04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EYLÛL 1996 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ IKomili, Başbakan Erbakan'a gönderdikleri mektupla 'erken uyan' görevlerini yerine getirdiklerini söyledi TUSIAD'dankrizuyarısıgLLE.VT K1ZANLIK Hükümetin kurulmasının hemen ar- «Jından. Başbakan Necmettin Erbakan'a gönderdiği mektupla. Türkı\e"de veni bir ekonomik knzin gündemde olduğu ko- rıusunda erken uyanda bulunan TÜSİ AD. jki hafta sonraki yüksek tstişare konse- y i toplantısında aynı uyanyı kamuoyu- n a yineleyecek. RP-DYP koalisyon hü- tümetinin kurulmasının ardından ilk kez CTumhuriyet'e konuşan Türkiye Sanayici v e Işadamlan Derneği (TÜSİAD) Yöne- t î m Kurulu Başkanı Halis Komili, bugü- n e dek hükiimete zaman tanımak için &ustuklarını, ancak REFAHYOL'un eko- nomideki sorunları düzeltme yolunda hiçbir adım atmayıp ekonomideki kriz göstergelerine karşın kısa vadeli yanlış politikalarda ısrarettigıni vurguladı. Ko- mili, TÜSlAD'ın bugüne kadarki sessiz tavnndan başlayarak ekonomi ve siyaset- l e ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: " - Şunu öncelikle söyleyelim. Bugüne kadarki ekonomik icraat içinde henüz olumlu bir adım göremedik. Dolayısıy- \a. şu işi ıvi yaptılardiyebileceğimizbir durum yok. Neden konuşmadığımıza ge- fınce. Biz bugüne kadar hangi hükümet fcurulursa kurulsun. her hükümet kuru- luşunda dengeü bir tavır aldık. Bir süre hükümetin icraatını bekledık. ızledik. Ve bu tutumumuzu bu hükümette de sür- dürdük. TÜSlAD'ın açık \e net konuş- fnak konusunda hiçbir sorunu olmadıgı. sanınm bugüne kadar yeterincegörüldü. Bundan böyle de içinizde hiçbir kuşku bırakmayacak şekılde. açık ve net konu- şacağız. Üstelık yalnız ekonomik konu- Iarda degil. siyasi konularla. demokratik ve sosyal sorunlarla ilgili olarak da ka- muoyuna görüşlenmızi belirteceğiz. - Ekonomideki vapısal sorunların, bu hükümette aldığı seyir konusundaki de- ğeriendirmeleriniz neierdir? -Rakamlar üzerindeki çalışmalanmız şürüyor. tki hafta sonra yüksek istişare konseyimizde göriişlerimizi açıklaya- cagız. Ancak siz de biliyorsunuz ki. bu- güne kadar vapısal .sorunlann çözümü- ne yönelik atılmış hiçbir somut adım yok. Buna karşılık, makro dengelen daha da bozacakmuhtelifginşimlervar. Eğer hü- kümet bu tutumunu sürdürürse. me\cut makro dengeierin daha da bozulabilece- gini söyleyebiliriz. Püzeltmiyor bozuyorlar -Nedir bu girişimler? -Bugün hükümet. istimi arkadan gel- sin görüşüyle birtakım makro dengeleri bozucu. büıçe açıktannı büyütücü har- camalara başlamış ve bundan sonra da kaynak arayışını gündeme getirmiştir. Türkiye'nin daha önceki hükümetlerden başlayan \ e giderek büyüyen. sonuçla- nnı bütçe açıklan. enflasyon olarak gör- düğümüz. birikmiş sorunlanyla ilgili konularda. herhangi bir vapısal tedbir al- mak yolunda girişirn olmamıştır. Bunun dışında, şu anda. son zamanlarda günde- me getirilmiş ve bugünlerde de özellik- le tartışılan bir bedelsiz ithalat konusu var. Bu da gerçekleştigi taktirde. sanayi açısından son derece olumsuzluklara işa- ret veren. bir karar olacaktır. Sanayiye hem kısa \ e hem uzun vadede iki tane bü- yük darbe vuracaktır. Kısa dönemde oto- motiv sanayi ve buna bağlı yan sanayi- lerde önemli istıhdam sorunları günde- me getirecektır. İkinci olarak. gümrük birliği pazarlıkları sırasında kopanlmış bir tavizin. gönüllü olarak terkedilmesi sonucunda. AB ülkelerinde kullanılmış otomotiv ürünlerinin serbest dolaşımı için. hukuki bir zemin gündeme getiril- miş olacaktır. Bedelsiz ithalatın. üretim \e istihdamdaki olumsuz etkisı böylece sürçklilik kazanacaktır. Bedelsiz ithala- tın kapsamında makine ve teçhızatın da bulundugu unutulmamalıdır. Türkiye'nin en hızlı gelişen sektörlerinden biri olan makine sanayi. bu kararla büyük bir dar- be yivecektir. Burada anlaşılmayan di- ğer konu. daha bu yılbaşında gerçekleş- miş olan gümrük birliginde. bu hüküme- tin bir ortağı önemli mücadeleler ver- miştir. Şu anda AB'den hiçbir talep ol- madan gönüllü olarak terkettiği, kopanl- mışbirtavizi.ozamaniargerçekJeştirmek için çaba göstermiştir. - Bedelsiz ithalat kararında gümrük birliğine karşıt ortağın ağırlığı mı var? -Bedelsiz otomobilkaranylaneyapıi- mak istendiğini. bunun şu andaki Türki- ye'nin sorunlanna faydasının ne olaca- ğını. hiçbir şekilde anlamış degiliz. Bir kaynak yaratılma olarak ortaya atıldı. Sonra bunun kısıtlı tutulacagı ortaya ge- tirildi. Fakat galiba. Türkiye'de her zaman yaşadıgımız bir olay gündeme geliyor. Kı- sa vadeli bir amaç için. Türkiye'nin or- 4-uzun vadeli potansiyelleri. büyük bir tfchlikeveatılıyor. Ajrıca ortada bazı sorular var. Hükü- met sanayiciden intikam mı almaya ça- lışıyor? Bir intikam için, ülkenin insanı- nı işsiz bırakmayı mı göze alıyoruz? Yok- sa bu bir provakasvon mu? Yanı siz Av- fupa'ya karşı hamlede bulunmaya zorla- yacaksınız ve oradan gelen hamle size da- ha çok zarar v erecek. Siz de kalkacaksı- nız. bir müddet sonra belki. "bakın güm- rük birliği ülkeje çok zarar verhor* di- yerek. Türkiye'yi Batıdan koparmak için bir kamuov u mu oluşturmaya çalışacak- stnız"? Amaçlanan bu mu? Bunun gıbi cevaplandınlması zor, ama gündeme ge- tirilen çok sorular var. -Siz bu sorulara katılıyor musunuz? -Tabii ortada konuşulmakta olan her türlü görüşü değerlendirmekteyiz. Ama bu görüşlerin içinden hep olumsuz gö- rüşler çıktı. Hakikaten "bu kararın şu şekilde önemli faydalan olacak" diye. ne hükümet tarafından. ne de başka taraflar- dan birşey gündeme gelmedi. Böyle önemli konularda. en azından. \arsa bu- nun bizim göremediğimiz faydası. bunun hükümet tarafından. açıkça belirtilmesi lazım. Bir vandan "Türkiye'de sanayi- leşmek istiyonız, ağır sanayi kurmak is- rÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Halis Komili, ekonomik göstergelerin, hiperenflasyon ya da 1994 benzeri bir mâli kriz sinyali verdiğini, hükümetin ise kaynağı olmadan aşın harcama ve bedelsiz ithalat gibi günü kurtarmaya yönelik politikalarla. makro ekonomik dengeleri büsbütün bozucu yanlış adımlar attığını kaydetti. Borçlanma politikalarının er geç du\ara çarpacağını vurgulayan Komili, bazı çevrelerin hâlâ mevcut durumun sürdürülebilirliği yanılgısı içinde olduklarını belirtti. Hükümete süre tanımak için sustuklannı belirten Komili, Türkiye'de merkez partilerde erimeye \e sosyal erozyona yol açan kısa vadeli çekişmeler ve dar grup çıkarlanna yönelik siyasi anlayışın sonunun geldiğini de savundu. tiyoruz" diyeceksiniz. diğeryandan Tür- kiye'nin büyük zorluklarla gelişmiş bir sanayiini. biryerdeterketmekdurumun- da olacaksınız. Bunun anlaşılır bir tara- fı yok. Hükümetlerin sanayilerin reka- bet gücünü arttırmak gibi çok çeşitli is- tekleri olabilir. Ama bunun çaresi öldü- rmek degil. Egerbelirli düşünceleri var- sa, sanayicileri o konuda uyararak. anla- tarak ve belirli istekleri dogrulrusunda teş- \ik ederek olabilir. Burada bunu da gö- remiyoruz. Dolayısıyla 6aydaolan bu de- gişiklik. şu anda bir sanayide de gözük- se. birçok başka sanayide alarm işaret- leri vermiş. güvensizlik yaratmıştır. L'manz. bu konuda hükümetin karannı degişrirmesi söz konusu olur. -Kısa vadeli politikalarla, uzun va- deli iktidarda kalmak mümkün mü- dür? -Görüyoruz ki. son senelerde bu po- lîtikalar sürekli uygulanmakta. Aslında, bu hükümet yeni. ama uygulanan poli- tikalareski. Burada gayet tabii ki, hükü- metlerin kendi günlerini kurtarmak ve popülist politikalarla. bir sonraki seçim için oy toplamaya çalışmak gibi bir gün- demleri, stratejileri olabilir. Veyahut An- kara'daki insanlar. olayları hakikaten hiç anlamav ıp, "Bu politikaların devamı ile, bugünlere kadar gelindi, denıek ki, hiç- bir vapısal tedbir almadan. reform \ap- madan, bu daha ilerilere kadar taşınabi- lir" şeklınde, yanlış bir düşünce içinde oiabilirler. Belki bazı çevrelerde hiçbir şey olmayacakmış gibi, bu durumun de- vamedeceği sanılıyor. -Türkiye'nin makro dengeleri krizta- nımına uyduğu halde, bir kriz beklentisi hiç son bulrnu\or. Sizin kriz tanımınız ne- dir? Yeni bir krizin göstergesi ne olacak- tır? -Bakın. biz Sayın Başbakan "a yaptığı- mız nezaket ziyaretınin ardından kendi- sine gönderdigimiz mektupta, aynen şun- lan söyledik: 1995 yılında ekonomide yaşanan hızlı büyüme ve 1996 yılında bu büyümenin devamı, yıl sonu itibariyle lOmilyardolann üzerinde bütçe açığı ve 5 milyar dolann üzerinde cari işlemler açığı ihtimallerini kuvvetle gündeme ge- tirmektedir. Buboyuttakiaçıklann. 1994 yılındaki krizin benzeri bir ekonomik ve mali krizi gündeme getirmesi çok muh- temeldir. Başbakan'ı uyardık Burada. biz bir erken uyan görev imi- zi yaptıgımızı düşünüyoruz. Hükümetten bazı kesimler ise kalkıp ne diyorlar? "Biz 10 milyar dolar bütçeaçığı vermedik" di- yebiliyorlar mı? Veya "Biz 5 milyar do- lar cari işlemler açığı versek de bir şey ol- maz" diyebilivorlar mı'1 -Demiyorlar, ama rakamlan gizlivor- lar... -Evet. Bunu demiyorlar. diyemezler. Onun yerine bazılan "TÜSİAD kriz tel- lalı"diyor. Bizdiyoruzki, bizimle uğraş- mayı bırakın. Önümüzdeki rakamlan dü- zeltmek için tedbirler alın. Her krizçık- ttğında, darbev i üretici kesimler yiyor. TÜ- SIAD'ın bir kriz peşinde koşması için hiç- bir sebep yok. Krizin ekonomik sonuç- lan çok belli. Yüksek enflasyon. işsizlik. gelirdağılımının iyice bozulması. geniş kitlelerde yoksullaşma. Bunun bir de sosval sorunlan. siyasi sonuçlan var ki. bunun üzerinde de pek veterli durulmuvcv. Krizlerin yarattığı erozyonla sürüklenen toprak. Türicive'nin demokratik kurumlannın üzerinde, ya- v aş yav aş bir örtünme meydana getiriyor. Her yeni kriz, bu toprak tabakasının bi- raz daha kalınlaşmasına sebep oluyor. \'e insanlar. serbest piyasa ekonomisi. çoğulcu demokrasi ve insan haklan gibi birtakım değerlere olan inanç ve güven- ini yitirivor. -1994 benzetmesi yaptığınıza göre, yi- ne kütlesel bir dövize yöneliş sonucu fi- nansal kriz mi bekliyorsunuz? - Olayların ne dönemde. nasıl geli>e- ceğini tahmin etmek imkânsız. Ama. krizlerin belirli çıkış şekilleri oluyor. Bu- nun bir örnegini 1994'te vaşadık. Ama 1994'teki krizin oluşumuna. o andaki ekonomi yönetıminın. birtakım önemli ha- talan sebep olmuştur. Bugün serbest pi- v asa ekonomisi düzeni içerisinde kriz. bir hiperenflasyon şeklindedegelebilir. Ya- nı girfikçe tedbir almadan aşın iç borç- lanmaya devam edersiniz. bunu para ba- sarak ödeme durumunda kalırsınız. So- nuç olarak enfla.syonun yükselmesine yol açarsınız. Bu da belirli bir süre, be- lirli bir süratle seyrettikten sonra, diğer bu yolu izlemiş ülkelerde oldugu gibi. bir noktadan sonra hızlanır ve hiperenf- lasyona dönme dönemini başlatabilir. Esasında ekonomimiz uzun bir süredirza- ten bir krizin içerisinde. Fakat bunun bu boyutlarda sürdürülebılmesi, tedbiralın- madıkça her geçen gün daha zor bir ha- le gelecektir. -Kısa vadeli politikalann sürdürülme- si ve vapısal tedbirlerin geciknıesinde. devlerin "ödemevemez" konumdaki bo- zuk mali \apısına karşın. iç borçlanma- vı finanse etme>edevam eden sermaye \e finans kesiminin pavı yok mu? Komiliden bazı çevrelere bir "duyarsızlık" fıkrasi: Bir yolcu uçağı havalandıktan bir süre sonra kaptan bir anons yapar: Sayın yoJcuJar, maalesef dört motorumuzdan biri arızalanmıştır. Üç motoria yolumuza devam edeceğiz. Yalnız bir saat bir gecikmemiz olacaktır. Az sonra ikinci anons gelir: Sayın yolcular, maalesef bir motorumuz daha bozuldu. İki motorumuzla yolumuza devam edeceğiz. Ama gecikmemiz maalesef iki saat olacakür. Derken, yeni bir anons daha: Sayın yolcular, maalesef tiçüncü motorumuz da bozuldu, gecikmemiz üç saate çıkacaktır. Ama tek motoria devam ediyoruz, endişelenmeyin. Bunun üzerine yolculardan biri büyük tepki gösterir ve hosteslere bağırarak der ki: Bu ne büyük rezalet Biraz sonra dördüncü motor da durursa, bürtin akşamı burada mı geçireceğiz?.. -Burada olaya şöyle bakmak lazım. Bu ortamı kim varatıyor? Kaynağı ol- mayan harcamalara. vapısal tedbirler al- madan kım devam ediyor 1 Bunu yapan kamudur. hükümettir. Onun dışındaki kesimlenn. belirli şekilde havatıvetleri- ni devam ettirmek \e oluşan gündem içinde. riskı kendilerıne en az olan. en kolav şekilde gelir temin ettikleri yöne gitmeleri çok doğaldır. Bu onlann terci- hinden gelmemektedir. -İç borçta tıkanma beklivor musunuz? - Bunu hükümetin politikalannın ne şe- kilde olacağı gösterir. Yanı ergeç birdu- vara çarpma olav ı olur. Ama bunun sü- resi ne olıır? Hıperenflasvon şeklinde gi- derse süre başka olur. Başka tür önlem- leralmava başlanırsa. pi>asalardaki gü- venleoynandığı taktirde yinesüreler baş- ka olur. Burada önemli olan şey, bütün iç borcun çok kısa vadeye ve tamamen borcu döndürmeye yönelik gitmesidir. Yoksa. iç borç olsun, dış borç olsun. hü- kümetler ve kurumlarbunlan doğru yön- de, verim alıcı yönde kullandıklan tak- tirde, her zaman kullanılması gereken araçlardır. Ve Türki>e'nin büyüklüklerin- de de, bu miktar borçlar rahatlıkla kul- lanılabilir. Türkiye'den gayrısafi milli hasıiasına oranla çok daha borçlu olan, ama enflasyonu olmayan. para pivasala- n büyük olan. piyasalan gelişmiş olan ül- keler var. Ama bunlar aldıkları borçları akıllı birbiçimde. kavnakyaratıcı birşe- kilde kullanmaktadırlar. Bizim sorunu- muz. tamamen iç borcu her seferinde daha yüksek faizle ödemek ve de kısa va- deye dönük olarak ödemekten kaynaklan- maktadır. Bu açıdan baktığımız sakit biz- deki borçlanmaya dönük mantık. tama- men çarpılmış bir durumdadır. Normal olarak heryerde kısa vadeyedüşük, uzun vadeye yüksek faiz \erilir. Oysa bizde. birçok ülkenin uzun vadeli borçlanma- larında görülmeyecek derecede yüksek- likte kısa vadeli borç faizi var. Uzun va- de ise. neredeyse tümüyle ortadan kalktı. -Faizleov navarak. borçlanmada \ ade- v i uzatmak olası mı? Kısa \adede iç borç- İanmayı rahariatacak çözüm öneriniz var mı? ' -TÜSlAD'ın çözüm önerisi. çok uzun süreden beri yapmakta olduğu ve bunu tekrarlamaktan sıkıldığımızeski önerile- rinden farklı degil. Bu ancak güven so- rununu halletmekle hallolabilir. Bunu halletmenin yolu da. ıçte ve dışta belirli neticeleri. belirli siirelerde doğuracagı- nadairgüven verici vapısal tedbirlerior- taya koyacak ve kalıcılıkla uygulanacak bir programın. paketın açıklanmasıdır. Böyle birgüven ortamı sağlandığında. çe- şitli yollardan bu sorunun hallinin önü açıl- mış olur. Örneğin uzun vadeli dış borç temin ederek, kısa vadeli iç borç sorunu halledilebilir. Belirli mali çevrelerle. önü- müzdeki beklentiler konusunda güven verdikten sonra. birtakım gönüllü anlaş- malaragidilebilir. Bunun çeşitli ülkeler- de. çeşitli şekilde birçok uygulaması var Türkiye'nin sorunları çözülmeyecek bo- vutlarda değil. Hatta kısa vadede. üç se- nelik bir program içerisinde ve de bü- yümeden de tamamen feda etmeden, be- lirli bir büyüme hızını da götürmek su- retiyle çözülebilecek sorunlardır. Tek noksanı böyle bir programı uygulayacak iradeyi gösteren. inandıncılığı veren bir proaramın bir türlü ortaya çıkamaması- dır." -TÜSİAD olarak bu yapıdaki bir hü- kümetin vapısal önlemleri uvgulavacağı- nadair inancınız var mı? -TÜSİAD'ın hükümetlerekarşıbirtu- tum alması hiçbir zaman sözkonusu de- ğil. TÜSİAD gördüğü realitelere göre ta- vır alıyor. Ve bu konuda kim olursa ol- sun. görüşlerini inançlarını dile getiri- yor. Bu konuda da bir alıcılık bulduğu za- man. karşı tarafa da sonuna kadaryardım- cı olmaya hazırdır. Dolayısıyla burada bizim peşin hükümlü davranmak diye birtutumumuz hiçbir zaman olamaz. Biz he'r zaman demokratik sistem içinde yer alan, iş başına gelen hükümetlere dü- şüncelerimizi anlatmak konusunda. ıster- lerse elimizden geldiğince yardımcı ol- mak konusunda kendimizi görevli sayı- voruz. Hangi paket?.. -REFAHN OL ile ilgili realiteler orta- va çıkmaya başlamadı mı? Örneğin ilk kavnak paketini açıklavıp. uygulamaya koydular._ -Hangi pakerten bahsedivorsunuz? -Şu kav nak paketi olarak açıklanandan, içinde lojnıan satışı \.s. \ardi... -Biz sav ın Başbakan'a. ziyaretimizden sonra talep ettiği. bizim görüşlerimizı ieeren mektubumuzda, kendi inancımıza • göre >apılnıasıgerekenleri açıkça belirt- tik. Hükümet kurulalı. daha yeni iki ay oldu. Her zaman her hükümet. iş başına geldikten sonra. birtakım görüşlerimizı kamuo>una açıklamadan evvel. bekle- diğimiz. olaylan anlamaya çalıştığımız. görmeye çalıştığımız bir süre var. Ama kim olursa olsun her hükümete de. TÜ- SİAD hiçbir zaman gördüğü endişeleri dılegetirmekten kaçınmaz. Bu bakımdan biz >ine bu görev imızi yerine getirecek şekilde hareketimize devam edeceğiz. TÜSİAD'ın böyle günlük olaylar. gün- lük görüşler üzerine devamlı birgörüş be- lirten birtutumuyoktur. Görüşlerini bel- li \ asıtalarla yüksek istişare konseyi top- lantılannda ekonomi ile ilgili degerlen- dirmeleryapmak suretiyle, genel kurul- larında yapmak suretiyle belirtir. Yine bu platformlarda görüşlerimizi, değer- lendirmelerimizi, hem üyelerimizle tar- tışacagız. değerlendireceğiz hem kamu- oyuna açıklayacağız. -Sözlerinizde bir tereddüt seziyorum. Hükümeteyaklaşımla ilgili TÜSİADiçin- de görüş aynlıklan mı var? -TÜSJAD'm tav nnda da hiçbirzaman bulanıklık yoktur. TÜSİAD tavnnı açık ve neî söylemek konusunda bugüne ka- dar hiçbir şekilde tereddüt göstermemiş- tir. TÜSİAD'a baktığınız zaman. son de- rece uzak görüşlü ve sağduyulu üyelere sahip bir dernektir. Üyelerimiz hiçbir za- man bir bütün olarak bir politik görüşü savunmamışlardır. İşadamı ve sanayici ol- manınbılinci vesorumluluğuylahareket etmişlerdir. Anında tepki gösterecekleri olaylar. hakaret ve saldınya uğradığı za- manlardaki olaylar olmuştur. Tabii ki geçmişte birtakım siyasi angajmanlan nedeniyle, derneğe cephe alan üyelerimiz oldu. Yine olabilir. Yahut da ekonomik açıdan hükümetlere daha fazla bağımlı olduklan için. eleştirinin dozu arttıkça ür- kenlerçıkabilir. Ancak bunlar, münferit hadiseler olarak kalmıştır ve kalacaktır. Programları yok -Hükümetsizce önümüzdeki 1-2 vıliçin- de neyi nasıl yapacağını ortaya kovdu mu? -Şu anda hükümetin. belirli net bir programını görmüş olduğumuzu söyle- yemeyız. Kaynak arayışlannda bulun- mak her zaman, her kurumda. her hükü- mette olması gereken bir olaydır. Fakat hakikaten birtakım olumlu kaynak imkân- lan varsa bile, her zaman bunlar belirli süreler sonra ekonomilere aktanlacak hale getirilebilir. Dolayısıyla bugün ön- ce harcayıp. sonra kaynağını bulacak po- litikalara ekonominin uzun süre taham- mülü olmayacaktır. Ekonominin sorun- lannı çözmesi için biraz ev\el de bahset- tiğimiz vapısal tedbirleri, reformları. inandıncı bir süre için uygulayacağını ilan etmekten başka bir çare düşünemi- yorum. -Bunu ne zaman bekliyorsunuz? -Ekonomideki olumsuzluklaıia birlik- te. gelir dağılımındaki bozulma ve mer- kez partilere oluşan tepkinin, radikalİs- lantcı yöne kanatize olacağı ve bunun ge- lecekte rejimi tehdit eder bir tabk) orta- ya çıkaracağ) yolunda endişe taşıyor mu- sunuz? -Türkiye"deki çoğunlugun. çoğulcu de- mokrasiye dayalı. insan haklanna daya- lı. laikliğe dayalı bir seçimi yapmış, içi- ne sindirmiş olduğunu çok açıkça göre- biliyoruz. Türkiye. demokrasisinin için- de sorunlanna çözüm bulacaktır. Çogun- luğun hiçbir şekilde. Türkiye'nin geriye gideceği politikalara uyum göstereceği- ni sanmıyorum. -Ancak RP'nin oylan artıyor._ -Türkiye'nin genel siyasi söyleminde sorunları olmuştur. Ve yeni politikalar üretememe, birtakım çekışmelere devam etme, uzlaşmaları saglayamama. mer- kezde erimelere neden olmuştur. Ve bu erimelerin neticesinde, parlamentoda çok dağınık bir tablo ortaya çıkmıştır. Ve bu tablo neticesi de, birtakım gerekli birleş- meler, ancak zorlamalarla bir noktaya gelmiştir. Ama gene, bunun değerlendi- rilmesi. tedbirlerin alınması parlamento ıçindeki milleti temsil eden vekillerin görevi olacaktır. Hep dediğimiz gibi, par- lamento içinde çözümler bulunacak. Tür- kiye'vi tekrardan ileriye götüren çare- ler çıkacaktır diye düşünüyorum. Siyasette yolun sonu - \ lerkez sağ vesolda bütünleşme umu- dunu hâlâ taşıyorsunuz o zaman? -Burada artık. merkez sağ. merkez so- lun tarifine girmektense. ülkeden sorum- lu, ülke yönetiminden sorumlu olanlann bu bilince varacaklan ve iradelerini o vönde kullanacaklannı düşünüyorum. Şunu da belirtmek lazım. Şu anda, işba- şında mevcut demokratik kurallara göre kurulmuş bir hükümet var. Parlamentoda yeni bir hükümet arayışı da yok. Böyle bir arayış başladığı zaman parlamento- dan yeni formüller ortaya çıkabilir. Şu anda Türkiye siyasette belirli yolun sonuna gelmiş gözüküyor. Ama hangi siyasette? Bugünkü anîayışla sürdürü- len. kısa vadede. dar grup çıkarlarını gö- zeten, bir seçimden öbür seçime kadar oyunu arttırma umuduyla. kamu kaynak- lannı çarçureden siyasi anîayışla yolun sonuna gelinmiştir. Işte bu anîayış, sade- ce ülkenin kaynaklannda değil. siyaset sahnesinin merkezinde de erimeye vol aç- maktadır. Sonuç olarak kendi kendini tüketen biranlayışı ortaya koymaktadır. Dolayt- sıyla Türkiye'de siyaseti yönlendirenle- rin şapkalannı önlerine koyup bu çekiş- melerin yarattığı tahribatı görmeleri ve bir uzlaşma içinde önce kendi lerine. son- ra da ülkeye yeni bir şekil vermeleri ge- rekecektir diye düşünüyorum. -Toplumsal kesimler arasında ve özel- likle işçi-işveren ilişkilerinde, mevcut ko- şullardan kav naklanan bir farklılaşma- dan söz edilebilir mi? -Bugünkü ekonominin içinde bulundu- ğu önemli sorunlardan en çok zarar gö- ren üretim kesimidir. Işçisiyle, işvere- niyle. Artık işveren ve işçi kesimi. bir- birlerine olan ihtiyaçlarını. başarının be- raber olacağını. başannın dünya ile re- kabet etmekle olacağını ve birbirlerini tamamlayan unsurlar olduklannı iyice görmüşlerdir. Eski dönemlerdeki o ide- olojik kavramlar, artık işçi ile işveren arasında bir sorun olarak kalmamıştır. O bakımdan işçi-işveren münasebetlerinın çok yeni '.e ileri birdönemegirdigini söy- lemek mümkündür. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Kurtuluş Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın büyük bir utku ile nok- talanışı, 9 Eylül günüdür. Ulusal Kurtuluş, yalnızca biryarı sömürgeolan ül- ke halkının, kapitalist- emperyalist güçlere başkaldı- nsı, ya da parçalanan bir imparatorluktan bir ulus dev- let çıkanlması, ya da padişahhktan cumhuriyete ge- çiş değildir. Ulusal Kurtuluş, gerçekte, Türkiye halkının "orta- çağ karanlığına" karşı uyanışı, başkaldırısıdır. Ulusal Kurtuluş, ülkeyi yönetme yetkisinin "kay- nağının" kutsal Kuran'da değil, halkın özgür irade- sinde olduğu "bilincine ulaşılmasıdır", Birtoplumun bu bilinç düzeyine çıkması, gelişmişliğinin önemli göstergelerinden biridir. Yönetimin kaynağının köklü dönüşümüne koşut olarak Kurtuluş, insan beynini doğaüstü bir dünya- nın zincirlerine hapseden dünya görüşünden de kur- tuluştur. Atatürk'ün sözleriyle "Hayatta en hakikiyol gösterici bilim ve tekniktir". Bu kurtuluşta. her soru- nun, evet her sorunun çözümü. bilimsel ve teknik ça- lışmalarla sağlanacaktır. Bu ilkeye koşut olarak Kur- tuluş, çağdaş eğitimdir. Eğitim. tüm aşamalarında, en ileri bilimsel ve teknolojik gelişmelere dayalı ola- cak, esas olarak kaliteli kamu okullarından oluşacak eğitim düzeni. bu ilke üzerinde birleşmiş olacaktır. Kurtuluş, "/cao'/n/n"kurtuluşudur. Toplum yaşamı- nın hiçbir yönünde kadın-erkek ayınmı yapılmayacak- tır. Toplumda, ortaçağ kalıntısı her türlü üstünlük ve yetki sıfatları, ağa, bey, paşa.. yok olacak; yurttaşlar, yasalar önünde eşit olacaktır. Kurtuluş, ekonomiktir; yabancı sermaye ve dış borç boyunduruğundan kurtulmaktır. Kurtuluş, dev- let Hazinesi'nin savurganlıktan kurtularak gelirlerinin giderlerini karşılaması, dışalım ve dışsatımın denge- lenmesi, keyfi para basmaktan kaçınma ve "enflas- yonsuz" bir ekonomi demektir. Yurttaşların "yerlima- li" kullanmaları; teknik ve uzmanlık isteyen işlerde gi- derek artan oranda Türklerin çalıştınlmasıdır. Ekonomik kurtuluş, yabancıların elindeki demir- yollarının, elektrik ve su tesislerinin, ulaşım ve ileti- şim haklarının, doğal kaynakların satın alınarak top- lumsal mülkiyete geçirilmesidir. Dokumadan kâğıda, çimentodan çeliğe yerli sanayiin kurulması, ekono- mik kurtuluşun başlıca köşe taşlarıdır. Kurtuluş kültürdür, yabancı sözcükler yerine Türk- çe sözcüklerin özenle kullanılması. tüm "insanlığa" mal olmuş bulunan dünya klasikleriyle halkın kültür birikiminin bileşiminin sağlanması anlamına gelir. Kurtuluş, "kurumlaşmadtr". Kurtuluş sonrasının eği- tim, kültür, sağlık, ekonomi ve öbür toplumsal ilişki- ler ağının geliştirilmesi, bu sürecin kişilerle değil ku- rumlarla başarıya ulaşabileceği gerçeğinin görülme- si ve bu doğrultuda uygulamalara gidilmesi anlamı- na gelir. Kurumları çağdaş yasal bir çerçeveye oturt- mak ve yönetimlerini uzmanlanna bırakmaktır. Kurtuluş, Osmanlı'nın savaş ortamından, daha doğrusu savaştan kurtuluştur. Evet, yanlış okuma- dınız, Kurtuluş barış aemektir. Gencecik insanları ölüme göndermemektir. Tüm koşullanyla ve öbür ül- kelerle "onurlu" ve "saygın" bir banşçıl dış ilişkiler ağını kurarak İkinci Dünya Savaşı gibi bir felaketten ülkeyi koruyabilmektir. Çok daha önemli bir nokta var:Kurtu)uş, ırkçı veşoven "savaş kışkırtıcılığından" özenle kaçtnmaktır; banş isteyenleri tutuklama, işken- ce ve giderek öldürme gibi yıkıcı yollara sürüklenme- mektir. Kurtuluş, erdemli ve dürüst bir kamu yönetimi de- mektir. Devlet malını talan etmek isteyenleri kesin- likleyargı önüneçıkarmaktır. Ülkeyi yönetenlerin Ha- zine'yi ve devletin olanaklarını, kendileri, aile yakın- lan ve yandaşları için talan edilmesi gibi alçaklıklara başvurmaması demektir. Özetle Kurtuluş, karanlıktan, tutsaklıktan, savaş- tan, ekonomik bağımlılıktan kurtulmak; geleceği ku- caklayacak, ekonomi, eğitim, kültür ve bayındırlık kurum ve uygulamalarına yönelmektir. Sonra ne mi oluyor? Bunu da gelecek yazıya bırakalım. ÇALIŞMA BAKANLIĞIVERİLERİ Kayıth çalışanın yarısı sendikah • Ocak 1996-Temmuz 1996'yı kapsayan 6 aylık dönemde Türk-lş ve Hak-İş'in üye sayılannda artış olurken, DİSK'in üye sayısında azalma görüldü. AJ\K.\R.\ (AA) - Çalışan toplam 4 milyon 51 bin 295 işçiden 2 milyon 708 bin 748'i"nin sendikah olduğu. bunlann 2 milvon 14bin452'siTürk- fş'e, 317 bin 265ı Hak-İş'e ve 313 bin 46'sının da DfSK'e üye olduklan tespit edildi. Çalışma \e Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine dayanarak yapılan araştırmaya göre. Ocak 19%-femmuz 1996'vı kapsayan 6 aylık dönemde T ürk-İş \e Hak- İş'in üve sayılannda artış olurken. DtSK'in üye sayısında azalma szörüldü. Ocak I996'da toplam 3 milyon 973 bin 306 olan çalışan işçi sayısı. 77 bin 989 artışla. Temmuz 1996"da4milyon5I bin 295'e yükseldi. Yine Ocak 1996'da toplam 2 milyon 695 bin 627 olan sendikah işçi sayısı. 13 bin 157 artışla Temmuz 1996'da 2 milyon 708 bin 784'e ulaştı. Bu işçilerden 2 milyon 14 bin 452'si Türk-lş'e. 317 bin 265"i Hak-İş'e. 313 bin46'sı DİSK'eve diğer bagımsız sendikaiara üye bulunuyoıiar. Ocak-Temmuz 1996'yı kapsayan 6 ay lık dönemde Türk-Iş'in üye sayısında I 1 bin 497. Hak-İş'in üye sayısında 7 bin 904 artış olurken. DtSK'in üye sayısında ise 4 bin 81 azalma gerçekleşti. Aynı dönemde, çalışan işçi ve sendikah işçi sayısında artış olmasına karşın, sendikalaşma oranında azalma kaydedildi. Ocak I996'da sendikalaşma oranı yüzde 67.84 iken. bu oran yüzde 0.98 azalma ile Temmuz 1996'da yüzde 66.86'ya düştü. Ocak 1996'da toplam 55 sendika. işkollarında aranan yüzde 10 barajını aşarak toplu iş sözleşmesi hakkını elde ederken. geçen 6 ay sonunda iki sendikanın yüzde 10 barajını aşamaması sonucu toplu iş sözleşmesi yapabilme hakkını kazanan sendika savısı 53'e düştü. Ocak 1996'da Türk-lş'e üye 33. Hak-İş'e üye 6, DfSK'e üye 13ve' bagımsız 3 sendika yüzde 10 barajını aşarak, toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi kazandı. Temmuz 1996"da aynı sav ıdaki Türk-lş ve Hak- İş'e üye sendikalar ile bagımsız sendikalar toplu iş sözleşme yetkisini yeniden elde ettiler. Gıda-îş ve Dev Sağlık- Sen'in yetki yitirmesi nedenivle. DISK'e üye 11 sendika toplu iş sözleşme yapabilme hakkını kullanabilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle