25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 1996 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Çirkin politikacının mumu Waiergate'e kadar yanar Nixon G ençlik yıllanndan hatırladığım hiç de sempatik bir ABD başkanı değildi Rkhard Nfcon, kafasının çok çalıştığı da pek söylenemezdi. En büyiik şanssızlığı da, Kennedy gibi yakışıklı, iyi eğitimli, halkın sevdiği, kanzmatik bir liderin rakibi oiuşuydu. Soğuk savaş kışırtıcılığı, komûnizm karşıtlığı ve bezirgânlığıyla adını duyurmuş, 1950'lerinbaşlanndaki McCarthy'nin elebaşılığını yaptığı, özellikJe Amerikan sinema ve sanat çevrelerini allak bullak eden, her yana taşan bulaşan, o cadı kazamnı kaynatan güruhun, demirbaş çirkin politikacılanndan biri olarak tanmmıştı. Başkan Eisenhower'a 7 yıl yardımcılık ettiksen sonra Cumhuriyetçi Parti sağ kanadının adayı olarak 1960seçimlerinde Kennedy'ye karşı kılpayıyla başkanlığı yitirince tarihin tozlu sayfalanna gömülüp yitecek zannedildi. Ama hırsı çapından önde giden. hayat üniversitesinden mezun, yoksul aile çocuğu, kompleksli bu avukat parçası, biraz da 2 Kennedy'nin öldürülmeleri gibi talihin cilveleriyle ABD'nin 37. başkanı olduçıktı 1968 seçimlerinde. 1972'de Demokrat McGovern'ı da ezerek yenip yeniden başkan seçtldi, Pekin'i ziyaret ederek Mao'nun konuğu oldu. ABD ile komünist Çin'in tarihi uzlaşmasını gerçekleştirirken, Sovyetler Birliği'yle de iyi ilişlciler geliştirdi. Dışişleri Bakanı Kissinger'la dış politikada başanlı olurken. ırkçılık sorunlan, gettolardaki ayaklanmalarla uğraştığı içeride çuvaJladı. Sonunda sessiz çoğunlukla muhafazakar kesimden medet umarken, ABD'yi Demokratlann soktugu Vietnam batağından çekip çıkarmanın tadını doyasıya yaşayamadan, patlak vermesine sebep olduğu VVatergate olayiyla istifa etmek durumunda kaldı 1974'te. Veısrarla, inatla, ülkesinin yakin tarihini kamerasi aracılığıyla yazmayı sürdüren OBver Stone'un kendi hakkında yaptığı bu filmi göremeden, geçen yıl 82 yaşında öldü Amerikalı devlet adamı Richard Nixon. Samimiyetsiz, yalancı, çıkarcı, hep 'masketi', hiç sevTnediğim(iz) bu ABD Başkam'nı anlatan bu 3 saati aşkın uzun filme nasil katlanacağımı tasa ederek ayaklanm geri geri gittiğim u Nixon"ı, doğrusu hafife aldığım, kışkırtıcı ve akıcı Oliver Stone işliyor Stone. SürekJı FB1, CIA, parlamento, medyayla çevrili bir mücadele çarkına koşulu. politik rakiplerini düşman gibi gören, 2 kardeşinin veremden öldüğü yoksul dolayısıyla (amatör Freudcu yaklaşımla) her yere işitme aygitlan yerleştiren, kompleks küpü, MMM• Kennedy 'den sonra kamerasını bu kez " Amerika'nın en çok eleştirilmiş politikacılanndan Nixon'a yönelten Stone, Mekelenmiş başkanhğının arkasındaki insanı anlamaya çahşıyor' seyrettiğimiz son fılminde. < . Yönetmen: Oliver Stone/ Senaryo: Christopher VVflldnson, Stepben J.Rivele,O.Slone/ Kamera: Robert Richardson/ Müzik: John VVilliams/Sanat yönetmeni: Vktor Kempsteı / Oyuncular: Anthony Hopkins, Joan Allen, Ed Harris, Jamcs VVoods, POvvers Boothc, Bob Hoskins, E.G. MarshalL Mary Stennburgen, Madeleine Kahn, David Paymer, Paul Sorvino, David Hyde Perce, Larry Hagman / 1996 ABD (ÖzenFilm) Beyoğlu SinePop, Şişli Kent, Kadıköy Reks, Ataköy Prestij, Bakırköy Avşar sinemalannda. sınemasının es geçtiğim becerisiyle kotanlmış, modern bir Shakespeare tragedyası izlercesine seyrettim. Daha önce Kennedy üstüne yaptığı "JFK" nimiyle de tartışmalara konu olmuş, tepki toplamış Stone'un, Nixon hakkındaki çeşitlı biyografilere, anılara, Beyaz Saray belgelerine, resmi tutanaklara, çeşitli araştırma ve kayıtlara başvurarak çektiği ve babasına adadığı bu son filmi, Ni\on'ın 'leketenmiş başkankğının arkasındaki insanı anlamaya' çalışıyor. VVatergate olayıyla başlayıp vermediği teyp bandlanyla sonunu hazırlayan Başkan'm dramatik isrifasıyla biten fılmde, çocukluk yıllanndan zirveye çıkışına ve düşüşüne, aile yaşamına, karmaşık, kompleksli, hırslı kişiliğine ve ruhsal sorunlanna kadar Nixon'ın çelişkili ve trajik yapısını ele alıp W «/r,t çocukluk dönemiylc dindar annesinin baskısını übtünden birtüriü sılıp atamamış, içındeki • huzuru bir türlü bulamamış. çelişkili, sorunlu, sonunda da kendi kendini yok eden, hapçı ve ^ alkolik, acınılası, nerdeyse sevimli bir Nixon portresi çizen bu filmden sonra, Başkan'ı aklamaya çalışmakla da suçlann Stone, bizi doğnısu bir kez daha Amerikan yakın tarihinin derinliklerine daldınp çıkardığı sağlam bir epik kotarmış. Dinamik kompozisyonlara dayalı, Yurttaş Kanc'vari derinlikli alan kullammı, siyah beyaz haber görüntüleri, belgesel çekimler ve Nixon rolündeki Anthony Hopkins'ı, Kennedy gibi bazı gerçek tarihi karakterlerle aynı sahnede bir araya getıren, "Forrest Gump" benzeri. bilgısayar hileleriyle özel efekt becerisinden bütünlenen, teknik bakımdan eksiksız bir anlatıma sahip "NPHHT. Kompleksli, hapçı ve alkolik Docu-drama ciddiyeti taşıyan, yağ gibi kayan, Oliver Stone'a özgü stiliyle, geçen hafta seyrettiğimiz "Amerikan Başkanrndan ödünç alınmış, görkemli Beyaz Saray setlerinde çekilmış fılm, 'Gençler nrye benden bu kadar nefret ediyor?'saplantısındaki Nixon'ın, ailevi kökenlerinden politik yükseliş ve düşüş süreçlerine, soğuk, kusurlu kocalık ve babalık taraflanna ve dengesiz, karmaşık yapısına kadar kronolojık bir biyografî çizgisini izlemiyor. "JFK", "Natural Born Kfflers" tarzı yönetmenin özgün üslubuyla kanlıp kaynaştınlmış bir Oliver Stone kanşımı "Nhon". Çağımız Amerikan yaşammm panoramasıyla siyasal düzenini ve dördüncü kuvvet medyayı başanyla çizip yansıtan ve kronolojık yaşamöyküsüne bağlı kalmaktansa birtakım soru-cevaplan içeren oldukça nesnel bir yaklaşımi yansıtan, Nixon'ın ruh halini andınr klostrofobik bir görünüm arz eden SUNGU ÇAPAN film, dünyanın görünürde en güçlü kralı ve egemeni sayılan ABD Başkanı'nın bile, gerektiğinde hakkından gelinecek, sistemin ytyip sindirerek bir köseye tüküreceği bir parçası olmaktan öteye geçemeyeceğinin de altını çiziyor. 'Karanuklann üstüne üstüne giden, ama aslında kendi de karanlık" olan, Kennedy kardeşlerin öldürülmeleriyle politik kariyerinin yolu açılmış, vaktiyle Domuzlar Körfezi Çıkarması'na da bulaşmış, Kampuçya'ya kimyasal silahlarla bombalar yağdırmaktan, kanlı Kent Üniversitesi olaylannda öğrencilerin üstüne ateş açtırmaktan da geri durmamış, hırsıyla, yanar döner kaypaklığıyla, tırnaklanyla kazıya kazıya zirveye erişmiş, şafak sökerken sabahın 4'ünde LJncoln anıtında prostestocu üniversiteli gençlerle tartışmış, \Vashington Post'un NVatergate rezaletini patlatmasıyla adamlannın teker teker düşmesine 'Nasılsa bana ilisemezler' diyerek sessiz kalmıs, hap ve içki eşliğinde suç kanıtı teyp bantlannı tahrip etmiş, aile yaşamı da kansının (Joan Allen harika bir first lady olmuş) özverisiyle ayakta kalmış, sonunda çaresiz kaderine nza göstermiş Nixon'ı, tikleri, jestleri ve tipik davranışlanyla kanlı-canlı karşımıza getiriyor usta aktör Anthony Hopkins, Fıziksel bakımdan çok ikna edici olmasa da. Beyaz Saray'daki yağlıboya Kennedy resmine dalıp dalıp 'Sana baktıklannda ne olmak istediklerini, bana baktıklanndaysa ne olduklannı görfiyoriar' diye iç geçiren Nixon- Hopkins'in başanlı oyunu kadar, yan rollerdekiler de etkileyici yorumlanyla iktidardan portreler galerisine dönüştürmüş filmi, şeytani eşcinsel Hoover - Bob Hoskins den basına bilgi sızdıran ikiyüzlü, çok bilmiş taktisyen Kissinger - Paul Sorvino'ya kadar. Oliver Stone'un belki de en iyi yapıtlanndan biri diyebileceğimiz "Nison", ibretle ve ilgiyle seyredilip tüketilen bir Amerikan rüyası çeşitlemesi olarak haftanın filmi nitelemesini hak ediyor. Stanley Kubrick çeyrek yüzyıl öncesinden günümüze bakıyor^7T i^ $ § - ^ +*• % \ Ultra şkldet çocuğımım serüvenleri... A Iex, Dim, Georgie, Pete (Mafcohn /m McDowett, \*arren Clare, James Â-i Marcus, Mkhael Tarn) adlı ^T J - uyumsuz ve serserı gençlerden oluşan sokak çetesi, sütlü içkilerini yuvar- layıp önlerine çıkanı dûmdüz edecekleri gece turlanna çıkar, sokaktaki yaşlı, bitik kloşan amansızca döver, genç bir kıza top- luca tecavüz eden rakip gençlik çetesiyle kapışır, daktilosu başında çalışan bir yaza- nn (Patrick Magee) evine saldınp vahşice pataklar ve kansına sırayla tecavüz ederek ölümüne sebep olurlar, 'Singing in the Ra- in' şarkısını mınldana mınldana. Tekme tokat, acımasızca yediği dayaktan ve kan- sını (AndrienDeCorri)kaybetmekten kafa- yı üşütür yazar. Ultra şiddet dedikleri bu tür saldın, kav- ga, tecavüz eylemleriyle terör estiren, ken- dilerini dünyaya kabul ettirmek adına şid- dete ve suca yönelen, gitgide dayak ve te- cavüzden hoşlanan, çalıp çırpmaktan, vu- rup kırmaktan adeta zevk alan, şiddet ba- ğımlısı bu keş ve saldırgan gençlik çetesi- ne komuta eden Alex. belediye bloklan si- tesindeki, ortadirekten ana-baba evinde ya- şayan, Beetfaoven müziğine tutkun bir okul kaçkınıdır aslında. Kımin çoban kımın ko- yun olduğunu göstermek üzere arkadaşla- nnı tepeleyen, ne var ki, bir başka eve sal- dırdıklanndaysa, çetesinin ihanetine ugra- yarak polisin eline düşûp hapıshaneye tı- kılan, cinayetten 14 yıla yaıgılı AIex'imiz artık 655321 numaralı, adi bir mahkûmdur. Şiddet bağımlısı, saldırgan kişiliğinin ha- piste yumuşak başlı kurbana dönüştüğü t Alex, içerden bir an önce çıkabılmek, ba- ğışlanmak için, Içişleri Bakanhğf nın su- çu önleme ve suçlulan topluma kazandır- ma amacıyla gehştirdiği, ama henüz yeter- lı ve gerekli birtedavi olduğu doğrulanma- mış, sonuçlan olumlanmamış, temelde tik- sindımıeye dayanan Ludovico terapısıne Yönetmen, senaryo: Stanley Kubrick, Anthony Burgess'ın romanmdan / Kamera: John Alcott / Müzık:WatterCarlos/ Sanat yönetmeni: Russell Hagg,P«erShiekb/ Montaj: BiK Butter/ Oyuncular: Malcoim McDowelI, Patrick Magee, Michael Bates, \Varren Clare, James Marcus, Michael Tarn, Carl Duering, Adrienne Corri, Ch'veFrancis/1971 Ingıltere (WB) Beyoğlu Alkazar, Maslak tstanbul Princess, Etiler Akmerkez, Harbıye As, Kadıköy Ocak, Altunizade Capıtol. Çemberlıtaş Şafak, Ortaköy Princess, Bakırköy Avşar sinemalannda. gönüllü denek olur hemen. Ahlakın dışlandıgı, tüm degerlerin yok- sandığı, şiddet boşalımı ve suçluluk halıy- le ürküttüğü toplum-dûzen tarafindan hap- se tıkılıp posası çıkanlarak yeni, ama sa- kıncalı bir tedavi yöntemıne tabi tutulan Alex, bu terapi sonucunda iyıleşmıştir ar- tık. En ufak bir şiddet ya da pomo görün- tüsünün bile midesini bulandırmaya yetti- ği, törpülenmış haliyle salıverilen Alex'ı, dışanda ailesiz, yuvasız, sevgisiz (yılanı ölmüş, eşyalan polisçe götürülmüş, odası ana babasının gözdesi. genç bir kıracıya verilmıştir) kalacağı yapayalnızlığı, onu sonuna kadar kullanmak isteyen, ağır ve oturaklı hûkümet yetkilileriyle, kansının öcünû almak için can atan, üşütûk yazann da saf tuttuğu muhalifkesim ve fırsattan is- tifade onu itip kakarak ezen, şimdı polis ol- muş eski arkadaşlan beklemektedir. Doyasıya 'gir-çıkcyunu'nu (tecavüz) oy- nayabileceği, ona buna saldınp suç işleye- ceği, çevreye terör estireceği günler-gece- ler geride kalmıştır çoktan. Alex de, inti- hara bile kalkışan, zavallı bir kurbandır ar- tık... Aileden hapishaneye, sokaktan has- taneye dek, düzenin içerdiği şiddetin okla- n şimdi onun üstüne çevrilmıştir... Anthony Burgess'in 1962'de vazdıgı, o dönemde günümüze (1990'lara) tekabül eden, kasvetli bir futürist Ingıltere deko- runda geçen, şiddet ve suça ılışkın, sert ve keskın eleştırel taşlamaromanındanKub- Seyirciyi rahat koltuğundan bir çırpı- da hayal dünyasına postalayan, akıl yaşı küçük ama etkileyiciliği, sürükleyiciliği, popülerligi büyük, gişesi sağlam, hasıia! rekorlan kıran, çocuksu fantastik fılmle- riyle ünlenerek sinemanın şu son 15 yılı- na damgasmı vuran Steven SpieJberg ve takımınm iyice çocuksulaştırdığı Holly- wood sinemasının özellıkle çocuk ve ai- leye yönelik tezgahladığı son süper eğlen- celiklerden biri gösterimde:'Jumanji'. Kuralı 'YabitiryadaosenibJtirir'olaıı, zar atilarak yüzyıllardır oynanan, gizem- li, sihirli, ürkütücü, tehliİceli bir oyunun adıdır 'Jumanji'. Kendisiyle, babasıyla sorunlan olan, biraz muhallebi çocuğu kılıklı birafacanın, günün birinde tesadü- fen toprağın derinliklerinden bulup çıka- rarak oynadığı, gizli ölümcül güçlere ve sihirli özelliklere sahip bu sıradışı oyun çevresindegelişen ve başka oyunlara ben- zemeyen bu çekici eğlenceliğin ister is- temez hayatlanna kanştığı 4 kahramanın serüvenlerini görüntülüyor, ancak Ame- rikan sinemasına özgü, göz alıcı teknik ustalıkla baştan sona. Spielberg yaklaşımınm tanınmış isim- lennden, yapımcı-yönetmen George Lu- cas'ın patronu olduğu, beyaz perdenin bü- yücülen de denebiîecek ünlü '[ndustrial Özel efekt bomharckmanı Jumanji Yönetmen: JoeJohnston / Senar- yo: Jonathan Hensleigh, Greg Tay- İor. Jim Strain, C'hris Van Alls- burg'un kitabindan' Kamera: Tho- mas Ackerman / Müzik: James Horner / Özel efektler ve animas- yon: Industrial Light and Magic / Oyuncular: Robin NVHliams, Kirs- ten Dunst, Bradley Pierce, Bonnie Hunt, Jonathan Hyde, Bebe Ne- uvvirth, David Alan Grier /1996 ABD(WB) Lıghtand Magıc' kurumunda 1980'lerin başında özel efekt yaratıcısı olarak mes- leğe başlayıp 'Eyvah Çocuklar Büyü- dü','Rocketeer'gibi fîlmlerle yönetmen- liğe atılan Joe Johnston un imzaladığı 'Jumanji'nın, patlamış mısır eşliğinde, hışır hışır tüketilecek cinsten, oldukça eg- zotık ve spektaküler, oyalayıcı, rahatlık- la izlenen bir seyirlik olduğu ileri sürüle- bilir. Aynca bir Robin WHKams var bu garip oyunun içinde, e\lere şenlık. Bir- denbıre oturma odasından, gümbür güm- bür, her yanı sarsarak koştura koştura sü- rüler halınde geçen fıller. gergedanlar, zebralar, maymunlar, dev sivrisineklerle örümcekler, falan da var Jurassıc Park'm dinozorlan benzeri. Her zaman ıçın bir yetışkınin bedeni- ne zorla sığdınlmış bir çocuk ızlenimi uyandıran Robin VV'illiams'ımızın Ju- manjı oyununun ıçınde mahsur kalıp 26 yıl sonra, saçı sakalı koyvermiş bır adem baba kılığında hıkayeye geri döndüğü, tam anlamtyla özel efekt borribardımanı niteliğındekı, peşpeşe şaşirtmacalarla kendi mantiğını kurarak sürükleyıci bir tempo tutturan bu gözalıcı, çocuksu seyir- lik, çoluk çocuk bütün aıleye hıtap eden, tipik bır 'pariamış mısırsineması' örncğı. hem de epey cılalı tarafindan. Tabıı Ro- bin Wılliams yine olanca şirinliğiyle çe- kip götürüyor 'JumanjTyı onca kaotik kargaşa ve patırtı gürültü arasında. Birta- kım beceri gösterisi niteliğindeki bölüm- lenyle, ınanılmazolaylann meydanagel- diğı kalabalık sahneleriyle, beylik deyiş- le yediden yetmişe tüm seyircinin soluğu- nu kesen, heyecanla ve şen şakrak biçim- de tüketilen 'Jumanji'nın, türün parlak örneklen arasına girecek cinsten, okkalı birbilgisayarteknolojisi gösterisi veilgi- siz kalmamayacak bir özel efekt antolo- jisi olduğu söylenebilır şimdiden. İçinde her renk ve boydan egzotik se- rüvenlere, bildik heyecan klişelerine, ma- salsı öğelere bolca yer veren bu filmin bizim katımızda pek yeri ve önemi bulun- masa da, gişesinin parlak olacağı muhak- kak. Özel efekt gözboyayıcılıği ve tekno- lojı büyücülüğüne varan bir becerinin bir kez daha göz kamaştırdığı 'Jumanji', gi- derek son dönemde iyice yaygınlaşmış,' hos ama boş'Holiyvvood yaklaşımınm, gerçekten cümbüşlü bir panayır eğlence- liğinın olanca cekiciliği ve albenisiyle do- natılmış, gıcır gıcır yenı ve parlak bir ör- neğı özetle. Meraklısı için. rickeliyle uyarlanan "AC1ockworkOran- ge", yaklaşık yanm yüzyılda az ama, her biri ses getiren, önemli fılmler çeken bu ünlü yönetmenin, 1971 tarihli, çoğu ülke- de gösterimi önlenmiş, baş ağntmış, olay olmuş, en tartışmalı yapıtlanndan biri kuş- kusuz. Yıllar sonra yeniden seynedildiğin- de biraz eskimış izlenımı vermesı çok do- ğal aslında. Eskımenın en çok geçerli ol- duğu sinemada, üstünden geçen çeyrek yüzyıla rağmen hâlâ seyircisini, düşündü- rücü, kışkırtıcı bir sorgulama sürecine so- kabilen, radıkal ve öncü bır modern başya- pıt özelliklerine sahip bu tedırgin edıcı fılm,eskimışsedekesinlikleetkileyiciliği- ni yitirmemiş. Şiddet üstüne, bugün vanlan düzeyin ya- nmda oldukça masum sayılabılecek irkıl- tici sahneleri, Anthony Burgess'in özel ar- gosuyla yüklü diyaloglan, John Barry'nın göstenşli, pop renklı dekorlan. W»herCar- los'un canlı müziği ve fallık objelerin, por- no vahşetınin adeta gözümüze sokulduğu, özenli, mesafeli anlatımıyla yine de sarsı- cı ve etkileyici bir klasik konumundaki, vaktiyle en iyi film, yönetmen, uyarlama ve montaj dallannda Oscar'lara aday gös- terilmiş "A C1ockwork Orange"da, Lind- say Andersonın unutulmaz " I f , "O Lucky Man", "Britannia Hospital" üçle- mesiyleanımsadığımızgencecık Makolm IMcDowefl'ın düzene, her çeşit ahlak kural- lanna baş kaldıran, şiddet bağımlısı Alex rolüne cuk oturmuş oyunu da görmezden gelinirgibi değıl. Burgess'in romanından benzersiz birbi- lımkurgusal fantezi çıkarmış Stanley Kub- nck'in, fotoğrafçılığından kaynaklanan, kendine özgü görsel tarzınm belirginleşti- ği, malum teknik konusundakı tutkusunun yine depreştığı, o dönem için çok yenilık- çi anlatımı, bazı ağırçekım, hızlı çekim ve balık gözü çekımlere, birtakım bölümler halinde kurulmuş, soğuk ve mesafeli, ken- dine özgü bir yapıya ve cümbüşlü sahne- lere yaslanıyor. Beethoven müziğine saplantı derecesin- de vurgun, paçalanndan saldırganlık taşan, gözlerini kocaman aça aça, kötülük güdü- lerinin emnne koşulmuş, faşizan belirtiler gösteren genç bir suçlu, tehiıkelı bir punk Alex-Malcolm McDovvell'ın. uygulayanla uygulananın değişmesinin aslında fark et- medıği şiddet serüvenlerini, 137 dakika bo- yunca anlatan Kubrick'e ilgısız kalmak ne mümkün? Ahşılmış dramatizasyondan uzak tutul- muş yapısı, konusu ve farklı üslubu. sert, keskin ve okkalı bir hıciv özelliklenyle Stanley Kubnck'ın vaktiyle fıncancı ka- tırlannı epeyi ürkütmüş olduğu bu mizahi, bilimkurgusal fantezisı, tam sınemasever- lere salık verilecek türden bir modern si- nema klasiği. Şahsen, son anda "Sabrina" yerine "A QockworkOrange"ı yeğlemem isabet ol- du kendi adıma bu hafta. Kendinden geçer- cesine şiddet uygulayıp suç batağına gö- mülen, polise yakayı kaptınnca bu kez dü- zen-devlet eliyle uygulanan şiddete maruz kalan Alex-McDoweirın sarsıcı ve düşün- dürücü öyküsüyle, geçmiş ve gelecek/şim- di arasında nostaljik bir zaman yolculuğu yapmak mümkün oldu bunca zaman son- ra, Kubrick usta sayesinde. KEDI GOZU VECDİ SAYAR Değil mi ki... Tiyatrocu kedilerin bayramı vardı önceki gün: 27 Mart DünyaTıyatrolarGünü. Bayram dediysem, bay- ram yapana rastlamadım pek. Yüzlerde sevinç yeri- ne endişe, coşku yerine karamsarlık gördüm. Yanıp kül olmuş bir tiyatronun emekçilerine rast- ladım. Tiyatrocu dostlannın danışması tek tesellileri. En büyük üzüntüleri ise tek bir yetkilinin bile 'geçmiş olsun' dememesi. Ahmet Levendoğlu'na verecek bir yanıt bulamadım. Tıyatro gününü, kutladık kutlamasına da; tiyatro- muz nerede duruyor sorduk mu birbirimize? Geçen- lerde, Rutkay A*iz bir televizyon programında şöy- le diyordu: "Sinemada artık seyirciyi aldatma olana- ğımızyok. Çünkü, dünya sinemasının tüm önemli ya- pıtlannı anında görebiliyoriar. Oysa, tiyatrocunun işi kolay. Kaç kişi izleyebiliyor ki dünya tiyatrosunu?" Rutkay'ın sözlerine alınacaklar olacaktır elbette, ama kendimize dürüstçe bakmaktan niçin kaçınıyo- OJZ? 'Yolun neresindeyiz?' Saptamakta yarar yok mu? Peki, ne yapsın gariban tiyatrocu kediler? Dünya- yı izleme olanaklan var da, onları mı kullanmıyorlar? Medyanın yarattığı sahte kahramanlar, sözde yıldız- lar karşısında gerçek sanatçı nasıl dirensin! Nasıl sa- vaşsın yeldeğirmenleri ile... Bir yanıtınız var mı bu sorulara? Karamsarlıktan kurtulmamıza yardımcı olacak bir öneriniz var mı? Yok diyorsanız, umutsuzluğa kapılırsam, yargıla- mayın beni. Kedilerin de karamsarlığa düştüğü an- lar olur. O anlarda, Shakespeare ustadan bir sone ilaç gibi gelir kediye: Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez. Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini, Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Değil mi ki ayaklar altında insan onuru, O kızoğlan kız erdem dağlara kaldınlmış, Ezilmiş, hor gönjlmüş el emeği, göz nuru, ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozul- muş, Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın, Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene, Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın, Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen 'e Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalnız komak var, o koyuyor adama. (VVilliam Shakespeare/66. SONE)-Türkçesi: Can Yücel) Şiip Enstitüsü kuruMu Kültür Servisi - Şaır, yazar Tank Günersel'in öncülüğünde, şiirin diğer sanat dallanyla ilişkısini incelemek, çeviri, şiir bilimi, araştırma. eleştiri gibi alanlarda üretim yapmak amacıyla bir 'Şiir Enstitüsü' kuruldu. Günersel'in yanı sıra Mazhar Candan, Talat Halman. Çirpen.Keskin, Mehmçt H.Doğaıu,Gülseli Inal, Şükran Kozati, Bora Oktaş, Hakanlşcen, Nalan Mahsereci ve Cengiz Yalçın'ın yer aldığı Şiir Enstifüsö 1 , insanın ulaşabildiği her ycrc ulaşmak amacıyla bürokratik bir hıyerarşinin olmadığı bir üretim alanı yaratmayı hedeflıyor. BUGÜN TİYATRO Galatasaray Lisesi 4. Tiyatro Günleri kapsamında saat 10.00'da Çağdaş Reperrvuar Sahnesi 'Gorûnmez Sirk\ saat 11.20'de Akbank Karagöz Kukla Tiyatrosu 'Karagöz', saat 12.15'te fstanbul Sahnesi Topluluğu 'Nasreddin Hoca Gide Gide'. saat 19.00 da Dormen Tiyatrosu 'O Güzetim Kaymaklı Dondurma Rengi Elbise' adlı oyunlan Tevfîk Fikret Salonu'nda sahneleyecek. Kerem Kurdoğlu'nun 'Tiyatro Tiyatro' başlıklı söyleşısi ıse saat 17.00'de Aktüafite Merkezi'nde. KONSER Lukas David ve öğrencilerinin keman konseri saat 19.30'da Avusturya Başkonsolosluğu'nun Yeniköy'deki Kültür Ofisi'nde. Konser, Lukas David'in MSÜ'deki 'Keman Workshop'u çerçevesinde gerçekleştirilecek. SERGİ NVifried Haıd'in 'Fotografik Etkileşimler' başlıklı soyutlamalar, arkeolojik anlar ve fırça yerine objektif gibi malzemelerden oluşan resim sergisi saat 18.30'da Avusturya Kültür Ofisi'nde açılıyor. SEMPOZYUM UNESCO Türki>e Milli Komisyonu ile 'ILAT/ İletişim Araştırma Dernegi'nin ortaklaşa düzenlediği 'Medyanın Sorumluluğu' ulusal sempozyumu saat 09.30'da Saraybumu Sepetçi Kasn'nda gerçekleştiriliyor. Sempozyum kapsamında düzenlenen 'Uluslararası Orgütler ve Gazeteciler Açtsından Sorumluluklar' paneline Oktay Ekşı, Hıfeı Topuz, Nail Güreli ve Koray Düzgören katılacak. 14.30- 17.30 arasındaki 'Radyo ve Televizyonlar' konulu panele ise Tayfun Akgüner, Ercan Erdem, Zekeriya Kabadayı. Refik Erduran ve Bülent Çaplı katılacak. 32. KÜTÜPHANE HAFTASI '32. Kütüphane Haftası' dolayısıyla saat 10.30'da Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde 'Alman Kültür Merkezierinin Kütüphaneleri' (Sabine Reddel Heymann), l3.30"da Aziz Berker Halk Kütüphanesi'nde 'Bilgi ve Bilim Çerçevesinde Türk Arşivciliği' (Doç. Dr. Oğuz Içımsoy). 14.00'te Atatürk Kitaplığı'nda 'Görme Ozüriü Okuyuculann Sonınlan', saat 15.00'te Edirnekapı Halk Kütüphanesi'nde 'Okuma Alışkanuğı' (Işıl İlknur Selvi) konulan tartışılacak. 13. LLLSLARARASI A1NKARA MÜZİK FESTİVALİ Juango Dominguez gitar resitali Resim Heykel Müzesı'nde gerçekleştirilecek. GÖSTERIMDEKİ FİLMLERİN D E Ğ E R L E N D İ R M E S İ * • • ••• ••• • • • •••• ••• ••• •••• Amerikan Başkanı Bulutlann Ötesi Büyük Hesaplaşma Elveda Las Vegas Desperado Kırmızı Leke Istanbul Kanatlanmın Altında Jumanji Otomatik Portakal Olüm Yolunda Yedi Yeraldı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle