30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ŞUBAT 1996 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Giyduiciııiıı de ışığı sönerSELİMtLERİ Istanbul Devlet Tiyatrosu yapımı "Grydirici" ızlenip sona erdikten sonra denn bir burukluk ahmlanıyor. Ronaki Harvvood imzalı metin çok başanlı, us- ta işi. Ote yandan "Giydirici" sahnelenmek açısından nayli zor bir oyun. Her öğe, her olgu kılpayıyla karşı karşıya. tzledi- ğimiz "Giydirid" bu bıçak sırtında ter- temiz bir işçilik örneği. Tiyatronun bilinen ve bilinmeyen dün- yası. Bilinen, bu kez, bir ölçek geriye çe- kilmiş. Ortalama, hatta biraz taşra işi riyatro topluluğunda Sir (Haluk Kurdoğlu) yıl- lardan beri Shakespeareoyunlannda baş- aktördür. Ama o taşra işi yapımlann tra- jik içyüzü usul usul gün ışığına çıkartı- lacaktır. Sahneye yanlamasına oturtulmuş, oyun içindeki oyunlann sahnesinde her şey biraz sarsakça sûrûp gider. Kral Le- ar yıllann tozlanmış, abartılarla çürütül- müş tutumu içinde oynanmakta; Sir ba- şansından kesenkes sevinçli, başoyun- culuğunun keyfıni çıkarmaktadır. Bilinenle bilinmeyenin kesiştiği nok- tada bilinmeyen riyatro dünyası, yani ti- yatronun mutfağı bütünüyle egemenlik kuracaktır. Ikıncı Dünya Savaşı'nınyıkı- cı ortamında Sir ve çevresindekiler, ki- şisel trajedilerini birer ikişer fısıldama- ya koyulurlar. Evlilik gibi görûnen ilişkisinde Lady (Seray Gözkr). Sir'le boşuna bir yaşam geçirmiştır. Tiyatronun sahne amiri Magde (Işd Yücesoy) yıllara dayalı bağ- hlığını hep mutsuz ve yalnız olmakla ödemektedir. Oyuncular, Geoflrey (Öz- gür Erkekli). Oxenby (Oktay Korunan), Irene (Bengisu Karahan) tiyatroya iliş- kin umutlannda birçok dolambaçla do- nanırlar. Aslında topluluk için de Ikinci Dünya Savaşı bir yıkım, bir sondur. Mutfaktaki görkemli kargaşa, Nor- man'la (Erdoğan Göze) birdenbire pat- lak vermemiş mıdir? Oyunun başında sessizlik ortasında tanıdığımız giydirici Norman, tiyatronun, bir anlamda da bü- aiydirici sahnelenmek açısından hayli zor bir oyun. Her öğe, her olgu kılpayıyla karşı karşıya. îzlediğimiz îstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı 'Giydirici' bu bıçak sırtında tertemiz bir işçilik örneği. Tiyatroyu yalnızca bir sanat dah olarak görenlerin de, tiyatro ve bütün sanatlann bir yaşama biçimi olduğuna inananlann da tat alabilecekleri, mevsimin doruk oyunlanndan. tün sanatlann renkli, parlak dünyasında büyülenmiş, belki de yalnızca o renkle- re, cilaya gönül vermiş yan kişisidir. Yan kişi ama, baş kişinin gölgesi, gölge ama, baş kişinin varlık sebebi. Norman'la Sir madalyonun iki yüzü olarak bizi ironiden kedere, sevinçten gözyaşına sürûkJerler. Sir, kişisel yetisizliğini görmeyecek kadar mağrurdur. Norman'a gelince, Sir'ün gölgesi, öz- veri simgesi gözükmekk birlikte, kendi- sinin bir odak olduğu gizli iddiasındadır. Sahne hayatı nice zamanlardan beri giy- diricilik göreviyle dondurulmuş Nor- man, içten içe bir yıldızın bütün ihtiras- lannı taşımaktadır. Böylece Ikınci Dünya Savaşı yıkımla- nnın var ettiği trajik toplumsal ortamda, bireysel örgülü öyküler art arda sergile- nir. Sanatındaki yetisizliği, bütün o tarz o düzey sanatçılarda rastlanıldığı gibi Sir'ü akıllara durgunluk venci bir bencilliğe it- miştir. Giydirici Norman'dan beklenen, daima talep edilen, geri planda kalmak, kendini silmek olabilir. Norman da öz- varlığını yok ederek yaşar. Beklenmedik son Evet ama, Norman büyük özverisinin bir gün karşılık göreceği umudunu hiç yitirmez. Bu, Sir'ün ödüllendirmesinden ibarettir. Sir, bir adayış yazısında bile "grydiricUerin" adını anmayacak, inanıl- maz bencilliğıne yaman bir nankörlük ekleyecektır. Giydirici, Sir'ün ölümü, Norman'm kınk şarkısıyla sona erer. Önce Sir'ün ışığı söner. Sonra, bir zaman daha Nor- man'ı ışık altında saptayabiliriz, onun "efendisiz" hayatı işte bir zaman daha sürmüştür. Ama giydiricinin de ışığı sö- ner. "Aktörlerden geriye anılar"kalmış- tır, giydiricilerise hıçkınğı çağnştınrbir şarkıyla eriyip giderler... Arsen Giirzap aynntıcı, çetrefıl oyu- nugerçekbirtiyatru duamı ularakyönet- miş. Bir defa, en küçük bir sulandırma- ya gönül indirilmemiş. Çok çabuk göz- yaşı ticaretine dönüştürülebilecek me- tin, taşıdığı haysiyetle izleyiciye sunulu- yor. Arsen Gürzap için matematiksel ve- rilerin önem taşıdığını düşünüyorum. Giydirici'de hiçbır şey rastlantıya bıra kılmamıştı. Aynntılara aynntılar katıl- mış, reji metinle yanşır hale gelmişti. Elbette iki usta oyuncu; Erdoğan Gö- ze ve Haluk Kurdoğlu. llki, alkolik, mut- suzluğunu kavrayamayacak kadar sana- tın büyüsüne kapılmış Norman'da ölçü- lülüğün göz kamaştıncı bir örneğini ver- di. Sir'de, Haluk Kurdoğlu her zamanki başansını sürdürmekle yetinmiyor, oyunculuk çizgisine yeni bir sayfa açı- yordu: Özellikle Kral Lear'e "çıktoğT sahnelerde bir ironi ustası. Işıl Yücesoy, kadınea duygulan tüke- tilmiş Magde'de gerçekten başanlı bir kompozısyon çiziyor, tiyatrodaki dene- yimini dile getirme fırsatı buluyor. Lady'de Seray Gözler rahat, sevimli, ca- na yakındı. Sahnede belirip kaybolan öteki bütün oyuncular -Oktay Korunan 'ı özellikle anmalıyım- Giydirici'nin sahi- den soluk alabilmesi için alçakgönüllü- lükle çaba harcamışlar. Bu incelikli yaşam, Ethem Ozbora'run hem zevkli, hem çok kullanışlı dekoru, Serpil Tezcan'ın kusursuz kostümleri, Yüksd Aymaz'ın emek dolu ışığıyla da anlam kazanmış. Giydirici'yi ErgunSsv, Türkçe'ye kazandırmış, iyi ki kazandır- mış. Tiyatroyu yalnızca bir sanat dalı ola- rak görenlerin de tiyatro ve bütün sanat- lann bir yaşama biçimi olduğuna ina- nanlann da tat alabilecekleri Giydirici, öyle sanıyorum ki, mevsimin doruk oyunlanndan. Arsen Gürzap'ın satranç masası ba- şındaki uz dilli, akılcı ve duyarlı verimi- ni kaçırmamanızı salık veririm. 'Kadın Oyunları Yazım Yanşması' ANKARA (ANKA) - Kültür Bakanlığı. 'Kadının SosyaJ Hayatmı AraşOrma ve Inceleme Derneği' tarafından düzenlenen 'Kadın Oyunlan Yazma Yanşması'na destek verdi. Kültür Bakanı Fikri Sağtar, yanşmada ilk üç dereceye giren yapıtlann yayimını gerçekJeştireceklerini söyledi. 'Kadın Oyunları Yazım Yanşmasf na ılişkın protokol, Sağlar ve 'Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve tnceleme Derneği' Başkanı Ece Orhan tarafından imzalandı. Protokolün imza töreninde konuşan Fikri Sağlar, kültürün bir yaşam biçimi haline gelmesinde kadının önemine dikkat çekti. Toplumun belli bir düzeyin üzerine çıkabilmesi için öncelikle kadının sorunlanna eğilmek gerektiğini belirten Bakan Sağlar, u Kadın bir düşünceye sahip çıkarsa, o düşünce büyür, herkesin istediği gelişme sağtanır" dedi. Kadınlann sahiplenmediği, katılmadiğı ve geliştirmediği hiçbir düşüncenin o ülkedeki yaşantı içinde tarih boyunca yer alamayacağını belirten Sağlar, laikliğin, demokrasinin ve Atatürk ilkelerinin önde gelen savaşçılannm da kadınlar olduğunu söyledi. Kadınlann her alanda desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Sağlar, "Aksi halde çağdışına hızla sflrükleniriz. Atatürk'ün açtığı aydınhk yoldan aynlmak nryetinde hiç değüiz" diye konuştu. Toplum içerisinde kadının yaptığı çalışmalan devlet ve aydınlar olarak desteklemenin önemli olduğunu anlatan Sağlar, Kültür Bakanlığı olarak değişen dünyada, yeni, özgürlükçü kültürün gelişmesi için oluşturduklan politikanın da bu unsurlan içerdiğini söyledi. İmza töreninde konuşan Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve Inceleme Derneğı Başkanı Ece Orhan da kadınlann toplumun temelini oluşturduklannı söyledi. Kadınlann ekonomik, sosyal ve toplumsal sorunlannı irdelemek amacıyla bu yanşmayı düzenlediklerini belirten Orhan. "Amacımız, Türktye'de çağdaş kadının önemini ortava ko> makitır'* dedi. Yanşmada, Tiyatro Yazarlan Demeği, Tiyatro Eleştirmenleri Derneği, Tiyatro, Opera ve Bale Çalışanlan Vakfı (TOBAV), üniversitelerin ilgili bölümlerinin öğretim elemanlan, Devlet Tiyatrolan Edebi Kurulu ve Kültür Bakanlığı temsilcilerinden oluşan Değerlendirme Kunılu'nun seçeceği ilk üç yapıta 20'şer milyon lira başan ödülü verilecek. Yanşmaya katılacak yazarlar, yapıtlannı 10 Nisan 1996 tarihine dek Atatürk Bulvan 158/10 adresine posta aracılığıyla gönderebilecek. Yanşma şartnamesi, Akay Caddesi 15/2. Mithatpaşa Caddesi 29/3 ya da Atatürk Bulvan 158/10'dan temin edilebilir. Şartname aynca 427 03 95 numaralı telefondan bilgi alınarak ödemelı sağlanabılir. Masallan, Sıyancbrmak' için yazmişü ECE TEMELKTJRAN ANKARA - Şaır-Masalcı Baba Oğuz TanseT in masallannm sonunda, 3 mav ı el- ma düşüyor gökten. Üçü de, ya çocuklann başına ya da çalışanlann. Tansel'in mavı elmalanndan; tersanelen satanlara, düşü- nüyor dıye insanlan hapse koyanlara, ka- dınlardan korkup üstünü örtenlere bir ta- necik bile yok. Çünkü Tansel, ıkıncı kuşak cumhuriyet çocuğu; bu topraklarda dalla- nıp budaklanan masal geleneğinin "en kü- çük" kardeşi. Tansel, 1994 yılında bır pe- n kızuıa aldanıp masal şehrine göçen bir masalcı baba. Silahlanmış klıpler. silikon- lu sıyasi haberler, tamtamlı futbol ayinle- n arasında algı eşiğimizın altında kalmış ıyi yürekli bir dev. Oğuz Tansel, 25'mi Masal Ninesi Emi- ne Duyaroğhı'ndan. 6'sını Masal Dedesı Menşur Dülger'den, 15'i de kendinden, Türk yazınına 46 masal kazandırdı. Res- sam-yazaT İimit Sanaslan, bu 46 mavi el- ma için şöyle diyor: "Çocuklannızı kinden, savaş duygusun- dan kurtulmuş, herşeyin kardeşçe bölüşül- dfiğü, yasanası bir dünyaya hazuiamak; korkudan. hazırlopçuluktân uzak. emeğin kutsal bilindiği; yaşanun insan onunına ya- kışır bir ortamda, sevinçler içinde sürece- ği modası geçmiş masakı bir eski dünya düzenineözlem mi duyuyorsunuz?_ Oku- yun onlara, okutun onlara bu masallan— 7 " 30 Ekım 1994'te yıtırdıgimız şair ve masalcı Oğuz Tansel, Folklor/Edebiyat Dergısı'nın düzenlediği bir programla Ye- ni Sahne'de anıldı. Doç. Dr. AtiDaErden, araştınnacı-yazar NuriTaner, ressam- ya- zar Ümit Sanaslan, Tansel' in kızı Prof. Dr. AysıtTansel, şaır-yazar Abdfllkadir Paksoy ve araştırmacı-yazar Günay Güner onun için konuştular. Konuşulanlar, Tansel'in masallan için söylediği şu tümcede birleş- ti sonunda:"Benuyutmakiçindeğjl,uyan- dırmak için masal yazdım." Oğuz Tansel 'in kitaplan Şıir kitaplan: Savrulnîayı Bekleyen Harman Gözünü Sevdığım SankuVolu Masal kitaplan: AibKardeşler Yedı Devler UçKızlar Mavı Gelin AOı Fırfin(l-2) (TDK Çocuk Yazım Ödülü) Konuşan Balıkla Yalnız Kız Beyoğlu Bu yüzden işte, Tansel, masallann bir- kaçında sırf şaşırtmak için gökten elma düşürmemiş. Elma düşeceğini sanıp uyu- yanlara mı kızmış, elmayı düşmeden da- lından çalanlara mı, bılinmez, şöyle demiş masalın sonunda: "Gökten ne elma düşer ne bulut Tozdan dumandan buyrukokun- maz. Bilinçlenmeyenler kurtulmaz." Denılenlere bakılırsa, "yollann masalla şiire aynldıgı kavşakta çataDanıyor" Tan- sel "ın yüreğı. Çocuklara masalın bitip sa- vaşlann başladığı yeri anlatıyor bukez; şi- ir yazıyor: "Devran değişti çocuğum! / Son savaşta okJu bu kötü işler: / Kiminin göğsü kabar- du kudurdu: / Çoğunun gözü dolduV Dev- ran değişti çocuğum! / Baba. batan gemi- de öldii; / Bir esir kampında kardeşleri / Anasını zaten bttmiyordu. / Devran degiş- ti çocuğum / Ekmek kokulu sevgi nerde? / Masal dünyamız bu mu? / İki gözü iki çeş- me." Tansel'in şiirleri de var, şiirler içjn bes- telenmış şarkılarda. ABD Wılkes Üniver- sıtesi Müzik Bölümü Başkanı Bruce Re- iprich de Tansel'in "Tutsağuı Türküsü", "Salkun Söğfit" adlı ıkı şımnı bestelemış. Anma gecesinde Tansel'in bestelenen ya- pıtlannı Seda Erdem,Tuğba Tamer, Aydal Sargutan.GüldalSargutan'dan oluşan kla- sik müzik dörtlüsü sundu. Şarkı olmuş şi- irleri, Soprano EvrenEk^ seslendirdi. Bu, bir cumhuriyet çocuğunun, Uluslararası Para Fonu (1MF) ile masaya oturup yaran- ma turlan atan yeni çocuklara verdiği bir ders mı? Amenkalılarla, başına mavi elma düşen çocuklann ve ekmek bulamayan ba- balannın hakkını yemeden de "dost" olu- nabılir mi acaba? Tansel'in bu topraklardan bir bir derle- diğı masallar, her zaman yumuşak bulut- largibi değıl. Halkın egemenlere karşı acı- masız eleştirilenni de gizliyor masallar. sanp sarmalayıp gelecek nesıllere ıletiyor. Tansel de şiirlerinde, masallann bu gizle- yen, gizlediği kadar da acımasızca yeren yanından yararlanıyor. Şiirleriyle bu yol- dan eleştiriyor kızdıklannı. Örneğin Türk aydınına bir sözü var Tansel'in: "Koyun bakışh çatal dilli / Sözde a>dm ogJu ayduı / Kepçe kepçe kanşOnr ortalığı / Sade suya tirit düşüncekri." Tansel'in derdi, masalda da, yaşamda da özgürlük aslında. Bu yüzden işte "Tnt- sağın Türküsü"nü yazıyor. Şiirin yanın- dan. yıne masal geçiyor: " Ne korkunçtur hatııiamak uçuşunu / Gönlünce ucan bir kuşun / Antamı bu mu insan oluşun? / Avak izi, dil yankısı küiet- memiş bir dağ başına / Bir tann gibi göç- mek murat taşına / İçündeki da«lan birbi- rine vurmak / Kalpsiz bir tann gibi şöyle kenarda durmak / Oztenip aranmamak, aranıp bulunmamakJ" Bütün bu gürültüde, algı eşiğimizın al- tında kalmaya hüküm giymiş Masal Baba- sı Tansel'i, bu ıyi yürekli devi görmek ıçın, gözümüze çekilen boyalı perdeleri arala- mak gerekıyor önce. Masalcı Baba Oğuz Tansel'in ılksiz mavı zamanda geçen ma- sallan, bugün yeni dünya düzeni masalına karşı silahlanıyor. Yeni masallarda, kralın kızıyla evlenen hep holding genel müdü- rü olsa da, devlet kuşu hâlâ Tansel'in ma- sallanndan âşık çobanın başına konuyor. Operanın tarihi küllerin arasında Yanarak hül olan La Fenice binasını eski haline getirmek için restorasyon çalışmalan başlıyor Kültür Servisi - Venedik'teki tarihi La Fenice opera binası da yenileme çalışma- lan sürerken yanıp kül olan ünlü binalann arasına katıldı. Ancak, son yıllarda aynı kaderi payla- şan benzeri binalarda yapılan restorasyon- lann gösterdiği gibi, çağdaş restorasyon tekniklen sayesinde en korkunç yangımn bile yerle bir ettiği binalar eski haline ka- vuşturulabiliyor. Ingiltere'deki Windsor Kalesi'nin resto- rasyonu. çağdaş teknıklerin zaferine ör- nek olarak gösteriliyor. Yanan tarihi binalan eski haline kavuş- turabılmek için çok özenli çalışmalar yü- rütülüyor. Bunlann başında, enkazı temiz- lerken döküntü parçalann hepsinin büyük bir dikkatle toparlanıp, numaralı bidonla- ra koyulması gelıyor. Aylar süren meşak- katli bir çalışma süreci sonucu, bu enka- zın arasında kalan süslemeler ya da süsle- me parçalan. arkeologlar tarafından altın arar gibi aranıyor. Bu parçalar, daha son- ra orijinalıne uygun olarak yeniden inşa edihyor. Geçmişte yapılan restorasyonlar, özel- likle fotoğraf, resim ve planlann dikkatle incelemesi sonucu yürütülüyordu. Ancak bugün özellikle arîceolojinin yardımıyla yanmış binalar, en ince aynntılanna kadar yeniden inşa edılebiliyor. Bu teknik, bır yapboz oyununun parçalannı biraraya ge- tinneye benzıyor. La Fenice'nin kül olması, operayla uzaktan ılgilenen sanatseverleri bile yasa boğdu. Dünyanm en güzel binalanndan biri olması bir yana, özellikle 1792 yılın- dan itibaren, koskoca iki yüzyıl boyunca opera sanatının merkezmde yer aldı La Fe- nice. 1836 yılında bir kere daha yangın kurbanı olan opera binası, rokoko stilinin en başanlı örneklerinden biri olarak nıte- lendinliyordu. La Fenice'yı zıyaret etmek, başlı başına bir ayncalıktı. Binanm akus- tığı de dillere destandı. Opera sanatı Floransa'da doğdu ama, bu sanatın gelişimı ve popülerlik kazanması 1600'lü yıllar boyunca Venedik'te oldu. Bir ara Venedik'te tam 13 tane opera bi- nası vardı ve Monteverdi, Cavalli, Legren- n, Handel gibi bestecıler bu opera bınala- nna akın eden halkı hoşnut edebılmek için yapıt üstüne yapıt bestelıyorlardı. La Fe- nice'nin etkinliği ise, kenttekı öteki opera binalannın yavaş yavaş kapanmasıyla güç- lendı. La Felice'de gerçekleştirilen opera prömiyerlerine bir göz atmak yeterli: Ros- sini'nin en önemli yapıtlanndan "Tancre- di", 19. yüzyıl opera sanatının "Hamlefi sayılan "Semiraınide''... Bellini. özellikle La Felice'de sahnelenmesi için "I Capu- latiei Montecchi" yı (Bellinı'mn "Romeo ve JüJvet"i) yazdı. Donizetti'nin La Feni- ce için yazdığı operalann arasında "BeB- sario" da vardı. La Fenice'nin en yaygın ün kazandığı dönem ise, Vferdi'nin tarih sahnesine çık- masıyla oldu. Özellikle "Rigoletto", (ki Verdi bu operanın sansürsüz sahnelene- bilmesi için epeyce çaba göstermişti) La Fenice'de büyük başan kazanmıştı. La Fenice operası, ikinci parlak döne- minı İkinci Dünya Savaşı'nın ardında ya- şadı. Stravinsky, "The Rake's Progress"ı birkaç opera kurumuna teklif etmişti, sah- neleme olanağuıı sonunda La Fenice elde em. Bu dönemde Brittcn ve Prokofiev'ın yapıtlanna de yer veren La Fenice, opera dünyasında etkın konumunu günümüzde de sürdürüyordu. La Fenice, önceki yan- gında bir yıl gibi kısa bir süre içinde res- tore edilmiş ve temsillerine başlamıştı. Müzikseverler bir kez daha umutla bekli- yor. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Sosyalist Hareketin Ahmet Bilge'si Bir dizemizle dünyayı yerinden oynatacağımızı sandığımız ilk gençlik yıllannda tanıdım Ahmet Bil- ge'yi. 1945 veKarşıyaka. Başucumuzda Istrati, Gorki, Balzac, Nâzım Hik- met... Ve Haydar Rıfat çevirileri. Romancılardan, şairierden yaşamı, insanlan, ken- dimizi; Haydar Rıfat'ın Türkçesinden Marks'ı, En- gels'i öğrenmeye çabalıyoruz. Koltuğumuzda dergiler, gazeteler: îstanbul, Kovan, Servet-i Fünun, Gün, Tan... Alman faşizminin ışıldaklan Sisam'dan, Sakız'dan, Midilli'den kıyılanmızı aydınlatmıyor artık. Silahlar susmuş, insanoğlunun us gücü ses veri- yor: - Demokrasi... Sosyalizm. Iyi de ülkemize gökten zembille mi inecek demok- rasi? Yoksa, dönemin devletlilerinden Başbakan Şükrü Saracoglu gibi "Ellerinde insanlık, adalet, hürriyet bayrağı olan Amerika]ılar"dan mı bekleyeceğiz? Biz de mi? Ahmet Bilge, elli yıldan da önce, bu yaşamsal so- runun doğru yanıtını veren aydınlardan biriydi. - Kurtuluş Savaşımızın temel ilkeleri Amerikan em- peryalizminin şemsıyesi altına girmemize izin ver- mez. Ama yaşam, savaşım bekliyordu doğru yanıt ve- renlerden. Savaşım, örgüt; örgüt, "ben "le "biz" arasında uyum istiyordu. Uyum ararken kışılığınden ödün vermedi Ahmet Bilge. Ne Menderes zındanlarından yıldı, ne de sol- cu korsanlardan. Yapı Usta Okulu gibi, öğretmenlik ettiği Kızıkjullu Köy Enstitüsü gibi bilimin doğrulandığı kurumlardan geliyordu. Güncel olanda soyutu somuta dönüştürme çaba- sı. Ahmet Bilge'nin ölünceye kadar yitirmediği özelli- ğini böyle niteleyebilirim. Kişilik simgesiyse tek sözcükle karşılanabilir: Özveri. Bana, size... Ve yanm yüzyılı aşan sabnyla sosya- list kurumlara, partisine. 1. kuşak Marksistlerden Dr. Şefik Hüsnü'nün bir yazısını anımsıyorum. Tevfik Fikret'i değeriendirir- ken diyor ki: "Büyük bir şair olan Tevfik Fikret -dâhice bir seziş sayesinde- toplumbilimci geçinenlerimizden daha büyük bir doğmluk ve açıklıkla gerçeği görebilmiş- ti." (Türkiye'de Sınıflar, günümüz diline çev. Ahmet Çavuşoglu, I. bas. 1975, sf. 109) Sosyalist hareketin Ahmet Bilge'si, belki, çok ge- lişmiş algı gücü ve deneyim birikimiyle. kuşağının toplum savaşçılannda az rastlanan, gerçeği görebil- me yeteneğine sahip adamdı. Tanıdığımdan 51 yıl sonra, 26 Ocak 1996 günü bü- yük oğlu Çelik'le birlikte Izmır'in Pınarbaşı Mezarlı- gı'nda toprağa bıraktığımız insan adam... Göteborg Rlm Festivali başladı GÖTEBORG (Cumhuriyet) - Uluslararası Göteborg Film Festivali cuma günü, Fransız yönetmen Claude Lelouche'un "Sefiller" filmiyle açıldı. Jean Paul Belmondo'nun başrolünde oynadığı, Victor Hugo'nun ünlü yapıtının bu yeni uyarlaması geçen hafta içinde sinemalarda gösterime girmişti. 380 fılmin 500 gösteride izleneceği festivalde 150 bin biletin satılması bekleniyor. .* Festivalin odak noktalanndan birini Yunan yönetrrten Theo Angelopoulos'un "Ulis'in Bakışı" fılmi oluşturuyor. Filmin konusunu, Harvey Keithel'ın canlandırdığı bir Amerikan vatandaşı Yunanlının Balkanlar'da "yer ve zaman arasında" bir gezi yapması oluşturuyor. Theo Angelopoulos, Göteborg'a gelerek fılmin tanıtımını yapacak. Festivalde ilgiyle beklenen bir başka film de Hollandalı yönetmen Marleen Gorris'in "Antonia"sı. Fümde, Antonia adlı orta yaşlı bir kadının, feminist felsefeyi yaşama geçirme savaşı işleniyor. Uluslararası Göteborg Film Festivali'nde kısa film ve belgesel film dallannda da yanşılacak. Isveç'te avangand skandal STOCKHOLM (Cumhuriyet) - Stockholm'de düzenlenen "Interpol, Stockholm'den Moskova'ya Küresel Bir Bilgi Ağı" adlı avangard sanat gösterisi avangart olaylara sahne oluyor. Gösteri sırasında Rus sanatçı Oleg Kulik'in "zincire bağh çınlçıplak bir köpek" rolünü aşın ciddiye alarak bir izleyiciyi dizinden ısırması karakolda bitti. Aynı zamanda bir başka sanatçının, Çinli Wenda Gu'nun 3 yılını vererek insan saçından yaptığı yapıt da yine Moskovalı sanatçı Alexander Brener tarafından "burjuvalan şoke etmek için" tahrip edildi. Brener halen polis tarafından aranıyor Avangard sanat anlayışının örneği olarak sahneye konan projede meydana gelen olaylar için organizatör Rus Victor Miziano. biraz aşmya kaçtıklannı ama o kadar da kızılacak bir şey olmadığını söyledi. Altın Portakal Şiip Ödülü verilecek Kültür Servisi - Altın Portakal Kültür ve Sanat Vakfı (ASV) ile aylık şiir dergisi İnsan, şiir dalındaki ürünleri değerlendirmek amacıyla Altın Portakal Şiir Ödülü düzenledi. Bu yıl ilk defa verilecek olan Altın Portakal ŞürÖdülü'ne 1 Aralık 1995 ile 1 Aralık 1996 günleri arasında yayımlanmış l'i ncı baskı kitaplar aday olabilecek ve ödül üç yapıta verilecek. Katılmak isteyen şairlerin ya da yayınevlerinin 1 Aralık 1996 tarihene kadar, 6 adet kitabı Hüseyin Cahit Kerse, Akdeniz Kitabevi.Belediye Işhanı- Antalya adresine göndermeleri gerekiyor. Sonuçlar Ocak 1997 içinde Antalya'da yapılacak törenle ilan edilecek ve birinci 50, ikinci 30, üçüncü ise 20 milyon lira ile ödüllendirilecek. Ödül Seçici Kurulu'nda, Ali Cengizkan, Ramis Dara, Metin Demirtaş, Mehmet Doğan ve Ahmet Oktay bulunuyor. 10'uncusuyapılıyon Kültür Servisi- Edebiyatçılar Derneği ile TMMOB Mimarlar Odası'nın birlikte düzenledikleri "Sanatçı Tanıklığı/Kent-Yaşam-Kültür" başlıkîı HABITAT 2'ye doğru toplantılannm 10'uıvuoU. 6 şubat salı, saat 18.00'de Mimarlar Odası'nın K.onur Sokak'taki merkezinde yapılacak. Toplantının konuşmacı konuğu şair Salih Bolat olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle