01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 AĞUSTOS 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Kültür Bakanlığı'na 1 Mayıs 1995'te sunulan rapor, güncelliğini koruyor 'Koruma Kurulu kararları yayımlanmalı...' Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kurulu kararlan genellikle "Ugilisinin başvurusu" üzerine alınır. Ancak bu kararlar ülkemizin ve hatta tüm insanlığın "ortak mirası" olan değerler hakkında alındığından, sadece "ilgilisini*" değil. aslında "herkesi" ilgilendirir. Ne \ar ki Koruma Kurulu kararlan. sonunda herkese değil, sadece başvuru sahibine ve karann uygulanmasındaki "ilgili kurumlara" açıklanır. Kamuoyunun ya da en azından ilgi duyan diğer kesimlerin bu kararlan izleme olanaklan pek yoktur. Hatta Kültür Bakanlığı genelgesiyle kurul üyelerinin bile aldıklan kararlar hakkında açıklama yapmaları "yasaklanmış" durumdadır. Genelgede bu "hak" sadece "bakana" bırakıldığından, ülkenin kültür ve doğa değerlerini "miras" olarak korumak isteyen ya da bunlar hakkında bilgi sahibi olma>a niyetlenen herkesin elindeki tek olanak, "gayri resmi yollardan" bu kararlann kopyalannı edinebilmektir. Zaten bu yöntem de ister istemez öylesine yaygınlaşmıştırki örnegin doğru bulmadıklan bir kurul karan hakkında dava açan bir kişi ya da kuruma mahkemeler bile "Bu karan siz nasıl ele geçirdiniz" diye sormazlar. Koruma Kurulu kararlannın aslında kolayca elde edilebilir olduklan varsayılır... Peki, hukuktaki bu "varsayım" ile uvgulamadaki "gerçek durum"' arasında yıllardan bu yana süregelen çelişki acaba nasıl gidenlebilir? Koruma Kurulu kararlanndan acaba "ilgi duyan herkes" nasıl kolayca haberdarolabılir? Bu sorunun elbette ki tek bir yanıtı \ar: "Yayımlanarak..." Eğer Koruma Kurulu kararlan yayımlanırsa, bu yayınlar da kamuya açık yerlerde bulunabilirse ve hatta isteyen abone olabilirse. kültür ve doğa mirasımız hakkında üretilen kararlar sadece "tapu sahibP tarafından değil, o miras üzenndeki "sorumluluk sahibi" tüm kişi ve kurumlarca da izlenebilir. İsteyen bu kararlara sahip çıkar. isteyen karşı görüş üretir \e itiraz eder, isteyen de hiç ilgilenmeyebilir... Son zamanlarda bu sorun, özellikle toplumun genelini yakından ilgilendiren birçok konuda alınan kurul kararlannın yine toplum tarafından açıkça ve doğru olarak "bilinmemesinden" ötürü çok daha büyük önem kazandı. Örneğin Taksim'deki tarihi Su Maksemi'nın bitişiğindeki arsaya bir cami yapılması teklifine karşı Koruma Kurulu'nun nasıl bir karar aldığını öğrenmek. sadece cami yaptırma vakfının ya da belediyenin değil. "herkesin hakkı" değil mi? Ya da benzer şekilde Koç ÜnKr ersitesi'p nin Sanyer'deki ormanlık alanda başlayan inşaatıyla ilgili olarak bu bölgeyi doğal SİT ilan eden Koruma kurulu'nun bugüne dek ürettiği tüm kararlan vine herkesin bilmesi gerekmivor mu?.. K, Koruma Kurulu kararlan ya>ımlandığında, örneğin SİT alanlan için belirlenen kurallann "gerekçelerini" ilgi duyan herkes öğrenecek ve kültür mirasının neden konınmadığı yönündeki tartışmalar btlimsel ve gerçekçi bir içeriğe kavuşacaktın.. 'ültür ve doğa mirasımızın korunmasıyla ilgili kararlar aslında sadece mal sahibini yada "yatınmcıyı" değil, bütün toplumu ve hatta insanlığı ilgilendiriyor. Bu nedenle kurul kararlannın Kültür Bakanlığı'nca çıkanlacak bir dergiyle sürekli olarak yayımlanması yönündeki önerimiz, özellikle son zamanlardaki kimi tartışmalara da bağlı olarak giderek önem kazanıyor... Hele. aynı Koruma Kurulu'nda bakanlıkça yapılan değişiklikten sonra yeni atanan kurul üyelerinin de önceden alınmış StT kararlanna sahip çıktıklannı ve savunduklannı acaba kaç kişi biliyor?.. Nitekim, bütün bu "kamu varanna" savıyla alınan kararlar yine kamu tarafından bilinmediğinden \e sanki hep büyük bir "sır" gibi saklandığından. bu gibi konularda tartışmayı sürdürenler kurul kararlannı kimi zaman "kendi beklentilerine göre çarpıtarak" da kamuoyuna duyurabiliyorlar. Yani kararların gizli kalması. sanıldıgı gibi koruma kurullannın saygınlıklarını da korumuyor, tam tersine "spekülatif değerlendirmelere ortam hazırtavarak" bu saygınlığı zedeliyor ve hatta ortadan kaldınyor. İstanbul'daki 3 Numarah Kültür \e Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nda görev yaptığım 1993-1996 döneminde. üzerine gittiğimiz \e çözümlennıesi için çaba harcadığımız "temel sorunlar" arasında işte bu konu da vardı. Kurulda aldıgımız kararlan kamuoyuna duyurmak bir vana. altında ımzamız bulunan bu kararlann kopvalarını bile alıp saklamak ••me\/uata aykınydr. Hele yine bu kararlar bir de basında haber şeklinde yer alacak olursa. "nasıl sızdırıldığı" sorusu bakanlık müfettışlerinin de kollannı sıvamasına neden olurdu. Oysa alınan kararlar topluma ait degerlerin korunması içindi ve toplumun da kendileri adına alınan bu kararlan bilmesi, herşeyden önce hukukun bir gereğiydi... İşte bu düşüncelerle. hem bir koruma kurulu üyesi hem de aynı dönemin bir MimarlarOdası yöneticisi olma sorumluluğu içerisinde. 1 Mayıs 1995 tarihinde Kültür Bakanlığı'na ılettığımiz "Koruma Kurulu Kararlannın Yayımlanmasr başlıklı raporu şimdi yeniden gündeme getirmek vararlı olacak. Yine o dönemlerde Pıkri Sağlar, Timurcin Savaş, Ercan Karakaş. Ismail Cem tıibi "demokrat" kültür bakanlannın işbaşında olduğu bir süreçte bile yaşama geçmesi olanağı bulunamayan bu talebimizin, daha sonra Agâh Oktay Güner döneminde gerçekleşmesi elbette ki hiç beklenemezdi. Yine de şimdi hiç değilse "yeni bir dönem" daha başlamış olduğundan. belki dikkate alınır umuduyla 1 Mayıs 1995 tarihli bu raporun "özetini"bir kez daha yayımlıyorum. Raporun aslını incelemek isteyenler eğer bakanlıktaki arşivlerden bulmakta zorluk çekerlerse, Mimarlar Odası'nın "Istanbul RaporlarT başlıklı yayın dizisindeki 3. cilt içinde 245-248. sayfalardan da tüm metnini edinebilirler... Ki oruma kurullarında alınan kararlann >ayımlanmasıyla .ilgili 1 Mavıs 1995 tarihinde Kültür Bakanlığı'na sunduğunıuz rapor. "gerekçekr'" ve "\öntem" olarak iki ana bölümden oluşuyor. Gerekçeler bölümünün özetini aşağıda yayımlıyoruz. Yöntem olarak ise yine bakanlığa "periyodik" olarak yayımlanacak bir "Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kararlan Dergisi" öneriliyor. Bu dergi tüm ilgili kişi ve kurumlara. kütüphanelere \e basına dağıtılabileceği gibi "abonelere" de iletilerek işlevini yerine getirebilir... Kararlann yayımlanması için gerekçeler l)Hukuksaletik: Kurul kararlan. ilgili kişi, kurum \e kesimlerin kamu yaran adına uymak zorunda olduklan \e eğer varsa itirazlan yargı karanyla hukuka uygun görülmediği takdirde yine aynı kararlan uygulamakla yükümlü olduklan kural \e hükümleri içermektedir. Bu nedenle bir anlamda yasa gücündeki bu tür tüm diğer kararlar \e ıdari \argı kararlannda olduğu gibi (giderek koruma hukukunda bir kurul kararlan içtihadı da oluşturulmak üzere) kurul kararlarının da yayımlanması verinde olacaktır. 2) Kararlarda eşgüdüm: Yurt düzeyinde görev yapan koruma kunıllan. benzer konularda kararlar alırlarken. birbirlerinin aynı konulara olan yaklaşımlanndan ve yorumlanndan haberdar değildirler. Bu durum. yine benzer konularda değişik kurullann farklı karar üretmelerine neden olduğu gibi yine kurullar arastnda şu veya bu nedenle sürebılen yaklaşım farklılıklannın belli bir genel mutabakat çizgisinde Rapordan bölümler.. buluşabilmeleri yönündeki çabaları da engellemektedir. Hiç şüphe yok ki her kuruiun kendi özgür \e özerk iradesi. kendi bilimsel yorumu \e bağımsı/ düşünce özgüıiüğü. kararlann da sağlıklı alınmasının en önemli temel \e demokratik güvencesidir. Ancak, bu özgürlüğün ve özerkliğin, farklı kurullann değişik konulardakı yaklaşımlanndan da bilgi sahibi olunarak yaşama geçirilmesi. kararların ve yurt düzeyindeki koruma uygulamalannın içeriğini daha zengin ve verimli kılacaktır. 3) Gerekçelerin açıklanması: Kurul kararlan. çoğu zaman oldukça a>nntılı ve geniş kapsamlı değerlendirmelerin sonucunda ve bu değerlendirmelere yön veren belli gerekçelere dayalı olarak alınmasına rağmen, genelde karar metinlenne yine bu değerlendirme ve gerekçeler yeterli acıklıkta yansımamakta; dolayısıyla bir yandan ilgili kesimlerin korumacılılğa karşı duyarlılıklan gelişmediği gibi. öbür yandan yine kurullar bir tür sadece "emir veren~ organlar görünümüne girmektedirler. Oysa eğer kurul kararlan aynı anda "yayımlanmak üzere" kaleme alındığında. yayımlanmanın gerekçesini oluşturan işlevini yerine getirebilmesi için o karara neden olan değeriendirmeleri de içerecek şekilde düzenlenmesi kaçınılmaz olacaktır. 4) Koruma bilincine katkı: Koruma kurullannda alınan birçok karar, gerek ele aldığı sorunlar ve çözüm önerileriyle, gerekse dayandığı koruma ilkeleri ve hukuksal açınımlarıyla. aslında sadece o karara doğrudan taraf olanlar için değil, tüm ilgili kesimler ve özellikle de korumacılıkia baglantılı çevreler açısından önemli bilgi ve mesajlan içermektedirler. Bu nedenle söz konusu Koruma Kurulu kararlannı içerecek bir dergi Kültür BakanlıgVnın tüm birimleri ve ilgili elemanlannın yanı sıra ülkedeki tüm üniversitelere, akademik organlara, belediyelere, kütüphanelere. ilgili meslek odalanna ve yine ilgili diğer kamu ve özel sektör organlarına ulaştığında, ögrenim ve uygulama alanlannda geniş bireğitim ve değerlendirme ortamını da yaratmış olacaktır. 5) kamuoyunun bügilenmesi: Son yıllarda gözlenen başka bir gelişme de birçok yazılı ve görsel basın yayın organında, ülkede koruma konusundaki olaylan izleyen ve bu olaylar hakkında kamuoyunu bilgilendirmeyi giderek önemsemeye başlayan kadrolann yaygınlaşmakta oluşudur. Söz konusu dergi. bu anlamda basın-yayın organlanna ve özellikle ilgili köşe yazarlanna, muhabirlere ve kültür servislerine iletildiğinde. Koruma Kurulu kararlan ve bu kararlara neden olan gelişmelerden kamuoyunun da daha geniş bügilenmesi ve korumacılığın ülke gündeminde daha geniş ve etkin bir şekilde yer alması sağlanabilecektir. Sonuç olarak: (Yukandaki nedenlerle) Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kunıllan kararlannın bakanlıkça ya da bakanlık denetiminde çıkanlacak özel ve periyodik bir yayında yayımlanmasında yarar görülmektedir... ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Güverteden Martıları Besleyen Adamın Öyküsü ilkyaz başlarıydı. Sabah saatlerinde Kadıköy'den karşıya geçmek üzere vapura binmiş, hava çok güzel olduğu için de vapurun ikinci katındaki açık bölüme oturmuştum. Vapurun çevresini bir martı sağanağıdır basmıştı. Beyazlı grili, irili ufaklı martılar. çeşitli tonlardaki çığ- lıklarıyla doğa eliyle yazılmış binbir senaryoyu sergi- lercesine bir yaklaşıp bir uzaklaşıyorlardı. Vapur kalkmak üzereyken elinde koca bir tepsi si- mitle gelen bir çayocağı görevlisi: "Kuşlara simit! Kuşlara simit!" diye bağırmaya başladı. Demek ki va- pur yolculuklarından, denizdeki martıları beslemenin artık Kadıköy-Köprü seferlerinin doğal bir parçasına dönüştüğünü bilemeyecek kadaruzak kalmıştım. Si- mitler, bir anda kapışıldı. Dikkat ettım, alanların ço- ğu "orta halli"nin altında kaldıkları söylenebilecek ki- şilerdi. Ve geminin hareket etmesiyle bırlikte, martıların si- mit şöleni de başladı. Kuşlar, ani yükselişlerle ve da- lışlaria, birbirleriyle irili ufaklı kavgalar da ederek, on- lar için simit satın almış insanların lokma lokma ko- partıp fırlattıkları simit parçalarını kapışıyorlardı. Bu arada, orta yaşlı bir adamla yanındakı 6-7 yaş- lanndaki kızı dikkatimi çekti Son derece temiz pak giyinmiş olan adamın gerek üstündekilerden, gerek- se simit alırken parasını sayış biçiminden. "asgari geçim" sınırında olduğunu kestirebilmek güç değil- di. Adam, biri kızı, biri de martılar için olmak üzere ıki simit almıştı. Martılar için aldığı simitten kopardığı parçaları kızının minik eline sıkıştırıyor, sonra da dir- seğinden tutarak onun kuşları beslemesine kendi gücüyle yardımcı oluyordu. Arada martılar için aldı- ğı simitten bir lokmayı da -her defasında. gören var mı diye çevresine bakındıktan sonra!- bir suçlunun ürkekliğiyle kendi ağzına atıyordu. Kızının kendi simidinin ancak yarısına yakın bir kıs- mını yıyebildiğıni görünce: "Ver saklayalım, sonra yersin", demedi. "Doyduysan ver, onu da kuşlara atalım" dedi, "bak, onlar daha doymadılar!" Ancak bir Sait Faik'in ya da Halikarnas Balıkçı- sı'nın kalemine öykü gergefinde yakışabilecek bu gerçek sahneleri neden mi anlattım? Biraz şu ağızlarda çok gevelenen "halk" ve "aydın" kavramlarına belki biraz değişik bir yoldan yaklaşmak istiyorum da, onun için! Bilindiği gibi, özellikle Sabahattin Eyuboğlu, hal- kı tanımanın aydın kişi için ne denli zorunlu ve kaçı- nılamaz bir görev olduğu üzerınde çok durmuş, hal- kı gerçek anlamda tanımayı neredeyse aydın olma- nın temel koşulu saymıştır. Aynı tutumu örneğin Az- ra Erhat'ın ve Vedat Günyol'un yazdıklarında da çok açık biçimde saptayabiliriz. Peki ama, hangi halk"t\r bu? Bu soruya yanıt vermediğimız takdirde. onu tanı- yabilmemiz de söz konusu olamayacağından, ger- çekten önemli bir nokta. Tanımak için, birilerinin halk olduklannı mı varsa- yacağız, yoksa birilerinin yanından hep gözümüz ka- palı geçip gitmek, sonra da masa başlarında halkın ne olabileceğini düşünmek yerine, onlann arasın- dayken gözlerimizi ve kulaklarımızj açık tutmayı rnt yeğleyeceğiz? Varsayımlarla halk'a ulaşabilmek olanaksızdır. Bi- rilerini varsayım yoluyla halktan saymak. henüz bi- linçaltında bile olsa, bir sınıf ayrımını daha baştan ön- görmekten başka bir şey değildir. Varsayım yoluyla türetilmiş bir halk kavramına dayanarak birilerine bir şeyler vermeye çalışan aydın ile başka zaman hiç aralanna kanşmadığı kalabalıklara yılın belli günlerin- de gülücükler ve selamlar dağıtan bir iktidar sahibi arasında hiçbir aynm yoktur. Halkın kim, ne ve han- gi yapıda olduğu sorularına varsayımlar yoluyla ya- nıt bulmak, bizleri ancak halkın içinden.gelme ana- ları haftanın günlerine göre sınıflandırmaya, öldürü- lenler arasında, ölümleri umursama ya da umursa- mama bağlamında olmak üzere. ayrım gütmeye ve benzeri davranışlara götürebilir. Gemi güvertesinden küçük kızıyla birlikte denizde- ki martıları beslemek için iki kuruşunun birini veren bir adamın şiirinde yansıyan paylaşımcılık. acaba paylaşımcılığı dilinden hiç düşürmeyen kaç masaba- şı aydınında vardır? O ilkyaz sabahında küçük kızıyla birlikte martılara simit atan adam, büyük bir olasıhklaneLacan'ın. ne de Benjamin'in adını duymuştu. Ama yanına yakla- şıp, ülkedeki istense olmayabilecek bunca ölüm ko- nusunda ne düşündüğünü sorsaydım eğer. eminim ki şuna benzer bir karşılık alacaktım: "Bak, ben kü- çük kızıma canlılan yaşatmayı öğretiyorum..." Teknolojik müziğin ruhu var mı? KüJtürSenisi-Teknolojik geliş- meler müzisyenlere oldum olası çekici gelmiştir. Ünlü besteci Çay- kovski'yı ele alalım. Daha 1890'larda. yanı keyboard geliştı- rilmeden çok önce, Çaykovski ün- lü "Fındıkkıran Suiti'nde o güne dek adı sanı bılinmeyen birtürvur- malı çalgıvı kullanmıştı. Son yıllarda yaptığı akıl almaz buluşlarla dikkat çeken Amenkalı müzisyen. besteci Tod Machwer ise son olarak ilgınç bir keşıfle ye- niden gündeme geldi. Üzerine otu- rulduğunda müzik üreten bir yas- tık geliştiren Machover, orurma pozisyonunu değiştirdiğinde yep- yeni notalar, duyulmadık seslerya- ratıyor. Sanatçı, buluşuna ilişkin espri üretmekten de geri kalmıyor: "Verinde duramavacak kadar kı- pır kıpır olan biri bu yasüğa oru- rur oturmaz bir virtüöz olabilir." Konserlerinde gerçekleştirdiği performanslar geleneksel konser atmosferi dışına çıkmayı tercih eden Machover'ın geçen ay Nevv York Lincoln Cen- ter'da ilk kez sahnelediği 'Brain Opera' adlı yapıti bu eğili- mi çok iyi ifade ediyordu. Eleştirmenlerin ilk hareketli mü- zikal drama olarak niteledikleri 'Brain Opera' seyircinin bil- gisayararacılığıyla yapıtın icrasına katılmasını gerektiriyor- du. "Dinleykiler müziğin içine ginmeli, ona eşlik etmeli^ an- layışını savunan Machover. "Boylebir dene>imin içinde ol- mak, diskçalara bir CD takmaktan çok daha keyifli. inanın" diypr. Öte yandan, CD ve özellikle bilgisayar teknolojisindeki son gelişmeleri de bir kenara atmamak gerek. Müzik üreti- mi konusunda bu alanda sayısız deneye girişmek mümkün. Müziğin yeniden ve farklı yorumlarla üretilmesi bağlamın- da, bilgisayarlann her geçen gün yeni bir kolaylıgı gündeme getirdiğı de bir gerçek. Orneğin. bu sayede müzik tanhinin unutulmaz yapıtlan arasında sayılan. Sibelius'un '5. Senfo- ni'si ya da Ravel'in ölümsüz yapıtı 'Bolero'ya bambaşka bir içerik kazandırabiliyorsunuz. Geçen yılbaşmda Louisvil- le'de Humperdinck'in 'Hansel ve Gretel' adlı yapıtının or- kestrasız seslendirilmesi sözü edilen tartışmaya yepyeni bir boyut kazandırdı. Orkestral efektler üreten son derece akıllı bırbilgısayann orkestranın yennı tutabıleceğini kanıtladı bu ilginç müzik olayı. Bu programın yaratıcılan Bianchı ve Smith firmalanydı. Prag Senfoni Orkestrasf nın kavıtlarını bir araya getirilip konser sırasında orkestra şefınin tempo ve ses düzeyıne müdahalede bulunabıleceğı bir programa dö- nüştürülmüştü. Orkestra şefıne ise sadece orkestrayı değil. notaları idare etmek düştü. Ancak. bir orkestranın birtakım enstrümanlar kullanan müzısyenlenn bir araya geldığı bir topluluk olmasının dışında apayrı birkarakter ve ruha sahip olduğunu düşünenler, sözü edilen bu ilgınç konsen pek sı- cak karşılamadı. Onlara göre, orkestra birbirinin ne çaldığı- nı dinleyen ve bu etkıleşim sonucu bir şeyler üretebilen 'can- lı' bir topluluk olmalıydı. Teknolojik müziğin karşısında. adı geçen yapıtlar ve daha nicelennın orijınal hallerinin korunmasını isteyenlerin sayı- sı gerçekten de azımsanacak gibi değil. Çünkü pek çok mü- ziksever. Puccini. Ra\el ya da Menuhin'ı ölümsüz kılan sıh- rin güçlü sezgılen ve müzıksel dehalan olduğunu ve yapıt- lannı değıştırmeye. deforme etmeye çalışmanın çok anlam- »ız olduğunu savunarak teknolojik müziğin Ravel, Mozart, Bach ve daha pek çok dahi müzisyenin ortaya çıkardığı çap- ta yapıtlar üretemeyeceğine kesin gözüyle bakıyor. Şürler, konser ve zildr töreni BUGUN Kültür Servisi- La Marfıa Etc.Toplulu- ğu"nun Nevv York yönetmeni. istanbul $e- hirTiyatrolan Tiyatro Araştırma Laboratu- an üyesi ve Asos Gösteri Sanatlar Festiva- li genel sanat yönetmeni Hüseyin Katırcı- offu. bugün saat 18.00 'de. "Tarihten Günü- müze Anadolu'da Konut ve Verieşme" ve "Dünya Kenti İstanbul" sergilerinin yer al- dığı, Topkapı Sarayı Birinci Avlusu'ndaki Tarihi Darphane binalannda bir gösteri su- nacak. 2O.Yüzyıl Türk şairlerinden seçilen bazı şiirler Ingilizce ve Türkçe olarak din- lenebilecek. Programın ay- nntısını vermeyen Katırcıoğ- lu. izleyiciler için sürpriz ol- ( masını istivor. ş Müzik dünvamıza geçen | yıl katılan 1 piyano5 Perküs- yon Grubu daha önce Moza- ik, Kömür, E^zginin Günlüğü gibi topluluklardan tanıdığı- mız müzisyenlerden oluşu- vor: Avşe Tütüncü (pi>ano, vokal). Saruhan Erim, Ser- dar Gönenç, MehmetGüreli, limuçin Gürer ve Ümit KH vanç. Grubun ilginç enstrü- man bileşimine göre düzen- leyip vorumladığı parçalar, dogaçlamaya da yer veren çarpıcı bir repenuar oluştu- ruyor. Chick Croea. Oregon, Egberto Gismonti, Carla Ble>, N^ht Ark, Stevie Won- derve PrefabSprout'un par- çalarınınözgünyorumlan 17 ağustos cumartesi günü saat 17.00'de Topkapı Sarayı Bi- rinci Avlusu'ndaki Tarihi Darphane binalarında vere- cekleri konserde izlenebilir. 300 >ıl önce kurulan Top- hane Ismail Rumi Dergahı "İstanbul Kültüründe Kadi- ri Geleneği ve Helva Sohbe- ti"ni 18 ağustos pazar günü saat 16.00'da Tarihi Darphane binalannda gerçekleştıre- cek. Tophane Ismail Ruhi Dergahı Zikir Grubu tarafından Anadolu tasav~vuf gelene- ğinde bir tören olan ve eskiden "tarikat- lar" çerçevesinde düzenlenen zikir. bağım- sız olarak sunulacak. Dergahın dışında bir mekanda pek nadir olarak sunulan bu töre- ni sergiye gelen ziyaretçiler ücretsiz olarak izleyebilecekler. Tören sonrası geleneğe uy- gun olarak helva ikramında bulunulacak ve sohbet edilecek. Darphane etkinlikleri kapsamında saat 18.00'de Hüseyin Katırcıoğlu "20. Asır Türk Şairlerinden Türkçe-lngilizce Seçmeler' sunacak. (513 20 35) SahafCafede saat 19.00da 'ŞiirSevdalılan Kendi Şiirlerini Okuyor'. saat 19.30'da ise İlhami Mısırlıoğlu'nun hazırladığı müzik sohbeti başlıklı etkinlikleryeralıyor. (414 75 73) Evıjensel Kültür IVlerkezi'nde A. Kurosavanun 'Raşhmonan' adlı filmi saat 19.00'da yösterilecek. (243 08 03) IFSAK'ta saat 19.00 ve 20.00'de İhsan Yıldızlı'nın 'Arşivden Seçmeler' başlıklı saydam eöstensi yer alıyor. (243 14 01) Teşekkür ediyoruz. îstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, Dead Can Datıce'in 4 Temmuz tarihli konserinin gerçekleştirilmesindeki katkıları için OFSET YAPIMEVl'ne teşekkür eder. Festival Sponsoru k Q Y A K S İ G O R T A Kurumsal Sponsorlar eiLAKBANKAV = = J = ^ = ! MAR, internet: http://www.istfest.org lmT.1" 1 ? ULUSLARARASI S S T İSTANBUL . VAKFI CAZ FESTIVALI Bu ılan CumhuHyet gazeteunin katkılarıyla yayınlamnjtır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle