Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5 ŞUBAT 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Giyduiciııiıı de ışığı sönerSELİMtLERİ
Istanbul Devlet Tiyatrosu yapımı
"Grydirici" ızlenip sona erdikten sonra
denn bir burukluk ahmlanıyor. Ronaki
Harvvood imzalı metin çok başanlı, us-
ta işi.
Ote yandan "Giydirici" sahnelenmek
açısından nayli zor bir oyun. Her öğe,
her olgu kılpayıyla karşı karşıya. tzledi-
ğimiz "Giydirid" bu bıçak sırtında ter-
temiz bir işçilik örneği.
Tiyatronun bilinen ve bilinmeyen dün-
yası. Bilinen, bu kez, bir ölçek geriye çe-
kilmiş.
Ortalama, hatta biraz taşra işi riyatro
topluluğunda Sir (Haluk Kurdoğlu) yıl-
lardan beri Shakespeareoyunlannda baş-
aktördür. Ama o taşra işi yapımlann tra-
jik içyüzü usul usul gün ışığına çıkartı-
lacaktır.
Sahneye yanlamasına oturtulmuş,
oyun içindeki oyunlann sahnesinde her
şey biraz sarsakça sûrûp gider. Kral Le-
ar yıllann tozlanmış, abartılarla çürütül-
müş tutumu içinde oynanmakta; Sir ba-
şansından kesenkes sevinçli, başoyun-
culuğunun keyfıni çıkarmaktadır.
Bilinenle bilinmeyenin kesiştiği nok-
tada bilinmeyen riyatro dünyası, yani ti-
yatronun mutfağı bütünüyle egemenlik
kuracaktır. Ikıncı Dünya Savaşı'nınyıkı-
cı ortamında Sir ve çevresindekiler, ki-
şisel trajedilerini birer ikişer fısıldama-
ya koyulurlar.
Evlilik gibi görûnen ilişkisinde Lady
(Seray Gözkr). Sir'le boşuna bir yaşam
geçirmiştır. Tiyatronun sahne amiri
Magde (Işd Yücesoy) yıllara dayalı bağ-
hlığını hep mutsuz ve yalnız olmakla
ödemektedir. Oyuncular, Geoflrey (Öz-
gür Erkekli). Oxenby (Oktay Korunan),
Irene (Bengisu Karahan) tiyatroya iliş-
kin umutlannda birçok dolambaçla do-
nanırlar. Aslında topluluk için de Ikinci
Dünya Savaşı bir yıkım, bir sondur.
Mutfaktaki görkemli kargaşa, Nor-
man'la (Erdoğan Göze) birdenbire pat-
lak vermemiş mıdir? Oyunun başında
sessizlik ortasında tanıdığımız giydirici
Norman, tiyatronun, bir anlamda da bü-
aiydirici sahnelenmek
açısından hayli zor bir
oyun. Her öğe, her olgu
kılpayıyla karşı karşıya.
îzlediğimiz îstanbul Devlet
Tiyatrosu yapımı
'Giydirici' bu bıçak
sırtında tertemiz bir işçilik
örneği. Tiyatroyu yalnızca
bir sanat dah olarak
görenlerin de, tiyatro ve
bütün sanatlann bir
yaşama biçimi olduğuna
inananlann da tat
alabilecekleri, mevsimin
doruk oyunlanndan.
tün sanatlann renkli, parlak dünyasında
büyülenmiş, belki de yalnızca o renkle-
re, cilaya gönül vermiş yan kişisidir. Yan
kişi ama, baş kişinin gölgesi, gölge ama,
baş kişinin varlık sebebi. Norman'la Sir
madalyonun iki yüzü olarak bizi ironiden
kedere, sevinçten gözyaşına sürûkJerler.
Sir, kişisel yetisizliğini görmeyecek
kadar mağrurdur.
Norman'a gelince, Sir'ün gölgesi, öz-
veri simgesi gözükmekk birlikte, kendi-
sinin bir odak olduğu gizli iddiasındadır.
Sahne hayatı nice zamanlardan beri giy-
diricilik göreviyle dondurulmuş Nor-
man, içten içe bir yıldızın bütün ihtiras-
lannı taşımaktadır.
Böylece Ikınci Dünya Savaşı yıkımla-
nnın var ettiği trajik toplumsal ortamda,
bireysel örgülü öyküler art arda sergile-
nir.
Sanatındaki yetisizliği, bütün o tarz o
düzey sanatçılarda rastlanıldığı gibi Sir'ü
akıllara durgunluk venci bir bencilliğe it-
miştir. Giydirici Norman'dan beklenen,
daima talep edilen, geri planda kalmak,
kendini silmek olabilir. Norman da öz-
varlığını yok ederek yaşar.
Beklenmedik son
Evet ama, Norman büyük özverisinin
bir gün karşılık göreceği umudunu hiç
yitirmez. Bu, Sir'ün ödüllendirmesinden
ibarettir. Sir, bir adayış yazısında bile
"grydiricUerin" adını anmayacak, inanıl-
maz bencilliğıne yaman bir nankörlük
ekleyecektır.
Giydirici, Sir'ün ölümü, Norman'm
kınk şarkısıyla sona erer. Önce Sir'ün
ışığı söner. Sonra, bir zaman daha Nor-
man'ı ışık altında saptayabiliriz, onun
"efendisiz" hayatı işte bir zaman daha
sürmüştür. Ama giydiricinin de ışığı sö-
ner. "Aktörlerden geriye anılar"kalmış-
tır, giydiricilerise hıçkınğı çağnştınrbir
şarkıyla eriyip giderler...
Arsen Giirzap aynntıcı, çetrefıl oyu-
nugerçekbirtiyatru duamı ularakyönet-
miş. Bir defa, en küçük bir sulandırma-
ya gönül indirilmemiş. Çok çabuk göz-
yaşı ticaretine dönüştürülebilecek me-
tin, taşıdığı haysiyetle izleyiciye sunulu-
yor. Arsen Gürzap için matematiksel ve-
rilerin önem taşıdığını düşünüyorum.
Giydirici'de hiçbır şey rastlantıya bıra
kılmamıştı. Aynntılara aynntılar katıl-
mış, reji metinle yanşır hale gelmişti.
Elbette iki usta oyuncu; Erdoğan Gö-
ze ve Haluk Kurdoğlu. llki, alkolik, mut-
suzluğunu kavrayamayacak kadar sana-
tın büyüsüne kapılmış Norman'da ölçü-
lülüğün göz kamaştıncı bir örneğini ver-
di. Sir'de, Haluk Kurdoğlu her zamanki
başansını sürdürmekle yetinmiyor,
oyunculuk çizgisine yeni bir sayfa açı-
yordu: Özellikle Kral Lear'e "çıktoğT
sahnelerde bir ironi ustası.
Işıl Yücesoy, kadınea duygulan tüke-
tilmiş Magde'de gerçekten başanlı bir
kompozısyon çiziyor, tiyatrodaki dene-
yimini dile getirme fırsatı buluyor.
Lady'de Seray Gözler rahat, sevimli, ca-
na yakındı. Sahnede belirip kaybolan
öteki bütün oyuncular -Oktay Korunan 'ı
özellikle anmalıyım- Giydirici'nin sahi-
den soluk alabilmesi için alçakgönüllü-
lükle çaba harcamışlar.
Bu incelikli yaşam, Ethem Ozbora'run
hem zevkli, hem çok kullanışlı dekoru,
Serpil Tezcan'ın kusursuz kostümleri,
Yüksd Aymaz'ın emek dolu ışığıyla da
anlam kazanmış. Giydirici'yi ErgunSsv,
Türkçe'ye kazandırmış, iyi ki kazandır-
mış.
Tiyatroyu yalnızca bir sanat dalı ola-
rak görenlerin de tiyatro ve bütün sanat-
lann bir yaşama biçimi olduğuna ina-
nanlann da tat alabilecekleri Giydirici,
öyle sanıyorum ki, mevsimin doruk
oyunlanndan.
Arsen Gürzap'ın satranç masası ba-
şındaki uz dilli, akılcı ve duyarlı verimi-
ni kaçırmamanızı salık veririm.
'Kadın
Oyunları
Yazım
Yanşması'
ANKARA (ANKA) - Kültür
Bakanlığı. 'Kadının SosyaJ Hayatmı
AraşOrma ve Inceleme Derneği'
tarafından düzenlenen 'Kadın
Oyunlan Yazma Yanşması'na destek
verdi.
Kültür Bakanı Fikri Sağtar, yanşmada
ilk üç dereceye giren yapıtlann
yayimını gerçekJeştireceklerini
söyledi.
'Kadın Oyunları Yazım Yanşmasf na
ılişkın protokol, Sağlar ve 'Kadının
Sosyal Hayatını Araştırma ve
tnceleme Derneği' Başkanı Ece
Orhan tarafından imzalandı.
Protokolün imza töreninde konuşan
Fikri Sağlar, kültürün bir yaşam
biçimi haline gelmesinde kadının
önemine dikkat çekti.
Toplumun belli bir düzeyin üzerine
çıkabilmesi için öncelikle kadının
sorunlanna eğilmek gerektiğini
belirten Bakan Sağlar,
u
Kadın bir
düşünceye sahip çıkarsa, o düşünce
büyür, herkesin istediği gelişme
sağtanır" dedi.
Kadınlann sahiplenmediği,
katılmadiğı ve geliştirmediği hiçbir
düşüncenin o ülkedeki yaşantı içinde
tarih boyunca yer alamayacağını
belirten Sağlar, laikliğin,
demokrasinin ve Atatürk ilkelerinin
önde gelen savaşçılannm da kadınlar
olduğunu söyledi. Kadınlann her
alanda desteklenmesi gerektiğini
vurgulayan Sağlar, "Aksi halde
çağdışına hızla sflrükleniriz.
Atatürk'ün açtığı aydınhk yoldan
aynlmak nryetinde hiç değüiz" diye
konuştu.
Toplum içerisinde kadının yaptığı
çalışmalan devlet ve aydınlar olarak
desteklemenin önemli olduğunu
anlatan Sağlar, Kültür Bakanlığı
olarak değişen dünyada, yeni,
özgürlükçü kültürün gelişmesi için
oluşturduklan politikanın da bu
unsurlan içerdiğini söyledi.
İmza töreninde konuşan Kadının
Sosyal Hayatını Araştırma ve
Inceleme Derneğı Başkanı Ece Orhan
da kadınlann toplumun temelini
oluşturduklannı söyledi. Kadınlann
ekonomik, sosyal ve toplumsal
sorunlannı irdelemek amacıyla bu
yanşmayı düzenlediklerini belirten
Orhan. "Amacımız, Türktye'de çağdaş
kadının önemini ortava ko> makitır'*
dedi.
Yanşmada, Tiyatro Yazarlan Demeği,
Tiyatro Eleştirmenleri Derneği,
Tiyatro, Opera ve Bale Çalışanlan
Vakfı (TOBAV), üniversitelerin ilgili
bölümlerinin öğretim elemanlan,
Devlet Tiyatrolan Edebi Kurulu ve
Kültür Bakanlığı temsilcilerinden
oluşan Değerlendirme Kunılu'nun
seçeceği ilk üç yapıta 20'şer milyon
lira başan ödülü verilecek. Yanşmaya
katılacak yazarlar, yapıtlannı 10
Nisan 1996 tarihine dek Atatürk
Bulvan 158/10 adresine posta
aracılığıyla gönderebilecek.
Yanşma şartnamesi, Akay Caddesi
15/2. Mithatpaşa Caddesi 29/3 ya da
Atatürk Bulvan 158/10'dan temin
edilebilir. Şartname aynca 427 03 95
numaralı telefondan bilgi alınarak
ödemelı sağlanabılir.
Masallan, Sıyancbrmak' için yazmişü
ECE TEMELKTJRAN
ANKARA - Şaır-Masalcı Baba Oğuz
TanseT in masallannm sonunda, 3 mav ı el-
ma düşüyor gökten. Üçü de, ya çocuklann
başına ya da çalışanlann. Tansel'in mavı
elmalanndan; tersanelen satanlara, düşü-
nüyor dıye insanlan hapse koyanlara, ka-
dınlardan korkup üstünü örtenlere bir ta-
necik bile yok. Çünkü Tansel, ıkıncı kuşak
cumhuriyet çocuğu; bu topraklarda dalla-
nıp budaklanan masal geleneğinin "en kü-
çük" kardeşi. Tansel, 1994 yılında bır pe-
n kızuıa aldanıp masal şehrine göçen bir
masalcı baba. Silahlanmış klıpler. silikon-
lu sıyasi haberler, tamtamlı futbol ayinle-
n arasında algı eşiğimizın altında kalmış
ıyi yürekli bir dev.
Oğuz Tansel, 25'mi Masal Ninesi Emi-
ne Duyaroğhı'ndan. 6'sını Masal Dedesı
Menşur Dülger'den, 15'i de kendinden,
Türk yazınına 46 masal kazandırdı. Res-
sam-yazaT İimit Sanaslan, bu 46 mavi el-
ma için şöyle diyor:
"Çocuklannızı kinden, savaş duygusun-
dan kurtulmuş, herşeyin kardeşçe bölüşül-
dfiğü, yasanası bir dünyaya hazuiamak;
korkudan. hazırlopçuluktân uzak. emeğin
kutsal bilindiği; yaşanun insan onunına ya-
kışır bir ortamda, sevinçler içinde sürece-
ği modası geçmiş masakı bir eski dünya
düzenineözlem mi duyuyorsunuz?_ Oku-
yun onlara, okutun onlara bu masallan—
7
"
30 Ekım 1994'te yıtırdıgimız şair ve
masalcı Oğuz Tansel, Folklor/Edebiyat
Dergısı'nın düzenlediği bir programla Ye-
ni Sahne'de anıldı. Doç. Dr. AtiDaErden,
araştınnacı-yazar NuriTaner, ressam- ya-
zar Ümit Sanaslan, Tansel' in kızı Prof. Dr.
AysıtTansel, şaır-yazar Abdfllkadir Paksoy
ve araştırmacı-yazar Günay Güner onun
için konuştular. Konuşulanlar, Tansel'in
masallan için söylediği şu tümcede birleş-
ti sonunda:"Benuyutmakiçindeğjl,uyan-
dırmak için masal yazdım."
Oğuz Tansel 'in kitaplan
Şıir kitaplan:
Savrulnîayı Bekleyen Harman
Gözünü Sevdığım SankuVolu
Masal kitaplan:
AibKardeşler
Yedı Devler
UçKızlar
Mavı Gelin
AOı Fırfin(l-2) (TDK Çocuk Yazım
Ödülü)
Konuşan Balıkla Yalnız Kız
Beyoğlu
Bu yüzden işte, Tansel, masallann bir-
kaçında sırf şaşırtmak için gökten elma
düşürmemiş. Elma düşeceğini sanıp uyu-
yanlara mı kızmış, elmayı düşmeden da-
lından çalanlara mı, bılinmez, şöyle demiş
masalın sonunda: "Gökten ne elma düşer
ne bulut Tozdan dumandan buyrukokun-
maz. Bilinçlenmeyenler kurtulmaz."
Denılenlere bakılırsa, "yollann masalla
şiire aynldıgı kavşakta çataDanıyor" Tan-
sel "ın yüreğı. Çocuklara masalın bitip sa-
vaşlann başladığı yeri anlatıyor bukez; şi-
ir yazıyor:
"Devran değişti çocuğum! / Son savaşta
okJu bu kötü işler: / Kiminin göğsü kabar-
du kudurdu: / Çoğunun gözü dolduV Dev-
ran değişti çocuğum! / Baba. batan gemi-
de öldii; / Bir esir kampında kardeşleri /
Anasını zaten bttmiyordu. / Devran degiş-
ti çocuğum / Ekmek kokulu sevgi nerde? /
Masal dünyamız bu mu? / İki gözü iki çeş-
me."
Tansel'in şiirleri de var, şiirler içjn bes-
telenmış şarkılarda. ABD Wılkes Üniver-
sıtesi Müzik Bölümü Başkanı Bruce Re-
iprich de Tansel'in "Tutsağuı Türküsü",
"Salkun Söğfit" adlı ıkı şımnı bestelemış.
Anma gecesinde Tansel'in bestelenen ya-
pıtlannı Seda Erdem,Tuğba Tamer, Aydal
Sargutan.GüldalSargutan'dan oluşan kla-
sik müzik dörtlüsü sundu. Şarkı olmuş şi-
irleri, Soprano EvrenEk^ seslendirdi. Bu,
bir cumhuriyet çocuğunun, Uluslararası
Para Fonu (1MF) ile masaya oturup yaran-
ma turlan atan yeni çocuklara verdiği bir
ders mı? Amenkalılarla, başına mavi elma
düşen çocuklann ve ekmek bulamayan ba-
balannın hakkını yemeden de "dost" olu-
nabılir mi acaba?
Tansel'in bu topraklardan bir bir derle-
diğı masallar, her zaman yumuşak bulut-
largibi değıl. Halkın egemenlere karşı acı-
masız eleştirilenni de gizliyor masallar.
sanp sarmalayıp gelecek nesıllere ıletiyor.
Tansel de şiirlerinde, masallann bu gizle-
yen, gizlediği kadar da acımasızca yeren
yanından yararlanıyor. Şiirleriyle bu yol-
dan eleştiriyor kızdıklannı. Örneğin Türk
aydınına bir sözü var Tansel'in:
"Koyun bakışh çatal dilli / Sözde a>dm
ogJu ayduı / Kepçe kepçe kanşOnr ortalığı
/ Sade suya tirit düşüncekri."
Tansel'in derdi, masalda da, yaşamda
da özgürlük aslında. Bu yüzden işte "Tnt-
sağın Türküsü"nü yazıyor. Şiirin yanın-
dan. yıne masal geçiyor:
" Ne korkunçtur hatııiamak uçuşunu /
Gönlünce ucan bir kuşun / Antamı bu mu
insan oluşun? / Avak izi, dil yankısı küiet-
memiş bir dağ başına / Bir tann gibi göç-
mek murat taşına / İçündeki da«lan birbi-
rine vurmak / Kalpsiz bir tann gibi şöyle
kenarda durmak / Oztenip aranmamak,
aranıp bulunmamakJ"
Bütün bu gürültüde, algı eşiğimizın al-
tında kalmaya hüküm giymiş Masal Baba-
sı Tansel'i, bu ıyi yürekli devi görmek ıçın,
gözümüze çekilen boyalı perdeleri arala-
mak gerekıyor önce. Masalcı Baba Oğuz
Tansel'in ılksiz mavı zamanda geçen ma-
sallan, bugün yeni dünya düzeni masalına
karşı silahlanıyor. Yeni masallarda, kralın
kızıyla evlenen hep holding genel müdü-
rü olsa da, devlet kuşu hâlâ Tansel'in ma-
sallanndan âşık çobanın başına konuyor.
Operanın tarihi küllerin arasında
Yanarak hül olan La Fenice binasını eski haline getirmek için restorasyon çalışmalan başlıyor
Kültür Servisi - Venedik'teki tarihi La
Fenice opera binası da yenileme çalışma-
lan sürerken yanıp kül olan ünlü binalann
arasına katıldı.
Ancak, son yıllarda aynı kaderi payla-
şan benzeri binalarda yapılan restorasyon-
lann gösterdiği gibi, çağdaş restorasyon
tekniklen sayesinde en korkunç yangımn
bile yerle bir ettiği binalar eski haline ka-
vuşturulabiliyor.
Ingiltere'deki Windsor Kalesi'nin resto-
rasyonu. çağdaş teknıklerin zaferine ör-
nek olarak gösteriliyor.
Yanan tarihi binalan eski haline kavuş-
turabılmek için çok özenli çalışmalar yü-
rütülüyor. Bunlann başında, enkazı temiz-
lerken döküntü parçalann hepsinin büyük
bir dikkatle toparlanıp, numaralı bidonla-
ra koyulması gelıyor. Aylar süren meşak-
katli bir çalışma süreci sonucu, bu enka-
zın arasında kalan süslemeler ya da süsle-
me parçalan. arkeologlar tarafından altın
arar gibi aranıyor. Bu parçalar, daha son-
ra orijinalıne uygun olarak yeniden inşa
edihyor.
Geçmişte yapılan restorasyonlar, özel-
likle fotoğraf, resim ve planlann dikkatle
incelemesi sonucu yürütülüyordu. Ancak
bugün özellikle arîceolojinin yardımıyla
yanmış binalar, en ince aynntılanna kadar
yeniden inşa edılebiliyor. Bu teknik, bır
yapboz oyununun parçalannı biraraya ge-
tinneye benzıyor.
La Fenice'nin kül olması, operayla
uzaktan ılgilenen sanatseverleri bile yasa
boğdu. Dünyanm en güzel binalanndan
biri olması bir yana, özellikle 1792 yılın-
dan itibaren, koskoca iki yüzyıl boyunca
opera sanatının merkezmde yer aldı La Fe-
nice. 1836 yılında bir kere daha yangın
kurbanı olan opera binası, rokoko stilinin
en başanlı örneklerinden biri olarak nıte-
lendinliyordu. La Fenice'yı zıyaret etmek,
başlı başına bir ayncalıktı. Binanm akus-
tığı de dillere destandı.
Opera sanatı Floransa'da doğdu ama, bu
sanatın gelişimı ve popülerlik kazanması
1600'lü yıllar boyunca Venedik'te oldu.
Bir ara Venedik'te tam 13 tane opera bi-
nası vardı ve Monteverdi, Cavalli, Legren-
n, Handel gibi bestecıler bu opera bınala-
nna akın eden halkı hoşnut edebılmek için
yapıt üstüne yapıt bestelıyorlardı. La Fe-
nice'nin etkinliği ise, kenttekı öteki opera
binalannın yavaş yavaş kapanmasıyla güç-
lendı. La Felice'de gerçekleştirilen opera
prömiyerlerine bir göz atmak yeterli: Ros-
sini'nin en önemli yapıtlanndan "Tancre-
di", 19. yüzyıl opera sanatının "Hamlefi
sayılan "Semiraınide''... Bellini. özellikle
La Felice'de sahnelenmesi için "I Capu-
latiei Montecchi" yı (Bellinı'mn "Romeo
ve JüJvet"i) yazdı. Donizetti'nin La Feni-
ce için yazdığı operalann arasında "BeB-
sario" da vardı.
La Fenice'nin en yaygın ün kazandığı
dönem ise, Vferdi'nin tarih sahnesine çık-
masıyla oldu. Özellikle "Rigoletto", (ki
Verdi bu operanın sansürsüz sahnelene-
bilmesi için epeyce çaba göstermişti) La
Fenice'de büyük başan kazanmıştı.
La Fenice operası, ikinci parlak döne-
minı İkinci Dünya Savaşı'nın ardında ya-
şadı. Stravinsky, "The Rake's Progress"ı
birkaç opera kurumuna teklif etmişti, sah-
neleme olanağuıı sonunda La Fenice elde
em. Bu dönemde Brittcn ve Prokofiev'ın
yapıtlanna de yer veren La Fenice, opera
dünyasında etkın konumunu günümüzde
de sürdürüyordu. La Fenice, önceki yan-
gında bir yıl gibi kısa bir süre içinde res-
tore edilmiş ve temsillerine başlamıştı.
Müzikseverler bir kez daha umutla bekli-
yor.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Sosyalist Hareketin
Ahmet Bilge'si
Bir dizemizle dünyayı yerinden oynatacağımızı
sandığımız ilk gençlik yıllannda tanıdım Ahmet Bil-
ge'yi.
1945 veKarşıyaka.
Başucumuzda Istrati, Gorki, Balzac, Nâzım Hik-
met... Ve Haydar Rıfat çevirileri.
Romancılardan, şairierden yaşamı, insanlan, ken-
dimizi; Haydar Rıfat'ın Türkçesinden Marks'ı, En-
gels'i öğrenmeye çabalıyoruz.
Koltuğumuzda dergiler, gazeteler:
îstanbul, Kovan, Servet-i Fünun, Gün, Tan...
Alman faşizminin ışıldaklan Sisam'dan, Sakız'dan,
Midilli'den kıyılanmızı aydınlatmıyor artık.
Silahlar susmuş, insanoğlunun us gücü ses veri-
yor:
- Demokrasi... Sosyalizm.
Iyi de ülkemize gökten zembille mi inecek demok-
rasi?
Yoksa, dönemin devletlilerinden Başbakan Şükrü
Saracoglu gibi "Ellerinde insanlık, adalet, hürriyet
bayrağı olan Amerika]ılar"dan mı bekleyeceğiz?
Biz de mi?
Ahmet Bilge, elli yıldan da önce, bu yaşamsal so-
runun doğru yanıtını veren aydınlardan biriydi.
- Kurtuluş Savaşımızın temel ilkeleri Amerikan em-
peryalizminin şemsıyesi altına girmemize izin ver-
mez.
Ama yaşam, savaşım bekliyordu doğru yanıt ve-
renlerden.
Savaşım, örgüt; örgüt, "ben "le "biz" arasında uyum
istiyordu.
Uyum ararken kışılığınden ödün vermedi Ahmet
Bilge. Ne Menderes zındanlarından yıldı, ne de sol-
cu korsanlardan.
Yapı Usta Okulu gibi, öğretmenlik ettiği Kızıkjullu
Köy Enstitüsü gibi bilimin doğrulandığı kurumlardan
geliyordu.
Güncel olanda soyutu somuta dönüştürme çaba-
sı.
Ahmet Bilge'nin ölünceye kadar yitirmediği özelli-
ğini böyle niteleyebilirim.
Kişilik simgesiyse tek sözcükle karşılanabilir:
Özveri.
Bana, size... Ve yanm yüzyılı aşan sabnyla sosya-
list kurumlara, partisine.
1. kuşak Marksistlerden Dr. Şefik Hüsnü'nün bir
yazısını anımsıyorum. Tevfik Fikret'i değeriendirir-
ken diyor ki:
"Büyük bir şair olan Tevfik Fikret -dâhice bir seziş
sayesinde- toplumbilimci geçinenlerimizden daha
büyük bir doğmluk ve açıklıkla gerçeği görebilmiş-
ti." (Türkiye'de Sınıflar, günümüz diline çev. Ahmet
Çavuşoglu, I. bas. 1975, sf. 109)
Sosyalist hareketin Ahmet Bilge'si, belki, çok ge-
lişmiş algı gücü ve deneyim birikimiyle. kuşağının
toplum savaşçılannda az rastlanan, gerçeği görebil-
me yeteneğine sahip adamdı.
Tanıdığımdan 51 yıl sonra, 26 Ocak 1996 günü bü-
yük oğlu Çelik'le birlikte Izmır'in Pınarbaşı Mezarlı-
gı'nda toprağa bıraktığımız insan adam...
Göteborg Rlm Festivali başladı
GÖTEBORG (Cumhuriyet) - Uluslararası Göteborg
Film Festivali cuma günü, Fransız yönetmen Claude
Lelouche'un "Sefiller" filmiyle açıldı. Jean Paul
Belmondo'nun başrolünde oynadığı, Victor
Hugo'nun ünlü yapıtının bu yeni uyarlaması geçen
hafta içinde sinemalarda gösterime girmişti.
380 fılmin 500 gösteride izleneceği festivalde
150 bin biletin satılması bekleniyor. .*
Festivalin odak noktalanndan birini Yunan
yönetrrten Theo Angelopoulos'un
"Ulis'in Bakışı" fılmi oluşturuyor.
Filmin konusunu, Harvey Keithel'ın
canlandırdığı bir Amerikan vatandaşı Yunanlının
Balkanlar'da "yer ve zaman arasında" bir gezi
yapması oluşturuyor. Theo Angelopoulos,
Göteborg'a gelerek fılmin tanıtımını yapacak.
Festivalde ilgiyle beklenen bir başka film de
Hollandalı yönetmen Marleen Gorris'in "Antonia"sı.
Fümde, Antonia adlı orta yaşlı bir kadının, feminist
felsefeyi yaşama geçirme savaşı işleniyor.
Uluslararası Göteborg Film Festivali'nde kısa film ve
belgesel film dallannda da yanşılacak.
Isveç'te avangand skandal
STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Stockholm'de
düzenlenen "Interpol, Stockholm'den Moskova'ya
Küresel Bir Bilgi Ağı" adlı avangard sanat gösterisi
avangart olaylara sahne oluyor. Gösteri sırasında Rus
sanatçı Oleg Kulik'in "zincire bağh çınlçıplak bir
köpek" rolünü aşın ciddiye alarak bir izleyiciyi
dizinden ısırması karakolda bitti.
Aynı zamanda bir başka sanatçının, Çinli Wenda
Gu'nun 3 yılını vererek insan saçından yaptığı yapıt
da yine Moskovalı sanatçı Alexander Brener
tarafından "burjuvalan şoke etmek için" tahrip
edildi. Brener halen polis tarafından aranıyor
Avangard sanat anlayışının örneği olarak sahneye
konan projede meydana gelen olaylar için
organizatör Rus Victor Miziano. biraz aşmya
kaçtıklannı ama o kadar da kızılacak bir şey
olmadığını söyledi.
Altın Portakal Şiip Ödülü verilecek
Kültür Servisi - Altın Portakal Kültür ve Sanat
Vakfı (ASV) ile aylık şiir dergisi İnsan, şiir dalındaki
ürünleri değerlendirmek amacıyla Altın Portakal Şiir
Ödülü düzenledi. Bu yıl ilk defa verilecek olan Altın
Portakal ŞürÖdülü'ne 1 Aralık 1995 ile 1 Aralık
1996 günleri arasında yayımlanmış l'i ncı baskı
kitaplar aday olabilecek ve ödül üç yapıta verilecek.
Katılmak isteyen şairlerin ya da yayınevlerinin 1
Aralık 1996 tarihene kadar, 6 adet kitabı Hüseyin
Cahit Kerse, Akdeniz Kitabevi.Belediye Işhanı-
Antalya adresine göndermeleri gerekiyor. Sonuçlar
Ocak 1997 içinde Antalya'da yapılacak törenle ilan
edilecek ve birinci 50, ikinci 30, üçüncü ise 20
milyon lira ile ödüllendirilecek. Ödül Seçici
Kurulu'nda, Ali Cengizkan, Ramis Dara, Metin
Demirtaş, Mehmet Doğan ve Ahmet Oktay
bulunuyor.
10'uncusuyapılıyon
Kültür Servisi- Edebiyatçılar Derneği ile
TMMOB Mimarlar Odası'nın birlikte düzenledikleri
"Sanatçı Tanıklığı/Kent-Yaşam-Kültür" başlıkîı
HABITAT 2'ye doğru toplantılannm 10'uıvuoU. 6
şubat salı, saat 18.00'de Mimarlar Odası'nın K.onur
Sokak'taki merkezinde yapılacak. Toplantının
konuşmacı konuğu şair Salih Bolat olacak.