28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 1997 PAZARTESİ 10 BIR KONU BIR KONUK KKTC Cumhurbaşkanı Siyasi Danışmanı Ergürt Olgıın ile Kıbrıs-Türkiye üzerine konuşîuk POLİTİKA VE ÖTESİ Türk tarafi savaşmak istemiyor' O T ; r kJ Ljı v Uç> Kıbrıs 'ıa yine savaş rüzgârları esiyor. Rum tarafinm Rıısya ile üç batarya 150 ktn menzilli S-300fiizeleri alını anlaşması imzalaması, cıdayı karışhrdı. Biryandan da diinva bu anlaşmaya tepki gösteriyor, Rumlar ve Rıısya nın akıllarını başlarma toplamalan için çağrıyapıyor. Türkiye Dışişleri ise Türkiye-Yımanistan- Kıbrıs Dairesi Müdürü. Müsteşar Yardımcısı Büyükeİçi İnal Batu'mtn ağzından "Türkiye, gerekeniyapacaktır. Herkes hesabını ona göreyapsıtt" açıklamusım sert bir biçimde bütün dünyaya dııyıınıyor. Bütün bunlar olurken Kıbrıs Türk tarafında, çok ciddi bir savaş endişesiyaşanıyor. Adada çıkacak bir savaş dunımunda. en ağır kavba uğravacak tarafın Rum vönetimi olduğunu bilivnrlar. Anıa kendilerinin biiviik kavba uğramaları lehlikesi onlan korkutuvor. Zaterı kavıplar vermişler. 23 yıldır bugüııkü statükoyla yaşamak zorımda kalınaları onlan canlarmdan bezdirmiş. Vatanımız. dedikleri adada, özgürce bir dolaşun hakkına bile sahip değiller. Batı 'nın, Avrupa nın ne biçim insan hakları savumıcuları olduklarını sorgııluyoıiar. Bu noktalardan yola çıkarak çatışnıa çözümü ıızmanı olan Kıbrıs Türk Cıtmhıtriyeti Cumhurbaşkanı nın siyasi danışmanı Ergün Olgun 'Ia konuştuk. Ergün Olgıın, bugün için uluslararası politikada geçerli unsıııiann şantaj. çekişe çekişe pazarlık, kuvvetpolitikası ve tehdit olduğunu söyledikten sonra "Türkiye, şimdiye kadar bunuyapmadı. Ama artık geçerli yöntemleri kullanması ve oyunu kuralmagöre oynamasıgerekiyor"dedi. rafin olayın farkına varması ya da eşit acı çekmesi la- zım ya da olayın farkına \anp bu ilişkinin negatif enerjı üretmekte olduğunu ve işbırliği ilişkisıni orta- dan kaldırdığının bilincine varması gerekir. Yani si- nerjinın ortaya çıkamayacağını ortaya çıkarması Ia- ERGÜN OLGUNLefkoşa doğıımlu. Lefkoşa dakı İngilı: Okıılıı nda ona öğreniminı tamamladı. ODTV tdarı Bilimler Fakültesi ni bitırdi. Kıbrıs 'a döııdü. Birkaç yıl kamu sektöründe çalıştıktan sonra ABD 've gıtıi. George Washington L'nıversitesı nde 'duvramş bilınıleri' komısımda mastıryapmasımn ardından \eniden Kıbrıs a döndü. Bunıın ardından l'ıvana ve Londra'da bazı fîrmalarda görev aldı. Kıbrıs a son dönüşünde danişmanlık htmetlerı yaptı. Bunıın ıçınde BM Kalkmma Programı na üç yıl danışma hizmetı \erdi. Bu siire ıçınde Kıbrıs için iki toplumlu ortak projeler bazmda bir çalışma vaptı. Projeler. BM ve Türk tanıfmca kcibııl gördü. ancak Rum tarafından reddedildı. Şimdikı lıalde Doğıı Akdeıüz L niversıtesi nde öğretim görevlisi ve KKTC Cumhurbaşkanı nın sivasi danışmanı olarak çalışıyor. MEHMED KEMAL LEVLA TAY ŞANOGLl -Çatışma çözümü (conflictresolution) ile ilgili ola- rak Kıbrıs 'ta çalışmalaryaptığınızı biliyoruz. Bu ça- lışmalar nelerdi? OLGL'N - En az dört yıllık bir çalışmam var. Za- ten benim mastenm davranış bilimi üzerine olduğu için çatışma çözümüne çok yakın bir konu. Çatışma çözümü ile ilgili temel itibarıyla fikir iş- letmelerdekı davranış bilimi konusundan çıktı. Ön- celıkle kişiler üzerinde yoğunlaştı. Sonra motivas- yon teorisi geliştirildi. Gruplann davranışları. kişile- rin dav ranışlarından farklı olduğu için grupların. özel- likle kimlik gruplannın birtakım müzakere konusu olmayan temel gereksinimlen bulunduğu saptandı. Bunu ilk saptayanlardan bir tanesi de John Burton. John Burton. Amerikalı bırdiplomat. Avustralya'da- ki ABD temsilcisiydi. O dönem içinde muhtelıf kimük grupları arasında- ki anlaşmazlıkları inceledi \e gördü ki bu gruplar arasında güvenlik. yani grubun güvenliği pazarlık konusu edilmiyor. Yani insanlar güvenlik konusunda o kadar hassas oluyorlar ki bu konuda hiçbir ödün ve- remiyor. Ayrıca grup kımliğı ile ilgili konularda da ödün vermeye yanaşmıyor. Özellikle kurucu ortaklar arasında. grubun eşit ka- tılımını gerektiren hallerdc grubun eşitliği büyük önem kazanıyor. Gruplar ayrıca hayat standartlarını koruyabilmek için belli dınamızm gereksiniyorlar. Dinamizm üzerine getirilecek sınırlamalar o grup için tehdit oluşturuyor. Dolayısıy Ia kesinlikle pazarlık konusu yapılmayan bugereksinımler. tehdit altına girdiğinde ihtilaf çıkı- yor. Herhangı bir başka grup tarafından bu gereksi- nımler tehdit edildiği zaman ıhtilafpatlak veriyor ve bu kök nedeni oluşturuyor. Kök nedenler ele alınmadan ve bu kök nedenler or- tadan kaldırılmadan, sorunun çözülmesi mümkün ol- muyor. Ihtilaf dinamıkleri çalışmaya başladıktan son- ra temel gereksinimler üzerine getinlen sınırlama- lardan dolayı bu değişik belirtilere de yol açabiliyor. - Burada Kıbrıs sorununu örnek alalım isterse- niz... OLGUN - Kıbns^orununda iki tane kurucu onak toplum var. Bu. diğer ihtılaflardan farklı. Yani ulus devletler içındeki ilişkilerden farklı bir ilişki var bu iki toplum arasında. lanh içinde Kıbns'takı bu iki toplum. Osmanlı dö- nemindc kendi ayn otonom haklanna sahipler. Rum- larda dini lider toplumun liden olarak ortaya çıkmış. Bu devam ediyor. Rumlar bağımsızlık diyordu Türk toplumu ıse esas olarak Müslüman toplum ol- ması nedeniyle kendine göre çalışma kurallan koy- muş. ingilizler eeldiğınde bu düzeni kabul ettiler. Daha sonra İngiliz yönetiminden ayrılıp Kıbrıs Cumhunyeti kurulmadan önce Kıbrıs f ürkü için yi- ne başka bir güce bağlanmak anlamına geliyordu. Çünkü Rum toplumu bağımsızlık diyordu. ama. Eno- sis'in amacı Yunanıstan'la bırleşmektı. Dolayısıyla Kıbrıs Türkü buna karşı çıktı. i )56 \ e 1958'de alınan kararlarla Kıbns'ta iki toplu.-.ıun self determinasyon (kendi kaderini tayin hakkı) kabul edildi ve bunun üzerine çözüm ınşa edildı. Bu arada bu iki toplumun anavatanları olan Türkiye \e Yuna- nistan'a Kıbns'taki uzlaşmayı garanti etme hakkı ve- rildi. Kıbns ilişkılerinde eşit- mesafe politikası be- nimsenerek bir denge kuruldu. Ingiltere de adadan ge- ri çekilen kolonyal güç olarak üçüncü garantör dev- let oldu. 1963 "te. Kıbns Türk halkının anlaşmalarından kay - naklanan siyasi eşitlik haklan var. Ama bu kurucu toplumun temel gereksinımı olan eşitliğine birdenbi- re bir tehdit çıktı. Rumlar. Kıbns'ta kendilerini daha fazlahak sahibı görmeyebaşladılar. Bunuda daha bü- yük grup olmalarına b'ağladılar. -Bu, sizce Rumlann kendi iç dinamiklerinden mi kaynaklandı, yoksa Yunanistan 'dan da cesaret aldı- larmt? OLGL'N - Kendi iç dinamikleri önemliydi. Ama Yunanıstan'ın kültürel yay ılmacı eğilimi de nü\ e teş- kil etmiş olabilir. Kıbns'ta ıç dinamıkler buna elve- rişliydi. Çünkü zaten datıa önceden böyle bir Enosis amacı vardı. ~¥\ftims TOrk halkının J y anlaşmalardan kaynaklanan JL JL. siyasi eşitlik haklan var. Ama bu kurucu toplumun temel gereksinimi olan eşitliğine birdenbire bir tehdit çıktı. Rumlar, Kıbns'ta kendilerini daha fazla hak sahibi görmeye başladılar. Bunu da daha büyük bir grup olmalanna bağladılar. Hem uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hem de toplumun temel gereksinimi olan bu haklar tehli- keye girince tabiı kı Kıbns'ta ihtilaf başladı. Değişik zamanlarda değişik biçimler aldı. Bugün Rum tarafının Rusya'dan alacağı füzeler konusu ihtilaf oluşturuyor. Bu. ihtilafın ortaya çıkan görüntülendir. Türk askerinin 1974'te adaya çıkma- sı da ihtilafın ortaya çıkan bir görüntüsüdür. Biz. ortaya çıkan görüntülere takılıp kaldığımız sü- rece sorunu halletmemiz mümkün değil. Çatışma çö- zümüne göre ilkin temeldeki ihtilafa sebep olan ne- denlerin neler olduklan. nereden kaynaklandığı. ki- min ve neden tehdit altında olduğu gibi noklann bi- lincine varmamız bunları anlamamız lazım. Bunu anlamak da bir transformasyon gerektiriyor. Bu sürecı yaşamak lazım. -Transformasyon nasıl olacak? OLGUN -Bunun için bazı temel unsurlara ihtiyaç var. Buna olgunluk ya da kıvama gelmek deniyor. Çözüm olgunlugunun ortaya çıkabilmesı için iki ta- Iki toplumun da bu ihtılafta her ikisinin de kaybe- deceğı bir ilişki biçıminin ortaya çıktığının farkına \armasi gerekıyor. Çatışma çözümü teorısı. ihtilafın o zaman düzelebıleceğini söylüyor. Şöyle: Böyle bir ihtilafta iki eşit gruptan bir tarafın kay- bedip bir tarafın kazanması mümkün değil Insanla- rın tümünü yok edemezsıniz. O insanların tümü yok olmadıkça istekleri devam edecektir. Çünkü ıstekle- rın alçaltılması mümkün değil. Bir insanı. "Daha az eşit ornoktasınagetıremezsınız. Çünkü ortaya çıkış- ları bakımından tarıhi gelışım içinde iki ortak toplum var. Bu insanlar yıllarca yaşamlan içinde böyle bir ilişki görmüşler. Bunu ındirgeyemezsiniz. Teoriye göre bu böyle. Çözümler üretilmeli Bu farkına \arılmadıkça da "Bcn kazanacağım. ona da kaybettireceğim" anlay ışıyla gidildiğı sürece bu ihtilafın çözülmesi mümkün değildir. Buna karşılık iki tarafın da kazanacağı çözümlerin üretılmesi lazım. Bu. ileriye bakmayı. yaratıcılık. \ ız- yonun gelışmesini gerektirir. Bakılması gerekiyor... Biz bu adada 30 yıldır bir- biıımızın boğazını sıkıyoruz. Kim kazanıvor' Hıç kimse kazanmıyor. Üstelik ikımiz de kaybediyoruz. Onun için yeni bir anlayış getirmemiz. yeni bir de- ğerlendirme yapmamız lazım. Bu ada bizim vatanımız. Bizim kaderimiz bu ada- da ortak yaşamak. Bu. değıştirilemeyecek bir kader. Bu kaderi değiştıremeyeceğimize göre pozitıf bir ilış- hükümetinden sağlık belgesi alması koşulu getirili- yor. -Ama bugün Kıbns 'ta iki tane hükümet var... OLGUN - Evet... Kıbns'ta iki yasal hükümet var. Bırısi. öbürüne hükmedemeyeceğine göre bu olamaz. Bu vanlış karar üzenne de Rum tarafının beklentile- ri değişti. Demek ki biz Avrupa yasalarına göre ya- sal hükümetız. dedıler. 1994'ten itibaren bu. büyük ölçüde güven arttırıcı önlemler paketinin de kabul edılmemesinın zemıninı hazırladı. Bunun ardından Günev Kıbrıs Ortak Savunma Doktrini adı altında çalışmalarına başladı. Martta da Güney Kıbns'ın. Kıbns hükümeti olarak AB üyeliği sürecı başlatıldı. Bütün bu gelışmeler üzerine Güney Kıbns. "Artık adayı bu adamlaria pa> iaşmav-a ne mec- buriyerimiz \ar" tutumu ıçıne girdi. >'ani size sözü- nü ettığım 19"1 "7 ve 1979"dakı o kıvam ortadan kalk- tı. - Ve Rumlar, aldıkları bu cesaretle gittiler ve Rus- larla S-300 fiizeleri alım anlaşmasını imzaladdar. Peki, bu anlaşma sadece askeri dengeyi mi etkili- yor? OLGUN - Bu çok enteresan bir konu. Bunun. sa- dece Rumların inısıyatıfi ile vapılmış bir hareket ol- duğuna tnanmıyorum. Bu Rum ve Yunan hareketı değildir. Burada Rusya'nın çıkarlan olduğu ıçın iki çıkar kesişmıştir. O nedenle de bu iş gerçekleşti. Rusva. neden bu işi vaptı. bu işte Rusya'nın çıka- rı ne? Öna bakmak lazım. Bir kere Güney Kıbrıs'taki off-shore (kara para ak- lanıa) durumuna bakmak lazım. Güney Kıbns'ta 23 bın adet off-shore şırket var. Bunun yedi bin tanesi Ruslara ait. Bunlann hepsı kara para aklama şırket- leri. Buna bağlı olarak Güney Kıbns'ta ikamet eden 10 bin Rus var. Avrupalıların hesabına göre elli mil- yar dolar düzeyinde bir para aklandı. Bu para Avru- pasistemi içinegirdı. Buda Kıbrıs Rum bankalarıka- bardak istivorum. Bardağın v ansını sana >erme\e ha- zının." Ama bunu karşı tarafa kabul ettirmek mümkün de- ğil. Onlar dolu bardak. yani bütün Kıbrıs'ı istiyorlar. Girne'ye kadar gelmek istiyorlar. Bunu almaîan da mümkün değil. Bunu bir savaştan sonra mı yapalım? Ama savaş da olsa. savaştan sonra ben yıne yanm bar- dak su isteyeceğim. Bu nedenle bizim amacımız bir savaşı önlemek. Dıplomatlar olarak bizim görev imiz savaşı önlemektır ve ınsanlara acı çektirmemektir. - O zaman ne diye bu şimdi yapdmıyor? OLGUN - Bir savaştan sonra vine iki toplum aynı >ev len konuşacak. Böyle bir ;-avaştan sonra benım şu andaki asgari ihtiyaçlarımın altına inmem mümkün olmayacak. Benim karşı taraftan istedığim ortaklık- tır. Işteo kadar. Biz. dıplomatlara bıınlan söylüyor ve telkinde bu- lunuyoruz. Gelsınler. bu işi süratle halledelım. Bu a- da üzerinde boşu boşuna kan dökülmesin. um tarafi 1990 yılında Kıbrıs adına AB üyeliği için tek yanlı bir başvuru yaptı. Oysa burada iki toplumun yaşadığı ortak bir vatan var. Bütün BM kararlannda azınhk çoğunluk ilişkisi değil, iki toplumun eşitliği yer almış. Siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu, iki bölgeli federasyon olacak denmiş. ugün uluslararası diplomaside arzu etmememize karşın geçer akçe, kuvvet politikasıdır. Ben, 1968 döneminde Türkiye"de okumuş bir insanım. O dönemin yetiştirdiği benim kuşak mezunlar, her zaman için toplumu önde tutar. Ve onun değerlerine göre hareket eder. Bizler biraz idealist yetiştik. Türkiye'de bugün yetkili mevkilerde olan kişiler de o dönemin ürünleri. Ben öyle görüyorum. Bu idealizm içinde bizler. kuvvet politikasını içimize sindiremedik. Türkiye'nin dış politikasında da bunu görüyorum. ki içine girmemiz lazım. Pozitif ilişkinin temel kural- larını çatışma çözümü söv lüyor. - Bu temel kurallar nedir? OLGLN-Korkusuz. güvenlik içinde yaşamak. bir- birinesaygı vebirbırinındinamiklerine dayalı bir an- layış. Bu. Kıbns Barış Harekâtf ndan sonra o günün acısıv Ia anlaşıldı. Hiç kımsenın kazanamayacağı, or- taklık. mecburiyetı olduğu. ışbırliği yapılması gerek- tiği bilincine vanldı. Böylece. birisı Makarios. birisı de kipriyanu vla olmak üzere. 1977 ve 1979 anlaşmalan yapıldı. Bu anlaşmalarda karşılıklı saygıva dayalı. bırinin öbürü üzerinde hâkim olmayacağı. birbirini inkâr etmeme. siyasi eşitlik ilkesi ve iki kesimlilık ilkesi kabul edil- di. Bunun ardından bunun müzakereleri başlayınca motivasyon kaybolmava başladı. -\eden? OLGUN -Çünkü başlangıçta iki taraf çok acı çek- mişti. Bu ihtilaf ilişkisıni değiştirmeye istekliydi. On- dan sonra Rum toplumu yenıden yapılanmaya girdi. Türk tarafında hafiften bir rahatlama başladı. Bu ara- da motivasyon kayboldu. Rumlar. büyük bir ekonomik kalkınma. dünyadan alınan destek. Kıbns'ta "kurban" olmanın getırdiği sempati gibi bir durumla karşılaştılar. Böv lece de bu ilkelerden uzaklaşma başladı. Ştmdi gördüğümüzse bu ilkelenn inkândır. Ve ne yazık ki AB buna çok büyük katkıda bulundu. -AB'nin bu gelişmeye nasıl katkıda bulunduğunu söyler misiniz? OLGUN-1990 yılında Rum tarafi Kıbrıs adına AB üyeliği ıçın tek yanlı bir başvuru yaptı. Oysa burada iki toplumun yaşadığı ortak bir vatan var. Bütün BM kararlannda azınhk çoğunluk ilişkisi değil. ıki toplu- mun eşitliği yer almış. Siyasi eşitliğe dayalı. ıkı top- lumlu. iki bölgeli federasvon olacak. denmiş. Bunlar BM Güvenlik Konseyı kararlarına girmiş. Ve AB tutuyor. bir tarafın bütün ada için yapmış olduğu tek yanlı üyelik başvurusunu görüşmeyi ka- bul ediyor. Bundan sonra 1994'te ABAD (Avrupa Bırlığı Adalet Dıvanı > karannı alıvor. Bu, Kıbrıs Türk tarafi üzerindeki ekonomik ambar- goları bir çeşıt yasallaştıran bir karar oluvor. Bu ka- rarda. Kuzey Kıbrıs'ın turunçgil ihracatında, Kıbrıs nalıyla oldu. Rus Büyükelçiliği'nde 500'den fazla personel ça- lışıyor. Bu elçilık bir entelıjans ve Rusya'nın çıkar- lannı ılenye götürme merkezi olarak çalışıyor. Bü- yük bir ekonomik entegrasyon ilişkisi gelişmış. Bi- rinci faktör bu... İkincisi. Bosna'da gördüğümüz gibi Ortodoksluk dolayısıyla kültürü paylaşma faktörü var. Bunun iticı güç olduğunu iddia etmiyorum. A- makatkısı olan bir faktör. Benim kanımca Rusya'nın ekonomik çıkarlan. Rusya'nın yine bölgede geçmiş gücünü yenıden kurmak ve yeni bir soğuk savaş dö- neminin ılk hazırlıkları olma ambisyonu var. Dolayısıyla Rusya açısından Kıbrıs ilişkisi kendi emellenni gerçekleştirmek bakımından araç olarak kullanılabılir. Rumlarla çıkarlan kesiştiği için Rum- lara bu silahlan vermeyı kabul etmiştir. Rusya çok rahatsız ABD. bu durumu çok ciddi bir biçimde kinadı. ABD'nın bu kınaması Rusya'nın Kıbrıs'ı kendi amaçlannı gerçekleştirmek için araç olarak kullan- mak istemesinden kaynaklanıyor. Yoksa ABD'nin Rum'a karşı yaptığı bir hareket değildir. tşte bu pers- pektifle bakmak lazım. Olay ın bir boyutu da şudur: NATO'nun genışleme planlarından. Rusva. çok ciddi biçimde rahatsızdır. Bu nedenle de Rusya. Tür- kıv e ile Yunanistan arasında çatışma olmasını ıstiyor. Bu füzelerin satışıyia Rusya bu isteğıne tuzbiberek- ti. Bence senaryo bu. - Avrupa 'da, günün birinde Türkiye 'ye karşı kul- lanmayı aınaçladığı Frankenstein 'ın robotunuyarat- tı Rumlarda... OLGUN - Aynen öyle. Bir canavar yarattı. Bu ca- navann kontroî edilmesi de çok zor olacak. Ama ar- tık tehdit ve bunun hangı ambısyonlarla yapıldığı or- taya çıkmaya başladı. Bunun bölgeyı ciddi biçimde tehdit etmeye başlayacağı. sadece Türkiye've yöne- lik bir hareket olmadığı anlaşılıyor. Olaya bu >ekilde bakmak lazım. Bütün bunlar da Kıbrıs Türkleri v e Türkiye'nin gi- rişimleriv le ortaya çıktı. Kıbrıs Türkü diyor ki: "Arkadaş. ben Kıbns'ta zaten yanya kadar dolu ı7 Bakanı Tansu Çiller. Moskova ziyare- tinde Ruslar'afüzeler konusunu sordu. Ruslar'dan 'füzeler saldırı amaçlı değil'. yanıtını alım a da ra- hatladı. Sizce Tansu Çiller, Ruslar'a şöyle bir soru soramaz mıydı: "Madem ki bu füzeler saldırı değil, savunma amaçlı ve Türk tarafından da şu anda bir saldırı teh- didiyok, Rumlar bufüzeleri neden altyorlar? " OLGIN-Bu alınan sılahlar 150km menzilli. Böy- le bir silahın savunma Mİahı olması mümkün değil. l|f. Ijpy lece.Türkı^e jjeerindeııçan bjr uçağı yur-.' ~ lyİa btrfüzeleTrsliyor. Bu fîizeler *ald»n <ı- lahlandır. Dolayısıyla kafada alternatif bir düşünce biçimi üretme noktası var. Rum tarafında. Self-destruction dediğimiz kendi kendıni yok etme noktasına doğru gidiyor. Zarar görecek olan. bütün Kıbrıs halkı olmasına rağmen esas zarar görecek olan taraf Güney Kıb- ns"tır. Kaybetmesi daha akla yakın olan Güney Kıb- ns. Bir kere kurmuş olduğu hayat standardı var. Öte yandan Türk tarafi savaşmak istemiyor. Ama savaş- mak zorunda bırakıldığı zaman çok ezici bir v urucu gücü var. Bu koşullarda Rum tarafi ne yapabilir? Türk tarafi bir savaşta bütün Kıbrıs'ı daalabilirve Rum tarafını yok edebilir. O zaman bu ateşle niye oy- nuyorlar? Paylasma isteği yok Onlar daha silah almadan Türk tarafi. bu adanın bü- tününüçoktanalabilırdi. Ama Türk tarafi onlar silah- sızken de saldırdı mı? Bütün bunları hesaplamaları lazım. Onlarda bir de paylaşma isteği yok. Bizim çıkma- zımız bu. Biz şimdi haklanmız içın şahlanmak zorun- dayız. Bu çalışma çözümünün bir tarifidir. Haklar için mücadele edilir. Amabaşkalannm haklan için de saygılı olunur. insan haklan ve demokrasinin beşiği olan Avru- pa'nın Kıbrıs'ta yasaların üstünlüğüne. insan hakla- nna saygı göstermemesi. eşit fırsat ortamını ortadan kaldırması affedilemez. - Kıbrıs'Ia ilgili İngiltere ve ABD'nin tutumunu nasıl değerlendirivorsunuz'' OLGUN-BM'nin 1964'tealdığı 186sayılıkarar- la Kıbrıs'ta bir tarafa avantaj verme zemini var. Bu- güne gelinen nokta o zemin üzerine inşa edildi. Bu kararda ilk BM Barış Gücü'nün Kıbrıs hükümetinin onayıyia adaya geldıği belirtildi. O zamanki Kıbns hükümeti de Rum hükümeti olarak tanındı. İş baştan vanlış ba^ladığı için vanlış devam ediyor. Bugün Banş Gücü'nün masraflannın üçte birini Kıbrıs hükümeti. yeni Rum tarafi karşılıyor. Üçüncü taraflann ilk uyması gereken esas tarafsızlıktır. Siz üçüncü tarafın parasını karşılarsanız o taraf tarafsız olabilir mi? Çok açık. Yerleşmiş yanlı tutumlar var. Knz çözü- münün birinci ilkesi şu: İki taraf arasında uçurum varsa. dengesizlik varsa. ilkin o dengeyi eşitlemek esastır. Bu İsrail'de de böy le olmuştur. Eşitlemeler. ihtilafların çözümü içın kullanılması gereken temel araçlardan birisidir. Üçüncü taraflara göre bu tür ihtilaflarda iki tarafın kendi enerjisiyle is- tenilen olgunluk ve kıvam ortamını yaratmaması mümkün değil. Üçüncü taraflann arayagirmesine ih- tiyaçları var. - Sizce Türkiye kendine düşeniyapıyor mu? OLGUN - Bugün uluslararası diplomaside arzu et- mememize rağmen geçer akçe kuvvet politikasıdır. Ben. 1968 döneminde Türkıye'de okumuş bir insa- nım. O dönemin yetiştirdiği benim kuşak mezunlar. her zaman için toplumu önde tutar. Ve onun değerle- rine göre hareket eder. Bizler biraz idealist yetiştik. Türkiye'de bugün yetkıli mevkilerde olan kişiler de o dönemin ürünleri. Ben öyle görüyorum. Bu ide- alizm içinde bizler kuvvet politikasını içimize sindi- remedik. Türkiye'nin dış politikasında da bunu gö- rüyorum. Uluslararası politikada bugün şantaj. çeki- şe çekişe pazarlık. kuvvet politikası ve gerekirse teh- dit geçerli. Biz bugüne kadar bunu yapmadık. Ama Rumlann yöntenıı hep bu olmuştur. Kanımca Türkiye'nin de Kıbrıs Türkü'nün de bugün geçerli yöntemleri kullanmalan. oyunu kur- alına göre oynamaları gerekiyor. Türkiye bölgenin en güçlü ülkesidır ve kul- lanabileceği onlarca koz vardır. Bu kozların ne ol- duğunu da süratle tespit etmelidir. Severek Okurum... Bizde günlük tutma. anıları yazma hemen hiç yok gibidir. Bundan olacak birçok anı yitip gider. Yıllar sonra kırık kırpık anılar şurda burda çıkar. Kimi anı- lar birbirini tamamlar, kimi de boşlukta kalır. Elime bir anı geçti. Demokrat Parti döneminin eski siyasetçilerinden İbrahim Etem Erdinç göndermiş. Gerçekten par- ça parça önemli olaylara değiniyor. Erdinç, Sıvas milletvekilliği, Kütahyasenatörlüğü, BayındırlıkBa- kanlığı yapmış. Parti içinde önemli yerlerde bulun- muş. Eldeki kitap 94 sayfalık bir broşür. Çocukluk. gençlik yaşamından başlayarak birçok konuyu bro- şüre sığdırmaya çalışmış. "Anılardan Özetler" de- miş. Broşürde niyet lyi. amaç doğru. biz de bilinen olaylardan özetler verelim: DP döneminde bir 1955 olayı vardır. Parti içi mu- halefet almış başını gidiyor. Nasıl durdurulacağı bi- linemıyor. Sonunda Menderes de istifa ediyor. "Ben de istifa ediyorum", diyerek ayağa fırlıyor. Parti meclis grubu Menderes'in istifasını kabul etmiyor. Hükümet ortada kalıyor. Adana'da Kral Naibi Abdülillah ı karşılıyorlar. Yanındaki hanımların hemen hepsi çarşaf ve peçe- leri çıkanyorlar. Hanımlariçerde başka. dışarda baş- ka giyiniyorlar. Bir de Inönü-Çörçil buluşması var. şöyle: Inönü'yle Çörçil arasında 1943 yılında Adana'da bir buluşma var. Çörçil'in yanında oğlu ve (Dışişle- ri Bakanı) Mr. Eden bulunuyor. Çörçil sağlığına düş- kün. Sabahlan (mutlak)yıkanıyor. Işıntuhaf yani va- gonda da, vagonun konduğu hattın yakınmda ban- yo yapacak su yok. Su yok, pompa da bulunmu- yor. Ama Çörçil'e yıkanması için su da gereklı. iş- çileri sıralıyorlar, kovalarla su taşıyorlar. Banyo de- posunu suyla dolduruyorlar. Çörçil. Adana'da kal- dığı dört gün içinde ancak böyle yıkanabilıyor. Bir olay daha var. Çörçil'in uçağı havalanma sı- rasında pistten çıkıyor, çamura saplanıyor. Ne ya- pılacak? Oğlunun uçağıyla yola çıkılıyor. Bir olayı da Muhsin Batur, Etem Erdinç'in ağzın- dan şöyle anlatıyor: Çörçil'in Adana'ya geleceğini duyduk. inönü tren- le geldı. özel bir hatta alındı. Uçak ağır bombardı- man uçağı olduğundan çamura saplandı. Çörçil. ağzında pıposu bunu seyredıyordu. inönü'yle Çör- çil özel vagonda önemli şeyler konuşurken, biz de çamurdan uçağı çıkarmayaçabalıyorduk. Amerika- lı pilotla kımse ilgilenmedi. Üstteğmen Nüzhet Yo- laç iyi Ingilızce bılirdi. Bana, "Var mısın ?"dedi. "Vanm" dedim. Pilotları aldık kente götürdük. Çok iyi bir biçimde ağırladık. Sabahleyin kendimize geldığimızde birer maaş borca girdiğimizı anladık. Kemal Satır, (Demokrat) AP'liler için: "Deli danalargibi koşuyorlar" dedi. Ben de yanıt verdim: "Kart öküzler gibi yatıp geviş getirmektense, genç danalar gibi koşmak lyidir." Hapisteki arkadaşların çok hoşuna gitmiş. Bir de siyasal bir konuşmasından ötürü altı aya mahkûm olmuş, yatmış. -Anılar yaalıyorsa tath tatlı okunur Ben okurum, sizi bilmem. BULMACA SEDAT YAŞAYA\ 1 2SOLDAN SAGA: 1/Borsadabellıbir tarihte işlem gör- müş değerlerin ra- 2 yiçlerinı belirten terim. 2/Afnka'nın en yüksek dağı Ki- * limanjaro'nun yer- li dillerdeki adı... Nâzııtı Hikmet'in soyadı. 3/ Kokmuş hayvanölüsü...Os- 7 manlı devletınin Müslüman olma- ° yan uyruklarına g venlen ad. 4/ Vıla- yet... Dokumacılıkta atkı ipligıni sıkıştırmak için kullanılan dişli araç. 5/Ya- tak, yorgan, kumaş gibi eş- <f - yanınsanlıpbağlanmasıy- 3 Ia oluşan yük... Holmiyum 4 elementinın simgesi. 6/ Sarma. kuşatma... Bir ha- ber ajansının simgesi. 7/ " Gazıantep ılinde. Hitit dö- nemine an açık hava hey- 8 kel atölyesi. 8/ Döl verme • yetkınliğıne eren... Adam öldünne suçu. cınayet. 9/ Satrançta bir taş... Bir mekânı ör- ten kemerlı yapı. YUKARIDÂN AŞAĞIVA: 1/ Resmı kaydı bulunmayan. menkui değerler alım ve satı- mıyla uğraşan borsa aracısı. 2/ iskambillerle oynanan bir oyun... Yunan mitolojisinde evlilık tanrıçası. 3/Haidun Ta- ner'in bir öykü kıtabı... Kuvarslı diyorit bileşıminde olan bir sızıntı kütlesi. 4/Utanç duyma... Lifleri dokumacılıkta kul- lanılan bir bıtki. 5/GüneyAmerika'da bir ülke. 6/ Bir işi yap- tırabilme gücü... Yankı. II Bir tanm aracı... "Gülten — " : Kadın şaırimiz. 8/ Eskiden ücret karşılığı ölünün arkasın- dan ağlayan kadın... "Hayır" anlamında kullanılan söz. 9/ Türkiye'nin de üyesı olduğu bir örgüt... Bir kümes hayva- ILAN AKDAĞMADENİ KADASTRO MAHKEMESİ'JNDEN Dosya No: 1994 222 Esas - 1995 157 Karar Davacı Akdağmadeni Orman Işletme Müdürlü- ğü tarafından davahlar Akdağmadeni Malmüdürlü- ğü, Hacı Yalçın ve İbrahim Çelik aleyhine Abdur- rahmanlı köyü, 108 ada. 56. 57 ve 58 No'lu parscl- ler hakkında açılan kadastro tespitinin iptali dava- sının mahkememizde yapıkn yareılaması sonunda. mahkememizin 1994 222 Esas. 1995 I5" 7 Karar sa- yılı dcsyası ile; Davanın kabulüne, Akdağmadeni Abdurrahmanlı köyü. 108 ada. 56. 57 \e 58 no'lu parseller hakkında yapılan tespitin iptaline, Akdağmadeni Abdurrahmanlı köyü 108 ada 56. 57 ve 58 No'lu parsellerin orman vasfında Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, dair verilen hüküm açık adresleri de tespit edile- meyen davalılar Fatma Yalçın ve Ali Yalçın adları- na tebliğ edilemediğinden. hükmün ilanen tebliği- ne karar verilmış olup. ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde karar temyiz edilemediği takdirde hük- mün kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 538
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle