Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•SAYFA CUMHURİYET 18 EYLÜL1996 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Hüsamettin Koçan ve atölyesi 6. İstanbul Sanat Fuan'nda 'Avuçiçi Resimleri'yle sahip olma güdüsünü irdeliyor
Farldı bakış açılarıyla avuç içi
Falez Sanat
Galerisi'nin
standında
Ayşen
l7
rfalıoğlu.
Ebru Arıksov.
Hüsamettin
Koçan.
Mürteza Fidan.
Seçil AMnak.
Tinıur Güven.
Rüçhan
Şahinoğlu.
Berin Gökçen.
C tnı İlhan.
EmrcOkçuer.
Maide Bulak.
Özlem Tarı.
Serap Bülbiil.
Vildan Açan \e
Zümrüt
Rsadau'nun
\\\ uçiçi
Resimleri" >er
alıvor.
(Fotosraflar
DEVRİM
BARAN)
AHL ANTMEN
6. istanbul Sanat Fuarı'na "Avuçiçi
ResimlerPyle katılan Hüsamettin
Koçan \e atölyesi, Falez Sanat
Galensi'nın standında adı üstünde.
avuç içıne sığan bir dizi iş
sergiliyorlar.
Geçen aylarda Ava Irini'de
düzenledikleri "İletişim/sizlik" sergisi
\e Genç Etkinlik'te yer alan işlerivle
Türk sanat ortamına
yeni bir soluk getiren
Koçan atölyesi,
İstanbul Sanat
Fuan'nın anlamıyla
doğrudan ilintili
işlerinde topluca ironık
hır bakış açısı
^ergiliyorlar.
Fuarın tican yönünü
ırdeleyen. sanat
pıvasalarını ınceden
ınceye alaya alan. öte
yandan sisteme karşı
durmak yerine sistemin
zorunlu katılımcılan
olmak durumunda
kalan genç sanatçılar.
ta\ırlannı işleriyle
ortaya kovuyorlar.
(Kavramsal sanatın bile
sisteıne
dırenemedığinı.
"satılamaz" denen
ışlerin paraya
dönüştürebildığini ™""^™~^^
unutmayalım: Kendini birarabanın
tepesine çivileven Amerikalı sanatçı
Chris Burdenin avuçlannı delen
çıv ıter bile alıcı bulmuştu... Jennv
Hozler'in "özlii sözler"i. tişörtlere
basıhp birer metaya dönüştürülüyor...
Bh iki örnek.)
Uluslararası sanat piyasasının dev
boyutları. her geçen gün
nıüzayedelerde kırılan yeni
"rekortarla" daha da geniîjlıyor. Bu
arada Avrupa \e Amenka'dakı
müzelerin en büyük gelir kaynağını
sanat yapıtlarının röprodüksiyonlan
oluşturuyor. Afişler bir yana.
tak\imler. bardaklar. tabaklar.
kalemler. çakmaklar vs. Sonuçta.
kendilerine sahip olamasak da
röprodüksiyonlarına sahip olabiliriz
sanat yapıtİannın.
Böylece sanat yapıtılan çoğalır. her
e\e girebilir ve bunun sonuçlannı da
bu yolla sanat yapıtının "aura"sını.
•Fuann ticari yönünü
irdeleyen, sanat
piyasalannı inceden
inceye alaya alan, öte
yandan sisteme karşı
durmak yerine
sistemin zorunlu
katıhmcılan olmak
durumunda kalan
genç sanatçılar,
tavırlarını işleriyle
ortaya koyuyorlar.
Hüsamettin Koçan'ın
ele avuca sığmayan
öğrencileri. avuç içi
kadar işleriyle "sahip
olma" güdüsünü
irdeliyorlar.
Iğneyle kuyu kazan opera kurumumuz
ÖNDERKLTAHY\LI
Türkive'nın müzık kalkınmaMndaki
ilkleri. büyük Atatürk'e borc'uy uz: ama
bunlann arasmda operanın daha önem-
li bir yeri bulunduğunu henıen belırt-
nıemiz gerek. !934'te ülkemizi ziyaret
eden trah Şahı'nı bir opera gösterisiyle
ağırlamayı düşünrrtek ve bıınu-uvgula-
mak. ancak onun gıbi bir dahınin ışıdir.
1934"ü izleyen 60\ıl içmdedöntane
opera-bale kurumumuz oldu. İZDOB,
bunlann üçüneüsüdiir. Perdelerını
1982"de açan kurum. 1996-9
7
me\ simi-
nin başında. bu mutlu oiayı 15. kez yi-
neleyecektir.
"En pahalı sanat" dıye tanımlanan
operada. her şey önceden >apumamıyor:
aynntılar değışebiliyor. Bu yüzden İZ-
DOB. y ıllık program bastırmıyor. Önü-
nıüzdekı me\ simin etkinliklerini. kuru-
mun müdürü \e sanat yönetmeni Saşın
Aytül Bii\üksaraç'ın \erdikleri bilgıler-
den aktarıyorum.
"Senelerönce" divor Sayııı Büyükîsa-
raç. "İZDOB'ne Elhamra, geçiciolarak
tahsis edilmiş bir bina: fakat geçici değil
kalıcı olmaya nıahkûm edilmiş bir kuru-
muzbiz. Burada bir opera bijıası\armış
gibi hareket ediliyor. Bu v iizden büyük
zorluklar vaşıvoruz. En bü> ük sorunu-
muz mekân sorunu. Hepimiz. böyle gü-
zel akustiği olan bir salonda şarkı söv le-
menin mutluluğunu duv uyoruz. ama bu
yetmiyor." Dekor \e kostümlerin üretil-
diğı yerlerbakımından gerçek bir buna-
lım yaşanıyor. Pro\a yeri bulunmayan
orkestra. sürekli olarak çukuru kullanı-
vor Budasahneçalışmalannı aksatıyor.
Stüdyo olarak fuayeden yararlanan "ba-
le. günden güne büyümek isteyen birtop-
luluk. Balenin en az iki stüd>osu olmâlı
ki bir tarafta repertuvar ç.alış.ması va-
parken bir tarafta da ders yapsın." Bu
durumda. kurumun yöneticileri için en
büv ük işkence. haftalık çalışma progra-
mının haztrlaumasıdır. ü #••
Öte yandan dekorlann boyandıği \e
aynı zamanda depo olarak kullanılan
yan bınanın yerine Izmir Özel Idaresi.
Mılli Kütüphane içın bir bina yaptıra-
cak. SanatseverİzmirYalisı Sayın Kut-
lu Aktaş. buradan operanın da s ararlan-
masını istemiş. takat Milli Kütüphane
\akfı ile şimdilik anlaşmaya vanlama-
mış.
Veni yapımlar ve yenüikler
1996-97 mevsiminın programı. ışte
bu olumsuz kos.ullar altında hazırlan-
mış. \enı yapımlar, gala temsillerine gö-
re söyle:
10 Ekım: Selman Ada: "Aii Baba ve
Kırk Haramiler~operası {Rc)\ Mehmet
Ergüven. koreografi Ercan Kazbek, ko-
ro şefi Zarife tsmailova)
30 K.asım: P. İlyiç Çaykovski: "Lyu-
>an Güzel" (Rejı Evinç Sunal-Suna Şe-
nel)
6 Şubat: L. Van Beethoven: Fidelio
(Reji M. Ergüven. şef Ercan Yenal)
15 Mart: Leo Delibes: Copelia
10 Mayıs: G. Puccini: "La Boheme"
I Re|i PatriciaPhantom, şet'NicholasGi-
usti)
itaKanca ovnanacak olan "La Bohe-
me" ile İZDOB. Aspendos festi\aline
katılacaktır. Aynca eeçen yıllardan ge-
len Esmeralda\e~İ'çBale" gibi yapım-
lar. CarminaBurana.Mozart'ın ve Ver-
di'nın Requıem'lerı. "Sihirli Flüt". "Fi-
garo'nun Düğünü" \e "Saravdan Kız
Kaçırma" çe^itlı zamanlarda yinelecek-
tir.
- IZB|DBbuyı^6aralıktal«İgalaıleG.
Donizetti'nın "leConvenienzeele Incon-
venienzeTeatrali" ("Tiyatroya l'yanlar
ve L'ymavanlar") ba^lıklı gülümlü ope-
rasının Türkiye'deki ilko\nanı>ını ger-
çekles.irecek.
Yapıtı önceki y ıllardada ülkemize ge-
len konuk yönetmen Nuri Alexandrof
sahneye koyacak veorkestray ı Alevand-
re Samouil yönetecek.
"Bu sene" divor Sayın Büyüksaraç
"bir yenilik olarak İZDOB'yi farklı sah-
nelere taşımavı ve özellikle baleler için
Sabancı kültür Merkezi'ni kullanmayı
düşünüyoruz." Protokol ımzalanmak
üzeredır. Örneğin. "UyuyanGüzer. El-
hamra'da ba^latılıp anılan >alona alına-
caktır. "İZDOB'ninsahnesivesahnege-
risi olanak bakımından çok kısıtlı. ora-
da baleyi biraz olsun rahattatmay ı. daha
iv i bir ortama taşımav ı düşündük."
Öte yandan. 4 kasınıda Buca Azizler
Kılisesrndeba^layacakolanaylık"Şan
Konserleri". "DevletTiyatrosu'nun na-
zik daveti üzerine" bu kurumun K.ar^ı-
yaka sahnesinde de yinelenecek. \1üzi-
ğını Melih Seskır'ın. metninı de Ferdi
Merter'in yazdıgı "Kuklacı" adlı çocuk
oyununun sergileneceği yerler arasında
ise Konak Beledi\esi'nin Güzelvalı'da-
ki As Sineması'nın da yer alması düs.ü-
nülmektedir.
Halksal etkinükler olarak 28 ekımde
A. Adnan Saygun'un "Eski İ'slupta
Kantat"ını. F. Tüzün'ün "Çeşmebaşı"
balesini \e çocuk korosunun gösterisı-
ni içeren "Cumhuriyetve Atatürkgece-
si"yapılacaktır. Yeni y ıl vebahardinle-
tılerinin hangı başlıkları fe^yacafi vt»
kesin tarihleri henüzbelırie'nememı^tir.
\'ukanda özetledığim olumsuz koşul-
Iar altında yapılacak etkınlıkleri. bir
opera kurumunun ığney le kuyu kazma-
sına benzetmek abartı sayılmamalıdır.
Üstelık bırde kadro sikıntısı yaşanıyor.
Büyüksaraç. şöyle dıyor:
"\eni kadrolar istiyoruz. Konsena-
tuvardan çıkan vetenekli gençler \ar.
Bunları değerlendirememenin üzüntü-
sünü yaşıyoruz. Geçen sezon sonunda
yaptığımız sınav la: iki orkestra. iki koro
\e iki bale sanatçısını kadromuza alabil-
dik; ama gördük ki değerlendirilmesi
gereken pek çok genç \ar. Özellikle ba-
lemiz eksik." Kuruluş sirasinda alınan
bale sanatçıları artık orta ya^ düzeyin-
dedir. Buna karşılık geçen zaman için-
de alınan genç sanatçıların sayısı azdır.
Orkestrada bazı eksiklikler var. Koro
üyesi \e solocu olarak tenorlara da ge-
reksinme duyulmaktadır. Aynca ücreth
sanatçılar bir an önce kadroya geçmevi
bekliyor.
Sanınm İZDOB. bir süre daha böy le-
st olumsuz kosullar altında çalışacaktır.
Şu var ki iğneyle kazılan kuyudan fış-
kıracak kültürel coşku ve ısık. bu gibi
sıkıntılara katlanılmasına defier.
otoritesini yitirdiğini
söyleyen VVaher
Benjamin' i anarak
çeşitlı boyutlarda
tartişabilıriz. İşte
"Avuçiçi Resimleri'* de
bu düşünce temelinde
ele alınabilir.
Hüsamettin Koçan'ın
ele avuca sığmayan
öğrencileri. avuç içi
kadar işleriyle "sahip
olma" güdü:>ünü
irdeliyorlar. İçlerinden
bazılaruıın. ba^ka
sergılerde gördüğümüz
yapıtlarının
çoğaltılmıs birer küçük
kopyasını sunmalan
anlamlı. İtalya'da pek
çok turist, Dav id
heykelciklerine. küçük
"Son Yemek"lere
saldmrken. Paris'ten
donenler dostlanna
" ^ ~ ~ " ^ ^ ~ ^ minık Evfel kuleleri
getirirler! "Avuçiçi Resimleri~nin
tanıtım bros.üründe t'uar
ziyaretçilerının dikkatinı çekecektir:
Falez Sanat Galerisfnin standında yer
alan Avşen L'rfalıoğlu. Ebru Arıksov,
Hüsamettin Koçan. Mürteza Fidan,
Seçil Aymak, Timur Güven. Rüçhan
Şahinoğlu, Berin Gökçen, Cem İlhan.
Emre Okçuer, Maide Bulak. Özlem
Tan. Serap Bülbiil. \ ildan Açan v e
Zümrüt Radau'nun ısımleri. bu
avuçiçi işlerı açıklayan bırkaç satırın
altında: "Avuç elin duvgusal yüzüdür.
dokunmak ister. terler. içe kapanır/
Avuç bilicidir. gelecek ve geçmiş
av uçiçine yazılıdır, okumasını bilen
çö/er /anıanın gL-emini/ Av uç elin
barışa u/anan > ü/udür. alet tutar
Aletin kerametini kendinin sanan avuç
bencildir av nı zamanda.' Aidiyet
sözcüsüdür av uç. içine almak ister
iktidarı Mülkü ve herşeyi, hatta
sanatı."
Deyimlerimizı yan yana
sıraladığınıızda da buna benzer bir
anlam ortaya çıkar. Avcu ka^ınmak,
amunıın içiae^rnjak.avcunun içugibi
bıtmek. avcunu yalar. avuç açmak.
avuç artırmak. .
Sergide yer alan sanatçılann hepsi.
farklı bakis açılarıyla bu satırlarda
okuduğumuz yönleriyle ele alıyor avuç
içini.
Mürteza Fidan'ın ana baba hakkından
cinsel birles,menin faydalan ve
zararlarına uzanan bir "nasihat klasi0"
olan Kabusname'den yola çıkarak.
porno dergılerinden nasıhatlara aykın
olmayan cinsel bırle^me pozısyonlarını
Osmanlı motifleri fonuna bastığı metal
levhalar ve mengenelerle anlattığı
"Kabusname'den Kesitler". islerın
arasında en çok dıkkat çekenlerden
bin.
Zümrüt Radau. önceki ı^lerinde oiduğu
gibi sanat tarihınden alıntılar yaparak
"L'stalarımın Elleri"nı.
Rüçhan Şahinoğlu neredeyse imzasi
haline gelen kartpostallarla "Rüçhan
Şahinoğlu Eli İle...",
Ebru Anksov "Avuç İçi Kadar"
özgünbaskılarıyla. Serap Bülbiil
avuçiçine çizdıği yol şeritleny le
"HayatÇizgisi". Vildan Açan "Eldeki
İpuçlan" gıbi ışleriyle yer alıyorlar
Falez'in standında.
Margaret Atwood, yeni romanında Grace Marks'ın yaşamöyküsünden yola çıkarak bir 'cinayet baladf sunuyor okuyucuya
KeiKİiııi saldamayı becerebflen bir yazar
Kültür Servisi- Feminizmin son yıl-
lardaki önemli temsilcısi. •şimdinin ve
geleceğin"Kanadalı yazarı Margaret
Atvvoodun yeni romanı 'AliasGrace'.
çokyakında Kanada'dayayımlanıyor.
Roman. 19. yüzy ılda yaşamn Gra-
ce .Marks adlı bir kadın suçlunun ger-
çek yaşamöyküsünden yola çıkılarak
yazılmış. Atvvood'un 20 y ıl önce hak-
kında bir tele\izyon oyunu yazdığı
Grace Marks. adam öldürmek suçun-
dan ölüm cezasına çarptınlmış. daha
sonra ömürboyu hapse mahkûm edil-
miş bir kadın kahraman. Atv\ood da-
ha önce cıddi biraraştırmaya gınştiğı
Grace Marks hakkında. gazete haber-
len. günlüklerve Marks'm itiraflann-
danoluşan bir 'cinayet baladr sunuyor
okuyucuya. Yazann en önemli refe-
ransları ise\Villiam.Morris,Edgar.\l-
len Poe, Emih Dickinson gibi yazarlar,
19. yüzy ıl korku romanlan ve bu ro-
manlardaki kadınlar. Kıtabın biçim-
sel özellikleri de 19. yüzyıl korku ro-
manlarına göndermelerde bulunuyor.
Arvvood bölüm başlıklanna 'KınkTa-
baklar*. 'Pandora"nın Kutusu' gibi
adlar v ererek o dönemin biçimsel ge-
leneklerini yerine getinyor.
İş\ereni Thomas Kinnear \e evsa-
hıbı Nancy Montgomery "yi James
McDermott adlı bir adamla işbirliği
yaparak öldüren 16 yaşındaki Gra-
ce'in Kingston Hapishanesi"nde ge-
çen 30 yıldan sonra. atîedilerek salı-
venlmesini konualan roman. genç ve
çekici bir kızın erkek dünyasındaki
konumunu sorgularken gerçek suçlu-
nun kim olducunu da cündeme geti-
nyor.
Sayısı hızla artan bir okuyucu kit-
lesine sahip olan Arvvood ülkesi Ka-
nada'da oiduğu kadar dünya feminist
yazınında da önemli bir yerde duru-
yor. Türkçede. "Kedi Gözü". "Damız-
lık Kızın Öv küsü' v e "Ademden Önce-
ki Yaşam' (Afa Yayınları) adlı kitap-
lan bulunan yazar. sık sık ülke dışına
çıkarak çeşitli seminerlere. edebiyat
sohbetlenne katılıyor. Atsvood. geçen
günlerde Londra'da bir tiyatroda dü-
zenlenen söyleşide 900 kişiye seslen-
di. Tiyatro kapısında bekleyen 200 ki-
şi de hesaba katıhrsa Atvvood'un oku-
yucu ile 'özel" bir ilişkı kurabilen bir
\ azar oiduğu rahatça >.öy lenebilir.
Arvvood"u dinlemeye gelenlerin bü-
yük çoğunluğunu kadın okurlar oluş-
turuyordu. Yazar. son romanından kı-
mi bölümleri sesli olarak okurken ön-
ceki yapıtlarına ilişkin aynntılı soru-
lan da yanıtladı. Şiir ve kısa öyküler
de yazan Atvvood. kısa öy kü ile roman
arasındaki farka ilişkin bir soruya. öz-
lü bir karşılık verdı: "Kısa öyküler kı-
sadır. roman ise uzun." Atvvood oku-
yucunun zihnindeki sorularaen yeter-
li yanıtı yine kitaplannın verebilece-
ğini. daha ötesine kanşmak istemedi-
ğını de ekledı.
En çok satanlar listesinde
Dokuzuncu romanını bu ay vayım-
layacakolan Arvvood'unkıtaplan.pek
çok ülkede en çok satanlar listesinde
yer alıyor. Ülkesi Kanada'da çok iyi
tanınıyor ve hayran okuyucu kitlesi
ona neredey se bir "ilahe' gibi davranı-
yor.
Atvvood'un ilk romanı 'The Edible
Woman' (1973). beslenme güçlüğü
olan bir kadının sıradışı öy küsünü an-
latıyordu. 1965 yılında yazılan kita-
bın. bu denli geç basılmasının komik
bir hikâyesi var. Kitabı. henüz Har-
vard'da öğrenimini sürdürdüğü sırada
yazan Atvvood yayıncının dosyayı
kaybetmesi nedeniyle bastıramadı.
Yayıncı. hatasını tamiredebilmek için
dört yıl bekledi. Bu süre içinde Arvvo-
od şiir dalında bir ödül sahibi olmuş.
edebiyatçevrelerinde ilksınavını ver-
mişti. Bir öğle yemeği sirasinda ya-
yıncısı. Arvvood'a bu kitabı mutlaka
yayımlayacağını söyledt; ancak kita-
bı okuyamamıştı bile. Nasıl olduysa
kitap. 1969 yılında vitrinlerde boy
gösterdi. tlk bakışta talihsiz bir hikâ-
ye gibi görünse de kitabın bu denli geç
yayımlanması Atvvood'un epey işine
y aradı. Çünkü o y ıllar 'feminizm* kav -
ramı gündeme yeni yeni giriyordu.
1939 doğumlu yazar. çocukluğunu
Ouebec'te geçirmiş. Entomolojist
(böcekbilimcisi)olanbabasısayesin-
de doğadaki tüm canhlarla haşır neşir
olan Atvvood teknolojiyle aralarında
her zaman bir mesafe olduğunu anla-
tıyor. Küçük yaşlarda Edgar Allen
Poe'nun korku öykülerini okuyarak
edebıyata ısınan Atvvood'un en çok
etkinlendiği yapıt 'Animal Farm"
(Hayvan Çiftliği). \azann yayımla-
nan ılk kitabı ise 'The Circle Game'
adını taşıyor. İlk şiirlerini biraraya ge-
tiren buyapıt ile 1961'de Kanada E. J.
Pratt Medal ödülünü almis. Sonraki
yıllarda tercihini bilim-kurgu roman-
lan ve feminizmden yana belirleyen
Atvvood 1970'lerden bu yana Kana-
da'nın en üretken yazarları arasında
yer alıyor. 'Surfacing" (1973) adlı ro-
manı ile neredeyse bir 'kült' haline
gelen Atvvood kadının kimlik arayışı-
nı yansıtan. karmaşık, ironik ve çok
katmanl i metinler y aratırken dil in ola-
naklannı çok iyi kullanıyor. Dikkati
çeken bir başka özelliğı ise kendısini
saklamasını çok iy i becermesi. Gerçe-
ği yazmak kolay değil ona göre. Şiir-
lerinden birınde y azdığı gıbi: "Gerçek
kısırdır / Karmaşık ve dolaylı". Bu
yüzden de yazdıklanna kendısini da-
hiletmekyerine. karakterlennin iç se-
sinedönüşüyor. Olaylanonlann bakış
açısıy la yorumluyor.
Atvvood kendisini saklamaya eği-
limli olsa da kapılann dışındaki ya-
şamdan uzak durmuyor. Babasından
kalan bir alışkanlıkla doğayı gözle-
meyi. bisiklete binmeyı. kuşlan izle-
meyi seviyor. Kanada PEN'inin aktif
üyelerinden biri. Düşünce özgürlüğü.
çevrekirliliği.antinükleerprotestolar
gibi çeşitli alanlarda aktif bir kişilik
sergiliyor. Çevre kirliliğini en önemli
global tehlıke olarak adlandınyor.
Politik röportajlarından bırinde ise
şöylediyor Atvvood: "Hepimizyatak-
larımızdan kalkıp haberleri dinliyo-
ruz. Bosna ve pek çok yerdeki sav aş sü-
rüyor. Sav aşlann uzağında olduğumuz
için şanslıyız. Ancak ben kendimi
gereğinden fazla şanslı görüyor ve
buna hakkım olmadığını düşünüyo-
DEFNEGOLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Sanatçımn Başarısı
Büyük sanatçılara hayranlıkla yaklaşırız genellikle.
Bizler için ulaşılmaz, büyük ışlerın insanlarıdır onlar.
Eleştirinin görevi ise irdelemektir: neden, nasıl, baş-
ka olasılıklar. gelenek ve günü içindeki yerini sorgular
sanat yapıtının.
John Berger'in Picasso 'nun Başarısı ve Başansız-
lığı (Çevirenler: Yurdanur Salman-Müge Giirsoy,
Metis Yayınları) adlı kitabı ilk gördüğümde. dünyamı-
zın gelmiş geçmiş en büyük ressamlarından biri sayı-
lan Picasso'nun başansızlığı ne acaba diye düşün-
mekten kendımı alamamıştım.
Berger, bu çok ilginç ıncelemesınde, sanatçıya ya-
şayan bir insan olarak yaklaşır önce. Onu yaratan top-
lumsal koşulları. dehasının ortaya çıkışını ve gelışımi-
ni irdeler. Dehası onu, çeşitli deneyimler yaşamadan,
doğrudan buyuk sanatçı yapmıştır. Bunu kendisı de
kabullenır. "Resim benden daha güçlü. istediğiniyap-,
tırıyor bana" der.
Bu sözun en yalın kanıtını, Henri-George Clon-
zot'un 1958'de gerçekleştirdıği Picasso'nun Gizemi
adlı belgesel filminde görürüz. Yönetmen. günler bo-
yu Picasso'yu çalışırken çekmiştir. Ressam, önünde-
ki tuvale bırkaç dakika içinde bir çıçek resmı yapar
ama durmaz. boyamayı sürdürür; resim bıraz sonra
bir tavuğa, bıraz sonra ise bir balığa dönüşür. Nere-
deyse sonsuz bir süreçtir bu. Tuval önünde durduğu
sürece onu boyayabilir ve çok farklı resımlere ulaşa-
bilır.
Ne akıl ne de düşünce yoluyla ulaşılan bir sonuç var-,
dır ortada.
John Berger, Picasso'nun ressam olarak tutarlılık;
gösterdiğitek dönemin 1907-1914 arasındaki Kübızm
dönemi olduğunu, bunun dışında ressamın yaşamı
boyunca hıçbır gelışim içinde olmadığını savlar. .
Sonunda da yalnızca dehasına boyun eğen, ona
yaslanmak zorunda kaian bir sanatçı olarak tanımlar
onu.
Bu duşüncelerini iki yüz yirmi beş sayfa boyunca ıl-
giyle okunan değerlendirmelerle açımlar.
• • •
Bızım Nâzım Hikmet'imız de büyuk yapıtlarıyla ne-
redeyse dokunulmaz bir şaır kimlığine kavuşmuştur.
Benım de ılk gençliğimden bu yana en sevdığım şa-
irdır. Duygusal bir yaklaşımla. yazdığı her şeyı beğe-
nır, şaırle aramda kendımce yakmlıklar kuranm.
Ben onu her şeyıyle. yazdıklarıyla. yaşadıklarıyla an-
layıp sevebılıyorum. Ama bana sorarsanız en çok kö-
tü şiir yazmış şairlerimizdendir de Nâzım Hıkmet. Ki-
mi zaman bir gençlık coşkusundan, kimıleyin de sırf
görev duygusuyla şiirler yazmıştır. Ama pek çok ya-
pıtı da o denli buyuktür ki okuyan için hayranlık duy-
manın otesinde bir seçenek kalmamaktadır.
Boylesı büyük sanatçıların kımı yapıtlarına bakarken
sıradan bir okur ya da izleyıci kolaylıkla "Bunu ben de
yazarım" tuzağına duşebıliyor. Yalnız sıradan okurlar
değil, devlet başkanları da aynı tepkıyı gosterebilıyor-
lar. Kruşçev'ın. Picasso'nun resimlerıne bakıp, "Eşe-
ğın kuyruğuna boya sürülüp tuvale tutu/sa böyle re-
sımleryapılabılır" dedıği söylenır. Bizım 8O'lı yıllarda-
ki devlet başkanımız da resim sanatına karşı benzeri
tavırlara girmıştı.
Eleşttri, burada buyük ve sıradan sanatı ayırmada
okurlara yol gosterebılecek eğıtıcı bir ışlevle ortaya çık-
mıyor mu?
Bugüne dek Nazım Hikmet'ın en güzel şiirierinin bir
araya getırlfdiği btr"Seçilmiş ŞiMer" k\\aS\ hSSrlanıp
yaygın bir okur kıtlesine ulaştırılabilmiş olsaydı, bu bü-
yük şairımizı tanımak isteyenler önceîikle bu kitaptan
yola çıkabilselerdi, şair ve şiir bugünkunden daha yu-
kanlarda olurdu.
Dahası Nâzım, sağlığındabütün şiirlerini kendi eliy-
le derleyıp toparlayabilme olanağı bulabilseydi, geri-
de daha elenmış bir "Toplu Şiirler" bırakması çok do-
ğal olurdu.
Eleştirinin görevi de onun elediklerinin ardından baş-
lardı.
Caballe'den müzik ziyafeti
Kültür Servisi - 20. y üzv ılın en büy ük sopranolarından
Montserrat Caballe. Intb ^•atırIm Holding'ın 15.
kuruluş yıldöniimü nedeniyle 23 eylül pazarteM günü
Atatürk Kültür Merkezı'nde bir konser verecek.
L'luslararası kanyerine 1965 yılında Nevv York
C'aniegıe Hall'da sahnelenen 'Lucrezia Borgia'
operasının başrolünü üstlenerek başlayan Caballe.
bugüne dek Luisa Miller'dan. Salome'ye. Pamina'dan
Isolde'a kadar opera repertuvannın bütün klasik
rollerını başanyla sergıledı. Caballe. ünlü rock sanatçtsı
Freddie Mereurv ile yaptığı 'Barcelona' albümü ve
Yunan besteci \'angelis'le yürüttüğü çalışmalarıvla
farklı ve geniş bir dinleyıci kitlesıne ulaştı.
David Bovvie'nin single'ı
Internet'te
Kültür Servisi - Cnlü İngılız rock şarkıcısı Dav id
Bovvie'nin •Tellıng Lie^' adlı son single çalışması
dünya çapındaki iletişim ağı. İnternet'te. Single'ın
hiçbir müzik markette satılmayacağı ve radyolarda
çalınmayacağı bildirilirken Bovvie hayranlannın
şarkıyı disk kalitesinde. ücretsiz olarak İnternet
aracıİığıyla dinleyebileceklen belirtildi. Şu sıralar Nevv
York'ta yeni albümünün hazırlıkları ile uğraşan
Bovvie'nin İnternet adresı şöyle. htrp. vvvvvv.
davidbovvıe. com.
K U L T U R • Ç İ Z İ K
K A M İ L M AS A R A C I