Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 MAYIS 1996 PERŞEMBE CUMHUHİYET SAYFA
KULTUR 15
UYGARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCİ
Kültür Bakanlığı ile Mimarlar Odası'nın tarihsel sorumluluklan 'işbirliğini' gerektiriyor:
Ivüluir ıııirıısııııız 'dayanışma' beküyor
rarıhsel ve doğal değerlerimizi. resmi
ve sivil sorumluiuklanmızı birlikte
harekete geçirerek koruyabilmek için
Kültiir Bakanlığı ile Mimarlar Odası arasında
önceki yıllarda başlatılan işbirliği sürecini .
"hükümet değişikliği" yüzünden kesintiye
uğratmamak gerekiyor. Çünkü kültürel
mirasımız. siyasi beklentilerimizin ötesinde
"uygarlığımızın sürmesi" için bize gerekli ve
bunun için en geniş dayanışmayı sağlamak da
"ulusal esenliğimizin" artık ön koşulu...
ANAYOL hükümetiyle birlikte Kültür
Bakanlıgı'nca yeniden oluşturulan Kültür ve
Tabiat Yarlıklarını Koruma Yüksek Kurulu,
koruma hukukumuzun uygulamaya yönelik
genel kurallarını ve yaklaş,ımlarını belirleyen
"ilke karariarında" önemli değişiklikler yaptı.
Koruma Kurullan'ndaki kadroyenilenmesiyle
de"aynı süreçte" gerçekleştirilen bu ilke karan
değişikliklerinin. negibi sonuçlar
yaratabileceğini ilerleyen haftalarda ele
alacagiz.
Bu hafta ise kamuoyunun haklı olarak merak
ettigi ve Kültür Bakanlıgı'nın "önemüyeni
kararlar" arasında sayarak yine kamuoyuna
açıkladığı "koruma projelerinde Mimarlar
Odası denetiminin gercksiz görüimesi"
anlayışına dayalı ilke kararı değişikliğini
tartışacağız.
"Haklı olarak" merak ediliyor diyorum; çünkü
özellikle hemen herkesin kentleşme. imar,
çevre. kültür vb. konularda artık "siviJ toplum
kurnluşlannırT aktif katılım ve denetiminden
söz etmeye başladığı şu "HABITAT siirecinde",
Kültür Bakanlıgı'nın tanı tersi birfufum içine
girmesi dikkat çekiyor.
Benzer şekilde yine Mimarlar Odası'nın
ülkedeki kültürel ve doğal mirasırı korunma'sı
yönünde yıllardır ne denli yüksck bir duyarlılık
ve kararlılık içinde çaba gösterdiğine tanık olan
duyarlı kamuoyu. aynı görevi "devlet ve kamu
adına" yürütmekle yükümlü bir bakanlığın
aslında desteklemesi gereken tüm bu çabaları
şimdi "dışlamaya" kalkışmasına da doğrusu pek
anlam veremiyor.
Bu nedenle son ilke kararı değişikliklcrindeki
Mimarlar Odası'nı "koruma sürecinden uzak
tutmaya" yönelik yeni tutumun. henı
"demokratikleşmekültürü"açısından. heın de
"koruma politikalan ve u.vgulamalan"
bağlamında öncelikle ele alınıp
değerillendirmesi. yine HABITAT'a ev sahipliği
yapan bir ülkede daha da önem kazanıyor.
Korumada ortak yükümlülüklerAslına bakılırsa. Kültür Bakanlıgı'nın
şimdiki siyasi yönetiminde Mimarlar Oda-
sı 'na karsı gö'zlenen bu tutum, hiç kuşku-
suz Türkiye için yeni bir durum değil.
Daha iki yıl kadar önce, buna benzer bir
-radikal" davranışı Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Melih Gökçek de sergi -
lemişti.
27 Mart 1994 yerel seçimlerinden he-
men sonra. belki de "ilk önemli icraatı"
olarak projelerdeki meslek odası denetı-
mini anık "iste/nedikJerini" duyuran Me-
lih Gökçek. buna gerekçe olarak da şu ün-
lü açıklamasını yapmıştr.
"Ben solculara imar yetkisi kullandırt-
mam."
Ne var ki Melih Gökçek'in "solcu" dı-
ye siyasi tavır aldıgı meslek odalan. ana-
yasada tanımlanan "kamu yaranna uz-
manükhizmetini"savunanbırdemokratık
yapılanma içerisindc. aslında belediyenin
elindekı ımar yetkisini değil. kendi yasa-
lanndan aldıkları "üyelerinin mimarlık ve
miibendisiik hizmenVrini denetleme" yet-
kilerini kullanıyorlardı.
Anlaşılan. Melih Gökçek'i vediğer ben-
zer düşüncelere sahip belediye vönetimle-
rini. inşaatına izin (ruhsat) verecekleri bi-
na projelerinin "hangi kurala göre" ve yi-
ne "hangi mimar \a da mühendisce hazır-
landığının" ilgıli meslek odasınea önce-
den ıncelenmesine bile "tahammür ede-
memişlerdı.
Şimdi Kültür Bakanlığı'nda da benzer
bir tutum gözleniyor.
Gerçi Kültür BakanıGüner. Melih Gök-
çek gibi "solculuk-sağcılık" polemiği yap-
mayarak farklı birdüzey sergiliyor. Ne var
kı öne sürdüğü -gerekçe" yine de bilimsel
ve doyurucu bir içenk taşımıyor. Güner.
son ilke kararlan degışiklıklerinin ardın-
dan yaptığı basın toplantısında. "bürokra-
siyi azaltînak için projelerdeki MUnariar
Odası denetimini artık aramavacaklannı"
söylüyor.
Oysa kı bu kural. gereksiz bir bürokra-
si olarak degil. koruma sürecindeki "mi-
mari vükümlülüklcrin" tam ve eksiksiz
olarak proje ve uygulamalara yansıtılabil-
mesi için getinlınişti.
Korunacak ya da restore edilecek kültür
varlığının bir "mimarlık ürünü" olması.
bununla ilgili meslekı ve bilimsel sorum-
lulukların da öncelikle "mimarlarca" ve
"mimarlık kurallanna uygun olarak" ye-
rıııe getirılmesini gerektiriyordu.
Nitekim. bu konuda yıllardır gerekli ön-
lemler alınmadıgı ve Mimarlar Odası de-
netiminden yine "siyasi nedenlerle" uzak
durulduğu için. Koruma Kurul larıönleri-
ne yığılan "niteliksizpmjelere" dayanarak
karar üretnıek zorunda kalıyor. dahası "mi-
man bile belirsiz" ya da "mimannın ger-
çekten varoJupolmadıgınıda bilemedikle-
ri" tasanmlarla kültür varlıklanmızın ko-
runmasına vönelik ona ve izınler verivor-
Mimarlığın sadece
geçmişte değil,
günümü/de de bir
kültür e> lemi
olduğu bilincini eğer
1950'lerden sonra
da resmi
politikamıza
vansıtabilseydik.
Örneğin
MardiıTdeki bu
"tarihe duyarsız
komşuluklan" belki
de varatmavacaktık.
Bu nedenle 40 yıllık
bir gecikmeden
sonra ancak
1992'lerde
başlatılabilen
Kültür Bakanlığı-
Mimarlar Odası
dayanışmasını,
şimdi 53. hükümet
döneminde de
geliştirerek
sürdürmck bir
uygarlık gö'revi
olarak karşımuda
dunjvor...
Işte böylesi birsürecin "olumsuzörnek-
leri" yüzünden. restorasyon adı altında ni-
teliksiz. özgürlüğünü yitinniş ve korumay-
la hiç ilgisi olınayan. "kültür yoksunu" uy-
gulamalarpanayırına dönüşen Türkiye'de.
hiç değilse bundan böyle geri kalan kültür
varlıklarının müteahhitlik ve kalfalık dü-
zcni yerine "mimarlık kurallan ve sorum-
luhığu altında" onanlıp yaşatılabilmesi
için. 1994yılında yeni ilke kararlan çalış-
Son yılların önemli kazaınmları
Kültür Bakanlığı ile Mimarlar arasında 1992-1996
döneminde gerçekleştirilen işbirliği ortamı içensinde.
ülkemizin mimarlık değerlerinin korunması yönünde
çok önemli kazanımlarelde edildi ve verimli
çalışmalar yapıldı. Simdi bu işbirligine son vermek
isteyenler belki bilmiyorlar. ama yine aynı dönemde
Koruma Kurullan'nın aldığı birçok olumlu kararın
dayanağını da Mimarlar Odası çalışmalan
okışturuyordu. Dilerseniz. bu "uygariık
dayanışmasının" geçen 3 yıl içindeki çok sayıda
ürünlerinden bazıîarına kısaca bir göz atalım:
Mimariık Müzesi: Bakanlık ile oda arasında
bağıtlanan bir protokolle. dünya
mimarlığının tanhsel beşiği olan
Türkiye'ye Ankara'da bir mimalık
müzesi kazandırıldı. Simdi yeni
dönemde bu gırişimın geliştirilmesi
için de kuşkusuz işbirliğinin
sürdürülmesi gerekiyor.
Tarihi Yanmada: Istanbulun 2600 yıllık uygarlık
birikimini barındıran Suriçi'ni korumak adına tahrip
edecek bir plan. Mimarlar Odası'nın hukuk savaşımı
sonucunda iptal edildi. Koruma Kurulu da Tarihi
Yanmada'nın yeniden böyle bir tehlike yaşamaması
için. bütününü içeren "StT" kararını alarak gerçek
koruma planlaması sürecini başlattı.
İzmit'in Korunması: Kocaeli Valiliği ile Mimarlar
Odası'nın birlikte yürürtükleri "Kapanca Sokak ve
çevresi koruma projesi" kısa sürede bir kentsel
koruma çalışmasına dönüştü ve Koruma Kurulu bu
çabanın ürünlerin değerlendirerek kentin tarihsel
yamaçlan için SİT kararı aldı.
Çanakkale Dayanışması:Tarihi Çimenlik Kalesi ve
çev resindeki eski dokunun yok olmaması için
Mimarlar Odası'nca başlatılan "yaşatma projesi" yeni
Koruma Kurulu'nun SİT karanna dayanak oluşturdu.
ardından bu bölgenin koruma planlaması da yine
Mimarlar Odası ve kurul arasındaki işbirliği
ortamında sonuçlandırıldı. Ayrıca Koruma
Kurulu'nun. Çimenlik ve Kilitbahir Kaleleri ve
Gelibolu Milli Parkı'nı "ezmeye" niyetlenen Boğaz
Köprüsü projesi direnişine karşı en büyük desteği
yine Mimarlar Odası verdi.
Duyarlı Korumaya Destek: Mimarlar Odası. tarihi
binalann "yıkılmadan restorasyonunu" öngören
Yüksek Kurul ilke karanna destek vernıek ve mimari
çabaları bu yönde özendirmek için. bu kuralı
uygulayan onarını projelerinin bedel ve harçlarında
"yûzde70'e" varan indirimler yaptı. Avrıca aynı ilke
kararındaki bakanlık kurallarını "mesieki denetimde
ÇEDilketeri" arasına alarak koruma projelerinde
"ortak anlayış" sürecini başlattı.
Koruma Bilincinin Yükseltilmesi: Yine
Mimarlar Odası ile Kültür Bakanlığı
arasında bağıtlanan
, protokollerle.
Mimarlar
Odası 'nın Galata
gönüllü öğrencigrubuyla
gerçekleştirdiği Izmit - Sapanca
Sokak koruma projesi, bu bölgenin Kültür
Bakanlığı 'nca SİT kapsamına alınmasını sağlayan
koruma kurulu kararlarına da gerekçe oluşturdu.
Anadolu'nun birçok tarihi kentinde kültürel mirasın
ve eski dokunun korunması yönünde toplumsal bilinei
geliştirici kampanyalar başlatıldı. etkinlikler
düzenlendi.
Proje Niteliğinde Denetim: Kültür Bakanlıöı'nın
28.2.1995 gün ve 378 sayılı ilke kararı ekindeki
koruma projeleri standartlarıyla ilgili teknik koşullar
Mimarlar Odası'nın tüm birimlerindeki proje
denetimine de esas alınarak. bu düzeyin yurt çapında
yaygınlaşması çalışması başlatıldı.
Kentin Savunulması: Istanbul'da kentin simuesi olan
Kızkulesi ile bir Boğaziçi parkı olması gereken
İstinye Koyu'nun özel kullanıma devredilmesine
Koruma Kurulu'nca onay verilmemesine rağmen. her
ıkısinin de kurul kararlarına avkırı olarak
özelleştirilmesi girişimlerine karşı Mimarlar
Odası'nca iptal davaları açıldı.
Mıığla. Ka>aköv. Amasya: Mimarlar Odası'nın
desteğiyle sürdürülen Muğla. Kayaköy ve
Amasya'daki tanhsel çare koruma ve rölöve
çalışmalan. bu yerleşmelerle ilgili Koruma
Kurullan'nda aiın;<n kararlarla destekledi. Örneğin
Muğla Kentsel Şl
T
Alanı Koruma Planı revizyonu
çalışması da aynı sürece bağlı olarak gündeme geldi ve
halen sürdürülüvor...Bu ve bunlara benzer ömeklerin
dışındayine 1992 sonrasındaki işbirliği ortamında
bakanlığın koruma mevzuatı üzerindeki çalışmalanna
da Mimarlar Odası aktif ve üretken olarak katıldı.
. - Kültür Bakanlığı. gerektiğinde Koruma
- Kurulu toplantılanna Mimarlar
Odası'ndan da tenısilcilerin
danışman olarak
katılabileceklerine dair bir
genelge yayımladı. Son yıllarda
ıxlanın kullanımına tahsil edilen
Yıldız Saravı'ndaki Dış Karakol
Binası ise hemen her hafta
sergilerin açıldığı. etkinliklerin düzenlendiği bir
"kühür merkezi" lıaline getirildi... Işte böylesi bir
çalışma anlayışının sürdürülmesi için. şimdi yine
öncelikli görev Kültür Bakanlıgı'nın yeni yönetimine
diişüyor. Zaten Türkiye'nin de imzası ve onayı
bulunan birçok uluslararası koruma sözleşmesinde,
kültür ve doğa mirasına sahip çıkmak için "devletle
hükümet dışı kurulıışlar arasında" etkin diyalog ve
işbirliği öngörülüyor. Türkiye"de son yıllarda yaşama
geçirilmeye başlanan bu evrensel duyarlılık
zedelenirse. heın süregelen çabalara ve kazanımlara
hem de ülkemizin değerlerine gerçekten çok yazık
olur...
maları başlatıldı.
Bir yıl süren hazırlıklar Yüksek Ku-
rul'un iki ayn oturumunılada irdelendıkten
sonra 28Şubat 1995 tarıhindeki toplantıda
"378sayılı ilke Karanna" dönüştü. Döne-
nıin Kültür Bakanlığı Müstes,an Prof. Dr.
Emre Kongar'ın başkanlığındaki Kültür
ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Ku-
rulu'nun onaylayarak "Türkiye kültürü-
ne"kazandırdığı bu ilke kararı. çok özet
olarak şu anlayışı sav unuyor \c yürürlüğe
sokuyordu:
1. Kültür mirası niteligindeki mimarlık
ürünlerinin korunmasında temel hedef
"özgün mimari değerlerinin" korunması-
dır.
2. Her yapının bu kurala baglı olarak res-
torasyon koşullannı yine kendi mimari ko-
numu veözellikleri belirleyeceğınden. pro-
je aşamasından uygulamanınbitıminedek
"mimann mesieki denetimi" kesıntisiz sür-
melidir.
3. Bu denetimin "meslek kurallanna ve
etiğine uygun" sürebilmesi için de proje-
lerönce Mimarlar Odası'nca inceienecek
ve Koruma Kurulları odanın "yeteriilik
verdigi" proieler üzerinde kanır alarak ay-
nı şekilde yine odanın "yetkili oldugunu"
belgelediği mimarları uygulanıadan da so-
rumlu kılacaklardır. .
Görüldüğü gibi mimarlık ınirasımızın
korunmasında Koruma Kurulları'nı "mi-
maıiık dışı hızaklara" karşı da korumak
yönünde aslında önemli bir "işbirliği süre-
cini" yaşama geçirmev i sağlayan bu uygu-
lamada. temelde zarar gören. kültür varlık-
larımız değil: bu değerleri duyarsız. yeter-
siz ve uzmanlık dışı proje ve uygulamalar-
la sadece kendi rant beklentilerine göre
sözde restore edip aslında tahrip eden in-
şaatçı çevrelerdi.
Şimdi denebilir ki acaba bakanlık böy-
lesi bir çagda^ uygulamayı ve örnek bir
"koruma davanışmasını" neden anık iste-
miyor'.'
Hemen belirtmeliyim ki bakanlıktaki bu
tutum değişikliği aslında Agâh Oktay Gü-
ner'le degil. 1992 öncesinde de aynı görev -
de bulunan Altan Akat'ın 1995 sonunda
yargı kararıyla yeniden genel müdürolma-
sıyla birlikte başladı.
ANAYOL kurulup Agâh Oktay Güner
bakan olduktan sonra da"hızlandınlarak"
sonuçlandırıldı ve 19 Nisan 1996da Yük-
sek Kurul toplantısında da onaylanarak yii-
rürlüge girmesi saglandı.
Evet. Türkiye'nin kültür ve doğa zengin-
liğinin korunması çabalarında. Mimarlar
Odası ile Kültiir Bakanlıgı'nın dayanışma-
sını "sakıncalı" gören yeni bir dönem baş-
latılmak isteniyor. Ne var ki. böylesi bir
yanlışındurdurulmasıiçinolanaklarhenüz
tükenmişsayılmaz.
Özellikle şu HABITAT sürecinçje. Kül-
tür Bakanı Agâh Oktay Güner'in "anlam-
lı bir jest yapması" gerekiyor. Mimarlıgm
da temelde bir "kültüreylemi" olduğunu v e
bu nedenle Mimarlar Odası'nın da aynı şe-
kilde "mimarlık kültürümüzün gelişmesi-
ne" hizmet ettiğini v urgulayan bir "işbirli-
ği protokolünün" Kültür Bakanlığı ile oda
arasında bağıtlanmasında sonsuz yararlar
var. Böyle bir protokolün "kültür varlıkla-
nnın korunması \e yaşatılmasına vönelik
mimarlık hizmetlerinde ortak denetim sü-
recini" de içermesi durumunda. uzıın yıl-
lardır birçok uygarülkedeuygulanan veba-
şarılı sonuçlanna herkesin hayranlık duy-
duğu "demokratikdayanışma"oıiamını ül-
kemize de kazandirmış olacağız. Böylesi
bir ortamda gelişecek olan "demokratik
denetim" süreci ise hem Kültür Bakanlı-
ğı'nın hem de Mimarlar Odası'nın tarihsel
ve doğal mirasın korunması yönündeki
"kamusalyükümlülüklerini" daha etkin ve
yaygın olarak yaşama geçırmelerine zengin
katkılarda bulıınacaktır.
Ne diyelim! Söz şimdi Agâh Oktay Gü-
ner'in olsa aerek...
'Maillol babamsa, Matisse de amcamdı'
î nliilerin modeli Dina
Vıerm; 17 yaşındayken
• Matisse, Bonnard, Dufy gibi
sanatçılann resimlerinde. Fransız
heykeltıraş Aristide Maillol'un
heykellerinde karşımıza çıkan
kadınlann arasında. heniiz 17
yaşındayken Paris sanat ortamında
kendine bir yer edinen model Dina
Vierny'nin ismi, bugün daha çok
heykeltıraş Maillol ile birlikte anılıyor.
KüJtürSenisi- Sanatla ölümsüzlüğe kavu-
şanlann arasında. sanatçılann yanı sıra modei-
leri de v ardır. Matisse, Bonnard. Dufy gibi sa-
natçılann resimlerinde. Fransız heykeltıraş
Aristide Maillol'un heykellerinde karşımıza
çıkan kadınlann arasında. henüz 17 yaşınday-
ken Pans sanat ortamında kendine bir yer edi-
nen model Dina Vlemy de bulunuyor. Char-
lesdeGaulle'ün. ünlü nükleer fizikçi Oppen-
heimer'ın. döneminin efsanev i edebiyatadam-
lan AndreGkle.Jacques Prevertve Andre Bre-
ton'un arkadaşı. Vierny. "Dönemin önde ge-
len kişik'rinin çoğuy la tanışma fırsatım oldu"
diyor.
V'iemy'nin ismi. bugün daha çok heykeltı-
raş Maillol ile birlikte amlıyor. Fransız sanat-
çıyı. Miktlanj ve Rodin'in yanında. tüm za-
manların en büyük heykeltıraşlarından biri sa-
yan Viemy. "Ben yaşamımı ona adadım" di-
yor. 1964 yılında Maillol'un 18 heykelini
Fransız hükümetine bağışlayan Vierny'nin
esin olduğu bu heykeller. ougün Paris'in Tu-
ileries Parkı'nda bulunuyor.
Vierny bu yıl içinde deParis'te Maillol Mü-
zesi'ni açtı. Müzede. Maillol'un heykelleri-
nin yanı sıra Rodin. Kandinsky, Degas ve Ce-
zannegibi sanatçıların yapıtları bulunuyor.
Maillol Müzesi, bir bakıma Vierny"nin müze-
si de. Üniü model. müzenin her köşesinde sa-
natseverlerin karşısına çıkıyor: Mail-
lol'un bronz heykellerinde yeniden bi-
çim buluyor, Bonnard'ın resimlerinde
yağlıboyalara bürünüyor. Matisse'in
mürekkep desenlerinden izleyiciye bakı-
yor. Bizzatkendisideorada. Müzeyeçe-
virdiği bu binada. 1954 yılından bu ya-
na yaşamını sürdürüyor. Dina Vierny bu-
gün 76yaşında. Maillol. Matisse'eyaz-
dığı mektupların birinde. Vierny'nin
"Gidegibi konuştuğunu" söylüyor. Ün-
lü modelin güzelliğinin yanı sıra zeka-
sıyla da döneminin sanatçılarını kendi-
sine hayran bıraktığı ortada. Ancak Ma-
illol'un ilgisini çeken. yine de ilk önce
erny'yi ilk gördüğünde. genç kız henüz 15 ya-
şında. Vierny'yi evindeki birdaveteeden Ma-
illol. genç kızda zihnindeki ideal kadın tipini
görüyor. Vierny. ilk karşılaşmalartnı şöylean-
latıyor: "Maillol'un evine gittiğimde. sanat
dünyasının birçok ünlü siması oradaydı. Bun-
lardan biri de Andre Gide'di. Bana o gün hic
iyi davranmadı. Elinde bir kitap vardı. ne ol-
duğunu sormuştum. "Si/i ilgitendirmez' diye-
rek, kestirip attı."
Vierny'nin Maillol ile model-sanatçı ilişki-
si çerçevesinde gelişen dostluğu. Maillol'un
aüzelliöi oluyor. 73 yaşındai Maillol. Vi- V
"«TI>. Maillol'un heykellerinde yeniden biçimlenivordu
10 yıl sonraki ölümüne dek sürüyor. Vierny.
biranıdahaanlatıyor: "Birgünkırdayürijyü-
şe çıkmıştık. Babam da vardı. Maillol babama
dönüp, "Onu sen yaptın. ama ben yarattım'de-
di. Gerçekten de beni kendisinin yarattığına
inanırdı. Beni tanımadan önce bile benim gibi
bir kadını resmettiğini söylerdi hep."
Ünlü ressam Matisse'e de modellik yapan
Vierny. ünlü sanatçı için "Çok sevimli bir
adamdı" dıyor. "Miç de kitaplarda anlatıldığı
gibi değil. Slaillol babamsa. Matisse de am-
camdı." Matisse. o dönemde Manet'nin Olym-
pia resmine gönderınede bulunan. bir
"MatisseOKmpia"sı yapmak nıyetin-
deymış. Altı ayı aşkın bir zaman süre-
cinde tamamlanacak bu resim için Vi-
erny'nin Mailol'dan izin alması gerek-
miş. Maillol'dan aldığı yanıtı anıınsı-
yor hemen Vierny: "Çabukgeridön!"
Ikinci Dünya Savaşı sonrası. Matis-
se Vierny'yi birgaleri açmak konusun-
da ikna etmiş. EIIili yıllarda Pbliakoff
gibi sanatçıları destekleyen bu galeri
olmtış. 1960'lardaanavatanı Rusya'ya
geri dönen Dina Vierny. bugün Rus
çağdaş sanatçılarının önde gelen sa-
natçılarını. Kabakov. Vankelevsky ve
Bulatov u keşfetmış. v
ODAK NOKTASI
AHMET CE>1AL
Kırlangıç Fırtınaları...
Ken Loach'ın ispanya iç savaşını konu alan "Ül-
ke ve Özgürlük" filmi. ispanya'dan uzak bir ülkenin
mezarhğında. bir gömme töreniyle noktalanır. Bir
genç kız, babasının mezara indirilen tabutunun üs-
tüne kırmızı bir mendilin içinde biriktirilmiş bir avuç
taşlı toprağı serper.
Bu toprak, gömülmekte olan tarafından yıllar ön-
ce savaşta ölen sevgilisinin dağda bayırda acele ka-
zılan mezarından alınmıştır; yaşamı yarıda kalan. ya-
rıda kesilen, âşık olmayı bir zamanlar en az özgürlük
uğruna savaşmayı sevdiği kadar sevmiş bir gence-
cik kadının mezarından. Ve bu sahnede. ispanya iç
savaşınaa özgüriük yanlılarının faşistiere karşı söy-
ledikeri "Geçit Yok!" ("No Passaran!") adlı marş. ya-
şama geçit vermeyen ölümünün şarkısına dönüş-
müştür.
Çağımızın ünlü yazarlarından birinin dediği gibi,
hangi nedenle olursa olsun öldürülen, sonuçta ken-
di ölümünden ve ölümün kendisinden başka bir şey
kanıtlamaz. Amaçlar. ideolojiler, sloganlar ve buluna-
bilecek başkaca türlü nedenler, gencecik ölümlere
soylu görünümler kazandırabilir. Gelgelelim hiçbir
ideoloji, slogan, amaç ya da neden, heröldürmenin
yaşamın özüne yöneltilmiş korkunç bir aşağılama
olduğu gerçeğini perdeleyemez. Dostoyevski, "Ka-
ramazof Kardeşler"inin biryerinde: "Yaşamın kendi-
sini, yaşamın anlammdan daha çok sevmeyi öğren-
memiz gerekir" derken. farklı bir şey dile getirmemiş-
tir. Yaşamın anlamı üzerine ciltler ve meydanlar do-
lusu sözler söylerken, sonunda işı hangi yaşamın
daha anlamlı ve daha yaşanmaya değer olduğunu
tartışma noktasına getirmek. bu noktadan sonra da
uğruna ölmeye değer hedeflerin dökümüne giriş-
mek, ancak yaşamın kendisini yadsımak gafieti ya
da suçu diye nitelendirilebilir.
Ve yaşatmak için mutlaka neden aramak, öldür-
mek için neden aramaktan daha az acımasız ve da-
ha az insanlık dışı değildir. Çünkü yaşam. varlığı için
özel gerekçeleri koşul kılmaz: doğada asıl olan, ya-
şamdır, yaşamaktır, yaşatmaktır. Olüm, ancak yaşa-
mın doğal noktalanışı olabildiği sürece saçma dam-
gasını yemekten kuriulabilir.
Kaldı ki, insanoğlu, bu doğal noktalanışı. yani so-
nuçta kendi ölümlülüğünü bile kolay kabullenebilmiş
değildir. insanlık tarihinin bilinen en eski destanı Gıl-
gamış, aynı zamanda insanoğlunun kendi ölümlülü-
ğüne başkaldırışının da ilk belgesidir. isa'dan ikibin
yıl önce yaşamın doğal bitişine karşı çıkan insanoğ-
lu, aradan dört bin yıl geçtikten sonra zorla ölümler
için parmak hesabı yapıp iki. üç ölümle Kapanan
olayları insanlık adına "ucuz atlatılmış" dıye değer-
lendirme noktasına gelmişse bu ancak. insanoğlu-
nun "ilerliyorum" derken kendi kendıstnı ne denli
ucuzlatmış olduğunu gösterir. Ülkemizde de onyıl-
lardır siviliyle, askeriyle. polisiyle gencecik insanları
karanlık kırlangıç fırtınalarına kurban vermeye alıştık.
Yıllardır çabalarımızın ağırlık noktası, genç ölümlere
gerekçe aramak, anlam kazandırmak üzerinde odak-
laşmakta. Vatan uğruna, özgürlük uğruna. görev uğ-
runa, daha "insanca" bir yaşam uğruna öldürülen
gencecik insanları parlak ya da parlak olmayan, ban-
dolu ya da bandosuz cenaze törenleriyle uğurluyo-
ruz; havaya kalkan kollarla. parlak sözlerle. ağıtlarla
ve nişanlarla anıyoruz.
Peki bir de ölenlere sorabilseydik!
Acaba onlar. ölümlerini bunca anlamlı bulacaklar
mrydı? Yaşama işgüdüsü, doğal ölümü bile kolay ka-
bullenemeyecek kadar güçlüyken. henüz yirmilerin-
deki insanların ölmeyi kolay bulduklarını varsayabil-
mek olası mıdır? Ölümü göze almışhk, yaşamayı hiç
mi kamçılamaz?
1 Mayıs günü öldürülen gençlerden birinin ailesini
ziyaret eden bir televizyon muhabiri. ailenin oturdu-
ğu gecekondudan çıktıktan sonra. "Yaşadığı hayat,
yaşamak istediği hayat değildi" dedi. "O, öldü, ama
düşleri, kendisinden önce ölmüştü."
Belki.
Ama yaşasaydı, yeni düşler kuracak gücü büyük
bir olasılıkla yeniden kazanabilecekti.
1 Mayıs'ta yalnızca üç kişi öldüğü için. hemen bü-
tün yetkililerden gelen değerlendirme aynı: Ucuz at-
ladıldı. Hayır!
Asıl ucuz olan, bir insanın yaşamının bile ne kadar
pahalı sayılması gerektiğini bilemeyecek kadar ucuz
olan, sizlersiniz!
Ve ne yazık ki. bu ülke asıl sizin gibileri bir türlü
"ucuz" atlatamıyor!
Atatiipk Kültür Merkezi'nden
tiyatro yarışması
Kültür Servisi- Atatüık Kültiir Merkezi çeşitli
dallarda her yıl açtığı yarışmayı bu yıl tiyatro alanına
ayırdı. Konunun serbest olduğu yarışınada tek sart
olarak Türk dilinin doğru \e güzel şekilde kullanılması
temel alınacak. Yarışmava katılacak o>un yazarlannın
yapıtlarını normal uzunlukta. on ııüsha olarak. bir
dilekçcye eklenmiş halde 2S haziraıı akşamına dek
elden \eya posta ile Ankara Atatürk Bulvarı 225
adresindeki Atatürk Kültür Merkezı'ne ıılaştırnıası
gerekiyor. Aynntılı bilgi için tel: 0 3I2 42!S 52 Sft.
Fiigen Leman'dan Renkler'
sengisi
Kültür Servisi- Soyut dışavurumcıı sanatçılarımızdan
Fügen Leman'ın 13. sergisi. geçen >ıl yitirdiği sakııı
arkadaşı Caterina'nın anısına Italyan Kültiir
Merkezi"nde sürüyor. \\ırtdışıııda bııgüne dek 3 kisi>el
sergi açan sanatçının yıl sonunda 4. y urtdışı sergisinin
sponsorluğunu Belçika Kültür Bakanlığı üstlendi.
Sanatçı. önünıüzdeki ay yapılaeak HABITAT-II Kent
Zirvesi'ne Galeri Leman bünyesinde karma bir
sergiyle katılacak.
Esbank Yunus Emre Resim
Yarışması
Kültür Servisi- Çağdaş Türk resim sanatına katkıda
bulunnıak amacıyla 13 yıldan bu yaııa düzenlenıııekte
olan 'Esbank 13. Yunus Emre Resim YanşmasMia
başvurular başladı. Son başvurıı tarihinin 2X Haziraıı
1996 olduğu yarışmanın bu yılki jürisinde I-lü>ey in
Alptekin. Prot. Dr. Devriın Erbıl. Prof. Ergııı İııan.
Prof. Özdemir Altan. Necmi Sönmez ve Esbank
Reklam ve Halkla Ilişkiler Miidürü Ayşe Dağıstanlı
yeralıyor. Her biri 150 milyon TL deöerinde 5 ba>arı
ödülünün verileeeği yarışma soıuıcunda ödül alan \e
sergilennıeye değer bulunan yapıtlar. renkli bir
katalogda derlenecek. Seçilen yapıtlar. Evliil l
l
W6da
Istanbul Dev let Güzel Sanatlar Galerisi'ndı; yapılatak
ödül töreni ve sergi ile sanat dimva.Miıa tanıtılacak.
Yarışma şartnamesi. katılma belgesi ve dialarııı
üzerine yapıştırılacak etiketler. Türkive'dekı tüm güzel
sanatlar fakültelerinden. Esbank Rekİam ve Halkla
Ilişkiler Müdürlüğü ı İstiklal C'ad. Odakulc Iş \fcrkezi
Kat. 12) ile tüm şiıbelerden cdinilebilir.