Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 1996 SALI
14 KULTUR
İNSANLAR. SOKAKLAR VE ŞEYLER ENİS BATUR
Bilge Alkor'unfirtınasergisinden izlenimler
Şair. Auden,bır tek besteciyi anaya-
ıuiıcı katında görür: "Bütün ötekiler
çevirir" demiştir bir şiirinde - bütün
ötekiler: Şair. ressam. anlatıcılar.
Müzığe şairın tanıdığı ayncalık bel-
ki abarîılı gelebilir: belki. Auden'dan
bir adım öteye geçıp bestecinin de çe-
virtnen olduğunu kanıtlayacak savlar.
görüşlerortaya atılabilir. Neolursa ol-
sun. sanatın birvandan da çeviri işle-
vi. sürecı olarak görülmesi. kolay ya-
bana atılmayacak birbakış açısına da-
yanır.
Post-Romantiklerle başlayan. mo-
dern dönemi bir uçtan (\arsa) ötekıne
kateden. Post-Modernlerle iyiden iyi-
ye ağırlık kazandıgı gözlemlenen bir
yaklaşrm. Yaratının varatıyı. yaratma
ediminı. ötekinin yaratı alanını konu
edinme eğilimidir.
Ister bir çevın sürecinden. esinlen-
meden. knılcım toplamadan
söz edelim. ister "söyleşi kur-
mak~tan. burada herhangi bir
ındırgev ıcı yargıv a baş\ urul- B
şa sürme kertesine varan özgiin vakla-
şımlarından (bir okur olarak ben de te-
dirginim o konuda biraz. Ce\at Çapan
gibi) \e PeterGreena>\a>'in "Prospe-
ro's Books" uvarlamasından (bu konu-
da da Bılge Âlkor ile düşüncelerimiz
denk düşmüyor) yola çıkarak. kendi
kurduğu sy)Y/t'vs7 nin farklı bovutlarta-
şıdığını göstemor.
Dışandan. buradan bakıp yorum la-
mak da degil Bılge Alkor'unki; kendi
beninın merkezinden görmek \e gös-
termek de: sergi. başlangıçtan başlan-
gica gezildiğınde. ressamın Shakespe-
are'in içııule kalmayı. durmayı yeğle-
diğini: bugüne dek yapılagelmiş bü-
tün yorunılardan neredeyseyıkanarak.
so>unarak Söz'ün ve Imge'nin an, an
haline sokulmayı. orada bırdaha "ete
ketniğe bürünme"ye a'ireı etıiğini dü-
şündürüyor
ilge Alkor'un, bugün (Maçka Sanat
Galerisi'nde) açacağı fotoğraf
sergisiyle ayrı bir boyut kazanacağını
^SS^T^JİX sand)ğlrn (AKM-dekOyen, seıgisi «Bir Yaz
tas. olarak seçmek. Arkime- Gecesı Duşu Fırtına başlıgım taşıyor:
des'in sözünden ötesini dü- Shakespeare'in iki yapıtı etrafında doğmuş,
şündürmemeiidir. Bana bir açılmış, genişlemiş bütünlüklü bir sergi.
%X&^SldS: Taammüden yap.lm.Ş, mŞa edüm.ş bir
mese bıle. bana bir partöner sergıyle karşı karşıyayız.
venn onunla sınırlanmı zor-
layayım türünden bir cümle f-^hakespeare'in yapıtlarını mı resimüyor
kurulabı ırbu durumda: Ote- V r > ı A H U-- f U - I ı
Â-y.artık.benimkendimedog- A Bılge Alkor, boyle bır amaçla m. yola
m gidişimin bahanesidir. K~r çıkmış? Hayır, bellı kı, Shakespeare'ı
Bilge Alkor'un. bugün okumaya girişmiş ressam; klasik okuma
(Maçka Sanat Galensinde) dizgelerinden koparak, Rimbaud'nun hafif
açacaöı rotouraf seraibiyle , • . . , • •r
, , , , .. • ,
ayn bîr boyut kazanacagim <Ya d a a
8ı r
) bıçımde dalga geçerek uzerınde
sandıgım jAKMUeki) yeni durduğu 'soldan sağa ve yukarıdan aşağf
sergisi -Bir Yaz Gecesi Dü- okuma düzenini kınp geçmiş:
şü/F.rt,na" başi.g.nı taşıyor: Derinlemesine. çaprazlama. altüst edici bir
Shakespeare ın ıkı yapıtı et- , , ^
r
rafında doğmuş. açılmış. ge- OKUma DU.
nişlemiş bütünlüklü bir sergi.
Her şeyden önce "proje"ye degin-
mek gerekiyor: Bir dönem içinde ya-
pılmış resimlerin dogal tutarlılıgını
yansitan. önce başlanıp sonra \aftiz
edilmişişlerdeğilbunlar. Dcyimtuhaf
gelebilir: Taammüden yapılmış. inşa
edilmiş bir sergiyle karşı karşıyayız.
Shakespeare" in yapıtlannı mı resim-
liyor Bilge Alkor. böyle bir amaçla mı
yola çıkmış
1
Hayır, bellı ki. Shakespe-
are'i okıımava girişmiş ressam; klasik
okuma dizgelerinden koparak. Rim-
baud'nun hafif (va da ağır) bıçimde
dalga geçerek üzerinde durduğu "sol-
dan sağa ve vukarıdan aşağı" okuma
düzenini kırıpgeçmiî: Derinlemesine.
Klasiklerin en zor \anı. onlann en
kolay dokunulan. oysa birtürlü erişi-
leme>en yargılandır: "To be or not to
be"ye tutunmanın kolaylığı onu tut-
maya yöneldiğimız an başka laşıverir:
Tanıı tamına nedir. nasıldır, soruların
arasında ka\rulup kalır insan.
Bilge Alkor'un sergisi. işte. bu ya-
kıcı haecın kayıtlannı getıriyor. Ressa-
ma da katkısı olmuştur şüphesiz. ama
sergi salonundaki girdaba kapılmadan
edemeyen izleyıci için Can Alkor'un
dudak uçuklatıcı yetkinlikteki Shakes-
peare çe\ inleri de bır kılavuz olma ni-
teliğı taşıyor.
Bilge Alkor hangi ateş parçasını
çaprazlama, altüst edici birokuma bu. avucunun içinealmayı gözeajmış.,oçıu,
Belki bundan. Alkor'un girışimini
bir çev ıri denemesi sa\ mak da. bir tür
"yorum-lama" olarak nitelendirmek
degüçleşivor. Ressam. CevatÇapan'la
yaptığı birsöyleşide. çalışmasürecine
de ışık tutan ipuçları \eriyor, Arreda-
mento Dekorasyon dergisinin bu ayki
sayısında: Jan Kott'un yorumu yoku-
orada tutmaya. sogutmadan tutnıaya
çalışmış. daha açık seçik görebiliyo-
ruz. Masum göründügünde bile. bir
metnin. birkaç dızenin nasıl olup cin-
net yakasına bizi sürükleyebileceöini
de.
Gene de, sözlerle gereğinden fazla
oyalanmamak gerekiyor: Onlan. gere-
kiyorsa. bir başlanna. ayn bir uzamda
ele almak daha doğru olur. Burada. ser-
gi salonunda. tabloların yanıbaşında,
genellikle dışındalar. Bazen de içeri
alıyor onları ressam. bir alınlık, bir
şemsiye. bir çatı gibi. Gene de varlık-
lannın sınınnıçizi\or: Onlarzaten var-
dı. şimdi bunlar\ar. dıyor. bakan kişi-
yi tuvallennın ıçıne çekerek.
Şimdi renk. renkten doğan biçim.
biçimin bir sakladığı bir ele verdiği
ses. sesler karşımızda. Bilge Alkor'u.
karınca kararınca. 1970'lerden bu ya-
ııa izlemeye çalışıyorum. Kütle ile boş-
luk arasında durmadan sorguladığı bir
ikilem görüyorum onda. baştan beri
Maddenin. maddeleşip görünenin kar-
şısında hemen hep ele a\uca sığma-
\an"ın kurabileceği dengeyi araştırı-
\or. izleniminekapıliNorum: Su\eta^.
gö\de \e gölge. gerçek \e düş kutup-
larına gidıp gelen bir göz.
Hangisi hangisinin kaynağı.
tam belli değil. Hangı.si öbü-
rünün aslı. oda. Ressamın as-
kıda kalma\ı. bırakmayı se\-
dığine ınanıyorum.
Shakespeare'in adasına.
uzun uzak bir denizden ağır
ağır yüzerek yaklaşırken. su
ile toprak. su ile taş. ateş ile
hava arası iyice kendi uçlann-
da bilenmiş Bilge Alkor. Ser-
gi. mutlak a\annın izlerini ta-
şı>or. Bu derın. güzel uyku ki-
min? Bu sert. vıpratıcı ıı\ku-
suzluk kimın'.' Diişler \aza-
nn. gündüşleri ressamın nıı°
Caliban'ın. sırttan. yürür-
ken. otururken. durup bellı
belirsız ınlerken (duyuyo-
rum) portrelenne bakınca res-
samın sonıııula onunla ger-
çekten kaışılaştığını anlıyo-
rum. Bizimbılmediğimizres-
sama ulaşmış. Vanıbaşımda
bir başka ressam. Fatnıa Tü-
—^^— lin, "karanlıklar prensi"nin
resminde siyahın hıç kullanılmaması-
ııın yaratiığj ürperti>e dikkai çekıjor.
Az ıleride bir başka şair. AhmetOktay,
katıl kırmızi} la maktııl grinin ortasın-
dan söz alıyor.
Ileride. daha da ılerıdc. erkekler \c
kadınlar \ürü>or. "Mkhelangekj'dan
söz ederek." Ben. -Titania"nın önün-
den ayrılamıyorum. O üçüzlüyü yerin-
den alıp dünyanın büyük müzelerin-
den bırine kaldın\orum.
Şimdi artık gecedir. Sergi salonu-
nun ışıklan sönmüş, göre\ lıler kapıla-
nnı kilitleyip aşağıya inmiş. gün yor-
gunu ressam ev ine, odasına çekilmiş-
tir. Karanlık ve ses>.iz salonda. dışarı-
da ugultu ve ışıkla sürüp akan kentin
(>7f.sWctablolann içinde kıpırtılarbaş-
lamıştır. Prospero'nun yenik, Cali-
ban'ınmahzun.Tilania'nınneşeyleke-
der arası bölünmüşsesı.sesleri ıçinden
Gece. Uyku. Düş kendi hakıki uzam-
lannı bulmuşlardır.
Bilge Alkor'un fırtına-sergisi. çölün
merkezinde serap. Tıtania'
Cazuı mahcup prensesi Azîze...
Caz dünyasının yeni gözdesi Azize Mustafazade, Ankara ve Istanbul konserlerinde dakikalarca ayakta alkışlandı
AHl ANTMEN
Caz dünyasının yeni gözdesi. genç
piyanist. şarkıcı ve besteci Azize
Mustafazade. Cemal Reşit Rey Kon-
ser Salonunda \erdiğı konserle Is-
tanbullu miizıkseverlen bir kez daha
hayTan bıraktı kendine. Daha piyano-
sunun başına oturmadan. sahneye çı-
kar çıkmaz dakikalarca ayakta alkış-
landı. "lyi gecefer" diye seslendigin-
de. salon adeta gürledi. Mustafazade.
ellerini gögsünde birleştirip mahçup
bir ifadey le sahne ışıklannın altından
kalabalıklan izledi.
İlk konserini Azeri cazının önde
gelen isimlerinden. babası \'agıfMus-
tafa ile Tiflıs Caz Festivalı'nde veren
Azize Mustafazade. bugün caz dün-
yasının en usta isimleriyle çalışan. al-
bümlere imzasını atan biryıldız. He-
nüz 27 yaşında. Solo gösterileri yeğ-
liyor. ki buna şaşmamak gerek: Sah-
nedeki varlıgı, salonu fazlasıyla dol-
duruyor. Parça aralanndaki küçük.
mahçup kız edası parmaklan piyano-
nun tuşlanna değdiği ya da mikrofö-
nu eline aldıgı anda kayboluyor. Bit-
mez tükenmez bir enerjisı %ar.
1988 yıhnda Theionious Monk ya-
nşmasında bınncılık kazanan Azize
Mustafazade, Azeri ezgilerini cazın
özgür tınılanyla tüm dünyaya duyur-
maya kararlı. "Azize Mustafazade"
ve "Ah^aNS*" adlı ikı albümün ardın-
dan, Bill Evans. Stanley Clark, Al di
Meola. Omar Hakim, Kai £. Korpeh
De Carmego ve Jean-Luc POnn ile
bırlikte gerçekleştirdiği "Danceof FH
re" albümüvle günümüzün en şete-
neklı müzisyenleriv le adı anılan .Az-
ize Mustafazade ile Istanbul konserı
sonrası kısa bir söyleşı yaptık.
-.\zerba>can'da caz müziğinin bu-
günkü durumundan söz edebilir mi-
siniz?
Caz. Azerbav canda en çok sev ilen
müzik türlennden bın. Özellıkle Ba-
kü'de çok dinleniyor. seviliyor. Bakü
zaten bir çok farklı müzik geleneği-
nın buluştugu bir kenttir. ama caz \e
folk o geleneklerin başında geliyor.
- Sizin cazla ilk karsılaşmanız, çok
küçük yaşlarda babanızın etkisiyle
olu\or...
Evet. babamın etkisi çok büyük
üzerimde. \'agıf Mustafa. Azerbay-
can'da caz gelenegınin yerleşmesi
için öncülük eden isimlerin başında
gelır. İlk müzik derslerimi ondan al-
dığım için çok şanslı sayıyorum ken-
dimi.
-Klasik müzikefitimi aldıktan son-
ra caza yönelnıişsiııiz. (a/ ile klasik
arasında bocaladınız mı başta?
Evet. klasik müzik eğitımi aldım
ve bu yönümü hıçbir zaman terketmiş
görmüyorum kendımi. llerisı için de
bazı projelerim var. Yanı gelecekte.
kesinlikle klasik müzik çalışmaları
yapacağım.
- Peki .Azerba>can'dan Avnıpa'ya
geçiş süreci nasıl yaşandı?
1986 yılında fiflis'te verdığim bir
konserde bir Amenkalı prodüktör be-
ni dınlemiş. Cok beğendığıni söyle-
yerek. bazı konser kayıtlarımı Avru-
pa'ya yollamamı önerdı.
- Bunun So\Aetler Biıiiği'nde ve
özelde Azerba\can"da yaşanan poli-
tik ve toplumsal sonınlarla bir ilgisi
\ar mıydı? Ö/ellikle babanızın yaşa-
dıgıdönemde, ülkede caz yapmak pek
o kadar kola> değildi sanırun.-
Evet. babam bunun sıkıntısını çok
yaşadı. Gün be gün mücadele verdi.
Bir tek konser \erebılmek için aylar-
ca uğraşılırdı. Sistem, yeteneklerı öl-
dürüyordu.
- Sizşimdi onun ba> ragını elinize al-
mış gibisiniz...
Evet. onun adımlanndan gidiyo-
rum. Hem ona. hem de mılletime kar-
şı büyük sorumluluk hıssediyorum.
-Gerekalbiim kapaklannda,gerek
sizinle >apılan söylesilerde yeteneği-
niz kadar flziğini/in de bilinçli olarak
ön plana çıkanldığını görüyoruz. Bu
tavirdan rahatsız olu\or musunuz?
Belki... bilmıyorum... Ama hayır.
rahatsız etmıyor beni.
- Bir soyleşide, bestelerinizi seslen-
direcek müzisven bulamanıaktan va-
kınmıştınız. Dünyanın en \etenekli
müzisvcnlerivle biıiikte çalı>orsunuz
oysa. Aradığınız nedir?
Belki bırlikte çahştığımmüzisyen-
lerın benim gibi düşünmesini istiyo-
rum. Bir ruh uyuşması olması gere-
ki\or her şeyden önce. En yetenekli
müzisven de olsa. benım ruhumla
onun ruhu bir olmayabıliyor.
- Bunun Doğulu-Batılı ikilemiyle
bir ilgisi \ar mı? Yeni albümünüzde
Hindi bir müzisyenle çalışmavı seç-
nıişsini/.-
Ben doğal yetenekleri seviyorum.
Kendıliğmden müzısyen olanlan. egi-
timle. bırıkımle gelen ustalıktan ya-
nadeğilım. 'dogal müzısyenleri' yeğ-
liyorum. Sözgelimı. Afrikalılargali-
ba ruhuma daha uygun. Çünkü çok
dofiallar.
NEVİN ÜNAL1N
ANKARA- MEB'in kon-
ser salonu bugüne dek gör-
mediğimiz bir kalabalığı
agırladı 19 nisan gece-
si...Sevda Cenap And Müzik
Vakfı tarafından düzenlenen
törende salonun tüm merdi-
venlerine, geçiş yerlerine ek
sandalyelerle konulmuştu.
Sahnenın önündeki yan boş-
luklar bile hıncahınç izleyi-
cilerle doluydu. Tüm müzik-
severler bir yürek birligi için-
de cazın büyülü kraliçesinin
sahneye çıkmasını beklişor-
du.
Azize Mustafazade sahne-
de göriindügü anda ıslık ve
alkıştan inleyen salon, sanat-
çının "•Merhaba". "SiziSevi-
yorum" cümleleriyle başla-
yan konuşmasıyla tekrar ses-
sizlige gömüldü. "Burası be-
nim için çok özel bir yer. Ül-
kem Azerbaycan'a en yakın
olan ülke. Çünkü ben ülkemi
de çok özlüyonım. Alman-
ya'da yaşadığımdan ötürü...
Size Almanva'da yaşayan
Türklerden selam getirdim.
Çünkü oniarda ülkeieriniçok
özlüvorlar. Şimdi sizin için ça-
lacagım."
Lzun dalgalı saçlanyla.
vücudunun tüm hatlannı ser-
gileyen siyah transparan tu-
valetiyle, olağanüstü fizigiy-
le. inişli çıkışlı vurgulamalar-
la dolu romantik konuşma-
sıyla bizleri büyülü konseri-
ne hazırlayan Zadeh. kuyruk-
lu piyanosunun tuşlanna do-
kunmasıyla caz dinletisini şö-
lensel bir atmosfere dönüş-
türmeyi daha ilk parçasından
itibaren kolaylıkla becerdi.
Cazın Azeri ezgilere uyarlan-
mış melodileri dinlerken. bu
usta sanatçıva dair Kal
E.Kardeh de Camargo'nun
görüşünü paylaşma şansına
sahıp olduk: "Onun müziği.
eşsiz bir müzik! Ben daha
kimseyi böyle piyano çalar-
ken görmedim. O benim tann
dığım en büyük müzisyenler-
den biri™"
Cazın ileri gelen otoritele-
ri söz birligi etmişçesine
onun sanatını, virtüözitelıgi-
ni onaylıyorlardı. Üç yaşında
piyano çalmaya başlayan Za-
deh'in en büyük başansı, caz-
la bağdaşmayan Azeri ezgile-
rini, kendi yöresel motifleri-
ni büyük bir ustalıkla caza
uyarlamasıydı. Bellekte ko-
layca kalan bu ezgiler, cazın
armonileriyle içiçe, müthiş
bir uyumla, en yumuşaktan,
en ateşli partisyonlar arasın-
da gidip gelereİc caz dünyası-
na bambaşka teklifler. bam-
başka tınılar kazandırarak
kendisini kabul ettirdi. Dogu
müziğinin içli. mistik armo-
nileri cazın keyifli sololany-
la kaynaştı Bill Evans'a göre:
"Mustafazade'nin caz temeli
çok güçlü, Doğu müziğini çağ-
nştıran etkiler hissedilivor.
Ritim ve duygu yüklü mü-
kemmel bir müziği var."
Azize Mustafazade'ın bu
başansında kuşkusuz babası-
nın da büyük etkisi var. Kon-
ser sırasında. 39 yaşında kay-
bettiği babasının bir bestesi-
ni yorumlayacagını söyler-
ken sesi titriyordu. Bütün
duygulanımlannı. seyirciyle
paylaşma yakınlıgını göste-
ren sanatçı, bu besteyi yo-
rumlamadan önce, babasın-
dan şöyle söz etti izleyicile-
re: " O bir dehaydı. Onu öz-
lüyorum. Çok üzgünüm_"
Babasına ait bu parçayı
çaldıktan sonra ayağa kalkıp
seyirciyi selamlayan Zadeh,
gözyaşlannı siliyordu.
Mustafazade'nin piyano
eşliğinde olmadan gerçekleş-
tirdiğı canon ise seyirciyi mü-
zigin başka bir boyutuyla kar-
şılaştırdı. Fonda (playback)
kendi sesiyle cazın başka ver-
siyonlannı sunan Zadeh bü-
tün büyülerini geçirdi izleyi-
ciye. "Take Fi\e". "My Fun-
mr
VaJentine" gibi bildik caz
şarkıları onun yorumuyla
bambaşka bir kimlik kazandı.
Azize bir "Azize" edasıyla
dev leştı yüreklerde... Onu he-
men yollayamazdık kulise. O
da bizden zorla ayrıldığını.
içtenlikle "Tekrar dönecegim
size" diyerek ve beş kez arka
arkaya sahneye cıkıp, bis ya-
parak en güzel biçimde ifade
etti.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
Göriişmek Üzere...
Günlerim Elias Canetti'yle geçti. Şemsa Yeğin'in
dilimize kazandırdığı Kurtanlmış DH"\ (Payel Yayınla-
n) okuyorum. Görkemli bir yapıt.
Canetti adını kimbilir kaç yıl önce. handiyse otuz
yıl önce. Ahmet Cemal'den işitmiştim. Ahmet Ce-
mal o zamanlarKörfeşme'yi okuyordu. (Bu eşsiz ro-
manı, çok duru bir çeviriyle Türk okuruna sundu son-
radan.) "Keşke", diyordu bana, "Fransızcasmı bul-
san, hemen okusan." (Köıieşme'yi iyi ki Ahmet'in
çevirisinden okudum.)
Ahmet Cemal, çağdaş Avusturya edebiyatından iki
yazara gerçekten tutkundur: Ingeborg Bachmann
ve Elias Canetti. Uzun yıllar Körleşme'yle yaşadı,
eserin bir paragrafı, hatta bir cümlesi için günlerce
didindi. Çevirisinin olgunlaştığına inanır inanmaz, ba-
na telefon açar, okurdu. Çok geçmez, cayar, yeniden
yazı makinesinin başına geçerdi.
Türkçe'ye çevrilmiş en güzel deneme kitaplarından
biri olan Sözcüklerin Bilinci de Ahmet'in emeğidir.
Canetti, Sözcüklerin Bilinci'nde dünyanın en büyük
faşizm karalayıcısı kimliğiyle belirir. Bu kitaptaki
"Speer'e Göre Hitler" denemesi, Almanya'da faşiz-
min yükselişini ve düşüşünü, ideolojisinin zavallılığı-
nı anlatmakla kalmaz, bir yandan da yannın iğrenç
heveslerıne istıhza yağdırır.
Sözcüklerin Bilinci'nde yer alan bir başka deneme,
"Kafka'nın Felice'ye Mektuplan", romancılığım üze-
rinde etkili oldu. Denemeyı okuduktan sonra, asıl an-
latmak istediklerimizin, çoğu kez, yalnızca satır ara-
larında dile gelebileceğini ayırt ettim. Kırık Deniz Ka-
buklan'nı yazarken denemeyi başucumdan ayırmaz-
dım.
Şu satırlar bugün de bana kılavuzluk ediyor:
"Yaşamın dehşeti karşısında, çoğu insanın bir ta-
lih eseri ancak arada sırada, iç dünyalanndaki güç-
lerce tanıklığa atanmış, bazılannın ise her zaman bi-
lincinde olduklan dehşet karşısında tek bir avunma
kaynağı vardır: Daha önce yaşamış tanıkların du-
yumsadıklan dehşetle bağıntı kurmak."
Elias Canetti büyük bir yazar. Kurtanlmış Dıl ya da
alt başlığıyla Bir Gençliğin Öyküsü, bu büyük yaza-
nn çocukluk döneminden devşirdiği anılan içeriyor,
çocukluk döneminden, ilk gençlik, yetişme yılların-
dan.
Sözcüklerin Bilinci'ni okurken bilgi eksikliğimin uç-
suz bucaksızlığından utanç duymuştum. Kurtanlmış
Dil'i okurken hatırlayışlanmızın güçsüzlüğüne, cılız-
lığına buruldum. Belleğime bunca yıl boş yere güven-
mişim gibi geldi bana. Canetti, inanılmaz ayrıntıları
hatıriıyor.
Yalnız şunu düşündüm: Elias Canetti'nin içinde ye-
tiştiği küftürel ortam, hatırlayışlara olanak tanıyacak
ölçüde geçmişin verimlerıne sadık kalmıştır.
Sözgelimi evler...
Sözgelimi evler... Canetti, yaşadığı evleri anıyor
"Zürih'te Scheuchzerstrasse üzerinde 68 numa-
ralı binanın üçüncü katında, evinı oda oda kiraya ve-
ren, evde kalmış yaşlıca bir kadından iki oda tuttuk."
Büyük olasılıkla ev yerli yerindedir.
Oysa hatırlayışlarımın somut tanığı ne çok şeyi yi--
tirdim! Sözgelimi Moda Plajı, yerinde yeller esiyor!
Sözgelimi Sarıyer'de Bosfor Lokantası. Bu lokanta-;
da dönemin 'başvekil'i Adnan Menderes e rastla-;
mıştık. Menderes'e çay sunalan semaver, uzun yıl*
lar varlığinı korudu. Bosfor, bugün sularsrgömülüyolj
İşte Canetti ve benzeri yazarlar, 'yerieşik' bir kül{
türün sürek avına çıkabilmişlerdir. Biz, geçmişin 'gö*
çebe' kültürünü günümüze, 'yap-boz' tavnyla taşif
mışız. ;
Şunu da düşündüm: Canetti'nin anlattığı kitaplar
var. llkokuduğu. büyülendiği kitaplar. Okur, yerieşik
kültürde adları anılmış kitaplara hemen baş vurabi-
lir. Anlatının anlatısını okur böylece yürütebilir. Canet-
ti, o kitapları özellikle anarken okuruyla gizli bir diyar
loğa giriyor. Okuduğum kitapları anıyorum anması.-
na da, beni okuyanlarla aynı içten söyleşiye karıştk
ğımızdan hayli kuşkuluyum.
Kurtarılmış Dil, yüzyılımızın başındaki Rusçuk'u,
Zürich'i, Viyana'yı ve başka yerleri betimliyor. Bu
kentlerde, bu yerlerde başka bir yüzyıla iyice yaklaş-
mış bugünün insanı, dünün anılarını yine soluyabil*
mekte. Bırakın 1900'lerin Istanbulu'nu, 1960'ların Is-
tanbulu'ndan ne kaldı geriye?! Neyi betimleyeceksi-
niz de betimleriniz okuru bugünün çağrışımlarına
yönlendirecek?!
Taksım Meydanı'nın her Cumhuriyet Bayramı ye-
şil, kırmızı, mavi, eflatun, aydınlatılmış suları bende
ulus sevgisinin en belirgin görüntüsü. Görüntüsüy-
dü, demeliyim; resimlere geçmiş o Taksim Meyda-
nı'nın peyzajı çoktan silınip gitti. Bayındırlık adına yı-
kım!
Elias Canetti, geçmişe "Görüşmek üzere!" diyebi-
liyor.
Biz, her yaşantımıza "Bir daha görüşmemek üze-
re! "diyoruz.
Pera Oda Müziği topluluğundan
konser
Kültür Servisi- Pera Oda Müziği Toplulugu. 25 nisan
perşembe günü saat 19.30'da Atatürk Kültür
Merkezi'nde bir konser verecek. $ef Naci Madanoğlu
yönetimindeki konser iki bölümden oluşuyor. A.
Corelli. H. Purcell \e Haendel'in müziklerinin
yanısıra J.S. Bach'ın iki pivano için konçertosu. Z. •,
Gülnur Yalazer ve Fahri Pekiner tarafından -J
seslendirilecek. ^
'Doğa ile Barış Karikatür ]
Yarışması' !
Kültür Senisi - Cartoon Yayıncılık. Türkiye Erozyonlâ
Mücadele. Ağaçlandırma \e Doğal V'arlıklan Korum*
Vakfı (TEMA) ile Karikatürcüler Derneği ortaklaşa
"Doğa ile Barış Karikatür Yanşması " düzenliyor.
Konu olarak toprak erozyonunun seçildiği ve amatör.
profesvonel tüm çizerlere açık olan vanşmanın
ödüllerini 500 adet ağaç oluşturuyor. Ağaçlar. yanşmâ
karikatürleri arasından jürice belidenen4l esersahibi,
yedi jüri üyesi, yaşı en büyük çizer ve yaşı en küçük
bir çizer adına Cartoon Ormanına dikilmiş
bulunmakta. Ayrıca jürinin yapacağı değerlendirme
sonucunda yanşma karikatürleri arasından
belirlenecek eserler, bir kitapta toplanacak ve tüm
çizerlere ücretsiz olarak gönderilecek.
Neyzen Tevfîk anısına yanşma
Kültür Servisi- CHP Pendık Ilçe Merkezı. Neyzen
Te\fik anısına "Yardıma Muhtaç Çocuklar Yararına' bir
şiir yanşması düzenliyor. Jürisini Ataol Behramoğlu. 4
(TYS Başkanı).lhsan Topçu (Kocaeli Üniversitesi Türlt
Dili Bölümü Başkanı). Selahattin Bayraktar (üniversıte
ögrencisi-eleştirmen) \e Alı Ekber Eren (bestekar)'in
oluşturduğu yarışmava son başvuru tarihi 30 nisan
olarak belırlendi. Katılmak isteyenler. şiirlerini en az 2
en fazla 5 dosya halinde CHP Pendik Ilçe Merkezi'ne
gönderecekler. '»arışmada finale kalan şıırler arasından
ödüle değer bulananlar. 5 mavıs pazargünü saat 19.00-
24.00 arası Pendik Atatürk Kültür Merkezi'nde
yapılacak degerlendırmeyle belirlenecek. Daha fazla .•
bilgi için tel^no'<H) i