Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYf-A CUMHURİYET 18 MAYIS 1996 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
500 ydbkTürk
geçmişniin izleri
umeli Yollarında
• Makedonya, Batı Trakya'nın
bittiği yerde başlıyor;
Yunanhlann Nestos, Türklerin
Karasu adını verdikleri ırmak, iki
bölgeyi birbirinden ayınyor.
ayram dolav ısıy la birçok kişi
fürkive'nin kıvılarına tatile gitti. Biz
ı>e (kırk yıllık turizmci Ferit Epikmen
abi. ben ve aılem) Batı'ya yöneldık.
Rumeli'nin yollannı tuttuk. Nedenini anlamak \e
anlatmak hem kolay hem de zor. Ferit abinin ana
tarafı Florına - Doyran kökenli: N'ecati
Cumalı'nın "Viran dağlar" kitabını okuyunca
kafaya koymuş ana memleketini gidip görmeyı.
Ben ise "Rurııelüi savümam. RahmetU
babaannem Yrna\ ut kökenliydi ama bir
cumhuriyet aydını olarak. kökenini kurcalamazdı.
Vine de sf\«ili babaannemin anısının beni o
topraklara çektiğini itirafetmelh im'\ Ama
dahası \ar. Tito'yu duyduğum \e Bosna - Hersek
savaşından sonra artan sevgi. hem ulusal (Ittihat
ve Terakki bağlamında) hem de sosyal (sosyalizm
bağlamında) tarihimizde Rumeli'nin oynadığı rol
\e yakın tanhin kafama taktığı pek çok sorun da
benı Balkanlar'a doğru çektı. Bir neden daha
geliyor aklıma. Küreselleşme. salt ışadamlarının
bir kıtadan ötekine kolavca mal.
telekominikasyon sektörünün bol bol mobil
telefon satmasından başka sonuçlarda yaratıyor
kaçınılmaz olarak. Sınırlarla böliinen uiuslar,
insanlar. birbirleri ile kolayca iletişim ve yakın
ilişkiler kurmanın yollannı da buluyorlar zaman
içinde. Babaannem Arnavutluk'u dünyanın öteki
ucu gıbı anlatırdı. Şımdı öyle mı ya. Haritayı
açtık baktık. Istanbul - Selanik 500 km.
dolayinda. Makedonya sınırındaki Florina'ya
ulaşmak içın ise bu sayıva 200 km. eklemek
yeterli. Biz de öy le yaptık Atladık Ferit abinin
güzel, rahat arabasına. tuttuk Rumeli'nin yolunu.
FlkhedefKavala.
Batı Trakya'nın yeşili
Batı Trakya. masmavi Ege Denizi ile heybetli
Rodop Dağları arasında uzayıp giden yemveşil.
bereketli topraklann adı.Yunan sınınna dayanan
her Türk y urttaş!. bcllı bir güçfüğü göze almak
zorunda. Bu. adeta kural olmuş. düzene
dönüşmüş. Yunan
polisleri insanm
y üzüne bir kez
bakıyor sonra bir
daha bakıyor sonra
bir daha bakıyor.
Sonra sıra
paiaporta geliyor. •
Öhcü? pasaport.'
sonra \ ize sonra
öteki sayfalar \b.
derken insanın
ıçine sıkıntı
basıyor. Haluk
Şahin'in "Zorşey
Türk olmak" kitabı
akla geliyor.
•\erden düştiim
bu yollara'
pişmanlığı insanın
kafasını kurcalıyor.
En sonunda
pasaport
damgalanıyor ve
Batı"va giden
yolun kapısı
açılıvor
Yunanistan "da
ilerledikçe.
polislerin, gümrükçülerin resmilerin yarattığı
sıkıntı yerini. sıradan Yunan yurttaşının cana
yakın rahatlığına bırakıyor. Once Dedeağaç ya
da Aleksnropoli"ye geliyoruz. Şirin kent deniz
kıy ısındaki güzel bir kahvede. okkalı "Türk-
Grek?** kahvelerimizı yudumlarken. puslu
havada zarzor seçilen ilerdeki adanın adını
çıkarmava çalışıyoruz. Semadirek olmalı o ada.
Dedeağaç'taki küçük kafede cdindiğimiz izlenim
bütün birgezi boyunca gıderek pekişıyor:
Yunanlılar Türk kahvesini çok güzel pişiriyorlar
ve tuvaletlerpırıl pınl. Trafiği fazla olmayan.
bakımlı yoldan Gümülcine'ye doğru ilerliyoruz.
Yolun ikı tarafında tek minareli caminin
çevresinde kümelenen kiremit damlı temiz pak
evler. Türk köyleri olmalı bunlar. Şirin bir
görünümleri var. Yunanlılann sınıra ulaşan yolu
genişletme çalışmalannı başlartıklan görülüyor.
Gümülcine. Batı Trakya'nın önde gelen
kentlerinden. kent merkezinde beş yüz yıllık Türk
geçmişin önemli. anlamlı izlerine rastlanıyor.
Büviik İskcndcr.
Aristo.
Liman Kenti Kavala
Denizin üzerinde
kurulmuş
denizleiç içe
• Limanın kent tarafındaki bölümii balıkçı
teknelerine aynlmış. Rıhtımda balıkçı teknelerinin
ağlan, takımları... Teknenin güvertesine koyduğu
terazide balıkları tartmaya hazır balıkçı gençler...
Liman kenti Kavala eski kent görüntüsünü koruyor
atı Trakya nerede biter:
Makedonya nerede
başlar? Bunun yanıtını
Iskeçeli Türklerden
alıyoruz. Yunanltların Nestos.
Türklerin Karasu adını verdikleri
ırmak Batı Trakya'nın batı
sınırını oluşturuyor: ırmağın ötesi
bir başka bölge: Makedonya.
Başka bir ülke>e geldigimizi.
diğer bir deyişle mekân
değişikliğini esas Kavala'da
hissediyoruz. Başka birdiyarın
kenti burası. Denize doğru
uzanan yükseltilı iki burun ve
bunlann arasında kalan genış bir
koyun üzerine inşa edilmiş bir
kenti Kavala. Büyük Atlas'ta
adını bulamadıgım Yunan
haritalarında ise Trakya Denizi
olarak geçen. Kuzey Ege'nin
geniş bir kesıminin limanı
Kavala. Denizin üzerine
kurulmuş. denizle iç içe yaşıyor.
Kentın tam ortasındakı koca
liman hem yük taşıyan yolcu
gemıleriyle \e -hidrofil*' (denız
otobüsleri)lerle dolu. Limanın
(Yunanca Limanı". büyük bır
olasılıkla dilimize Yunancadan
gırmişolmafı)çevresinde birçok
otel. birçok ışyerı. limanın sırtını
dayadığı yamaçta ise Mehmet Ali
Paşanın ınıaretının ve eskı
ev lerin de bulunduğu eskı
mahalleyeralıyor. Bıraz
araştırdıktan sonra limanın tam
karşısında-eskfaraa taHemiz b«r *•
küçük otele atıvoruz kendimizi.
\'enızelos Bulvan'nın üzerindeki
giriş kapısında Hotel Acropolis
yazıyor. Derdımızı. birkaç dilde
anlatmaya çalışırken otelin
resepsiyonunun bır köşesındeki
kanepede oturan yaşlı kadın
müdahale edıyor. "Türk müsünü/
be?" Gülümsememize o da Mcak
birgülümseme ile karşılık
veriyor. Bıldik övkülerden bırinı
daha dinlıyoruz. 75 vaşlarındakı
yaşlı kadın Samsunlıı olduğunu
anlatıyor; aslen Trabzonluymuş
sonra Samsun'a taşınmışlar.
Birkaç yıl önce Samsun'a gidip
doğduğu ev ı görmüş.
"Sapasaglam durujor" divor.
Samsunlu. yaşlı Eleni Hanını'ın
kızı Atina \e torunu Pandeli ile
birlıkte ev olarak kullandığı otel.
bızim de o gecelik mekânımız
oluyor. Tertemız odalar. tertemız
çarşaflar ve tertemiz tuvaletler.
Salt dev let teşv ikleriyle ya da
milyon dolarlıkyatırımlarla
gerçekleşmesi mümkün olmayan
başka bir düzen. başka bir
uygarlık bu: Yüzyılların
birikiminin yarattığı bir kent
uygarlığı. Turizm
Enformasyon'dan aldığımız
broşür. kentin girişindeki dev su
kemerlerini Kanuni Sülevman ın
yaptırdığını yazıyor. karışık
duygular kaplıyor insanın içini.
Istanbul'un su kemerlerini
imparator \alens, Kavala'nın su
kemerlerini ise (broşürdeki ifade
aynen böyle) Muhteşem
Süleyman yaptırmış...
Madam Eleni'nin tavsiyesi
üzerine yamaçtaki imareti ziyaret
ediyoruz. Olağanüstü güzel
manzaralı bu imaret ve onun
biraz ilerisindeki Mehmet Ali
Paşa'nın evi yüksek duvarlarla
çevrilmiş. Imaretin ve evın ancak
üst katından denız görülebiliyor.
Bu güzellığin dışlanmış olmasını
ancak "kaç-göç" ile
açıklayabiliyoruz. Mehmet Ali
Paşa'nın evinin hemen yanı
başında ise Mehmet Ali Paşa'nın
at üzerindeki heybetli heykeli
yükseliyor. Türk eserlerine pek de
olumlu yaklaşmayan
Yunanıstan'dakı genel durum ile
çelışen bu görüntünün anlamı
biraz sonra anlaşılıyor. Mehmet
Ali Paşa'nın evinin kapısındaki
kadın bize Türkçe olarak "Ben
Mısırlıyım'" dıyor. Ferit abi
ıçerlıyor: "Te\«kkeli değil
Mehmet Ali'nin heykelini
dikmişler, Osmanlı'va ihanet
etmesevdi, hevkclini dikerier
m'ıydi?" dıye homurdanıyor.
Tarihin yanıtını açık seçik
v ermedığı zor soruyu
duymazlıktan gelıvorum, hep
birlıkte Limafti'ye dönöyoruz.
Merkezde restore edilen eskı
antrepo. bir kültür merkezine
dönüştürülmüş. Bır resim
sergisının açılışı yapılıyor. Baş
davetli sivah givsileri ıçindeki bir
Ortodoks papazı. Ferit abi
dışardan antrepoyu dıkkatle
süzüyor. "*AMistur>a tarzmda"
diyor. Limanın kent tarafındaki
bölümü balıkçı teknelerine
aynlmış. Rıhtımda balıkçı
teknelerinırfaglan. takımları...
Teknenin güvertesine koyduğu
terazide balıkları tartmaya hazır
balıkçı gençler... Limani'nin
çevresinde birçok taverna.
Tavernalarda bildik yemekler.
'cacık'. "musakka" vb. Bizden
tarklı olarak salatava bevaz
peynir koymayı ihmal etmiyorlar.
Bir kez daha benzer bır gözlem.
Her tavernada fiyatlar. mekânın
görünümü ile uyum içinde. Kalıte
- fivat dengesi çok açık. Temiz.
pak bır mekânda. özenle sunulan
mezeler, maku) fiyatlara yenıyor.
Kım ne derse desin. hizmet
sektöründe Yunanlılardan
öğreneceğimiz çok şey var. Türk -
Islam uygarlıgının izlerini taşıyan
Batı Trakya'dan sonra gerçek
Yunanistan. denizci. tüccar ve
turizmci Yunanistan Kavala'da
başlıvor.
Cemaati olan camiler. ımaretler. eski dükkânlar.
eski e\ ler \ b Osmanlı mımarisinden tipik güzel
örnekler. kentin merkezinden uzaklaştıkça
modern. temiz. pak. koca apartmanlar çevreye
egemen oluvor. Kent merkezındeki bir kalnede
mola veriyoruz. \unanlı genç kızlar. delıkanlılar,
rahat givsılen. rahat davranışlan ile bahann
keyfıni çıkanyorlar. Bıraz ilerdeki büfenin sahibi
Türk çıkıvor. sohbet ediyoruz. Iskeçe'nin
güzellığini vurguluyor. oraya vakit ayırmamızı
sağlık veriyor. Yola düşüyoruz. 50 km. sonra
İskeçe'ye ulaşıyoruz. Batı Trakya Türklerinin
merkezi olan kent. bir Türk - Osmanlı mımarisi
hazinesi. Merkezin hemen arkasındaki
mahalleler. Bursa'nın Çekirge'sını anımsatıyor.
Dönüşte buraya daha geniş vakit ayırmak
gerektiğini hep birlikte tespit ediyoruz. Ve
Kavala'va doğnı yola devam ediyoruz.
Yarın. Aynaro» Kadısı ve
Manastırların gizemli dünyası
Silahlı Kuvvetler'de uygulanan personel politikası
ATİLLAÖZTLRK*
Personel değerlendirmesi. kışinın ışte-
ki başan derecesini tespit etme işlemidır.
Başka bir ifade ile kişinin işteki başan de-
recesini. tufum ve davranışlarını. ahlak
durumunu ve kişisel özelliklerinı. belinen
standartlara göre ölçen ve kışınin örgütün
başansına olan katkısını değerlendiren
planlı bir süreçtir.
Personel değerlendirmesının temel
amaçlanndan biri; örgiit ileçalışan arasın-
«Jaki uyumsuzluğu azaltmak. gerektiğin-
de Bireyi örgütün belirlenen amaçlan doğ-
rultusunda eğiterek çalışma verimliliğini
artırmaktır.
Personel değerlendirmesinde bulunma-
sı gereken en önemli koşul: geçmiş ve o
andaki ış başansını değerlendirerek gele-
cekte gösterilebılecek başany ı ^aptamak-
tır.
Birey ile çalıştığı örgüt arasında daima
bir iletişim bulunmaktadır. Builetışimne-
denıyle. bırey ve örgüt gelışmelerı yakın-
dan takıp ederler.
Birey. üyesi olduğu veya valıştıgı ör-
güttegelişmeolmadığını. personel değer-
lendınnesi ve görevlendirmenın adaletlı
yapılmadığını sezdiği anda. başka arayış-
lar içine girer ve dîğer örgütlere yönelir.
hatta kendı örgütünden uzaklaşabilır.
Buna bağlı olarak örgüttekı çalışma v e-
rimliliği de azalabilır.
Türk kamu yönetiminde personel de-
ğerlendirmesi, personeli yapacağı göreve
yönelik olarak hizmet içi eğitime tabi tu-
tarak yetiştirmek. daha üst görevlere hd-
zırlamak ve ödüllendirmek yerine ceza-
landırmak veya pasıfize etmek için siya-
si biraraçolarakkullanılmaktadır. Buuy-
gulama; kişi ve görev bazında ihtisaslaş-
mayı. örgüt bazında ise kurumlaşmayı ön-
leyen en önemli faktördür.
Gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerin perso-
nel sistemleri mukayeseedildiğindegeliş-
miş Batı ülkelerinde kışı bazında ıhtısas-
laşma. örgüt bazında ise kurumlaşmanın
sağlandığını görmekteyiz. Işe göre ihtı-
saslaşmış personelin görevlendirılmesı.
çalışmada verim ve gelişmeyi sağlamak-
tadır Fransa'da kamu kurumlannda üst
kademe yöneticisı olmak ıçin mutlaka E-
NA adı venlen kamu yönetımı kur^una
katılmak ve bunu başan ile tamamlamak
zorunludur.
Azgelişmiş ülkelerde ise kişiye göre iş
veya görev verildiğı ıçin. ıhtisaslaşma az
veya hiç yok. buna bağlı olarak kurumlaş-
ma şeklen vardır.
Orgütierın çoğu yapmasi gereken gö-
rev lerinin bilincinde olmadığı gibi. veri-
lilikteçok azdır. Kuvvetliolan bırkurum
diğerbirkurumun görev ine rahatlıkla mü-
dahale edebilır ve hatta askeri darbe da-
hi yapabılir.
Âzgelişmiş ülkeler bunun canlı örnek-
leri iledoludur. Türkiye'de kamu kurunı-
lannın üst kademe yöneticilerinin çoğu.
atandıkları görev lerde ihtisaslaşmış ki>i-
lerolmadığı için. kuruınlarıngelışmesıne
ve verimın arttmlmasına katkılan bekle-
nenden çok azdır
Tükiye'de Silahlı Kuvvetler'de ihtısas-
laşma ve kurumlaşma diğer kamu kurum-
larına göre daha iyi olmasına rağmen.
planlanan hedeflenn gerısindedır.
Silahlı Kuvvetler'de çeşitli konularda
ıhtısaslaşan birçok personel bulunmasına
rağmen. bunlann uygun görev lerde gö-
revlendirilmediğını görmek mümkündür.
Kağıt üzerinde tespit edilmiş iyı bır per-
sonel değerlendirmesistemi buiunmakta-
dır. Fakat bu ;.istemgaribanların aleyhine.
torpillı bellı kişılerin lehine kullanılmak-
tadır.
Silahlı Kuvvetler'de çalışan subay ve
ustsubjyların lîseeğıtiınınden ıtıbarenya-
tılı okumalan ve değışık zamanlarda ve
değişik kademelerde beraber çalışmala-
rından dolavı. herkes birbirinin kabilive-
tini ve özelliklerini çok iyi bilmekte ve
kendi rütbesine yakın olan alt ve üst rüt-
bedeki kişileri çok iyi tanımaktadır. Bu
nedenle personel değerlendirmesinin ve
buna bağlı olarak görevlendirmelerin ta-
rafsız ve objektif yapılması gerekir. Per-
sonel Değerlendirme Yönergesi'ne rağ-
men.bazılişilerin kaynlması \ebazıözel
görev leregetirilmesi küskünlüklereve ve-
rimliliğin azalmasına neden olmaktadır.
Bu konuyu birkaç canlı ömekle açıkla-
yalım.
Silahlı Kuvvetler'de personel yönetim
şubelerinde çalıştmlmak üzere Türkiye
Ortadoğu Amme Idaresi Enstitüsü'nde 2
yıl "Kamu Yönetim Masteri"eğitimine
tabi tutulan personelin hiçbiri bu görev le-
re atanmamaktadır. Yine Silahlı Kuvvet-
ler'deki sınıf eğitimi yanında birfakülte-
yi bıtiren ve hatta bu fakültedemaster ve-
ya doktora yapan çok kabiliyetli personel
bulunmasına rağmen. bunlann hiçbiri gö-
rev ın gerektırdiği yerlerde yine çalıştınl-
manıaktadır.
Bu da kırgınlıklara ve verimliliğin azal-
masına ve hatta çok kabiliyetli ve ihtisas
sahıbı bu kışılerın Sılahlı Kuvvetler'den
ay rılmasına ve kan kaybına neden olmak-
tadır. Bu nedenle Silahlı Kuvvetler'den
ayrılıp. başka kurumlarda çalışan ve ba-
şarı gösteren birçok kişi bulunmaktadır.
Bunlara Doç. Dr. Mehmet Kocaoğlu.Doç.
Dr. O.Meti Öztürk. Doç. Dr. Ükü Variık
ve Dr. Veli V ılmaz. Kur. Alb. Faruk Lzun
örnek venlebılir.
Halbukı Silahlı Kuvvetler'in kendi
branşlannda yetişmiş böyle kişilere çok
ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ıhtıyacı karşı-
lamak için de dışardan personel aranmak-
tadır. Doğru personel politikası bu mu-
d u r
'.'
tÜ Hukuk Fakültesi'ni bitirip. halkla
ilişkiler dalında doktora yapan bir su-
bayın. bu bilgi birikiminden yararlanıla-
cak şekilde Genelkurmay veya Kuv.
Kh.'lannda çalıştınlması gerekirken. kü-
çük bir Kh.'ta lüzumsuz ışlerde kullanıl-
makta. onun yapması gereken görev lerde
ise bundan hiç anlamayan kişiler çalıştı-
rılmaktadır. Venm tabikı sıfır veya sıfıra
yakındır. Silahlı Kuvvetler'de şark görevi-
ne gıtmek belli esaslara bağlanmış ve her-
kes ne zaman gidebileceğini tahmini ola-
rak bilir. Fakat gecmişte ve bugün gene-
ral'amiral şube müdürlüğünde çalışan
Tuğgeneral Hasan Iğsız gibi kişilere ne-
dense bır türlü şark sırası gelmemektedir.
Bu kişilere Ankara Ateşe veya NATO dı-
şında görev yapmak nasip olmamaktadır.
* Kamu Yönetim L zmanı
POLİTİKA VE ÖTESt
MEHMED KEMAL
Manitacı İsmail Ağa...
Galata Kulesi'ni mi satmışlar?
"Sülün'ün işi.."
Bayazıt Kulesi'ni mi satmışlar?
"Sülün'ün işi.."
Tramvayları mı satmışlar?
"Sülün'ün işi.."
Birdönemin ünlü dolandırıcısı Sülün Osman böy-
le tuhaf şeyler satarak ortalığı kastp kavuruyordu. Sa-
tılmaz şeyleri birtakım enayiler bularak pazarlıyordu.
Sülün Osman'ın sattığı şeyler belliydi. Satan da var-
dı, alan da... Alanı satanı bellı olunca epeyce enayi
bulunuyordu. Biz enayi diyoruz, Aziz Nesin "aptal"
diyordu.
Bu ülkedeki insanların yüzde 6O'ı aptal.
Böyle bir gerçeği açıkladı diye az mı çullandılar ün-
lü yazara... Sonra iyice anlaşıldı ki aptal oranı yüzde
60'lardan yüzde 80'lere, yüzde 90'lara kadar çıkıyor-
du.
Bugün yüzdeleri tartışan yok... Alimallah aptallığı
benimsediler. aptal dolandırma da bir meslek... Her
kentte aptal dolandıran çıkar.
Sülün Osman'a sorarlar:
"Kaç yıldır bu işi yürütüyorsunuz?"
"Otuz."
Bu sorunun üstünden birkaç otuz geçtiğine göre
toplamı yüz yılı bulur.
Şimdi aptal dolandırmanın ustalan da çırakları da
hem çoğaldı hem değiştı. Dolandırdıkları sayılar mil-
yarları buluyor; adamlar da paşalar, beyler oluyor.
Geçmiş zaman.
Vaktiyle Ankara'da bir Manitacı İsmail Ağa vardı.
Pek dolandırıcı sayıfmazdı ama bir şeyler alır, bir şey-
ler satardı. Harman bıtmiş. köylüler (30 binlik şehir-
de) bir şeyler getirmiş satıyorlar, bir şeyler de alıyor-
lar. Bir alışveriştir gidiyor.
Köylüler, Manitacı İsmail Ağa'ya yaklaşıyorlar.
"Ağa bize bir karyola lazım."
Karyola köye yeni giriyor. Modası yeni çıkmış.
İsmail Ağa'da karyola yok, ama gramofon var. Bir-
den gözleri ışıldıyor.
"Ne yapacaksınız karyolayı ?"
"Bizim oğlanı evereceğiz de karyolasını bu yıl ala-
lım diyoruz."
"İyi, güzel, hoş da sizin evde gramofon varmı?"
"Yok gramofon."
Sertleşir İsmail Ağa:
"Gramofon olmayan evde karyola olurmu?"
"Bilmeyiz."
"Bu yıl gramofonu alın, gelecek yıl harmanda da
karyolayı alırsınız."
Manitacı İsmail Ağa bu yıl gramofonu bildik. yakın
köylülere okutur (satar), gelecek yıl da karyola için
sözleşır.
Sülün Osman nasıl istanbul'un vazgeçilmez bir sü-
süyse, Manitacı İsmail Ağa da Ankara'nın bir süsüy-
dü. Samanpazan'na çıkanlar, elinde türlü eşyalar İs-
mail Ağa'yı görürier, bir "hacetleri" varsa giderirler-
di.
Şimdi eski başbakanlar, bakanlar, emekli general-
ler "hacetleri" gidermede aracı oluyorlar. Kimlerin
adına, kimlerin sözüne aracı oluyorlar? Adı örtülü
ödenek ama, kanştırdıkça içindekiler bir çadır gibi açı-
lıp saçılıyor. Bu alışverişlerın ucu Amerikalara daya-
njyor.HParası da Ingiliz lirası, dolar, mark oluyor.
Kokulu dosyalar açılıyor...
B U L M A C A SEDATYAŞAYAS
1 2 3 4SOLDAN SAĞA:
1/Güneydoğu
Anadolu'dan çıkıp
Türkıye'nın her
yanına yayılmış
bırhalköyküsü. 2/
Czen toprak ya da 4
otla örtülmüş sa-
man yığını... Halk
dilinde bez doku-
matezgâhına verı-
len ad. 3/ Ilaç...
Karagöz ve orta- o
oyununda Rum
tiplemesine \eri- 9
len ad. 4/ Tuzlanıp
kurutulmuşyiyecek... Der-
viş selamı. 5/ Kazı yeri..
Bir nota. 6/Anadolu Sel-
çuklularının üsluplaştır-
dıkları dolaşık süsleme...
Iskambılde bir kâğn. 7/ 4
Başkırdıstan Özerk Cum- 5
hurıyeti'nin başkentı...
Huysuz. çırkin ve yaşlı ka-
dın. 8/ Yılanbalığına ben-
zer bir bahk... Şöhret. 9/ 8
Sazana benzer bır tatlısu g
balıöı.
V LK.ARIDAN AŞAĞIVA:
1/Altın vegümüşün soluk sarı renklı doğal alaşımı. 2/ Do-
gu ve Güneydogu Anadolu'da konar-göçerlerın kıl çadırla-
rından oluşan yayla yerleşmesı.. Yerle göğün birleşır gibi
göründügü çızgi. 3/ Aşk ateşı... Gemilerde oda. 4/ Taşıtlsr-
da yükün yükseklık ölçüsü... L tanç duyma. 5/Zavıye... Te-
mel. esas. 61 Parlak kırmızı renkte bır süs taşı. . Sapı kısa.
küçük odun baltası. II Tanrı... Kenar süsü. 8/ Dürüstlük.
doğruluk... Kükürtledemır bıle>ımlerınden bırı. 9/Lzaklık
ışareti... Acele. tez.
KARTAL 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1995 633 Esas
Davacı Saime Sema Kalay tarafındandavalı Fehmı Ak-
su aleyhine mahkememizde açılmış bulunan ecrımisil
davasının verilen ara kararı uyarınca: Davalı Fehmi Ak-
su'nun adresine yapılan zabıta tahkıkatlanna rağmen ad-
resı saptanamadığından ilanen teblıgat yapılmasına ka-
rar verılmış olmakla. adı geçen davalının duruşma günü
olan 5.6.1996 günü saat 10.30'da duruşma salonunda ha-
zır bulunması veya kendisını bırvekilletemsil ettirmesı.
gelmedıâı veyahazırbulunmadığı takdirde tahkıkata yok-
luğunda devam edıleceğı ve karar venleceğı 7201 sayılı
teblıgat kanununun 213.3"7. maddelerı gereğince ilanen
lebliğolunur. 15.5.1996 Basın: 87449
İSTANBUL TİCARET ODASFNDAN
Üyelerımizin yıllık aıdat ve munzam aidatlarının ilk
taksidıni. mayıs ayı sonuna kadar ödemeleri zorunludur.
5590 sayılı kanunun 25. ve 26'ncı maddelen gereğince.
yıllık aidat ve munzam aıdatlann her yılın mayıs v e ekim
aylarında iki eşıt taksitte ödenmesi gereklıdir. Aidatlann
zamanında ödenmemesi halmde. 6183 sayılı kanun uya-
nnca. yürürlükte bulunan oranlarda gecikme zammı ta-
hakkuk ettirilecektır. Cyelerimızın vergi beyanname su-
reti ve tahakkuk fîşi ile bıriıkte odamıza müracaat ede-
rek munzam aidat tahakkuklarını yaptmp ödemeleri ya-
sal zorunluluktur. Üyelerımizin cezalı bır ödemeye düş-
memelerı için. yıllık aidat ve munzam aidatlarının bınn-
ci taksidinı. may ıs ay 1 içinde odamız veznesıne veya ban-
ka hesaplanmıza yatırmalan önemle duyurulur.
Basın: 87332