Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 AĞUSTOS 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ
Kültür Bakanlığı'na 1 Mayıs 1995'te sunulan rapor, güncelliğini koruyor
'Koruma Kurulu kararları yayımlanmalı...'
Kültür ve Tabiat Varlıklannı
Koruma Kurulu kararlan
genellikle "Ugilisinin
başvurusu" üzerine alınır.
Ancak bu kararlar
ülkemizin ve hatta tüm
insanlığın "ortak mirası"
olan değerler hakkında
alındığından, sadece
"ilgilisini*" değil. aslında
"herkesi" ilgilendirir.
Ne \ar ki Koruma Kurulu
kararlan. sonunda herkese
değil, sadece başvuru
sahibine ve karann
uygulanmasındaki "ilgili
kurumlara" açıklanır.
Kamuoyunun ya da en
azından ilgi duyan diğer
kesimlerin bu kararlan
izleme olanaklan pek
yoktur.
Hatta Kültür Bakanlığı
genelgesiyle kurul
üyelerinin bile aldıklan
kararlar hakkında açıklama
yapmaları "yasaklanmış"
durumdadır. Genelgede bu
"hak" sadece "bakana"
bırakıldığından, ülkenin
kültür ve doğa değerlerini
"miras" olarak korumak
isteyen ya da bunlar
hakkında bilgi sahibi
olma>a niyetlenen herkesin
elindeki tek olanak, "gayri
resmi yollardan" bu
kararlann kopyalannı
edinebilmektir.
Zaten bu yöntem de ister istemez
öylesine yaygınlaşmıştırki örnegin
doğru bulmadıklan bir kurul karan
hakkında dava açan bir kişi ya da
kuruma mahkemeler bile "Bu karan
siz nasıl ele geçirdiniz" diye sormazlar.
Koruma Kurulu kararlannın aslında
kolayca elde edilebilir olduklan
varsayılır...
Peki, hukuktaki bu "varsayım" ile
uvgulamadaki "gerçek durum"'
arasında yıllardan bu yana süregelen
çelişki acaba nasıl gidenlebilir?
Koruma Kurulu kararlanndan acaba
"ilgi duyan herkes" nasıl kolayca
haberdarolabılir?
Bu sorunun elbette ki tek bir yanıtı
\ar: "Yayımlanarak..."
Eğer Koruma Kurulu kararlan
yayımlanırsa, bu yayınlar da kamuya
açık yerlerde bulunabilirse ve hatta
isteyen abone olabilirse. kültür ve doğa
mirasımız hakkında üretilen kararlar
sadece "tapu sahibP tarafından değil,
o miras üzenndeki "sorumluluk
sahibi" tüm kişi ve kurumlarca da
izlenebilir.
İsteyen bu kararlara sahip çıkar.
isteyen karşı görüş üretir \e
itiraz eder, isteyen de hiç
ilgilenmeyebilir...
Son zamanlarda bu sorun, özellikle
toplumun genelini yakından
ilgilendiren birçok konuda alınan kurul
kararlannın yine toplum tarafından
açıkça ve doğru olarak
"bilinmemesinden" ötürü çok daha
büyük önem kazandı.
Örneğin Taksim'deki tarihi Su
Maksemi'nın bitişiğindeki arsaya bir
cami yapılması teklifine karşı Koruma
Kurulu'nun nasıl bir karar aldığını
öğrenmek. sadece cami yaptırma
vakfının ya da belediyenin değil.
"herkesin hakkı" değil mi?
Ya da benzer şekilde Koç
ÜnKr
ersitesi'p
nin Sanyer'deki ormanlık
alanda başlayan inşaatıyla ilgili olarak
bu bölgeyi doğal SİT ilan eden
Koruma kurulu'nun bugüne dek
ürettiği tüm kararlan vine herkesin
bilmesi gerekmivor mu?..
K,
Koruma Kurulu kararlan ya>ımlandığında, örneğin SİT alanlan için belirlenen kurallann "gerekçelerini" ilgi duyan herkes
öğrenecek ve kültür mirasının neden konınmadığı yönündeki tartışmalar btlimsel ve gerçekçi bir içeriğe kavuşacaktın..
'ültür ve
doğa
mirasımızın
korunmasıyla ilgili
kararlar aslında
sadece mal sahibini
yada "yatınmcıyı"
değil, bütün
toplumu ve hatta
insanlığı
ilgilendiriyor. Bu
nedenle kurul
kararlannın Kültür
Bakanlığı'nca
çıkanlacak bir
dergiyle sürekli
olarak
yayımlanması
yönündeki
önerimiz, özellikle
son zamanlardaki
kimi tartışmalara da
bağlı olarak giderek
önem kazanıyor...
Hele. aynı Koruma Kurulu'nda
bakanlıkça yapılan değişiklikten sonra
yeni atanan kurul üyelerinin de
önceden alınmış StT kararlanna sahip
çıktıklannı ve savunduklannı acaba
kaç kişi biliyor?..
Nitekim, bütün bu "kamu varanna"
savıyla alınan kararlar yine kamu
tarafından bilinmediğinden \e sanki
hep büyük bir "sır" gibi
saklandığından. bu gibi konularda
tartışmayı sürdürenler kurul kararlannı
kimi zaman "kendi beklentilerine göre
çarpıtarak" da kamuoyuna
duyurabiliyorlar. Yani kararların gizli
kalması. sanıldıgı gibi koruma
kurullannın saygınlıklarını da
korumuyor, tam tersine "spekülatif
değerlendirmelere ortam hazırtavarak"
bu saygınlığı zedeliyor ve hatta
ortadan kaldınyor.
İstanbul'daki 3 Numarah Kültür \e
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nda
görev yaptığım 1993-1996 döneminde.
üzerine gittiğimiz \e çözümlennıesi
için çaba harcadığımız "temel
sorunlar" arasında işte bu konu da
vardı.
Kurulda aldıgımız kararlan
kamuoyuna duyurmak bir vana. altında
ımzamız bulunan bu kararlann
kopvalarını bile alıp saklamak
••me\/uata aykınydr.
Hele yine bu kararlar bir de basında
haber şeklinde yer alacak olursa. "nasıl
sızdırıldığı" sorusu bakanlık
müfettışlerinin de kollannı sıvamasına
neden olurdu. Oysa alınan kararlar
topluma ait degerlerin korunması
içindi ve toplumun da kendileri adına
alınan bu kararlan bilmesi, herşeyden
önce hukukun bir gereğiydi...
İşte bu düşüncelerle. hem bir koruma
kurulu üyesi hem de aynı dönemin bir
MimarlarOdası yöneticisi olma
sorumluluğu içerisinde. 1 Mayıs 1995
tarihinde Kültür Bakanlığı'na
ılettığımiz "Koruma Kurulu
Kararlannın Yayımlanmasr başlıklı
raporu şimdi yeniden gündeme
getirmek vararlı olacak.
Yine o dönemlerde Pıkri Sağlar,
Timurcin Savaş, Ercan Karakaş. Ismail
Cem tıibi "demokrat" kültür
bakanlannın işbaşında olduğu bir
süreçte bile yaşama geçmesi olanağı
bulunamayan bu talebimizin, daha
sonra Agâh Oktay Güner döneminde
gerçekleşmesi elbette ki hiç
beklenemezdi. Yine de şimdi hiç
değilse "yeni bir dönem" daha
başlamış olduğundan. belki dikkate
alınır umuduyla 1 Mayıs 1995 tarihli
bu raporun "özetini"bir kez daha
yayımlıyorum.
Raporun aslını incelemek isteyenler
eğer bakanlıktaki arşivlerden bulmakta
zorluk çekerlerse, Mimarlar Odası'nın
"Istanbul RaporlarT başlıklı yayın
dizisindeki 3. cilt içinde 245-248.
sayfalardan da tüm metnini
edinebilirler...
Ki
oruma kurullarında alınan
kararlann >ayımlanmasıyla
.ilgili 1 Mavıs 1995 tarihinde
Kültür Bakanlığı'na sunduğunıuz rapor.
"gerekçekr'" ve "\öntem" olarak iki ana bölümden
oluşuyor. Gerekçeler bölümünün özetini aşağıda
yayımlıyoruz. Yöntem olarak ise yine bakanlığa
"periyodik" olarak yayımlanacak bir "Kültür ve
Tabiat Varlıklannı Koruma Kararlan Dergisi"
öneriliyor. Bu dergi tüm ilgili kişi ve kurumlara.
kütüphanelere \e basına dağıtılabileceği gibi
"abonelere" de iletilerek işlevini yerine getirebilir...
Kararlann yayımlanması için gerekçeler
l)Hukuksaletik:
Kurul kararlan. ilgili kişi, kurum \e kesimlerin
kamu yaran adına uymak zorunda olduklan \e eğer
varsa itirazlan yargı karanyla hukuka uygun
görülmediği takdirde yine aynı kararlan
uygulamakla yükümlü olduklan kural \e hükümleri
içermektedir. Bu nedenle bir anlamda yasa
gücündeki bu tür tüm diğer kararlar \e ıdari \argı
kararlannda olduğu gibi (giderek koruma
hukukunda bir kurul kararlan içtihadı da
oluşturulmak üzere) kurul kararlarının da
yayımlanması verinde olacaktır.
2) Kararlarda eşgüdüm:
Yurt düzeyinde görev yapan koruma kunıllan.
benzer konularda kararlar alırlarken. birbirlerinin
aynı konulara olan yaklaşımlanndan ve
yorumlanndan haberdar değildirler. Bu durum. yine
benzer konularda değişik kurullann farklı karar
üretmelerine neden olduğu gibi yine kurullar
arastnda şu veya bu nedenle sürebılen yaklaşım
farklılıklannın belli bir genel mutabakat çizgisinde
Rapordan bölümler..
buluşabilmeleri yönündeki çabaları da
engellemektedir.
Hiç şüphe yok ki her kuruiun kendi özgür \e özerk
iradesi. kendi bilimsel yorumu \e bağımsı/ düşünce
özgüıiüğü. kararlann da sağlıklı alınmasının en
önemli temel \e demokratik güvencesidir. Ancak, bu
özgürlüğün ve özerkliğin, farklı kurullann değişik
konulardakı yaklaşımlanndan da bilgi sahibi
olunarak yaşama geçirilmesi. kararların ve yurt
düzeyindeki koruma uygulamalannın içeriğini daha
zengin ve verimli kılacaktır.
3) Gerekçelerin açıklanması:
Kurul kararlan. çoğu zaman oldukça a>nntılı ve
geniş kapsamlı değerlendirmelerin sonucunda ve bu
değerlendirmelere yön veren belli gerekçelere
dayalı olarak alınmasına rağmen, genelde karar
metinlenne yine bu değerlendirme ve gerekçeler
yeterli acıklıkta yansımamakta; dolayısıyla bir
yandan ilgili kesimlerin korumacılılğa karşı
duyarlılıklan gelişmediği gibi. öbür yandan yine
kurullar bir tür sadece "emir veren~ organlar
görünümüne girmektedirler.
Oysa eğer kurul kararlan aynı anda "yayımlanmak
üzere" kaleme alındığında. yayımlanmanın
gerekçesini oluşturan işlevini yerine getirebilmesi
için o karara neden olan değeriendirmeleri de
içerecek şekilde düzenlenmesi kaçınılmaz olacaktır.
4) Koruma bilincine katkı:
Koruma kurullannda alınan birçok karar, gerek ele
aldığı sorunlar ve çözüm önerileriyle, gerekse
dayandığı koruma ilkeleri ve hukuksal
açınımlarıyla. aslında sadece o karara
doğrudan taraf olanlar için değil, tüm
ilgili kesimler ve özellikle de
korumacılıkia baglantılı çevreler açısından önemli
bilgi ve mesajlan içermektedirler.
Bu nedenle söz konusu Koruma Kurulu kararlannı
içerecek bir dergi Kültür BakanlıgVnın tüm
birimleri ve ilgili elemanlannın yanı sıra ülkedeki
tüm üniversitelere, akademik organlara,
belediyelere, kütüphanelere. ilgili meslek odalanna
ve yine ilgili diğer kamu ve özel sektör organlarına
ulaştığında, ögrenim ve uygulama alanlannda geniş
bireğitim ve değerlendirme ortamını da yaratmış
olacaktır.
5) kamuoyunun bügilenmesi:
Son yıllarda gözlenen başka bir gelişme de birçok
yazılı ve görsel basın yayın organında, ülkede
koruma konusundaki olaylan izleyen ve bu olaylar
hakkında kamuoyunu bilgilendirmeyi giderek
önemsemeye başlayan kadrolann yaygınlaşmakta
oluşudur.
Söz konusu dergi. bu anlamda basın-yayın
organlanna ve özellikle ilgili köşe yazarlanna,
muhabirlere ve kültür servislerine iletildiğinde.
Koruma Kurulu kararlan ve bu kararlara neden olan
gelişmelerden kamuoyunun da daha geniş
bügilenmesi ve korumacılığın ülke gündeminde
daha geniş ve etkin bir şekilde yer alması
sağlanabilecektir.
Sonuç olarak:
(Yukandaki nedenlerle) Koruma Yüksek Kurulu ve
koruma kunıllan kararlannın bakanlıkça ya da
bakanlık denetiminde çıkanlacak özel ve periyodik
bir yayında yayımlanmasında yarar görülmektedir...
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Güverteden Martıları
Besleyen Adamın Öyküsü
ilkyaz başlarıydı.
Sabah saatlerinde Kadıköy'den karşıya geçmek
üzere vapura binmiş, hava çok güzel olduğu için de
vapurun ikinci katındaki açık bölüme oturmuştum.
Vapurun çevresini bir martı sağanağıdır basmıştı.
Beyazlı grili, irili ufaklı martılar. çeşitli tonlardaki çığ-
lıklarıyla doğa eliyle yazılmış binbir senaryoyu sergi-
lercesine bir yaklaşıp bir uzaklaşıyorlardı.
Vapur kalkmak üzereyken elinde koca bir tepsi si-
mitle gelen bir çayocağı görevlisi: "Kuşlara simit!
Kuşlara simit!" diye bağırmaya başladı. Demek ki va-
pur yolculuklarından, denizdeki martıları beslemenin
artık Kadıköy-Köprü seferlerinin doğal bir parçasına
dönüştüğünü bilemeyecek kadaruzak kalmıştım. Si-
mitler, bir anda kapışıldı. Dikkat ettım, alanların ço-
ğu "orta halli"nin altında kaldıkları söylenebilecek ki-
şilerdi.
Ve geminin hareket etmesiyle bırlikte, martıların si-
mit şöleni de başladı. Kuşlar, ani yükselişlerle ve da-
lışlaria, birbirleriyle irili ufaklı kavgalar da ederek, on-
lar için simit satın almış insanların lokma lokma ko-
partıp fırlattıkları simit parçalarını kapışıyorlardı.
Bu arada, orta yaşlı bir adamla yanındakı 6-7 yaş-
lanndaki kızı dikkatimi çekti Son derece temiz pak
giyinmiş olan adamın gerek üstündekilerden, gerek-
se simit alırken parasını sayış biçiminden. "asgari
geçim" sınırında olduğunu kestirebilmek güç değil-
di.
Adam, biri kızı, biri de martılar için olmak üzere ıki
simit almıştı. Martılar için aldığı simitten kopardığı
parçaları kızının minik eline sıkıştırıyor, sonra da dir-
seğinden tutarak onun kuşları beslemesine kendi
gücüyle yardımcı oluyordu. Arada martılar için aldı-
ğı simitten bir lokmayı da -her defasında. gören var
mı diye çevresine bakındıktan sonra!- bir suçlunun
ürkekliğiyle kendi ağzına atıyordu.
Kızının kendi simidinin ancak yarısına yakın bir kıs-
mını yıyebildiğıni görünce: "Ver saklayalım, sonra
yersin", demedi. "Doyduysan ver, onu da kuşlara
atalım" dedi, "bak, onlar daha doymadılar!"
Ancak bir Sait Faik'in ya da Halikarnas Balıkçı-
sı'nın kalemine öykü gergefinde yakışabilecek bu
gerçek sahneleri neden mi anlattım?
Biraz şu ağızlarda çok gevelenen "halk" ve "aydın"
kavramlarına belki biraz değişik bir yoldan yaklaşmak
istiyorum da, onun için!
Bilindiği gibi, özellikle Sabahattin Eyuboğlu, hal-
kı tanımanın aydın kişi için ne denli zorunlu ve kaçı-
nılamaz bir görev olduğu üzerınde çok durmuş, hal-
kı gerçek anlamda tanımayı neredeyse aydın olma-
nın temel koşulu saymıştır. Aynı tutumu örneğin Az-
ra Erhat'ın ve Vedat Günyol'un yazdıklarında da
çok açık biçimde saptayabiliriz.
Peki ama, hangi halk"t\r bu?
Bu soruya yanıt vermediğimız takdirde. onu tanı-
yabilmemiz de söz konusu olamayacağından, ger-
çekten önemli bir nokta.
Tanımak için, birilerinin halk olduklannı mı varsa-
yacağız, yoksa birilerinin yanından hep gözümüz ka-
palı geçip gitmek, sonra da masa başlarında halkın
ne olabileceğini düşünmek yerine, onlann arasın-
dayken gözlerimizi ve kulaklarımızj açık tutmayı rnt
yeğleyeceğiz?
Varsayımlarla halk'a ulaşabilmek olanaksızdır. Bi-
rilerini varsayım yoluyla halktan saymak. henüz bi-
linçaltında bile olsa, bir sınıf ayrımını daha baştan ön-
görmekten başka bir şey değildir. Varsayım yoluyla
türetilmiş bir halk kavramına dayanarak birilerine bir
şeyler vermeye çalışan aydın ile başka zaman hiç
aralanna kanşmadığı kalabalıklara yılın belli günlerin-
de gülücükler ve selamlar dağıtan bir iktidar sahibi
arasında hiçbir aynm yoktur. Halkın kim, ne ve han-
gi yapıda olduğu sorularına varsayımlar yoluyla ya-
nıt bulmak, bizleri ancak halkın içinden.gelme ana-
ları haftanın günlerine göre sınıflandırmaya, öldürü-
lenler arasında, ölümleri umursama ya da umursa-
mama bağlamında olmak üzere. ayrım gütmeye ve
benzeri davranışlara götürebilir.
Gemi güvertesinden küçük kızıyla birlikte denizde-
ki martıları beslemek için iki kuruşunun birini veren
bir adamın şiirinde yansıyan paylaşımcılık. acaba
paylaşımcılığı dilinden hiç düşürmeyen kaç masaba-
şı aydınında vardır?
O ilkyaz sabahında küçük kızıyla birlikte martılara
simit atan adam, büyük bir olasıhklaneLacan'ın. ne
de Benjamin'in adını duymuştu. Ama yanına yakla-
şıp, ülkedeki istense olmayabilecek bunca ölüm ko-
nusunda ne düşündüğünü sorsaydım eğer. eminim
ki şuna benzer bir karşılık alacaktım: "Bak, ben kü-
çük kızıma canlılan yaşatmayı öğretiyorum..."
Teknolojik müziğin ruhu var mı?
KüJtürSenisi-Teknolojik geliş-
meler müzisyenlere oldum olası
çekici gelmiştir. Ünlü besteci Çay-
kovski'yı ele alalım. Daha
1890'larda. yanı keyboard geliştı-
rilmeden çok önce, Çaykovski ün-
lü "Fındıkkıran Suiti'nde o güne
dek adı sanı bılinmeyen birtürvur-
malı çalgıvı kullanmıştı.
Son yıllarda yaptığı akıl almaz
buluşlarla dikkat çeken Amenkalı
müzisyen. besteci Tod Machwer
ise son olarak ilgınç bir keşıfle ye-
niden gündeme geldi. Üzerine otu-
rulduğunda müzik üreten bir yas-
tık geliştiren Machover, orurma
pozisyonunu değiştirdiğinde yep-
yeni notalar, duyulmadık seslerya-
ratıyor. Sanatçı, buluşuna ilişkin
espri üretmekten de geri kalmıyor:
"Verinde duramavacak kadar kı-
pır kıpır olan biri bu yasüğa oru-
rur oturmaz bir virtüöz olabilir."
Konserlerinde gerçekleştirdiği
performanslar geleneksel konser atmosferi dışına çıkmayı
tercih eden Machover'ın geçen ay Nevv York Lincoln Cen-
ter'da ilk kez sahnelediği 'Brain Opera' adlı yapıti bu eğili-
mi çok iyi ifade ediyordu. Eleştirmenlerin ilk hareketli mü-
zikal drama olarak niteledikleri 'Brain Opera' seyircinin bil-
gisayararacılığıyla yapıtın icrasına katılmasını gerektiriyor-
du. "Dinleykiler müziğin içine ginmeli, ona eşlik etmeli^ an-
layışını savunan Machover. "Boylebir dene>imin içinde ol-
mak, diskçalara bir CD takmaktan çok daha keyifli. inanın"
diypr.
Öte yandan, CD ve özellikle bilgisayar teknolojisindeki
son gelişmeleri de bir kenara atmamak gerek. Müzik üreti-
mi konusunda bu alanda sayısız deneye girişmek mümkün.
Müziğin yeniden ve farklı yorumlarla üretilmesi bağlamın-
da, bilgisayarlann her geçen gün yeni bir kolaylıgı gündeme
getirdiğı de bir gerçek. Orneğin. bu sayede müzik tanhinin
unutulmaz yapıtlan arasında sayılan. Sibelius'un '5. Senfo-
ni'si ya da Ravel'in ölümsüz yapıtı 'Bolero'ya bambaşka bir
içerik kazandırabiliyorsunuz. Geçen yılbaşmda Louisvil-
le'de Humperdinck'in 'Hansel ve Gretel' adlı yapıtının or-
kestrasız seslendirilmesi sözü edilen tartışmaya yepyeni bir
boyut kazandırdı. Orkestral efektler üreten son derece akıllı
bırbilgısayann orkestranın yennı tutabıleceğini kanıtladı bu
ilginç müzik olayı. Bu programın yaratıcılan Bianchı ve
Smith firmalanydı. Prag Senfoni Orkestrasf nın kavıtlarını
bir araya getirilip konser sırasında orkestra şefınin tempo ve
ses düzeyıne müdahalede bulunabıleceğı bir programa dö-
nüştürülmüştü. Orkestra şefıne ise sadece orkestrayı değil.
notaları idare etmek düştü. Ancak. bir orkestranın birtakım
enstrümanlar kullanan müzısyenlenn bir araya geldığı bir
topluluk olmasının dışında apayrı birkarakter ve ruha sahip
olduğunu düşünenler, sözü edilen bu ilgınç konsen pek sı-
cak karşılamadı. Onlara göre, orkestra birbirinin ne çaldığı-
nı dinleyen ve bu etkıleşim sonucu bir şeyler üretebilen 'can-
lı' bir topluluk olmalıydı.
Teknolojik müziğin karşısında. adı geçen yapıtlar ve daha
nicelennın orijınal hallerinin korunmasını isteyenlerin sayı-
sı gerçekten de azımsanacak gibi değil. Çünkü pek çok mü-
ziksever. Puccini. Ra\el ya da Menuhin'ı ölümsüz kılan sıh-
rin güçlü sezgılen ve müzıksel dehalan olduğunu ve yapıt-
lannı değıştırmeye. deforme etmeye çalışmanın çok anlam-
»ız olduğunu savunarak teknolojik müziğin Ravel, Mozart,
Bach ve daha pek çok dahi müzisyenin ortaya çıkardığı çap-
ta yapıtlar üretemeyeceğine kesin gözüyle bakıyor.
Şürler, konser ve zildr töreni BUGUN
Kültür Servisi- La Marfıa Etc.Toplulu-
ğu"nun Nevv York yönetmeni. istanbul $e-
hirTiyatrolan Tiyatro Araştırma Laboratu-
an üyesi ve Asos Gösteri Sanatlar Festiva-
li genel sanat yönetmeni Hüseyin Katırcı-
offu. bugün saat 18.00 'de. "Tarihten Günü-
müze Anadolu'da Konut ve Verieşme" ve
"Dünya Kenti İstanbul" sergilerinin yer al-
dığı, Topkapı Sarayı Birinci Avlusu'ndaki
Tarihi Darphane binalannda bir gösteri su-
nacak. 2O.Yüzyıl Türk şairlerinden seçilen
bazı şiirler Ingilizce ve Türkçe olarak din-
lenebilecek. Programın ay-
nntısını vermeyen Katırcıoğ-
lu. izleyiciler için sürpriz ol- (
masını istivor. ş
Müzik dünvamıza geçen |
yıl katılan 1 piyano5 Perküs-
yon Grubu daha önce Moza-
ik, Kömür, E^zginin Günlüğü
gibi topluluklardan tanıdığı-
mız müzisyenlerden oluşu-
vor: Avşe Tütüncü (pi>ano,
vokal). Saruhan Erim, Ser-
dar Gönenç, MehmetGüreli,
limuçin Gürer ve Ümit KH
vanç. Grubun ilginç enstrü-
man bileşimine göre düzen-
leyip vorumladığı parçalar,
dogaçlamaya da yer veren
çarpıcı bir repenuar oluştu-
ruyor. Chick Croea. Oregon,
Egberto Gismonti, Carla
Ble>, N^ht Ark, Stevie Won-
derve PrefabSprout'un par-
çalarınınözgünyorumlan 17
ağustos cumartesi günü saat
17.00'de Topkapı Sarayı Bi-
rinci Avlusu'ndaki Tarihi
Darphane binalarında vere-
cekleri konserde izlenebilir.
300 >ıl önce kurulan Top-
hane Ismail Rumi Dergahı
"İstanbul Kültüründe Kadi-
ri Geleneği ve Helva Sohbe-
ti"ni 18 ağustos pazar günü saat 16.00'da
Tarihi Darphane binalannda gerçekleştıre-
cek. Tophane Ismail Ruhi Dergahı Zikir
Grubu tarafından Anadolu tasav~vuf gelene-
ğinde bir tören olan ve eskiden "tarikat-
lar" çerçevesinde düzenlenen zikir. bağım-
sız olarak sunulacak. Dergahın dışında bir
mekanda pek nadir olarak sunulan bu töre-
ni sergiye gelen ziyaretçiler ücretsiz olarak
izleyebilecekler. Tören sonrası geleneğe uy-
gun olarak helva ikramında bulunulacak ve
sohbet edilecek.
Darphane etkinlikleri kapsamında saat 18.00'de
Hüseyin Katırcıoğlu "20. Asır Türk Şairlerinden
Türkçe-lngilizce Seçmeler' sunacak. (513 20 35)
SahafCafede saat 19.00da 'ŞiirSevdalılan Kendi
Şiirlerini Okuyor'. saat 19.30'da ise İlhami
Mısırlıoğlu'nun hazırladığı müzik sohbeti başlıklı
etkinlikleryeralıyor. (414 75 73)
Evıjensel Kültür IVlerkezi'nde A. Kurosavanun
'Raşhmonan' adlı filmi saat 19.00'da yösterilecek.
(243 08 03)
IFSAK'ta saat 19.00 ve 20.00'de İhsan Yıldızlı'nın
'Arşivden Seçmeler' başlıklı saydam eöstensi yer
alıyor. (243 14 01)
Teşekkür ediyoruz.
îstanbul Kültür ve Sanat Vakfı,
Dead Can Datıce'in
4 Temmuz tarihli konserinin
gerçekleştirilmesindeki katkıları için
OFSET YAPIMEVl'ne
teşekkür eder.
Festival Sponsoru k Q Y A K S İ G O R T A
Kurumsal Sponsorlar
eiLAKBANKAV
= = J = ^ = ! MAR,
internet: http://www.istfest.org
lmT.1"
1
? ULUSLARARASI
S S T İSTANBUL .
VAKFI CAZ FESTIVALI
Bu ılan CumhuHyet gazeteunin katkılarıyla yayınlamnjtır.