02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 AĞUSTOS1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 'Kent ve çevre yağmasının çizgisel ve düşünsel belgeseli' 'Ruhsatsız Şehiıier' sergfleıriyor... OKTAY EKİINCİ REFAHYOL ortaklığının "hükümetlerine kaynak buJmak jçin" gündeme getirdıği "paralı ünar affi" üzerine tartışmalar sürerken. iki Cumhuriyet çizeri de Erbakan ve Çiller'in bu girişimleriyle "neyi aflfetmek istediklerinr sergiliyorlar. Tan Oral ve Behiç Ak. Türkij'eldeki kaçak yapılaşmaya dayalı yasadışı kentleşmeyi u Ruhsatsız Şehirler" adı altmda belgeleyerek Mimarlar Odası'nın Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası'ndaki Kent \e Yaşam Galerisi'nde duvarlı kentlilerin izlenimlerine sunuyorlar... Aslında bu sergı elbette ki sadece "duyarlı kesimlere" açık değil. Tan Oral'ın altinı çizdiği gibi. örneğin kişi başına düşen yeşil alan miktannın 2 m2'den bıle daha aşağıya düştüğü îstanbul'da hâlâ ımar afifı sözünü ağzına almaktan çekinmeyen tüm ilgılilerin ve "•yetkililerin" de bu sergiyi görmeleri ve "düşünmeleri" «erekiyor. Ne var ki Türkiye'de bu tür toplumsal sorunlara eğilen "asılders alrnaJan gerekenJer" yenne zaten yanlışlan görebilenler \e karşı çıkanlar hep ızlediğinden. Mimariar Odası'ndakı bu sergiyi de hükümet yandaşlannm ve rant çevrelerinin izley ip "sarsılmalan*' pek beklenmiyor. fc Çizgiler1e mimarhk' Tan Oral \e Behıç Ak"ın ortak yanları sadece Cumhuriyet çizeri olmaîan değıl. Karıkatürdünyamızın bu iki özverili sanatçısı. aynı anda "mimar" kökenliler. Nitekım bu nedenle kentlerimızın artık "ruhsatlı" olmasını çok önemsıyorlar. Çünkü kaçak yapılaşma. temelde "mimarsız- mühendissiz yapılaşma" anlamına geliyor. Bunun yarattıgı çirkinliğin \e çarpıklığın sergilenmesi işe bir çizer ran Oral ve Behiç Ak'ın kaçak kentleşmeye ve imar affına karşı uyan ve 'direniş' çizgilerinden oluşan 'Ruhsatsız Şehirler' adlı ortak karikatür sergileri İstanbul Mimarlar Odası'nın Yıldız Sarayı Dış Karakol Binasf ndaki Kent ve Yaşam Galerisi'nde yağmaya karşı 'nöbet' tutuyor... olmanın yanı sıra. mimar olmanın da çağdaş sorumlulukları içinde yer alıyor. Bu nedenle Tan Oral'ın ve Behiç Ak'ın Ruhsatsız Şehirler sergisi. hem bir karikatür şöleni hem de yine bir "mimari duyarlılık gösterisi" olarak Dış Karakol Binasf nda anlamlı bir "eylem" oluşturuyor... Kent ve kültür dayanışması tstanbullulann 23 Ağustos 1996 gününe dek izleme olanağı bulacaklan Ruhsatsız Şehirler'in yine bugünlerde Yıldız Sarayı "nda açılmış olmasının imar affı tartişmalan dışında bir başka anlamı daha var. Bıliyorsunuz. ANAYOL'un Kültür Bakanı Agâh Oktav Güner ile Koruma Genel Müdürü Altan Akat,l995 yılında 10 > ıllığına Mimariar Odası'nın kullanımına verilen Dış Karakol Binası'nı "geri almak" ıstediler. REFAHYOL'un Kültür Bakanı İsmail Kahraman da bu isteği sürdürdü ve odanın açmış olduğu dava sonuçlanmadan binanın boşaltılmasını "bekJediklerinr söyledi. Oysa Dış Karakol Binası. Mimariar Odası'nın "kent küJtürüne" ve istanbul'un "tarihsel ve doğal kimliğine" sahıp çıkan çalışmalarını sürdürmesi ıçin tahsis edilmişti ve bu anlamda Kültür Bakanlığı da "resmigörevineyardımcı olan" birsivil toplum kuruluşuyla "kamu yaranna" bir işbirliği başlatmıştı. Ne var ki bu demokratik anlayış, Agâh Oktay Güner ve Altan Akat ikilisi tarafindan "durdurulmak" istendi ve Mimariar Odası'nca "yağmaya karşı bir ileri karakoP haline getirilen Dış Karakol Binası geri alınmaya çalışıldı. Şimdi, bir yandan odanın bakanlık tutumuna karşı açtığı dava sürerken. öbür yandan yine Dış Karakol Binası"nın İstanbul'un kültürünü ve doğasını korumaya dönük yoğun "dayanışma etkinliklerine" sahne olması özel bir anlam taşıyor. Işte bu nedenle Tan Oral ve Behiç Ak da sadece bir sergi açmış olmakla kalmıyorlar, kentlerimizin "ruhsatsız olmamasr için odanın sürdürdügü çabalara da destek oluyor. omuz veriyorlar. Bu arada Dış Karakol Binası'nın da yine yağmaya karşı bir ileri karakol olmasına çizgileriyle "nöbet tutarak" katkıda bulunuyorlar... Evet. Eğer İstanbul'a. kültüre \e doğaya sahip çıkmak istiyorsanız, bu önemli nöbete sizler de katılın. Tan Oral ve Behiç Ak'ın ruhsatsız şehirlerimizi yorumlayan çizgilerini Dış Karakol Binası"nda gördüğünüzde, sadece iki usta sanatçımızın çarpıcı sergisini izlemekle kalmayacak. bu tanhi binada sürdürülen "uygarlık savaşımının" coşkusuna ortak olacaksınız... Cazın prensesi Azizayeniden îstanbulUa Kültür Servisi - Geçen nısan ayında Cemai Reşıt Rey Konser Salonu'nda verdıgı konserle ızleyicıleri büyüteyen cazın "Azerı Prensesi" Aziza Mustafa Zadeh. 28 ağustos akşamı saat 21 OO'de Açıkhava Tivatrosu'nda birkonserver- mek üzere lstanbul'a gelıyor. Önceki konserınde hem piyanist. hem şarkrcı hem de kompozıtör kımliğını estetik gö- rünümü ıle tamamlayan Azıza Mustafa Zadeh. şımdı yeni albümü 'Se\ent Truth'%' ıle Istanbul'lu cazseverlenn karşısında olacak. Müzığe caz piyanısti babası Vagif Mustafa ıle başlay an Zadeh. 1991 yılın- da gerçekleştırdigı ılk albümü ıle caz dünyasına merhaba dedi. 1993 yılında ChıckCorea'yaeşlıkedenmüzisyenler- den Jhon Patirucci. Da\e VVeekl ıle bir- lıktehazırladığı 'Ah>ays' adlı albümüy- le "Echo" ve Alman Pıono Association Cazödüllerinıaldı. Böylelıkleuluslara- rası üne kav uşan sanatçı. gıtar ustası .AJ Di Meola. basçı Stanlie Clark ve VVeal- ter Report. baterıst Ömer Hakim ıle saksafon ustası Bill E\ans"la beraber sürdürdügü çalışmanın neticesinde 1995 yılında "Danceof Fire' albümünü pıyasaya çıkardı. Azerbay- can kültü- rüyle yo- gurulmuş kendine özgütarzı- nı modern cazın ıçın- de kabul ettıren Za- deh. son a l b ü m ü S e v e n t Truth'96 ile de ba- ş a n s ı n ı perçınle- mek dü- şüncesın- de. Albüm- de yer alan 12' şarkı- nın da kendine aıt değer- leri v e anıları yansıttığını belirten Zadeh albümü içın 'Işte bu benim' diyor. Şim- diye kadar tüm albümlerinde v e konser- lerınde babası ıçin bir şarkısını ithaf eden Zadeh'ın bu son albümünde de Tm Sad' adlı parça babası içın hazır- lanmış. Albümdekı '\Vild Beauty* ıse sanatçının anne ve babasına duydugu sevgiyı anlatıvor. Çalışmalannda caz. folk ve klasık olarak 3 ayrı müzik türü kullanan Zadeh. bazı parçalann stüdyo- da kayıt sırasında tamamlandığını söy- lüyor. Ilk kez konga çalan sanatçının 'Ay Dilber' isimli şarkısında caz tarzı piya- nosu Bach üslubuyla ve korol bölümler- le bırleşiyor. Hıntlı vurmalıçalgı sanat- çısı RameshShotam'ın da eşlikettığı bu şarkıda Azerbaycan halk müziği de et- kin bir rol almakta. Ağırlıklı olarak bu yeni albümünde- ki şarkılann seslendirileceğı Açıkhava Tiyatrosu konserınde Aziza Musta- fa'nın genış repertuvarından da örnek- ler yer alacak. 28 ağustos çarşamba ak- şamı gerçekleştınlecek konserin bıletle- rı Kadıköv Marjınal gışesi. Devlet Ti- yatrosu Taksim gişesi ve Akmerkez da- nışma biriminden temin edilebilir. (Bi- let fıyatlan 2. 1.5 ve öğrenci 1 milyon lıradan satışa sunuldu.) İçinde Sır Taşıyan Boğa / Israil Bull Ship / Boğa Cemisi II / Valova Doğal olanda yeni anlamlar SEZA SİNANLAR HABITAT-II kapsamında açıian v Öfe- ki' adlı sergide 'İçi Boş' isimli çalışma- sıyla yer alan heykeltıraş Kemal Tufan. kendi çabalarıyla katıldığı uluslararası sempozy umlarda başanlı çalışmalany ia dikkati çeken bir sanatçı. Önümüzdeki günlerde Romanya'da gerçekleştırilecek uluslararası heykel sempozyumuna da\et edilen Tufan. son olarak 1996 Şubatfnda Finlandiya'da gerçekleştirilen uluslararası buz hey- kel sempozyumundaki tasarımıyia üçüncülükkazandı. Kemal Tufan'ın özellikle son yıllardaki çalışmalan- na değinmeden önce sanatçıyı şöyle kısaca bir tanıyalım. 1962 doğum'lu Kemal Tufan. 1985 yılında İTÜ Endüstri Mühendisli- ği'nden, 1994'te ise MSÜ Heykel Bölümü'nden me2un oldu. 1989 - 1991 yılları arasında Şehir Tiyatro- lan'nda oyunculuk. koreograflık ve sahne tasanmcılığı yapan sanatçı. son yıllarda heykele ağırlık vererek yurtdışında ve içinde çeşitli yanş- malara. sergilere ve sempozyumlara katıldı. Tufanın bu süre içinde gerçek- leştirdiğı çalışmalararasında Değirmen- dere'de^'Hep Beraber' (1993). Avşa'da 'Granit Balık" (1993). İsrail'de Ash- dod'da "Bull Ship I- Boğa Gemisi I" (1994). Yalova'da 'Bull Ship II- Boğa Gemisi II' (1995). lzmit Saraybahçe'de 'Taş Makas" (1995). tsrail Maalofta 'İçinde Sır Taşıyan Boğa'adlı yapıtları yer alıyor. "Bütün sanat dalları birbirini besler. Bir hcy keltıraşın kendini tiyatrodan, si- nemadan. müzikten, baleden soyutlaya- rak "Ben malzememi alır heykelimi ya- parım' demesi yanlış. Ne kadar çok ala- na vay ılırsan o kadar çok büyiirsün" di- yen Tufan. uzun süre halk danslan. tiyat- ro ve dans tiyatrosu alanında üretımde bulunmuş. Çeşitli alanlara disiplinlere yayıldıkça kişinin yaratım alanının ge- nişlediği görüşünde olan sanatçı. kendi- sinin sık sık farklı disiplinleri kullandı- ğını belirtiyor. Nitekim Tufan'ın 1996 Şubatı'nda Finlandiya'nın Oulu kentin- de yaptığı çalışması buna birörnek. Bu- za saplı smklar üzerine atılan 80 metre- alarak akılcı üretime gitmek gerektiği görüşünde. Sr.natta artık. kavramlann öncelik ka- zandığı birdönemde sadece düşüncenin oluşturduğu kavramın hiçbir plastık ve estetik degere yer verilmeyerek yapıtla sunulmasına karşı olan Tufan. "Bir dö- nem gelhor formlar önemini kaybediyor sadece diişiince. kavram kalıyor. Tabii bunun ne kadan sanata dairdir bilinmez. Yapıtın izleyiciy le baş basa kaldıgında bir şeyler anlatabilmesi gerekir. Çünkü yapıt T\^"emal Tufan, yapıtta biçim ve wC kavram ilişkisi üzerine; "Bir A. \>_ dönem geliyor formlar önemini kaybediyor; sadece düşünce. kavram kalıyor. Tabii bunun ne kadan sanata dairdir bilinmez. Yapıtın izleyiciyle baş başa kaldığında bir şeyler anlatabilmesi gerekir. Çünkü yapıt o anlattığı kadanyla varlığını de\am ettirecektir" diyor. karelik bezi ıslatarak donduran ve böy- lece bir çadır elde eden Tufan, daha son- ra sınkları yerinden çıkararak çadınn içinde 2x2 m boyutunda bir hav uz açmış. Zeminin 70 cm altındaki deniz suyuna döktüğü antifrizle havuzdaki suyun don- masımengelleyereketrafındakareblok- lar şeklinde oturma birimlerine benzer birimler oluşturmuş. Birheykelden çok bir mekân tasanmı ya da buzun kullanı- mı üzerine bir çalışma olarak değerlen- direbileceğimiz 'Donmamış An' isimli bu işiyle üçüncülük alan Tufan. malze- me kullanımında birçok etmeni dikkate o anlattığı kadanyla varlığını dev^m et- tirecektir" diyor. 'İçinde Sır Taşıyan Boğa' Okulda öğretilen geleneksel formla- nn ardından. doğada sayısız mükemmel forma rastlayan bir heykeltıraşın belkı de hiçbir zaman ulaşamayacağı bu ken- diliğinden oluşmuş foımlann karşısında 'negatif- pozitifform dengesi' kurma en- dişesiyle arayışlara gitmesinin anlamsız- laştığını düşünen Tufan. o aşamada ken- disi için en önemli şeyin malzemenin mevcut formuna kazandıracağı boyutla Mert Ata Yaltınk mizah ödülleri KöJtür Servisj - HBR Maymun mizah dergisi, geçen yıl bir trafik kazasında genç yaşta yitirdiğimiz Mert Ata Valtınk anısına geleneksel olarak konması planlanan mizah ödülleri çerçevesinde. ilk olarak bir karikatür yanşması düzenliyor.\'anşmanın konusu: her yıl onbinlerce ınsanımızın yaşamını y itirdiğı. bir o kadarının da sakat kaldığı ve aiderek daha da trajıkleşen klasik sorunumuz: TrafTk'... Yalnızca can ve mal kaybı değil. ortaya çıkan keşmekeşte ruh sağlığımızı, insanlığımızı yitiriyoruz. Korna çalmanın hakaret. selektör yakmanın tehdit. yol vermenin enayilik. yayaların 'uyuz'. sürücülerin "yaratık" olarak algılandığı bir yangın yeri... Ufak tefek çiziklerde "aramızda anlaşıyoruz". ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki; bu her seferinde ufak tefek çiziklerle atlatılacak bir bela değil. Bu yüzden HBR Maymun üyeleri bizleri bu büyük sorunla ilgili çiziktirmeye. iyice bir düşünmeye. hem de trafik kurallanna uymaya çağınyor. Tüm karikatünstlere açık olan "Trafikomik" başlıklı yarışmanın seçici kurulunu; Behiç Ak, Ali UM Ersoj; Ramize Erer, Ergün Giindüz, İrfan Sayar, Salih Murat Yaltınk ve Semih Bakıoğlu oluşturuyor. Son katılma tarihinin 20 eylül olduğu yanşmada karikatürlerin çizim tekniği serbest. Yarışmanın birincilik ödülü 150. ıkincilik ödülü 100, üçüncülük ödülü ise 50 milyon olarak belirlendi. Ödüller HBR Maymun dergisinde ilan edilecek ve ilanı izleyen bir hafta içerisinde İstanbul Ataköy Holiday'de düzenlenecek sergi ve kokteyile sahiplerine verilecek. Başvuru adresi: HBR Maymun Mizah Dereisi. Zafer Sok. Manuel Apt. No: 13 11 D:4 80220 Pangaltı,1stanbul. Bilgi için tel: 0 212 230 68 17. yeni biranlam katabilmek olduğunu söy- lüyor. Israü'de yaptığı' İçinde Sır Taşıyan Bo- ğa' hey kelinde, buna benzer bir durum- dan söz eden sanatçı. kullandığı 17 ton- luk taşın kendi doğal formuna fazla mü- dahale etmeden, formda gördüğünü or- taya çıkarmak ıçin bir kısmını cilaladığı taşa bir çift boynuz eklemiş. Taşın orta- sına geometrik çizgiye sahip bir kilit ta- şıyla da. merkezdeki biroyuk içinde sak- lı kâğıda yazılı bir mesajı ulaşılmaz kıl- mış. Çok dinamik. etkileyici ve güç taşıyan bir form olarak betimledi- ği boynuzu sık sık kullandığını gö- rüyoruz Kemal Tufan'ın. Malze- meye anında etki eden boynuz sa- yesinde. 17 tonluk bir taşın tüm ağırlığı birboğanın gücüyle yerde- ğiştirirken. estetik anlamda da bir v urguoluşuyor. Benzerşekjlde. sa- natçının önceki yıllarda yine İsra- il'de ve geçen yıl Yalova Heykel Sempozyumu'nda yaptığı 'Bull Ship I'- Bull Ship II' isimli iki hey- kelinde de boynuzun kullanıldığı- nı görüyoruz. Her ikisi de mermerden yapılmış bu iki heykelin bir de sanatçının uydurdu- ğu hikâyesi var. "2 bin - 3 bin yıl önce bo- ğa yüklü bir gemi firtına sonrasında ge- lip karaya oturmuş. lçindeki bütün boğa- lar telef olmuş. Sadece biri kurtulmuş o da korkuyla koşarak tstanbul'a gitmiş ve Boğaz'ı geçmiş." Bu bir kısmı mitoloji kaynaklı hikâyeyi heykel üzerinde çalı- şırken etrafındaki çocuklara anlattığını söyleyen Tufan, bu masum hikâyelerle çocuklann gözünde heykele minik heye- canlar katıyor. Günümüz Türk heykelrıraşlannın ken- dilerine dönük ve dışa kapalı yapılann- dan dolayı heykelde önemli gelişmelerin yaşanamadığı birortamdadüzenli olarak devam eden sempozyumlann olmaması da ayn bireksiklik. Bu konuda tek örnek ise Gölcük'e üç kilometre mesafede bulunan Değirmen- dere'de bu yıl temmuz ayında dördüncü- sü gerçekleştirilen 'Zühtü Müridoğlu Uluslararası Ahşap Heykel Sempozyu- mu'. Kapsamı bakımından dünyadaki di- ğer sempozyumlar arasında önemli bir yerde bulunan bu etkinlik, belde beledi- yesinin çabalarıyla ve yöre halkının da büyük katkılan ve sanata olan duyarlılık- lanyla ayakta duruyor. Bunun dışında. geçen yıl Yalova'da, izmit'te Saraybahçe'de ve 1993 yılında Avşa'da birer kez yapılan sempozyum- lann bir daha tekrarlanmaması da üzücü. BU AŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL f Düşman Bize Kanun mu Yoksa Hüppiyetimiz mi?' Yüzyılımızın başında yazma hevesine kapılmış şa- ir adaylarından biri olsaydınız kaç usta çıkardı karşı- nıza okumalara doyamadığınız? Eğiliminiz, dünyaya bakışınız ne yönde gelişıyor olursa olsun Tevfik Fikret o ustaların arasında bu- lunacaktı. Yahya Kemal'den Ahmet Haşim'e. Halide Edib'ten Refik Halit'e, Türkçü Ziya Gökalp'ten Marksçı Dr. Şefik Hüsnü'ye kadar o dönemin kaç genç şairi, öykü, roman yazarı, düşün adamı doğru- luyor bu yargıyı. Neden "olmazsa olmaz" durumuna gelmış Fikret o yılların gençleri için? Yenilikçiliğinden mi? Şimdi bizim, sözlüğe bakmadan anlamına ulaşa- madığımız ikili-üçlü tamlamalarla yarattığı imge dün- yasından mı? Renklere düşkünlüğünden mi? Toplumsal/siyasal aykırılıklar karşısında duydugu tepkilerden mi? Tepkilerine en uygun bıçımleri yaka- layabilmiş olmasından mı? Bu türden sorular belki tümüyle takılmıyor Fik- ret'ten hemen sonra gelenlerin kafalarına. Ama tü- mel olarak değerlendiriyorlar. Yahya Kemal. "Eserini de şahsiyetini de Türk ede- blyatına müebbeten hâk etmiştir" diyor. Halide Edib ise şunları söylüyor: "Fikret'ın bende yarattığı tesır, zamanın devamıyla eskıyip küçülmekten uzak bir te- sirdir." Refik Halit, şair ve insan Fikret'ı birlikte düşünerek esirgemiyor övgülerinı: "Şiırıni beğeniyorum, felse- fesini beğeniyorum, yaşayış tarzını beğeniyorum, iyimserliğini, kötümserliğini beğeniyorum. Bu adam, şiiri kadar ahlakı ile de herkes için örnek bir insan ol- du. Bu adam bir kahraman..." Ahmet Haşim'in değerlendırmesi şairce: "Fikret, benim için kudurmuş bir denız karşısında kayalar üzerinde yükselen altından bir ışık ve altın- dan bir kuledir." 1918'de Ruşen Eşref'in sorulannı yanıtlarken (I) okuduğumuz yargıları öne süren şair ve yazarlar çağ- daş edebıyatımızın kurucuları olarak nıtelenıyor bu- gün. Öncüleri Fikret. • • • Tevfik Fikret, 19 Ağustos 1915'te öldü. Ölümünden çok önce, -başta Enver Paşa- Ittihat ve Terakki yo- neticilerinin, eylemleriyle demokratıkleşmeye ters düştüğünü görüyordu. Aykırı davranışların arkasın- daki çıkar değirmenlerini de görüyordu. Bu nedenle "rüşvet ve irtikâp çetesi" olarak baktı onlara. "95'e Doğru" şiirinde, çıkardıkları yasalann arkasına gizle- nerek düşünen insana ışkence etmekle suçladı on- lan. Bu şiirinde de yasa zoruyla hakların çiğnendiğı baskı ortamında kamunun sesi gibidir Fikret. Daha ilk bölümde tepki başkaldırmaya dönüşmuş, "Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi.." dızesıy- le başkaldın tümel nitelik kazanmıştır. Aldatmacanın sürdüğü düzene karşı. Hukuksal olana -Meşrutiyet'ten önceki gibi- düş- man gözüyle bakan egemenlere karşı. Aykırılıkları sergilerken güncelde tarihseli gösterir bilinçle. Sürecin belirgin özelliklerinı somutlar. Sorar- ken de somuttur. Bu nedenle özgürlüklerle temel haklara kelepçe vuran yasalararasındaki çelişkıyi sorgulamaya kadar götürür şiirini. "Hürriyetimiz var diyoruz, şanlı, mübeccel, Düşman bize kanun mu, yoksa hürriyetimiz mi?" Tevfik Fikret, demokratikleşme savaşımına dam- gasını vuran bu kemikleşmiş çelişkıyi gören ılk şaın- mizdir. (I) Ruşen Eşref (Ünaydın); "Diyorlarki". Yazarın Ab- diilhak Hâmid, Nigâr Hanım, Halid Ziya, Cenab Şehabettin, Hüseyjn Cahit, Fuat Köprülü, Halide Edib, Ziya Gökalp. Ömer Seyfettin, Refik Halid, Ah- met Haşim, Ali Kemal vb. ıle konuşmaları. (1. Bas. 1918, 2. Bas. Hazırlayan: Şemsettin Kutlu, 1972). Ayşe Erkmen Art/Omi'ye katıldı Kültür Servisi - New York ey aletinde bulunan uluslararası sanatçı programtna ı ArtOmi) Ayşe Erkmen de katıldı. Farklı ülkelerden davet edilen sanatçıların ortak atölye çalışmalarıyla katıldıkları. birbirleriyle tartışarak izleyicilerle de diyalog kurmalannı hedefleyen bu etkınhk her yıl yaz a> larında düzenli olarak gerçekleştiriliyor. Ayşe Erkmen, "ArtOmi" için atölvelerin bulunduğu mekândaki mısır sılosunun kapısında ve atölye alanının ginşinde yer alan iki çalışma gerçekleştirdi Çocuk Edebiyatı Roman Yanşması Kültür Servisi - BU Yay ınev ı tarafindan düzenlenen 1996 Çocuk Edebiyatı Roman Yarışma>ı'nın katılım tarihi ikinci kez uzatıldı. \'arışmaya olan katılımın beklenenden fazla olması nedeniyle 15 ağustos tarıhine uzatılan yarışma sonuçlannın açıklanmasi. jüri üyelerinın isteği doğrultusunda. daha objektif bir değerlendirme yapılabilmesi için. bu kez 15 eylüle dek uzatıldı. Don Kişofun biletleri satışta Kültür Servisi-Genç Pamukbank Sanat Etkınlikleri çerçevesinde St. Petersburg Bale Tiyatrosu. 3-7 eylül tarihleri arasında Cemil Topuzlu Açıkhava Tivatrosu'nda klasik balenin modern dans ile buluştuğu "Don Kışot. Bir Delınin Düşleri' adlı gösteriyi sergileyecek. Topluluğun biletli gösterisi 6 eylül cuma günü gerçekieşecek. St. Petersburg Orkestrası eşliğinde sahnelenecek olan 'Don Kişot. Bir Delinin Düşleri'nin biletleri tüm İstanbul Yakkorama mağazalarında satışa sunuldu. Deauville Festivali başlıyor Kültür Servisi-Fransa'nın geleneksel festivallerinden Deauville Amerikan Filmleri Festivali bu yıl 30 ağustos - 8 eylül tanhleri arasında gerçekleştiriliyor. Charlotte Rampling'in başkanı olduğu festival komitesi önceki yıllarda olduğu gibi y ine zengın bir seçki hazırlamışlar. Bir Zamanlar Amerika. Güllerııı Savaşı ve JFK filmlerinden tanıdığımız. İsrail asıllı yapımcı Arnon Milchan'ın özel konuk olduğu festivalde bu yılınjürisinde öncelikle Fransız sinemasının ünlü beş komedytnı: Sabine Azema. Charlotte Gainsbourg, Chiara Mastroıanni. Laura Morante ve Ornella Muti dikkati çekiyor. Festıvale davetli olarak katılacak isimler arasında Abel Ferrara. Nick Cassevetes, Matt Dillon. Dennis, Quaid Kurt Russel. Eddy Murphy. Gerard Depardieu ve NVhoopı Goldbers «ibi ünlüler bulunuvor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle