04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 AĞUSTOS 1996 CUMARTE OLAYLAR VE GORUŞLER 'Atatürk Cumhuriyeti Sürüyor'Düşü... Atatürk Cumhuriyeti'ni, rüm kurum. kural ve kadroları ile yeni baştan oJuşturma sınavında başanya mahkûm oianların, yani bizJerin, öncelikli görevi. Atatürk "Cumhuriyeti"nin sürüyor olduğuna ilişkin düşümüzderı ve bu düşten kaynaklanan rahatlıktan, boşvermişlikten ve "Bir şey olmaz canım!" deme aymazlığından kurtulmaktır. Prof. Dr. MUSTAFA ALTINTAŞ L aik. demokratik ve sosyal ulusal egemenlik ilkelennin yaşamage- hukuk devleti olarak ta- çirilme çabaları ve bunun altyapısını nımlanan ya da algılanan Atarürk Cumhunyeti. İkin- ci Dünya Savaşı sonra^nda biçimlenen "Yeni Dünya Düzeni"ekseni çerçevesinde. adım adıııı yıkımauğranlmıs \e l980"liyıllarda i;>e buyıkımdan sorumlu olanlar. "Cumhu- riyetçınanna" acımasızca baltalarla sal- dıranlar "cumhuriveti"i numaralamaya. cemaat \e tarikat temeline oturtmaya. "Yeni Osmanlıcılığı" kurmaya gıri$mıV lerdır. Cumhuriyet devriminin "sınıfsız zümresiz bir toplvm yaratma" proje^ın- den v e "üretici köyliiyü efendikılma"gi- rişirnlerinden en çok yararlanabilecek yokiul yığınlara sunulan ikı önemli ilke vardı. Bunlardan bırincisi "ulusal bağım- sızİJjk"ötekisi ise ""ulusalegemenlik" idi. Ulusa! bağımsızlrk ilkesı. "bizivutmak isteyen emperyalizme ve bizi çökertmek isteyen kapitalizme" bir başkaldınnın ötesinde. ulusun emeğinin yabancı çıkar- lar elı ile sömürü ve yağma konusu ya- pılmasınınönünegeçmeprojesi iüi. Ulu- sal egemenlik ilkesı ise. ulusun kendı yazgısını belirJerne erkini kendı e/ine ge- çirmesi idi. Bu da yazgıcılıga. inanç sö- miirüsü üzerinden toplumu sömüren \e geçıminı \esenetıni buyoldansağlayan mollavobaz takımı ile soydan gelen ay- rıcalığını korumak isteyen hanedan çev- relerine karşı bir kurtuluş. bağımsızlık istenci idi. Gerek ulusal bağımsızlık \e gerekse oluşturucu kurumlaşmalara yönelmeler- den çıkarlan zedelenen ve yıten iç ve dış egemen çevreler. büyük bir dırenç gös- termişler: ancak cumhurivetin inançJı ve kendine güvenli kadroiannın direnmele- ri. onların devrim karşıtlığında mesafe almalannı önlemiştir. Çünkü. Ulusal Ba- ğımsızlık Savaşı. Birincı Dünya Sava- şı'nı kazananlann bıçımlemek istedikle- ri "Yeni Dünva Dü/eni'ne" kaı>ı. mazlum bir ulusun. utkuya varan bir başkaldırısı özelliğini de taşımaktadır. Belirleyici ko- numlarının tartışılmasına bile hoşgörülü olmayan dünyanın efendileri (!) efendi- likleri konusunda kuşkuların doğmasına neden olan Ulusal Bağımsızlık Savaşımı- z\ hiç mi hiç bağışlamamı^lar ve içlerine sindirememislerdir. Toplumun ensesine kene gibi yapışa- rak. onun kanını emerek beslenmevi tek yol belleyen hanedan ile onların mütte- fiki molla yobaz takımı da kan emicilik- lerine son veren ve erklerinı ortadan kal- dıran cumhuriyet de\rimini hiç mi hiç onaylamamışlar. kabul etmemişierdir. İç \e dış sömürücü güçler. intikam ve kin duygulannı hep ayakta tutmuşlar ve Ata- türk Cumhuriyeti'nden öç alabilnıek için fırsat kollayıp durmuşlardır. Bu türden birolanağı ise. Ikinci Dünva Savaşı son- rasında ele geçirmışler ve oluşturdukla- n "Yeni Dünva Düzeni"ne Birincı Dün- va Savaşı sonrasındaoluşturmak istedik- leri "Yeni Dünva Düzenfnin uvmazı-va- ramazı olan Türkiye Cumhuriyeti"nı de uyarlamışlardır. İkinci Dünya Savaşı son- rasında ulusal bağımsızlık ile ulusaj eçe- menlik ilkesinden adım adım sapmanm ve giderek Atatürk Cumhuriyeti "nden uzaklaşmanın altında y atan temel neden. bu yerlı ve yabancı ışbirlıkçıliktir. Başlangıçta. cumhuriyet kadroiannın vekurumlannın varlığındanolacak. sin- siceyürütülen bueabalar. 1980'li yıllar- da açıktan ve adı da konularak gerçekleş- tinlme noktasına gelmıştir. "L-2 uçakJa- rT. "Banş GönüÛüleri'". ~ABD üslerT. "Cezav ir'in bağımsızlığına karşı çıkma". "shasi ve yönetim kadroiannın ABD ta- rafından onaylanması u> belirlenmesi". "ulusal çıkarianmızı bilekorumaktan alı- konma", "'afyon yasağı". "ambargo". "laik eğitimden kopma". "imam-hatip- ler. Kuran kursları. tarikatlar. şeyhler, tekkeler ve zaviyelerin yeniden horflatıl- nıası". "yeni hanedanlann varatılmasr, "neyin ekiJeceğine, ne fhattan alınacağı- na. işçiye memura, emeklhe ne kadar /aın vapılacağına hangi ulusal kurulu- şun. kime, nasıl satılacağına va da kapa- tılacağına ilişkin kararların vabancı fi- nans kuruluşlarınca belirlenmesi". "si- \asetin dinselleşririlmesi. dinin siyasallaş- hnlması" benzen vaklasimlar. program ve projeler bütünü ile Atatürk Cumhurı- yetı'nin çökertilmesine yönelık eylcmli kalkışmadan. daha doğrusu ulusal ba- ğımsızlık ilkesi ile ulu^al egemenlik il- kesinden intikam alınmasından başka bir anlam taşimamaktadır. Ulusal bağımsızlığm \e ulusal ege- menliğin çökertılmesi sonrası. toplumun ensesine ve emeğine venıden keneleşme olanağını elegeçiren yerli veyabancı sö- mürücüler. bu ilkelerden kopartılmanın sonucu olarak giderek voksullaşan ve voksunlaşan toplumun tepsıni de "Ata- türk Cumhurijeti'ne" karşı. çok başarı- lı biçimde. yöneltmişlerdir. Atatürk Cumhuriveti'nden kopmanın sonucu olan toplumsal voksulluk. vozlaşnıa \e çürümevi Atatürk Cumhuriyetfnin bir sonucu olarak algılayan geniş kitleler. kendılennınözvararlannın tam karşısın- da olan sivasal çizgilere destek verme vanlışını sürdürüp durmaktalar. Bunun vanı sıra. sürüp gıden düzenı Atatürk Cumhuriyetı olarak algılayan kımilen de bu voz. sömü'rüye dayalı. toplumu yok- sullaştıran ve voksunİaştıran sibtemi sa- vuîıur bir konuma düşmektedirler. İkin- ci Dünv.a Savaşı'ndan sonra özellikle 1950'den sonra DPıktidan ilebilınçlı ve sistemlı bir biçimde gıttikçe artan hızla günümüze değın sürdürülen dev rim kar- şıtlığı. hem düzenıni veniden egemen kıl- miş. hem de kadrolannı vetistirmis bu- iunmaktadır. Günümüzdt. kım sövleVebılir Mec- lis'ın. yargının. emniyet güçlerinin. si- yasal kadroların. kamu görevlilenniıı. kıırunılarının Atatürk Cumhuriyeti'nın kadroları ve kurumları olduğunu'.'*Ata- türk Cumhuriyeti çökertilnıış. vıkılmış bukınmaktadır. Bunun gerçekleştirildı- ğinı, Atatürk Cumhunyetı'nin vıkıldığı- ııı. ulusal bağımsızlık \e ulusal egemen- lik ılkelerınden uzağa düşüldüğünü. bü- tün bunları gerçekleştirenler de açıktan .NÖylemıyorlar mı. bizlerın belleğıne ka-- zımak istemivorlar mı? "İkinci cunıhu- rijeften sözetmeler. "Son sosyalist dev- leti yıktık.'" çıglıkları. "Atatürk cumlıu- riyetini" tüm dayanakları ile çökertenler- ce Atatürk Cumhuriyeti nın başkeritı An- kara'daki Anıtkabir'e koşup jstanburda "anıtmezar" vaptırmalan.Atatürk Cuft- hurıvetı'nin kurucusununcenazesinin İs- tanbulcian. cumhurıvetin başkenti Anka- ra'ya taşınmasına karşm. Atatürk Cum- hurivetı'ııi çökertenlenn önemli temsil- cilerinden birisinin cenazesinin ilahiler- le, devlet protokolüne sokulan şevhler. mollalaröncülüûünde Ankara'dan Istan- burataşınnıası. TBM.Vfde REFAH^'OL hükümetine hansıi vönde ov kullanılma- sını tarikat ağalarınca şeyhlennce belir- lenmesi, "Vfüslüman başbakana sahip olmamı/ı engellemeyin.'** buvrukları. "Atatürk Cumhuriyeti'nin ruhuna oku- nan dualar** anlamına gelmiyor mu1 .' Atatürk Cumhunveti'nden yana olan- lann artık bu gerçegi görmeleri. bunu al- gılamalangerekmektedir. \arolan siste- min rüm kural. kurum \e kadrolan ile Atatürk Cumhuriyeti ilebağlantı \eilin- tisinin koptuğugerçeğini içimizesindir- meli. ulusal bağımsızlık ve ulusal ege- menlik ilkesı üzerinevapılandınlacak ve- ni cumhuriyeti. bi? Atatürkçüler. halkla birlikte kurmalıyız. \'ar olan düzenı \e sistemi, Atatürk Cumhuriyeti olarak algılama yanlışımı- zı sürdürürsek Atatürkçü cumhuriyet ya- nında yeralması gereken toplum kesim- lerıni kazanmamız. onları vanıınızda görmemız giderek güçleşecektir. Atatürk Cumhuriveti yıkılmıştır. Onun yenıden kurulması temel görevımizdir. Atatürk- çü cumhurıvetin sürüyor olduğu düşünü görenlerin birincı görev i, bu düşten kur- tulmaktır. Bakınız. gazetemiz Cumhurivet. 10 Temmuz 1996 günlü "Tarihsel Sınav" başlıklı başvazısında şu çağnyı vapıyor- "Türkiye, tarihsel bir sınat karşısında- dır. Cumhuriyet dev riminin bütün değer - >argılanna karşıt bir akımın siv asal par- tisi iktidarı ele geçirmiş görünüyor. (...) Şimdi Türki>e. cumhuriyet devrimleri- nin özünü çok partili rejimde korumak ve gerekirse veniden kazanmak gibi bir sı- nav karşısındadır. Eğer bu sınavı \ere- mezsek, Ortadoğu'da ömekleri görüJen şeriatçı devletlerin dünyasına doğru ka- yarız. u\gar dünvanın bir üyesi olmak .h'akkına sahip olmadığımız ortaya çıkar (...) Laik Türkive Cumhuriyeti'nin vere- ceği sınav. güçkoşuilaricindc v aşanacak... Anıa vaşanacak... Hamlet'in üniü df\ işin- deki 'olmak ya da olmamak' bu sınavın Minucunda belirienecektir." ARAPABIR Dr. ALPER AKÇAM Olmadı Ziya Kardeşim! (TabipAlbay Ziya Yamakoğlu'nun anısına) "Başın sağolsun" dedi telefondaki ses. Irkildim. Bir kötü çarpıntı... Kime ne oldu? Ziya'yı duymadm mı? Ziya Yamakoğlu intihar et- mış!" Duymadım, duymadım. Mavi havacı elbisesi, ağzın- dan düşmeyen sigarası, sıkça ağlamaklı bakan duyar- lı gözleri ile dikiliverdi "askeri tıbbıyeli" Ziya karşımda. Onuruna yedirememiş bir rapor karmaşasına adının kanşmasını, kırılmış bironurlayaşamak istememiş, kal- dırıp atmış kendini yükseklerden Izmir Hava Hastane- sı Kulak Burun Boğaz Uzmanı Albay Ziya Yamakoğlu... Oldu mu şimdi Ziya kardeşim? Ulkeyi bunca onur- suza bırakıp nasıl gidersin sen? Sen ki benim tıp öğ- renciliğim boyunca, yaz kış yanyıt dınlencesi (sömestr) aralarında Doğu Ekspresi yol arkadaşımdın. Erzincan- lı Ziya, Şıvaslı Kemal, Erzurumlu Halil, Hakkârili Hüse- yin Reis, Ardahanlı Alper'in şenJendirdigi kompartı- manları kime bıraktın? Gecenin bir yansı Sıhhiye Köp- rüsü'nün altında 1.90'lık boyuyla "Bağımsız Türkiye" sloganlanyla yürüyen Baki Gürkan a gülerken yerlere yuvarlanan şapkan kimde şimdi? Baki'yi ıki kızıyla bir- likte trafik canavarı yuttu: onun sloganlarının yittiği gök- lerde senin gülen yüzün, ağlayan gözlerin kalmıştı. Bı- rakıp gittın. "Onursuzca yaşayamam!" demişsin... Tam yirmi üç yıl önceden bilirim onuruna düşkünlüğünü. Saatlerce aradıktan sonra gecenin saat üçünde Gençlik Parkı'nın izbe bir çay ocağında bulabilmiştim seni. Garsona hak etmediğin bir yakın sözü nedeniyle kırılmış onurunu an- latıyor ve ağlıyordun. 68'li tıbbiyeliler, ülkenin dört bir yanına dağılmış kardeşlerin ağlıyor şimdi senin için... Şöyle bir kaldır başını da bıraktığın ülkene bir bak! Se- nin uğruna ölüme atladığın "onur" sozcüğü birçokları için kullanımdan kalktı!... Yalancılık, dolandıncılık. onur- suzluk, dalkavukluk yarışıyor şimdi. Para için. koltuk için ruhlar ve bedenler satılıyor piyasada. Altmış milyonun gözünün içine baka baka yalan söyleyenler, yetim hak- kı yemeyi uyanıklık sayanlar gögüslerini gererek koltuk- larda oturuyor, lüks arabalarda, yatlarda, katlarda sal- tanat sürüyor. Kamu hastanelerinin yataklannı pazarlı- yor kimi muayenehaneler. Savaş ve şiddet vurguncu- lan kanlı paralar istifliyor. Eroin ve si/ah tacirleri petrol tröstlerinin güdümünde kardeş kavgaları körüklüyor. Sen kırılmış bir onur için gözünü kırpmadan ölüme at- lıyorsun. Keşke başını dayayıp omuzumuza ağlayabilseydin biraz ve bagırabilseydın suçsuz olduğunu göklere, ava- zın çıktığı kadar. Sen "YumuşakZiya"mızdın. Kıramaz- dın, incitemezdin kimseciklerı!.. Kimbilir hangi uyanığın ince ayak oyunlanyla hatır belası sürüklendin, taa ölüm- lere kadar!.' Seni çok iyi anlıyorurn Ziya kardeşim. Kabulümüzdür. Aldık onurunu. yüreğimize gömdük! Ha bir eksik ha bir fazla: biz bu yanda kaldık. Onursuzca yaşayamayız ama sensiz yaşamaya mahkûm ettin bizi. Olmaüt Ziya kardeşim! Olmadı. Onurla açacak çi- çekleri, yiğitçe kalkacak başları. dostluğa. kardeşliğe doğacak güneşleri birlikte görmeliydiyk... Birlikte yürü- meliydik yalanın, dolanın üstüne ve gecenin bir yarısı Sıhhiye Köprüsü'nün altından ülkemizin güzel gelece- gine gülerek geçtikten sonra birlikte binmeliydik yeni- den Doğu Ekspresi'ne... Onurun. onurumuzdur! Ve bız hâlâ yaşıyoruz'J. TART1ŞMA Yunan Mucizesi Üzerine 3 Temmuz 1990 tarihinden beri sürekli vazı )azdıgım Cumhuriyet uazetesinin. 16 Temmuz Î996tarihli sayısında "Olaylarve Görüşler" bölümünde "\unan Mucizesi" başlıklı bir yazım yavımlandı. 8 Ağustos I996 tanhli Cumhurıvet'in "Tartışma" bölümünde Sayın Prof. Dr. Ekrem ,\kurgalın "Yunan Mucizesini Yadsımayaum" adlı ve benim yazımdaki bilimsel bilgileri eleştıren. yadsıyan bir yazısı yavımlandı. Sayın Akurgal Hoca'nın yazısı üstünde şu üç olanağı düşünüyorum: Sayın Akurgal va vazımı okumadı. ya yazımı okudu fakat vanlış algıladı va da vazımla ilgili olmavan böyle aykın bir vazıyı yazmak için kendini güdümlü (angaje) bildi. Benim seçeneğim üçüncü olanaktır Çünkü Sayın Akurgal'ın yazısı bilimsel bilgi dışı. öznel kuramlar. kavramlar ve vanıltmalar içermektedır. Yazımı ve AkurgaFın vazısını okumuş olanlar bu bilimsellik dışı kuram. kavram veyanıltmaları hemen algılamışlardır. Yazılanmda ve kitaplanmda yazdıklanmı yeren. eleştıren. yanlışlayan yazılara yanıt vermek gibi biralışkanlığım yoktur. Ustelık böyle bırçaba için vaktim de yoktur. Ben yazanm. insanlar da vazdıklanm üstünde ıstedıkleri gibi düşünürler ve vazarlar. Fakat. Türk ulusu. Türk üİkesi. Atarürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti söz konusu olunca o zaman düşüncem değişir. Türk dılınde kar^ılığı "tansık" olan "mucize" sozcüğü. Arap dilınden Türk diline geçmiş dın.sel bir sözcüktür "Mucize"ıun Türk ve Arap dülerinde ve öbür dıllerdekı .sözlük anlamı ^udur "Pe> ganıberiere özgü, pevgamberler tarafından yapılan tanrısal. kutsal. akıl dışı. doğaüstü, oiağanüstü. insanüstü olavlar ve olgular." Söv lencelere (efsanelere) göre "mucize~ Tann'nın peygamberlere verdiği akıl üsrti bir başan veteneğidir. Arapca "mucize" sözcüğünün türev leri "muciz" ve "aciz*'dır. "Muciz"; umarsız (çaresiz) bırakan kişi. "aciz" umarsız (çaresiz) kalan kişi demektır. Bilimsellik kapsamında. bılını dilınde. "mucize" sozcüğü kullanılmaz. "Mucize" >özcüğü ınançlara ilişkin dinsel bir sözcüktür. 19. vüzyılın başında "en eski aydınlanma düşüncesi" tanınııyla "\unan Mucizesi" söv lencesini (etsane-mitos) oluşturan Avrupalı avdınlar. oluşturdukları bu söylenceye (boşinan - hurafe) Batı anamalcılığının ve vayılmacılığmın çıkarları doğrultusunda ve kapsamında: Batı düşüncesine bir temel oluşturmak amacıyla siyasal. toplumsal. ekonomik. kültürel. duvgusal düşünce ve etkenlerle "CÎrek Mucizesi" adını vermişlerdir. Bilimsel olmavan ve dinsel olan "mucize" sozcüğü bu söylence için doğru ve coşkulu bir tanımdır. Cünkü o sıralar kendi kendine oluştuğu sanılan "Grek düşüncesi"nin oluşmasına ilişkin bilimsel brlııi. belae ve bultıular ellerınde voktur. 19. vüzyılın sonlannda edinilen bilimsel bilgi. belge \e bulgular sonucu. kavnakları Sümerve Mısır kültürleri olduğu bilimsel bılgılerle açıklanan ve böylece kendı kendine oluşmadığı saptanan "Grek düşüncesfne ılı^kin "Grek Muci/esi" tanımı, bıliın dışı düşlem (tantezi) bir tanım olarak algılanmava başlanmıştır. 19. vüzvılm başında "Grek Mucizesi" kuram ve kavramını oluşturan Avrupalı avdınlar. 19. vüzvılm sonunda bu kuram ve kavramı yadsımışlardır. Varolan "Grek kültürü" ve var olmayan "Grek Mucizesi" iki ayrı olgu ve kavramdır. Savın Profesör Akurgal'ın. bu iki olgu ve kavramı birbirine kanştırmayacak bilgive sahipken neden kanştırdığına şaşıvorunı. Sayın Akurgal endişelenmesın. kimsenin bir şey i "vadsıdığı" vok. Çünkü var olmavan bir şey "vadsınamaz". Ben vazımda söv le bir saptama vapmıştım: "Yanlış bir algılamayla en eski aydınlanma düşüncesi olarak tanımlanan Grek va da Yunan Mucizesi denüen düşünce olgusunun asıl ve büyük değeri; bilimsel ve dinsel düşüncenin a> nlmasını sag/aması ve feisefe düzencesini (disiplinini) kurmasıdır. Bilinçli düşüncenin oluşturduğu bilimsel düşünce ve feisefe düzencesi; bilinçdışının, mitoslann, söy lencelerin. düşlemlerin oluşturduğu dinsel düşünce ve inanç: Grek ya da \ünan düşüncesi içinde vol av nmı vapmışlardır." Kavnakları Sümer ve Mısır kültürleri olan Grek ya da 'Yıldızın Parladığı Anlar' S av ın Tansu Çiller. DY P Genel Başkanı ve ardından başbakan olunca. sev inmiştik. Kadınımızı ortaçağın koşullannda yaşamaya mahkûm etmek istevenlerin iştahının kabardığı birdönemde. çağdaş bir Türk kadınının başbakan olması çok anlamlıydı. Ne yazık ki. Sayın Tansu Çiller çok geçmeden gerçek y üzünü gösterip bu sevincımizi kursağımızda bıraktı. O göreeelı çağdaş bayan gitti: yerine ezan. Kuran vb. gibi dinı motıflen kullanarak politik çıkar sağlamak isteyen bildığimiz ilkel pofitikacı tipi gelip oturdu. Buna koşut olarak simdi ıçıne düştugu tartı^mah durumun ay nnrılarını savıp dökmenin birvararı vok artık... Bu vazıda. DYP'nin içinden ılende îider olmak istevenlerin aymazlığına değinmek istiyorum. Bayan Çiller'in gene! başkanlığa seçiidıği parti kurultayında genel başkanlığa soyunan Sayın İsmet Sezgin, Say ın K'öksal Toptan v e akhndan liderolmayı geçiren diğerlerinin suskunlukları aniaşıhr gibi değil! Neden susuyorlar? Savın Tansu Çiller'in vaptıklanm onaylıyorlarsa. söyieyecek bir sözümüz yok. Ama b'iliyoruz ki. Tansu Hanım'a bir bedel ödemek zorunda olmayan onurlu ınsanlann. olup bitenleri içlerine sindırmeleri mümkün değildir. Bu dav ranişlarmı salt parti disiplini mantığıyla geçıştırmelen inandırıeı olamaz. (Şimdi avnldılar. Görelim bakalım ne Hellen kültürünün asıl ve büvük değerini vurgulavan bu bilimsel saptama, Grek ya da Hellen kültürünü kanıtlamak için Sayın Akurgal'ın siraladığı birçok tanıtın kaynağını oluşturur. Var olmayan "Yunan Mucizesi" kuram ve kavramı: Avrupalı dev letler. Osmanlı yönetimi dönemindeki Yunanlılarve "Vunanıstan dev leti tarafından yayılmacı amaçlarla sömürülerek Türk ulusuna. Türk ülkesine. Atatürk'ün önderliğindeki Türk devrimıne ve Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Dev letı'ne sayısız zararlar vermiştir. Şimdi bile saldırgan \unanistan dev leti bu *boşinan"ı (hurafe). banşçı Türkiye Cumhuriyeti Devleti karşıtı amaçları için tehlikeli bir biçimde kullanmaktadır. \arolan veyadsınmayan "Grekyada Hellen kültürü" ile "kültür sömürgeciliği, küJriir yayılmacılığı" için kullanılan ve bir söylence olarak oluşan. var olmayan ve yadsınması gereken "Grekyada Yunan ı^fucizesi" kuram ve kavramını birbirinden ayırmak zorunludur. Grek ya da Hellen kültürünün doruklanndan biri olan Platonun (Eflatun -1 Ö. 427 - 347) öğretilerinden biri olan "Bilmek ile bilmenıek arasında doğru düşünmek diye bir olgu vardır" sözü ya da özdey işı. bu konudaki düşüneelerimizin yönteminı saptayan yöntembilimsel (metodolojik) düşünce dizgemizin (sistemimizin) baş ilkesidir. Metin Erksan vapacaklarmı!) Insanlık tarihinde toplumlarına yön veren büyük liderler. zor koşulları aşarak ortaya çıkmışlardır. DYP'de kimileri için. Stefan Z«eig'm dediği gibi. "> ıldı/ın parladığı anlar" gelmiştir. Unutulmasın ki. karanlıkla aydınlığın ortasında duranlar. karanlığa daha yakmdırlar. Zafer Karalar Övkücü PENCERE Gazeteci Nereye Koşuyor?. Arkadaşımız Işık Yurtçu'nun Cumhuriyet'e ço emeği var; basımmızın saygıdeğer emekçilerinde Yurtçu, ne zamandan beri cezaevinde yatıyor?.. Ve daha kaç yıl yatacak?.. Milliyet'ten Musa Ağacık, hapishanenin demi parmaklıklarını aralayarak soruyor: "- Işık ağabey suçunuz?.. - Terörle Mücadele Yasası 'nın 7 ve 8 'inci madde- lerinden yatıyorum. - Türkçesi?.. - Düşünce suçundan yatıyorum. - Sağlığınız?.. - Romatizma, nefes darlığı..." ÖzgürGündem gazetesi Yazıişleri Müdürlüğü yap- tığı sırada Işık Yurtçu için 26 dava açıldı; bu gidişle ömürboyu hapisten kurtulamayacak arkadaşımız... Niçin?.. Ülkemizdeki ceza yasaları demokrasinin temel öz- gürlüklerine ters düştüğü için... • ; 'îürkiye GazetecilerCemiyeti' yayın dünyasının en büyük örgütüdür. Cemıyet. polis tarafından basıldı, gazeteciler dövüldü. TGC Başkanı Nail Güreli, ön-' ceki gün bir basın toplantıs/ yaptı; açık konuştu: "- Olayı örtbas etmek istiyorlar. Valilik bugüne ka- dar olayı savsaklamıştır, Yasal yollan işletmeyen, yargının önünü tıkayan bürokratlardan kamuoyu önünde şikâyetçıyiz. Biz hakkımızı aramak için, ça- lışma ve can güvenliğimizikorumak için bürokrasi" nin engellerinı aşıp yargıya-adalete ulaşamıyorsak',' sade vatandaş hakkını nasıl koruyacaktır, can gü- venliğini nasıl sağ/ayacaktır? Bürokrasi birkaç me-' murunu koruma çabası içıne girerse. hata yapan ce- zasını çekmezse, hukuk devletine güven sarsılır." TGC bir meslek kuruluşudur; gazetecilik mesleği-, nin doğası demokrasiyle beslenir; basın için 'de-. mokrasi' hava gibidır, su gıbidır. Nail Güreli, bu temel kuralın savunmas/nı yapıyor. Kimileri TGC'yı bir 'emekliler kulübü' gıbı görrnek, istiyorlar. Ancak 'emekli' diye azımsamak istedikle- ri 'Cemiyet' üyeleri. basının onuru ve özgürlüğü söz,' konusu olduğunda. en önde yürüyecek kimliğe sa-_' hip gazetecilerdir. TGC basın özgürlüğünü koruyup savundukça, va- roluşunun gerekçesinı kanıtlayacak... • Gazetecilik, iki ateş arasında kaldı. Bir: Siyasal iktidarlann antidemokratik baskıları sürüyor... İki: Tekelleşen medyada ekonomik koşuilar basın" özgürlüğünü tehdit edıyor. Otuz kırk yıl önce, bu ülkede, polisin basın lokali- nı basıp. gazetecıleri dövmesi diye bir olay düşünü- lemezdi; bir gazetecınin gözaltına alındıktan sonra polis tarafından döve döve öldürülmesi hayal bile edilemezdı. Bu noktaya nasıl gelindi?.. ! Üstelik, diyorlar ki: "Basın, 'Dördüncü Kuvvet' olmaktan çıktı; med- yalaşıp tekelleştikçe, siyasal iktidahan saptamaya başladı; hükümetlen kurup düşürmek, medya pat- ronlan için işten bile değil.'.. Medya 'Birincı Kuvvet'- oldu." .. -« ~ , Diyelim kı doğru... ' '"*•.,. „'..".* . Öyleyse medya, basın özgürlüğünü neden savu- namıyor, gazetecıleri neden koruyamıyor?.. • Belki de 'fikir özgürlüklerı ve gazetecınin bağım- sızlığı' medya patronlannın işine gelmiyor ya da ku- ponculuk yapmaktan bu işe vakit ayıramıyorlar... Kimbilir?.. Dostlıtğun ve KcıvdeşUğin Ovtcımı SILA BAR GRLP LAÇİNle Biz birgüniin gecesiyiz tıslınıkı. ÖzünıiizyıUlızUıı; sözünıîiz seren/er üsti'me. GRUP LAÇİN 18-19-20-21 -22-23-AĞUSTOS Saar 20.^0'dnn itibaren si/lerlc... SILA BAR Sakarya Cad. 1#Sok. 17 A Kızılay-ANKARA Tel: (312) 431 98 12 - 433 20 29 M.S.Ü. Kimlik kartımı. Sağlık karnemi kaybettim hükümsüzdür. FİKRİVE ÇETİN ^ALAADDIN HOTEL •••• OTEL. İncekum Alaaddin Hotel, Türkiye'nin yeşil turizm beldesi Antalya'nın Alanya ilçesi Avsallar kasabasında Akdeniz'in berrak kıyılannda huzur, spor. eğlence dolu bir ortama sahiptir. Antalya Havaalanı'na 98 km. uzaklıkta olan İncekum Alaaddin Hotel 232 oda. 500 yatak kapasitelidir. Yılın 300 giinünün giineşli geçtiği ve deniz sezonunun 8 ay sürdüğü Akdeniz'in bu şirin yöresindeia otelimizin odalan ile tüm kapalı alanlan merkezi ısıtma, soğutma ve havalandırma sistemi ile donatılmıştır. Özel banyolu odalanmız otomatik telefon. 4 kanal müzik yayını. uydu yayın TV sistemi ile otelimiz tatilde evinizi aratmayacaktır. Jncekum Alaaddin Hotel'de aynca açık ve kapalı barlar, sauna. kondisyon merkezi. disco, 2 yüzme hav-uzu. özel plaj alanı, iskele, su sporları merkezi, tenis kortu bulunmaktadır. )telimiz 150 kişilik simiiltane çeviri sistemi toplantı salonu, 500 kişilik restoran. alakart restoran, pasta salonu, televizyon salonu, oyun odası, alışveriş mağazalan ve manzara terasları ile unutamayacağınız bir tatil sunmaktadır. incekum Alaaddin Otel'in mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemeklerinin lezzetini sizler e bir kez daha tattıracaktır. Rezervasyon için: (0242) 517 14 91 (6 hat) İncekum - ALANYA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle