Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
=23NİSAN1996SALI CUMHURİYET SAYFA
EKONOM
Kurdukları paravan şirketler aracıhğıyla özelleştirmeden çimento fabrikası almaya çahşıyorlar
Uzanlar'ın çîmentoda tekel oyunu
Uzanlar'ın, Doğu Anadolu'da da çimento
:sek.törünü ele geçirebilmek için Ergani ve Kars
-fabrikalannın ihalesine "Sema Sanayi ve Ticaret",
ICurtalan ve Elazığ fabrikalannın ihalesine de
""Kartsan" adında, paravan olduklan öne sürülen
şirketler aracıhğıyla teklif verdikleri öğrenildi.
ESRA YENER
AJNKARA - Çimento üretimın-
<de Güneydoğu Anadolu ve Kara-
.deniz bötgelerinde tekel konumu-
ma gelen Lzan ailesi. Türkiye Çi-
mento Sanayii'nin Doğu Anadolu
Bölgesi'ndeki tüm fabrikalannı al-
mak için ihalelere farklı ısimlerde-
ki şirketlerlegırdi. L'zanlar'ın, Do-
ğu Anadolu'da da çimento sektö-
rünü ele geçirebilmek için Ergani
\e Kars fabrikalarının ihalesine
"Sema Sanayi ve Ticaret". Kurta-
lan ve Elazığ fabrikalannın ihale-
sine de "Kartsan" admda. para-
van olduklan öne sürülen şirketler
aracıhğıyla teklif verdikleri öğre-
nildi.
Sanayi ve Ticaret Bakanlıgı,
Özelleştirme Idaresi Başkanlığı'nı
Ticaret Sicili'nde de kaydı olma-
yan Sema Sanayi ve Ticaret ve
Kartsan firmalannın Uzanlar'ın
"paravan şirkederi" olduğu konu-
sunda uyardı.
Özelleştirme uygulamalan çer-
çevesinde 1989 yılında satışına baş-
lanan Türkiye Çimento Sanayii
AŞ'nin, Gaziantep. Şanhurfa. Trab-
zon, Samsun ve Bartın fabrikala-
nnı alan Uzanlar, Güneydoğu Ana-
dolu ve Karadeniz bölgelerinde te-
kel oluşturdu.
Uzanlar. Rekabetin Korunması
Hakkındaki Yasa'nın çıkmasının
ardından özelleştirmle uygulama-
lannda tekel oluşturulmasının ya-
saklanması üzerine. özelleştirme
ihalelerine paravan şirketlerle ka-
tılmaya başladılar.
Çitosan'ın 7 çimento fabrikası-
nın satışı için açılan ihalerde. Van
ve Edirne Lalapaşa fabrikalanna
kendi şirketleri Rumeli Çimento
A5 adıyla teklif veren Uzanlar'ın.
Doğu Anadolu Bölgesindeki diğer
fabrikalardan Ergani ve Kars için
Sema Sanayi ve Ticaret. Kurtalan
ve Elazığ için de "Kartsan" adın-
da paravan şirket kullandıklan or-
taya çıktı.
Uzanlar Sema Sanayi ve Ticaret
firması aracıhğıyla, Kars Çimen-
to Fabnkası'na 22.3 mılyon dolar.
Ergani Çimento Fabrikası'na da 38
mıîyon dolar. Kartsan adıyla da
Elazığ fabrikasına 30.4. Kurtalan
fabnkasına da 28 milyon dolar ile
en yüksek önenyi verdiler.
Uzanlar. Rumeli Çimento aracı-
lığıyla da. Van Fabrikası için 24.5
milyon dolar ile yine en yüksek
teklifi sundular.
Paravan şirketler
Sanavı ve Ticaret Bakanlığı'nın,
gelen ihbarlar üzerine yaptığı ça-
lışmada. Sema Sanayi \ e Ticaret \ e
Kartsan firmalannın Uzanlar'm
paravan şirketleri olduğu ortaya
çıktı.
Bakanhk Özelleştirme Idaresi
Başkanlığı'nı Sema Sanayi ve Ti-
caret \e Kartsan firmalannın Uzan-
lar'ın paravan şirketı olduğu ko-
nusunda uvardı.
Sema Sanayi ve Ticaret ve Kart-
san şirketlerinin Ticaret Sicili'nde
de kaydı olmadığı ortaya çıktı.
Özelleştirme Idaresi Başkanlığı
yetkilileri. firmanın teklifmektup-
İannda ortaklann ismmin yazılma-
dığını ve bu konuda açıklama yap-
mak istenmediğinin bildirildiğini
anlattılar.
Yetkıliler, Sanayi ve Ticaret Ba-
kanhğrnın uyansını anımsatarak.
Ergani, Kars, Elazığ ve Kurtalan
fabrikalarının, en yüksek teklifi
vermesine karşın Sema Sanayi ve
Ticaret ile Kartsan firmalanna sa-
tılmaması gerektiğinı belirttiler.
Yetkililer. "AncaksonkararOzei-
leştirme Yüksek Kurulu taraftn-
dan verilecek*' dediler.
TOBB Başkanı borç
bağımlılığını eleştirdi:
Bono
fairinden
vergi alınsın
ANKARA (Cumhurnet Bürosu) - Türkiye
Odalar ve Borsalar Bırlığı (TOBB)
Başkanı Fuat Miras. hükümetin
borçlanmakta zorlanılacagı gerekçesiyle
Hazine bonolannın faiz gelirlerinden vergi
kesilmesi uygulamasından vazgeçmesıni
sert bir dille eleştirdi. Miras. "Borç
bulacağız diye herkese vergisiz kazanç
sağlıyorlar. Yatınm vapılmıyor. üretim
yapılmıvor. Paraya ihriyaçlan varsa boş
arazilerini satsınlar, özeUeştirme yapsuilar.
Böyle adaletsiz vergi sistemi olmaz" dedi.
Miras. dün. Ticaret ve Sanavi Odalan
Konsey Toplantısı'nın açılışında yaptığı
konuşmada, 1996 yıh bütçesinden
yatınmlara yeterince pay aynlmadığını
vurguladı. Bütçe gelirlerinin
T
t arttınlması için verginin
v
I yaygınlaştınlması
gerektiğini belirten Miras.
Hazine bonolannın faiz
gelirlerinden vergi
kesilmemesinin adaletsiz
olduğunu söyledi. Miras şöyle konuştu:
"Borç bulacağız diye herkese vergisiz
kazanç sağlıyorlar. Tüm kaynaklar rant
geliri olarak dağıtılıyor. Yatınnı yapılmıvor,
üretim vapılmıyor. Paraya ihtivaçlan varsa
boş arazilerini satsınlar, özelleştirme
yapsınlar. Böyle adaletsiz vergi sistemi
olmaz. Hazine bonosuna vergi konmalı."
Miras. kasaplarda satılan dana etlerinde
"deli dana" hastahğının bulunmasının da
olanaksız olduğunu. bu hayvanlann özel
kesildiğini belinerek, halkın eti rahat
yemesi gerektiğini söyledi.
Defterdarlıklarda vergi kaçakları için
denetim yapılmadığını. denetim diye
adlandırılan araştırmanın belli başlı
şirketlerin defterlerinin veniden
incelenınesi olduğunu söyleyen Miras,
"Biri gelip, durduk yerde defterlerinizi
isterse vermeyin. Bö>le denetim yapılmaz"
dedı.
ÇİK1 Çİ D O S T U / SADLLLAH LSUMİ
Çiller, artık bu işleri bırak.
T
ürkiye ne günlere kaldı... Geç-
mişimize bakınca bugünleri-
mizden sıkıntı duymamak
mümkün değil... Bu ülke Ata-
türk'ler, Inönü'leryetiştirdi... Daha ni-
ce cesur ve namuslu devlet adamları...
Siyasetten zamanında çekilmesini bilen,
eger kendi varlığı yoksa emekli maaşı
ilesessiz, sedasızgeçinen... Nekendı-
sinin, ne de çoluk çocuğunun kursağın-
dan bir tek kuruş haram para geçme-
yen... Gösterışsiz ve saygın insanlar!...
Bu büyük devlet adamları önce Tür-
kiye'yi kurtardılar. Ardından da ciddi bir
devlet yapısı oluşturdular. Birçok şeyı
yoktan var ettiler. Topluiğne yapacak
bir atölyemiz, kumaş veya basma do-
kuyacak birfabrikamız bile yoktu... Yük-
seköğrenim görmüş valilerimizin, kay-
makamlarımızın, genel müdürlerimizin
sayıları yok denecek kadar azdı...
Bu kadrolarlaTürkiye'yi dünyanın en
saygın ülkesı haline getirdiler... Türkiye
Cumhunyeti kurulurken Atatürk... Ikin-
ci Cihan Savaşı'nda Ismet Paşa bütün
dünyada yıldız gibi parladı... Birçok dev-
let Atatürk ve ismet Inönü gibi değerli
yöneticilere sahip olamamanın eksiklı-
ğini yaşadılar!...
1961 ile 65 arasında Kıbns yüzün-
den Yunanistan ile gene aramız gergin-
leşmişti. RumlarTürkleresaldınyor, kat-
liam yapıyordu... Dünyabu facıaya kar-
şı sessiz kalıyordu... Bu arada Ismet
Paşa, Türk Hava Kuvvetleri'ne emir ver-
di ve jetlenmız Rum mevzılenni bomba-
ladı... Hemen ardından Yunan uçakla-
rı da Türk bölgelerine saldırdı...
Koca ismet Paşa bu... Hiç susar mı?
Hiç milletinin gururu ile oynatır mı? Türk
uçaklarını gene Kıbns'a göndefdi... Ama
bu arada da Yunan hükümetine bir ül-
timatom verdi:
"Türk uçaklan gene Kıbns yolunda...
Ancak Yunan uçaklan Kıbns'a tekrar
uçarsa, Türk uçaklannın bundan son-
rakı hedefi Atina olacaktır..."
Bu ültimatomun arkasından Yunan
uçaklan Ege Denizi'ne bile açılmaya
korktulari... Atatürk ve Ismet Inönü'nün
geçmişı askeri ve sıyasi zaferierle do-
lu... En zor koşullarda bile Türk halkına
gurur verecek tavırlar sergilediler... Ne
kendileri boyun eğdi. nedeTürk halkı-
nın boynunu egdırecek bir iş yaptılar!...
Özer ve Tansu Çiller'le ilgili dosyalar hâlâ Meclis gündeminde.
198O'e kadar Türkiye'yi kotü yöne-
ten, büyük yanlışlıklar yapan, ekono-
mik sıkıntılara yol açan devlet adamla-
rı gördük... Geldiler, gittiler... Gene gel-
diler. Sevenlen, sevmeyenlerı oldu...
Ama 1980'den sonra.aelen 5 darbe-
ci general ile Turgut Ozal ve Tansu
Çilfer gibisini Türkiye ilk defa yaşıyor...
Kenan Evren ve 4 darbeci generalı
hâlâ aklanmış değil. 1982 Anayasası'na
koyduklan geçicı 15. madde ile tarihe
geçtıler... Dünyada kendileri hakkında
takibat açılmasını engelleyecek yasa
hükmü getıren ilk yönetıci olma unva-
nını kazandılar!...
5 darbecıden bırkaçı için çeşitli iddi-
alar ortaya atıldı... Bazılannın rüşvetal-
dıkları, nufuz suiistimali yaptıklan ıleri sü-
rüldü... Iddıalar seneterce Meclis kür-
sülerinde, basında dile getirildi. Kenan
Evren, cumhurbaşkanı olduâu dönem-
de, çok ağır bir biçimde suçlanan kon-
sey üyesi emekli bir general için tahki-
kat açtıracağını söylediği halde. daha
sonra tükürdüğünü yalamak zorunda
kaldı... 1982 Anayasası'nda bulunan
geçıci 15. madde hakkında cıddi suç-
lamalar bulunan darbeci generalı koru-
du... Bugüne kadar hiçbır takibat açı-
lamadı...
1983 yılından sonra gelen sivil iktıdar-
larda anayasanın geçıci 15. maddesı-
nı kaldırmayı düşünmedi... Bazı gaze-
teler ve siyasetçıler geçici 15. madde-
nın kaldırılmasını ye iddialann açıklığa
kavuşmasını ıstediler...Hiçbir iktıdar yol-
suzluklann araştınlması için gerekli olan
ilk adımı atmadı... işın en acı yanı, suç-
lanan emekli generallerden hiçbiri çıkıp
"Kaldırın şu geçici maddeyi de aklana-
lamı..." diyemedi... Hâlâ da diyemiyor.
Ben asıl Meclis'te temsil edılen par-
tilere şaşıyorum. Heme hepsı "dokunul-
mazlık" zırhının kaldınlmasından yana...
Hatta, zaman zaman dozunu bile kaçı-
rıyortar... Demeçier verıliyor, yasa öne-
rileri hazırlanıyor... Ama, hiçbirinin aklı-
na "ömür boyu dokunulmazlık" taşı-
yanlargelmiyor!..
Bülent Ecevtt, Deniz Baykal, sayı-
ları 125'i bulan DSP ve CHP milletve-
killeri... Hepsi Atatürk'ün ve ismetPa-
şa'nın öğrencileri... Şaibelı bir dönem
perdelerini açmak için neden harekete
geçmezler... Her şey yapanların yanma
kâr mı kalacak!.. Türkiye'ye 10 yıl dam-
gasını basan Turgut Ozal'ı nasıl unu-
turuz... Yurt dışına kaçan oğlu ile sul-
tanlara bile parmak ısırttıracak hayat
süren papatyalar ordusu kuran, şimdi
de eğlence ve mafya çevrelerinde adı
sıkça geçen eşi ile sevgili "Ton(on"umu-
zu nasıl unuturuz!..
Engin Civan'ları, Selim Edes'leri ya-
ratan eskı cumhurbaşkanımızı asla
unutamayız... Rusya'da, Almanya'da,
Amerika'da devlet başkanlanndan ran-
devu koparabilmek için günlerce bek-
lemeyı göze alan Turgut Özal'ı unut-
mak mümkün müdür?
"Benim mumarlanm işini bilir" veya
"milletvekilleri eşki işlerini sürdürsün-
ter"dryen Turgut Özal değil midir? Bu söz-
ler suça teşvik sayılmaz mı?
Mesut Yılmaz'ın özal ailesi ile ara-
sı bozulacak veya Tansu Çiller, Özal'ı
çok seviyor diye bir dönemi kirleten id-
dialann üstüne sünger mı çekecegiz?
Ya Tansu Çiller? Halk arasında çeşit-
li söylentiler var... Bir süre dosya Mec-
lis'e sunuldu... Maddi çıkar iddıalarının
ardı, arkası kesilmıyor... Ama, gene de
yargıdan kaçmaya çalışıyor!..
Geçen gün Necmettin Erbakan ho-
cayı ziyaret ederek, bütün parti lideıie-
ri ile birlikte yargılanmayı önerdi... Hat-
ta, kendisini yargılayacak heyeti bile
tespit etmış...
Kuşadası'ndaki "çiftlik hikâyesl" ile il-
gili savunması dillere destan olacak...
ÎHâlâ "ne varbunda" diyebilıyor...
Daha ne olacak?
Bir ay öncesine kadar "benim değil"
dediğin çiftliği tapuda da üzerine geçir-
terek kamuoyuna yanlnış beyanda bu-
lunduğun ortaya çıktı... Diğer bütün id-
diaları bir yana bırakalım... Başbakan-
lık, bakanhk yapmış ve halen bir parti-
nın genel başkanı olan bir siyasetçinin
halkına "yanlış bilgi vermesi," yetmez
mi?
Turgut Özal ve Tansu Çiller için orta-
lıkta dolaşan iddialar, kötü alışkanlıkla-
ra yol açabilir... Her ikisi de tanm kesi-
mini inim inim, inlettı. izledikleri politi-
kalar çiftçiyi fakirleştirdi... Tanm bitti,
hayvancılıköldü... Halkımızın büyük ço-
ğunluğu ete, süte, şekere, yağa hasret
kaldı... Özal ve Çiller politikaları yüzün-
den yakında belkı de bir dilim ekmeğe
muhatç kalacak!..
Sayın Çiller... Artık bu işleri bırak da
DYP de, Türk milletı de kurtulsun!.. Ata-
türk'ten, inönü'den ve o dönemin in-
sanlarından sonra, bu dönemde de
gurur duyacağımız siyasetçilerimiz ol-
sun!.. •
Ulusal Baöım&zlj
E R G I N V 1 I. D 1 Z O G 1. l
'Özelleştirme'son 15
S yldır dünyada en çok
Tr kullanılan birkaç
kavramdan biri. Piyasa ekonomisi,
küreselleşme, bilgi çağı ve khz de
özelleştirmeyle birlikte en çok kullanılan
kavramlar grubunun başında geliyor. Bu bir
rastlantı değil!
Diğer taraftan, ilk anda edinilen intibaın
aksine, özelleştirmenin içeriği birkaç tane
KlT'in vehmsiz veya mali olarak iflas etmiş
olduğu için satılmasıyla sınırlı değil.
Özelleştirme bir seh başka uygulamayla
birlikte gündeme geliyor ve gerçekleştiği
oranda devlet-toplum arasındaki ilişkiyi,
devletin dünya ekonomisi ile bağlantısının
biçimlerini ve hatta toplumdaki iktıdar
ilişkilerini şiddetle etkiliyor. Böyle olması da
çok doğal, çünkü özelleştirme, sermaye
birikim sürecinin global ve ulusal çapta
yaşanan yapısal krizini aşmak için önerilen
bir çözüm.
Hedef, birkaç KTPin sabşıyla sınıriı değil
O
zelleştirme söz konusu olduğun-
da artık belirainleşmiş, oldukça
ilgi gören veBirbıri ile ilintili üç
vaklaşım var. Bundan biri. (bu-
na kaçınılmazhk teorisi diyeceğım) özel-
leştirmenin. küreselleşmenin bir sonucu
olduğunu. bu yüzden kaçınılmaz olduğu-
nu söyler. Bu teori. bir başka 'kaçınılmaz-
hk teorisi" ile desteklenır: son 25 vılda sen-
dikalar güç kaybettiler. bu v üzden direnç-
leri kalmadı. sosyalizm iflas etti, dolayısıy-
la bireycilik \e piyasa ekonomisi -ekono-
mik liberalizm- egemen oldu. tkinci yak-
laşım ise (buna uyum sağlama teorisi di-
yeceğim)etkilenen kesimlere. (özelleştir-
me çoğu zaman. bir KİT satışı gibi sunul-
duğu için) daha ziyade sendikalara ve son-
ra sosyal demokrat partilere ve nihayet sos-
yalistîere, sürece katılmalan gerektiğini.
böylece özelleştirmenin tahrip edici etki-
lerini biraz olsun engellemeye çalışmala-
n. yani 'sağ-duyulu' olmalan gerektiğini
söyler. Bu iki vaklaşım bir üçüncü yakla-
şırhla (buna olmayan düşmanlara saîdırdı-
ğı için. Donkişot'a atıfla yeldegırmenleri
teorisi diyeceğimi desteklenır. Bu 3. yak-
laşım. özelleştirmenin, anti demokratik ni-
telikli olduğu var sayılan kamu mülkiye-
tine karşı ofduğu için ve demokratik oldu-
ğu varsayılan, piyasa ekonomisini geniş-
lettiği için. demokratikleşme sürecinin bir
parçası olduğunu ve bu yüzden karşı çıkıl-
maınası gerektiğini ileri sürer. Bu vakla-
şım aynca. 'zamanlann değişriğini' ve in-
san aklının dünyayı bılmek ve değiştirmek
yeteneğinin öğle zannedildiği gibi güveni-
lecek bir şey olmadığı. türünden post-mo-
dem cilalarla parlatılır.
Uçüde yanlış!
Bu y aklaşımlann üçü de köklü bir şekil-
de yanlıştır ve ileri sürenlerin niyetlerin-
den bağımsız olarak. özelleştirme süreci-
nin başanya ulaşması için gerekli ideolo-
jik ortamı yaratmaktan başka bir işe yara-
mazlar. Ne küreselleşme ne sendikalann güç
kaybermesi ne de özelleştirme kaçınılmaz
değildir. Bu süreçler. gerçek toplumsal
güçlerin karşıhkh hesaplaşması içinde ya-
şanırlar. Bu yüzden kaderleri buradaki den-
geler tarafindan belirlenecektır. Özelleş-
tirme. toplumda toptan bir değişiklik ya-
ratmak istediği, bir kriz yönetme (ki bu sa-
dece ekonomik değil. politik ve ideolojik
düzeylerde etkin olduğu için toplumsal bir
krizdir de) programı olduğu için bütünsel
bir projedir. parça parça işleyen bir süreç
değil. Bu yüzden özelleştirmeyle sorunu
olanlar. sürecin tümünü karşılanna alarak
işe başlamak zorundadırlar. Nihayet. demok-
rasi ve bireysel hak \e özgürlükler söz ko-
nusu olduğ'unda. kamu mülkiyeti ve dev-
letin, piyasa süreçlerinden daha az etkin hat-
ta olumsuz bir işleve sahip olduğu, hiçbır
teorik ve tarihsel zemine sahip olmayan boş
bir laf, esas olarak ideolojik bir önerme-
dir. Kamu mülkiveti v e dev let, bunlar üze-
rinde kimin kontrol ve tasarrufa sahip ol-
duğuna bağlı olarak bir işleve sahip olur-
lar. Buna karşılık. pivasamn. tarifi gereği.
üzerinde, meta değişiminın kuralları ve
sermaye birikimınin yasalarından başka.
kimse söz ve hak sahibi değildir. Bu vüz-
den pivasa ekonomik olarak güçlü olanın
her şeyi belirlediği. güçsüz olanın. ıse tü-
mü ile iktidarsız ve haklardan yoksun ol-
duğu bir kaos ortamıdır.
İlk önce son söz ~
Bu tespitlerden sonra. en son sövleye-
ceğimı en baştan sövleyerek devam etmek
istıyorum. tşçi ve emekçilerin. sendikala-
nn, demokratik örgütlerin ve demokratik
haklann yaygınlaşmasından yana olan her-
kesin özelleştirmeye. en azından insani ve
siyası nedenlerden dolav ı şiddetle direnme-
leri gerekir. Çünkü özeİleştirme. sermaye-
nin, devlet \ e medya v oluyla işçilerc.emek-
çilere. hatta orta sınıflara. bunlann siv asi.
sendikal ve mesleki örgütlenmelerine yö-
nelttiği köklü bir saldındır.
Bu saldınnın iki hedefe yöneldıği görü-
lüyor. Bunlardan birincisi. sermaye birikim
sürecinin veniden yapılanma sürecine bu
kesimlerden gelen direnci kırmak: ikinci-
si ise, bu kesimlerin milli gelirden aldık-
lan pay azaltılarak, bu yolla elde edilen
kaynaklan, sermayenin yeniden yapılanma
sürecine aktarmak.
Özelleştinne birçok insanın yaşamını
olumsuz bir şekildeetkiler, ülke ekonomi-
lennin üzerinde demokratik kontrolü kal-
dınr v e yenne hiç kimseye sorumlu olma-
yan pazann iktidannı kurmaya çalışır. Bu
Özelleştirme\e post-modern cilalardan
biri de I>on Kişot'u çağrıştıran "Şelde-
ğirmeni teorisi".
pazar dünya pazannın parçası olduğu için.
özelleştirme dünv a pazannda etkin. hatta
egemen olan sermaye gruplannın iktidar-
lannın, yerel iktidarlar aleyhine güçlen-
mesini getirir. Özelleştirme doğal çevrevi
tahrip eder ve dogal kavnakların ya|ma-
lanmasına ve ulusal uluslararası büyük şir-
ketlerin iktıdannın güçlenmesıne yol açar.
Şimdi beni bu sonuçlara ulaştıran yolun
kaba bir haritasını sunmaya çalışacağım
(1): Dünyaekonomisinde 1970"lerinbaşın-
dan bu y ana gıttikçe derinleşen \ e yaygın-
laşan biryapısal knz yaşanıyor. Bu esas ola-
rak yoğun sermaye birikimi rejiminin, da-
ha popüler adıyla Fordizmin krizidir. Özel-
leştirme. işte bu krize çare ararken ortaya
çıkmış bir çözüm.
Fordist seımave birikim rejimi I. ve II.
Dünya Savaşları arasındaki dönemde
ABD"de orta\ a çıktı ve 11. Dünya Sa\ a^ı son-
rasında da gelişmiş kapitalist ülkelerde
yavgınlaşarak, 1970'lerde de veni sanavi-
leşen ülkeleri etkisi altına alarak dünya
ekonomisinde merkezı belırlevıci ^erma-
ye birikim rejimi haline geldi. Burada For-
dist sermaye brikim rejiminin aynntılı bir
tanımlamasına ve çözümlemesine girme-
yeceğim. Ancak Fordist sermaye birikim
rejiminin. sonra da krizinin konumuzla il-
gili bazı özelliklerine ışık tutmaya çalışa-
cağım. Böylece özelleştirmenin gündeme
geîiş nedenlerini ve varattığı sonuçlan ele
alabileceğimi düşünüyorum.
Fordist sermaye birikim rejiminin ko-
numuz açısından iki önemli özelliği var.
Bunlardan biri. Fordist rejimın, büyük çap-
lı, zaman zaman da tekel konunıunda olan
şirketler tarafindan yapılan kitlesel ve ho-
mojenleşmiş bir pazar için üretime dayalı
olmasıdır. Fordizmin diğer özelliği ise, iş-
çinin iş gücünün. enerjisinin. bu sermaye
birikim rejiminde. bant sistemiyle Taylo-
rizmin kanşmasından oluşan bir iş süreci
içinde. yoğun bir şekilde tüketilmesidir.
Fordizme. bu yüzden yoğun sermaye biri-
kim rejimi de denir.
Fordist rejimde devlet ~~
Kapitalizm sadece. emek v e sermayenin
bir araya gelerek artı değer üretilmesıyle
var olamaz. Artı değerin üretim, dolaşım
ve değjşim koşullannın sürekli olarak ye-
niden üretilmesi de gerekirkapitalizmin var-
lığını sürdürebılmesı için. Diğer bir değiş-
le. bu üretim tarzında yaşayanlar, bu üre-
tim tarzını kabul etmelidir; ikincisi. bu üre-
tim tarzının temelinı oluşturan meta iliş-
kilen sürekliliklerinı korumalıdırlar. Dev-
let. işte bu veniden üretim ilişkileri içinde.
olmazsa olmaz bir işleve sahiptir.
Fordist sermave birikim rejimi söz ko-
nusu olduğunda, vııkanda kısaca özetlenen.
böyle bir serma>e birikim sürecinin istik-
rannın sağlanması için devlet. kıtle üreti-
mini ve buna uvgun toplumsal talebi dü-
zenlemeye, iç pazarı denetlemeve çalışır;
ülkenin dövizinın değerini kontrol eder.
doğrudan üretıcılerin muhalefetını sıstemin
içinde tutacak kurumlan ve düşünceleri
yaşatmaya desteklemeye çalışır.
Toplumsal talebin düzenlenmesi aynı
zamanda ücret ilişkisınin düzenlenmesi v e
gerektiğinde. talep yetersizliğine karşı. ge-
lecektekı ücretlerin bu günden (örneğın
kredili satışlar. tüketıci krediieri vb.) har-
•^nabılmesine olanak sağlayacak, mali sis-
temlenn de ulusal çapta kurulmasını da
gerektirecektir. Bu yüzden Fordist rejim-
de mali sermayenin devreleriyle. emek
devreleri birbirine sıkı sıkıva bağlanır. Her
türlü mali dalgalanma emekçilerin tüketim
eğilimini toplumsal talebi şiddetle etkiler.
Dev lete bu alandaki dalgalanmalan da dü-
zenlemek gibi bir ek görev düşer.
İkincisi. işgücünün. işçinin enerjisinin yo-
ğun tüketimi. aynı zamanda yoğun bir şe-
kılde yeniden üretıminı zorunlu kılar. Yok-
sa. kısa zamanda. aşın yorgunluk ve sinır-
sel yıpranma yüzünden toplumun emekçi
stoku erimeye başlar, çalışacak işçi bul-
mak zoriaşır. Daha da öte. emekçiler ma-
kine olmadıklan için. bu durumu protesto
etmeye ve sistemin geçerliliğinden kuşku
duymaya başlarlar. N'itekimtarih. Fordiz-
min ortaya çıkınası ve gelişmesi sırasmda
emekçilerin sürekli direndığini ve müca-
dele ettiğini gösteriyor. Bu mücadele için-
de sendikal hareket ve sosval demokrat
partilergüçlendiler. Sendikalardan vepar-
tilerden gelen basınçla, de\\ex işgücünün
toplumsal yoğun yeniden üretiminin ma-
liyetininbirkısmını ve emekçi gelirlerinin
kısmen düzenlenmesıni üstlenmek zorun-
da kaldı. Böylece toplu taşımacılık. toplu
konutlar. toplumsal sağlık ve ücretsız okul
sistemi, çocuk bakımı. ailelere verilen ma-
li destek. işsizlere verilen mali yardımlar,
emeklilikfonlanyaygınlaştı.'refahdevle-
ti' oluştu. Ama unutmamak gerekir ki, bu
kendi kendine oluşmadı, 'refahdevleti' iş-
çilerin ve diğer çalışanlann, Fordizmin hız-
lı aşındırma egilimine karşı sürdürdükleri
mücadeleler içinde oluştu.
Bunlara ek olarak, dev let, pazar ve me-
ta dolaşımının istikrannı sağlamak için,
hiçbir sermaye grubunun tek başına sağ-
layamayacağı. ancak sermayenin bir bütün
olarak gereksinimi olan enerji, haberleşme,
taşımacılık. savunma gibi hizmetleri de
üstlendı. Nihayet Fordist sermaye birikim
rejimi, soğuk savaş ortamında şekillendi-
ği için, küresel bir kutuplaşmayı ve buna
paralel olarak büyük bir silah sanayiini de
bünyesine aldı ve hatta. bu sanayiyi genel
istikrann sağianması için ekonomik bir
kaynak olarak da kullandı.
SÜRECEK
IŞÇEVEVEVRENINDEN
ŞUKRAJN SONER
Harçlar Bahane
Harçlan protesto etmek üzere başlayan öğrenci ey-
lemleri, 12 Eylül sonrasının en kesintisiz öğrenci ha-
reketlerinin, diğer öğrenci ve eğitim sorunlan yanın-
da başlıca gerekçesi haline geldi.
Arada kimi polisin işgüzarlığı ve kötü alışkanlığı, ki-
mi sol radikal gruplann provokasyonları, kimi zaman
da polisle dayanışma halindeki radikal ırkçı ve dinci
grupların sadınlan ite ciddi çatışmalar, yaralanmalar,
tutuklanmalar yaşandı.
Her istenmeyen olayı yansıtan eylem haber ve gö-
rüntülerin arasında, bazen başbakan, bazan YÖK Baş-
kanı, polis müdürü ya da başka bir yetkilinin ağzın-
dan, bazen da televizyon. gazete haber ve yorum-
cuları adına "harçlar bahane "cümleciklerinin sıkış-
tınlrnasına özen gösterildi.
Öğrencilerin aylardır, bıkmadan, yorulmadan pro-
testo etmeyi sürdürdükleri harçların aslında öğrenci
maliyetleri yanında ne kadar küçük rakamlar oldu-
ğu, öğrencinin bu parayı yatıramamasının söz konu-
su olfnadığı, zaten yoksul öğrenci için de burs ola-
nağının sağlandığı kanıtlanmaya çalışıldı.
Kamuoyu uzun yılların ideolojik bombardımanı ile
nasıl tek yanlı özelleştirilmeye koşullandırıldıysa, şim-
di de sosyal devletten, insani gözeten anlayıştan
vazgeçmenin son adımı olan "eğitim ve sağlık alan-
lannda özelleştirmenin, paralı sağlık ve eğitimin"
ideolojik savaşı veriliyor.
Parası olmayanlartn hasta ve cahil bırakıldığı bir top-
lum.
Gençler, "Biz cahil ve hastalıklı bir toplum istemi-
yoruz" diyorlar.
Eğitim alanındaki özelleştirmenin önemli bir adımı
olarak gördükleri harçlara karşı, kampanyadan. ey-
lemlerden vazgeçmeye niyetli görünmüyorlar.
önce 350 bin imza toplama ile başlayan, protes-
to eylemlerini, haklılıklannı kamuoyuna gösterecek
ve siyasi iktidarı, iradeyi, yanlış kararlarından dön-
dürecek kadar etkili sürdümneyi amaçlıyorlar.
Gelişmeler, öğrencilerin yaşanan kötü olaylar ne-
deni ile polisin acımasızca saldırıları, provokasyon-
lar, sağdan gelen saldırılar karşısında, bu işten geri-
ye dönme eğiliminde plmadıklannı gösteriyor.
Istanbul Üniversite Öğrencileri Koordinasyonu, ya-
nn diğer üniversitelerden gelecek öğrenci koordi-
nasyonları ve arkadaşları ile bir dizi yeni eylemi baş-
latıyor.
Etkili ve barşçı bir savaşımı sürdürme kararlılıkla-
nnı açıklarken harçlar üzerinde yapılan polemikler-
den yola çıkıyoriar. öğrenci dostlanna yaptıklan çağ-
nda, onlar de gençliği suçlayanların sloganına katı-
lıyoriar. "Evet, harçlar bahane!" diyorlar. Dertlerini bir-
kaç cümlede şöyle özetlemeye çahşıyorlar:
"Çünkü, yalnızca paramız olmadığı için değil, ay-
nı zamanda tüm insanlığın sahibi olduğu bilgiyi pa-
rayla satın almayı kabullenmediğimiz için harçlan
ödemeyi reddediyoruz.
Çünkü, eğitim gibi temel ihtiyaçlardan belki de en
önemlisi olan sağlık alanındaki özelleştirmeleri de ka-
bullenmiyoruz ve reddediyoruz.
Çünkü kavgamız "üç kuruşun" kavgası değildir. Biz,
halkı cehalete ve hastalığa mahkûm eden sömürü
düzenine meydan okuyoruz.
Emeğin, kardeşliğin, banşın, onurun ve özgürtü-
ğün şarkısını söylüyoruz.."
Gençler verdikleri bu güzel mesajlan boşta bırak-
mamak, anlamlı kılmak, insancıl ve banşçı kimlikle-
rini öne çıkarmak üzere, eylemlerine bir dizi sıcaklık,
yumuşaklık katmaya özen gösteriyorlar. Çatışma-
lardan, provokasyonlardan uzakta kalmaya büyük ça-
ba göstereceklerini söylüyorlar. Işgal yerine, üniver-
site bahçesinde, sorunlann tartışılacağı toplantılar ya-
nında halayları, sazları, gitarlan ile olabilmeyi, düş-
lerindeki üniversiteyi, özgürleştirmeyi programlıyor-
lar.
Öğrencilerin istemleri öylesine insancıl, düşleri öy-
lesine büyük, "halka yöneltilen saldın cephesine kar-
şı" birlikte örmemizi istedikleri cephe, bugünkü çı-
kar düzeni ile öylesine çatışıyor ki..
öğrencilerin haklı istemleri ve eylemlerinde, düş-
ledikleri etkili ve barışçı çizgide, başanlı olmamalan
için çok oyun oynanacak.
Gazetecilik yaşamımın ağırlıklı yıllan 1966-80 ara-
sı gençlik, öğrenci eylemleri, eğitim sorunlan, hak sa-
vaşımı ile-çıkar cephesinin tuzaklan arasında tanık-
lıkla geçtiği için olanlara bakıp, olabilecekleri düşü-
nüyorum.
Gençlerin, önlerine çıkarılacak sayısız tuzak, akla
gelmeyecek çeşitli oyunlar karşısında, tuzağa düş-
meden, oyuna gelmeden kazanmalarını yürekten dt-
liyorum.
Gençliği, eylemle hak aramaya zoriayan sorunlar,
istemleri, özlemleri, halkın çoğunluğunun sorunları,
çıkarları, istemleri, özlemleri ile çakışıyor. Onlar ba-
şanlı olduğunda, çarklar çoğunluğun çıkarlanndan ya-
na işlemeye başlamış olacak.
Onlar kınlıp savrulduğunda, Türkiye'nin düzeni da-
ha kötü bir rotaya otunmuş olacak.
Evet. "harçlar bahane!" Bu kavga, cahil ve hasta-
lıklı bir toplum yaratmaya karşı çıkma kavgası. Öğ-
rencilerin dostu olmak ya da olmamak gibi bir seçim-
le. aslında kavgadaki cephemizi de seçmiş oluyoruz.
Bölgesel kalkınmada verimlilik uyarısı
'GAP'ta yeniden
yapılanma gerekli'
SAMİH AZMİ EZER
ADANA - Güneydoğu
Anadolu Projesi (GAP) ve
diğer bölgesel kalkınma pro-
jelerinde verimlilığin arttı-
nlabilmesi için yönetimsel
bakımdan yeniden yapılan-
maya gidiîmesi. bakanlık-
lararası eşgüdüm sağlanma-
sı. bölge kalkınma kurum-
lannın idari ve mali açıdan
özerkliğe kavuşturulması
gerektiği belirtildi.
Diyarbakır Dicle Üniver-
sitesi Hukuk Fakültesi öğre-
tim görevlilerınden Dr. Ra-
mazan Yıldınnı. "Bölgesel
Kalkınma Kurumlannın ve
GAP Bölge Kalkınma İda-
resi'nin Yeniden Teşkiladan-
masına İlişkin Rapor" baş-
lıklı çahşmasında. GAP Böl-
ge Kalkınma tdaresi Baş-
kanlığı'nın "ko\u merkezi-
yetçi bir anlavışla özerkliği
yok denecek kadar az bir bi-
çimde" kurulduğunu kay-
detti. Ülkemiz için benim-
senmesinde varar bulunan
modelin, yerinden yönetım
niteliğine sahip. idari ve ma-
li açıdan özerk kamu kuru-
I uşu model i olduğunu anla-
tan Yıldınm, ABD'nin Ten-
nesse eyaletindeki Tennes-
see Valİe> Authority kuru-
luşunu ömek göstererek şun-
lan söyledi: •"TennesseeVal-
ley .Authority ile katı merke-
zh etçilikyerine>erinden yö-
netim ilkesinin egemen ol-
duğu, verimlilik ve yeteıiilik
temeline dayalı bir vönetim
modeli oluşturulmustur. Ça-
lışmalan günümüzde de de-
vam eden kurumdaotabildi-
ğince yetki dev ri volu benim-
senerek kararlann alınıp u>-
gulanmasında etkinlik he-
deflenmiştir."*
GAP ile birlikte Doğu
Anadolu Projesi, Konya
Ov ası ve Orta Anadolu Böl-
ge Planlama Projesi. Kuzey
Anadolu Bölge Planlama
Projesi gibi tüm bölgesel
kalkınma projelennın yeni-
den yapılandırılması öngö-
riilen raporda. idari ve mali
açıdan özerk bölgesel kamu
kurumlannın oluşturulma-
sı ve bunlann merkezi yöne-
timle ilişkilerinin düzenlen-
mesi konusundabirçerçeve
yasa hazırlanması gerektiği
vurgulandı.Raporda. idari
ve mali açıdan özerk bölge-
sel kafkınma kurumlannın
yanı sıra hükümete tavsiye
nıteliğinde kararlar alacak
Bakanlıklararası Bölgesel
Kalkınma Koordinasyon Ku-
rulu oluşturulması önerildi.