04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 AĞUSTOS 1996 CUMARTESİ CüMHURİYET SAYFA 13 ANKARA kulisi IŞIK KANSU Sakıncalı yetki REFAJHYOL'un yanlış hesabı, şımdilik Çankaya Köşkü'nden döndü. Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen Yetki Yasası, hükümete şu olanaklan tanıyordu: "Bakanlar Kurulu, verilen yetkiyi kullanırken, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu dikkate alarak, ücret sistemini adil bir şekilde düzenlemeyi, kamu hizmetlerinin verimli ve etkin bir şekilde yürütülmesini, memuriar ve diğer personel ile bunlann emeklilerinin mali, sosyal ve diğer haklannda hizmetin özellik ve gereklerine uygun biçimde düzenlemeler ve iyileştirmeler yapmayı, tnaaş unsuriannın azaltılmasmı, maaş hesabının basitleştirilmesini ve istihdam esas ve usullerinin eşit/iği sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesini, özel ve özerk bütçeli kamu araştırma kuruluşlarında çalışan personelin mevzuatını düzenlemek, kamu araştırma kuruluşlarının görev, yetki ve teşkilatlannda yapılacak yeni düzenlemeleri gözönünde bulundurur." Özetle, yürütme organı, kamu çalışanları /e kamu kurumları konusunda 'Ali kıran, baş kesen" olabilecekti. Ankara Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Metin Günday'ın yasaya ilişkın saptaması şu: "Aşağı yukan kamu personeli rejimini toptan düzenleme yetkisi, yasayla Bakanlar Kurulu'na devredilmiş oluyor." Günday, Anayasa Mahkemesi'nin artık yerleşik içtihat haline gelmiş olan "kanun hükmünde kararnameler, ancak acil durumlar söz konusu olduğunda çıkanlır" yönündeki ölçütünü anımsatıyor öncelikle ve "Bir kere" diyor, "burada acil bir durum yok. Yasa, bu açıdan anayasaya aykın. Anayasa Mahkemesi'nin önüne gittiğinde, bu gerekçeyle iptale mahkûm." Prof. Günday'a göre Yetki Yasası'nın bir başka amacı da REFAHYOL iktidarına, siyasal kadrolaşmasına olanak sağlaması: "Bu amaç gayet açık. Şu anda, iktidann, bir siyasal kadrolaşmaya gitmesini engelleyecek yasa hükümleri mevcut. işte, REFAHYOL iktidan, bunlan bertaraf edebilmek için Yetki Yasası ile Bakanlar Kurulu'na kararname çıkarma yetkisi almak istiyor." Şimdi. RP ve DYP'liler. veto edilen yasayı TBMM'den aynen geçınp. Cumhurbaşkanı'nı onaylamak zorunda bırakmak ıstiyorlarmış. Içlerındeki cın fikiıiiler şöyle diyorlarmış: "Isterterse yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürsünler. Biz, mahkeme gerekçeli karan açıklayıncaya kadar, istediğimiz kişileri görevden alır, istediğimiz kurumlarda değişiklikleri gerçek/eştirir, adamlanmızı su başlanna oturturuz." Hukuk anlayışına gel... Ankara'mn vakfı var Ankara Enstitüsü Vakfı, geçen günlerde genel kurulunu yaptı. Başkanlığı, yeniden Timur Erkman üstlendi. Vakfın yönetimine, llhan Tekeli, Raci Bademli, Sina Akşin, Gönül Tankut, Gülsen Renda, Aydın Köymen, Mehmet Başman, Erol Üçer ve Serpil Bozer getırildiler. Şimdiye değin kendi yayını olarak iki kitap çıkaran vakıf, bir Ankara kitaplığı oluşturma amacında. Bunun içın geçen aylarda gerçekleşen kitap fuarından çok sayıda Ankara ile ilgili kitaplar satın alınmış. Kitaplık ile birlikte "Ankara Ansiklopedisi" yayımlanması içın girişimler sıradaymış. Vakfın telefonu "312- 4685115". Adreside, "Tunalı Hilmi Caddesi. Çelikler iş Merkezi 91/90 Kavaklıdere/Ankara." Vakfın kapısı, Ankaraseverlere açık. Kukumavlara Yazar Erhan Bener ile söyleşmek, Arnavut kaldırımlı yolda, dingilleri çok sağlam bir faytonda, sallanmadan dolaşmaya benziyor. Erhan Bener, toplumdaki bunca çürümüşlük, bunca kargaşaya karşın, yazınımızdaki içedönüklüğe anlam veremıyor. Batı'daki yazarların, yasadıklan toplum durmuş oturmuş olduğu, dolayısıyla anlatacak çok şeyleri kalmadığı için kendi içlerine dönmelerinı, birtakım postmodem arayışlara gitmelermı doğal karşılıyor. Ama Türkiye öyle mi? Bener'ın eleştinsi şu: "Ülkemizde anlatılabilecek çok şey var. Ama bakıyorum, belki parçalanmışlık, korkmaktan ileri gelen olgular nedeniyle, aydınlar, toplumla ilişkijerini de kopanyorlar. Öyle oiunca, ister istemez anlatılacak bir şey de kalmıyor. Bir yazar, kendisi yaşamadan, görmeden daha nereye değin gidebilir?" Ya, kukumav kuşu gıbi düşünüp, taşınıp yazılanlar karşısında gözlemin gücü ne olacak? Bener'in, bu konuda da bir çift sözü var: "Ünlü fizikçi Einstein'ın görecelik kuramını, ancak çok yüksek matematik ve fizik bilgisi olanlar anlayabilir. Ancak, ingiliz yazar Bernard Shaw, halkın anlayabileceği bir dille bu kuramı kitaplaştırmak istemiş. Shaw, o güzel üslubunu kitaba aktarmış. Okudum ben bu kitabı. Ancak yarısını anladım. Diğer yarısını anlayabilmek için, kuram ile ilgili bilgi birikimine ihtiyaç var. Buradaki antaşılmazlık, yazarın üslubundaki anlaşılmazlık değildir. Belli bir bilgi birikimine ihtiyaç olmasından kaynaklanan zorluktur. Yazar, herkesin Erhan Bener anlayacağı şekilde yazsın demek, illa aşağı diizeyde bilgi birikimine göre yazsın demek değil. Bazı yazarlar, Zekı okura ihtiyacımız var, okurdan gayret bekliyoruz' diyorlar. Oysa bu gayret, okurun metin içindeki söylenenleri anlayabilmesi olmamalı. Bu açıdan, yazı olayını, özel bir üslup süslemesi olarak görmüyorum. Elbette aynntılara girilecek, ama Balzac'ınyaptığı gibi değil. Balzac, o dönemde çok ince aynntılarla anlatmak zorundaydı. Çünkü, fotoğraf, sinema yoktu. Seçmece bir ayrıntıyla yazmak gerekiyor. Bunu yapmak için de başta gözlem yapıfması gerekiyor. Gözlemlemezseniz, neyi anlatacaksınız? Gerek toplumsal sorunlara, gerek bireyin sorunlarına, gerekse doğaya bakarken, birikiminiz olması gerekiyor. llhamla bir noktaya kadar gidersiniz. Bu yüzden mutlaka çok iyi hazırlanmanız, çok iyi gözlemlemeniz gerekiyor. Ondan sonra zaten edebiyat büyük ölçüde bir kompozisyondur. Evrendeki hayatın da, birtakım maddelerin büyük raslantılar sonucu bir araya gelerek değişik kompozisyonlar yaratması suretiyle ortaya çıktığı söyleniyor. Yazar, romancı da bir çeşit yaratıcıdır. Bu yaratıcı, tamamen yoktan yaratmayacaktır. Başta kendi olmak üzere gözlemledikleri, okuduklan ile yeni bir kompozisyon ortaya koyacaktır." Yazındaki "benci", dolayısıyla katı "bireyci", toplum gerçeklerinden uzak akımı gördükçe Bener'e katılmamak olası değil. Bu gariplıği Turgut Özal başlatmıştı. "Hangisini?" diyeceksiniz. Haklısınız. o denli çok kı. Biz, yabancı devlet adamları ile -Dışişleri Bakanı'nı ya da Dışişleri mensuplarını kapıda bekletme pahasına- hoşbeş etmekten söz açıyoruz. Aynı tavrı, bu kez Başbakan Necmettin Erbakan, Iran'da gösterdı. Iran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani ile Erbakan'ın ikili görüşmesine yalnızca Iranlı bir çevirmen girmiş. Erbakan, dost söyleşisine gitmedi ki Iran'a. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak oradaydı. Eh, görüşmede "Daha daha Hanimiş tutanak? nasılsınız?" gibisinden sözler edılmediğine göre, nerede bunun tutanağı? Eskı Dışişleri Bakanı, Emekli Büyükelçi Osman Olcay'dan konuya ilişkin değerlendirme istedik. "Devlet geleneği bozuldu" dedi, "Bir Başbakan tek başına gider, bir devlet başkanı ile konuşur mu?" Olcay'a göre, devlet geleneğıne göre, iki tarafın neler konuştuğuna ilişkin tutanak tutulması gerekiyor: "Bu yapılmazsa, bir tür devletin belleği silinmiş oluyor. lleride karşı tarafın 'Ama siz geçmışte böyle böyle demiştiniz' gibi iddialanna karşı, 'Hayır dememıştım' demek söz konusu olamaz. Ciddi bir şey konuşulduğu zaman, bir defa karşılıklı olarak tutanak tutulur. iki taraf bu tutanağı imzalar. Alışılmışın dışına çıkıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Bunlar belki kasten yapılıyor." Olcay, Erbakan ile birlikte olan Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin yaşadığı sıkıntıyı yüreğinde duyuyor: "Dışişleri Bakanlığı'nda üst düzey bir memur olmadığıma son derece mutluyum şu anda." HAYVANLAR ismiı GÜLGEÇ ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMİH POROY GADDAR DAVUT MRİKIRTCEBE BULUT BEBEK MRAYÇİFTÇ! trnponsuz kaldm diye, Sen luponuna SEM çıjıt/m... / coktankeztin. ) &iliP5İn, ver'ılen maj fer; MIRMIRLAR ...ACAbA TATMİN OUMAK Di YOK PEN DOUAYl OMUARA Ö- TARİHTE BLGÜN MVMTAZ ARIKAN 17 Ağustos MOTOSİKLET MANŞ'TA/ İ9Z9'DA 8UGÛN,MA»Ş PENİZİ İLK ICE2. MO- TOSİKLETLE A$tU>/. 0£NEMe, fNGİLTS&E- FRANSA AgASlNDA SUYUN OAL6ASIZ OL- PUĞU 8/R 2AVMAJM YAPtL&l. DĞRD€fİ SANPAL giÇ/MifJO€ İKİ OUSA BİISAZ AÇIK KALACAK g/ÇİMPB BlRl£ŞTİRİLMİŞ, OBTALAISrMA Sfc PEK-VA- AJE yefSl£ÇTİe.(LMİÇTİ. PBRVANE, ÛS7TS MONre EOİLMİŞ PURUMDAKİ MOTCSİtC- LETİN MOTOetlA/A SA&tAA/M/fp. H.S7AN- L£Y PEIZR6Y ADU fNGİLİ2 SÜOJCJÜ VE S£- LESİMPE/a ARJCAPAÇI L• THAOC&Z, OO- VEG.'P£U SAAT ?.3O'P# HAe£K£7LE 'f. lO' CALAIS'YECF&IUSA) i/AfiM/Ş,SAATİi-SO'0E PÖUÜÇE GEÇEZSK fŞlSTEDOVEZ'EUlAfMIÇTI- İSKİLİP SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN tLANMETNİ Sayı: Esas No: 1996 289 Hâkım: N. Yasemin Ceylan 33188 Kâtip: Ali Sak Iskılıp ılçesı Yem \e Alıbey Mahallesı Salliler Sokak Pafta 20 ada 576 parsel 21 'de kayıtlı taşınmazın ortaklığının gidenlmesi için Ha- cer Sınklı vekılı AN. I. Turan Eser tarafından açılan davanın yargılaması sonunda verilen yetkiye istınaden tapu n.alıklennden Süleyman kızı Fatma tüm aramalara rağmen bulunamamış olup kendısme kayyım tayın edılmesi içın mahkememıze açılan davanın yargılaması SJ- rasmda 576 ada 31 parsel malıklennden Süleyman kızı Fatma'yı mahkememızin 1996 226 esas sayılı ortaklığın gidenlmesi davasında temsıl etmek üzere Iskilıp Kaleboğazı Mahallesi'nden Ahmet \e Satı oğlu 1944 doğumlu Saıt Zühtü Sınklfnın ka>7im ta>ın edıleceğı hususu. kayyıma ıtırazı olanlann veya Süleyman kızı Fatma'nın mırasçısı olduğunu iddia edenlerın mahkememızin 1996/289 esas sayı- lı da\a dosyasına müracaat etmelerı. müracaat olmadığı takdırde ılan tanhinden ıtibaren 7 gün ıçınde ıtıraz edılmediğınden Sacıt Zühtü SınklTnın kayvım tayin edıleceğı hususu ilanen tebliğ olunur. 7.8.1996 Basın: 102886
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle