04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYf-A CUMHURİYET 18 MAYIS 1996 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI 500 ydbkTürk geçmişniin izleri umeli Yollarında • Makedonya, Batı Trakya'nın bittiği yerde başlıyor; Yunanhlann Nestos, Türklerin Karasu adını verdikleri ırmak, iki bölgeyi birbirinden ayınyor. ayram dolav ısıy la birçok kişi fürkive'nin kıvılarına tatile gitti. Biz ı>e (kırk yıllık turizmci Ferit Epikmen abi. ben ve aılem) Batı'ya yöneldık. Rumeli'nin yollannı tuttuk. Nedenini anlamak \e anlatmak hem kolay hem de zor. Ferit abinin ana tarafı Florına - Doyran kökenli: N'ecati Cumalı'nın "Viran dağlar" kitabını okuyunca kafaya koymuş ana memleketini gidip görmeyı. Ben ise "Rurııelüi savümam. RahmetU babaannem Yrna\ ut kökenliydi ama bir cumhuriyet aydını olarak. kökenini kurcalamazdı. Vine de sf\«ili babaannemin anısının beni o topraklara çektiğini itirafetmelh im'\ Ama dahası \ar. Tito'yu duyduğum \e Bosna - Hersek savaşından sonra artan sevgi. hem ulusal (Ittihat ve Terakki bağlamında) hem de sosyal (sosyalizm bağlamında) tarihimizde Rumeli'nin oynadığı rol \e yakın tanhin kafama taktığı pek çok sorun da benı Balkanlar'a doğru çektı. Bir neden daha geliyor aklıma. Küreselleşme. salt ışadamlarının bir kıtadan ötekine kolavca mal. telekominikasyon sektörünün bol bol mobil telefon satmasından başka sonuçlarda yaratıyor kaçınılmaz olarak. Sınırlarla böliinen uiuslar, insanlar. birbirleri ile kolayca iletişim ve yakın ilişkiler kurmanın yollannı da buluyorlar zaman içinde. Babaannem Arnavutluk'u dünyanın öteki ucu gıbı anlatırdı. Şımdı öyle mı ya. Haritayı açtık baktık. Istanbul - Selanik 500 km. dolayinda. Makedonya sınırındaki Florina'ya ulaşmak içın ise bu sayıva 200 km. eklemek yeterli. Biz de öy le yaptık Atladık Ferit abinin güzel, rahat arabasına. tuttuk Rumeli'nin yolunu. FlkhedefKavala. Batı Trakya'nın yeşili Batı Trakya. masmavi Ege Denizi ile heybetli Rodop Dağları arasında uzayıp giden yemveşil. bereketli topraklann adı.Yunan sınınna dayanan her Türk y urttaş!. bcllı bir güçfüğü göze almak zorunda. Bu. adeta kural olmuş. düzene dönüşmüş. Yunan polisleri insanm y üzüne bir kez bakıyor sonra bir daha bakıyor sonra bir daha bakıyor. Sonra sıra paiaporta geliyor. • Öhcü? pasaport.' sonra \ ize sonra öteki sayfalar \b. derken insanın ıçine sıkıntı basıyor. Haluk Şahin'in "Zorşey Türk olmak" kitabı akla geliyor. •\erden düştiim bu yollara' pişmanlığı insanın kafasını kurcalıyor. En sonunda pasaport damgalanıyor ve Batı"va giden yolun kapısı açılıvor Yunanistan "da ilerledikçe. polislerin, gümrükçülerin resmilerin yarattığı sıkıntı yerini. sıradan Yunan yurttaşının cana yakın rahatlığına bırakıyor. Once Dedeağaç ya da Aleksnropoli"ye geliyoruz. Şirin kent deniz kıy ısındaki güzel bir kahvede. okkalı "Türk- Grek?** kahvelerimizı yudumlarken. puslu havada zarzor seçilen ilerdeki adanın adını çıkarmava çalışıyoruz. Semadirek olmalı o ada. Dedeağaç'taki küçük kafede cdindiğimiz izlenim bütün birgezi boyunca gıderek pekişıyor: Yunanlılar Türk kahvesini çok güzel pişiriyorlar ve tuvaletlerpırıl pınl. Trafiği fazla olmayan. bakımlı yoldan Gümülcine'ye doğru ilerliyoruz. Yolun ikı tarafında tek minareli caminin çevresinde kümelenen kiremit damlı temiz pak evler. Türk köyleri olmalı bunlar. Şirin bir görünümleri var. Yunanlılann sınıra ulaşan yolu genişletme çalışmalannı başlartıklan görülüyor. Gümülcine. Batı Trakya'nın önde gelen kentlerinden. kent merkezinde beş yüz yıllık Türk geçmişin önemli. anlamlı izlerine rastlanıyor. Büviik İskcndcr. Aristo. Liman Kenti Kavala Denizin üzerinde kurulmuş denizleiç içe • Limanın kent tarafındaki bölümii balıkçı teknelerine aynlmış. Rıhtımda balıkçı teknelerinin ağlan, takımları... Teknenin güvertesine koyduğu terazide balıkları tartmaya hazır balıkçı gençler... Liman kenti Kavala eski kent görüntüsünü koruyor atı Trakya nerede biter: Makedonya nerede başlar? Bunun yanıtını Iskeçeli Türklerden alıyoruz. Yunanltların Nestos. Türklerin Karasu adını verdikleri ırmak Batı Trakya'nın batı sınırını oluşturuyor: ırmağın ötesi bir başka bölge: Makedonya. Başka bir ülke>e geldigimizi. diğer bir deyişle mekân değişikliğini esas Kavala'da hissediyoruz. Başka birdiyarın kenti burası. Denize doğru uzanan yükseltilı iki burun ve bunlann arasında kalan genış bir koyun üzerine inşa edilmiş bir kenti Kavala. Büyük Atlas'ta adını bulamadıgım Yunan haritalarında ise Trakya Denizi olarak geçen. Kuzey Ege'nin geniş bir kesıminin limanı Kavala. Denizin üzerine kurulmuş. denizle iç içe yaşıyor. Kentın tam ortasındakı koca liman hem yük taşıyan yolcu gemıleriyle \e -hidrofil*' (denız otobüsleri)lerle dolu. Limanın (Yunanca Limanı". büyük bır olasılıkla dilimize Yunancadan gırmişolmafı)çevresinde birçok otel. birçok ışyerı. limanın sırtını dayadığı yamaçta ise Mehmet Ali Paşanın ınıaretının ve eskı ev lerin de bulunduğu eskı mahalleyeralıyor. Bıraz araştırdıktan sonra limanın tam karşısında-eskfaraa taHemiz b«r *• küçük otele atıvoruz kendimizi. \'enızelos Bulvan'nın üzerindeki giriş kapısında Hotel Acropolis yazıyor. Derdımızı. birkaç dilde anlatmaya çalışırken otelin resepsiyonunun bır köşesındeki kanepede oturan yaşlı kadın müdahale edıyor. "Türk müsünü/ be?" Gülümsememize o da Mcak birgülümseme ile karşılık veriyor. Bıldik övkülerden bırinı daha dinlıyoruz. 75 vaşlarındakı yaşlı kadın Samsunlıı olduğunu anlatıyor; aslen Trabzonluymuş sonra Samsun'a taşınmışlar. Birkaç yıl önce Samsun'a gidip doğduğu ev ı görmüş. "Sapasaglam durujor" divor. Samsunlu. yaşlı Eleni Hanını'ın kızı Atina \e torunu Pandeli ile birlıkte ev olarak kullandığı otel. bızim de o gecelik mekânımız oluyor. Tertemız odalar. tertemız çarşaflar ve tertemiz tuvaletler. Salt dev let teşv ikleriyle ya da milyon dolarlıkyatırımlarla gerçekleşmesi mümkün olmayan başka bir düzen. başka bir uygarlık bu: Yüzyılların birikiminin yarattığı bir kent uygarlığı. Turizm Enformasyon'dan aldığımız broşür. kentin girişindeki dev su kemerlerini Kanuni Sülevman ın yaptırdığını yazıyor. karışık duygular kaplıyor insanın içini. Istanbul'un su kemerlerini imparator \alens, Kavala'nın su kemerlerini ise (broşürdeki ifade aynen böyle) Muhteşem Süleyman yaptırmış... Madam Eleni'nin tavsiyesi üzerine yamaçtaki imareti ziyaret ediyoruz. Olağanüstü güzel manzaralı bu imaret ve onun biraz ilerisindeki Mehmet Ali Paşa'nın evi yüksek duvarlarla çevrilmiş. Imaretin ve evın ancak üst katından denız görülebiliyor. Bu güzellığin dışlanmış olmasını ancak "kaç-göç" ile açıklayabiliyoruz. Mehmet Ali Paşa'nın evinin hemen yanı başında ise Mehmet Ali Paşa'nın at üzerindeki heybetli heykeli yükseliyor. Türk eserlerine pek de olumlu yaklaşmayan Yunanıstan'dakı genel durum ile çelışen bu görüntünün anlamı biraz sonra anlaşılıyor. Mehmet Ali Paşa'nın evinin kapısındaki kadın bize Türkçe olarak "Ben Mısırlıyım'" dıyor. Ferit abi ıçerlıyor: "Te\«kkeli değil Mehmet Ali'nin heykelini dikmişler, Osmanlı'va ihanet etmesevdi, hevkclini dikerier m'ıydi?" dıye homurdanıyor. Tarihin yanıtını açık seçik v ermedığı zor soruyu duymazlıktan gelıvorum, hep birlıkte Limafti'ye dönöyoruz. Merkezde restore edilen eskı antrepo. bir kültür merkezine dönüştürülmüş. Bır resim sergisının açılışı yapılıyor. Baş davetli sivah givsileri ıçindeki bir Ortodoks papazı. Ferit abi dışardan antrepoyu dıkkatle süzüyor. "*AMistur>a tarzmda" diyor. Limanın kent tarafındaki bölümü balıkçı teknelerine aynlmış. Rıhtımda balıkçı teknelerinırfaglan. takımları... Teknenin güvertesine koyduğu terazide balıkları tartmaya hazır balıkçı gençler... Limani'nin çevresinde birçok taverna. Tavernalarda bildik yemekler. 'cacık'. "musakka" vb. Bizden tarklı olarak salatava bevaz peynir koymayı ihmal etmiyorlar. Bir kez daha benzer bır gözlem. Her tavernada fiyatlar. mekânın görünümü ile uyum içinde. Kalıte - fivat dengesi çok açık. Temiz. pak bır mekânda. özenle sunulan mezeler, maku) fiyatlara yenıyor. Kım ne derse desin. hizmet sektöründe Yunanlılardan öğreneceğimiz çok şey var. Türk - Islam uygarlıgının izlerini taşıyan Batı Trakya'dan sonra gerçek Yunanistan. denizci. tüccar ve turizmci Yunanistan Kavala'da başlıvor. Cemaati olan camiler. ımaretler. eski dükkânlar. eski e\ ler \ b Osmanlı mımarisinden tipik güzel örnekler. kentin merkezinden uzaklaştıkça modern. temiz. pak. koca apartmanlar çevreye egemen oluvor. Kent merkezındeki bir kalnede mola veriyoruz. \unanlı genç kızlar. delıkanlılar, rahat givsılen. rahat davranışlan ile bahann keyfıni çıkanyorlar. Bıraz ilerdeki büfenin sahibi Türk çıkıvor. sohbet ediyoruz. Iskeçe'nin güzellığini vurguluyor. oraya vakit ayırmamızı sağlık veriyor. Yola düşüyoruz. 50 km. sonra İskeçe'ye ulaşıyoruz. Batı Trakya Türklerinin merkezi olan kent. bir Türk - Osmanlı mımarisi hazinesi. Merkezin hemen arkasındaki mahalleler. Bursa'nın Çekirge'sını anımsatıyor. Dönüşte buraya daha geniş vakit ayırmak gerektiğini hep birlikte tespit ediyoruz. Ve Kavala'va doğnı yola devam ediyoruz. Yarın. Aynaro» Kadısı ve Manastırların gizemli dünyası Silahlı Kuvvetler'de uygulanan personel politikası ATİLLAÖZTLRK* Personel değerlendirmesi. kışinın ışte- ki başan derecesini tespit etme işlemidır. Başka bir ifade ile kişinin işteki başan de- recesini. tufum ve davranışlarını. ahlak durumunu ve kişisel özelliklerinı. belinen standartlara göre ölçen ve kışınin örgütün başansına olan katkısını değerlendiren planlı bir süreçtir. Personel değerlendirmesının temel amaçlanndan biri; örgiit ileçalışan arasın- «Jaki uyumsuzluğu azaltmak. gerektiğin- de Bireyi örgütün belirlenen amaçlan doğ- rultusunda eğiterek çalışma verimliliğini artırmaktır. Personel değerlendirmesinde bulunma- sı gereken en önemli koşul: geçmiş ve o andaki ış başansını değerlendirerek gele- cekte gösterilebılecek başany ı ^aptamak- tır. Birey ile çalıştığı örgüt arasında daima bir iletişim bulunmaktadır. Builetışimne- denıyle. bırey ve örgüt gelışmelerı yakın- dan takıp ederler. Birey. üyesi olduğu veya valıştıgı ör- güttegelişmeolmadığını. personel değer- lendınnesi ve görevlendirmenın adaletlı yapılmadığını sezdiği anda. başka arayış- lar içine girer ve dîğer örgütlere yönelir. hatta kendı örgütünden uzaklaşabilır. Buna bağlı olarak örgüttekı çalışma v e- rimliliği de azalabilır. Türk kamu yönetiminde personel de- ğerlendirmesi, personeli yapacağı göreve yönelik olarak hizmet içi eğitime tabi tu- tarak yetiştirmek. daha üst görevlere hd- zırlamak ve ödüllendirmek yerine ceza- landırmak veya pasıfize etmek için siya- si biraraçolarakkullanılmaktadır. Buuy- gulama; kişi ve görev bazında ihtisaslaş- mayı. örgüt bazında ise kurumlaşmayı ön- leyen en önemli faktördür. Gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerin perso- nel sistemleri mukayeseedildiğindegeliş- miş Batı ülkelerinde kışı bazında ıhtısas- laşma. örgüt bazında ise kurumlaşmanın sağlandığını görmekteyiz. Işe göre ihtı- saslaşmış personelin görevlendirılmesı. çalışmada verim ve gelişmeyi sağlamak- tadır Fransa'da kamu kurumlannda üst kademe yöneticisı olmak ıçin mutlaka E- NA adı venlen kamu yönetımı kur^una katılmak ve bunu başan ile tamamlamak zorunludur. Azgelişmiş ülkelerde ise kişiye göre iş veya görev verildiğı ıçin. ıhtisaslaşma az veya hiç yok. buna bağlı olarak kurumlaş- ma şeklen vardır. Orgütierın çoğu yapmasi gereken gö- rev lerinin bilincinde olmadığı gibi. veri- lilikteçok azdır. Kuvvetliolan bırkurum diğerbirkurumun görev ine rahatlıkla mü- dahale edebilır ve hatta askeri darbe da- hi yapabılir. Âzgelişmiş ülkeler bunun canlı örnek- leri iledoludur. Türkiye'de kamu kurunı- lannın üst kademe yöneticilerinin çoğu. atandıkları görev lerde ihtisaslaşmış ki>i- lerolmadığı için. kuruınlarıngelışmesıne ve verimın arttmlmasına katkılan bekle- nenden çok azdır Tükiye'de Silahlı Kuvvetler'de ihtısas- laşma ve kurumlaşma diğer kamu kurum- larına göre daha iyi olmasına rağmen. planlanan hedeflenn gerısindedır. Silahlı Kuvvetler'de çeşitli konularda ıhtısaslaşan birçok personel bulunmasına rağmen. bunlann uygun görev lerde gö- revlendirilmediğını görmek mümkündür. Kağıt üzerinde tespit edilmiş iyı bır per- sonel değerlendirmesistemi buiunmakta- dır. Fakat bu ;.istemgaribanların aleyhine. torpillı bellı kişılerin lehine kullanılmak- tadır. Silahlı Kuvvetler'de çalışan subay ve ustsubjyların lîseeğıtiınınden ıtıbarenya- tılı okumalan ve değışık zamanlarda ve değişik kademelerde beraber çalışmala- rından dolavı. herkes birbirinin kabilive- tini ve özelliklerini çok iyi bilmekte ve kendi rütbesine yakın olan alt ve üst rüt- bedeki kişileri çok iyi tanımaktadır. Bu nedenle personel değerlendirmesinin ve buna bağlı olarak görevlendirmelerin ta- rafsız ve objektif yapılması gerekir. Per- sonel Değerlendirme Yönergesi'ne rağ- men.bazılişilerin kaynlması \ebazıözel görev leregetirilmesi küskünlüklereve ve- rimliliğin azalmasına neden olmaktadır. Bu konuyu birkaç canlı ömekle açıkla- yalım. Silahlı Kuvvetler'de personel yönetim şubelerinde çalıştmlmak üzere Türkiye Ortadoğu Amme Idaresi Enstitüsü'nde 2 yıl "Kamu Yönetim Masteri"eğitimine tabi tutulan personelin hiçbiri bu görev le- re atanmamaktadır. Yine Silahlı Kuvvet- ler'deki sınıf eğitimi yanında birfakülte- yi bıtiren ve hatta bu fakültedemaster ve- ya doktora yapan çok kabiliyetli personel bulunmasına rağmen. bunlann hiçbiri gö- rev ın gerektırdiği yerlerde yine çalıştınl- manıaktadır. Bu da kırgınlıklara ve verimliliğin azal- masına ve hatta çok kabiliyetli ve ihtisas sahıbı bu kışılerın Sılahlı Kuvvetler'den ay rılmasına ve kan kaybına neden olmak- tadır. Bu nedenle Silahlı Kuvvetler'den ayrılıp. başka kurumlarda çalışan ve ba- şarı gösteren birçok kişi bulunmaktadır. Bunlara Doç. Dr. Mehmet Kocaoğlu.Doç. Dr. O.Meti Öztürk. Doç. Dr. Ükü Variık ve Dr. Veli V ılmaz. Kur. Alb. Faruk Lzun örnek venlebılir. Halbukı Silahlı Kuvvetler'in kendi branşlannda yetişmiş böyle kişilere çok ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ıhtıyacı karşı- lamak için de dışardan personel aranmak- tadır. Doğru personel politikası bu mu- d u r '.' tÜ Hukuk Fakültesi'ni bitirip. halkla ilişkiler dalında doktora yapan bir su- bayın. bu bilgi birikiminden yararlanıla- cak şekilde Genelkurmay veya Kuv. Kh.'lannda çalıştınlması gerekirken. kü- çük bir Kh.'ta lüzumsuz ışlerde kullanıl- makta. onun yapması gereken görev lerde ise bundan hiç anlamayan kişiler çalıştı- rılmaktadır. Venm tabikı sıfır veya sıfıra yakındır. Silahlı Kuvvetler'de şark görevi- ne gıtmek belli esaslara bağlanmış ve her- kes ne zaman gidebileceğini tahmini ola- rak bilir. Fakat gecmişte ve bugün gene- ral'amiral şube müdürlüğünde çalışan Tuğgeneral Hasan Iğsız gibi kişilere ne- dense bır türlü şark sırası gelmemektedir. Bu kişilere Ankara Ateşe veya NATO dı- şında görev yapmak nasip olmamaktadır. * Kamu Yönetim L zmanı POLİTİKA VE ÖTESt MEHMED KEMAL Manitacı İsmail Ağa... Galata Kulesi'ni mi satmışlar? "Sülün'ün işi.." Bayazıt Kulesi'ni mi satmışlar? "Sülün'ün işi.." Tramvayları mı satmışlar? "Sülün'ün işi.." Birdönemin ünlü dolandırıcısı Sülün Osman böy- le tuhaf şeyler satarak ortalığı kastp kavuruyordu. Sa- tılmaz şeyleri birtakım enayiler bularak pazarlıyordu. Sülün Osman'ın sattığı şeyler belliydi. Satan da var- dı, alan da... Alanı satanı bellı olunca epeyce enayi bulunuyordu. Biz enayi diyoruz, Aziz Nesin "aptal" diyordu. Bu ülkedeki insanların yüzde 6O'ı aptal. Böyle bir gerçeği açıkladı diye az mı çullandılar ün- lü yazara... Sonra iyice anlaşıldı ki aptal oranı yüzde 60'lardan yüzde 80'lere, yüzde 90'lara kadar çıkıyor- du. Bugün yüzdeleri tartışan yok... Alimallah aptallığı benimsediler. aptal dolandırma da bir meslek... Her kentte aptal dolandıran çıkar. Sülün Osman'a sorarlar: "Kaç yıldır bu işi yürütüyorsunuz?" "Otuz." Bu sorunun üstünden birkaç otuz geçtiğine göre toplamı yüz yılı bulur. Şimdi aptal dolandırmanın ustalan da çırakları da hem çoğaldı hem değiştı. Dolandırdıkları sayılar mil- yarları buluyor; adamlar da paşalar, beyler oluyor. Geçmiş zaman. Vaktiyle Ankara'da bir Manitacı İsmail Ağa vardı. Pek dolandırıcı sayıfmazdı ama bir şeyler alır, bir şey- ler satardı. Harman bıtmiş. köylüler (30 binlik şehir- de) bir şeyler getirmiş satıyorlar, bir şeyler de alıyor- lar. Bir alışveriştir gidiyor. Köylüler, Manitacı İsmail Ağa'ya yaklaşıyorlar. "Ağa bize bir karyola lazım." Karyola köye yeni giriyor. Modası yeni çıkmış. İsmail Ağa'da karyola yok, ama gramofon var. Bir- den gözleri ışıldıyor. "Ne yapacaksınız karyolayı ?" "Bizim oğlanı evereceğiz de karyolasını bu yıl ala- lım diyoruz." "İyi, güzel, hoş da sizin evde gramofon varmı?" "Yok gramofon." Sertleşir İsmail Ağa: "Gramofon olmayan evde karyola olurmu?" "Bilmeyiz." "Bu yıl gramofonu alın, gelecek yıl harmanda da karyolayı alırsınız." Manitacı İsmail Ağa bu yıl gramofonu bildik. yakın köylülere okutur (satar), gelecek yıl da karyola için sözleşır. Sülün Osman nasıl istanbul'un vazgeçilmez bir sü- süyse, Manitacı İsmail Ağa da Ankara'nın bir süsüy- dü. Samanpazan'na çıkanlar, elinde türlü eşyalar İs- mail Ağa'yı görürier, bir "hacetleri" varsa giderirler- di. Şimdi eski başbakanlar, bakanlar, emekli general- ler "hacetleri" gidermede aracı oluyorlar. Kimlerin adına, kimlerin sözüne aracı oluyorlar? Adı örtülü ödenek ama, kanştırdıkça içindekiler bir çadır gibi açı- lıp saçılıyor. Bu alışverişlerın ucu Amerikalara daya- njyor.HParası da Ingiliz lirası, dolar, mark oluyor. Kokulu dosyalar açılıyor... B U L M A C A SEDATYAŞAYAS 1 2 3 4SOLDAN SAĞA: 1/Güneydoğu Anadolu'dan çıkıp Türkıye'nın her yanına yayılmış bırhalköyküsü. 2/ Czen toprak ya da 4 otla örtülmüş sa- man yığını... Halk dilinde bez doku- matezgâhına verı- len ad. 3/ Ilaç... Karagöz ve orta- o oyununda Rum tiplemesine \eri- 9 len ad. 4/ Tuzlanıp kurutulmuşyiyecek... Der- viş selamı. 5/ Kazı yeri.. Bir nota. 6/Anadolu Sel- çuklularının üsluplaştır- dıkları dolaşık süsleme... Iskambılde bir kâğn. 7/ 4 Başkırdıstan Özerk Cum- 5 hurıyeti'nin başkentı... Huysuz. çırkin ve yaşlı ka- dın. 8/ Yılanbalığına ben- zer bir bahk... Şöhret. 9/ 8 Sazana benzer bır tatlısu g balıöı. V LK.ARIDAN AŞAĞIVA: 1/Altın vegümüşün soluk sarı renklı doğal alaşımı. 2/ Do- gu ve Güneydogu Anadolu'da konar-göçerlerın kıl çadırla- rından oluşan yayla yerleşmesı.. Yerle göğün birleşır gibi göründügü çızgi. 3/ Aşk ateşı... Gemilerde oda. 4/ Taşıtlsr- da yükün yükseklık ölçüsü... L tanç duyma. 5/Zavıye... Te- mel. esas. 61 Parlak kırmızı renkte bır süs taşı. . Sapı kısa. küçük odun baltası. II Tanrı... Kenar süsü. 8/ Dürüstlük. doğruluk... Kükürtledemır bıle>ımlerınden bırı. 9/Lzaklık ışareti... Acele. tez. KARTAL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1995 633 Esas Davacı Saime Sema Kalay tarafındandavalı Fehmı Ak- su aleyhine mahkememizde açılmış bulunan ecrımisil davasının verilen ara kararı uyarınca: Davalı Fehmi Ak- su'nun adresine yapılan zabıta tahkıkatlanna rağmen ad- resı saptanamadığından ilanen teblıgat yapılmasına ka- rar verılmış olmakla. adı geçen davalının duruşma günü olan 5.6.1996 günü saat 10.30'da duruşma salonunda ha- zır bulunması veya kendisını bırvekilletemsil ettirmesı. gelmedıâı veyahazırbulunmadığı takdirde tahkıkata yok- luğunda devam edıleceğı ve karar venleceğı 7201 sayılı teblıgat kanununun 213.3"7. maddelerı gereğince ilanen lebliğolunur. 15.5.1996 Basın: 87449 İSTANBUL TİCARET ODASFNDAN Üyelerımizin yıllık aıdat ve munzam aidatlarının ilk taksidıni. mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri zorunludur. 5590 sayılı kanunun 25. ve 26'ncı maddelen gereğince. yıllık aidat ve munzam aıdatlann her yılın mayıs v e ekim aylarında iki eşıt taksitte ödenmesi gereklıdir. Aidatlann zamanında ödenmemesi halmde. 6183 sayılı kanun uya- nnca. yürürlükte bulunan oranlarda gecikme zammı ta- hakkuk ettirilecektır. Cyelerimızın vergi beyanname su- reti ve tahakkuk fîşi ile bıriıkte odamıza müracaat ede- rek munzam aidat tahakkuklarını yaptmp ödemeleri ya- sal zorunluluktur. Üyelerımizin cezalı bır ödemeye düş- memelerı için. yıllık aidat ve munzam aidatlarının bınn- ci taksidinı. may ıs ay 1 içinde odamız veznesıne veya ban- ka hesaplanmıza yatırmalan önemle duyurulur. Basın: 87332
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle