Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 AĞUSTOS 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
CRAMOFON İĞNESİ SELİM İLERİ
Doğan Hızlan: Yazılarımda hem kendi ben'im hem de okurumun ben'i birlikte yaşamalı
'Edebiyat fetvacısı değilim'Kitaplar Kitabı'nı edindiğimde. Doğan
Hızlan'ı. otuz yıla hızla yaklaşan bir za-
mandilımi içinde görür gibi oldum. Onu
öyle Altın Kitaplar'ın yarı basımevi, ya-
n yönetim yeri bir odasında. demek ki
hayli zaman önce tanımıştım. Hayatı ta-
kip eder görünerek. kitapların dünyasın-
da çalışıyor. yaşıyordu.
Bu otuz yıla yaklaşan yıllann son be-
şi. onu. Doğan'la fazla görüşemediğımız
yıllardır. O. böyle biraz gökdelenimsi bir
yapıyaçekildi. Kendi dünyasını. Kitaplar
Kitabı'nın kanıtladığı gibi, büsbütün ya-
zıyaçiziyesaklamış. Buyüzden Kitaplar
Kitabı okurlarına asıl Doğan Hızlan'ı ge-
ri getiriyor.
Aşağıdaki 'yazışmalı sö\leşi'de, edebi-
yatımızı gerçekten asvunmuş. okura ka-
zandırmak istemiş Doğan Hızlan'ı Gra-
mofon fğnesi'nin konukları arasına kat-
mayaçalıştım...
- Sevgili Doğan. "Kitaplar Kitabı' bir
yandan senin yazarfık yaşamının biröze-
ti, minvatürü: biryandan da edebhahmı-
zın yakın tarihinin kendince panoraması.
Bu panoramayı çıkarmayı, yıllar içinde
nıi gereksindin?
Saptaman doğru. Ancak yazıları bir
arada okuyunca gördüm kı. hem edebiya-
tımızın yakm tarihinin panoraması hem
de benim eleştirel yöntemimin çeşitli ör-
neklemeleri. Önsözde belirttiğim gibi
yargılanm ve dil üzerinde oynamadım,
çünkü kendim de bu tarihin içinde yer al-
mayı amaçladım.
Bilirsin. kenara çekilip üsrten bakmam
kitaba. O tavn hiçbir zaman benimseme-
diğimden. aramdaki mesafeyı. eleştirinin
miisaade ertiği oranda kapatmaya çalış-
tım.
Yazarlık yaşamımın özeti sözüne gelin-
ce...
Toplu halde bu yazılara bakınca. ede-
bivatımızın degişik türlerdeki gelişim çiz-
gisinin. yazarlann yazma yaratma serii-
venlerinin çizelgesi çıktı ortaya.
•Kendince panoraması' sözü. yaklaşıın
amacını özetüyor. Çünkü bu yazılar bir
seçmeyi de içerdiğınden. nesnellıkten
uzak yargısına muhatap olabilirler.
Ancak nesnel bir gözle bakarsan. ele-
ğin üstiinde kalabilecek kitaplara da hak-
sızlık etmemişim. beni sevindiren yanı.
kitabımda adı geçen yazarların, kitapla-
nn hâlâokurun ilgi alanının içındeolma-
sı, edebiyat dairesinin dışına düşmemesı.
Kitaplar Kitabı alçakgönüllü bir tanım-
la. benim edebiyat begenimi gösteriyor.
Neyi niçin se\diğimı açıklıyor.
Bilirsin, yaşamım boyunca nelerden
nefretettigimi söyleyemedim. kırmamak.
üzmemek için. Şimdi bımun mefhum-u
muhalifındeıı şu yargı çıkmasın: Sevdi-
ğim bütün kitaplar ve yazarlar bıırada
mevcut. sevmediğim yazarlar, beğenme-
diğim kitaplar burada yok.
Böylesine bir megalomaninin bende
bannamayacagıni bilirsin.
- Şimdi eserinde kitaplar kitaplan ko-
valıyor. Adeta bir okuma >e okutabilme
yanşı içinde görüyoruz seni. Önce şunu so-
racağım: O okuma se\gisinasdgelişti? tlk
hangi kitaplar ya da dergiler? Bunlann
sonraki okumaianna. yazarlıgına yol aç-
tığını düşiinmeli miyiz?
Sevgilenmın başlangıç tarıhlerinı net
hatırlamıyorum. Birdenbıre bir başlangıç
yapmışımdır. Benim zevklenm, tutkula-
rım kısıtlıdır. okurum. yazanm, müzik
dinlerim. çalanm. dinlenmek içın nota
okurum.
Çocuk Haftası'ndan başlayıp. Varlık.
Türk Dili ve nıce dergilerde devam eden
periyodiklere yönelık okumalar. Dünya
klasiklerini veşıirkitaplarını çizerek oku-
malar. Kırmızı kalem \e cetvelle.
Okumanın tahrik belgesi her zaman şi-
ir olmuştur. Şiire başlayan tutkum şiirle
sürüyor. Ailemin gösterdiğı ilgiye. sev gi-
ye bana desteklerine hep gönül borcu
duymuşumdur. bu borcu ödeyemem. ay-
nca hep borçlu kalmaktan da onur duyu-
yorıım.
Saadet Tevzem'in okul kitaplarımı bi-
le ciltletmesı.anneminaradığımbireleş-
tiri kitabına ulaşabilmem için Londra'dan
bana kitap getirtmesi.
Kitaba olanse\giminy azarın kimliğiy-
le güçlenmesinı belirtmeliyim. Onlarla
tanışmak. bazıiarınmkışılıkİennıyazdık-
lanyla bağdaştırmak. kimilerinı de yaz-
dıklarından ayn tutmak, ikisini kanştır-
mamak.
Edebiyat matinelerinin. yazma anıla-
rınıda silinmez bir izi \ar. Sait Faik'ten
Özdemir Asaf'a kadar birçok kışiy i ora-
da tanıdım.
Biz, ilgili, meraklı. tutkultı bir kuşak-
tık. Edebiyat okuduğumuz değii yaşadı-
ğımızbirvarlıktı. tçe kapanık biryaradı-
Iışta değilim. ama hüznü dipten gelen şa-
irler favorim oldu. Şiirin girdabına onlar
çekti beni.
Yazın bunaltıcı sıcaklarında. deniz ke-
narlannı değil, güneşsiz odaları seçtım.
Unutmadığım yazlardan biri. e\ halkı-
nınyazhğagittiğı bıryılda MuzafferGök-
man'ın müdürü olduğu Beyazıt De\let
Kütüphanesi'ndeki birloşodada Nietzsc-
he'nin Zerdüşt Böyle Dedi'sini okudum.
sonra da Nıetzsche okumalarını bırakma-
dım.
Yıllar öncesinm kitap listeleri belle-
gimde tazeliğıni korumuyor. ama bende
yazma dürtü>ü ııyandıran dünya ve Türk
edebiyatçılanna mınnet borcumu yaza-
raködeyebileceğımek;ırnr\erdim. Bana
göreyazmakbeııcıllıkten uzak birduygıı-
dur. tefnelinde p;tylaşma yatar.
- Sen bu kadar çok \azan. eserlerinden
yola çıkarak yaşatmak, ayakta tutmak is-
ferken, bir yandan eğirinı-<>ğretim ha\atı.
bir yandan bugiinkü bozuk kültürtl or-
tam okuma zet kini ortadan kaldırdı. \a-
ni ben bu görtiştc) im. Stn ne düşünüyor-
sun? Dahası. insanların kitaptan u/aklaş-
tığı bir dönenıdeedebiy atla uğraşmak ba-
zen boşuna bir çaha gibi gelmivor mu?
Eğitim-öğretim lıayııtında kitaba. oku-
maya özendirmek gibi eski aiışkanlıklar
kayboldu. Artık güniibırlık bir yaşamııı
içinde öğiitnıek istıyoılar bizi. Kırpınıı
yaşamlara kımse başkaldırnııyor. Hayır
diyen de yok. Kitabın lıayatta önemlı bir
yeri olduğunu söyleyen öğretmenler de.
ana babahırda azaldı.
Herşeyin. hcrçahanın para \e uınan-
la ölçüldüğü bir ülkede nasıl ıımutlu ola-
billiriz. Bozuk kültürel ortanı. bizde kiil-
türsüziiiğün. bılgı^izlığin eleştirilmeme-
sinden ileri geliyor. Kaç ana-baba e\ iııde
kıtaplık kuraıak. çocıığunu özendiriyor1
.'
Deneme ile eleştiri bence çoğu zaman
birbirlerinesınırtecavüzündebulunurlar,
sert birçıtle ayrılmaları mümkün değil.
Hele bızinı eleştiri geleneğimiz. daha
çok denemeden beslenmiştir.
Ne \ar-ki ben eleştirel ölçütlerimi her
zaman vaz efmişimdir Şaşırtun \edene-
mey le ortak nokta tasıdıgı izlenimini ve-
ren de benim bu tutumunıdur. Bir kitabı
değerlendınrken. omın öğelerini sırahyo-
rum. ölçütlerimin mihenk taşına da \ uru-
yoruın. soııunu da sert. vurucu bir final
cümlesiyle bitırmektcn hoşlanmıyorum.
Okurum bu ölçütleri. bu öğeleri oku-
duktan sonra yargıya kendi varsın. Desin
ki bu ölçütleri içeren eseri ben okuyabi-
lirim.
Yazılarımda hem kendi ben'im, hem
de okurumun ben'i birlikte yaşamalı.
Yargı.sız yazılar değil buıılar. ama bu-
yııraıı bir eda \e üslubıı da yok.
Ben yazara ve okura ınüeyyide (yaptı-
rını) uygulayan bir edebiyat let\acısı de-
ğilim.
Okurunıla tartışırım. dedığin gibi. eleş-
tirinin sertlığı ıle denemenın yumuşaklı-
ğı bir senteze ulaşıyor.
Fdebiyatımıza zararı dokunmui) olan-
lar... Yokdiyemem.Genedemizacımdan
olsa gerek cellatlığı reddettim. Yok say-
dım. Kendi kendini tüketmelerini bekle-
dim. Siireç uzundu. bekleme tahammülü-
n tanıtan sütunum var. telev izyonda kitap
tanıtan bir programım \ar. Bütün iyi ki-
tapların yankı bulmasına çalışıyorum.
Şunu da soylemek isterim, benim ka-
dar da hiç kimse, se\diği kitaplan okut-
mak için çabalamıyor. ben bunu bencil bir
öznellikle de yapmıyorum. Kendi edebi-
yat anlayışıma aykırı olan ama kaliteli ki-
tapların da okura ulaşmasını istiyorum.
Yalnız sorunda ayrıntıya inen bir gön-
derme var. Önemli birözelliğimi keşfet-
tin. Ben yeni yazarlara gösterdigim ilgi
kadar. bazen daha çok, ilk eserlerinden
beri izlediğim yazarlara yönelrtim çalış-
malarımı. O yazarların şairlerin hemen
heınen her kitabını değerlendirdim eleş-
tirdim. Aynı yazann ayn ayn kitaplan
üzerineyazdıklarımı okuduğunda, ortaya
çıkan, kitap yazısında öte, bir inceleme
eleştiri yazısıdır.
- Tabii, bir de, benim arkadaşlannın ta-
nıdıgı, ama okurlann tanımadığı 'ın-
san' Doğan Hızlan \ar. Elli dokuz yaşında
insan yaşama nasıl bakıyor? Özlemler,
umutlar, sönen iilküler...
Çok fazla umutlu insan olmadım. Güç
beğenirliğin getırdiği mutsuzluk zaten
umudu boğar. Üstelik bu toplumda, bu
ortamda umut sözünü kullanmak iyim-
serligin bile ötesinde bir me\ 'ut ülke...
Belki bireyciliğımden kaynaklanan,
kendimle ilgili umutlarım var. Ak\aryu-
g meraklı,
tutkulubirkuşaktık.
Edebiyat,
okuduğumuz değil
yaşadığımız bir varlıktı. İçe
kapanık bir yaradılışta
değilim ama hüznü dipten
gelen şairler favorim oldu.
Şiirin girdabına çekti beni.
7"*| ozuk kültürel .ortam,
A < bizde
J-J kültürsüzlüğün,
bilgisizliğin
eleştirmemesinden ileri
geliyor... Karamsarlık bizim
tutkumuzu neden zedelesin?
Kitaba, edebiyata yeniden
itibaskazandıracak günlerin
geleceğine inanıyorum.
Bütün bu gidişe dur deyip,
hayatımızı gene edebiyat
yönlendirecek.
"T" 71azılarımda hem kendi
Y ben'in hem de
-Z. okurumun ben'i
birlikte yaşamalı. Yargısız
yazılar değil bunlar ama
buyuran bir eda ve uslubu
da yok. Ben yazara ve okura
müeyyide (yaptırım)
uygulayan bir edebiyat
fetvacısı değilim. Okurumla
tartışırım, dediğin gibi,
eleştirinin sertliği ile
denemenin yumuşaklığı bir
senteze ulaşıyor.
Kaç kişi kitap okuyup da okuduğuııu bir
başkasıyla. arkadaşıy la Kilüşebıliyor.
Karamsarlık bizmı tutkumuzu neden
zedelesin' Kitaba, edebiyata yeniden itı-
barkazandıracak günlerin geleceğine ina-
nıyorum. Bütün bu gidişe dur deyip. ha-
yatımızı gene edebiyat yönlendirecek.
Insanlar okunnıyor demek yerıne bel-
ki okuduklarının niteliği üzerinde durma-
lı. 1yi seçmı yapabiliyorlar mı? Okuma-
iarıgerekeııleryerıne. güncelekapılıpte-
melsiz bir edebiy atbeğenı-ıındemı boğu-
luyorlar?
Sorularına ben de sorularia karşılık
verdinı. kaos içinde kesın deliller bııla-
manı ki... Biz son melamilerız. diyordu
şair. kitabın tutkulu tarattarları olmasını
isteyen. dileyen ınsaıılardanız. nadirattan
say ılabiliriz.
Edebiyatla uğıa^mak diye nıi taııımla-
malı durumumuzu. kendimızle uğraşmak
mı? Edebiyatı aracı kılmadık biz hiçbir
zaman. amaç edindık.
C'anım elbet bir keşıs yanımız olaeak.
bunu kabul et artık.
- Benceeleştirilerinde bir deneme ha\ a-
sıesipdunır. "Kitaplar Kitabı'nındünya-
sı da böyle. Zaten se\ diğim eserleri anma-
jı yeğledim, denıeye getiriy<ırsun. Ya sev-
medikierin? Edebiy atımıza belki de zara-
rı dokunmuş olanlar?
nü gösterdım.
Senin sorunda hakhlık payı çok. Çün-
kü bu kötü kitaplar. okuyanların edebiyat
beğenisiııi. edebiyat ıncelığini bozmuş-
lardır. belki dc bu kitap yüzünden bazı
okurlar kötü kitaplardan kurtulamamış-
lardır.
üene de yapamadım.
Bugün bakıy orum. hepimiz zaman za-
man gümin moda kilaplarmı övmüşüz.
ö\ülmesi gerekenler de köşede kalmış.
eleştırme ile edebiyat tarihinin çarpıştığı
nokta bu işte. Hepimiz modanın ayartıcı
ha\asından etkileniyoruz.
Artık sevmediklerimin \ebalini çek-
meyeyim. se\diklerımın ze\kini çıkara-
yım diyorıını.
- Şu dikkafinıi çekti, gtinümüzün mo-
da değeri/değersizliği edinmişyeni yazar-
larına hemen hiçyer »ermiyorsun. Eleşti-
ri anlay ışında güncclin ardını kovalamak
yok mu?
Güncclde. eleştirel akımlan, kitaplan
izliyorum.yerli\eyabancı. Ancak yazar-
kır konusunda ay nı hızlı izleme temposu-
nu turturmak mümkün değil, Yayımlanan
bırçok kitabı se\ diğim halde yazamıyo-
rum. çünkü geniş bir okur kitlesine ses-
lendiğım için türdengesini gözetiyorum.
Gene de değinme yelpazemin çok geniş
olduğu iddiasındayım. Gazetedekifapla-
mum ya da daha doğrusu kafesin içinde
kurduğum dünya. Az insanla. az konuy-
la bütünlenen bir dünya. Çok renkli olma-
yabilirama kök boyası kadar, has ve çık-
mayan cinsten.
Çevreye ilgi duymadıtn. Okuyacak ki-
tabım. dinlevecek müziğim \e birde gü-
zel yiyecekler olsun. mekan, yer önemli
değil.'
Elli dokuz yaşında. yaşama gene çocuk
gibi bakıy orum. Çocuksu ruhum bede-
nimle aynı anda olgunlaşmıvor. birbirle-
riylene zaman buluşacaklarınıdatahmin
ve tahayyül edemiyorum.
Nostalji duyduğumu da sanma. çünkü
gidenlerin yerine gelmeyen bir ülkede ya-
şadığımı artık anladım. Dünyayı dolaştı-
ğımda şu sonuca vardını. yarına kendi zi-
hinsel faaliyetimle başlayacağım, birçok
koşula bağlı hiçbir projeyi aklıma koyma-
yacağım, yoksa insanoğlu bu kadar deği-
şime dayanamaz.
Bilirsin gözlemciliği de elden bırak-
madım, çünkü edebiy atınhayatın içinde-
ki damarmı hep efimde hissettim.
Bu yüzden tamamını okumasam bile
kötü kitaplara gözgezdirdim, nefret de et-
sem kötü kasetleri bile dinledim, Edebi-
yatına mensup olduğum insanlann zevk
radyografisini çekmeyi sürdürdüm.
Ülkülerim varmıvdı? Belki de artık bu
söz üzerine düşünmek için hem kendim.
hem Türkiyeaçısından vakitçok geç. Ül-
kü sözünü birine söylesem belki de anla-
maz .çünkü geçerhği kalmadı.
Belli yaşlarm insanı daha hoşgörülü
yaptığını söylerlerdi. Ben bunu ispatlayan
bir kişi değilim. hoşgörü birikimi açısın-
dan zengin değilim.
Tartışmalarda, ilişkilerde hoşgörüm
önceden de vardı. sevdiğim insanlar. ko-
nular üzerinde kıskançlığım şiddet kay-
bına uğramadı. Bu. canlılığı mı gösteri-
yor. hırçınlığı mı, sevgimin derecesini
mi? Dostlarım anfatsın.
- Şimdi eleştirmenin yaratıcı yazara
oranla daha bilgili, daha ilkeci olması ge-
rektiği söylenir. Tiirkiye'de, çağdaş yazn
nımızda eleştiri bu düzeve ulaştı mı?
Bu soruda köşeye sıkıştırdın beni. Eleş-
tirinin durumunu değerlendirme yeri de-
ğil. sen de romanların, hikâyelerm. se-
naryoların dışında inceleme, deneme yaz-
mış birisin.
Henüz eleştirinin bu düzeve geldiğini
iddia edemem. Çünkü yazarİarınıızın da
butür bir eleştiri ilebağdaşacaklarını san-
mıyorum. Eleştirmenolsadayazarego'-
su bunu kabullenemez.
Batı'daki eleştiri, sadece yazann kita-
bını değerlendirmekle yetinmiyor. ona
böyle yazılabilirdi diye yol da gösteriyor.
Böyle bir eleştirmen aniayışına da karşı-
yım ama karşılıklı etkileşim açısından
çok yararlı
Çünkü yazarda. onun dediklerinın bil-
giye. kurama. mukayeseli birçalışmaya
dayandığını görüyor.
- Peki şiirin, öykünün, romanın vannı
için de düşünüyorsun?
Daha ıv i kıtaplarla daha çok okura ula-
şılacak günlerin özlemiyle. Yeni şiir ku-
şaklanyetişivor\eşiirgeîeneğimizdende
yararlanıyorİar. Romanın. öykünün hak-
kını yediğini. onu ezdiğini düşünüyorum.
-Buara,ErcümcndBehzadLav ınrünı
eserlerini de tek ciltte topladın. Bu çalış-
mavı hangi amaçla gerçekleştirdin? Böy-
lesi çalışmalann sürecek mi?
- Uzülüyoruın. ly ı bir saırın kitabı yok,
kütüphaneciüğimiz o kadar gelışkin de-
ğil ki. insanlar basımı tükenmiş kitaplan
bile oradan arasın bulsun. Üstelik bu tür
alışkanlıklarımızyok.
Hem şiirini hem kendini sevdiğim bi-
rinin eserini kimse okumasın. Benim sev-
diklenm konusundakı tutkumu bilirsin.
bunu Yapı Kredi Yayınlan'na Enis Ba-
tur'a önerdim. e\et dey ince de işe gınş-
tim.
Şiirlerinkeiimekelimekarşılaştınlma-
sında olağanüstü emek sarfeden yardını-
cım Türkolog thsan Vılmaz'ın adını bu-
rada anmalıyım.
Kitabı yapmamın birgerekçesi de. ona
bazılarının aktör. bazılarının da şairola-
rak bakmaları. bu yüzden de ıkı dünya
arasında kalması.
Şiirinin görmesi gereken ilgiden yok-
sun olduğunu herkes teslim ediyorda gi-
rişimde bulunmuyor.
Onunla ilgili ne kadar yazı okudumsa
kaynak. benim Papirüs'te çıkan bir ya-
zıındı. o zaman bu misyonu yüklenmek
gerektiğine karar verdinı.
Başka şairler içın de bu tür çalışmalar
tasarlıyorum.
- Sen de zaman zaman değindin, deği-
niyorsun: Edebiyatımızda bir >efasızlık
hüküm vürinor. Okur açısından da. öl-
miişyazarlanmızı yorumcu yazılar yoluy-
la yaşatmak açısından da. Bunu neye bağ-
hyorsun?
Günübirlik yaşamanın doğal sonuçla-
rı. günübirlik moda adlar, edebiyat ge-
reksinimını yüzeysel geçıştirmeler.
Biz edebiy atın bir zincir olduğu gerçe-
ğini henüz öğrenemedik, hele bunları
okurların değil, yazarlann bilmemesini
doğrusu bağışlayamıyorum.
Bir şair. bütün şairleri okumadan. on-
ları sindirmeden şiir yazabilir mi.' Yaza-
bilir. işte öyle şiir olur. Ben. bugüne ka-
lan bir çok yazanmızın, şaırimizin bu v ur-
dumduymazlık yüzünden unutulduğu ka-
nısındayım.
Unutturanların ayıbını soylemek zo-
rundayız. Bakıyorsun birçok yazann. şa-
irin kitabı yok. Klişecevap hazır: Okun-
muyor.
Edebiyatın bir moda yanı olduğunu ın-
kâr etmiyorum ama bu modanın içinde
yazarlann, eleştirmenlerin büyüteci onla-
rın üstüne tutmalarının görevlerı olduğu-
na inanıyorum. İkimızin bu konudaki du-
yarlığına herkesin katılınasını beklerim.
Okur eleştirmenlerden. denemecilerden
bunları öğrense. onlara yönelebilir. Böy-
lece Türk edebiyatı bir bütünlük içinde al-
gılanabılir.
Üniversitelerle yayın dünyası arasın-
daki kopukluk da bu vefasızl/ğın neden-
lerinden biri. Oralarda ölmüş yazarları-
mız üzerine tezleryaptırılıyor. d'oktoralar
hazırlatılıyor ne yazık ki bunlar o kütüp-
hanelerde kaldığından. üni\ ersite de bun-
lan basmadığından biz de okuyamıyoruz.
Genedeonları "•jorumcuyaalaryoluy-
la yaşatmak'*tan başka yapacak bir şey
kalmıyor bize.
yaklaşık 40 milyar lirahk bağışy aptığım açıkladı
Kültiir SeiAisi- Edebiyatçılar Dernegı.
bısma yaptığı yazılı bir açıklama ile. eski
Kültür Bakanı Âgah Oktay Güner'm 7 Mart
-19 Haziran 1996 tarihlerı arasında görev-
ct bulunduğu üçbuçuk aylık siire içinde
"KülttırBakanlığı'nınkaynaklanndan "mil-
Ivetçı'dernek vevakı(lara>aklaşık40mil-
yır Iıra tutannda bağış yaptığını bildirdi.
Eağışlann hangı demek ya da vakfılara ya-
pldısını miktarlarıyla birlikte açıklayan
Ejebıyatçılar Derneği yürütme kurulu.
^.VAVOL hükümetınin "ieraat eksikliği-
nn". üçte bırlık bir siire içinde üç katı hız-
•igidenldiğini tahmin ertıklerini belirterek.
txkanlık bütçesinin çok daha hızlı birşekıl-
de. çok daha büyük oranlarda "hibe*. edil-
meket olduğunu dü?ündüklenn bıldırdı.
"Bakanhk bütçesinin proje karşılığında \e
sürekliliği (ilan. snğlıklı politikalarla toplum
yaranna kııllanılnıası gerektiğim \ebir çıkar
işbirligi olan bu hükümete bunu anımsat-
manın bir şey değiştirnıeyeceğini biliyo-
ruz.**sözlennın yeraladığı yazılı açıklanıa-
da ülkenin şairleri, yazarlan. vatandaşları
olarak "icraatlannı" yakından izlediklerini
veonları bu "leraatlardan" vazeeçmeyeea-
ğırnıadıklarını. çünkü vazgeçıneyeeeklen-
ni bildîklerini belırten kıırııl. her şevın he-
sabını tııınıakta oldııklarını \e Fürkıye nın
sahıpsız olamLidığını vurguladı. Edebiyat-
çılar Derneği'nın yaptığı açıklamada yer
alan bağış > apılan dernek ve vakıflar şöyle:
Seyit Sultan Sücaalın Dostluk \e Sevgi tö-
renleri ıçinEşkişehir -Şücaatin Turizm va
Tanıtma Derneği'ne 25 milyon lira.Kültür
ve Sanat raaliyetleri için Türkiye Yazarlar
Birtiği ııc 1 milyar Iıra, çeşıtlı yayın gider-
lerı içinKubbealh Akademisi Kültür \e Sa-
nat Vakfı 1 milyar Iıra. Türk Ocakları Yıllı-
ğı projesı içın TiirkOeaklanGenel Merke-
zi'ııe I milyar 250 milyon Iıra. Halme
Ana'y ı Antııa ve Domanıç $enlıği içın Kü-
tahya-DomaniçKa>makamlığı'na 100 mil-
yon Iıra. Türk Diinv j<mda Nasreddin Hoca
konulu beynelmmel toplantısı için Türk
Ocaklan İstanbulŞubesi ııe 500 milyon li-
ra. Şeyh Şaban-ı Veli ve Kastamonu Evli-
yalannı anma haftası için Kastamonu V'ali-
Uği'ne lüOmifyon lira. Hz. PirŞeyh $aban-
ı Yelı anmu giinü için Kastamonu Hanönü
Belediyesine 50 milyon lira. Eldıvan 5. Ha-
cı Murad-ı V'eli'yı anma haftası ve kiraz
bay ramı içın Çankın- Eldivan Belediyesine
50 milyon lira, kültür ve sanat faatiyetleri
için Türk Kadınlan Kültür Derneği'ne 1
milyar Iıra, Türk Cumhuriyetlerı'nden da-
vek edilen folklorekıplerinin gerçekleştıre-
ceği faaliyetler için Türk Ocaklan Ankara
Şubesi'ne300 milyon Iıra. Prızren türküle-
rinden oiuşan ses kasedinin hazırlanması
için Yugoslavya - Prizen Doğru Vbl Kühür
ve Sanat Derneği'ne 250 milyon lira, Nas-
reddın Hoca'ya anma yılına katkı amacıy-
la sahnelenecek 'Nasreddin' oyunu içın Da-
ğıstan - Kamuk Halk Harekeri Başkanlı-
ğı'na 1.5 milyar Iıra, Türk Dünyası Kültür
Atlası projesı içın Türk Kümîrü'neHizmet
Vakfi'ııa 3 milyar 795 milyon lira ve 4 mil-
yar 785 milyon Iıra tutannda iki bağış. çe-
şıtli kültiir faaliyetlen projesi ıçinBayİMirt'a
Hizmet Vakn'na2 milyar 600 milyon lira.
Peynir tatlısı şöleni için Bursa Mustafa Ke-
mal Paşa Belediyesi'ne50 milyon Iıra. Çay-
cııma Yoğurt Festıvalı içın ZonguldakÇay-
cuma Belediyesi'ne 100 milyon Iıra.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Tnajîk Olamayan
Düşüncenin Kısırlığı
Tarihi birezberkonusu saymanın sakıncalanndan
biri de, düşünme eylemi aracılığıyla bugünü de sor-
gulamamızı sağlayabilecek kavramların sıradan ka-
lıplara indirgenmesi olasılığıdır. Eskiden olanları yal-
nızca "birzamanlar" olup bittikleri için önemli say-
manın. neden-sonuç ilişkıleri temeline oturmuş mo-
dern tarihçilik anlayışıyla hiçbir ilintisi yoktur.
Bugün geneldetiyatro tarihi bağlamındaelealınan
tragedya ve trajik öğe kavramları, aslında insanoğ-
lunun bütün düşünce tarihinin temel taşlanndandır.
Tragedyanın antikçağ Yunan tiyatrosuyla insanlığın
kavramlardağarcığınagirdıği veodönemdeki birti-
yatro türünü gösterdıği doğrudur. Ancak antikçağ
Yunan tragedyasının içerığine bakmak bile, bu kav-
ramın insanlığın bütün düşünce tarihinde sonradan
oynadığı role ilişkin bir fikir edinmek için yeterlidir.
Antikçağ Yunan tragedyası, "çıkışı olmayan in-
san'^ odak noktası kılan tiyatro türüdür. Tanrılar ve
onların önceden belirlediği kader karşısında insana
hiçbir çıkış yolu tanımayan antikçağ tragedyasının
insanoğluna sunduğu tek seçenek, tanrılann çizdi-
ğınden farklı bir yola saparak yıkıma sürüklenmeyi
seçme olanağıdır. Öte yandan seçilen bu "farklı"yo-
lun yıkıma götürmesı de zaten tanrılar ve kader ta-
rafından öngörüldüğünden. insanoğiunun seçimi
sonuçta pratik bir önem taşımamaktadır. Ama
önemli bir nokta vardır ki, o da yüce güçler karşısın-
daki insanın bilerek ve isteyerek bir seçme eylemi-
nı gerçekleştirmesidir. Bu, Batı düşüncesinde son-
radan çağımızın ünlü düşünürü Camus'nün bireyın
yaşamını sürekli bir seçim yapma eylemi ve seçimin
sonuçlannı üstlenme sorumluluğu ofarak kavrayan
aniayışına kadar uzanacak yolun başlangıcıdır.
Antikçağda insanın trajikliği, yani çıkışsızlığı henüz
kendisınin dışında ve kendi iradesinden bağımsız
güçlerle çatışkısından kaynaklanır. insanoğiunun
kendi iç dünyasındaki çıkmazlarından kaynaklana-
bilecek, bilincin ve ıradenin belirleyici rol oynadığı bir
çıkışsızlık, antikçağ düşüncesıne yabancıdır. O dö-
nemin üç büyük tragedya yazanndan ilk ikisinde,
Aiskhilos ve Sofokles'de mutlak olan bu durum,
son tragedya yazarı Euripides'te ancak tanrılann
ve kaderine karşı çıkan insanoğiunun, bu karşı çı-
kışta dile gelen soyluluğunun bilıncine varması bağ-
lamında biraz değışime uğrar.
Ortaçağ Avrupasında Hıristiyanlığın "öbürdün-
ya "nın kapılannı açmasıyla birlikte "trajik insan "da
silinir. Öbür dünyaya yönelik "kurtuluş" vaatleri, bu
dünyada herhangi bir çıkışsızlığın doğumuna olanak
tanımaz. Öte yandan her alanda mutlak iktidar pe-
şinde olan kılise, ınananiann şu ya da bu konuda "se-
çim" yapmalarına doğal olarak karşıdır. Bu neden-
lerden ötürü "trajik insan", ancak Rönesans'ın so-
nuçlarından biri olarak -ve bu kez bir daha ölmemek
üzere- yeniden dirılecektir. Bu dirilişin kaynağı, Rö-
nesans insanının akılcılığıdır. Yeni dönemin insanı,
somut tanrılarıyla aynı dünyada baş başa yaşamış
antikçağ Yunan dünyasının insanının aksine, variığı
benimsenen tek ve soyut Tann'nın elini eteğini çek-
tiği bir dünyada, artık kendisiyle baş başa yaşadığı-
nın bilincindedir. Tek Tanrı'ya hesap verilmesi, ölüm-
den sonra sözkonusu olacaktır. Yaşam ise bütünüy-
le insanın omuzlarına kalmıştır.
Yeni trajik insan, işte bu bilincin ürünüdür. İnsanın
çıkışsızlığı, bundan böyle ancak özgür iradesiyle ya-
pacağı seçımlerden ve kendi ruhsal çıkmazlarından
kaynaklanabilecek bir çıkışsızlıktır. Ve bu yeni insan,
onu yıkıma götürecek yolu da iç dünyasında bilerek
seçtiği için, yaradılışı, eğilimleri, tutkuları gereği baş-
ka bir seçim yapamayacağı için trajiktir. Shakespe-
are'in tiamlefi, eylemsizliğinin yıkımla sonuçlana-
cağının bütünüyle bilincindedir; buna karşın eylem-
sizlıği seçişi, onun Hamlet olarak çizilen karakteri-
nin doğal sonucudur. Brutus da doğru bir erdemi,
yani özgürlüğü yanlış yoldan, cinayetle savunmayı
seçip Sezar'ı öldürdüğünde ne yaptığının ve sonun
ne olabileceğinin bilincindedir. Keza Cervantes'in
Don Ouijote'si de, tıpkı Brutus gibi. doğru erdemle-
ri yanlış yoldan, artık eskimiş araçlarla savunmayı
seçtiği için trajiktir.
Modern diyebileceğimiz bütün bu trajik kahra-
manların ortak noktaları, birerbirey olarak yaptıkla-
rı seçimlerde belirginleşmektedir ve zaten trajik kah-
ramanın insanlığın düşünce tarihi açısından belirle-
yiciliği de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bu bağ-
lamda insana mutlaka trajik yanıyla eğilinmesi, onu
yaptığı seçimlerle değerlendirme zorunluluğuyla
eşanlamlıdır. "Don Quijote"nır\ Batıromanınınbaba-
sı sayılması ve Cervantes'ten sonraki bütün yazar-
lan böylesine derinden etkilemış olması. elbet bir
raslantı değildir: Batı romanı da, Batı sanatı da an-
cak bireyi seçimleriyle ele almaya başladıktan son-
ra gerçekçi çizgısine oturmuştur.
Trajik insanın ve sanatta trajik kahramanın gelişi-
mi bireyin gelişme süreci olarak ele alındığında, bu
süreci -genelde bilgi eksikliğınden ötürü- göz ardı
eden ortamlarda yeterince etkin sanat ve edebiyat
ürünlerinin ortaya çıkamamasının nedeni de kendi-
liğinden anlaşılmaktadır...
Afpodisias Müzesi'nde Anı Odası
Kültür Servisi-Türkiyeıiin tarihi hazinelerinın ortaya
çıkarılması veantik kent Afrodisias'taki kazı
çalışmalan nedeniyle Afrodisias Müzesi'nde arkeolog
Kenan Erim adına düzenlenen 'Anı Odası' açıldı.
Gey ve \akfı"rıın katkılanyla gerçekleştirilen kazılar
sonuııda Roma Imparatoriuğu dönemmde bir kültür
rperkezı olan antik Karya Bölgesinden günümüze en
fazla eserle kalabilen Afrodisias kentine ıılaşılmıştı.
Bu kazılardaki katkıları nedeniyle Kenan Erinı'in
anısına açılan odada Erim'in kazılarda kullandığı bazı
aletler. özel eşyaları ile Ara Güler'in 1958 yılında
Afrodisias ta çektıği ve tarihi belge niteliği taşıyaıı
fotoğraflar yer alıyor.
GÖSTERİ
Darphaneetkinlikleri kapsammda îstanbul'a gelen
Amenikan Deneysel Tiyatrosu'nuıı ünlü ismi 'La
IMama Topluluğu'nun "Mytos Oedipus' adlı dans -
opera gösterisi saat 2l.()0'de Darphane'de. (Toptapı
Sarayı Birinci Avlusu)
Ömer Sülıa Topalak'ın hazırladıöı 'Yüzler' isimli dia
uösterisi saat 19.00 ve 20.00'de fFSAK'ta tıörölebilir.
FJLM
Spielberg'in "Mor Yıllar' adlı filıııi saat 19.00'da
Evrensel Kültür Merkezi'nde. "Casino' isimli film ise
Gonrad Açık Hava Sıneması'nda saat 22.00'de
izlenebilir.