Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24EYLUL1996SAU CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
'Cüppeli Hoca' diye tanınan Ahmet Mahmut Ünlü'nün değeri trilyonlarla ölçülen 5 fabrikası var
Tarikat, siyaset, ticaret üçgeni
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
GÜNPÜZ İMŞİR
Çavuşbaşı'ndaki Hazine've ait orman
vağmasının arkasında "Cüppeli Hoca"
adıyla tanınan Ahmet Mahmut Lnlü
çıktı. Fetih Küllivesi'nin yapımı için
kavnak varatmak amacıyla "Fatih Hak
ve Hizmet \'akfi"nı da kuran Ünlü'nün
triKonlarla ölçülen iki şirkete ait 5 fab-
rikası bulunuvor.
Yakın çevresıne "dünvaişlerindeneli-
ni etegini çektiğini" söyleyen Ünlü, ba-
bası Yiısuf Inlü've ait yaktaşık 4 mil-
yar lıra değerindekı C 180 model Mer-
cedes otomobılı makam aracı olarak
kullanıyor.
Vakıf kanalıvla topladığı paraların
büyükbirkısmınıda~Ok-Çi\radl] şir-
ketine aktardığı ilerı sürülen Ahmet Ün-
lü. Fatih'teki İsmail Ağa Tekkesi'nin
jevhi Mahmut Istaosmanoğlunun sağ
kolu konumunda bulunuvor. Ahmet
Ünlü'nün Çavu:>basi beldesine ait Ha-
zine arazisinden vaklaşjk 7
0 dönümü
babasının da ımzası bulunan vasal ge-
çerliliğı tartı^malı sertıfıkalaria metre-
karesini 2 miJvon liradan müritlerine
sattığı öne sürülüyor.
" Bombalı birsuikastsonucuöldürülen
gazetemiz yazarı Iğur Mumcu'nun
"Ticaret, Siyaset veTarikat İ çgeni" ola-
rak adlandırdıgı "şeytan üçgeninin en
belirgin örneğı Çavuşbaş.ı'nda vaşanı-
>or. Müritlerine maddi yasamdan kop-
tuğunu. yaşama nedenınin bu dünyada-
ki ömriinü tapınmayla geçırmek oldu-
âunu sık sık vureulavan Ahmet Mah-
• Müritlerine maddi
yaşamdan koptuğunu,
yaşama nedeninin bu
dünyadaki ömrünü
tapınmayla geçirmek
olduğunu sık sık vurgulayan
Ahmet Mahmut Ünlü'nün
"dünya nimetleri" arasında
2 ayn şirkete ait 5 fabrikası
bulunuyor.
mut Ünlü'nün "düma nimetleri" ara-
sında 2 a\n şirkete ait 5 fabrikası bulu-
nu>or. Istanbul TıearetOdasi kayıtları-
na uöre Ahmet Mahmut Lnlü. ilk ola-
rak*2O rteiran 1986 tarihinde 255188-
172751 numaraları iletesciledilmıs, ba-
bası Yusufvekarde^iTahirLnlüilebir-
likte 100 milvar lira sennave ile nıerke-
zi Topkapı'da bulunan Ok-Çiv ı San. Tic.
A.Ş'yi kurmuş. Turgut Özal dönemin-
de i^lerıni büvüıen Lnlü ailesi. Topka-
pı'da merkez t'abrıkanın dışında bır fab-
rika daha olmak üzere Mahmutbe> ve
Hadimköy'de fabrika sayısını 4'e çıkar-
mış. Yine ITO kayıtlarına göre Ahmet
Mahmut Ünlü. babası Yusuf Ünlü ile
birlikte Naci Topteker. Sefer İhsan, Vol-
kan Surtop \ e Mahmuf l ğurlu adlı or-
taklan ile birlikte "BurçakGıda San. V-
at. Dış. Tic. Limket Şirketi"ni kurmuş.
Halen Afvon'daki maden suvu fabri-
kasını Kenıal Horzumla ortaklaşa sa-
tın alma girişimlerinı sürdüren Ünlü ai-
lesinin Istinve'de son derece lüks bir \ il-
lası da bulunuyor.
Son seçimlerde ANAP'tan desteğini
çekıp RP'nin o> deposu halıne gelen
Fatih'teki İsmail Ağa cemaatınin önde
gelen isimlerinden olan Ahmet Mah-
mut Ünlü'nün. Jstanbul dışında birçok
ilde de \erdiği vaazlar karsıhğında pa-
ra aldığı belırtüıvor. Cüppeli Ahmet
Hoca'nın son ıcraatını ise Çavu^ba-
şı'nda RP'li Bevkoz Beledive Bas.kanı
YüeelÇelikbilekın de katkılarıvla Ha-
zine arazısine gırerek Ortadoğıı \e Bal-
kanlar'ın en büyıik medrese ve küllıye-
si planı oluş.turuyor.
Ahmet Mahmut Ünlü. bunun için bir
de \akıf kurmuij. Resmi Gazete'de 12
Şubat 1995 tarıhinde vavımlanarak ku-
rulan Fatih Hak ve Hizmet Vakff nı vak-
fedenler ise Abdülhalim Şahinoğlu, Ha-
zım Oktav Başcr. Turan L >an. Kemal
Eren, Selahattin Karamustafaoğlu. Yu-
suf Lnlü, Celal Erzincanlıoğlu. Necati
Aydoğanadlı isımlerden olu^uvor. Yak-
fin kuruluş amacı da "Halkinahlaki.il-
mi ve fikri sevivesini yukseltmek, her
türlü maddi ve nıanevi kalkınmasına
vardımcı olmak. sağlık vesos>aJ ihtivaç-
larını karşılamak. milletin tarihi \e kiil-
tiirel mirasını korumak vegeliştirmek"
olaraközetlenıvor. Cüppeli Hoca. halen
Fatih Caınii "ne 100 ınetre mesafede ko-
numlanan vakıf genel merkezi. altında
kurulu Fetıh Mescıdi'nde pers.embe
günlen erkeklere. eumartesi günleri de
kadınlara vaaz vererek günlerini geçi-
rivor. A.Mahınut Lnlü \akıf kanalıvla topladığı paralan "Ok-Çhi" adlı şirketine aktarıvor.
Kaçak kente 'belediye' karannda Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz ve Ülkü Güney'in onayı var
Çavuşbaşı yağmasında 6
devlet desteğT
OKT\\ EKİNCİ
Istanbul Büyükşehir Belediyesi (İS-
Kl) ekiplermin Elmalı Barajı koruma
kuşağındakı "kaçak villa yıkımlan" ga-
zetelerde ve TV ekranlarında "yürekle-
re su seqjerken". a>nı havzadaki "Ça-
\uşbaşıormanlarını~ işgal ederek vağ-
malayan ~şeriat eğirtmi kiilJiyesiyle" il-
gili arkadaşımız Gündüz İmşir'in orta-
ya çıkardığı gelişmeler. aeaba "yetkili-
lerin" de dıkkatinı çeki>or mu?
Gerçi. bu konudaki >etkilileri ilgili
yasalar > ine "belediyeler" olarak tanım-
İıyor; ama. Çavuş,başf ndakı kaçak ~si-
yasal yapdaşma" ile ilgili belediyeler-
deki seçilmi^ "siyasal yönetimler'" aynı
politik hedeflere hizmet ertıklerinden,
elberteki vukarıdaki sorumuzun da pek
bir "kı\met-i harbi>esi" kalmıyor.
Ne var ki. "yerel demokrasi"(!) şim-
di bövlesı bir ortam yaratmış olsa bile.
Türkiye her şeyden önce hâlâ bir ~hu-
kukdevleti" olduğundan. bu şerıatçı or-
man yağmasına dur divecek \ ine de bir
"yetkili mercii
1
" olmalı!
Anayasa ve yasalar, bu gibi durumlar-
da da kamu varanna denetim yetkisini
"merkezi hükümete" veri>or. Hukuka
aykın davranan yerel yönetimler hak-
kında gerekli vaşaj işlemleri \apmak
için de öncelikle "İçişleri Bakanhği'nı
görevlendiriyor.
Peki. acaba İçişleri Bakanlığı. yine Js-
tanbul'un korunması gereken orman ve
su havzalarındaki kaçak yapılaşmavla
ilgili olarak. ömegin aynı Çav uşbaşı bel-
desindeki vasadışı gelişmeler hakkında
ne vapıvor'1
Bu gelişmelere göz vuman
Beykoz Beledivesi >önetimi ile v ine ay-
nı umarsızlık içindedavranan Büvükşe-
hirve İSKI yetkililerini hiçdegilse "uya-
nyor mu?"
Bu sorunun da vanıtı. Resmi Gaze-
te'nin 7Nisan 1996 rarıhJi 22604. sayı-
sında. >ine İçişleri Bakanlığı"nın ilan et-
Çavuşbaşı beldesinde Fetih Küllivesi'nin inşaatı ">etkililerin ilgisini çekmeden" tiinı hı/ıvla süriivor.
tiğı ve altında Cumhurbas.kanı Süle>-
man Demirerin. Başbakan olarak .Me-
sut Yılmaz'ın ve İçişleri Bakanı olarak
da ÜlküGüne\'in ımzalarını taşıjan $u
"üçjü karamamevle" verilmiş olu>or:
"Istanbul ili. Be\ koz ilçesi merkez bu-
cağına bağlı ÇaMişbaşı kö> ünde Çav uş-
bası' ismiyle beledive kurulması. 1580
sav ılı kanunun 7469 sav ılı kanunla deği-
şik7. maddesi uvannca u>gun göriilmüş-
tür..."
Görüldüğü gibi. İçişleri Bakaniığı da
üstelik henüz ".•V.NAVOL" dönemındev-
ken. hemen tüm yapılan kaçak olan ve
acımasız bir orman yağmasının sürdü-
ğü Çavuşbaşı'na "kamu yaran" adına
müdahale edip durdurma yoluna gidece-
ğine. İstanbul'un suvuna ve ormanına
göz diken şeriatçı talancıları beledive
vaparak "ödüllendirme>i"tercih edivor.
Tıpkı. vakın geçmışte ba^ta Sultan-
beyli olmak üzere. dığer bir dizi benzer
kaçak yerleşıneleri de yıne su havzala-
rını ve ormanları tahrıp eden "yasal be-
ledi\e>etkileri>le"l!)donattıklangibi...
Pekı. Bu durumda "duvarlıvatandaş"
artık nereve başv uracak'.' Cumhurbaş-
kanı'ndan muhtarına dek uzanan bir
"yetkililerin umursamazüğı" zinciri kar-
şısında. suv unu. onnanını ve gelecek ku-
şaklann yaşama hakkını savunma yö-
nündeki anavasanın kendisine verdiöi
~çe\re>i koruma görevini" na~.il verine
getirecek?
Elbette kı vargı yolu>la ve "sivasete
henüz bulaşmamış" buğımsız mahke-
melere başv urarak.
Mimarlar Odası. öneeki ay bu top-
lumsal görevi de verine getirerek. İçiş-
leri Bakanlığı'nın Çavu^başı'nı beledi-
>e>apma kararını "iptalettirmek" üze-
re. vüksek yargıda dava açtı.
Eğer vargı. hem su havzasında. hem
ormanda. hem de SİT alanındaki bu
"kaçakyapı vığınının" üstüne üstlük bir
de beledive olarak "imar özgürlüğüne
kavuşamayaeağT v önünde birkararver-
mezse. şerıatçı talancılar3 Haziran 1997
günü yapılacak verel seçımlerde "bele-
di>e başkanlannı ve beledive meclis ü\e-
lerini"de kendilerı seçecekler.
Sonra da bu "secilmiş'
1
yerel vöneti-
cıler. "verel demokrasinin" gereğı ola-
rak bugüne dek kaçak inşa ettıkleri bi-
nalarını "imar planlarına"(') bağlayıp.
beiki de henuz > agmalamadıkları yerle-
ri de v ine "meclis karanyla" imara aça-
caklar.Geçen eumartesi günü. TMM-
OB'ye bağlı Istanbul'daki meslek oda-
larınea düzenlenen "Kaçak Kentleşme
ve İmar Affı" forunıuna katılan Sultan-
»ıcvli'ninRP'h Beledive Başkanı AliNa-
bi Koçak. bızzat benim vönelttiğim bır
soru iızerin "Çavuşbaşı'nın ve bu gibi
kaçak >apı(aşan \erierin beledive olma-
sına artık ben de karşıyım" dedi
ı2l.09.1996). Benzer şekilde Bey-
koz'ıın RP'lı Beledive Başkanı Vücel
Çelikbilek de arkadaşımız Gündüz İm-
şir'in kaçak şeriat küllı>e.sinı duvııran
haberındea>nı şeyi sö>lü>or ve "Bura-
sı belediyeolamaz" diyor. (Cumhurı>et.
23.09.1996).
Bakalım bu ikı "karşı" belediye baş-
kanı. Mimarlar Odasi'nınaçtığı davada
İçişieri Bakanlığı'nın karşısına "müda-
hil" olarak çıkacaklarmı? '
Hele şu Bü>ükşehir Beledivesi. ken-
dıvjptığı nâzımpianda bile •
4
\eşiJ"gös-
terdiği Çavuşbaşı'nı vağmadan kurtar-
mak için çaba gösteren bır meslek oda-
sına. hiçdeğılse buörnekte ve vıne ken-
di "nâzım planı hatınna" destek olacak
mı?. Bu soruların vanıtı da. >on günler-
dekı kente karşı duyarlı olan herkesi se-
\indiren kaçak >apı >ıkımlarında ne
denli "içten" olunup olunmadığını orta-
va serecek...
Evet. Çav uşbaşf nda "devletdesteğû-
le" >enı bir Sultanbevli yaratılıvor. Bu
korkunç gidı^i ise "vetkili" olan hemen
herkes .sadece sevredi>or.
Cumhurbaşkanından. muhtanna ka-
dar. .
MEMURLAR 1L4R4RLI
/Grev ve
loplusözleşme
hakkımız
yerilmeli'
* .4NKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Ka-
fıuçalışanlannasendikalhaklarınveril-
pıesine ilişkin yasa taslağını hazırlamak
«zere oluşturulan teknik komisvon dün
îbplandı. Kamu Emekçileri Sendikaları
tonfederasvonu (KESK). Türkive Ka-
frıu-Sen ve Memur-Sen'den 2 temsilci
ije bakanhk vetkililerinin katıldığı top-
tentıda, kamu çalışanlanna grev \e top-
Rısözleşmeli sendika hakkının tanınma-
sı istendi.
! KESK adına toplantıya katılan Mer-
Sez \'ürütme Kurulu ü_ve>i \e Toplu İş
Şözleşmesi Sekreteri Fikret Doğan yap-
(Jğı yazılı açıklamada. sendikanın ancak
Şrev ve toplupazarhkhakkının verilme-
aiyle anlamlı olabileceğini vurguladı.
ibemokratikleşme ve çalışma yaşamın-
(İa banşın sağlanması için bu haklann y-
4r aldığı bir yasal düzenleme yapılması
ğerektiğini v urgulayan Doğan. "Kamu
çalışanlarının bu yöndeki beklentilerine
rağmen, bazı konfederasvonların dev let
>etkililerinin de gerisine düşerek grev ve
ioplupazarlık hakkı konusunda tered-
düde düşmeierinin ve şimdilik grevsiz
toplusözleşmesiz sendikayı veterii gör-
meieri konusundaki yakjaşımlarını ya-
dırgı>oruz"dedi. Doğan. KESK olarak
yasada >er almasını istediklen ilkeleri
^öyle sıraladi:
. "Sendikal haklar, grev ve toplusözleş-
öıe hakkı da dahil olmak üzere bir bü-
tiindür. Hazırlanacak vasa. grev \e top-
Kısözleşme hakiannı içermelidir."
Vatandaslıktan cıkmak istiyor
Ordulu gazeteci
baskılardan hıktı
ERDOĞAN ERİŞEN
ORDL" - Ordu \e Fatsa'da vavımlan-
makta olan Vatan adlı bölge gazetesınsn
sahibi Osman Şahin. 25 savfalık hır dı-
lekçevle Ordu \'alılığı'ne başvurarak
Türk vatandaşhâından çıkanlmasını iste-
dı.
San basın kartını da \ahlıge teslim e-
den Şahin. baskı ve tehdıt altında oldu-
ğunu belırterek vatandaslıktan çıkmata-
lebının kabu! edilmemesi halınde ıntihar
edeceğinı sövledı. Ordulu gazeteci Os-
man Şahin'ı gazetesını kapattıracak. ba-
sın kartını da valilığe verecek kadar kız-
dıranolavlar 1985 ıle 1991 v ılları arasın-
da vaşanmış. Kendı devımıvleoyıllarda
"volsuzluklann ve menfaat çetelerinin
iizerinegittiğiiçin~arabası vakılmış. fa-
ıllerı ise 6 >ıldır bulunamamış Şahın'ın
hakkında 2~! kez basınla ılgıü da\ a \ e so-
ruşturma açılmış. Bunların bazılanndan
takipsızlik. bazılarında beraat karan çık-
mış. Kimı davalardaparacezalarınınva-
nı sıra 4 kez mahkûmıvet almış. Bunlar-
dan ikısi \argıta\ tarafından bozulurken
ikisınden ise hüküm gıverek hapı^ vat-
mış.
31 Ekım 1991 gecesi ışortağı vearka-
da^ı Hakkı Şensov'un Konak Sıneması
bınasının üst katından düşerek ölınesi >o-
nucu gözaltına ahnan Şahin. bu olay la il-
gılı. "Bilgim ve görgüm olmadığı halde6
yıl 11 av 15 gün hapis cezasına mahkûm
oldum. 2 vıl 10 av kadar vattıktan sonra
şartlı tahlive oldum" dıvor.
Bu cezav ı proteMo ıçın 5 gün açlık gre-
vı devapan Şahin. 1990 vılında Adalel
Bakanlığı önünde. "Adalet Arıvorum"
dıve pankart açarak açlık gre\ı vapmak
ıstedığı için de gözaltına ahnmiş.
Osman Şahin son olarak geçen günler-
de. îstanbul'da gözaltına alınarak Gav-
rettepe'de' 4 gün 4 gece ışkence gördü-
ğünü öne sürüvor.
" Bu ola> bardağı ta>ıran son damla ol-
dtı"diven Şahin. çocuklannın ıhtışaçla-
nnı karşılayamadığını. vakınlarının var-
dımı ile gecindığını sövlüvor.
Osman Şahin tüm bu olavların verdı-
ği sıkıntıvla Ordu Valıliğfne iarı basın
kartı ile birlikte v erdığı 20 Evlül 1996 ta-
nhlı dılekçesınde olavları sıraladıktan
sonra su taleplerde bulıınuvor: "Artık
TürUv e'de vaşamak idamdan daha kötü
olacaknr.Buşekilde>aşamaktansa Türk
vatandaşlığından çıkıp. baska bir iilke \a-
randaşlığına geçmek istnorum. Buna i/in
verilmediği takdirdeiseikinci seçenekola-
rak ölümü seçmekzorundavım. İki vıldan
bu vana suçsuzluğumu ispatlamak için
riimvollandenedinı.Yineanlabilecekbir
iftiramn kurbanıolmaktan korkuvoruın.
Son çözümü son umudumu bu dilekçeve
bağladım. Ordu Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından suçsuz olarak hüküm givdi-
ğinı dosvanın Adalet Bakanlığı vetkilile-
ri tarafından incelenmesi. arahamı va-
kanların bulunması. Türk vatandaşlığm-
dan çıkana kadar can güvenliğimin sağ-
lanması, başımdan geçen ola_\lar nede-
nivle ailemin ve vakınlanmın rahatsız
edilmesineson verilmesi. Türk \atandaş-
lığından çıkanlmam için dilckçemin İçiş-
leri Bakanlığı'na ha\ak edilmesi..."
Şahin üzerındekı baskıları protestoet-
iiıek ıçın kurucusu olduğu Vatan gazete-
sının vavınına da >on verdı.
Cumhuriyet Kitap Kulübü'nden
Bir Ay Boyunca
%50İİİNDİRİM
16Eylül-16Ekim1996
Taksim Sergi Salonumuza Gelin
Kampanya Sergimizden
Kitaplarınızı Seçin.
Adres.-İsttklal Cad. Zambak Sok. 4/1 Beyoğlu-İstanbul (Ak Sanat karşısı)
Tel:252 38 81
Laiklik ve Demokrasi
Ben buralarda değilken. ilgınç bir tartışma başla-
mış. "Önce laiklik mi savunulmalı, yoksa demokra-
si mi savunulmalı" biçiminde özetleyebileceğimiz
bu tartışmanın ilk işaretleri, daha ben buralarday-
ken de görülmüştü. Kimi yazarlarımız önceliği de-
mokrasiye verirken, kımı arkadaşlarımız da önceli-
ği laiklığe veriyorlar.
Önceliğı demokrasıye veren bır yazar, (mealen)
"Elbette önce demokrasi" dıyordu. "Demokrasi ol-
mayan birsürü laık devlet var. Ama demokrasi olup
da laik olmayan hiçbir devlet yok."
Doğrudur. Demokrat olmayan bir sürü laik devlet
vardır. Fakat burada daha sonra "totoloji" yapılıyor.
Elbette demokrasi olup da laık olmayan devlet ola-
maz. Zira laiklik olmazsa, demokrasi de olmaz. Ya-
nı yukarıda mealen alıntıladığım yazarımızın "de-
mokrasıyi laiklığin şartı gibi göstermesi" düpedüz
zihin bulandırmaktır. Işın doğrusu. "laiklik, demok-
rasinin şartıdır."
Laiklik ve demokrasi aynı tarihsel süreç içinde ve
aynı koşulların ve aynı beklentılerin sonucu olarak
aynı dönemde ortaya çıkmışlardır. Defalarca yazdım
ve hıç üşenmeden ve yüksünmeden daha defalar-
ca yazacağım. Bu tarihsel sureç incelenirse, laiklik
olmadan demokrasi olamayacağı net bır biçimde
görülür.
Önce tanımı yineleyelim: "Laiklik bir toplumda,
yönetenlerin yönetme yetkisini Tannsal kaynaklar
dışında birkaynaktan almaları ve toplumla ilgili ku-
ralları belirlerken Tanrı buyrukları dışında da kural-
larbelirleyebilmeleridir." Yani laiklik, "yö/iefrneyef-
kisinin kaynağı" ile ilgili bir kavramdır. Pozitif ve akıl-
cı düşüncenın, inanç ve hurafelerin yerini almasıdır.
Gerçekten insanlığın tarihi ıncelendiğinde, "yöne-
ten-yönetilen" ayrımının başladığı andan itibaren,
temel bir sorunun ortaya atıldığını görürüz: Yöne-
tenler. bu yönetme yetkisini kımden alıyor? Ardın-
dan başka sorular da gündeme gelir. "Buyetkıyı na-
sıl alıyor", "Bu yetkiyı kime devrediyor-nasıl devre-
diyor" vb. Ancak dikkat edilırse tüm bu soruların
odaklandığı temel birkavram vardır. "Yetkinin kay-
nağt"ntn ne olduğu.
Gene bütün bir insanlık tarihi boyunca görülen,
bugün de gördüğümüz ve korkarım yarın da göre-
ceğimiz; bu yetkinin üç kaynağı vardır. Bunlardan
birincisi zorbalıktır. kaba kuvvet kullanılmasıyla bu
yetkinin gasp edilmesidir. ikincisi bu yetkinin Tanrı
adına kullanılması ve bu yetkinin Tannsal bir yetki
olduğuna inandınlan toplumların (sözde) Tanrı buy-
rukları doğrultusunda yönetilmesidir, Ve nihayet
üçüncüsü bu yetkinin, şu ya da bu biçimde halktan
alınmasıdır.
Laiklik "Aydınlanma Çağı" denen bir dönemde ve
gene aydınlanmafelsefesidenilen bir felsefenin so-
nucu ortaya çıkmıştır. Gerçekten ortaçağda ya da
'karanlık çağ'üa yönetenler. bu yönetme yetkisini
Tann'dan aldıklarını iddiaediyorveTann'nın buyruk-
ları doğrultusunda yönettiklerini ileri sürüyorlardı.
Toplumsal ve siyasal düzen tümüyle "Tannsal" ola-
rak düzenlenmişti.
Bu düzen insanların "eşitsizliği" üzerine kurulu
birdüzendi. İnsanların bir kısmı Tanrı tarafından "se-
çilmiş" kullar olarak varsayılıyordu. Toplumun diğer
üyeleri "sürü", onlar o sürünün "çobanı" idiler. Ve
bu eşitsızliğe, bu mantıksızlığa karşı çıkanlarda bu-
nun bedelini çok ağır biçımlerde ödüyorlardı.
Bu düzen, "din devleti", ya da "teokrasi" olarak
isimlendirılir. Vegünümüzün aydın insanının kafası-
na göre mantık dışı olan ve ınanılmaz sayılabilecek
bu düzen yüzyıllarca sürecektır. Burjuvazinin orta-
ya çıkışına kadar...
Burjuvazi; temelde Haçlı Seferleri sırasında ilk
ciddi "birikimlerinı" oluşturan ve daha sonra yeni kı-
talann keşfiyle bu gücünü pekiştiren vezenginleşen
"tüccarlann" öncülüğünde ortaya çıkan bir sınıftır.
"Burg"daoturan ve soyluluğu olmayan, meslekten
"savaşçı" olmayan, herhangi bır toprak bağlantısı
olmayan bu insanlar, tarih sahnesinde ekonomik
olarak güçlü bir sınıf oıarak yer aldıklarında, bunun
doğal uzantısı olarak yönetimde de pay istediler. An-
cak eskı düzende "rollerdağıtılmıştı." Kimin yöne-
teceği, nasıl yöneteceği, yönetme yetkisinin kayna-
ğı vs çoktan belirlenmişti. Ve bu düzen, Tannsal bir
düzen olarak varsayıldığı için. değiştirilmesi de dü-
şünülemezdi.
İşte burjuvanın bu mantıksız düzene yanıtı, "Ay-
dınlanma felsefesi" oldu. Tüm dünya dillerınde ay-
nı sözcükle dile getirilen "aydınlanma" çok özet ola-
rak, "Kör inanç ve hurafenın yerine, bilimin ışığıyla
aydınlık getirilmesi demekti."
Eski düzenin beline baltayı indirdiler. "Neden Tan-
rı insanları farklıyaratsın" sorusunu sordular. "İnsan-
lar hür ve eşit doğarlar. Ve insan olduklanndan ötü-
rü öylesıne temel bazı hak ve özgürlükleri vardır ki;
hiçbir zorba. bunları o insanların ellerinden ala-
maz."
Siyasal haklar bunlardan biriydi. "Meşru bir yö-
netim" dediler. "ne zorbalığa dayanır, ne de Tan-
rı'nın buyruklanna. Meşru bıryönetimin tek kayna-
ğı, yönetilenlerin özgür iradeleridir." Ve bu anlayış
19 ve 20. yüzyılın tüm temel belgelerinde yer aldı.
BM insan Hakları Evrensel Bildihsi'nde de, kelime-
si kelimesine aynı ifade vardır. Ve son iki yüz yıldır
tüm mücadele. böyle bir düzene ulaşmanın müca-
delesidir, böyle bir düzende yaşamanın mücadele-
sidir.
Bu ifade, en basit biçimiyle laikliği ve en basit bi-
çimiyle demokrasiyi ifade eder. Bu bakımdan de-
mokrasi ve laikliği biribirinden ayırmak mümkün de-
ğildir.
Dünya üzerinde önce demokrasisini kurup son-
ra laikleşen hiçbir ülke yoktur ve olması mümkün
değildir. "Herdemokrasilaiktir" gibisinden ifadeler-
le kafa bulandıranlar. sanki demokrasinın doğal ola-
rak laikliği de getireceği izlenımini uyandırmak isti-
yorlar. Bunun örneği yoktur. Laiklik ve demokrasi,
gelirse birlikte gelir. Kimi zaman laiklik önce gelir,
onu kaçınılmaz bir biçimde demokrasi izler. Fran-
sa'da da böyle olmuştur, ingiltere'de de, Alman-
ya'da da, Türkiye'de de...
Ötesi "laf-ı güzaf"t\r.
İki üniversitede görevli
Prof. Yılınaz TRT^ye aday
Istanbul Haber Servisi -
Prof. Dr. Ta>fun Akgii-
ner'in görev den almmasıy-
la bo!?alan TRT Genel Mii-
dürlüğü için vapılacak se-
çimde Prof. Dr. Durali Yık
mazadavlıâını kovdu.
Prof Durali Yılmaz.
Muğla Ünıversıtesi Fen-
Edebivat Fakültesı Dekan-
lığı ile tstanbul Lniversite-
si Iletişim Fakültesi öğre-
tım üyeliği görev lerini yü-
riitüvor.