünkü. Belli bir prensip sonucu değil ama dediğiniz gıbı klasikleşmış filmleri tercih ediyorum. Çünkü orijinal müzikleri var. Ben işte bu orijinal mü- zik üzerinde çalışmalar yaptım bugüne kadar. O za- manlarda bu filmler yapı- ya'da hatta Fransa ve İngıl- tere'de büyük ilgi görüyor. Son on yıl içinde yeni bir dinamizm kazandı diyebili- riz. Almanya'da sadece ses- siz filmlerin gösterildiği festivaller düzenleniyor. Küçük sahnelerde gruplar müzik yapıyorlar. Yani, ye- ni bir uzmanlaşma alanı olarak ortaya çıkıyor sessiz fılm müziği. 10 yıl öncesi- ne kadar bu işi yapan sade- • TrioFilmPalast Üçlüsü'nden Pierre Oser "Sessiz filmde müzik kaçınılmaz bir unsur. Müzik eşlik ettiği zaman sanki bir öykü anlatıyor. Oysa sesli filmde müzik kullanımında pekçok unsur var, arka planda. Gösterilen manzara veya atmosfere göre çıkanlan sesler gibi. Bu yüzden kesinlikle şunu söylemek mümkün: Sessiz film müzik olmadan orkestrasız bir opera gibidir" diyor. hrken canlı müzik eşliğin- de gösterilsin diye düşünül- müş. Çoğunlukla bir piya- nist ya da bır orkestra ses- lendirmiş müzikleri. Şimdi grup olarak bizım yaptığı- mız. orijinal müziği olma- yan sessiz filmleri yeni bir kompozisvon yaratıp canlı müzik eşliğinde sunmak tıpkı Nosferatu'da olduğu gibi. - Sessiz film müzigi ilgi çe- kiyor mu? -Evet, bugün Alman- ce birkaç kişı vardı. Ancak sonradan başka gruplar da ortaya çıktı. Tiyatro ve ope- rada da yaptığımız işin baş- lı başına bir sanat olduğu kabul ediliyor. Festıvaller. sinema ve konser salonları kapılarını sessiz film müzi- ği çalışmalarına açıyorlar. - 'Nosferatu'nun gösteri- minde canlı müzik yapar- ken TRT Ankara Gençlik Korosu da size eşlik etti. Bu birliktelik nasıl oluştu? -Eskiden yurtdışındaki gösterılerimizde konuyla ilgili birkaç kişiyle göriiş- mekle yetiniyorduk ama ar- tık gittiğimiz yerlerde ora- daki müzisyenlerle, sanat- çılarla birlikte çalışmak ıs- tiyoruz. Bu fikir de böyle ortaya çıktı. - TRT Ankara Gençlik Korosu dışında hangi grup- larla birlikte çalıştınız? - Japonya'daki Nosferatu gösterisinde Osaka Konser- vatuvan'ndan bir grupla birlikte çalıştık. Geçen gün- lerde Hindistan'da. oradaki müzisyenlerle bir Hint fil- minde canlı müzik yaptık. İki buçuk ay 5nce de Si- cily a'da Palermo Konsen a- tuvan'ndan birtopluîuk ile yine "Nosferatu" gösterisi- ni gerçekleştirdık. Ankara Gençlik Korosu ile çalış- maktan çok mutluy um. Ko- ro, iki buçuk ay boyunca Nosferatu üzerine çalıştı. Kısa zamanda o kadar başanîı birçalışmayaptılar kı, çok etkilendim. Bir ko- ro için böyle bir projede y- er almak hiç kolay değil. Çalışma koşulları çok fark- lıydı; alıştıklan tempodan farklı olarak filmın tempo- suna uymak zorundaydılar. Filmdeki 1200 sa'hneye ayak uydurdular. Dikkat çekmek istedığım bır nok- ta ise, bu projey le iki kültür arasında önemli bir alış\e- nş gerçekleşti. Biz de on- lardan çok şey öğrendik. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURPAKUL Kültür Sayaşımının Öncü Gücü: liyatro Selim İleri'nin "Tiyatro Anıları" yazısı beni de eskilere götürdü. Kaç yılın tiyatro şenliğinden kopma resimleri gö- rür gibi olmak, geçen zamanla aramızdaki buluş- ma noktalarına can veriyor. Varoluşumuzun ana damarlarından kopmadığımızı/koparılamadığımızı algıhyoruz. Yahya Kemal'in daha 1914'te Türk tıyatrosu- nun Antoine'ı olarak nitelediğı Muhsin Ertuğrul'la yıllardan günümüze kadarki süreci uygarlık sava- şımından ayrı düşünebilir miyiz... Afife Jale'lerın. Neyyire Neyir'lerin, Bedia Mu- vahhit'lerin direncini çoğaltan üç öncü kuşak ta- nıyoruz tiyatromuzda. Sanata düşmanlığını gızleme gereğini bile duy- mayan politika esnafının savuracağı/savurabilece- ği birikimlerden değil bu. Gücünü kımliğimızi kazandırma özelliğinden al- dığı için. Bizi, tespihten pergele, skolastıkten usa inan- maya, medrese kafasından ünıversite kafasına u- laştıran yollardan biri olduğu ıçin. 1923'ten sonra cumhuriyetin ilk kuşakları Reşat Nuri'nin. Faruk Nafiz ın, Mahmut Yesari'nin, Nâ- zım Hikmet'in, Cevat Fehmi'nin oyunlarında ken- dini görme olanağı bulmuştu. Şimdi perde açılınca, çağdaş uygarlık bilincinin somutlandığını görüyor. • • • Avni Dilligil'in Izrnır Şehır Tiyatrosu'nu var etme- ye çalıştığı elli yıl öncelerıni anımsıyorum. Salih Tozan, Mücap Ofluoğlu, Şevki Artun, Nedret Güvenç ve ötekı genç sevdalılar. Avni, Hamlet'i oynuyor Kültür Park'taki sahnede. Vedide Baha, Pars Kız Lısesi'nı; Lütfıye, Kad- riye öğretmenler, kız öğretmen okulunu. Hilmi Zi- ya Apak bızimkileri yüreklendirıyorlar. Tiyatro sanatçılarını yalnız bırakmayalım. Naci Sadullah ın Yeni Asır'daki köşesinde kar- şımıza çıkıveren yazı başlığını bugün de görür gi- biyim: - Hamlet Avni... Avni'ler, Salih Tozan'lar, Mücap'lar, Nedret'ler perde kapanmca tiyatro tarihinden önce bellekle- rimizdeki yerlerini alıyorlar. Ustalan Ertuğrul Muhsin, Hazım, Halide, Talat, Cahide, Vasfi ve ötekıler gibi. Yıldız'la Müşfik'in, Münir Özkul'un Asaf ın (Çi- ğiltepe). Genco'nun, Ergun Köknar'ın, Ulvi U- raz'ın, Haldun Dormen'in. Nisa'nın Alganların. Gülriz'in unutulmaz sıçramalar gerçekleştırdiği o- tuz beş yıl önceleri anımsıyorum. Brecht'i sahneleyen Şehir Tiyatrosu'nun basıla- rak taşlandığı. Fatih Tiyat r osu'nun bombalandığı yılları anımsıyorum. Yıkıcılar, şeriatçı kıhğına açıkça girmemişlerdi o yıllar. Ama kasaba eşrafının pazannda oy alış veri- şi sürüyordu. Sanat koparılabildı mi birikim sürecinden? 73 yılın.bu toplumda da beslediği aykırı güçlere karşın kültür savaşımının öncü gücü tiyatro... • • • Son hafta bu gücün üç ürününü.izleme olanağı buldum: Abelard ve Heloisa, Histeri. Küheylan. Üçü de tiyatrodan çıktıktan sonra belleğımizde yaşayan oyunlardan. Yaratıcıları: Işıl Kasapoğlu, Tilbe Saran, Cü- neyt Türel; Zuhal Olcay, Haluk Bilginer, Selim Naşit Özcan, Celal Perk; Şakir Gürzumar, Ha- di Çaman, Gülsen Tuncer vb... Soruyorum: Böyle yaratı adamlarının var olduğu bir ülkede sanat koparılabilır mi birikim sürecin- den?.. Beykoz camları sepgisi • Kültür Servisi - 18. yüzyıldan günümüze narin. kınlgan. zanf bir öykü. 'Beykoz Camları" sergisi öncekı gün Yapı Kredi Kültür Merkezi Vedat Nedım Tör Müzesı'nde açıldı. Türkiye'de bugüne dek en geniş kapsamlı gerçekleştinlen. yaklaşık 500 parçanın yeralacağı sergideki cam eşyalann hepsinin el yapımı oluşu dikkat çekiyor. Sergide yer alan eşyalar arasında saray ve çevresinin kullandığı lüks eşyalar. günlük kullanım için üretilmiş cam kavanozlar. ilaç şışeleri ve Osmanlı Türk mimarisinde çok önemli bir yeri olan pencere camlan ve \ itraylar bulunuyor. Sergi 28 şubata dek ızlenebilir. SihiPli Ülkeye Yolculuk' • Kültür Servisi - Ağustos Kültür Merkezi Oyunculan Topluluğu 1997 yılına, Kaan Basmacıoğlu'nun yazıp yönettiği ve Viurat Bavli'nin müziğini yaptığı "Sihirli Ülkeye Yolculuk' adlı müzikal oyunla merhaba diyor. Sponsorluğunu Phılips TAŞ'nin yaptığı oyunda başlıca rolleri; M. Tank Şerbetçioğlu. Zührü L'lukapı. Dilek Turan. Gülçin Sonkan \e Eylem \'azıcıoğlu paylaşıyorlar. "Sihirli Ülkeye Yolculuk'. çocuklara sihirli bir ülke yaratmanın kendi ellerinde olduğu ve bunun için cevrelerini, hayvanlan. doğayı korumalan ve sağlıklanna önem vermeleri gerçeğini vurguluyor. Oyun 17 ocak tarihinden itibaren Kadıköy Belediyesi Caddebostan Kültür Merkezi ve Üsküdar Belediyesi Altunizade Kültür Merkezi'nde sahnelenecek. 'Azizname' ara verdi • ANKARA (AA) - Sezonun gözde oyunlanndan 'Azizname'nin. başrol oyunculanndan Hüseyin Danyal'ın trafik kazası geçirmesi üzenne bazı temsilleri iptal edildi. Aziz Nesin'in öykülerinden derlenerek Yücel Erten'in yazıp yönettiği "Azizname". iki sezondur tiyatroseverlerin ilgi odağı halindeydi, Hatice Aslan. Rüştü Asyalı. Hüseyin A\ ni Danyal. Bilal Gürdere ve Serhat Nalbantoğlu'nun rol aldığı oyun. Danyal'ın geçirdiği trafik kazası nedeniyle bir müddet sahnelenemeyecek. "Azizname'nin oynanamaması nedeniyle yerine. Semih Sergen'in sahneye koyduğu 'Resimli Osmanlı Tarihi" izleyicilerle birlikte olacak. Diişlerimizdeki Oyun Alanları' • Kültür Servisi - Pimapen Kültüre\ i'nin ılköğretim ve lise çağındakı çocuklar için açtığı ">'aşadığımız Kentie Düşlerımizdeki Oyun Alanlarını ^aratalım' konulu resim yarışması sonuçlandı. 9 okulun katıldığı yanşmanın jüri üyeliğini ressam Gülsün Karamustafa. Prof. Dr. Oktay Anılanmert ve yazar- antropolog Nevval Se\ indi yaptı. Resim yarışmasında birincilikleri Kenm Kızıler (ilköğretimı. Ayşe Özoğlu (lise) kazandı. Sergilenmeye değer bulunan 35 resim 21 ocağa dek Pimapen Kültürevfnde görülebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle