Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
31MART1996PAZAR CüMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Kış sezonu boyunca kapaJı gişe oynayan 'Salome'nin yıîdızı Zehra Yıldız, Strauss'un 'Son Dört Şarkı'sma hazırJanıyor
Salome'yi sevctiren yıfclız...AHti ANTMEN
Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası "nın
geçen haftaki konserleri, her zamankin-
den daha katabalıktı. Galiba iki nedenî
»ardı bunun. FfergolesFnin "Stabat Ma-
ter"i ilk kezseslendirildi ve konserde so-
lıst olarak soprano Zefara Yıldızyer aldı.
Bu sezon HeidelbergOperası'nda Wag-
ner'in hayallerdünyasında yaşayan duv-
gusal kahramanı Senta ile istanbuf Dev-
fet Senfoni Orkestrası 'nda Strauss'un
tuttugunu koparan şehvetiı Saiotne'si gi-
bi iki zıtkarakteri canlandıran Zehra Yıl-
dız, iki ülkede de yogun ilgı gördü, öv-
gûleraldı. Özellikle Salome roiünde (ki
genelde masum, ezik kadın karakterler-
den oluşan repertuvanna ilk kez farklı
birrol ekliyordu Yıldız) hem şarkıcılıgı-
nı, hem oyunculuğunu hem de dansçılı-
ğını ortaya koyduğu çok ba$anlı birper-
formans sergiledi sanatçı.
- fstanbul Devlet Senfoni Orkestra-
sı'nın ilk kez sahnelediği bir Strauss ya-
pıtuıda başrol oynadımz. Genelde can-
landırdığinız karakterlerden farkh bir
roldü üstelik, " SaJome". Bu deneyim,
meslek yasantımza neler kattı?
ZEHRA VILDIZ- Bana her yönden
çok katkısı oldu "Salome"nin. Bir kere
ilk defa Strauss söyledim. Strauss'un
müziği çok farklı. dolayısıyla bu dene-
yim benim için adeta masteryapmak gi-
bı bir sey oldu. Aynca İstanbui Opcra-
sı'nda ilk kez AJmanca opera söylendı.
Bunlann dışmda, tabii ki Ciancarfo del
Monaco gibi bir yönetmenle çalışmanın
çok biiyük faydalan oldu, özellikle teat-
ral yönden çok agırlıklı olan Salome gi-
bi bir rolde. "Salome''diğer operalardan
oldukça farklı. birkere dansı var- ben ha-
yatımda hiç dans etmemiştim. çok da
sevmem. Baleyi çok severim, çok yakın-
dan izlerim ama...
- Bale yaphnız mı hiç?
VILDIZ- Yapamadım çünkü özel bir
baleensrirüsünegirmeyi düşünmüşrüm...
ama ilk etapta elendim! Bu nedenle. çok
acı birbiçimdeiçimdekalmıştıraslında.
Tabii
u
Salome"deki dans sahneleri dc
benim için bı'r egitim oldu. Vücudumu
tanımak durumunda kaldım bir kere.
- Opera dünyasmda "şişman kadın"
klisesi, rolJere fidksel açtdan da daha uy-
gun, daha inandıncı kisiier görmek iste-
yen, kısacası artık farklı beidentiler için-
deolani/levk-inindeetkisiyleyavaşyavas
yok oluyor-.
VILDIZ- Tabii... Ama heroperada da
degil. Ben operacı oldugum için belki,
güzel söyleyen, iyi bir tekniğe sahip şiş-
man sopranoya çok rahat katlanıyorum,
c#nkü öncejikle rnüzik.beşi ılgilendıri-
yor. Ama bel/i başti eserfer var ki bu eser-
lerde gerçekten fizik çok önemli. "SaJo-
me"bunlann başında geliyor. Salome'yi
canlandıracak kişinin fiziksel yönleriy-
le birlikte, kjvraklığıyla, hatta zayıf ol-
masıyla, o kişiliği yaşatabilmesi için ke-
sinlikle çok inandıncı olması gerekiyor.
-Salomegibizor bir rolö gerçekten bii-
yük basanyla canlandırdınız. Aynca
Türk izleyicisi ilk defa opcrada böylesi
erotizm yüklü bir opera iztedi. Tabii ma-
gazin basını da "Salome'Şi kendi stg ba-
kış açılanna malzeme etmekte gecikme-
dL. Bunlann tedirginliğini vaşadını/ rnı?
YILDIZ- Belli bir tedirginlik duydum
tabii, özellikJedeprömiyerde. Seyircinin
beni bu rolde nasıl karşılayacagını merak
7
994-95
sezonunda KüJtür
Bakanİığı
ödülünü alan
soprano Zehra YıJdız,
'SaJome'yle ilk kez,
üstelik Almanca olarak
Strauss seslendirdi. Bu
deneyimin kendisi için
'bir master yapmakla'
eşdeğer olduğunu
belirten sanatçı, masum
genç kız roüerinden sonra
aynca ilk kez farklı bir
karaktere bürünüyordu...
ettim. Olgun bir seyircimiz var. ama yi-
ne de onlann karşıstna ilk defa oynadı-
gım ezilmiş. masum genç kız rollerin-
den farklı birrolle çıkaeaktım... Nitekım
bazı seyirciler \ar ki Salome 'dcn pek hoş-
lanmıyorlaraçıkçası. Öyle bir karakteri
niyeoynadındiyenkişılerlebılekarşılaş-
tım. Özellikle prömiyerde daha fazla te-
dirgin oldum çünkü kostümümde bazı
aksakiıklarolmuştu.' Ondan sonra alıştım
ama...
- fieki hep caniandırdığınız rollerden
çok farklı olan Salome've geçişte zorlan-
dıni/ını?N'asıJha/ıHândTn(z'bu n>le'.' '
YILDIZ- Zaten canlandıracagım rol-
lere hazırlanırken aslında muzikten çok
etkileniyorum. Karakteri muzikten tanı-
maya çalışıyorum. rejisör gelmeden ön-
ce. Strauss'ta da aynı şey oldu. Müzikte
erotizm fazlasıyla var. Ve rejisör de aynı
şekilde yorumla> ınca bastan bir hazırlık
oldu. Ondan sonra sahne çalışmalannda
çok rahatladım.
Çok sık prova yapiık. Pek zorlandıgı-
mı söyleyemem. Çok ters bir karakter
ama, onun içine girdiğinız zaman zaten
kendı kışiliginizi unutuyorsunuz tama-
mıyla. Severek oynadığım bir rol aynca,
bana çok ters olmasına rağmen. Müzik
sevdiriyorbelkı bilmiyorum. Oscar VVîl-
de'ın metninden belki tiyatrosunu oyna-
saydım zorlanabilirdim ama müzık o ka-
daretkiliyorki insanı, karakterde hemcn
kişiliğinegiriyor.
- Bir yandan da Heidelberg Opera-
sı'nda sahneknın "IJçan Mollandalı'da
tam zıt bir karakteri, Senta'yı ojnujor-
$unuz_.
VILDIZ- Iki.sinin tek ortak özelliği,
Almanca olmalan. Onun dışında çok
farklı iki eser, karakterler de birbirindcn
çok farklı. Senta tamamıyfa haval dün-
yasında yasayan çok romanljk bir kız,
Salome bambaşka.'Muzik ofarak da
VVagnerçok farklı, çok bağlı bir müzigi
var... Strauss'un çok dısında. Bunlardan
dolayı zorlandım. Onun dışında gidip
gelmem tabii çok yorucu oluyor. Temsil-
lerim olduğunda uçakla gidip orada söy-
lüyordum, ertesi gün gelip burada söylü-
yordum. Çok yorucu oldu açıkçası ama
çok da hoşuma gidiyor devamlı olarak
sahne üzerinde olmak.'
- Şu sıralar ağırfıklı olarak AJman re-
pertuvarından vapıllarda rol alıvorsü-
nuz... Sizin tercihiniz de bu yonde mi?
Çok canlandırma>ı istediğiniz karakter-
ler var mı?
YILDIZ- Ben aslında bütün karakter-
len çok seviyorum!.. Bazen itiraf cder-
ken bile acaba diyorum, çok mu fazla
şcyler istiyorum hayaftan! Gerçekten oy-
namak islcdiğim çok fazla rol var ve hep-
sini çok seviyorum. A.slıııda iki üç sene
öncesine kadar ben hep Italyan repertu-
vanndan, ömcğin Toscaya da Norma gi-
bi eserlcr söylemek istiyordum.
Almanya'ya gittiğimden beri ise çok
fazla teklifgeli>or ama hepsi Alman re-
pertuvan için. Düşünüyorum, acaba be-
nim sesim Alman ekolüne daha mı çok
uyuyor'.' Bunu da istemiyorum aslında.
çünkü İtalyan repertuvannı çok şeyiyo-
runi. Alman reperruvannda oa çok söy-
lemek istediğim, mesela I^>hengrin var.
VVagner'in... AJban Bergın Lulu'su var,
bu da yeni Salome cfcn sonra bir gelişim
olarak akiımda. Onun dışında Woyzeck
var, yine Alban Berg... istediğim... Stra-
u^s'la birlikte biraz daha modem eserle-
re dogru bir heves var içimde. Strauss
söylemek istiyorum yinc: Arabella. Çok
fazla söylemek istediğim ş^y var gerçek-
ten!
- Yaşayan sopranolar içinde özellikle
begendiğiniz birisi »ar mı?
YILDIZ-Kiri Te Kanawa'yı çok sevi-
yorum, çünkü çok farklı kompozitörle-
rin escrlerini söylüyor. Ve hepsinde ba-
sanlı, Hiçbir zaman bir Verdi'yi VVagner
gibi ve>a Strauss gibi söylemiyor. Her-
halde ben de öyle olmak istediğim için
ona hayranlık duyuyorum. Bunun dışın-
da tabii ki LeylaGencer'e hayranım. As-
lında basanlı olan bütün sopranolan be-
ğeniyorum açıkçası.
- Ceciiia Bartoli. Susan Graham, Olga
Borodina gibi yenî kuşak sopranolara
baktığımızda, çoğunun fiaksei özellikle-
riv le dedikkat çektiğini görüyonu. Ope-
ra dümasında da ticari kavgılar mı ön
plana çıktı günümüzde?
VILDIZ- Ben öyle düşünmüyorum. O
kadar çok soprano var ki şu an yurtdışın-
da. Hepsı çok iyi egitim almışlar. Zaten
materyalleri var, hepsinin tekniğı de çok
iyi. Dola>ısıylabugün Avrupa'da bir eser
sahneye konacaksa, 50-60 adayın arasın-
dan heranlamdaen uygun adayı seçmek
re/isörün hakkıdır. Günümüzde gerçek-
ten çok başanlı sopranolar ve kendileri-
ne çok dikkat ediyorlar. Çağımızda olay-
lar çok değiştı. Eskıden rejı çok önemli
degildı operada. Şimdi çok önemli. Ve
sanatçılann da seçildikleri rollere heraçı-
dan uygun olması gerekiyor bundan do-
layı.
- Opera sanatı da artık çağa avak uy-
durmava çalışıyor. Çok tartısmalı pro-
düksiyonlarla kar$ılasry(»ru/_.
YILDIZ- Heidelberg"de sahnelediği-
miz "liçan Hollandalı" da öyle oldu.
Seyircinin yansı yuhaladı, yansı alkışla-
dı rejisörü.' Ben ilk kez böylc şeyle kar-
şılaştım ve çok üzüldüm rejisör adına
ama. yuhalanmak bile onun hoşuna git-
ti çünkü bir tepkiydi o da. Tabii günü-
müzde çok farklı yorumlar getiriyor re-
jisörlcr ama reji de zaten budur. Sürckli
aynı yorumu izlemek herhalde seyircinin
de hoşuna gitmez. Ben metinden değil de
muzikten koprnamak gerektigini düşü-
nüyorum.
- İstanbui Devlet Operası'nda son yıl-
larda önemli prodüksivotılar sahneye
kondu. Nasılgörüvorsunu/operanın du-
nımunu?
YILDIZ-Çok umut verici buluyorum.
Scyirci çok iyi. Mesela NVagneryaptığı-
mızda da Strauss yaptığımızda da ben o
kadar seyirci beklemiyordum. Seyirci-
nin çok hoşuna gitti VVagner. Strauss'tan
daha fazla tedirgindim; hem Almanca
söyleyeccktik hem ilk kez Strauss. üste-
lik "Salome" gibi bir cserie. Ve işte ka-
palı gişc ovnadı.
- Ceçenİerde tstanbul Devlet Senfoni
Orfcestrasrj labirlikte fVrgoiesi'nin "Sta-
bat IVIater"inde solist olarak yer aidınız.
Orkestray la söylemeyi seviyor musunuz?
YILDIZ- Çok seviyorum ve biliyor
musunuz, operadan daha zor benim için
,tŞ$}foPİHPnm\çP Q p r f ^
• şrlikie çıkıyorum sahneye, çok rahatım
çünkü ben dcgilım oradaki kişi. Ama
senfoni orkestrasıyla sahneye çıkarken
benim sadece, herkes bana bakıyor ve
beni seyrediyor. kişifiğimi değiştirmem
mümkün degil!
- İstanbuiDevkt SenfoniOrkestrası vla
birlikte buyazİstanbuiFestivairndeStra-
uss'un çok sev ilen "Son Dört ŞarkTsına
hazırlanıyorsunuz şimdi de~
YILDIZ- Son Dört Şarkı'yı uzun se-
nelerdir söylemek istiyordum. Stra-
uss'un bütün liedlerini çok seviyorum.
Hepsi birbirinden güzel. Çok arzu etmiş-
timsöylemeyi Son Dört Şarkryı... İstan-
bui Festivali'ne denk gelmesi de büyük
bir mutluluk benim için.
I 5 U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F İ L M F E S T İ V A L İ
PORTRE ERICROHMER
1920 Nancy dogumlu Jean-
Marie Maurice Scherer ya
da bilinen adıyla Eric
Rohmer, Fransız Yeni Dalga
akımımn öncü isimleri
arasında yerini aldı. Codard,
Rivette, Thıffaut ve Chabrol
gibi yönetmenlerin ilk
fiJmJerini henüz çekmedigi
dönemde sinemaya adım
atan ünlü yönetmen, 1950'li
yıllarda kısa filmlerle
mesleğe girdi. Rohmer'in ün
kazanması ise, ilginçtir,
adını saydığımız
yönetmenlerin hepsinden
sonra, 1969 vılında çektiği
"MyNçhta'tMaudVla
oldu. 1957-1963 yıllan
arasında Fransızlann ünlü
sinema dergisi Cahiers du
Çinema'nın genel yayın
yönetmenliğini yapan Eric
Rohmer. bununla birlikte
film kariyerini de sürdürerek
"Sw Moral Tales''i çekti.
Son yıllarda "L'Ami de Mon
Amie", "Conte de
Printemps", "Conte
D'HJver", "L'Arbre, La
Maire et la Medıatheque"
gibi filmlere imzasını atan
Eric Rohmer'in iiginç filmi
"Paris Randevulan" bugün
festivalde gösterilen filmler
arasında.
BUCUN YARIN
BEVOĞLLIEMEK: Tom ıle Viv
(12.00. 18.30), Paris Randevulan
(15.00. 21.30)
BEVOĞLU FİTAŞ-I: Birbinmizı
Öyie Çok Sevmiştik Kı (12.00. 18.30).
L'çan Hollandalı (15.00. 21.30)
BEVOĞLU FİTAŞ-2: Pepe ile Fifi
(12.00. 18.30). AraJık Vfüzıği (15.00.
21.30)
BEVOĞLU FİTAŞ -3: Kocaman Kara
Köpekli Çocuk (12.00). Katil (15.00.
21 30). Yeni Olke (18.30)
BEVOĞLU ALKAZAR: Cennette
Güz! 12.00. 18.30). Güneş Tutulması
(15.00. 21.30)
KADIKÖY REKS: Agla Sevgili
Yurdum (12.00). Yem (15.00). Kutsal
Hafta (18.30), Flört (21.30)
BEVOĞLU EMEK: Cennetten de
Garip (12.00. 18.30). Bcrty (15.00,
21.30)
BÇYOĞLU FİT4Ş-I: Kınk Kalpler
Adası (12.00.18.30). Yaşasın Aşk
(15.00.21.30)
BEVOĞLU FTTAŞ-2: iyi Geceler
Prens (12.00. 18.30). Dünyanın
Nefesini Tuttuöu Gün (15.00 21.30)
BEVOĞLU FITAŞ-3: Ask Ölümden
Soguktur//J.«?/ Sekizinci Saat
115.00), Özlem... Dün'e... Bugün'e...
Yann'a... (18.30). SokatabAdam
r21.30)
BEVOĞLU ALKAZAR: Metropolıs
(12.00.18.30). Ziyan Olan Aşk (15.00,
21.30ı
KADIKÖY REKS: İki Yeşıl Tüy
(12.00). Düşkün Melekler (15.00).
Kızıl (18.30). Oyunun Kuralı (21 30)
T.S. Eliot'ım trajik evlilik öyküsü
SUNGUÇAR4N
Yüzyıiımızın en büyük
âir, oyun ve deneme yazar-
anndan, Amerika (St. Lo-
ıs) doğumlu Ingiliz Tho-
ıas Stearns Efiot'la, ilk ka-
sı \îvienııe'in trajik öykü-
i "Tom iteVîv". Varlıkl'ı bir
lenin hayat dolu güzel kızı
ivienne Haihvvood'la, Ox-
rd'da İngiliz edebiyatı ög-
limi gören T.S. Eliot, kısa
• ilişki süresinin ardından
şli, futkulu bir aşkla bir-
lerine vurulup evlenirler.
var ki Viv'in hormonal
unlan yüzünden haplara olan bağımlı-
giderek ruhsaldengesmi bozar ve Tom
kanamalan nedeniyle deli gibi sevdijji
sıyla birdaha cinsel ilişki kuramaz bir
i. Tom, yazdığı şiirlerle, yüzyıl başı In-
rcsı "nin edebi çevrelerindegitgide ün-
fcen, hastalığı ve kocasının soğuklu-
lan ötürü, birtakım taşkın davranışla-
>m'u ve ailesini utandıran, garipveeg-
ik olay çıkarmalaraj'önelir hassas ve
iv. Aslında "Çorak Ulke" ba^ta olmak
Tom'un çoğu eserinin yaratıcı gücü
n perisi olan Viv 'in. lafını sakınmaz,
ve taşkın eylemlen, Tom'un edebi
;inin kraliçesi Vîrginia Ubolfa filan
kten) bıçak çekmesi vb. gibi rezalet-
rdağı taşınr ama. Tr~- <>j->e
J
-, k
şanmak istemez kansından.
Ancak aile ve çevre baskısıyla, 18yıIsü-
ren bu yıpratıcı, zorlu evlilik döneminin
sonunda, Viv'in birakıl hastanesine tıkıl-
masına da ses çıkarrnaz. Tom'un yükseli-
şine paralel biçimde. içinden geldiğınce
davranan, doğal ve uçukkaçık. kırılgan
Viv'in düşüşü de sürer gider kilitlı kapılar
ardmda, ıssız hastaneodalannda. Viv "e en
çok koyan, Tom'un onu ziyarete gelme-
mesidir. 1947'deakılhastanesindeörürViv.
Biryılsonra. Nobei EdebıyatÖdülü'ne la-
yık görüiür T.S. Eliot...
Yönetmen Brian Gilbert'ın, Mkhaei
Hastings ın aynı adlı oyunundan uyarladı-
ğı ve ünlü şaır. denemeci, eleştırmen hak-
kmdakı bazı hiç bılınmeyen, tatsızgerçek-
leri ıçerdiğınden ötürü. T.S.EIi-
ot'un yayıncısı Faberand Faber
yayınevıyle ikinci kansmın yo-
ğun tepkilenni alan "Toni ile
Vh
r
", yeni bir >üz\ılın kapısını
çaldığımız günümüzde bile hâ-
laa değişmeyen, malum 'toplu-
mun sanatçıkadınabaloşaçısı"na
ilişkın, haylı dokunaklı ve sarsı-
cı bir film. Özellikle oyuncula-
nyla başan sağlayan fılmin
Tom'unu. "Platoon", "Günaha
Son Çağn", -Mississippi Vanı-
yor"gibi filmleriyle hatırlanacak
Wiflem Oafoe,kara bahtlı. güzel.
fıttınk Viv'ini de. gitgide böyle-
si ruhsal dengesi bozulan, deli
dolukadınlan perdedecanlandır-
makta ustala^an ingiliz yıldız ıVfiranda
Richardson oynuyor. TS.EIıot'untrajik ev-
lilik öyküsünü hikâyeeden. belli başlı rüm
dünya festivallerini dolaşmış, 1993 yapımı
bu İngiliz filmi, ünlü şairi edilgen, soğuk.
duygusuz bir İngiliz centilmeni, kansını
da etkin, kışkırtıcı ve lafını gedifine otur-
tan bir kaçık olarak betımliyor, birtakım
gün ışıfma çıkrnış. aıle mahremiyeti-özel
hayatyansımalanyla kanşık. Kuşkusuzgü-
nün iigisız kalınama>dcak filmlerindcn
"Tom ileVh "i seyrettikten sonra, T.S. Eli-
ot'un kalan tüm yaşamı boyunca, Vivien-
ne'in akıl hastanesine kapaiılmasından vic-
dan azabr duyup duymadığına yaman
meraklanacaksınız bizim gibi.'
K A Ç I R M A Y I N
"Edebfysttan Beyazperdeve"
bölümünde yer alan "A^a Sev^li
Vurdum", Güney Afrikalı yazar
Alan Paton ın tüm dünyada çok
satan romanını birkezdaha beyaz-
perdeye getınyor. Aynı kitabı.
1951 yılında MacaryönetmenZof-
tan Kordasınemaya uvarlamıştı.
Bu kez, bir Güney Afnkah'nın,
gençyönetmen DarreiiJamcs Ro-
odt'un imzasını taşıyan fılm. Güney
Afrika'nın son yıllarda yaşadıfı de-
ğişim sürecine de göndermeler içe-
ren bir tarzla ışlenmiş. Yönetmen
Roodt, "Geçmişimia anlamaya ça-
hsrjnomz"diyor. "Bu nedenle günû-
müz Güney Afrika sineması da bu
yönde ilerleyecektir sanınm: Tarihi,
veni başfan anbtmaltyız." Paton'ın
i coşkular
ve düşlerie doJu
bir festival
KiirtürServTSi-15. Lluslararası İstanbui Film Festiva-
li. Emek Sinemasf nda önceki gece gerçekleştirılen açı-
lıştöreni ileba^ladı. KültürBakanı AgâhOktav Güner'in
>anı sıra eski Kültür bakanlan İsmail Cem ve FikriSağ-
lar'ın da katıldıklan gecede. festivalin sponsorluğunu
üstlenen İMKB ve Max Factor vc ProcterA Gamble fir-
malanna teşekkürplaketlen verildi.
İstanbui Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu Baş-
kanı Şakir Eczacıbası, açılış konu^rnasında siııemanın
20. yüzyılda inanılmaz bir gelişme göslerdigmi belirte-
rek. "Sinema, kamerayı insan diişüncesine, insan ilişki-
lerine, insanın iç dünyasına yönlendirerek varatıcı sanat-
çna, her kılava. her ülkeye, v ü/ milvonlarca insana scs-
lenme olanağı vermiştir. Belki de sinema, Atatürk "ün de-
diğigibi, 'dünvanın en uzak köşelennde oturan ınsanla-
rın birbirlerini tanımalan, sevmelenni saglayarak insan-
lık idealinin gerçekleşmesine en büyük vardımı' yapa-
caktır" dedi.
15. Uluslararası Film Festivali'ndegösterilccek 36 ül-
keden 160 film
arasında Co-
dard, Reitz, Os-
hima, Scorsese
gibi ustalannya-
pıtlarının oldu-
gunu anımsatan
Eczacıbası, 1996
Sinema Onur
Ödülü'nün Tör-
kân Şoray'a. bu
yıldan başlava-
rak verilecek
olan 'Dünva Si-
neması Onur
Ödülü'nün "Ce-
zmirSavası" fil-
mınin yönetmeni
ve Venedik Film
Senligi'nin yö-
neticisi Gillo
Pontecorvo'ya,
'YasamBo>u Ba-
şan Ödülü'nün
ise Altın Lale
Yanşması jüri
başkanı Robeıt
Wîse'a verileceğini belirrti. Kültür Bakanı Agâh Oktay
Güner ise, sinemanın insanogluna kendisini tanıma, kcn-
disini bulma olanagı veren bir sanat dalı olduğunu belir-
terek teknolojikgelişimler yüzünden insanoğlunun sinc-
mayı unurur olduğunu sö\ ledi. "I984*ten bu yana Türk
sinemasının içine düştüğü krizi, sinemamız vine kendisi
aşacaktır" diye konuşan Güner, büyük vakıflar kurarak
sinema sanatı ve sinema sanatçısının destcklenmcsi ge-
rektigini v urguiadı. Kültür Bakanlıgı olarak uluslararası
antlaşmalar ile Türk sinemasının ve kültür ve sanat uf-
kunun genişletileccgini belirten Güner. "Sinema, dil bü-
tünlüğümü/ün sağlanmasında önemli bir sanat dalıdır.
Kimliğimi/in en güzel ifadeierinden biri olan kültür de-
ğerierimizi gelistirmek için sincnıavı ve tüm güzel sanat-
lan sevmeye mecburuz" diye konuştu.
Festivalin 1996 'Dünja Sineması Onur Ödülü'ne dt-
| e r gçrülen, ^Çezajir^^^şı'njjı yönetmeni Gillo Ponte-
corvo da festivalin açılış gecesine katılan konuklarara-
sındaydı. Pontecorvo. "Gittiğim her yerde İstanbui Film
FestûalTnin bana en iiginç gelen festnallerden biri oldu-
ğunu söyledim. Bunun nedeni de, İstanbui Film Festiva-
li'nin doğru bir külrürel çi/giyi izlhor oluşu. Festival 16
günbo>unca, I(X)binsejirciylebü>ükbirkitleveulaşıyor.
Dümada yapılmış olan en yeni veen önemli prodüksiyon-
lan, daha önce başka bir fesrivale katılmış olup olmadıgı-
na aldırmaksızın gösteriyor" dedi.
Dünyada aynı prensipîere sahip sadece bir festival da-
ha olduğunu belirten Pontecorvo. "Oda Kanada Büyük
Toronto Film Fesrivali. Ama, çok daha güzel bir şehirde
yapıkjjgı için İstanbui Film Festivali benim asıl favorim"
diye konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından. festivalin ilk filmi
'Sense and Sensibiüty' gösterildı. Ve bir festival daha,
yeni coşkular, umutlar ve düşlerie başlad).
Festival vöneticisi Hıılva Lçansu ile
Vaşam Bov u BaşanÖdülüalan ünlü
İtalyan yönetmen GilJo Pontecorvo.
(Fotoğrâf: KERE.M ILGAZ)
romanı. ikinci Dünya Savası'nm he-
men ardından. herşeye karşın umut-
ların yeşermeve başladığı bir dö-
nemde geçer. Irkçılık politıkası res-
mıyet kazanmamıştır henüz. Roodt.
bu dönemı bugünün Güney Afri-
ka sına benzetıyor ve "Agla SevgiB
Yurdum"a güncef birbakışaçısı ge-
lınvor.
Rahatsız edici, ama
gerekli bir Hlnı: Yem
CUMHl R CANBAZOĞLU
Bir fılmin değeri yarattıgı polemikle öl-
çülseydi Bertrand Tavernier'nin 'Yem'i
(L'Appat) tüm zamanlann en başanlı yapı-
tı olurdu. Film eleştîrmenlerinin bir yapıt
üzerinde bu kadargörüş aynlığına düştüğü
göriilmemışti. 1994 Berlın Film Festiva-
li'nın ödül gecesinde 'Amn AyTnın bu fil-
me gittığınin açıklandıgı an yaşanan pro-
testo da tam bir skandaldı...
1994'te Avrupa'yı ayağa kaldıran Yem.
festivalin ağır toplanndan bin olarak bugün
Reks'te gösterime giriyor. Yem'in kahra-
manları Nathalie, Eric ve Bruno adlı üç
genç. On mılyon frank bulup fırsailar ülke-
sı Amerika'da gıyim dükkânlan zınciri aç-
mayı hayal ediyorlar Parayı Nathalie'nin
tavlayacağı erkeklen tehditederek toplama-
yı planlıyorlar. ama ışler hiç planladıklan gı-
bı gitmiyor; soygunlarcinayetlerle sonuçla-
nıyor. Tavemier cinayetlerden çok. gençle-
nn psıkolojik olarak hiç etkılenmemelennın
aitını çizıyor filmde.
Tavernier'yegöregençlenbudurumaso-
kan materyafıst Amerikan kültürii ve onun
ilahlaştırdıf ı dolar. Ayncaevleregıren tele-
vizyonun, kendı deyışivle beyın yıkayan
"faşist filmler*'ın (Bunlann arasına Oliver
Stoneun ve Schwarzenegger"in filmlerini
özellikle sokuyor). yine sinemanın mitleş-
tirdıği gangster tiplemelerinin kabahati bü-
yük. Yem. rahatsız edici; ama gerekli bir
film. Anlatım olarak bir önceki "sivri ya-
pım"L627 ayannda gözükmcse de teknik
açıdan üstdüzeyde bir iş diyebiliriz. Kame-
ranın çok az soluk aldıgı filmde zaten Ta-
vernier'nin ustalıgını kimse tartışmıyor;
eleştırilerin yoğunlaştığı nokta Taverni-
er'nin sınemayı mahkemeye çevirdiği, ah-
lak dersi verdiği, soruları ortaya koyduğu
haldeyanıt üretmeye yanaşmadığı, belgese-
le egilırken artistik öğeleri es geçtıği yö-
nünde. Bizce L627'yı sevcnler, iki yıl son-
ra festivalegetirilen bu Tavcrnierfilmını de
ilgiylc izlcyeceklerdir.
'Ramiz ile Jülide' İzmip'de
Kültür Servisi - Kenter Tiyatrosu, Refik Erduran'ın
yazdığı "Ramiz ıle Jülide" adlı oyunu 1 nisandan
başlayarak izmir Atatürk Kültür Merkezi'nde
sahneleyecek. Eski birseks yıldızı. ünlü bir futbolcu ve
ideolojisini degiştırmiş 900'lü hat komisyoncusunun
ilişkilerini mizahi birdille anlatan oyunda '»'ıldız
Kenter. Müşfik Kenter. Şükran Güngör. Özlem
Çakman ve Melisa Kenter oynuyor. Mehmet
Birkiye'nin sahneye uyarladıgı oyun. 25 nisana dek
İzmirli sanatseverlerin karşısında olacak.
Emip Kusturica'dan yenibir film
BELGRAD (AA)-
Sinemayı bırakacagmı
açıklayan ünlü
Yugoslav yönetmen
Emir Kusturica.
Belgrad dolaylannda
kısa metrajlı filminin
çekimlerini tamamladı.
'Bir Kuşun Hayatında
Yedi Gün' adiı film. son
dcrece semboük bir
belgesel niteligini
taşıyor. Filmde.
komşulannın ve kılı
kırk >aran bürokrasinin
baskısı altında kalan bir köylünün "absürd" öyküsü
anlatılıyor. Cannes Film Festivali'nde 'Underground'
adlı filmi ile 'Altın Palmiye' alan Kusturica, bu kısa
metrajlı filmini Fransız Televizyon kanalı 'France 2'
için gerçekleştirdi.
'üygarlıklar Arasında' yolcufuk
Kültür Servisi - Orhan Kural'ın farklı kültür vc
dünyalan yansıtmak amacıyla oluşturdugu
'Uygarlıklann Arasından'fotoğrâf sergisi I nisandan
başlayarak Çarşı Mağazalan'nda yeralacak.
'Uygarlıklann yaratıcılan insanlardır" düşüncesinden
yola çıkan Orhan Kural'ın kışisel sergisindeyaklaşık
30 fotograf bulunuyor. Sergide, Hindistan. Tayland,
Çin, Doğu Türkistan, Nepal, Tibel'in yanı sıra Orta
Amerika'da Aztek ve Maya uygarlıklannın izlerini
taşıyan yörelerdeki insan manzaralarından kesitler
sunuluyor. Sergi. 1-14 nisan tarihlerinde Çarşı Capitol.
15-30 nisan tarihleri arasında ise Çarşı Maslak
magazalannda yer alacak.
Bııs Fosforoğlu Küttür Merkezi
açılfyor
Kültür Servisi- Enis Fosforoğlu Kültür Merkezi
pazartesi günü saat 16.00'da açılıyor. Moda'daki
Tuglacı Emin Bey Sokak No.4 (Moda Spor Kulübü
yanı) adresinde etkinlik gösterecek kültür merkezinin
açılışına tiyatro dünyasından sanatçılarda katılacak.