23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 NİSAN 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVtN İLYASOĞLU Ankam Festivalinden renldi anılarAvrupa Festivalleri kitapçığına göz at- öğınızda 13. Ankara ve 24. îstanbul fes- tivallerinin programlannı görmek kadar. Bratislava Festivali'nde yeralacak Istan- bul Devlet Senfoni Orkestrası'nı ve Ber- gamo'da çalacak olan HüseyinSermet'in adını görmek de mutlandıncı. Ankara Festivali, 50 milyarlık müteva- zı bütçesi içinde 13. yılın şenliklerini sürdürüyor. Ankara'da festivalin gele- nekselleştiğine, sanatçısı, izleyicisi ve sponsorlanyla festival yönetimınin gi- derek kaynaştığına. her yıl biraz daha çok tanık oluyoruz. Tiflis Senfoni Orkestrası ile Kahid- ze'nin yönetiminde açılışını yapan An- kara Festivali. yine büyük bir senfoni ile Slovak Filarmoni Orkestra ve korosu ile şef Ondrej Lenard'ın yönetiminde sona erecek. The Academy of St. Martin-in- the Fields topluluğu ise festivalin en can alıcı olaylanndan biri. Özgün çalgılardan oluşan I'Ensemble II Seminario Musica- le. barok müziği severleri mutlu edecek. Ankara Festivali'ne ülkemizden de üç büyük senfoni orkestrası destek oluyor. GürerAykalyönetimindeki Cumhurbaş- kanlıgı Senfoni, RengimGökmen yöne- timindeki Izmir Devlet Senfoni ve Rk- kenbacheryönetirnindeki Bilkent Ulus- lararası Akademik Senfoni. Festivalin tek kuvarteti, Makedonya Yaylı Çalgılar Dörtlüsü. Önümüzdeki yıllarda oda mü- ziğine daha geniş yer verilmesi, festiva- lin program dengesi açısından önemli. Resitallerden Emre Tamer-Fazıl Say (ke- man-piyano) ikilisi. Rüya Taner'in pi- yano. Şefika Kutluer'ın flüt.Domingu- ez'in gitar. Cardosa-Kanneci'nin gitar ikilisi dikkati çekiyor. Bu arada değişik ülkelerden sanatçılann katılımı da bir başka özellik. Örneğin Sri Lankalı piya- nist Rohan de SUva; Litvanyalı kemancı Çepinsky,Japon kemancı Udagawa gibi. Dans ve caz konulannda önceki yıllara göre Ankara Festivali oldukça zengin bu yıl. Festivale katılan dansçılar arasında. Kibbutz Çağdaş Dans Topluluğu, son yıl- larda adından çok söz ettiren bir toplu- luk. Belçika Kraliyet Balesi ile Ankara Devlet Balesi'nin ortak programı da il- ginç. Ankara Festivali'nin göz kamaştiran dans olayı Zürih BaJesi'ni izlemek ger- çekbirşölendi. Zürih Balesi'ninbirözel- liği çağdaş bestecileri seçmiş olması; ikincisi ise müziğe hiç dokunmadan, onu kesip biçmeden olduğu gibi koruyarak; dansı. görselliği. müziğin hizmetine sun- masıydı. Ilk yapıt. günümüzün ünlü Po- lonyalı bestecisi GoereckTnin Polish Pi- eces adlı parçalanndan Hans van Ma- nen'in koreografisiyle oluşmuştu. Bes- tecınin neo- romantik biçemde minima- lizmi kullanışı sahnede neon renkler içindeki devingenlikle karşıtlık kazan- mıştı. Smctana'nın ünlü 'VatanınT adlı A nkara Festivali'nin göz kamaştıran dans olayı / | Zürih Balesi'ni izlemek gerçek bir şölendi. JLİL. Zürih Balesi'nin bir özelliği çağdaş bestecileri seçmiş olması; ikincisi ise müziğe hiç dokunmadan, onu kesip biçmeden olduğu gibi koruyarak dansı, görselliği, müziğin hizmetine sunmasıydı. T~^Tazıl Say, kendi solistliğinde kendi yapıtını /-/ seslendirdi şef Gürer Aykal yönetimindeki J. CBSO konserinde. Yarınlara adım adım ilerleyen, daha olgun yapıtlara doğru yol alan bir sanatçımn gelişimine tanık olmak mutlu bir duygu... Eczacıbaşı kompozisyon yanşmasımn birincisi halen öğrenimini Amerika'da sürdüren Hasan Uçarsu. Hasan Uçarsu senfonik şiirinden MokiavoNehri'nin ül- keyi gezintisinde. su göriinümündeki kostümleretkileyici birortam yaratıyor- du. Bu koreografide (Eternard Bienert) müziksizdevinimlerdegözeçarpıyordu. Tıpkı tuvalin dışına taşınlan resimler gi- bi. Prokofıef gibi bale müzigindeki bir ustadan kaynaklanan Visions Fugitives lastikgibi birdevinim sergiledi. RaveTin Bolero'sunda durağanlık içinde. Bienert, alabildiğine imge gücü kullanılmıştı. Belki de tüm gösterinin en alımlı yapıtı Ed Wubbe'nin, koreografisinde, Avro Part'ın müziği eşliğindeki gizemli dans- tı. Zürih Balesi'nin gösterisinde sanatçı- ların dinanıizmi ve koreografinin uz- manlığı kadar kuşkusuz kostüm ve ışı- gın payını da unutmamak gerek. Zürih Balesi temsilleri. dekorsuz ve teyp mü- ziği eşliğinde, MEB Şûra Salonu'nun koşullarında yapılabilecek en başanlı olaydı. Ankara'nın müzik dünyası salonsuz- luk ve sahnesızlik sancılanna karşın ıs- rarla canlılığını koruyabiltyor Zürih Ba- lesi ya da Fazıl Say'ın konçertant senfo- nisi gibi imge gücüne açık etkinlikleri iz- lerken sahnelerin ya da salonların yeter- sizliğini düşünemiyorsunuz. Yine de Ankara Festivali'nden renkli anılarkalı- yor belleğinizde. Fazıl Say'dan bir dünya prömiyeri Ankara Festivali'nde geçen hafta so- nu izlediğim ikinci olay ise Fazıl Say'ın kendi solistliğinde kendi yapıtını sesien- dirdiği CBSO konseriydi. Şef Gürer Ay- kal yönetimindeki konserde Fazıl Sav. bu yapıtından 'Konçertomsu senfoni" olarak söz ediyor. Gerçekten de pıyano) u teknik açıdan büyük kolaylıklarla çalan Fazıl Say. beş bölümlü yapıtta solistlik parlaklığının yanı sıraçalgısını orkestranın birparça- sı haline getirmişti. Piyano ile dilediği gibi oynayabilmiş. belki onca v ıl başka- lannın eserlerini çalmaktan duyduğu sı- nırlılığı kendi yapıtında özgürlüğe suna- bilmişti. Piyanoyu dilediği gibi kullanı- yordu: Ister vurma çalgı olsun. ister gi- zemli bir ilahiyi çağınyor olsun. O Fa- Çii'Mhpiyanosuydu. Oıkestra ile piyano cesaFetli doruklarda tünıleşıvordu. 18 dakikalık yapıtın her bir bölümü kendi içinde bir öykü anlatır nitelikteydi. Kla- sik kalıplann çerçevesinde olsa da caz müziğinin ve hafif müziğin renkleriyle kaynaşan bir folklor. her şeyden önce genç bir sesi duyuyordu: Gencecık. do- lu dizgin yaşayan ve gündemde olan bir biçemi sergiliyordu. (Orkestradaki genç üvelerin yüzündeki mutlu anlatımdan bunu sezebilirdiniz.) Halen 25 vaşında- ki bestecinin iki yıl önce vazdığı bu ya- pıtın ilk seslendirisini duyduğum için mutluyum. Yarınlara adım adım ilerle- yen. daha olgun yapıtlarına doğru yol alan bir sanatçımn gelişimine tanık ol- mak mutlu birduvgu.. Şef Gürer Aykal yönetimindeki CBSO. konserin ikinci yarısında Çay- kovski'nin 5, Senfonisi'ni seslendirdi. Doruklarda büyük forteler yapabilen, kemanlann ve çellolann güzel birtonla- ma ile tınladığı. bakır nefeslilerin biraz daha dikkat istediği. ancak tümüyle zevkli birdinletiydi. Epik müzik okulunda yazkurslan _________ Izmir'deki Epik Kiüzik Okûlu bu yıl ikincisini düzenlediği Foça Uluslararası Yaz Müzik Okulu'nda önemli sanatçıla- nmızı konuk ediyor: Flütçü Gülşen Ta- hı,viyolacı RuşenGüneşvepiyanistGül- sinÖnay.Dünyanın heryerindeyazokul- lan ayn bir değer taşır. Mevsim boyun- ca yakalayamadığımız nice sanatçıyla bir yaz okulunda çalışma fırsatı bulabi- lirsiniz. Ülkemizde daha çok yaz okullan açıl- malı, yerli ve yabancı sanatçılarla bu or- tam zenginleşmeli. Gülşen Tatu. Ruşen Güneş ve Gülsin Onay gibi uluslararası ün yapmış sanatçılanmız ile Epik Müzik Okulu'nun düzenlediği yaz okulu nıce genç sanatçımızin özgeçmişinde yerala- cak etkinlikler değerinde. Eczacıbaşı kompozisyon yanşmasının sonuçlan Nejat Eczacıbaşı adına bir kompozis- yon yanşması düzenleyenleri kutluyo- ruz. Ülkemizde nitelikli müzik ortamını kalkındırmaya çalışan. tstanbul Festiva- li'ni kuran ve herzaman genç sanatçıla- ra destek olan bu aydınımızın adını ya- şatmak görevimiz. Onu yaşatmak için de gençlere yol açan, üstelik müzik dünyamıza bir şey- ler kazandıran bir yarışma düzenlemek son derece yüreklendirici. Ilk yılında bu yanşmayı kazananlardan birincisi halen öğrenimini Amerika'da sürdüren Hasan L çarsu'nun (1965) 'Çığuklar, Anılar ve Küçük Bir Düş' adlı yapıtı Rengim Gök- men yönetiminde Izmir Festivali'nin açı- lışında ve Îstanbul Festivali'nde seslen- dirilecek. İkinci yapıt Ankara'dan Nejat Başeğmezler'e (1950) ait. Üçüncülüğü ise îstanbul'dan ServerAcim( 1961) ka- zandı. 24. İstanbul Festivafi'nde çağdaş sesler Bu yılki Îstanbul Festivali'nin progra- mı, en sonunda hangi çağda yaşadıgımı- zı yansıtıyor. Yirminci yüzyılın şu son yıllannda hâlâ çağdaş bir yapıta tek tük ver veren programlardan yakınmaktayız. İçinde yaşadığımız çağın sanatçılan da pek çok yapıt üretiyor. Üstelik bunlar dünyanın dört bir ya- nında çalınıp dinletiliyor ve kabul görü- yorken bizler 'müşteri bulmaz' korku- suyla bir rürlü cesaret gösterip program- lanmızaalamıyoruz. Ârtık îstanbul Fes- tivali gibi yerini sağlama almış bir festi- valde hâlâ 'çağdaş müzik 1 diye ayırım yapılması. programlann 18. ve 19. yüz- yıl ile sınırlı kalması akıl almaz bir ol- guydu. Bu yıl gerek çağnlan topluluklarda ge- rekse sunulan programlarda taze kan ve çağın sesi gündeme gefmiş. Nitelikli sa- natçılann ve nitelikli orkestralann yer alacağı. titizlikle hazırlanmış bir prog- ram çıkıyorkarşımıza. 24. Îstanbul Fes- tivali'ne önümüzdeki hafta aynntılany- la değineceğiz. Ankara Müzik Festivali 'nden çıkartılacak ilk dersler Sanaü lıalkla bütünleştirınek AHMET SAY ANKAR.A- Ankara Müzik Festivali'nın ikinci haftasında yer alan "Ballet Flamenco", "Atout Sax" adlı saksofon topluluğu. Makedonya'dan gelen "Gajdov Yavlılar Dörtlüsü" ve "Zürih Balesi" nitelik açısından pek katkı getiremeyecek gibi gözüküyordu, ama bakın ne oldu? Flamenco dans sanatını Saura'nın "Kanlı Düğiin" ve "Carmen" filmlerindeki çok boyutlu kavrayıştan tanıvanlara yenileri eklendi: Ankaralılar, "Flamenco Balkt/Antonk) Canafcs"i görülmemiş bir coşkuyla karşıladılar. "AtoutSas" (Saksofon Ailesi), Fransa'nın kuzeyindeki müzik okullannda öğretmenlik yapan saksofonculardan oluşuyordu. Geç- Rönesans'tan caz müziğine kadar ilginç bir program sunan bu topluluğun bize verdiği ders önemlidtr. Ülkemizde dört gün kaldılar ve dört konsere çıktılar: Şura Salonu'nda. Askeri Mızıka Okulu'nda, Denizli Belediyesi'nin Kültür Merkezi'nde ve yine Denizli'de bir otelde... Sergilenen amatör ruh. müzik sevgisi ve çalışkanlık, bizdeki bazi profesyonel topluluklara örnek olmalıdır. Denizli'den gelen telefonlara göre şu sonuca vanyorum: Bu kentimiz "kîiltür Kgj"nde şimdiden yedinci sırada. Büyük kentlerimizin sanat kurumlanyla, örneğin Devlet Tiyatrolan ve And Vakfıyla işbirliğinin inanılmaz verimliliğini odaklaştınyor ve geleceğe dönük biçimde bir kültür birikimi yaratıyor. And Vakfı, Makedonyalı Gajdov Ya>hlar Dörtlüsü'nü Bursa'ya göndermek istiyordu. Izlemeyemedim. gerçekleşti mi? Olmadıysa Bursalılar üzülmesin. "festhalin askeri" gelecek hafta Bursa'da: tdil Birefin katkılanyla Tayyare Kültür Merkezi'ne alınan Bösendorfer piyanoda Bursa Filarmoni Derneği için müzikçi gençlere resital verecek. Parmak ısırmayalım. bu çeşit katkılar uygar ülkelerde olağandır. Isterse Menuhin olsun, bir sanatçı konser vermeye gittiği zaman. kentin bir okulunda sanatını tanıtır. Sanatı halkla bütünleştirmenin alışılmış yollanndan biri de bu konser ve söyleşilerdir. Amerikalılar, ilke olarak gerçekleştirilen bu etkinliklere •*recidency'*diyorlar. Avrupa'nın tüm ülkelerinde bu uygulama güle oynaya gerçekleşiyor. Peki biz ne yapıyoruz? Bizde Devlet Senfoni Orkestralan'nın "soüst" sanatçılan yılda bir kez konser vermek için sıraya giriyor. Böyle çarpık bir yapılannıanın tek amacı, sanatçıyı kızağa çekmek. işsizleştirmek. süreç içinde sanatından soğutmak, terk edilmişliğe bırakmak olabilir. Fransa'daki müzik okullanndan saksofon öğretmenleri Ankara Festivali'ne gelmişken Denizli'de konser vermeye koşa koşa giderler de, biz Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasf ndan iki kişiyi 60 kilometre ötedeki Haymana'ya gönderemeyiz. Kimse suçu solistlerimizde aramaya kalkmasın. Daha geçenlerde yazdım: Idil Biret, Artvin'de resital vermek istediğini söylerken gözleri parlıyordu. Suna Kan HakkarTye kadar gitmiştir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni'nin "yurtiçi turneteri" anılarda kaldı. Çarpık yapılanma bütün iyi nivetleri. özverileri sildi süpürdü. Devletin elindeki müzik kurumlan ayakta durabiliyorsa. idealist sanatcılann sayesindedir. Bu gidişle opera ve balede birkaç yıla kalmadan "kötü müsamereler'' seyredeceğiz. Asıl sorgulanması gereken. devlet müzik kurumlanndaki çarpık yapılanmadır. Yalnız şu konuda anlaşalım: Gerçekleri dile getirmek. müziğin düşmanlanna koz vermek değildir. Bu bahaneyle gerçekleri saklamak ve biriken sorunlann katlanmasına göz yummak, müzik düşmanlığıdır. Gazetem benden Ankara Festivali"ni değerlendiren yazılar ve fotoğraflar bekliyordu. Bakın söz nereye geldi? Nasıl yapmaiı? Fransız saksofon öğretmenlerinin fotoğrafını mı göndermeli bu yazıyla? Sanıyorum. Edvvard Munch'un ünlü taşbaskı resmi daha yakışık alır. LAMİNAT (FORMİKA) PRESİ SATILACAKTIR Müessesemizde kurulu olup, 130X250 cm ebadında üretim yapan Alman Becker Van Hullen marka komple 1 adet Laminat (Formıka) presi kapalı teklif almak suretiyle satılacaktır. - Konu ile ilgili şartname ve presin özellikleri müessesemizden temin edilebilir. - Teklif verecek firmalann müessesemizden tesisi gördüklerine dair belge almalan gerekmektedir. - Geçici teminat. verilen teklif bedelinin yüzde 10'udur. - Kapalı teklif mektuplannın en geç 16 Mayıs 1996 Perşembe saat 17.00'ye kadar müessesemiz haberleşme şefliğine verilmesi veya gönderilmesi gerekmektedir. - Geç verilen ve şarrnameye uygun olmayan teklifler dikkate alınmaz. - Müessesemiz 2886 sayılı ihale kanununa tabi değildir. SEKA Bolu Lamine ve Lif Levha Sanayi Müessesesi Tel: 0-374-253 43 10(6hat) Faks: 0-374-253 43 20 Basın: 79071 İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı 15. Uluslararası İstanbul Film Festivali, "Dünya Festivallerinden" bölümünün gerçekleştirilmesindeki değerli katkıları için ELİDOR'a teşekkür eder. Bu dan CUmhunYCı gazetesinin katkılanyla yayınlanmtptr. Festival Sponsoru İSTANBUL KÜLTÜR VE SANAT VAKFI 15. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİUALİ İSTANBUL MINKUL KIYMETLER BORSASI İLAN BOYABAT ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN Esas: 1995 102 Karar: 1996 24 Davacı Naciye Ergün tarafından davalı Muzaffer Ergün aleyhine mahkememize açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonucunda: İstanbul. Göztepe. Demırkapı Mah. Semeskolar B Blok 2. Apt. Kat: 2 adresınde mukim davalı Muzaffer Ergün'e mahkememizce verilen taraflann boşanmalanna. küçük Oğuzhan'ın velayetinin davacı anneye verilmesine, 500.000.- TL aylık iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıv a verilmesine ilişkin karar, davalı Muzaffer Ergün'e ilanen tebliğ edilmesi yoluna başv urulmakla. işbu kararın ilanından itibaren ! 5 gün içerisinde davalının mahkememize veya en yakın Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurması. gelmediğinde mahkememiz karannın kesinleşeceği ilanen tebliğ olunur. Basın: 75833 DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT İyimser misiniz? Dünya küreselleşiyor diye, ya da onlann söyleyışiy- le, ülkeler arasındaki iletişim hızlanıyor, çeşitli yaşama biçimlerine bağlı insanlar birbirlerine daha bir hoşgö- rüyle bakıyor, yeryüzünde köklü bir barışın temelleri atılıyor diye seviniyor musunuz? Belki de böyle bütüne dönük bir değerlendirme yö- neliminiz yok, daha yakınmızdaki gelişmelerle ilgiltsiniz, ona göre soralım: Türkiye'nin, Avrupa ülkeleriyle arasındaki gümrük engellerini kaldırması, Batı'nın en uygar devletlerinin oluşturduğu güçlü bir topluluğa üye olmaya çalışması sizi umutlandınyor mu? Kırsal kesimlerde yaşayan insanlarımızın kentlere göç etmeleri, yaşam biçimlerini geliştirir; görgülerini ar- tınr, daha iyi egitilmelerini, daha iyi işlerde çalışmaları- nı sağlar diye mi düşünüyorsunuz? Demokrat Parti'den bu yana halkın din duygularını, tarikat bağlannı sömürerfcK oy toplayan, yönetimi ele geçirince de çıkarcılığın doruklarına yükselenlerin, gençleşen seçmenleri uyutamayacakları kanısında mı- sınız? Uzatmaya gerek yok, bu tür soruları içtenlikle 'Evet' diye yanıtlıyorsanız, iyimser bir insansınız demektir. Herşeyi olumlu yanından görüyor, umut kırıcı değer- lendirmelere sapmıyorsunuz... Oysa bu sorular 'Haytr' diye de yanıtlanabilir. 'Hayır', deyip eklersiniz: Dünya küreselleşiyor, anamalcılar böylece bütün ül- keleri denetimlerine alıyorlar. Hep hoşgörüden söz edi- liyorsa da, her yanda kan gövdeyi götürüyor. Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na alınıp alınmayaca- ğı belli değil. Alınsa da gelişmiş bir anamalcı düzenin işleyişi içinde nasıl bir yere oturacağını kestirmek çok 9ÜÇ- Kırsal kesimlerden gelen insanlanmızın büyük ço- ğunluğu kendi yaşam biçimlerini de taşıyarak kentle- rin dışına topluca yerleşiyorlar. Kente uyum sağlamak yerine, kenti kendilerine uydurmaktalar. Eğitim olanak- lanndan yararlanmak ise ancak iyi işlere girebilenler için söz konusu. Halkın din duygulannı, tarikat bağlannı sömürerek oy toplayan, yönetimi ele geçirince de çıkarcılığın doruk- lanna yükselenler, nicedir kendilerine oy verecek bir gençlik yetiştirme çabası içindeler. Okullar açtılar, ço- ğaldılar, bölündüler, bir değil, birkaç partiyi denetliyor- lar. 'Hayır' deyip bunlan ekleyince, her konuda kötülü- ğü arayan, umutsuzluğu besleyen kötümser bir insan mı olduk? Kötümsertik çaresizlikle el ele yürür. Yaşamın değiş- tirilemez, düzeltilemez olduğuna, iyileştirmeye çabala- dıkça her şeyin daha kötüye gideceğine inanırsanız, ya- ni çaresizliğe teslim olursanız, kötümserlik bütün ağır- lığıyla gelip çöker üstünüze. Ama yaşam sevgisi, yaşama duyulan bağlılık pek izin vermiyorbuna... Hele yazarlar, şairler... En büyük dayanaklanndan kuşkuya düştükleri, "İn- san iyi mi, kötü mü?" diye oturup düşündükleri za- manlarda bile, gelip geçici olmayan, kökleşen bir kö- tümserfige kapılmıyorlar... Onca tersliğin, acının, işkencenin arasmda, bakıyor- sunuz, biri çıkıp, "Insanlar, daha güzelgünlere insanlan taşır, /(...)lgü- ler senin altın gözlerinin içi, /dünyanın hali gibi hali- miz..." deyiveriyor... Nerden kaynaklanıyor bu iyimserlik? Büyük oranda sanatın hep diri tuttuğu umudun, ga». leceğe güvenin etkisinden, bir oranda da olurnsuziul*- lar içinde yaşanmış yılların ardından gelen gelişmeleri görmekten... Kafka ölümünden sonra yazdıklarının yakılıp yok edilmesini isterken kötümserdi, ama yazarken... Yazmak iyimserliktir... Anburnu Ödülleri sahiplerini buldu Kültür Servisi- Şair ve sınemacı Orhon Mural An- burnu anısına bu yıl altı dal- dayedincisi düzenlenen An- burnu Ödülleri, sahiplerini buldu. Şiir kitabı seçicı kurulu oy çokluğuyla Şükrii Erbaşın -Dkte Üstü Av Bulanık" ki- tabını ödüle deger gördü.Ya- yımlanmamış şiir kitabında ise yine oy çokluğuyla Yelda Karataş'ın "Ürperme" adlı dosyasını ödüle değer bul- du. ılki bu yıl verilen uzun metrajlı film dalının ödülle- ri ise şöyle: En İyi Uzun Metrajlı Film: "So^uk Ge- celer/ KadirSözen", Yılmaz Zafer İyi Film Jüri Özel Ödülü :"BöcekAJmit Elçi", Kadir Sayun En İyi Film Jü- ri Özel Ödülü: "Sokaktakj Adam/ Biket tlhan" ve Öz- can Özgür En İyi Film Jürı Özel Ödülü: "AşkÖlümden Soğuktur/ Canan Gerede." Film öyküsü seçici kuru- lu ise ödülün Ozcan Kara- bulut'un "Yüzünde Hep O Ince Gülüşünle" ve Sabri Kaliç'in -\ogurtlu Spaget- ti"öykülen araMnda pav laş- tınlmasını kararlaştırdı. Seçici Kurulunu Tank Akan, Tunç Başaran. C'evat Çapan. Şerif Sezer \ e Atıf Ydmaz'ın oluşturduğu kısa metrajlı film daiının ödülle- n ise şöyle: Video Dalı Bı- rincilik: u Kovbo>lar\e Me- lekler/GürcanKeltek", lkın- cilık: "Düet/Pınar Çağla- yan", Üçüncülük: "Biri Ze- İiha Diğeri Ayda/Sezgin Türk", Jüri özel ödülü: "Tuncel Kurtiz, Sinemada Bir Dolunay/ Mehmet Er> ıl- maz". Sınema dalı odülüne ise Sezgin Türk'ün "Kiralık Ev" fılmı değer gördü. Fotoğraf dalı seçici kuru- lu da oy çokluğuyla Abdül- kadirKacar'ın "KaleÖnün- de Çocuklar" fotoğrafını Arıburnu FotoğrafÖdülü'ne değer buldu. Odüller, 27 Nisan 1996 Cumartesi günü SESAM Sı- nema Lokalf nde düzenle- necekbirtörenlesahiplerine verilecek. ADNAN TURANI R E S İ M S E R G İ S İ 1 0 N İ S A N - 3 M A Y I S 1 9 9 6 YAPI KREDİ SANAT GALERİSİ Istıkiâl Caddesı 285 Beyoglu 80050 İstanbul Telefon (0212) asZ 47 00/257 YAPI KREDi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle