Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28MAYIS1996SALI
6 ARAŞTIRMA
SohuıyapmasıgerekeıJerYeni Eşitsizlikler Çağı' adlı kitabın yazarlan Rosanvallon ve Fitoussi, "Sol, sosyal değerlerle, küresel ekonominin
dayattığı yeni zorunlulukları uzlaştıracak özgün îasanyı yaşama geçirebilir miydi? " konusuyla ilgili soruları yanıtladı
eçen yıl. Alain Minc yönetimınde bır
plan komısyonunun "2000 Yılının
Fransası" üzerine yayımladığı bir rapor
yoğun tartışmalara yol açmıştı.
Ekonominin küreselleşmesinin Fransız
tcplumuna dayatacağı yeni durumlara uyum
s;ölanmasını savunan rapor. iki temel eleştiriye hedef
omuş.tu. Kimilerı raporu. yürürliikte olan
Bılladürizmin - o sıralarda Balladur başbakandı ve
s<çim kampanyası zamanıydı - "kutsal kitabı" olarak
girüyordu. Kimilerine göre ise rapor. ülkenin
li^eralizmin ilkelerıne bağlanmasını hazırlamaya
ç;lışan bir "seçkinler" programıvdı. Bir yıl sonra
Sjint-Simon V'akfi Genel Sekreten Pierre
Rosanvallon ile Fransa'nın önde gelen ekonomik
araştırmalar enstitüsü OFCE'nin başkanı ve o
tanhlerde Rosanvallon gibı. Mınc Komisyonu üyesi
olan Jean-Paul Fitoussi adlı iki aydın. tartışmalt
rapora. kanıtlara dayanarak yanıt getirmeyi
hedefleyen bir kitap yayımladılar. Böylece tartışma
yeniden alevlendi. Fransa. "çok savıda benzer ülke
gibi", acaba, aynı zamanda. "liberalizmi de",
"korumacıhğa dönüşü de" reddeden bır stratejı ortaya
kcyabılir mıydi? Sol, sosyal değerlerle. küresel
ekonominin dayattığı yeni zorunluluklan uzlaştıracak
özgün bir tasanyı yaşama geçirebilir miydi?
~\em Eşitsizlikler Çağı" (*) adlı kitabın yazarlan
Rosanvallon ve Fitoussi. Fransa'nın önde gelen
haftalık dergisı Le Nouvel Observateur'ün konuyla
ilgili sorulannı yanıtlarken. küreselle^nıe olgusuna
yeni açılımlar getıriyor.
Le .Nouvel Observateur - Kitabınız, "tek düşünce'nin,
başka bir deyişle Anglosakson liberal recetelerinin
Fransa*ya uygulanmasmın yanı sıra, aynı zamanda.
"Maastricht Karşıtı" sovlemi de reddeden eserlerden
biri...
Jeah-Paul Fitoussi - Bu iki akım. gerçekte tek.
Avrupa'nın inşası ile ilginin kesilmesi. onu gözden
düşürerek "korumacılığa dönüşün" sağlanması
isteniyorsa. "Maastricht karşırian" tek düşünce
taraftarları için kolav lokma olurlar. Bu tartışmaların
engellenmesini istemek. kendilerinı akıldan yana ilan
edenlerin bir kötülük imparatorluğu keşfetmelenne
salt böylesi basit bir manikeizm olanak sağlar. Ve bu
sözde tartışmadan liberaliznı güçlenerek çıkar.
Piere Rosamallon - Sol da sosyalist parti de aynı
hastalıktan ölmektedir. Sosyalist parti. dünyayı
imileri küreselleşmeyi
reddediyor. Kimileri ise
ona koşulsuz
uyulmasından yana. Salt
reddetmek çıkar yol
sayılmayacağına göre.
yazgıcılık (fatalizm)
üstiin geliyor.
lTâTûTT^îTTT'Tîüû'^^™
1
"'^yüzeysel
gücünden yoksun olarak yönetnıekten ibaret olan bir
"hükümet kültürü" ile. gerçekleştirilmesi olanaksiz
tasarılardan sonsuza dek söz etmek anlamına gelen
"nıuhalefetkülrijrij" arasında salınmaktadır. Bu felç
edici seçenekten kurtulmak istedik: kibarbir
kabullenme ya da büyülü bir ütopya.
N.O. - Amacınız. Fransız seçkinlerini aynı politikada
birieştiren düşiincelere karşı çıkmak mıdır?
P. Rosamallon - Sorun gerçekten bu değil. Fransız
seçkınlecinin sosya! gerçeklerden uzaklaştıklan
dogrudur. Toplumu her zaman kurnazlık ya da ikna
yoluyla doğru yola sokulması gereken muhafazakâr
ve geri bir kitle olarak görürler. Oysa toplum.
çoğunlukla. onlardan daha öndedir. Ama biz politik
bunalımın salt halktan kopuk kötü seçkinlerden
kaynaklandığına inanmıyoruz. Önemlı olan şu ki.
Fransız toplumu değişmiştir.
N. O. - Size göre değisen ne olmuştur?
P. Rosamallon - Eskiden sosyal kıtleyi tanımlamak
basitti: İiıskılennın ve çatışmalarının çözüme
ulaştınlması gereken büyük sosyal sınıtlar mevcuttu.
Olay büyüdü. Bugün bıreysel kopuşlar ve çızgıler
aynı grup içınde yer alan üyelen bırbırlerınden
uzaklaştırmakta. ayıımakta >a da taın tersıne. farklı
grup üyelerini birbirlerine yaklaştırmaktadır.
N. O. - Toplumu değiştiren bireycilik mi oluyor?
P.Rosamallon - Evet. Ama bireyin özgürleşmesi
(emancıpation) aynı biçimde ele alınmıyor. 80"li
yıllarda. bireycıliğın hep olumlu yanları görülüyordu:
Geleneğin ağırlığı karşısında kişinin özgürleşmesi
söz konusuydu. Buna 1968 ruhunun uzantısı. yeni
özgürlük alanlannın "fethedilmesi" denıyordu. Oysa
zamanla aniaşıldı ki. çağdaş bireycilik. topiumsal
bunalım kadar sert bir biçimde gelisiyordu. Ahlakın
ölçü olarak alınması. aile içindekı dengesizlikler.
geleneklerin reddi. ekonomik güçlüklerin etkilerini
arttınyordu. Yoğun ve yaygın bır belirsızlik duygusu.
yalnızlık ve sosyal güvensizlik de bundan
kaynaklanıyordu.
N. O. - Oysa Fransa'da. Biıieşik Amerika'da olanlann
aksine. gelirler ve ortak zenginlikler son yıllarda çok
artmış değil...
J. P. Fitoussi - Klasık istatistiklerın gereçlerinı
kullandığınızda bu dogrudur. Zengınlerle yoksullar
arasındaki 'mesafe" istikrarlıdır. Bu da çok daha
eşitsiz olan Anglosakson modelinden farklı bir
Avrupa modelınin var oldugunu kanıtlar. Ama kişinin
yaşam dönemi e!e alındığında her şey değişmektedir.
Aynı mesleğe mensup ıkı ücretli arasında. örneğın
bırinin ışsiz kalıp öbürünün böylesi bir durumla
karşılaşmaması ya da birınin faiz oranlarının düşük
olduğu dönemlerde ışe alındığı. öbürünün daha
sonralan ya da yıne birinin parçalanmamış bir ailede
yaşamasına kaışın. diğerinın aksi durumda olan bir
aileden gelmesınde farklılıklar ortaya çıkabılir. Tüm
bövlesi durumlarda yaşam koşulları ani olarak
birbinnden farklı haîe gelebilir. Aynca bu fark. kimi
durumlarda. örneğin meslekleri \e sosyal düzeyleri
farklı kişiler arasında çok daha belirgin olabilir. Bu
tür eşitsizlikler içinde yeni olan. bunların geçıci
olmadıklarıdır. Ve sonuçları itibartvla da geri
döndürülmeleri olanaksızdır.
P. Rosamallon - Bu yaşam boyu ortaya çıkan
eşitsizlikler. yığışımlıdır (cumulatifl. Başa gelen bir
kaza. öbürünü dogurur. Işinden olan. gelirinin bir
bölümünden yoksun kalır. Eğer işsizlık durumu
siirerse. yeni bir iş bulma şansının
giderek azaldığı görülecektir. Bir
süre sonra herkes. geçmişi
tarafından tuzağa düşürüldüğii
gerçegiyle karşı karşıya gelecektır.
J. P. Fitoussi - Bu. muhafazakâr
toplunıun canımıdır. Sosyal
gereklılikler kişilerin istemlerine
galebe çalar. Eğer herkese
geçmişlerı ölçü alınarak deger
biçilirse. o zaman özgürlük hayale dönüşür.
N. O. - Karl Mar\ bu tür bir seye parmak basmıştı
daha önce. Buna "yabancılaşma" diyordu.
P. Rosamallon - Bu noktada haksız sayılmaz.
\. O. - Bu dunım ekonominin küreseUeşmesi
>ü/ünden kaçınümaz göriinüyor...
P. Rosamallon - Küreselleşme üzerine yanlış şeyler
söyleniyor. Kimileri reddedivor. Kimileri ise koşulsuz
uyulmasından yana. Salt reddetmek çıkar yol
sayılmayacağına göre. yazgıcılık I fatalizm) üstün
geliyor. Oysa karşı çıkmak ıçin olanaklaryok değil.
N. Ö. - Örnegin neler?
J. P. Fitoussi - Önce olayı doğru ölçütlerle ele almak
topya, hemen, yokluğun basit bir yönetimine
dönüşür. Ekonomiyi değiştirmeye gücü
yetmeyenler, onun sosyal olandan ayrılmasını
buyuruyorlar. Ama bu yürümez. Bu ikılinın
birbirlerinden ayrılması olanaksızdır.
gerekmektedir. Küreselleşmenin olumlu bir yanı
vardır: Bu. kımi yokiUİ ülkelerın. zenginleri
yakalamasıdır. Eğer bazı Asya. Doğu Avrupa ya da
Latin Amerika ülkelerı e»kı egemen ulu^larla rekabet
edecek derecede zenginleşmışlerse bunun kötülük
neresinde'.' Barikatlar kurup küreselle«fnıe>e karşı mı
çıkılmalıdıı.' Aynca. gelişmesini tamamlayan fınansai
küreselleşme ile. daha yeni başlayan ticaretın
küreselleşmesinı birbırinden ayırmak gereklıdir.
Birıncisı. emek gelirleri zararına finansal gelırlere
ayncalık tanunakta. dahası sermaye gelırlerinden
uelen vergilerdekı genel düşüşü de kışkınmaktadır.
fkincisi. zengın ülkelerdeki vasıfsız ışçılerı olumsuz
_ _ ^ ^ _ ^ vönde etkilerken. daha \asıtlı
olanları kazançlı çıkarmaktadır. Bu
koşullarda. küreselleşme. "tuzu
kurulan" zengınleştınrken. tuzu
kuru olmayanları
yoksullaştırmakiadır.
P. Rosamallon - Küreselleştırmeden
kazançlı çıkanlar böyiece. salt
zenginler değil. genelde. bır
geçmişi olanlar. para ya da yetışme
Örtülü ödenek üzerine çeşitlemeler
HÜSEYİN BAŞ
Bir 'kaşık* örtülü ödenek çevresinde koparılan fırtına. aslında. herkesin
ayırdında olduğu gibi. pek düzeyli olmayan bir poiitika dalaşı. Pasta az gelmiş
olmalı ki zoraki ortaklar koalisyonun daha üçüncü aymda, geri dönülmesi güç
biçimde birbirlerine düştüler, Koalisyonun kuruluş öncesi en usta
ortaoyunculanna parmak ısırtan, en kıvrak oryantal dansçıları gölgede bırakan
kaba farsa tanık olanlann, oyunun hükümet olunduktan sonra daha da
•kicht'leşerek sürecegi. iktidar denilen harcm o müthiş yapıştmcı gücüne karşın.
çok geçmeden çatlayıp patlayacağından kuşkulan yoktu. Oysa şu satırların
yazannın da aralannda olduğu çok sayıda safdii, düzen partilerinin. yakın
tarihten de ders alarak aralanndaki yapay olduğu kadar yüzeysel kavgalan bir
yana bırakıp -ideolojik temelde yok birbirlerinden farfclan- ülkeyi ortaçagın
karanlığına geri götürmeye yeminli köktencilere teslim etmeyeceklerine. buna
haklan olmadığma inanmış. en azından inanmak istemişti. Ama bugûnkü iç
karartıcı manzaraya bakıldığında, iktidar hırsı. parti çıkan örtülü kişisel çıkar
dışında. sözü edilen düzen partilerinin hiçbirinin ülkeyi ve onun geleceğini
zerrece hesaba katmadıklan görülmektedir. Çünkü, hepsinin hesabı başka.
Seçimlerden DYP'ye göre kıl payı ileride, kıl payı geride olmak gibi biraz tuhaf
bir 'zafer'le yetinmek zorunda kalmasına karşın. inanılmaz bir inat maratonuyla
başbakanltk ipini gögüsleyen ANAP lideri Sayın Mesut Vıunaz. koltuğa
oturduğu günden bu yana. ortağı Tansu Çilİer'i köşeye sıkıştınp onun
gelecekteki başbakanlığmın önünü kesmekten başka. hemen hiçbir 'kraat'
yapmamıştır. Açık vermekte kimsenin eiine su dökemeyeceği 'bacınızın' şu
geçen üç aylık icraatı ise giderayak 'örtülü ödenekten" para çekmek. mal-mülk
tutkusunu hiç değilse bir süre ertelemeyi başaramadığı için, ANAP'ın kendisine
kurmaya çalıştığı tuzaklara zemin hazırlamak olmuştur. Koalisyonun. CHP ile
herhangi bir yakınlaşmaya yanaşmayan 'hariçten' ortağı 'anahtar' partinin. olup
bitenler karşısındakı iiginç sessîzliğinin ardında ise 'iki düşman kardeşi'
olabildiğince uzun bir süre birbirlerine kırdırarak ikinci birerken seçimde. *tek
başına' iktidar olma düşû yatmaktadır. Refah cephesinde değisen bir şey yok.
Hocamızın Refah ıktidan ıçin bıkıp usanmadan aylardir gün saydığr biliniyor.
Bir ucundan da olsa iktidara gelmek için kuru tahtalarda yatmaya razı. Ama her
şeye karşın bu düşün gerçekleşmesi de güç. Yüzde 20 ile yüzde 80'e
hükmetmenın demokrasılerde yeri yok. Aksine inanan yaya kalır. Ne pahasına
olursa olsun iktidar hırsıyla, ortaçağ karanhğıyla ittifaka girerek laik
cumhuriyeti ve bu ülke insanlannın ezıei çoğunluğuyla özümsedıği çağdaş
yaşam biçiminî tehlikeye atmanın bedeli ağırdır. Buna kalkışanın halktmızdan
hak ertiği dersi alacağından kuşkumuz yok. Ama bız yine de düzenin panilerini.
üç değerli ayı heba edip, ülkeyi yeniden çözümsüzlükle karşı karşıya bırakmayı
tasarladıkları şu günlerde. bir kez daha aklıselimin yolunu seçmeye çağırmak
istiyoruz: Kavgayı bırakın, hırslannızt erteieyin. koalisyondan başka çıkış yolu
olmadığı gerçeğini kabul edip, kendinizi birbirinizın kuyusunu kazmayan bir
ortaklığa alıştınn. Bunun aksine direnmek. kapıda sabırsızlanan ortaçağ
karanlığına davetiye çıkarmakla eşanlaınhdır. Aslında değınmek istediğimiz
konu. daha çok. örtülü ödenek çevresindeki tartışmalarda. başta eski başbakan
olmak üzere kimı yetkiliierin 'harramalann açıkianmastıun' yaratabileceğı
sonuçlarla ilgili abartılı olduğu kadar, devlet adamlığı ciddiyetıy le bağdaşmayan,
giderek güldürünun smırlarını zorlayan beyanlardır. O kadar ki örtülü
harcamalann 'gizliliğini' korumayı amaçlamasına karşın, bu beyanlar. paradoksal
bir biçimde, her şeyi. devleti dış üikeler karşısında sıkmtıva sokacak ölçûde. gün
ışığına çıkarmıştır. Gerçekten de "harcamalann' nerelere yapıldığının
açıklanmasınm, savaş nedeni olabileceği. dünyanın ayağa kalkacağı. ülkenin
çökecegi türû aJabildigine abartılı beyanlardan. söz konusu 500 miiyar liranın
'dış üikeler' yönünde kullanıldığı varsayımı ortaya çıkmaktadır. Dahası.
TBMM'nin DYP'li başkanvekili "Rusya'da birsa\as \ar. Panının bir kısmı
Çeçema'ya gönderilmiş otebilir"diyerek. "011010 ödenek' harcamalanndaki
'gizTOik' kuralına oldukça garip bır bîçimde özen göstermiştir. Komşu ülkelerde
istikrarsızlık yaratılmasına yöneJik bazı eylemter. en azından sonuçian itibarıyla
ortaya çıkarsa. sözü geçen üikeler. böyiece. eylemin nereden kaynaklandığını
fazla kafa yormadan saptayacaklardır. Olkelerin, zaman zaman bırbirlerınin
durumunu sarsmak için bu tür 'gizii işiere' giriştikleri. bu yönde önemli paraları
gözden çıkardıklan. gerçektir. Bunlann çok azının 'başanh' olduğuna, büyük bir
bölümünün. 'paralann' boşa gitmesiyie sonuçlandığına yakın tarih tamktır. Hele
hele. ne denli düşmanca bir amaç için kullamlırsa kullanılsın, 6.5 milyon dolar
gibi önemsiz bir hareamanm yaratması olası zararlann 'savaş nedeni' olacağını.
dünyanın ayağa kalkmasına, giderek 'tilkenin çökmesine' yol açacagını ileri
sürmek. bağışlanması güç bir hafiflık, halkın zekâsını ve sağduyusunu hiçe
sayan yakışıksız bir davranıştır. Dev letin büyük duyarlılık gerektiren
müesseselerinı. siyasal kusurlarımızın gözden kaçırılmasmda ya da siyasi
rakiplerimizin zora sokulmasında kullanmak, Sayın Çiller'e olduğu gibi, Sayın
Yılmaz'a da yarar saf lamamıştır.
olarak birıkmiş seımayeye sahip bulunanlardır.
Kaybedenler ise vasıfsız emekçiler. gençler ve
kadınlardır. .
N.O. - Oysa, teorik olarak, serbest değişim herkesin
yaranna değil mi?
j . P. Fitoussi - Eğer bir ekonomik işbirliğı stratejisi
benimsenmiş olsaydı bu doğru olabilirdi. Ama
kolektıf müdahalenin reddi. pazar mantığını müesses
hale getirdi. Herkes ücret danıpıngı yaparak
başkasının zararına gelısmeye çalışıvordu. Kazanan
ülke: aşırı eşitsizlikleri kabul eden. böyiece de kendi
sosyal uyumunu yıkan ülke oluyordu. Söz konusu
olan bir Pirus zaferiydı.
N.O. - Bu koşullarda. politik istence yer kalmakta
mıdır?
P. Rosamallon - Kıtabımızın ortaya koymaya çalıştığı
şudur: Küreselleşme egemenliğin sonu değildir.
Polıtıkayı dıze getirmenin olanağı yoktur. Çünkü
küreselleşme, onak yaşamımızın kurallarını
saptamanııza hıçbır biçimde engel olamaz. C>ekoru
değiştırmektedir. ama o\ unu oynamak bize
kalmaktadır.
N. O. - Bu stratejinin bir adı var: Sosyal demokrasi...
P. Rosamallon - Eğer söz konusu olan kapitalizmın
olumsuz etkilerini sınırlamaksa. bu geçerlı sayılabilir.
Aynca. de Gaullecü gelcnek gibi. bunu başka
gelenekler de şapmışîardır. Ama Fransız solu söz
konusu olduğunda. bu mıvadını doldurmuş bir politik
biçimdir. 19. yüzyılın ya da 2. Dünya Sa\aşı sonunda
değerli olabilirdi. Fransız sosyalizmi o zaman
sendikalarla ittifak içinde bır reformist strateji
seçebilir ve ücretlilerın tümünü bır araya
toplayabilirdi. Bunu gerçekleştıremediğini biliyoruz.
Oysa bugün bunu gerçekleştırmek mümkün degil.
Ara kıtlelereksik.
N. O. - Reges Debray ya da Jean - Pierre
Cha\ enement gibi isimler cumhurijetçi gelenekten söz
ediyorlar...
R Rosan\allon - Karşımıza burada da kökleri ülkenin
dcrınliklerinde bulunan ve hepimiz için okul sayılan
laiklik. y urttaşlık gıbı hepsı de harika kavramlan
yerleştıren mükemıııel bırgelenek çıkıyor. Ama bu
gelenek gelecek ıçin model oluşturabilir mi
1
.' Örneğin
"cunıhuriyetçiler" yeni eşitsizliklerle ilgili hiçbir şey
söy lemıyorlar. Küreselleşmeye direnmeyı öneriyorlar.
Peki bu nasıl olacaktır? Korumacılıkla mı? Ve sonra
antı-Avrupa söylemlerı çok geçmeden
er yurttaşın toplumda
bir yere sahip olma
hakkı vardır. Toplum
bunu sağlamakla
yükümlüdür. Bu,
devlete yeni
. yükümlülükler
getirecektir.
hoşgörüsüzlüğe dönüşüyor. Bu çok tehükelı.
Küreselleşmeyi eleşlinp. ulusu göklere çıkarırken,
nıilliyetçıliğe yol açılıyor. Bu yolun sonunda ise
"Milİiyetçî Cephe" var (Le Pen'in faşist partisi). Çok
belirgin bir soldan gelen ve uzun yıllar
enternasyonalist olan bir akım için bu şaşırtıcıdır.
N. O. - Başkalan da var. Örneğin çevreciler. bunlar
üretken modelden vazgeçilmesini istiyorlar.
J. P. Fitoussi - Evet. Herkese iş bulmanın olanaksızlığı
karşısında. emeğin sosyal yaşamın artık binncil
değeri olmaması öne sürülüyor. Burada da doğrular
yok değil. Toplum yavaş vavaş ücretli işten başka
etkinlıklere daha fazla zaman ayıracak. Ama bu hızla
işsızliğe alışmaya yol açar. Ltopya. hemen. yokluf un
basit bir yönetimine dönüşür. Ekonomiyi
değiştirmeye gücü yetmeyenler, onun sosyal olandan
aynlmasını buyuruyorlar. Ama bu yürümez. Bu
ikilinin birbirlerinden ayrılması olanaksızdır.
N. O. - Peki. sizin sözünü ettiğiniz strateji nedir?
P. Rosanvallon - Küreselleşmeye en iyı nasıl uyum
sağlayabiliriz. kendimıze sormak yerine. sosyal
sözleşmev ı yeniden tanımlamakla ışe başlaınak
gerekmektedir.
N. O. - Çok kişi bunu söylüyor...
J. P. Fitoussi - Evet. ama. kimsenin yaptıgı yok.
Ekonomik poiitika örneğını ele alalım.
Küreselleşmenin bizım bellj bir özerklik payını saklı
tutmamızı engellememesı gerekir. Söylenenin aksine,
bu mümkündür. Tek bır rakam verelim: Bugün
Fransa'da yüzde 2.5 oranında bir büyümeyle işsizliğin
artışı durdurulabilir. bu rakam geçildiğine ise.
gerıleyebılir. Oysa bızı yüzde 3 dolayına götürecek
bır ekonomik poiitika üretmek. nıspeten kolaydır.
Ama bunun için Maltusçu ve rantçı tevekkülden
vazgeçılmesi gerekir.
P. Rosamallon - Bir başka örnek, kamu hizmetleridir.
Kamu hizmetleri iki karikatür arasında
bocalamaktadır: Az ya da çok örtülü bir vazgeçme ya
da halıhazır durumun saldırgan bir biçimde
savunulması. Kamu hızmetinin misyonunu yeniden
tanımlayarak bu çıkmazdan kurtulmak mümkün: şans'
eşitliğınin yeniden teessüsü. Fransız kamu hizmeti,
tanhsel olarak bir şebeke mantığına ıtaat eder: tüm
yurdu kapsayan tekdüze hizmet sağlanması.
J. P. Fitoussi - Her yurttaşın toplumda bır yere sahip
olma hakkı vardır. Özellikle de bir işe sahip olma
hakkı. Toplum bunu sağlamakla yükümlüdür. Bu.
devlete yeni yükümlülükler getirecektir. Ancak bu
kamu harcamalarının ilanihaye arttırılması anlamına
gelmemektedır. Karşılığında ilgililenn özgürce
katılacaklan çabalarla yapıimak durumundadır. Işte
sözünü ettiğımiz yeni topiumsal sözleşmeden bır
örnek. Röporiaj: Laurent Joffriri
Le S'oııvel Observateur 17 ,\isan I99&
DÜZYAZII ORHAN BİRGÎT
Bir süreden beri Çiller'e yanlış
üstüne yanlış işleryaptıran kurmay-
ları. önce iki DYP'li bakanın çekil-
mesine "evet" dediler. Daha sonra
da Genel Idare Kurulu'nun yetkile-
rini Parti Başkanlık Divanı'na verdir-
terek koalisyonu bozma kararı al-
dırdılar.
İki devlet bakanının istifa karannı,
Başbakan umursamazlıkla karşıla-
dı ve bu iki bakanın görevlerini di-
ğer devlet bakanları arasında dağı-
tacağı için, yerlerine atama yapma-
yacağını söyledi. Çiller ve kurmay-
ları, bu tepkiye yeni bir tepkiyle ya-
nıt verecekleri yerde, bu kez olayı
politik tartışma alanında dalgalan-
maya bıraktılar.
Tam o günlerde, Bakanlar Kuru-
lu, birisi Anavatanlı attt bakanın ek-
siği ile Diyarbakır'da toplandı ve
dosta, hasıma gerçekten uyumlu bir
manzara içinde çalışıldığını ortaya
koyan kararlar aldı. Buğday taban
fiyatlarında yüzde 157 artış. Güney-
doğu'daki yarım kalmış 132 tesis
için 4.5 trilyon liralık kaynak aktara-
rak beş bin yeni iş alanı açmak. Di-
yarbakır'daki Yaprak Tütün Fabri-
kası'nı ağustos ayında işletmeye
açarak yedi yüz işçiye çalışma ola-
nağı sağlama kararlarının altında
tüm bakanlann imzaları var; ama bu
kararlar Çiller'in hırçın taktikleri yü-
zünden daha çok Anavatan Parti-
si'nin icraatı olarak değeıiendirilme-
ye mahkûm.
Diyarbakır toplantısına katılan
DYP'li bakanlann hemen çoğu. ge-
nel başkanlarının hırçın eylemini
onaylamadıklan izlenimini veren
davranışlarda bulundular. Özellikle
Başbakan Yardımcısı Nahit Mente-
şe'nin, Bakanlar Kurulu'nun bazı
kararnameleri imzalamamasından
şikâyet eden Başbakan'ın sözlerini
ince bir üslup ile düzeltmesi ve ba-
zı DYP'li bakanlann da Mesut Yıl-
Erken Seçime Açılan Kapımaz'ın olaylan tırmandırmak iste-
yen tutumunu kınaması, önemlidir.
Başbakan, DYP Genel Idare Kuru-
lu'nun ayrılma karannı "Bundan
sonra artık protokole bağlı değiliz"
biçiminde değerlendiriyor. Bunun
tek kelime ile açıklanması. Mesut
Yılmaz başkanlığındaki hükümetin
bir koalisyon hükümeti olmadığı.
özellikle iki parti arasındaki protoko-
lün bu hükümeti baglamayacağıdır.
Bu konuda Sayın Yılmaz haksız sa-
yılmaz. Ancak, Başbakan'ın DYP'li
arkadaşlarına daha güler yüzlü bir
tutum izlemesi, tek kelime ile aklın
gereği olacak sonuçlar verir.
• • •
DYP'li bakanlar, genel ıdare kurul-
larının hükümetten çekilme kararı
üzerine istifa mektuplarını Başba-
kan'a da vermediklerine göre, hü-
kümetin en erken 5 haziran gününe
kadar fiilen devamı, o tarihten son-
ra da DYP'nin tek başına ya da Re-
fah Partisi'yle vereceği bir gensoru
için oylarını nasıl kullanacaklan yo-
lundaki sorular merak edilmelidir.
Geçen yazımda. Çiller ve Erba-
kan için soruşturma önergelerinin 4
haziran sonrasına bırakılması için
oy verenler arasında izmir Milletve-
kili Gencay Gürün'ün de bulunma-
sını yadırgadığımı belirtmiştim. Sa-
yın Gürün, bu gözlemimin doğru ol-
madığını zarif bir biçimde düzeltir-
ken, altını çizmeye özen göstererek
"on beş gündür parlamentoya git-
mediğini" söyledi. Bu düzeltmeyi
yazımın içine alırken. vurgulamak
istediğim. Refah Partisi'ne yol vere-
cek bir gensoru önergesine yeşil ışık
yakmamak için, toplantıya katılma-
yacak sayıda DYP'lilerin olabilece-
ğine dikkatleri çekmektir. Ama Me-
sut Yılmaz hükümetinin de bu şek-
li ile devam etmesi mümkün olma-
yacak ve pazar günü 41 yerleşim
bölgesinde yapılacak belediye se-
çimleri ile ilgili olarak 3 hazirandan
sonra başlayacak yeni degerlendır-
meler, öncelikle erken seçim tartış-
masını hızlandıracaktır.
Bu nedenle, 2 haziranın beş gün
öncesinde, bu yerleşim bölgelerın-
de 27 Mart 1994 ve 24 Aralık 1995
seçimlerinde kirn, ne ölçüde bir var-
lık göstermişin yanıtını aramak ya-
rarlıdır.
Parti 27 Mart 1994 25 Aralık 1995
RP 26.5 29.9
ANAP
DYP
DSP
CHP
MHP
HADEP
25.2
15.7
6.7
13.7
4.1
_
25.6
15.6
12.1
7.7
6.1
1.6
2 haziran tablosu, 27 Mart ve 24
Aralık seçimlerine göre artmışsa,
Refah Partisi'nin ne kadar çoğaldı-
ğını, azalmışsa DYP'nin ne ölçüde
kan yitirdiğini böyiece kolaylıkla or-
taya koyacaktır. Böyle bir karşılaş-
tırma. Erbakan ile Çiller arasında,
olası bir kader birliği yapmanın ki-
me ne ölçüde getiri sağlayacağını,
kimden daha neler götürmeye yar-
dım edeceğini de belirlemeye yar-
dımcı olacaktır.
• • •
Mesela, 24 Aralık'ta Çiller'in de
milletvekili adayı olarak seçim böl-
gesi bulunan Bakırköy'de partilerin
gösterdigi varlık şöyleydi:
ANAP: Yüzde 31, DYP: 28, DSP:'
15, RP: 8, CHP: 11, HADEP 1.8,
;
MHP:2.1,YDH:0.
Parametre adlı araştırma kuaılu-
1
şuna göre geride bıraktıgımız hafta
Bakırköy'de ANAP oyları yüzde
37.6'ya, DSP oyları da yüzde
20.6'ya yükselirken, DYP 15.8'e in-
di. Refah 8.7 ile, CHP 10.9 ile var-
lıklannı korudular. HADEP 1.3, MHP
3.8'lik bir sonuç gösterirken, sonuç-
ları etkileyecek oranda bir kararsız-
lar blokunun variığı ortaya çıktı. Ba-
kırköy'ün 156.472'yi bulan seçme-
ninden yüzde 11.5'i geçen hafta ka-
rarsızdı. Bakalım. bu sayı Anava-
tan'a mı. DSP'ye mi daha çok yö-
nelecek? Ya da diğer partilere mi
gidecek? Ve bakalım bunlardan ka-
çı Çiller'in son taktiği karşısında ka-
rannı. ne yönde değiştirecek?
Ben, erken seçime gidecek yolur»
2 hazirandan geçeceği düşüncesi-
ni taşıyanfardanım.