Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT1996 PAZARTES
HABERLER
Çjllep'in
Kardak gafı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Başbakan Tansu Çiller,
SAT komandolannın
Kardak kayahklanna
operasyon
dûzenlenmesine karar
verilen saat konusunda
çelişkiye dûştü. Türk
Silahlı Kuvvetleri'ne ait
timin, saatO).4O'ta
Kardak kayalıklanna
çıkmasına karşın Çiller.
çıkarmaya karar verdiği
saati önce 23.00, daha
sonra 02.10 olarak
açıkladı. Başbakan
Çiller, Show TV'ye
cuma günü, diğer bazı
kanallara da önceki gün
yaptığı açıkJamada,
"Harekâta saat kaçta
karar verdiniz"
sorusuna, hiç
düşünmeden, "23.00'te"
yanıtını verdi. Çiller,
Hürriyet gazetesinde
dün yayımlanan
demecinde ise "En zor
günümü yaşadım. O
geceyansı arkamdan,
sırtımdan terler
akıyordu. Karan
verdiğimde saat
02.10'du, müthiş ,
rahatladım. O kriz
sırasında tamı tamına
3.5 kilo verdim. Daha
sonra bir kilo aldım"
dedi.
İLKSAN yfeıe
mahkemelik
• ANKARA (ANKA)-
ICısa adıyja İLKSAN
olarak bilinen tlkokul
Öğretmenleri Sağlık ve
Sosyal Yardımlaşma
Sandığı, araba
kampanyalan ile arazi
alımlannda yolsuzluk
yaptığı gereİcçesiyle
uzun siiren
yargılamalara konu
olduktan sonra geçen
günlerde yapılan genel
kurulu için yine
mahkemelik olacak.
Eğitim-Sen, 20 ocakta
yapılan İLKSAN Genel
Kurulu'nda kabul edilen
önergelerin tutanaklara
geçirilmemesi ve 3
delegeye oy
kullandınlmaması
gerekçesiyle genel
kurulun iptali için dava
açacak.
Türkiye'yi sık sık insan haklan ihlaliyle suçlayan ABD, Af Örgütü'ne yakalandı
ABD'de mahkûnıa prangaYAŞARÖZTÜRK
Sİ1İFKE- Aralannda Türkiye'nin de yer
aldığı gelişmekte olan ülkeleri sık sık
"insan haklannı ihlal etmekle" suçlayan
Amerika Birleşik Devletleri, sonunda
Uluslararası Af Örgütü (Ammesty
International) bültenine kapak oldu.
Örgüt, mahkûmlara bazı eyaletlerde
"pranga vurulduğunu" belirleyerek ABD
• Af Örgütü'nün bülteninde mahkûmlann, öldürme emri almış
timler tarafindan her an baskı altında tutulduğuna da dikkat çekiliyor.
yönetimini, uygulamayı durdurması
konusunda uyardı.
Uluslararası Af Örgütü'nün ocak ayı
bülteninde, Türkiye dışında ABD, Birleşik
Arap Emirlikleri. Yunanistan, Küba. Fas,
Pakistan ve Türkmenistan'da görülen
insan haklan ihlallerine yer veriliyor.
ABD'de prangaya vurulmuş mahkûmlan
gösteren fotoğrafın yer aldığı Af Örgütü
bülteninin ön kapağında bazı
hapishanelerdeki "dram" anlatılıyor.
Bültende Alabama, Arizona ve
Florida'daki hapishanelerde mahkûmlann
"prangalara vurularak'" götürüldüğü
'Utanç rölyefi'ni Bakan Sağlar açtı
İstanbul Haber Servisi - Kültür Bakanı
Fflai Sağlar, dün kayıp ailelerinin her cu-
martesi günü önünde oturma eylemi ger-
çekleştirdikleri Galatarasay Lisesi duvanna
asılan, kayıplann annelerini simgeleyen röi-
yefın açılışını yaptı. Sağlar, ülkemizde ayıp-
lı birdönem yaşandığını belirterek "KiUtiir
Bakaniıgı olarak son 15 yıldaki ayıplann
simgelenmesi ve sonraki kuşaJdara 'bir za-
manlar ülkemizde insanlann kayboldugu bir
dönem > aşandığı nı' göstermek ve ders çıka-
nhnasuu sağlamak adına bu rötvefi açryoruz.
Anaiar agJamasın, çocukiar kaybolmasın*"
dedi.
Sağlar, "Sonuna kadar bu anlayışla mü-
cadele edeceğiz. İnsanlar devletin himayesi
altına girdikleri andan itibaren onun tüm ya-
şanı haklarının korunması gerekir. İnsanla-
nn devletin sorumluluğu altında kaybolma-
SL, işkence görmesi ülkemiz için yüz karası-
dır. Böyle bir ülke, saygın bir ülke olama/"
diye konuştu. Devletin her kökenden yurt-
taşa sahip çıkmak ve eşit muamele ettnek
zorunda olduğunu belirten Sağlar, sözlerini
şöyle sürdürdü: "En son Metin Göktepe ola-
yı, faili meçhul cinayetierin aydınlanmasına
önemli bir ışık tutacaknr. Devİetin bu doğrul-
tuda politika yapmasını ögütieyen güçler de
çorap söküğü gibi ortaya çıkacakbr. Aksi hal-
de devletin egemenliği yoktur."
Fikn Sağlar, daha sonra 8 ocak günü gö-
zaltına alındıktan sonra dövülerek öldürül-
müş halde bulunan Evrensel gazetesi muha-
biri Metin Göktepe'nin annesi FadimeGök-
tepe ile birlikte rölyefin açılışını yaptı. Ka-
yıp ailelerinin her cumartesi, önünde ofur-
ma eylemi yaptıklan Galatasaray Lisesi du-
vanna yerleştiriJen rölyef, heykeltıraş Metin
Yurdanur tarafindan yapıldı. Rölyefin üze-
rinde kayıp annesi motifi ve "Çocuklar kay-
bolmasın, anneler ağlamasın" ifadesi bulu-
nuyor. (Fotoğraf: HATİÇE TUNCER)
belirtilerek şu bilgiler \eriliyor:
"Zincire vurma uygulaması giderek
yayguılaşıyor. En son Ldn Utah'ta çıkü. Bu
zalim, insanhk dışı, aşağüayıcı uygulama
30 yıl önce kürek mankûmlarını /orla
calisOrnıakamacıyla kuüanılıyurdu. 1995
Mayısı'nda yaklaşık 400 nıahkûm. Kuzey
Alabama'da kireç ocağında prangaya
vuruldu. Bu, diğer cezaevlerine de yansıdı.
Alabama'da prangalı mahkûmlar, sabanın
erken saatlerinde
uyandırılarak
dolduruiduklan otobüslerle
çahşacakian alanlara
götürüliiyorlar. Beyaz
tisörtler giydirüen
mahkûmlann göğüslerinde
biiyük harflerle 'Alabama
prangalı mahkûm' yaayor.
Çalışma alanında diz
çökertilerek beşli gruplara
dönüştürülüyorlar.
Zincirler ağn. acı ve
yaralanmalara neden
oluyor. Hatta ısınan çelikler,
el ayak bUeklerini yakıvor.
Ilımlı guvenlik riski
sınıfinda olan mahkûmlar,
kaya kırma, su boşaltma
kanallannda ve anayol
kenarlannı düzeltme
işinde, günde 10-12 saat,
güneş altında ve su için çok
kısa verilen aralar ve bir
saatlik öğle yemeği molası
gibi güç koşullar altında
çalıştınlıyoriar."
Af Örgütü'nün bülteninde
bu mahkûmlann,
öldürme emri almış
timJer tarafindan her an
baskı altında tutulduğuna
da dikkat çekiliyor ve şöyle
deniliyor: "Çahşmayı
reddeden mahkûm,
eskkfcn atlann bağlandığı
demir parmaklıklara
kelepçelerle bağlanarak
cezalandınuyor.
Biitün gün sıcak güneşin
altında ayakta durmay a,
bacaklan ip gibi sarkıncaya
kadar terk ediliyor. Demir
askı çubuğuna
bağJanmanın sonunda
uyuşnıa. bayılma ve
yaralanma kaçınıhnaz
oluyor. Alabama'da
prangalı ınahkûmiyet
başladığından
beri günde en az 48 kişi
demir askı çubuğa
baglanıyor."
HABERLERIN DEVAMI
w •
G U N D E M MUSTAFA BALBAY
I Baştarafı 1. Sayfada
Son olarak seçimleri kaybeden DYP
adaylannın hemen KİT yönetim kurul-
lanna getirilmesi gösteriyor ki, bu ku-
rumlar iktidar partilerince kullanılmaya
devam edilecek.
Konumuz, devlet çarkının yasama ve
yürütme halkasının remini olan, KlT'le-
ri denetleyen TBMM.
Meclis'in eski Başkanı Hüsamettin
Cindoruk'un herkesçe kabul gören
olumlu işlerinin başında, Meclis televiz-
yonunu (TBMM-7V) kurmak ofdu. Baş-
ta gazeteciler olmak üzere, Meclis'in
çalışmalannı izlemek isteyenler için çok
yarartı bir adım atıldı.
TBMM-TV, bir "bin'm amiri'nce yöne-
tiliyor. Başlangıçta Ülkü Kuranel bu iş-
levi üstlendi. Kuranel'den sonra Cevat
Taylan getirildi.
Taylan'ı, televizyon programlarında
"cesurluğu", "zoıiamacılığı", istediğini
elde etmek için her türiü yolu deneyen
kişiliğiyle tanıyorum.
Taylan'la ilgili bir dizi belge elime u-
laştı. Sayfa sayfa açalım.
Taylan, "Profil" programı için,
TFIT'den 8 Şubat 1994'te beş bin, 18
Şubat 1994'te beş bin, 21 Mart 1994'te
yedi bin, 3 Mayıs 1994'te yedi bin olmak
üzere toplam 24 bin dolar alıyor.
Program sonunda 9 bin 44 dolar 12
sentlik harcama belgesi veriyor, 4 bin
359 dolan geri veriyor. On bin 596 do-
lartık bölüm ise ortada kalıyor.
Sonunda TRT, Ankara 27. lcra Mü-
Meclis Televizyonu...dürlüğü'ne başvuruyor ve 1995/1285
sayılı dosya ile icra takibi başlatıyor.
TRT, kurum avukatları B. Hüsnü Or-
hun ve Güner Ağabeyoğlu kanalıyla
yürüttüğü "takipte" Taylan'dan, 16 Şu-
bat 1995 tarihli efektif satış kuru üzerin-
den (41 bin 272), on bin 592 doların kar-
şılığı olarak 437 milyon 323 bin lira isti-
yor. 1 Ocak 1995 tarihinden itiraben iş-
leyecek yasal faizin de aynca eklenme-
sini istiyor.
Ancak Taylan, avukatı Rifat inal ara-
cılığıyla 7 Mart 1995'te lcra Müdürlü-
ğü'ne başvurarak TRT'ye hiç borcu ol-
madığını bildiriyor. Bunun üzerine takip
duruyor.
TRT, 7 Haziran 1995'te Ankara 18.
Asliye Hukuk Mahkemesi'ne, itirazın ip-
tali için dava açıyor. Itiraz, "kötü niyet-
le" yapıldığı için yüzde 40'tan az olma-
mak üzere icra-inkâr tazminatı da ekle-
n/yor.
8 haziran günü, yargıç Musa Tekin,
22900 sicil, 1995/531 esas no'lu dava
için 14 Eylül 1995'e gün veriyor. Araya
adli tatil giriyor.
Ne oluyorsa bu arada oluyor. Yaz sı-
caklığı, taraflan yumuşatıyor. TRT avu-
katlan, 14 eylül günü duruşmaya gelmi-
yor. Yargıç Musa Tekin, Hukuk Muha-
kemeleri Usul Kanunu'nun 409. mad-
desi uyarınca, yasa yolu açık olmak ol-
mak üzere dosyayı işlemden kaldırıyor.
TRT yönetimi, "Buraya kadar Cevat
Taylan, bu kunımdan yaylan" demesi
gerekirken "Biraz daha paylan" diyor.
Taylan, Dış Yapım ve Satrmlar Müdür-
lüğü'nde uzman iken TRT Genel Mü-
dürlüğü Yayın Danışmanlığı'na getirili-
yor. 14 Mayıs 1995'te Ömer Rıza oğ-
lu, 1940 Silifke doğumlu Cevat Taylan
adına bir hizmet sözleşmesi imzalanı-
yor.
Sözleşmede görünen maaş, 14 mil-
yon 216 bin lira. Bunun on milyonu "iş
avansı" olarak kesilir. Tüm faizler ek-
lendiğinde Taylan'ın ödemesi gereken
para 2.5 milyan bulurken TRT, Taylan'ı
işe alıp borcunu da "avans"olarak ke-
siyor.
Bunun adı, "TRT usulü ödememe"
olsagerek...
Yükselmenin yollan
Taylan, 23 Mart 1995'te de 3322 sa-
yılı genel sekreterlik olayı ile TBMM
Başkan Müşavirfiği'neatanıyor. Biraya-
ğı TRT'de, bir ayağı TBMM'de. TRTde
"profilden" görünüyor, TBMM'de cep-
heden...
Şansı açılan Taylan, Ülkü Kuranel'in
emekli olmasının ardından 23 Aralık
1995'te, yani erken genel seçimlerden
bir gün önce, 11910 sayılı TBMM Baş-
kanlık onayıyla TBMM-TV birim amirli-
ğine atanıyor.
Bu atama doğruysa bu aşamadan
sonra TBMM birimlerinde üst görev
bekleyenlerin şu özelliklere sahip olma-
sı gerekıyor:
- lcra takibine uğramış olmak.
- Iki kurumda birden çalışmak.
- Devlet kurumlanndan birine yüklü-
ce borcu olmak.
TBMM'nin yeni Başkanı Mustafa
Kalemli, bu özelliğe sahip kişilerin lis-
tesini çıkanp yeni kadrosunu oluştura-
bilir.
Meclis televizyonu önemli bir işlevi
yerine getiriyor. Önümüzdeki dönemde
KlT'lerin denetlenmesi için çalışmaya
başlayacak olan TBMM KİT Komisyo-
nu'nun toplantıları da ekrana getirile-
cek, hangi kurumun ne durumda oldu-
ğu gözler önüne serilecek.
TRT denetlenirken bu dosya günde-
me gelirse acaba Meclis TV nasıl bir ta-
vır takınacak?
Taylan'ın gazeteciliği için yorum yap-
mak bize düşmez. Ancak görünen o ki,
haber peşinde koşarken gösterdiği ça-
bayı, harcama yaparken de göstermiş.
Şimdi faturasız harcamanın faturası
önüne konmuş durumda.
Temiz toplum yaratmanın birinci ko-
şulu, temiz yönetimdir. Bu konuda iyim-
ser olmak için devlet çarkının kilrt nok-
talannın "temiz" tutulabilmesi gerekli.
Halka açık bir Meclis yaratma ülkü-
süyle yayına başlayan Meclis TV'nin
tüm yöneticilerinin de alnının açık ol-
ması gerekli.
Durumu kaleme almak bizden... Ge-
reğini yapmak Kalemli'den...
EMO'da demokradar kazandı îşsizlere, istihdam
• Baştarafı J. Sayfada
lendi. Tayyip Erdoğan'ın "Kurta-
nn bizi bu kelaynaklardan" ya da
"ucubeterden" dediği "Demokrat
Elektrik Mühendisler-Danısma
Kurulu"nun okul bahçesine astığı
pankartta şöyle deniyordu:
"Üyelerimizi kelay naklar olarak
gören şeriatçı, ırkçı zihniyete karşı
bilinıden, emekten. ay dınhktan ya-
na olan demokrat m ühendisleri d'es-
tekliyoruz."
Seçime heyecan katan bir başka
unsur ise Erol Celepsoy'un başıru
çektiği bir başka grubun "Demok-
rat Elektrik Mühendisleri" listesiy-
le seçime katılması oldu.
Yaklaşık 2.600 üyenin katıldıgı
seçimde "Demokrat Mühendisler-
Danısma Kurulu" listesi 1.250 oy
alırken, "Mesfckte Birfik ve Çağn
Grubu"na 1.010 oy çıktığı belirtil-
di. "DemokratElektrik Mühendis-
leri" listesinin ise yaklaşık 250 oy
aldığı bildirildı.
Seçimsonuçlannı değerlendiren
Elektrik Mühendisleri Istanbul Şu-
be Başkanı Hüseyin Yeşil şunlan
söyledi:
"Meslek odalan açısuıdan önem-
li bir kongremizdi. Herkesin gözii
bizim üzerimizdeydi. Çünkü 8 ay
kadar önceolağaniistü birgenel ku-
ru I sonucu yönetimi almıstık. MÜ-
SL4D'ınönderliğinde ve Tayyip Er-
doğan"ın desteğindeki bir cephenin
bir 0rişimi daha hüsranla sonuç-
landı.
Kelaynakiaruı nesli tûkenmedi.
Bir anlamda ben Tayyip Erdoğan'a
teşekkür ediyorum. Bizleri bu dere-
ce duyarlı hâle getirdi, yurtseverle-
ri, demokratlan, ilericiİeri
Bundan sonra da özeüeştirme
başta olmak üzere, nükleer enerji
başta ohnak üzere alternatif poüti-
kalar üretip bu konulann taldpçisi
olacağız. Mesleki alanda halkımı-
zuı soyuhnasma göz yummayaca-
gız.'
Elektrik Mühendisleri Odası Is-
tanbul Şubesi'nin yeni yönetim ku-
rulu şu üyelerden oluşru:
Hüseyin Yeşü, Cemil Kocatepe,
Alaettin Anahtarcı, Ömer Altuıok,
Tank Uzunkaya, Atilla Erdoğan,
Hüseyin Orm an.
Öte yandan Şehir Plancılan Oda-
sı Istanbul Şubesi'nin seçimleri de
dün yapıldı. "Meslekte Biriik ve
Çağn Grubu"nun liste çıkarmadı-
ği seçimlerde "Demokrat Katılım
Grubu" listesi kazandı. Yeni yöne-
tim kurulu üyelen şunlar:
Ahmet Turgut, Kadem Kara-
ağaç. tsmail Çiçin, Erdem Erbaş,
GülTüzün.
Harita ve Kadastro Mühendisle-
ri Odası, Makine Mühendisleri
Odası, tnşaat Mühendisleri Odası.
Kimya Mühendisleri Odası ve Şe-
hir Plancılan Odası'nın Istanbul şu-
belerinin genel kurullan tamamlan-
mış oldu.
Bütün odalarda "demokratlar"
ya da Tayyip Erdoğan'ın deyişle
"kelaynaklar" kazandı. Geriye,
mart ayı başında yapılacak olan Mi-
marlar Odası Istanbul Büyükkent
Şubesi'nin genel kurulu kaldı.
garantili meslek kursu
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mustafa Kul.
1995 yılmda, 19 bin 899 işsizin.
meslek kurslanna katılarak işe
yerleştirildiğini açıkladı.
Kul, dün yaptığı yazılı
açıkJamada. ücretsiz ve
istihdam garantili kurslarda,
vasıfsız ve işsiz yurttaşlann iş
piyasasına kazandınldıklannı
vurgulayarak. "Geçen yü,
işgücü yerleştirme
çahşmalannda öngöriilen
hedeflere vanlmıştır. Bu yıl,
iUerimizde bulunan yerel
çalışma konsey leri tarafindan
önerilen yerel çalışma planlan,
ulusal çalışma konsey i
tarafindan onaylanmıştır. Yerel
çausma konsey ieri tarafindan,
31 bin 249 kişiye yönelik bin 703
kurs düzenlenmesi önerilmiştir.
Ancak, bunun ne kadanmn
gerçekleştirilebUecegi, bütçeden
ay nlacak payla kesüılik
kazanacaktır. Bununla birükte,
1996 y ılında hedefimiz, geçen
yılın sonuçlannı da aşmakür"
dedi.
Turizm ve otelcilik, bilgisayar
destekli ofıs hizmeri,
konfeksiyon dallannda verilen
meslek kurslannın, iş
piyasasındaki talep açısından
ilk sıralarda yer aldığını ifade
eden Kul, "Kurslar, önceden
istihdam baglanhsı sağlanarak
düzenlendiğinden, kurstan
mezun olanlann işe
yerleştirilmesinde herhangi bir
sorunla karşdaşılmamaktadır"
diye konuştu. Kul. meslek
kurslanndan yararlanmak
isteyenlerin, illerdeki İş ve Işçi
Bulma Kurumu şube
müdürlüklerine başvurarak
bılgi edinebileceklerini bildırdi.
OLAYLARIN
ARDEVDAKT
GERÇEK
• Baştarafı 1. Sayfada
ra bu süre başlıyor. Baş-
kanlık Divanı da ANAP
ve CHP'nin başkanve-
kili adaylannı bildirme-
sinden sonra, en iyim-
ser öngörüyle çarşam-
ba günü oluşacak.
Demokrasinin bir tanı-
mı da "kurallar rejimi"ü\r.
Kimine uzun gelebilir, an-
cak şu anda yürürlükte
olan kurallara göre yeni
hükümetin oluşması için
önümüzde 50 güne yakın
bir süre var.
Bu süreyi, "acele edil-
memesi" gerektiği dü-
şüncesinde olduğumuz
için değil, "sabırsız" hare-
ket edilmemesi gerektiği
için anımsatıyoruz.
Işleyen bir hükümetin
kurulması, belki 30-40
gün alacaktır. Sürekli kriz-
lere gebe bir hükümet ise
Türkiye'nin en az birkaç
yılına mal olacaktır.
• • •
Marlboro ve
Parliament'e
zam geldi
ISTANBUL <AA>- Phiisa,
Philip Morris Sabancı Siga-
ra ve Tütüncülük Sanayii ve
Ticaret AŞ tarafindan İzmir
Torbalı tesislerinde üretilen
Marlboro ve Parliament si-
garalannın perakende satış
fiyatlanna yüzde 8.3 ile yüz-
de 9.1 arasında değişen oran-
larda zam yapıldı.
Phiisa'dan yapılan yazılı
açıklamaya göre. zam sonu-
cu, Marlboro 100's. Marlbo-
ro Lights 100's ve Parli-
ament lOOs fiyatlan yûzde
8.3 oranında artışla 60 bin li-
radan 65 bin liraya, Marlbo-
ro Box'ın fıyatı ise yüzde 9.1
oranında artışla 55 bin lira-
dan 60 bin liraya çıkanldı.
Halen 45 bin liradan satılan
L&M 100'sile40bin liradan
satılan kısa L&M sigaralan-
nın satış fiyatlan ise değiş-
medi.
BİZBÎZE
Kimliğimı kaybettım.
Hükümsüzdür
RAMAZA N KARA TA N
ERDAL ATABEK
Kardak Adası'mn Keçileri...
Kardak Adası'nın bayraklı, askerli, komandolu gö-
runtüleri arasında bir keçi sürüsü de görüntüye giri-
yordu. Sonradan bu keçi sürüsünün de "bize ait" ol-
duğu açıklandı. Belki Yunanlılar da bu keçilerin "on-
lara ait" olduğunu söylemişlerdir. "Kime ait oldukla-
n " ise keçilerin pek umurunda olmamıştır, çünkü "ke-
çiler" doğaya ait canlılardır. Oradaki "kayalıklar" da
Ege Denizi'nin oluşumu srasında ortaya çıkmış do-
ğal yapılardır. Kim bilir kaç milyon yıldan beri Ege'nin
sularıyla haşır neşir olarak varlıklannı sürdürmekte-
dirler. Ama insanlann, "doğanın birparçası oldukla-
nnı" unutup da "mülkiyetkavgası'nı hayatlarının te-
meli saymalarından ötürü bütün bunlar artık düşü-
nülmemektedır. İnsanlar artık her şeye "benim mi, se-
nin mi"diye baktıkları için ya birbirleriyle dövüşmek-
te ya da birleşip doğayı yağmalamaktadır. "Mülkiyet
kavgası", ulusları birbirine düşman etmekte, aile için-
de kavgalara yol açmakta, aynı ulusun insanlarını
birbirleriyle boğuşturmaktadır. Bütün bunlan bile bi-
le, göre göre gene de "senin mi, benim mi" kavga-
sını sürdürmek nasıl oluyor da hepimize "İnsan ger-
çekten canlılann evriminde en gelişmiş beyne sahip
mi" sorusunu sordurmuyor. Doğanın başka canlıla-
rı foklar, yunuslar, balinalar, hatta keçiler böylesine
sistemli bir düşmanlık davranışı içine girmediğine
göre "daha akıllı" degiller mi? Insanoğlu nasıl oluyor
da kendisi için "daha akıllı" bir yaşama biçimi bula-
mıyor? Uzun süredir bu soruyu akfımda evirip çevi-
riyorum. Gerçekten "insan türiı" doğanın en geliş-
miş beynine sahip mi? Eğer öyleyse, bu beyni ne-
den daha iyi bir yaşama biçimi için kullanamıyor?
• • •
Ama Kardak kayalıkları krizinde ilk duygularım bun-
lar değildi. Yunanistan yönetimine uzun zamandır kı-
zıyorum. Iç politikalannı "Türk düşmanlığı" üzerine
kurmaları, kendileri için de bölge için de çok yanlış
ve tehlikeli bir tutum. Avrupa uygarlığının temelini
eski Yunan uygarlığının attığını kabul eden tarih ça-
lışmalanndan sonra Yunanlılar her fırsatta bunu kul-
lanıyoriar. Osmanlı döneminden ben bu topraklara
göz dikmiş Avrupa emperyalizmi de Yunanistan'ı kul-
lanmak için desteklediğınden Ege'nin öteki kıyısın-
da "küçük bir şirret"\n saldırgan sesi susmak bilmi-
yor. Her çatışmayı kaybeden, her çatışmayı kaybe-
decek olan, belki de bunu bilmekten kaynaklanan
karmaşık duygularla sataşıp duran "küçük şirret" öf-
kemizi ayağa kaldınyor. Kardak krizinde "şunlara bir
ders vermenin sırasının geldiğini" düşünüp duruyor-
dum. "Ani, çokyönlü, tek bir vunış" bu "küçük şir-
ret"e çoktandır hak ettiği bir uyan olabilirdi. Sonrası
mı? Öfke, "sonrası"n\ düşünmez. Önce vurur, sonra
düşünürsün. Kardak krizinde ilk duygularım bunlar-
dı. Gene de bunlan büsbütün içimden atmış değilim.
Ama tanıdığım, sevdiğım Rumlan düşündüm. Ta-
nımadığım ama sevdiğim Rumlan düşündüm. Ati-
na'yı, Selanik'i, tavernaian, insanlan düşündüm. On-
lar ne olacaktı? Öfkemin kaynağı onlar değildi ama,
hedefi onlar olacaktı. İnsanlan böylesine karşı karşı-
ya getiren yanlış neredeydi? Bunu düşünmeden, bu-
nu bulmadan birbirimize düşman olmanın hangimi-
ze yaran vardı? O zaman "kayahklar"ı düşündüm,
"keçiler"\ düşündüm, doğayı düşündüm.
Ege Denızi'ni Türklerin ve Yunanlılann birlikte ya-
şayacakları bir "şenlik denizi"ne dönüştürmeyi ne-
den başaramadığımızı düşündüm. Ege'nin iki yaka-
sında yaşayan "insanlar"\n neden bunca acıyı çek-
tiklerini düşündüm? "Mülkiyet kavgası "nın neden sü-
rüp gittiğini, mülkiyetin neden "silahlar"\a sağlandı-
ğını, neden hep "savaş"lardan çözüm beklendiğini
düşündüm.
Ofkenin kırmızı rengi, duru düşüncenin yeşil-ma-
visine dönüştüğü zaman her şey daha farklı görünü-
yor.
• • •
Kardak kayalıklan neden banşçı bir yaşama iste-
ğinin buluşma noktası olmasın? Neden bayraklan-
mız daha güzel bir insanlık düşüncesinin simgesi
olarak yan yana durmasın? Neden kendimizi Türk,
Yunan, Arap, Kürt, Alman, Japon diye ayınp da "in-
san olma"nın ortaklığını paylaşmayalım?
Neden "keçiler" kadar akıllı olmayalım? Neden?..
4
Kürt Sorunu ve Demokratik
Çözüm' sempozyumu yapıldı
Birdal: Kürt
kimliği taıuıııııalı
jstanbul Haber Servisi -
Kürt Enstıtüsü'nün düzen-
Iediği "KürtSorunuve De-
mokratik Çözûm*' sem-
pozyumunda "Kfirt kimU-
ğinin tanınması" istenıldi.
Güneydoğu ve Doğu Ana-
dolu'da süren olaylara her
yıl 8 milyar dolar harcandı-
ğına dikkat çekilen sem-
pozyumda, sorunun sade-
ce ekonomik değil; siyasal.
sosyal ve kültürel oîduğu
vurgulandı.
Kürt Enstitüsü'nün dü-
zenlediği sempozyum dün
Istanbuî Hilton Ötelı'nde
gerçekleştirildi. Sempoz-
yuma katılan İHD Başkanı
Akın Birdal, daha önce bir-
çok kez Kürt platformu ku-
rulmak istendiğini. ancak
buna izin verilmediğini an-
lattı. Kürt sorununun çözü-
lebilmesi için öncelikle so-
runu kabul etmek gerekti-
ğini vurgulayan Birdal, bu-
güne kadar Doğu ve Gü-
neydoğu "da 20 bin insanın
öldüğunü, 2 bin 647 köyün
yakılıp yıkıldığını söyledi.
Birdal. "3 milyonu aşkın in-
san yerinden sürühnüşse
bu sorunun adını kovnıa-
mak mümkün mü? Önce
bu sorunun varhğuıı anla-
yabilmek gerekir. Kürt so-
runu hem ulusal, bem eko-
nomikhem detoplumsal ve
siyasal bir olgudur" diye
konuştu.
Banş, Kardeşlik ve Da-
yanışma Komitesi Başka-
nı. yazar İsmail .Nacar da
meselenin sadece Türki-
ye'nin değil, dünyanın me-
selesi haline geldiğini be-
lirttı. "Taraflar arasında
ciddi bir güven bunahmı"
olduğunu ileri süren Nacar,
şunlan söyledi:
"Türkiye, çagdaş bir ül-
ke obnanın, demokrasinin,
insan haklannın gereği ney-
se yenîden düşünmeb'dir.
Türkiye'de Kürtler politika
üretmek zorunda. Bu top-
lanhlar meseleyi bir yere
götürmez. Banş sürecinde
sosyaldemokratian,sağ ke-
sinıi, İslamcılan yaıunuza
aunamız gerekir."
Sorunun özünde Kürt
halkırun varlığını kabul et-
menin yattığını yineleyen
DÎSK Genel Sekreteri Ke-
mal Day sal da konuşmasuı-
da şu görüşlere yer verdi:
"Bir sorunun uzun süre
varlıgı. bu sorunu kanıksa-
nıayı gerektirir. Bu sorunla
yaşanıaya alışıhnası gerek-
tiği söyleniyor, ama böyle
olmamah. Çözüm için ilk
önce sorun geniş bir plat-
formda tartışılmah. özgür-
ce herkesin tarûşabileceği
bir ortam yaraülmalı. Kürt
sorunu sadece ekonomik
bir sorun değil; tam tersine
siyasal, sosyaL kültürel bir
sorundur. Savaşın olduğu,
silahiann patladığı biryer-
de insan haklanndan söz
edüemez." Daysal, biriik ve
beraberliğin korunarak bu
sorunun üstesinden gelin-
mesi gerektiğinı vurguladı.
RP Istanbul Milletvekili
Bahri Zengin, her şeyden
önce umudun komnması
ve tamamen banşçı yollar-
la mesafe alınması gerekti-
ğinı belirtti.