05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 AĞUSTOS 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 CRAMOFON İĞNESİ SELİM İLERİ Doğan Hızlan: Yazılarımda hem kendi ben'im hem de okurumun ben'i birlikte yaşamalı 'Edebiyat fetvacısı değilim'Kitaplar Kitabı'nı edindiğimde. Doğan Hızlan'ı. otuz yıla hızla yaklaşan bir za- mandilımi içinde görür gibi oldum. Onu öyle Altın Kitaplar'ın yarı basımevi, ya- n yönetim yeri bir odasında. demek ki hayli zaman önce tanımıştım. Hayatı ta- kip eder görünerek. kitapların dünyasın- da çalışıyor. yaşıyordu. Bu otuz yıla yaklaşan yıllann son be- şi. onu. Doğan'la fazla görüşemediğımız yıllardır. O. böyle biraz gökdelenimsi bir yapıyaçekildi. Kendi dünyasını. Kitaplar Kitabı'nın kanıtladığı gibi, büsbütün ya- zıyaçiziyesaklamış. Buyüzden Kitaplar Kitabı okurlarına asıl Doğan Hızlan'ı ge- ri getiriyor. Aşağıdaki 'yazışmalı sö\leşi'de, edebi- yatımızı gerçekten asvunmuş. okura ka- zandırmak istemiş Doğan Hızlan'ı Gra- mofon fğnesi'nin konukları arasına kat- mayaçalıştım... - Sevgili Doğan. "Kitaplar Kitabı' bir yandan senin yazarfık yaşamının biröze- ti, minvatürü: biryandan da edebhahmı- zın yakın tarihinin kendince panoraması. Bu panoramayı çıkarmayı, yıllar içinde nıi gereksindin? Saptaman doğru. Ancak yazıları bir arada okuyunca gördüm kı. hem edebiya- tımızın yakm tarihinin panoraması hem de benim eleştirel yöntemimin çeşitli ör- neklemeleri. Önsözde belirttiğim gibi yargılanm ve dil üzerinde oynamadım, çünkü kendim de bu tarihin içinde yer al- mayı amaçladım. Bilirsin. kenara çekilip üsrten bakmam kitaba. O tavn hiçbir zaman benimseme- diğimden. aramdaki mesafeyı. eleştirinin miisaade ertiği oranda kapatmaya çalış- tım. Yazarlık yaşamımın özeti sözüne gelin- ce... Toplu halde bu yazılara bakınca. ede- bivatımızın degişik türlerdeki gelişim çiz- gisinin. yazarlann yazma yaratma serii- venlerinin çizelgesi çıktı ortaya. •Kendince panoraması' sözü. yaklaşıın amacını özetüyor. Çünkü bu yazılar bir seçmeyi de içerdiğınden. nesnellıkten uzak yargısına muhatap olabilirler. Ancak nesnel bir gözle bakarsan. ele- ğin üstiinde kalabilecek kitaplara da hak- sızlık etmemişim. beni sevindiren yanı. kitabımda adı geçen yazarların, kitapla- nn hâlâokurun ilgi alanının içındeolma- sı, edebiyat dairesinin dışına düşmemesı. Kitaplar Kitabı alçakgönüllü bir tanım- la. benim edebiyat begenimi gösteriyor. Neyi niçin se\diğimı açıklıyor. Bilirsin, yaşamım boyunca nelerden nefretettigimi söyleyemedim. kırmamak. üzmemek için. Şimdi bımun mefhum-u muhalifındeıı şu yargı çıkmasın: Sevdi- ğim bütün kitaplar ve yazarlar bıırada mevcut. sevmediğim yazarlar, beğenme- diğim kitaplar burada yok. Böylesine bir megalomaninin bende bannamayacagıni bilirsin. - Şimdi eserinde kitaplar kitaplan ko- valıyor. Adeta bir okuma >e okutabilme yanşı içinde görüyoruz seni. Önce şunu so- racağım: O okuma se\gisinasdgelişti? tlk hangi kitaplar ya da dergiler? Bunlann sonraki okumaianna. yazarlıgına yol aç- tığını düşiinmeli miyiz? Sevgilenmın başlangıç tarıhlerinı net hatırlamıyorum. Birdenbıre bir başlangıç yapmışımdır. Benim zevklenm, tutkula- rım kısıtlıdır. okurum. yazanm, müzik dinlerim. çalanm. dinlenmek içın nota okurum. Çocuk Haftası'ndan başlayıp. Varlık. Türk Dili ve nıce dergilerde devam eden periyodiklere yönelık okumalar. Dünya klasiklerini veşıirkitaplarını çizerek oku- malar. Kırmızı kalem \e cetvelle. Okumanın tahrik belgesi her zaman şi- ir olmuştur. Şiire başlayan tutkum şiirle sürüyor. Ailemin gösterdiğı ilgiye. sev gi- ye bana desteklerine hep gönül borcu duymuşumdur. bu borcu ödeyemem. ay- nca hep borçlu kalmaktan da onur duyu- yorıım. Saadet Tevzem'in okul kitaplarımı bi- le ciltletmesı.anneminaradığımbireleş- tiri kitabına ulaşabilmem için Londra'dan bana kitap getirtmesi. Kitaba olanse\giminy azarın kimliğiy- le güçlenmesinı belirtmeliyim. Onlarla tanışmak. bazıiarınmkışılıkİennıyazdık- lanyla bağdaştırmak. kimilerinı de yaz- dıklarından ayn tutmak, ikisini kanştır- mamak. Edebiyat matinelerinin. yazma anıla- rınıda silinmez bir izi \ar. Sait Faik'ten Özdemir Asaf'a kadar birçok kışiy i ora- da tanıdım. Biz, ilgili, meraklı. tutkultı bir kuşak- tık. Edebiyat okuduğumuz değii yaşadı- ğımızbirvarlıktı. tçe kapanık biryaradı- Iışta değilim. ama hüznü dipten gelen şa- irler favorim oldu. Şiirin girdabına onlar çekti beni. Yazın bunaltıcı sıcaklarında. deniz ke- narlannı değil, güneşsiz odaları seçtım. Unutmadığım yazlardan biri. e\ halkı- nınyazhğagittiğı bıryılda MuzafferGök- man'ın müdürü olduğu Beyazıt De\let Kütüphanesi'ndeki birloşodada Nietzsc- he'nin Zerdüşt Böyle Dedi'sini okudum. sonra da Nıetzsche okumalarını bırakma- dım. Yıllar öncesinm kitap listeleri belle- gimde tazeliğıni korumuyor. ama bende yazma dürtü>ü ııyandıran dünya ve Türk edebiyatçılanna mınnet borcumu yaza- raködeyebileceğımek;ırnr\erdim. Bana göreyazmakbeııcıllıkten uzak birduygıı- dur. tefnelinde p;tylaşma yatar. - Sen bu kadar çok \azan. eserlerinden yola çıkarak yaşatmak, ayakta tutmak is- ferken, bir yandan eğirinı-<>ğretim ha\atı. bir yandan bugiinkü bozuk kültürtl or- tam okuma zet kini ortadan kaldırdı. \a- ni ben bu görtiştc) im. Stn ne düşünüyor- sun? Dahası. insanların kitaptan u/aklaş- tığı bir dönenıdeedebiy atla uğraşmak ba- zen boşuna bir çaha gibi gelmivor mu? Eğitim-öğretim lıayııtında kitaba. oku- maya özendirmek gibi eski aiışkanlıklar kayboldu. Artık güniibırlık bir yaşamııı içinde öğiitnıek istıyoılar bizi. Kırpınıı yaşamlara kımse başkaldırnııyor. Hayır diyen de yok. Kitabın lıayatta önemlı bir yeri olduğunu söyleyen öğretmenler de. ana babahırda azaldı. Herşeyin. hcrçahanın para \e uınan- la ölçüldüğü bir ülkede nasıl ıımutlu ola- billiriz. Bozuk kültürel ortanı. bizde kiil- türsüziiiğün. bılgı^izlığin eleştirilmeme- sinden ileri geliyor. Kaç ana-baba e\ iııde kıtaplık kuraıak. çocıığunu özendiriyor1 .' Deneme ile eleştiri bence çoğu zaman birbirlerinesınırtecavüzündebulunurlar, sert birçıtle ayrılmaları mümkün değil. Hele bızinı eleştiri geleneğimiz. daha çok denemeden beslenmiştir. Ne \ar-ki ben eleştirel ölçütlerimi her zaman vaz efmişimdir Şaşırtun \edene- mey le ortak nokta tasıdıgı izlenimini ve- ren de benim bu tutumunıdur. Bir kitabı değerlendınrken. omın öğelerini sırahyo- rum. ölçütlerimin mihenk taşına da \ uru- yoruın. soııunu da sert. vurucu bir final cümlesiyle bitırmektcn hoşlanmıyorum. Okurum bu ölçütleri. bu öğeleri oku- duktan sonra yargıya kendi varsın. Desin ki bu ölçütleri içeren eseri ben okuyabi- lirim. Yazılarımda hem kendi ben'im, hem de okurumun ben'i birlikte yaşamalı. Yargı.sız yazılar değil buıılar. ama bu- yııraıı bir eda \e üslubıı da yok. Ben yazara ve okura ınüeyyide (yaptı- rını) uygulayan bir edebiyat let\acısı de- ğilim. Okurunıla tartışırım. dedığin gibi. eleş- tirinin sertlığı ıle denemenın yumuşaklı- ğı bir senteze ulaşıyor. Fdebiyatımıza zararı dokunmui) olan- lar... Yokdiyemem.Genedemizacımdan olsa gerek cellatlığı reddettim. Yok say- dım. Kendi kendini tüketmelerini bekle- dim. Siireç uzundu. bekleme tahammülü- n tanıtan sütunum var. telev izyonda kitap tanıtan bir programım \ar. Bütün iyi ki- tapların yankı bulmasına çalışıyorum. Şunu da soylemek isterim, benim ka- dar da hiç kimse, se\diği kitaplan okut- mak için çabalamıyor. ben bunu bencil bir öznellikle de yapmıyorum. Kendi edebi- yat anlayışıma aykırı olan ama kaliteli ki- tapların da okura ulaşmasını istiyorum. Yalnız sorunda ayrıntıya inen bir gön- derme var. Önemli birözelliğimi keşfet- tin. Ben yeni yazarlara gösterdigim ilgi kadar. bazen daha çok, ilk eserlerinden beri izlediğim yazarlara yönelrtim çalış- malarımı. O yazarların şairlerin hemen heınen her kitabını değerlendirdim eleş- tirdim. Aynı yazann ayn ayn kitaplan üzerineyazdıklarımı okuduğunda, ortaya çıkan, kitap yazısında öte, bir inceleme eleştiri yazısıdır. - Tabii, bir de, benim arkadaşlannın ta- nıdıgı, ama okurlann tanımadığı 'ın- san' Doğan Hızlan \ar. Elli dokuz yaşında insan yaşama nasıl bakıyor? Özlemler, umutlar, sönen iilküler... Çok fazla umutlu insan olmadım. Güç beğenirliğin getırdiği mutsuzluk zaten umudu boğar. Üstelik bu toplumda, bu ortamda umut sözünü kullanmak iyim- serligin bile ötesinde bir me\ 'ut ülke... Belki bireyciliğımden kaynaklanan, kendimle ilgili umutlarım var. Ak\aryu- g meraklı, tutkulubirkuşaktık. Edebiyat, okuduğumuz değil yaşadığımız bir varlıktı. İçe kapanık bir yaradılışta değilim ama hüznü dipten gelen şairler favorim oldu. Şiirin girdabına çekti beni. 7"*| ozuk kültürel .ortam, A < bizde J-J kültürsüzlüğün, bilgisizliğin eleştirmemesinden ileri geliyor... Karamsarlık bizim tutkumuzu neden zedelesin? Kitaba, edebiyata yeniden itibaskazandıracak günlerin geleceğine inanıyorum. Bütün bu gidişe dur deyip, hayatımızı gene edebiyat yönlendirecek. "T" 71azılarımda hem kendi Y ben'in hem de -Z. okurumun ben'i birlikte yaşamalı. Yargısız yazılar değil bunlar ama buyuran bir eda ve uslubu da yok. Ben yazara ve okura müeyyide (yaptırım) uygulayan bir edebiyat fetvacısı değilim. Okurumla tartışırım, dediğin gibi, eleştirinin sertliği ile denemenin yumuşaklığı bir senteze ulaşıyor. Kaç kişi kitap okuyup da okuduğuııu bir başkasıyla. arkadaşıy la Kilüşebıliyor. Karamsarlık bizmı tutkumuzu neden zedelesin' Kitaba, edebiyata yeniden itı- barkazandıracak günlerin geleceğine ina- nıyorum. Bütün bu gidişe dur deyip. ha- yatımızı gene edebiyat yönlendirecek. Insanlar okunnıyor demek yerıne bel- ki okuduklarının niteliği üzerinde durma- lı. 1yi seçmı yapabiliyorlar mı? Okuma- iarıgerekeııleryerıne. güncelekapılıpte- melsiz bir edebiy atbeğenı-ıındemı boğu- luyorlar? Sorularına ben de sorularia karşılık verdinı. kaos içinde kesın deliller bııla- manı ki... Biz son melamilerız. diyordu şair. kitabın tutkulu tarattarları olmasını isteyen. dileyen ınsaıılardanız. nadirattan say ılabiliriz. Edebiyatla uğıa^mak diye nıi taııımla- malı durumumuzu. kendimızle uğraşmak mı? Edebiyatı aracı kılmadık biz hiçbir zaman. amaç edindık. C'anım elbet bir keşıs yanımız olaeak. bunu kabul et artık. - Benceeleştirilerinde bir deneme ha\ a- sıesipdunır. "Kitaplar Kitabı'nındünya- sı da böyle. Zaten se\ diğim eserleri anma- jı yeğledim, denıeye getiriy<ırsun. Ya sev- medikierin? Edebiy atımıza belki de zara- rı dokunmuş olanlar? nü gösterdım. Senin sorunda hakhlık payı çok. Çün- kü bu kötü kitaplar. okuyanların edebiyat beğenisiııi. edebiyat ıncelığini bozmuş- lardır. belki dc bu kitap yüzünden bazı okurlar kötü kitaplardan kurtulamamış- lardır. üene de yapamadım. Bugün bakıy orum. hepimiz zaman za- man gümin moda kilaplarmı övmüşüz. ö\ülmesi gerekenler de köşede kalmış. eleştırme ile edebiyat tarihinin çarpıştığı nokta bu işte. Hepimiz modanın ayartıcı ha\asından etkileniyoruz. Artık sevmediklerimin \ebalini çek- meyeyim. se\diklerımın ze\kini çıkara- yım diyorıını. - Şu dikkafinıi çekti, gtinümüzün mo- da değeri/değersizliği edinmişyeni yazar- larına hemen hiçyer »ermiyorsun. Eleşti- ri anlay ışında güncclin ardını kovalamak yok mu? Güncclde. eleştirel akımlan, kitaplan izliyorum.yerli\eyabancı. Ancak yazar- kır konusunda ay nı hızlı izleme temposu- nu turturmak mümkün değil, Yayımlanan bırçok kitabı se\ diğim halde yazamıyo- rum. çünkü geniş bir okur kitlesine ses- lendiğım için türdengesini gözetiyorum. Gene de değinme yelpazemin çok geniş olduğu iddiasındayım. Gazetedekifapla- mum ya da daha doğrusu kafesin içinde kurduğum dünya. Az insanla. az konuy- la bütünlenen bir dünya. Çok renkli olma- yabilirama kök boyası kadar, has ve çık- mayan cinsten. Çevreye ilgi duymadıtn. Okuyacak ki- tabım. dinlevecek müziğim \e birde gü- zel yiyecekler olsun. mekan, yer önemli değil.' Elli dokuz yaşında. yaşama gene çocuk gibi bakıy orum. Çocuksu ruhum bede- nimle aynı anda olgunlaşmıvor. birbirle- riylene zaman buluşacaklarınıdatahmin ve tahayyül edemiyorum. Nostalji duyduğumu da sanma. çünkü gidenlerin yerine gelmeyen bir ülkede ya- şadığımı artık anladım. Dünyayı dolaştı- ğımda şu sonuca vardını. yarına kendi zi- hinsel faaliyetimle başlayacağım, birçok koşula bağlı hiçbir projeyi aklıma koyma- yacağım, yoksa insanoğlu bu kadar deği- şime dayanamaz. Bilirsin gözlemciliği de elden bırak- madım, çünkü edebiy atınhayatın içinde- ki damarmı hep efimde hissettim. Bu yüzden tamamını okumasam bile kötü kitaplara gözgezdirdim, nefret de et- sem kötü kasetleri bile dinledim, Edebi- yatına mensup olduğum insanlann zevk radyografisini çekmeyi sürdürdüm. Ülkülerim varmıvdı? Belki de artık bu söz üzerine düşünmek için hem kendim. hem Türkiyeaçısından vakitçok geç. Ül- kü sözünü birine söylesem belki de anla- maz .çünkü geçerhği kalmadı. Belli yaşlarm insanı daha hoşgörülü yaptığını söylerlerdi. Ben bunu ispatlayan bir kişi değilim. hoşgörü birikimi açısın- dan zengin değilim. Tartışmalarda, ilişkilerde hoşgörüm önceden de vardı. sevdiğim insanlar. ko- nular üzerinde kıskançlığım şiddet kay- bına uğramadı. Bu. canlılığı mı gösteri- yor. hırçınlığı mı, sevgimin derecesini mi? Dostlarım anfatsın. - Şimdi eleştirmenin yaratıcı yazara oranla daha bilgili, daha ilkeci olması ge- rektiği söylenir. Tiirkiye'de, çağdaş yazn nımızda eleştiri bu düzeve ulaştı mı? Bu soruda köşeye sıkıştırdın beni. Eleş- tirinin durumunu değerlendirme yeri de- ğil. sen de romanların, hikâyelerm. se- naryoların dışında inceleme, deneme yaz- mış birisin. Henüz eleştirinin bu düzeve geldiğini iddia edemem. Çünkü yazarİarınıızın da butür bir eleştiri ilebağdaşacaklarını san- mıyorum. Eleştirmenolsadayazarego'- su bunu kabullenemez. Batı'daki eleştiri, sadece yazann kita- bını değerlendirmekle yetinmiyor. ona böyle yazılabilirdi diye yol da gösteriyor. Böyle bir eleştirmen aniayışına da karşı- yım ama karşılıklı etkileşim açısından çok yararlı Çünkü yazarda. onun dediklerinın bil- giye. kurama. mukayeseli birçalışmaya dayandığını görüyor. - Peki şiirin, öykünün, romanın vannı için de düşünüyorsun? Daha ıv i kıtaplarla daha çok okura ula- şılacak günlerin özlemiyle. Yeni şiir ku- şaklanyetişivor\eşiirgeîeneğimizdende yararlanıyorİar. Romanın. öykünün hak- kını yediğini. onu ezdiğini düşünüyorum. -Buara,ErcümcndBehzadLav ınrünı eserlerini de tek ciltte topladın. Bu çalış- mavı hangi amaçla gerçekleştirdin? Böy- lesi çalışmalann sürecek mi? - Uzülüyoruın. ly ı bir saırın kitabı yok, kütüphaneciüğimiz o kadar gelışkin de- ğil ki. insanlar basımı tükenmiş kitaplan bile oradan arasın bulsun. Üstelik bu tür alışkanlıklarımızyok. Hem şiirini hem kendini sevdiğim bi- rinin eserini kimse okumasın. Benim sev- diklenm konusundakı tutkumu bilirsin. bunu Yapı Kredi Yayınlan'na Enis Ba- tur'a önerdim. e\et dey ince de işe gınş- tim. Şiirlerinkeiimekelimekarşılaştınlma- sında olağanüstü emek sarfeden yardını- cım Türkolog thsan Vılmaz'ın adını bu- rada anmalıyım. Kitabı yapmamın birgerekçesi de. ona bazılarının aktör. bazılarının da şairola- rak bakmaları. bu yüzden de ıkı dünya arasında kalması. Şiirinin görmesi gereken ilgiden yok- sun olduğunu herkes teslim ediyorda gi- rişimde bulunmuyor. Onunla ilgili ne kadar yazı okudumsa kaynak. benim Papirüs'te çıkan bir ya- zıındı. o zaman bu misyonu yüklenmek gerektiğine karar verdinı. Başka şairler içın de bu tür çalışmalar tasarlıyorum. - Sen de zaman zaman değindin, deği- niyorsun: Edebiyatımızda bir >efasızlık hüküm vürinor. Okur açısından da. öl- miişyazarlanmızı yorumcu yazılar yoluy- la yaşatmak açısından da. Bunu neye bağ- hyorsun? Günübirlik yaşamanın doğal sonuçla- rı. günübirlik moda adlar, edebiyat ge- reksinimını yüzeysel geçıştirmeler. Biz edebiy atın bir zincir olduğu gerçe- ğini henüz öğrenemedik, hele bunları okurların değil, yazarlann bilmemesini doğrusu bağışlayamıyorum. Bir şair. bütün şairleri okumadan. on- ları sindirmeden şiir yazabilir mi.' Yaza- bilir. işte öyle şiir olur. Ben. bugüne ka- lan bir çok yazanmızın, şaırimizin bu v ur- dumduymazlık yüzünden unutulduğu ka- nısındayım. Unutturanların ayıbını soylemek zo- rundayız. Bakıyorsun birçok yazann. şa- irin kitabı yok. Klişecevap hazır: Okun- muyor. Edebiyatın bir moda yanı olduğunu ın- kâr etmiyorum ama bu modanın içinde yazarlann, eleştirmenlerin büyüteci onla- rın üstüne tutmalarının görevlerı olduğu- na inanıyorum. İkimızin bu konudaki du- yarlığına herkesin katılınasını beklerim. Okur eleştirmenlerden. denemecilerden bunları öğrense. onlara yönelebilir. Böy- lece Türk edebiyatı bir bütünlük içinde al- gılanabılir. Üniversitelerle yayın dünyası arasın- daki kopukluk da bu vefasızl/ğın neden- lerinden biri. Oralarda ölmüş yazarları- mız üzerine tezleryaptırılıyor. d'oktoralar hazırlatılıyor ne yazık ki bunlar o kütüp- hanelerde kaldığından. üni\ ersite de bun- lan basmadığından biz de okuyamıyoruz. Genedeonları "•jorumcuyaalaryoluy- la yaşatmak'*tan başka yapacak bir şey kalmıyor bize. yaklaşık 40 milyar lirahk bağışy aptığım açıkladı Kültiir SeiAisi- Edebiyatçılar Dernegı. bısma yaptığı yazılı bir açıklama ile. eski Kültür Bakanı Âgah Oktay Güner'm 7 Mart -19 Haziran 1996 tarihlerı arasında görev- ct bulunduğu üçbuçuk aylık siire içinde "KülttırBakanlığı'nınkaynaklanndan "mil- Ivetçı'dernek vevakı(lara>aklaşık40mil- yır Iıra tutannda bağış yaptığını bildirdi. Eağışlann hangı demek ya da vakfılara ya- pldısını miktarlarıyla birlikte açıklayan Ejebıyatçılar Derneği yürütme kurulu. ^.VAVOL hükümetınin "ieraat eksikliği- nn". üçte bırlık bir siire içinde üç katı hız- •igidenldiğini tahmin ertıklerini belirterek. txkanlık bütçesinin çok daha hızlı birşekıl- de. çok daha büyük oranlarda "hibe*. edil- meket olduğunu dü?ündüklenn bıldırdı. "Bakanhk bütçesinin proje karşılığında \e sürekliliği (ilan. snğlıklı politikalarla toplum yaranna kııllanılnıası gerektiğim \ebir çıkar işbirligi olan bu hükümete bunu anımsat- manın bir şey değiştirnıeyeceğini biliyo- ruz.**sözlennın yeraladığı yazılı açıklanıa- da ülkenin şairleri, yazarlan. vatandaşları olarak "icraatlannı" yakından izlediklerini veonları bu "leraatlardan" vazeeçmeyeea- ğırnıadıklarını. çünkü vazgeçıneyeeeklen- ni bildîklerini belırten kıırııl. her şevın he- sabını tııınıakta oldııklarını \e Fürkıye nın sahıpsız olamLidığını vurguladı. Edebiyat- çılar Derneği'nın yaptığı açıklamada yer alan bağış > apılan dernek ve vakıflar şöyle: Seyit Sultan Sücaalın Dostluk \e Sevgi tö- renleri ıçinEşkişehir -Şücaatin Turizm va Tanıtma Derneği'ne 25 milyon lira.Kültür ve Sanat raaliyetleri için Türkiye Yazarlar Birtiği ııc 1 milyar Iıra, çeşıtlı yayın gider- lerı içinKubbealh Akademisi Kültür \e Sa- nat Vakfı 1 milyar Iıra. Türk Ocakları Yıllı- ğı projesı içın TiirkOeaklanGenel Merke- zi'ııe I milyar 250 milyon Iıra. Halme Ana'y ı Antııa ve Domanıç $enlıği içın Kü- tahya-DomaniçKa>makamlığı'na 100 mil- yon Iıra. Türk Diinv j<mda Nasreddin Hoca konulu beynelmmel toplantısı için Türk Ocaklan İstanbulŞubesi ııe 500 milyon li- ra. Şeyh Şaban-ı Veli ve Kastamonu Evli- yalannı anma haftası için Kastamonu V'ali- Uği'ne lüOmifyon lira. Hz. PirŞeyh $aban- ı Yelı anmu giinü için Kastamonu Hanönü Belediyesine 50 milyon lira. Eldıvan 5. Ha- cı Murad-ı V'eli'yı anma haftası ve kiraz bay ramı içın Çankın- Eldivan Belediyesine 50 milyon lira, kültür ve sanat faatiyetleri için Türk Kadınlan Kültür Derneği'ne 1 milyar Iıra, Türk Cumhuriyetlerı'nden da- vek edilen folklorekıplerinin gerçekleştıre- ceği faaliyetler için Türk Ocaklan Ankara Şubesi'ne300 milyon Iıra. Prızren türküle- rinden oiuşan ses kasedinin hazırlanması için Yugoslavya - Prizen Doğru Vbl Kühür ve Sanat Derneği'ne 250 milyon lira, Nas- reddın Hoca'ya anma yılına katkı amacıy- la sahnelenecek 'Nasreddin' oyunu içın Da- ğıstan - Kamuk Halk Harekeri Başkanlı- ğı'na 1.5 milyar Iıra, Türk Dünyası Kültür Atlası projesı içın Türk Kümîrü'neHizmet Vakfi'ııa 3 milyar 795 milyon lira ve 4 mil- yar 785 milyon Iıra tutannda iki bağış. çe- şıtli kültiir faaliyetlen projesi ıçinBayİMirt'a Hizmet Vakn'na2 milyar 600 milyon lira. Peynir tatlısı şöleni için Bursa Mustafa Ke- mal Paşa Belediyesi'ne50 milyon Iıra. Çay- cııma Yoğurt Festıvalı içın ZonguldakÇay- cuma Belediyesi'ne 100 milyon Iıra. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tnajîk Olamayan Düşüncenin Kısırlığı Tarihi birezberkonusu saymanın sakıncalanndan biri de, düşünme eylemi aracılığıyla bugünü de sor- gulamamızı sağlayabilecek kavramların sıradan ka- lıplara indirgenmesi olasılığıdır. Eskiden olanları yal- nızca "birzamanlar" olup bittikleri için önemli say- manın. neden-sonuç ilişkıleri temeline oturmuş mo- dern tarihçilik anlayışıyla hiçbir ilintisi yoktur. Bugün geneldetiyatro tarihi bağlamındaelealınan tragedya ve trajik öğe kavramları, aslında insanoğ- lunun bütün düşünce tarihinin temel taşlanndandır. Tragedyanın antikçağ Yunan tiyatrosuyla insanlığın kavramlardağarcığınagirdıği veodönemdeki birti- yatro türünü gösterdıği doğrudur. Ancak antikçağ Yunan tragedyasının içerığine bakmak bile, bu kav- ramın insanlığın bütün düşünce tarihinde sonradan oynadığı role ilişkin bir fikir edinmek için yeterlidir. Antikçağ Yunan tragedyası, "çıkışı olmayan in- san'^ odak noktası kılan tiyatro türüdür. Tanrılar ve onların önceden belirlediği kader karşısında insana hiçbir çıkış yolu tanımayan antikçağ tragedyasının insanoğluna sunduğu tek seçenek, tanrılann çizdi- ğınden farklı bir yola saparak yıkıma sürüklenmeyi seçme olanağıdır. Öte yandan seçilen bu "farklı"yo- lun yıkıma götürmesı de zaten tanrılar ve kader ta- rafından öngörüldüğünden. insanoğiunun seçimi sonuçta pratik bir önem taşımamaktadır. Ama önemli bir nokta vardır ki, o da yüce güçler karşısın- daki insanın bilerek ve isteyerek bir seçme eylemi- nı gerçekleştirmesidir. Bu, Batı düşüncesinde son- radan çağımızın ünlü düşünürü Camus'nün bireyın yaşamını sürekli bir seçim yapma eylemi ve seçimin sonuçlannı üstlenme sorumluluğu ofarak kavrayan aniayışına kadar uzanacak yolun başlangıcıdır. Antikçağda insanın trajikliği, yani çıkışsızlığı henüz kendisınin dışında ve kendi iradesinden bağımsız güçlerle çatışkısından kaynaklanır. insanoğiunun kendi iç dünyasındaki çıkmazlarından kaynaklana- bilecek, bilincin ve ıradenin belirleyici rol oynadığı bir çıkışsızlık, antikçağ düşüncesıne yabancıdır. O dö- nemin üç büyük tragedya yazanndan ilk ikisinde, Aiskhilos ve Sofokles'de mutlak olan bu durum, son tragedya yazarı Euripides'te ancak tanrılann ve kaderine karşı çıkan insanoğiunun, bu karşı çı- kışta dile gelen soyluluğunun bilıncine varması bağ- lamında biraz değışime uğrar. Ortaçağ Avrupasında Hıristiyanlığın "öbürdün- ya "nın kapılannı açmasıyla birlikte "trajik insan "da silinir. Öbür dünyaya yönelik "kurtuluş" vaatleri, bu dünyada herhangi bir çıkışsızlığın doğumuna olanak tanımaz. Öte yandan her alanda mutlak iktidar pe- şinde olan kılise, ınananiann şu ya da bu konuda "se- çim" yapmalarına doğal olarak karşıdır. Bu neden- lerden ötürü "trajik insan", ancak Rönesans'ın so- nuçlarından biri olarak -ve bu kez bir daha ölmemek üzere- yeniden dirılecektir. Bu dirilişin kaynağı, Rö- nesans insanının akılcılığıdır. Yeni dönemin insanı, somut tanrılarıyla aynı dünyada baş başa yaşamış antikçağ Yunan dünyasının insanının aksine, variığı benimsenen tek ve soyut Tann'nın elini eteğini çek- tiği bir dünyada, artık kendisiyle baş başa yaşadığı- nın bilincindedir. Tek Tanrı'ya hesap verilmesi, ölüm- den sonra sözkonusu olacaktır. Yaşam ise bütünüy- le insanın omuzlarına kalmıştır. Yeni trajik insan, işte bu bilincin ürünüdür. İnsanın çıkışsızlığı, bundan böyle ancak özgür iradesiyle ya- pacağı seçımlerden ve kendi ruhsal çıkmazlarından kaynaklanabilecek bir çıkışsızlıktır. Ve bu yeni insan, onu yıkıma götürecek yolu da iç dünyasında bilerek seçtiği için, yaradılışı, eğilimleri, tutkuları gereği baş- ka bir seçim yapamayacağı için trajiktir. Shakespe- are'in tiamlefi, eylemsizliğinin yıkımla sonuçlana- cağının bütünüyle bilincindedir; buna karşın eylem- sizlıği seçişi, onun Hamlet olarak çizilen karakteri- nin doğal sonucudur. Brutus da doğru bir erdemi, yani özgürlüğü yanlış yoldan, cinayetle savunmayı seçip Sezar'ı öldürdüğünde ne yaptığının ve sonun ne olabileceğinin bilincindedir. Keza Cervantes'in Don Ouijote'si de, tıpkı Brutus gibi. doğru erdemle- ri yanlış yoldan, artık eskimiş araçlarla savunmayı seçtiği için trajiktir. Modern diyebileceğimiz bütün bu trajik kahra- manların ortak noktaları, birerbirey olarak yaptıkla- rı seçimlerde belirginleşmektedir ve zaten trajik kah- ramanın insanlığın düşünce tarihi açısından belirle- yiciliği de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bu bağ- lamda insana mutlaka trajik yanıyla eğilinmesi, onu yaptığı seçimlerle değerlendirme zorunluluğuyla eşanlamlıdır. "Don Quijote"nır\ Batıromanınınbaba- sı sayılması ve Cervantes'ten sonraki bütün yazar- lan böylesine derinden etkilemış olması. elbet bir raslantı değildir: Batı romanı da, Batı sanatı da an- cak bireyi seçimleriyle ele almaya başladıktan son- ra gerçekçi çizgısine oturmuştur. Trajik insanın ve sanatta trajik kahramanın gelişi- mi bireyin gelişme süreci olarak ele alındığında, bu süreci -genelde bilgi eksikliğınden ötürü- göz ardı eden ortamlarda yeterince etkin sanat ve edebiyat ürünlerinin ortaya çıkamamasının nedeni de kendi- liğinden anlaşılmaktadır... Afpodisias Müzesi'nde Anı Odası Kültür Servisi-Türkiyeıiin tarihi hazinelerinın ortaya çıkarılması veantik kent Afrodisias'taki kazı çalışmalan nedeniyle Afrodisias Müzesi'nde arkeolog Kenan Erim adına düzenlenen 'Anı Odası' açıldı. Gey ve \akfı"rıın katkılanyla gerçekleştirilen kazılar sonuııda Roma Imparatoriuğu dönemmde bir kültür rperkezı olan antik Karya Bölgesinden günümüze en fazla eserle kalabilen Afrodisias kentine ıılaşılmıştı. Bu kazılardaki katkıları nedeniyle Kenan Erinı'in anısına açılan odada Erim'in kazılarda kullandığı bazı aletler. özel eşyaları ile Ara Güler'in 1958 yılında Afrodisias ta çektıği ve tarihi belge niteliği taşıyaıı fotoğraflar yer alıyor. GÖSTERİ Darphaneetkinlikleri kapsammda îstanbul'a gelen Amenikan Deneysel Tiyatrosu'nuıı ünlü ismi 'La IMama Topluluğu'nun "Mytos Oedipus' adlı dans - opera gösterisi saat 2l.()0'de Darphane'de. (Toptapı Sarayı Birinci Avlusu) Ömer Sülıa Topalak'ın hazırladıöı 'Yüzler' isimli dia uösterisi saat 19.00 ve 20.00'de fFSAK'ta tıörölebilir. FJLM Spielberg'in "Mor Yıllar' adlı filıııi saat 19.00'da Evrensel Kültür Merkezi'nde. "Casino' isimli film ise Gonrad Açık Hava Sıneması'nda saat 22.00'de izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle