Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 1996 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLERww
-
Farklı Açıdan Universiteler ve Sorunlar
Prof. Dr. R KAZIM TURKER
A 0 Tıp Fakiiltesi Fannakoloji Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi
S
onavlardakamuoyunda büyük nnın eğitim-öğretim ve araştırma alanla-
boyutlarda tartısma konusu ya-
pılan ve medyanın da üzerinde
çok durduğu ünıversite sorun-
lan. öğrencilenn harç konusun-
dan başlayarak 2547 sayılt Yük-
sek Öğretim Yasası'nın tümden ya da kıs-
men değıştirilmeolasılığı ve YÖK'teki ye-
ni uvgulamalar üzerinde yoğunlaşmıştır.
Üniversitelerdeki tartışılan sorunların kö-
keninde yatan neden aslında tamamen baş-
kadır. Bu neden. tüm dünyada. gelişmiş ve
ha'tta gelişmekte olan ülkelerin pek çoğun-
da ödiin verilmeden işletilen ve hizmetin ni-
teliğini ölçmeye yönelik ilkelerin yükse-
köğrerim kurumlanmızda kesinlikle yer-
leştirilmemiş olması ve bu konuda geç de
olsa almacak önlemlerin ve uygulamala-
nn. konunun aslını bilmeden. anlamadan
kamoyunuyanıltırcasınabasınveyayınor-
ganlannda polemık konusu yapılmasından
kaynaklanrnaktadır. Işin esas acı yanı. bu yan-
lış yönlendirmelere üniversitelerimizdeki.
akademik özerklık değil de dokunulmazlık
peşinde koşan bazı öğretim üyelerinin de kat-
kıda bulunmalarıdır.
Batı da yerleşmis bir tanımlama olarak ve
her ülkede Ingilizce deyımi ile "Quality
Assurance" olarak yerlesmis. hizmetin ni-
teligini ölçmeve değeriendirmeyeyönefik il-
keler, bizim ünı\ersıtelerimızde hiçbirza-
man işletilmerniş. gerek eğitim-öğretim ve
gerekse araştırma konularında hizmetin
hangi boyutlarda verıldiği ve gelişen dün-
yada yenmızin ne olduğu. üniversitelerin ve
dahaönemlisi devletin bir görevi olduğu da-
ima gözardı edilmiştir.
Fransa'dacumhurbaşkanınabağlıbirko-
mite. Ingiltere'debmıa beıızerözerk bırku-
rum, ülkenin tüm vükseköeretim kurumla-
nndaki hizmetlerini değerlendiripyayımlar-
lar.
Tüm budeğerlendirmelerherbılim dalı
için ayrı ayrı yapılır ve "başanlı. başarısız.
iistündiizeydeyadayetersiz*'diyesınıflan-
dırılır. Bu ülkelerdeki bir üniversitenin el-
de edebileceği olanaklar. bu kurumların o
üniversite hakkında vereceği raporlarla be-
iirlenir. Geçmişte uygulanan yasalarda açık
hükümler olmasına karşın (ömeğin 1750
no'lu yasanın 41. maddesi) denetimden da-
ima kaçmılmı$tır. Iştetüm sorunlar burada
yatmaktadır. Son aylarda basın ve yayın or-
ganlannda (özellikle Cumhuriyet gazete-
sinineki BilimTeknikdergisi) hizmetin ni-
teliğini anlamaya yönelik bilimsel ölçütler
dikkatealınarakyabancılann vaptıklança-
lışmaların sonuçlarına dayanılıp dünyada-
ki yerimizin ne olduğunu gösterir yayım-
larla kamuoyu ve ilgililenn dikkatleri çekil-
meye çaiışıİmıştır.
Bu yayınlann üniversitelerimizde ne ka-
dar etkili olduğu ve siyasetçilerı hangi öl-
çütlerde uyardığını bilemiyoruz. Kisjsel gö-
rü$üm o kı. bu tür uyanlar ne kamuoyu ve
ne de siyasetçileri fazlaca etkilivor.
Oysa ki ülkemizde hemen her konuda
gözlemlenenaksaklıklan. aslında bilimsel-
likten uzaklaşma ve evrensel bilimin yol
göstenciliğinedeğerverilmemesmdenkay-
naklanmaktadır. Üniversitelerimizde he-
men her kurumda olduğu gibi hizmetin ni-
teliğini ölçmeye yönelik girisımler ve uv-
gulamalar cumhuriyet kurulduğundan be-
ri. 1933 üniversite reformunu takip eden
15-20 yıl oldukça olumlu bir gidiij göste-
rirken 1950'li yıllardan sonra hızlı bir bi-
çirnde yoziaştınlmıştır.
Üniversiteler. bilimin öğrenildiği. öğre-
tildiği ve üretildıği kurumlarolduğuna gö-
re bu hizmetlerin niteliği hiç aksatılmadan
dinamik olarak ölçü'lmeli ve sonuçlara gö-
re üniversiteler değerlendirılmelidir.
Tüm dünyada yıllardan beri yapılan bu
uygulama. ülkemizde herzaman ve herdö-
nemde daima tepki ile karşılanmış. engel-
lenmeye çaJı^ılını^ \e engellenmistir. Bu-
gün kamuoyunda v e medyada tartıs.ılan. po-
Ienıik konusu yapılarak kişilere yönelik
suçlamaların kökeninde yatan ıste budur.
Bir grup bilım adamı (oldukça azınlık-
ta) çağın gereği bılgi birikırnini tamamla-
mış ya da en azından bılımde ilerleme ve
gelis,menin tüm yöntemlerini kavramıs, he-
yecan dolu. arastırma tutkunu kimseler. baş-
ka bir grup (ne yazık ki çoğunluk) akade-
mik aşamalan çok kolay elde etmiş. bilim-
sel gelişmeleri izlemeye fazla ilgi duyma-
yan. eğitim. öğretim ve arastırma yapma-
yan ama tüm akademik asamalarda ve hat-
ta bazı kuruluşlarda bilgı ve görgüsüııden
(!) yararlanılan ve her zaıııan kolayca elde
ettiği akademik unvana sığınan kimseler. Bi-
rinci gruptakilerin mesleklerini etkili bir
biçimde devam ettirmelerinde çeşirli en-
gellerle karşılasmaları. ikinci gruptakilerin
ise kendilerine güııün bırıııde. birileriniıı
"Sen bu akademik aşamalan nasıl elde et-
rin. neler yaptın. uğraşı alanına hangi bi-
limsel katkılârda bulundun. hangi düzeyde
eğitim w öğretim yaptın" gibi sorularla kar-
şılaşma ve bazı olanaklannı kaybetme en-
dişeleri. üniversite sorunlarının kökeninde
yatan nedenlerdir. Tüm gelişmiş ve bizim
de üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi'ne da-
hil.bızimdışımızdakı ülkelerdevükseköğ-
retimde hizmetin niteliğini. ölçüm yöntem-
leri kesintisiz ve bilimsel asamalara ko^ut
(paralel) olarak geliştirilip uygukınmakta-
dır. Ülkemizde hizmetin niteliğini devam-
lı olarak ölçen ve akademik personelinden
evrensel ölçütlerde eğitim. öğretim v e araş-
tırma yapmalan istenen. bilimsel üretime
büyük önem veren üniversiteler zaman asa-
masmda çoğalacaktır. Bir yandan Avrupa
Birliği'ne ginnek isteyeceksin. öte yandan
onların uvgulamalanndan kaçacaksın. Bu
olanaksızdır. Klasik dev let üniversıtelerini
uyarıp bu üniversitelerce çok hafiften alı-
nan çağdaş bilime yönelmenin tek kos.ulıı,
kendileriyle bilimsel rekabete girebıleeek
yeni üniversitelerin oluşabilmesidir. Bugün
ülkemizde kiın kurarsa kursıın ve nasıl ku-
rulursa kurulsun bazı özel üniversiteler sırf
bu bakımdan büyük yarar sağlayaeaktır.
Nıtekim Ankara'da kurulmus olan Bilkent
Lniversitesi çok kısageçmişine karşın tüm
dünyada kendine seçkin bir yer edinmiştir.
Bunun tek nedeni verdiğı hizmetin niteli-
ğini daima arttırması ve evrensel ölçütler-
de tutmasıdır. Eğitim. öğretim vearaştınna-
da evrensel boyutlarda hizmet veremeyen
bir kimsenin bu kurumda oturup unvanını
koruması olanak dışıdır. tıpkı gelişmis ül-
kelerde. ömeğin ABD'de olduğu gibi.
Sonuç olarak siyasetçileri ve tüm ilgili-
leri birkezdaha uyarmak gereğini duyuyo-
ruın: Klasik üniversitelerimizdegercek an-
lamdaveevrensel üniversiterölçütlerdeye-
tişmişakademik personel sayısı azdır. 1950
yıllarından sonra baslayan ve günümüze
kadar devam eden. üniversiter ölçütler dik-
katealınınadan.T.Fiknet'indeyimiyle"ha-
sabiyetnesebiyet" kurallarınm geçerli oldu-
ğu tüm akademik yükseltme ve atamalarla
oiusmuş negatif seteksiyon'a artık dur de-
mek zamanı gelmiijtir v e hatta çok geçmiş-
tir. Bazı telev ızyon kanallarında bu ııitelik-
teki kişilerin birbirlerini ağırdılle suçlama-
ları. son derece acı olup geçmişte negatifse-
leksiyon yapıldığının en çarpıcı ve utanç
verici kanıtıdır. 1933 üniversite reformun-
dan sonra tam 63 yıl geçti. Hangi aşamaya
geldiğimizi 1933 yılında devnn Milli Eği-
tim Bakanı Reşit Calipın bir nıakalesındc
Darültünun ıçin yazdıkları ile. o tarihlerde
Isviçreli Prof. AJfred Makhe'nin raporun-
daki bazı bilgileri anımsatıptakdin ülkemi-
zi yönetenlere ve kamuoyunun bilgisine
sunmak istiyorum( 1). ResitGalip. 1 Ağus-
tos I933tarihli Hâkimiyeti Milliye gazete-
sindeki demecinde diyor ki: "İstanbul Da-
rülfiinunu. ilmi taharri (arastırma) \e tet-
kikler için bir faaliyet sahası olamadı... ted-
risarın tarz ve usulünün mümasil (benzer)
garp müesseselerindeki tarz ve usullere uy-
gun birhalegetiremedi..." Günümüzde pek
çok dev let üniversitelennde bunlar aynen ge-
çerlidir. Malcheraporunda diyor ki: "BiÜm
dallan arasındaki kopukluklar sadece
öğretimle iigilenen meslek okullan niteliği
.... direktöriük. müdüriük. müderris nıu-
avinliği. kurul üyelikleri gibi göre\ lerin öğ-
retim üyeleri arasında ihtiras veçekişme ne-
deni olrnası... özerkliğin dokunulmazlık gi-
bi kullanılnıası bilimsel inceleme vearaş-
tırmalardan uzaklaşılması öğretim üye-
lerinin dısardaki kiştsel i$Jeri nedeniy le üni-
versite görevlerini ikinci plana atmalan
v ıllardan beri kadro işgaJ eden bazı üyele-
rin hiçbir bilimsel eser çıkaramaması
basitbirtercümenintezolarakkabullenilip
akademik aşamalarda kullanılnıası.... a\ nı
okulda >e a> nı birimde bilimsel araştırnıa-
ları destekley ici bir ortamın yokluğu._. öğ-
rencilerin eğitimindeki önemli aksaklıklar
ve özellikle öğrencinin belli ve çok defa >e-
tersiz bir kitabın ve>a notuıı sayfalanna hap-
sedilmesi seminerlerin yetersizliği..." d3.
yıl sonra bazı üniversiteleriıniztn kat ettik-
İeri ıııesafeaynıdır. Bu durumun ülkemizin
geleceğine nasıl birkatkı sağlayacağını tüm
çıplaklığı ile ilgililerin takdirlerine
sunuvorum.
ıSı İııi\cısitı;li'nmizıle Yı'iıihyııc "Program-
lıır ve Öğreiim Açısındun" Pı Mclnııc! .1
Kmıkürck lAİ ' Eâitiı» Fıık. Ynvııılıin \o S-IJ
YOK: Yeni Taslak
Prof. Dr. SUNA ATAK, Istanbul Üniversitesi Maden Fakiiltesi Öğretim Üyes
4
Kasım 1981 tanhlı ve2547sayılı >ükseköğ-
retiın Kanunu (YÖK). kabulünden bııgüne
kadar yapılan çesitli değişikliklerle üniver-
siielerin yönetimınde uygulanmakıadır. Ye-
ni değisiklik taslağında. bazı maddelerin çe-
liskilı olusu yanında leknik açıdan ve kanu-
nun özü bakımından eleştırilmesı gereken çeşıtli konu-
lar bulunmaktadır. Teknik açıdan 15 yıl boyunca yapı-
lan 115 değisikliğe ek olarak k^nundaki bu yeni düzen-
leme. pek çok ınaddeleri anlaşılnıaz ve çelişkili duru-
ma getırecektır. Bunun yanı sıra bazı maddelerin Ana-
yasa. Personel Kanunu. Bütçe Kanunu. V'ergi Kanunu
gibi temel yasalara aykırı olup olmadıgı hukukçular ta-
rafından incelenmelidır.
Kanun değişikliği. özü bakımından üniversite özerk-
liğini zedeleyen 2547 savılı kanıına göre çok dalıa ağır
hükümler içermektedır. S'ÖK uvgulaması ile üniversi-
telerin yönetimine yandan fazla çoğunlukla Cumhur-
başkanlığı. Bakanlar Kurulu. Genelkurmay Başkanlığı
kontenjanı olarak üniversite dtşmdan üyeler katılırken.
yeni düzenlemede tarat'sız kisilerden olusacağı varsayı-
1
lan Cumhurbaşkanhğı kontenjanı azaltılmakta. siyasal
kimliklerin ağırlık kazanacağı Bakanlar Kurulu kon-
tenjanı arttınlmaktadır. Bu kadarla da yetinilmemekte.
rektöryardımcılannın sayısı 6 ya da 9'a çıkarılmakta.
üç rektör yardımcısı dısındakilerin üniversite dı^ından
seçilmesi gündemegetirilmektedir. Bu yapısal değiijik-
likler. eski ve geleneksel ünivu'rsiteleri t'azla eıkileme-
yebilir. Ancak belirli kadrolaşmalar gösteren yeni ku-
rulmuş üniversiteleri büsbütün politikamn ıçine itecek-
tir.
Yeni düzenleme ile Akademik Değerlendirme Kuru-
lu (ADK)adıaltında. en az beş üyesi üniversite dı^ı ki-
silerden oluşan. \'ÖK güdümünde bir kurul yaratılmıs.
Universitelerarası Kurul'unbütünyetki vesorumluluk-
ları dalıa fazlası ile bu kurula verilmiştir. Artan üniver-
site sayısına bağlı olarak Üniversitelerarası Kurul üye
sayısının artması nedeniyle bu kıırulun haııtal birkonu-
ma geldiği bilinmektedir. Bu kurula islevsel biryapı ka-
zandırılması gerekirken. bütiin görev ve yetkileri elin-
den alınarak "rektörlertoplantısı''durumuna dönüştü-
riilmiistür. Böylece bazı üniversite mensuplarımn ona-
yı ve desteği ile idari ve mali yetkilerinyanı sıra akade-
mik erklerin de politik malzeme yapılabıleceği endişe-
si duyulmaktadır. Değisiklik taslağında. bütçe olarak ka-
ırnı kaynaklan dısında rektörlüğe bağlı bir işletme lıe-
sabı kurıılması yoluııa gidilmekte ve sözleşmeli ele-
manlarınücretlerininödenmesi.mal/emealıniı.gezigi-
derlen. bilgı-işlem hizmetleri. öğrenci yardımlan gibi
kanun değişikliginin bütiin olumlu yanları bu işletme he-
sabınadavandınlmaktadır. Ancak tasanda uygulama-araş-
tımıa merkezleri. döner sermaye gibi gelir getiren kay-
naklarla ılgili nıaddeler ıptal edildiğine ve yenne yeni-
leri önerilmediğine göre bu hesaba nasıl kaynak sağla-
nacağı ıııerak konusudur.
Bunları yanı sıra yeni düzenleme ile üniversitelere üç
çesit profesörlük getirilmektedir: Kadro aylıklı profe-
sörler. kadro a> lıgının ıki katı kadar iierel alan sözles-
meli öğretim üyeleri ve nıasratları ö/el ve (üzelkisiler-
ce karsılanan özel statülii protesörler. Seçimler hakka-
niyetli yapılsa bile sözlesmeli profesörlerin parasal kay-
nağı. özel statülü protesörlerin ise ne kadar üniversite
profesörü ne kadar sirket profesörü olacağı tartısmalı gö-
rülmektedir. Yüksek Öğretim F.nstitüleri adı altında va-
kıfokullannınolu$turulması ve bugün olduğu gibi dev -
let lisesi-özel liseaynmına üniversiteieniegtdilerek dev-
let üniversitelerinde eğitim kalitesi düsecektir 2547 sa-
yılı kanunla "BöHinTe ağırlık verilmekte. fakat alt bı-
rimler olarak "anabilim dallan" da tanımlanmaktadır
Mısal olarak bütiin yetkiler böliiın başkanlannda oldu-
ğu halde. geleneksel üniversilelerde bölüm baskanları
yetkılerini kullanırkenanabilim dallannın görüşlerini ala-
rak yeni üniversitelerde göriilen sürtüşnıeleri önlemış-
lerdir. Yeni düzenleme bölümü "temel akademik bi-
rim" olarak tanımlaınakta. anabilim dallannı yok say-
maktadır. Bunun yanında bölümün bağımsız bir öğre-
tim birimi olup olınadığıkonusundataslaktaaçıklıkbu-
lunmamaktadır. Bu durum. uygulamada ba^ta tıp ta-
kültelerı olmak üzere üniversitelerimizde büyük sancı-
lardoğuracaktır Taslak. doçenlliğe yükseltmedeki be-
lirsi/likler. araîlırnıa görev lilerinin bu yasanın uygula-
ması ile baslayan sorunlarının gidcrilememesi.y ardım-
cı doçent v e ögretım görev liierine uygulanan ce/aı yap-
tırımların (nıüeyyidelerm) Devlet Personel Kanunu'na
uvgunluğu açısından da yetersi/ kalmaktadır. Sonuç
olarak. 2547 sayılı kanun. uygulanısından bu yana ya-
pılan çesitli değisikliklere karşın üniversitelerimizinge-
reksinimlerini karşılanıaktan uzaktır. Yeni vasa. bu
kanundan bağımsız olarak hazırlanmalı v e üniv ersite plut-
tbmıunda tartışıldıktan sonra Meclis'c sunulmalıdır.
PENCERE
Bikininin 50'nci Yılı...,
Şair Yusırf Ziya Ortaç, 2Û'nci yüzyıla 5 kala doğ-
muştu. 28 yaşına varıncaya değin Osmanlı Impara-
torluğu'nun payitahtı istanbul'da yaşadı, sevimli bir
nüktedandı...
Bir gün sordum:
- YusufZiya Bey, sizin gençliğinizde kadın dünya-
sı kapalıydı değil mi?..
- Sorma İlhancığım!..
- Peki, ne yapıyordunuz?..
Gevrek bir kahkaha attı:
- Fotoğraflardan metres tutuyorduk!..
Kadınların kapalı ya da açık sayılması, şanjanlı ku-
maş gibidir. Peçenin yanında türban müstehcendir.
Çarşafın türlü türlüsü vardı. Erkekleri baştan çıkar-
mak için kalça bölümüne yastık yerieştirilen fönfin-
fon çarşaflar modaydı. Kimi zaman örtünme, kadı-
nın gizemini arttırıp çekicilığini yoğunlaştıran bir ha-
vaya da bürünebilir...
•
Bikini ilk kez. 1946'da, Paris'te bir muda geçidin-
de sergilendiği zaman büyük tepki görmüş, çoğu ki-
şi öfkeyle atıp tutmuş:
- Ahlaksızlık!..
- Rezalet!..
Bikini örneklerini sergileyecek martken bulmakta
modacılar güçlük çekmişler; ama, çok geçmeden
salgınlaşmaya başlamış, tutkuya dönüşmüş; biki-
niyle denize girmek, kadınlar için çok sağlıklı!.. Hem
aradan yarım yüzyıl geçti; artık kadınlar mayonun
üst parçasını atıyorlar.
Neydi atasözümüz:
Neoldum deme..
Ne olacağım de!..
Bikiniye ilişkin bir yazı yazmıştım vaktiyle, o yazı-
dan birkaç alıntı:
istatistikçi diyor ki:
"Bikini istatistik gibidir, her şeyi ortaya koyar gibi
görünür; gerekeni gizler."
Softa diyor ki.
"Bikini, namus fukaralannın önlerine yaydıklan bez
parçasıdır."
Nekes:
"Bikini, kadını en ucuza soyan giysidir."
Ukala:
"Cömert erkeğin cüzdanı büyük, cömert kadının
mayosu küçük olur."
Çıplaklar derneği başkanı:
"Bikini ahlaksızlıktır, çıplak denize girmek varken
kimi yerlerini örterek erkeği tahrik etmeye çabala-
maktır."
Çapkın:
"Bikini, istekli kadının bedenine yapıştırdığı dilek-
çe puludur."
Yobaz:
"Bikini giymek günah-ı kebairdendir; kadının gö-
beği yalnız okuyup üflemek için açılır."
Filozof:
"Bikininin bedende kapladığı yerler, utanç duygu-
sunun kadın vücudundaki son sömürgesıdir."
Asker:
mArkasıl9.Sayfada
Istese d
emiz hava isteğiniz
Lvada kalmasın!
Unutmayın,
•a kış yine gelecek!
Nefes almak için doğalgaz,
dbğalgaz için Demirdöküm!
Demirdöküm; alt yapısı, teknolojisi, servisi ve yaygın
hizmet ağıyla hava kirliliğiyle mücadele ediyor.
Çocuklanmızın temiz hava soluyabilmeleri \çm,
sizi do^lgazlı yaşama çağırıyor.
"Ifcît. . ,,,.
(X)Demirdöküm" K E S İ N Ç Ö Z U M
Çamlıca I; Merkezi, B2 Blok Ünalan Mahallesi. Ayazma Caddesi Küçük Çamlıca 8II90 Üsküdar-lstanbul
Tel: (0216) 3 I 7 M 14 Faks: (0216) 3I7 65 75
TOketıci Danı5ma Servisi: Tel: (0216) 3I7 64 14 /I9 Hat Dahill: 33I-332