Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 MAYIS 1996 PAZAR
8 PAZAR KONUKLARI
iki çevreci ile su kaynaklarının korunması ve çocukların
Temiz kent, temiz su, temi
etkin rolü üzerine söyleştik
z bir selecekL .\ESCO. BM 'niıt bir organı
olmasına karsm neden haziran ayında
yapılacak olan HABITAT toplantısına
katılmıyor?
BROVVN - Bunu ilk kez duyuyorum.
UNESCO. BM'nin bir organı. HABl-
TAT'ın hedefleri, amaçlan onu da ilai-
lendiriyor. UNESCO'nun HABITAT'a
katılmayacağını bilmiyordum.
Insani nıirasın bir bölümü kültür mi-
rasıdır. Bugün pek çok şehir. uygarlıgın
ifadeieridir. Anıtlarda. şehirlerin doğal
yapılan ve kültür varlıklarının birerpar-
çasıdır. Bu şehirlerdeki anıtların pek ço-
ğu bugün tehlike altında. Ben bir çevre
uznıanı olarak. çevre tahribatını büyük
birkaygıyla izliyorum. Bu çevre tahriba-
tı. bugün büyük ölçüde kültür mirasını
yok ediyor. Kültür mirasının tahribi ko-
nusunda Istanbul'da pek çok sorunlannı-
zın oldugunu biliyorum. BM ailesi için-
de kültür mirasını korunıa uözetmeni
olarak bilınen UNESCO'nün HABI-
TAT'a katılnıaması beni dogrusu çok şa-
şırtır. HABITAT'ın sadece şehirleşme,
kültür ve iskânla degil. aynı zamanda in-
sanın ya^adıgı şehirlere bütün dikkatini
ve kaygısını odaklaştırmasını ele alan bir
konterans olacağını söylemek isterim.
Bizim şimdi çok önemli bir kaygımız
var. Bıına "Zamana karşı yanşmak. geç-
mişingeteceği"adını veriyoruz. Kültürel
anıtların pek çogu risk altında. Bunların
hızla nasıl kurtarılabilecekleri konusu.
HABITAT konferansının odaklarından
birisi olacak. Kültürümüz olmazsa çok
boş. kurak bir yaşamımız olurdu. Para-
sal açıdan ne kadar zengin olursak ola-
lıın. kültürümüz yok edilse. ihma) edil-
se bizler çok yoksul insan grupları ola-
rak kalmaya mahkûm oluruz.
MBHH HABITAT-II öncesi İstun-
hııl 'da düzenlenen çevre zirvesinin ko-
nusu "Tükiye: Bugünden Yarıııı Dü-
sünmek. Sürdürülebilir Yasaııı Strate-
jileri "ydi. Siz de bu zirvede bir konuy
ıııu yaptınız. Bize bu konuduki görüs-
lerinizi uyrmtısıvla anlatır mısınız?
BRO\VN-HABITAT. insan uygarlık-
lan ve insan yerleşimleriyle ilgili oldu-
ğuna göre Türkiye'vi seçmenin çok uy-
gun bir karar oldugunu düşündük. Çün-
kü tarihtekı en eski şehirler burada bulu-
nuyor. Vegelecegin şehirlcriyle ilgili bir
şeyler öğrenmek istiyorsak geçmişe git-
menin çok akıllıca bir iş olacağına karar
verdik. Sücdürülebi! ir yaşam stratejileri-
ni ancak bu şekilde saptayabilirdik. Bu
arada Türkiye'nin. hergün dünya tarafın-
dan yeniden keşfedildiğini görmek de
bizi çok memnun etti. Buraya iklinı. de-
niz ya da plajlar için gelnıedim. Bunlar
için. benim anavatanım olan Jarmaika'v-a
giderim. Buraya insanlar. antik çağı öğ-
renmek. görmek için geliyorlar. Yılda
sekiz rnilyon insanın buraya gelmesi de
çok anlamlıdır. Tarih burada... Hepimiz.
tarih ve böyle bir ülkeyle ilgileniyoruz.
Bizim konferansın konusu da değerlerin
nasıl sürdürülebilir hale getirileceğiydi.
Türkiye'de dön bin yıllık şehirler oldu-
ğu söylenıyor. Bu önemli bir tarih bölü-
mü. Geçmişinizin bilincinde olursanız.
hertürlü koşulda ayakta kalmayı başarır-
sınız. İstanbul'dadüzenlediğimiz "Sür-
dürüiebiiir Yaşam Stratejileri" kon feran-
sı. benim kafamda oluşan bir emelden
kaynaklandı. 1972 Haziranı'nda BM"nin
ilk çevre konferansının düzenlendiği
Stockholm'de ben de vardım. Yimıi kü-
sur yıldır. ben bir şeylerin peşindeyim.
1992de Rio de Janeiro'da yapılan dün-
ya zirvesinden sonra yayımlanan "Agen-
da 21" adlı rapor. çok önemli bir belge-
dir. Bu belge sanıyorum dünyaya pek çok
şey öğretebilir ve koşulların d'üzelmesi-
ne yardımcı olabilir. "Agenda 21 "in 40
bölümü var. İnsanlar. bunlann hepsinin
nasıl hayatageçirilebileceğini bilemeye-
bilirler.
•^MM Bunun uygulanabilir olmtıst
için ne yaptınız?
BRO\VN-Tek tek bütün bölümleri ele
alıp yeniden inceledim. 16. bölüm insan
sagiığryla ilgiliydi. Bunun en geçerli ko-
nu olduğunun 'bilincine birden vardım.
Doktorlar. tıpadamlarının toplumsal so-
rumluluklan vardı. Otuzuncu bölüm de
şirketlerin çevreyle ilişkilenni eie alıyor-
du. Bu bölüm. şirketlerin çevre sağlığı
konusunda çok duyarlı olmalan gerekti-
ği çağırısını yapıyordu. Gecen yıl bazı
şirketlerin tenısilcileriyle görüşürken si-
vil toplum örgütleri. hükümetler ve özel
sektörarasında birdiyalog ortamı yarat-
makla iigilenip ügilenmeyeceklerini sor-
dum. Aldığım tepki beni çok şaşırttı. Bu
ilk toplantıya pek çok bakan. pek çok
özelsektörtemsilcisigeldi. Böyleceçok
güzel bir başlangıç oldu. Bu diyalogda
ele alınan konular Türkiye'vi de doğru-
dan ilgilendiriyor. Bunlar su. çöp ve şe-
hirleşme.
••i^H İlk toplantıya sivil toplum ör-
gütleri ilgi gösterdi mi?
BROVVN - Evet. 15 kadar sivil toplum
örgütünün temsilcileri katıldı. Istan-
bul'da yaptıgımızbu ı'kinci toplantıda ise
dikkatimi çeken. çok aydınlanmış ve ay-
dınlatıcı bir sivil toplum örgütünün de
katılmışolmasıydı. BuörgütünadıÇEV-
KO. ÇEVKO'nun çöp sorunu konusun-
da çok ciddi kaygıları oldugu dikatimi
çekti. Bu toplantıda beni çok şaşırtan
bir husus da ülkenizin ne kadar demok-
ratik bir niteliğe sahip oldugunu görmek-
ti. Pek çok sivil toplum örgütü temsilci-
si. hükümet yetkililerine çok sert ve zor
sorularsordular. Buna karşılık. hükümet
yetkilileri oturup onları dinlediler, ken-
dileri de sorular sordular. Bu diyalog or-
tamının çok sağlıklı oldugunu düşünüyo-
rum. Bazı sivil toplum örgütlerinin çok
gelişmiş oldukları da dikkatiındcn kaç-
madı. Ülkeyi o konularda fevkalade bi-
linçlendirecek istatistikler ve bilgilere
sahiptiler. Burada gördüğüm sivil tolum
örgütleri, bu yapının bir parçası oldukla-
nnın bilincindeler. Tehlikeyi ve buna kar-
şı ne yapılması. ne gibi önlem ahnmast
gerektiğini biliyorlar. Bu da çok mem-
Or. Noel
BROVVN
Jamaika doğumlu ve valandaşı.
Birleşmiş Milletler Siyasi ve
Giivenlik Konseyi lliskileri
böliimiiıule üst/endigi görevinin
anlmdan Birleşmiş Milletler Çevre
Pmgranu Kıızey Ameıika Bölümü
Yönetmeni oldu. 1992 ele Rio de
Janeiro da gerçekleştirilen Yeniizii
Zirvesi nde Birleşmiş Milletler'/
temsil etti. Yale Üniversiiesi
Llııslararası Hıtkıık ve llişkiler
doktorusı var. Şıı anda Biıle$miş
Milletler Dostlar Dernegi Başkanı.
Birlefmiş Milletler Grııp 77
Bıifkcınlıgı Kıınımsal ve Çevre
Pıvgramı Özel Temsilcisi. Avnı
zamanda. ABD'de bıtlunan Global
Degişim Enstitüsü gibi birçok
kunmulu da vönetiın kıırulıı iivesi.
nunluk verici birdurum.
^ • • ^ tstanbul 'un gelişme biçimiyle
ilgili neler düşünuyorsunuz?
BRONVN - Bu benim İstanbul'u ikin-
ci ziyaretim. Modemliği ve fizik yapıla-
n karşısında çok şaşırdım. Tükiye'nin ne
olduğu konusunda kafanızda bir imaj
vardır. Ben istanbul'u hem bir Akdeniz.
hem bir Av rupalı kent olarak düşünmüş-
tüm. Ama İstanbul çok daha fazla Avru-
palı. Birşehringelişmesinianlamak için
endeks olarak hepyapıyabakarım. İstan-
bui'a baktıgımda çok hızlı bir gelişme
ıçinde oldugunu gördüm. Çünkü her ta-
raf inşaatla dolu. Şehrin yöneticilerinin
bu hızlı gelişmeyi nasıl bir sınıriçindetu-
tabileceklerini bilmiyorum. Ayrtca istan-
bul'da. özellikle de kış aylannda hava
kirliliği oldugunu biliyorum. Bu. çok
önemli bir sorun. Sizin bir de çok önem-
li birrrafik sorununuz var. Bütün bunlar.
bence gelişmenin bir şehri teslim aldıgı
anlamına geliyor. Bütün bu gördüklerim-
den tabii ki çok net bir sonuca varamam.
Istanbul'la ilgili aynntılıçalışmalaryap-
g-y-r j-% YT TCy HABITAT II, insan Yerleşimleri Konferansı
X / I l\l I I \ haziranda Istanbul'da yapılıyor. Bu
* ^ ^-^ ' ^-^ 3T konferans öncesinde eski BM Çevre
Dairesi Direktörü ve bugünkü Birleşmiş Milletler Dostlar Derneği
Başkanı olan çevre uzmanı Dr. Noel Brown ve yine Amerikalı bir
çevre uzmanı olan Keith NVheeler. geçen günlerde
Istanbul'daydılar. Düzenlenen bir îstanbul çevre forumunda
konuşmacı olarak görüşlerini dile getirdiler. Toplantının başlığı
"Türkiye: Bugünden Yannı Düşünmek. Sürdürülebilir Yaşam
Stratejileri "ydi. Burada. Türkiye'de daha insanların yeni yeni
duymaya alıştıkları çevre temizliği, su havzalarının kirlilikten
korunması, çöplerin yeniden yararlı, kullanılabilir hale
getirilmesinden söz ettiler. Özellikle de su havzalarının kirlilikten
arındınlması. dünya nüfusunun gittikçe artmasıyla azalmaya yüz
tutan su kaynaklarının hakça paylaşımı konularının üzerinde
durdular. Biz de bu konferansın ardından Dr. Noel Brovvn ve Keith
NVheeler'le bu konularla ilgili ayrıntılı bir söyleşi yaptık. Onlardan
özellikle su kaynaklarının kirlenmesinin önlenmesinde çocukların
nasıl etkin bir rol oynayabileceklerini öğrendik.
SÖYLEŞİLER LEYLA TAVŞANOGLU
mak istiyorum. Yalnız bildiğim bir şey
var: O da şehrin. HABITAT'a ev sahip-
liği yapmak için hummalı bir hazırlık
içinde oldugu. Şehir kendi kendini yar-
gılıyor. çünkü dünya tarafından yargıla-
nacak. Şehrin yönetieileri. plancıları.
mimarları. bu vesileyle birbirieriyle ko-
nuşmak zorunda kalacaklar ve konuşa-
caklar. Bu da çok sağlıklı sonuçlnr vere-
bilecek. Egerdaha önce birbirieriyle ko-
nuşmadılarsa bu konuşma şehrin gelece-
ğine vardım edecek. Ikinci olarak kendi
kendilerine. "Nere>e\armakistiyoruz\ıe
bütün dünyaya ne diyebilirtz** diye sora-
caklar. Bence bunlar. gelişme süreci için-
de sormanız ve yanıtlamanız gereken so-
rulardır. Bu da sağlıklı bir iştir. Istan-
bul'da dikkatimi çeken bir nokta. şehrin
bu kadar hızlı gelişmesine karçın insan
ilişkilerinin bozulmamış olması. Türk
kültürü ve politikasını pek bilmememe
kaşın. edindigim izlenim çok olumlu.
Bildiğimiz kadarıyla sizin,
dünyanın su kaynaklarının dağılımı-
mn akılcı bir biçimde düzenlenıuesiyle
ilgili bir projeniz vardı? Bundan söz
eder misiniz?
BROYVN - 20001i yıllarda. dünya nü-
fusu artarken dünyanın su kaynakları. bu
artan nüfusa yetmeyecek. Bence elimiz-
de artık su kaynaklarının global olarak
haritasını çıkaracak teknolojiler var. Ne-
rede sulann birikecegi. nerelerde su kay-
naklarının yetersizkalacagını kestirebil-
memiz mümkün olacak. Sanıyorum, ül-
keler el ele verip bir birleşik su yönetim
sistemi kurabilirler. Bakın şimdi.. petrol
taşıyan süpertankerlervar. Busüpertan-
kerlerin bir kısnıı. su kaynakları zengin
bölgelerden sulan ahp su darlıgı çeken
bölgelere aktarabilirler. Bu teknik ola-
rak yapılabilir. Acaba çok zengin su kay-
nakları olan ülkelerde su tutulabilir mi?
Bazı ülkeler. çok iyi yagmur alıyorlar.
ama sulan tutmuyorlar. Böyle birleşik.
ortak birsistem kurulursa sulann dağılı-
mı konusunda biryere varılabilir. Birde
su meselesinin ülkeleri birçatışmaya gö-
türmesinden de endişe ediyorum. Bütün
insanlar, durumu uzaktan seyredip diyo-
ruz ki:
"Bundan sonra bir sa\aş patlak verir-
se. bu su >üzünden çıkacak."
Bu bir ihtimal degil. olabileeek bir şey.
Bakın şimdi.. Nil Nehri'nin sularını 10
ülke paylaşıyor. Mısır. suyun başını ru-
tuyor. Öbür ülkelerde su azalırsa neolur?
Sorun çıkar. Nil'in yönetimi. stratejisi
ele alınmalı. Ortak çıkarlan paylaşmak
için hiç kimsenin kimseyle dost olması
gerekmez. Bu işi ortaklaşa yapabilirsi-
niz. 1970'lerde hatırlayacaksınız. Akde-
niz ölmekte olan birdenizdi. Bunun üze-
rine Akdeniz'e kıyısı olan ülkeler birara-
ya geldiler ve bir Akdeniz Hareket Pla-
nı haztrladılar. Bu ülkelerin içinde Tür-
kiye ve Yunanistan da vardı. Bu iki ülke.
o zaman da birbirieriyle pek dost değil-
lerdi. Ama Akdeniz'i kurtarmak için iş-
birliği yaptılar.
" Bugün Nil Nehri Hareket Planı hazır-
lanabilirmi diyedüşünüyorum. Belki Nil
Nehri sulannın yönetimi için bir örgüt
kurulabılir. Bu tabii bir iiderlik sorunu.
Bence bu rolü Birleşmiş Milletler üstle-
nebilir. Eğer dünya süreklilik konusun-
da ciddiyse doğal kaynakların savaşla
yok edilmesini isteyecek kadar iki yüz-
lü olamaz. Her çıkan savaşta dünyanın
dogal kaynakları mahvoluyor. Körfez
Savaşı'nda kaynaklara nasıl zarar veril-
digini birdüşünür müsünüz
1
.' Dünya da-
ha fazla savaşlara dayanabilir mi?
Birleşmiş Milletler bu konuda dünya-
nın megafonu rolünü üstlenmelidir.
Sizin, pek çok ülkede ço-
cukları lıarekete geçirdiğiniz, nehir
sulannın kurtarılmasıyla ilgili
"Green '96" adlı bir progranunız
var. Bu konuda ayrıntı verir misiniz?
WHEELER - Bu program gerçek-
ten ilginç oldu. 130 ülkede bugün ço-
cuklar bu programda çalışıyor. Yerel
yönetimler. bu yönetimlerin alanla-
rında yaşayan kişiler ve taaliyet gös-
teren şirketler çevrenin korunması
için işbirliği yapıyorlar.
Türkiye'de gördügümüz bir aksak-
lık. su kaynaklarının önemle izlenme-
si. tetkik edilmesi. kirlenip kirlenme-
diğine dikkat edilmesi.
Başka ülkelerde çocukların. öğren-
cilerin. yaşadıkları çevrede sulann
kirlenmesine karşı son derece duyar-
lı olduklarmı. su kaynalarını çok dik-
katli izlediklerini gördük.
Çocuklar. öğrenciler artık bu ülke-
lerde etkin olarak bu izleme görevini
üstlendiler. Bu çocuklar kendi bölge-
lerinde. suyun niteliğini ölçme aracı
haline geldiler.
Hükümet. yönetimler de günlük
olarak toplanan bu bilgileri değerlen-
diriyorlar.
Böylece çocuklar hem hükümete
bilgi kaynağı haline geliyorlar hem de
öğrenim süreçleri çok canlanıyor. bu
işleri yaparken heyecan duyuyorlar.
Çünkü yaşadıkları yörenin sağlığı için
bir şeyler yapıyorlar.
Brezilya'da yapılan bireğitim araş-
tırmasında. on beş yaşından küçük ço-
cukların kendt yasadıkları toplumla
ilgili yararlı çalışmalar yapmalan ve
bunu çe\ relerine kanıtlamaları duru-
munda ileri yaşlarda katılımcı insan-
lar olarak geliştiklen ortaya çıktı.
^^Ktm Peki bu çocuklar on beşya-
şındaıı sonra bu tiir işlere merak sar-
dıkları zaman ne gibi sonuçlar çıkı-
yor?
VV'HEELER-O zaman topluma ya-
rarlı insan ya da katılımcı yetişkinler
olmalan zorlaşıyor.
Burada şunu söylemek istiyorum:
Türkiye gibi. gelişmenin sürekliliğine
ihtiyacı olan ülkelerde katılımcı yurt-
taşlara çok fazla gereksinim v ar. Bun-
ların sorumluluk bilincıni taşıyan in-
sanlar olmalan gerek.
Böyle bir program. yurttaşın. geliş-
menin sürekliliğinde katılımcı olma-
smı saglıyor.
•^••^ Green programı ne zaman
basladı, nasıl gelisti?
VVHEELER - I984'te, ABD'nin
Michigan eyaletinin Ann Arbor ken-
tindc başladı.
Olay, UNESCO'nun ilk eğitim di-
rektörü olan Dr. \Villiam Stapp'in gi-
rişimiyle başlatıldı. Dr. Stapp. o dö-
nemde Michigan Üniversitesi öğretim
üyelerindendi.
Ann Arbor Lisesi öğrencileri. ken-
tin tam ortasından geçen Michigan
Nehri'nde yüzüyor, sörf yapıyorlardı.
1984'te bu öğrencilerin pek çoğunda
bulaşıcı sarılık hastalığı saptandı.
Öğretmenleri. bunun nedenini me-
rak edip Dr Stapp'e akıl danışmak is-
tedi.
Böylece Dr. Stapp. nehrin suyunu
tahlil ettirince suyun mikroplu oldu-
ğu ortaya çıktı.
Meğer Ann Arbor'un lagımı nehrin
sularına kanşıyormuş.
Bunun üzerine öörenciler suvun
tahlil sonuçlarını alarak Ann Arbor
Belediye Başkanı'na gittiler. Beledi-
ye başkanına. "Altı ay süreyle nehrin
suyunu tahlil eltirdik. Su hep mikrop-
lu çıktı. Bunun nedeninin. lağım sula-
nnın nehrin suyuna kanşması olduğu
anlaşıldı" dediler.
İş. bunun üzerine belediye meclisi-
ne intikal etti.
Belediye meclisi de kanalizasyonu
yaptırmak için belediye vergilerinin
arttırılması kararını aldı.
Çocukların hepsi kapı kapı dolaşıp
yöre halkını yüksek vergi ödemeye ik-
na ettiler. Aksi halde toplum hastalık-
tan kırılabilirdi.
Çocuklar. bundan çok yüreklenmiş-
lerdi. Sorunu kendileri ortaya çıkar-
mış ve kendileri halletmişlerdi. 1985
ve 1986'da. nehir boyundaki öbür
okulların öğrencileri de bu çalışmaya
katılmak istediklerinı söylediler.
!986'da bizler de bu işe karışmıştık.
Nehir boyunda okuyan okullardaki
öğrencilerin. sularla ilgili ellerindeki
bilgileri bırbırlerine iletebilmeleri
amacıyla bir iletişim sistemi kurduk.
O yılın sonunda öğrenciler. yerel
yöneticiler. hükümet yetkilileri. iş
dünyasının temsilcileriyle bir araya
gelerek su havzasını kirlilikten arın-
dırmak için bir toplantı yaptılar.
Bu gerçekten hem eğitimse! hem de
Keith
VVHEELER
Syracu.se Üniversitesi Fen
Fakültesi nde toprak hilimi ve
biyokimya konusunda ihtisas
yaptı. Daha sonra Cornell
Üniversitesi 'nden master aldı.
Çevre Eğitim Birliği ve Mıifredat
Geliştinne Kıırulıı da dahil
olmak iizere ABD de birçok kıırııl
ve faaliyetin. Washington 'da ise
Su Havzalannı Koruma
Merkezi nin vönetiın kıırulıı
iivesi. 1993 'ten bu yana da Ann
Arbor. Michigan daki Green de
(Dünya Nehirleri Çevre Eğitim
Agı) idari miidiir olarak görev
yapıyor.
çevresel bir başarı oldu. Öğrenciler.
yerel yöneticilerle el ele vermişler.
kendi çev relerini kurtarmak için çalrş-
mışlardı.
Bu defa program. kuzeye. Rouge
Nehri'ne kaydı. Rouge Nehri kıyısın-
da General Motors. Ford. Chrysler şir-
ketlerinin fabrikaları var. 100 yıl sü-
reyle bu fabrikalar nehrin sularını kir-
letmişler. öldürmüşler. Nehir boyun-
daki okullarda okuyan çocuklar. bu-
nu da ortaya çıkardılar.
Şimdi 10 yıldır bu çocuklar. nehrin
sulannın kirlenmemesi için çok dik-
katli çalışıyorlar. Bu amaçla bir izle-
me komitesi de kurdular. Dün. balık
yaşamayan nehirde yeniden balık tu-
tulmaya başlandı.
Çocuklar. her yıl nehre atılan çöp-
leri de temizliyorlar. Buna aileleri de
severek. eönüîlü olarak katılıyorlar.
1989 da Dr. Stapp. UNESCO'ya
katılınca pek çok uluslararası bağlan-
tı kurdu.
Böylece program iyice gelişti. Ge-
niş bir örgüt kuruldu. Şimdi bu çalış-
malar 130 ülkede yapılıyor. Bu 130 ül-
kede gencler. öğrenciler. çevre koru-
ma yetkilileri. üniversite öğretim üye-
leri. aydınlar. su havzalannı koruma.
su havzalarının temizhğiyle ilgilen-
menin bilincine vardılar.
Bugün dünyanın dört bir yanında
binlerce okul. bu programa katkıda
bulunuyor.
Avustralya'da bu çalışmalann sonu-
cunda ilginç bir gelişme oldu. Avust-
ralya Federal hükümetı "Su İzleme"
adlı bir program oluşturdu. Bu prog-
rama. ülkedeki 3.400 okul veyerleşim
birimi katkıda bulunuyor. Size Mek-
sika'dan birörnek vermek istiyorum.
ABD'yle Meksikanın sınınnı çizen
Rio Grande Nehri vardır.
Bu nehir boyunda birçok Amerikan
şirketinin fabrıkası bulunuyor. Neh-
rin öbür yanında da Meksika yerleşim
yerleri var.
Bir tarıhte. bu kasabalardan birinde
öğrenciler evlerindeki içme suyunu
alıp tahlil ettirdiler. İçme suyunda ina-
nılmaz ölçülerde nitrat btılıındu
Bu Meksika hükümetinin kabul edi-
lebiliroran sınırının 120 misli tazla-
sıydı.
Bunun üzerine öğrenciler öğret-
menlerine gittiler. Öğretmenleri yetki-
lileri aradı. Ama yetkililer. öğrencile-
rin bu saptamalarına inanmadılar.
Bunun üzerine. öğretmenler. nehir
boyunda faaliyet gösteren General
Motors'un yan kuruluşu Delphi Elect-
ronics'in yönetieileriv le baglantı kur-
dular.
Delphi'nin yönetieileri sorunla ya-
kından ilgilendi.
Hemen Meksika hükümetine duru-
mu haber verdiler.
Hükümetten uzmanlar gelip suyu
tahlil ettiklerınde çocukların haklı oJ-
duğu ortaya çıktı.
Yapılan bir araştırmada. çevredeki
gecekondu bölgelerinde vaşayanların
tarlalarında kullandıkları tarım ilaç-
larının nehrin suyunu kirlettiği ortaya
çıktı.
O aşamada çocukların gözlerini
görmeliydiniz.
Yaşadıkları topluma yararlı olma-
nın verdiği mutlulukgözlenndenoku-
nuyordu.
Bu sorunu çözdiiklerine göre artık
onlan hiçbır şeyin durduramayacağı-
nıh. koskoca Rio Grande'nin bütün
sulannın temizlenmesini sağlayabile-
ceklerinin bilincine vannışlardı.
Yani böylece dünyanın pek
ülkesinde milyonlarca çocıık,
'zaların temizlenmesi çalısmala-
rında gönüllü olarak çalısabilecek-
ler?
NVHEELER - Evet. tam anlamıyla
öyle. Zaten dediğim gibi bu program
şimdiden 130 ülkede uygulanıyor. Ya-
kın bir gelecekte Türkiye de buna ka-
tılacak.
Bunun kıvancı içındeyiz.
Şimdi bütün amaç. dünya çapında
çocukların katılacağı bir ••çocukların
su ha\ zalannı izleme programı*' ol uş-
turnıak.
Green programı çocuklarmızın so-
rumlu katılımcılar olarak ülkeye ka-
zandırılmasını saglıyor.
Onlar. bunu yaparken hem eğitili-
yorlar. bu onlar için aynı zamanda bir
oyun ve bilimi uygulamalı olarak öğ-
reni>orlar.
•^•^ Türkiye'de bunu nasıl uy-
gulamuyı düşünuyorsunuz?
VV HEELER - Türkiye. bugün bu
gençleri ayaga kaldırma aşamasına
gelmiş durumda.
Bakın şimdi.. Avustralya'daki ço-
cuklar. kurtardıkları nehirlerlc ilgili
olarak hep. "Benim nehrim" ifadesi-
ni kullanıyorlardı. İşte bu bilincin her-
kese yerleştirilmesi lazım.
Herkes. "Burası benim yerim. Do-
layısıyla onu sağlıklı kılmak için ona
çok dikkatli bakmam lazım" demeli.
İşte bu. sürekliliğin temelini oluşturu-
yor.
Türkiye'de pek çok kişjyle bu olu-
şumu konuştuk. Çok ilgilendiler.
Ben. bugünkü kuşaktan pek umut-
lu değilim.
Ama gelecek kuşak. beni çok umut-
landırıyor.
Artık. sahip oldugunuz doğal kay-
nakları başkalarıyla paylaşmama dö-
nemi sona erdi.
Bu geçmiş...
Genç kuşağa neler yapabilecekleri-
ni gösternıek. onlara bu kendine gü-
ven duygusunu aşılamak lazım. Bu-
nun da gerçekleştirilebileceöine ina-
nıyorum.
Bakan Yalım Erez: Yolsuzluğun anası hayali ihracatı yaratanlardır
'Bize siyasi bir çamur atılmıştır'
ORDU (ANKA) - Sanayi ve Ticaret
Bakanı Yalım Erezjsim vermeden yine
ANAP'a yüklenerek "Yolsuzluğun anast,
geymişte hayali ihracatı
yaratanlardır"dedi.
Erez, TOBB'un Ordu'da düzenlenen
Karadeniz bölge topiantısında yaptığı
konuşmada. kendilerini ANAYOL
koalisyonunun miman olarak niteledi.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez.
bugün gelinen noktanın sorumlusunun
ise "müteahhit'" oldugunu ifade etti.
Mimann işinin bir noktada bittiğini ve
sonrasından müteahhidin sorumlu
oldugunu beiirten Erez.
"Bugün artık koalisyonun kuruluşundaki
heyecan ve şe\ki duymuyoruz" şeklinde
konuştu.
Sanayi Bakani Yalım Erez, kendi lerini
yolsuzlukla suçlayanlann geçmişe dönüp
hayali ihracata bakmalan gerektiğini
belirterek, "Bize bir srvasi çamur atıidb
Bunun hesabını siva.si olarak soranz.
Ancak bunu yaparken icraat yapıtmasuıa
engel olmayız" dedi.
TOBB Yönetim Kurulu Başkanı Fuat
Mirasda, ANAYOL'un kurulmasmı çok
arzuladıklannı anlatarak, "Ancak içim
sızlayarak söylüyorum, ANAY'OL hiçbir
şev>apmadı. Hiçbir önemli konuya
parmak basmadı. Sadece atamalarla
uğraşb. Türkiye'nin meseleleri bu mu?"
diye sordu.
Miras, konuşmasında ağırlıklı olarak 25
mayısta yapılacak genel kurul üzerinde
durdu. Bazı çevrelerin, "Deniz Ticaret
Odası'ndan TOBB'a başkan olur
mu"şeklinde görüş ileri sürdüklerini
beiirten Miras, aynı zamanda sanayici
oldugunu vurguladı.
İsim vermeden TÜSlAD'ı eleşttren Fuat
Mira.s "Onlar siyasetin daniskasını
yaprvor. Biz siyast't >aptık diye
suçlannoruz, TOBB üyelerinin
sorunlannı aniatmak masetse siyasetin
dozunu arttıracağırrT dedi.
Miras, Bakanlar Kurulu'nu Karadeniz
Bölgesi'nde de toplantı yapmaya çağırdı.
Miras, Sanayi Bakanı Erez'e seslenerek,
"Ben sizden daha Karadenizfiyim
dfyordunuz. Si/j, bunu kanıtlamaya davet
ediyorum. Karadeniz yolunun
genişlerilmesi için Bakanlar Kurulu'nda
sözcümü/ olun" diye konuştu.
Adalet sistemindeki uygulamalar tepkilere neden oluyor
Hukukçular hukuk reformu istedi
HAKAN DİRİK
İZMİR- Adalet sistemindeki uygulamalar
hukukçulann tepkisine yol açıyor.
Mahkeme kararlannın üçte birinin üst
mahkemelerce bozulduğunu anımsatan
hukukçulan polisin hukuka aykın telefon
dinledigini, ev ve işyeri aramalan sırasında
çağdaş kriterlere uyulmadığını, imzalanan
uluslararası sözleşmelerin gereğinin
yapılmadıgını belirterek köklü bir hukuk
reformu istediler. Türk adalet sisteminde
yaşanan aksaklıklar. bu alandaki refbrtn
istemlerini her geçen gün büyütüyor.
fzmir'de gerçekleştirilen *Muhakeme
Hukukunda insan Haklan" kolokyumu
için bir araya gelen hukukçulardan
görüşlerini aldıklanmız. adalet
sistemindeki eksiklikleri ve çözüm
önerilerini anlattılar. Ülkemizde yargılama
harç ve giderlerinin yüksek oldugunu
beiirten Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Ejder
Yılmaz. bu nedenle kişilerin, haklannı
mahkemeye intikal ettirmekte zorluk
çektiklerini vurguladı. Yargılama
giderlerinin sigortalanmast gerektiğini
beiirten Yılmaz, Türkiye'nin imzaladığı
uluslararası sözleşmeler konusunda da bazı
sıkıntılar yaşandığını belirtti. Devlet
Istatistik Enstitüsü'nün verilerine göre
mahkemelerce verilen kararlann üçte
birinin üst mahkemelerce bozulduğunu.
bunun da kararlann üçte birinin yanlış
oldugunu gösterdiğini beiirten Yılmaz,
insan haklanna saygının birgöstergesinin
de, mahkemelerin kuruluş biçimi
oldugunu söylüyor. Türkiye'de
mahkemeler ve üst mahkemelerden oluşan
iki dereceli sistemin oldugunu anlatan
Yılmaz, yargının mahkemeler. ara
mahkemeler ve üst mahkemeler olarak
üçlü bir sisteme oturtulması gereğini
vurgulayarak "süane bir adaletin
gerçekleşmesi''için üç dereceli sistemin
getirilmesi gerekriğini belirtti.
Mahkemelerin kuruluşunun gözden
geçirilmesi gerektiğini beiirten Yıimaz'a
göre aksaklıklar ve çözüm önerileri şöyle:
"Bir de Yargıtay, formül onama diye bir
kurunı geliştirmiş. Bunun anayasaya aykın
otduğunu düşünmorum. Türkiye'de
mahkeme haşına vılda I000-12ÖU dava
düşüvor. Bunun sonucu olarak da dava
dosyaian bir taraftjn alınıp öbür tarafa
kontıluyor. Bu da gecikıniş adaleti
getiriyor."