28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ŞUBAT 1996 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK Teh 0.212.512 05 05 Faks: 0.211512 44 97 Kırılmadık bir çubuk daha kalmıştııkrayı Genel Yayın Yönetmeni- miz Orhan Erinç anlattı ge- çenlerde... Fıkraepey eski za- manda geçiyor. Zengin bir adam, konağındaiftaryemeği vermiş... Konuklar arasında sakar biri de var- mış... Iftardan sonra, kahve içip çubuk tüt- türmek üzere bir başka odaya geçil- miş... Üzerinde uzun çubuklann sıra- landığı yer masasının çevresine her- kes bağdaş kurup otururken, sakar adam içeri girmiş. Kendisine yer bul- mak üzere dolanırken, üstüne bastığı tütün çubuklannı çatur-çutur kırmaya başlamış... Ev sahibi kibar adam, fazla sesini çı- kartamıyormuş ama bakmış ki, çubuk- lar birer birer kırılıyor, sakar konuğuna yanındaki yeri gösterip, "Buyrun böy- le oturun" demiş. Sakar adam, çevresine şöyle bir göz gezdinmış: - Şurada bir çubuk kalmış, onu da kı- rayım geliyorum... Bugunlerdeki vaziyet, bu fıkraya çok uygun... Hükümet kuracaklar... Son çubuğu da kırmak için çabalı- yorlar... Gazeteci cinayetini aydınlatacaklar... Ortada kınlacak çubuk kalmadı... Kayalığa diktikleri bayrağı savuna- caklar... Kırdıklan çubuk bini aştı... Fatih AHaylı, televizyon programın- da izleyicilere soruyor: 0901 bayrak dikilmeli miydi? 0902 bayrak dikilmemeli miydi? Milleti bu kadar gaza getirdikleri hal- de, bayrak dikilmesini ısteyenler kıl pa- yıöndeçıkıyor... O soruyu bir de şöyle soralım: Bayrağı gazeteciler mi dikmeliydi? Bayrağı askerler mi dikmeliydi? Konuyu da saptırdılar, soruyu da... Büyük gazetecilerden Uğur Cebe- ci gururla açıklıyor: - Helikopterle dolaşırken tesadüfen kayalığın üzerinden geçiyorduk uğra- dık, yanımızda da bayrak vardı diktik. Yanlışı yalanla kapatmaya çalışıyor- lar. Fatih Altaylı gazetecilere "vatandaş- lık" dersi veriyor. "Önceki akşam yolda yürüyorum. Hava karanlık. Yan taraftaki metruk ev- den canhtraş feryatlar yükseliyor. Me- rakla koşarak içeri giriyorum. Iki serse- ri bir kadına tecavüz ediyorlar. Tam ka- dınayardım edecegim, vazgeçiyorum. Ben gazeteciyim. Tarafsız olmalıyım. Bu duruma el koymak polisin görevi- dir. Fotoğraflarını çekiyorum, bir taksi- ye atlayıp gazeteye yöneliyorum." Evet bu duruma el koymak polisin görevidir. Ama, Fatih'in canı iki serse- riyle sille tokat dalaşmak istiyorsa o başka... Kaldı ki Fatih, gazetecilik gö- revini yapsa, flaş patlayınca iki serseri irkilecek, tecavüz yarıda kalacak ve böylece kadın da kurtulacak... Üstelik o fotoğraflar tecavüzcüler yargılanır- ken mahkemede belge olacak... Ne yazık ki, sakarhk parayla değil! SESStZSEDASIZ Kereste H nşaat mühendisi Alaattin Saydam, inşaatlann kalıp ve iskelelerinde yaygın olarak kereste kullantldığını anlatıyor ve kereste fıyatının metreküp üzerinden hesaplandığını hatıriatıyor. Buraya kadar tamam... Bundan sonrası kanşık: "Aldığınız keresteyi ölçtüğüzde 5 sarrtim olması gereken kenann 4.5 santim, 10 santim olması gereken kenann 9.5 santim geldiğini görürsünüz. Kenan 5 santim olması gereken kerestenin her metresinde yüzde 16,10 santim olması gereken kerestenin her metresinde yüzde 10 daha fazla para ödemek zorunda kalırsınız. Keresteciye bu durumu söylediğinizde de 'talaş payı' yanrbnı alırsınız." Mert Ali Başanr'dan SÖZDEYİŞLER Dilinizin ucuna kadar gelene otosansür uygulamayın. Birini bitirip ikinci fakülte okuyanlara para cezası u niversitelerdekı harç konusu gerçekten de haraç boyutuna ulaştı. Fakülteler, eğitimi bir kenara bıraktı, öğrencilerin gırtlağını sıkarcasına para hesabı içine girdi... Türkıye "okuma-yazma" oranını yüksettmiş görünse de, "yazdığı oku- nanlar"ın ve "okuduğunu anlayanlar"ın azınlıkta olduğu bir ülke... Ve okumak isteyenlerin engellendiği bir ülke. Nasıl mı? Hatice Erdem Dolu 1988 yılında Is- tanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirmiş. Bir süre ça- L Cihan Demirci 'den - Q A F O R I Z M A L A K Bir tuzluğun akılc\ olmasını istemeyeceksiniz, onun akjcı olması yeterlidir! lıştıktan sonra Arapça öğrenmek iste- miş ve 1995 yılında üniversite sınavı- na girerek Istanbul Üniversitesi Edebi- yat Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı'nın gece bölümünü kazanmış: "Evli ve çocuğum olduğu için gün- düz okula gitmem mümkün değildi. Akşam saatlerinde devam edilen ikin- ci öğretim, benim düzenime uygun gel- di. Geçen yıl ikinci öğretim harç mikta- n, normal öğretimin iki veya üç katı ci- varındaydı. Harç, bu yıl en fazla 25-30 milyon lira olmaiıydı ve ben de ekono- mik durumumu buna göre ayarladım. Fakat kayıt yapmaya gittiğim zaman istenen harç şaşırtıcıydı. Normal öğretim için 7 milyon, ikinci öğretim için 25 milyon, bir fakülte bi- tirmiş olanlar için 50 milyon liraydı. Üniversite mezunlanndan böyle bir harç alınacağı, sınav kılavuzunda ve kitapçıklannda kesinlikle belirtilmemiş- ti. Konuyu sorduğum fakülte sekreteri ve YÖK görevlisi de bunu doğruladı. Maddi imkânlarımı ikinci öğretim harç miktanna göre ayarladığım için, bu fazlalığı anca son anda temin edip, kayıt yapabildim. Çünkü 50 milyon li- ranın yansını yatırmadan kayıt yapmı- yorlardı. Çağdaş ülkelerde üniversite bitir- mek, hatta iki veya üç fakülte bitirmek normal ve özendirilen birtutumken, ül- kemizde bir fakülte bitirenden, önce- den bilgi vermeden kayrt sırasında em- rivaki ile yüksek ücret istemek, insan- da sanki okumak isteyenlere bir ceza uygulanıyor düşüncesi yaratıyor. Çünkü, böyle olacağını bilsem belki ikinci öğretimi tercih etmeyecektim. Nereye başvurmam gerektiğini bil- miyorum ve üstelik kendimi aldatılmış hissediyorum; ÖSYM'ye yazdığım di- lekçeye yanıt bile alamadım." Hoşgötürücüler, şimdi de Nusayrileri karışürıyor Z aman gazetesi "araştırma adı altınta, Suriye'de Hafız Esad'ın yönetimi nasıl ele ge- çirdiğıni dizi yaparken, "Suri- ye'de Nusayriler orduyu nasıl ele ge- çirdi?" konusunu da işlemiş... Ankara'dan yazan bir Cumhuriyet okuru bu diziyi dikkatle izlemiş, "Anla- dım ki, bu vesileyle bir Alevi topluluk olan Nusayrilere de çatmak için bu di- zi kaleme alınmış" diyor. Ortalıkta "hoşgörü" diye dolaşan "hoşgötürücüler" belli ki yine birşeyle- ri kaşıyorlar. Ya da kaşınıyorlar... Nusayri okur anlatıyor: "Nusayriler, Suriye'de olduğu gibi Türkiye'de de yaşayan, özellikle Ha- tay ve Çukurova'da yerleşmiş, Türki- ye'de yaklaşık 1.5 milyon nüfusa sahip, Arapça konuşan bir Alevi topluluğu- dur. Dizi yazıdan, Nusayrilerin neftrsatçı, acımasız ve gaddar bir millet(!) olduğu- nu öğreniyoruz. Nusayrilik 'Islamla pek ilgisi olma- yan bir mezhep' şeklinde nitelendirili- yor. Muhammet ve Ehl-i Beyt sevgisin- den yola çıkan bu mezhep için, 'Ah- med Yesevi ve Yunus Emre çizgisin- de hoşgörülü Alevilerden tamamen farklı' denilerek, diğer Alevilerle hiçbir ilgisi olmayan hoşgörüsüz bir toplum olduklan anlatılıyor. Bunun üzerine yazıyı hazırtayanlan arayıp, hatalannı söylediğimde Suriye Nusayrileri ile Türkiye'de yaşayan Nu- sayrilerin farklı olduklan cevabıni al- dım. Tabii, ne de olsa buradakiler Sa- türn'den, oradakiler Jüpiter'den geldi! Bunlarbiryana, insanı asıl çileden çı- karan, HaTay'ın Türkiye'ye katılmasıy- la bu topraklarda yaşayan Nusayrilerin, sanki tesadüfen ve zoraki olarak Tür- kiye'de yaşadıklan söyleniyor. Bilmiyorlar ya da bilmek istemiyor- lar ki, Nusayriler Çanakkale'de Ingiliz- lere, Hicaz'da Araplara, Çukurova'da Fransızlara ve Ermenilere karşı yurt için onbirierce şehit verdi. Hatay'ın Türkiye'ye katılması belirle- yen oylar Nusayrilerin oylanydı. Tüm bu gerçeklerin ötesinde asıl gerçek, Anadolu'da bile Alevi dedele- rinin şerıat partilerine göz kırptığı gü- nümüzde Nusayrilerin güneyde hâlâ laik ve AtatürkçüTürkiye'nin en büyük bekçisi olmalan ve Arap kökenli bu topluluğun, bu pozisyonunun kökten- dincilerce bir türlü hazmedilememesi- dir." Hoşgörü, hoşgörü... Kardak'taki o bayrağın ineceğini ve o askerin gideceğini sdyleyen Çîller, kayalıktaki keçileri neden ırauttu? Marettin Karadağ Moda ya da hep gelmemiş baharları, yazları yaşamak 1 odanın garip bir olgu oldu- Baharlar, Gelmemiş Yazlar" kitabında canlı tonlarda. KÜÇÜK kızlann bile yel-odanın garip bir olgu oldu- ğunu söylüyor moda sanat- çısı ve moda yazan Necla Seyhun... Ve şu tanımı yapı- yor moda için: "Modanın peşinden koşmak, rüzgâ- nn peşinden koşmakla bir. Tam 'yakaladım' dediğiniz anda, o an geçmişte kalıyor. Moda yeni bir mevsime, yeni buluş- lara, yeni ufuklara kırıyor dümeni. Modayı izlemek... Hep yarınlarda ya- şamak demek. Hep gelmemiş baharlan, gelmemiş yazlan; hep gelmemiş kışları yaşa- mak." Cumhuriyet'teki moda yazılarını 23 yıl öncesinden başlayarak "Gelmemiş Baharlar, Gelmemiş Yazlar" kitabında toplamış Necla Seyfıun. Hepsi birbirin- den güzel ve sanki son çeyrek yüzyıl- dan kısa bir moda tarihi ve yakın tari- hin içinden binlerce yıl öncesine dö- nüşler: "Yelpaze çok kadınsı bir aksesuar aslında. Bir dönemde erkekler de kul- lanmışlar, hatta dini amaçlaria kullan- mışlar. Kökeni çok eskilere, milattan önce 2700 yıllarına dayanıyor. Ama rö- nesans dönemindeyıldızı parlamış. En pariak yıllan ise 1800'lü yılların sonu ile 1900'lü yıllann başı. Yelpaze modası bir çılgınlık halinde. Hemen her elbise- nin bir yelpazesi var. Genç kız yelpa- zeleri daha açık, daha aydınlık renkler- de. Kadın yelpazeleri siyah, beyaz, pazeleri var o dönemde.. Günü geldiğinde yelpazenin de mo- dası geçmiş... Mininin de, maksinin de... Bir tek modanın modası geçmiyor, moda hep yarınlarda yaşamak oldu- ğundan. 70. gün lırf Tam 70 gün önce bugün, Hıncal Uluç Sabah gazetesinin kaçak binasının belgelerini gördü ve 70 gündür sesi soluğu kesildi. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI i HARBl SEMİH POROY GADDAR DAVUT MRI KVRTCEBE BıR 8A8A31 BİR ANNE3I OLAKI C ö ü Z ^ RA4AACKI MAtAN'l VE ÜÇ VA9IMPAK1 İÇJN.GECEU GÜNPUZUJ CAUŞAKAK. KENPİNİ ' U A C * İ E ANNESfNfN VATACAK, BABASIMIN KÖR OUMjâUNU NACAN'DAM CİZLEB, OHAVA «UttAYA ÇAKPISAASINI DA HATVAM NE İNCE BİR ftUH H&IV6ÛR.' OKUAAA ARTIK ABÜCÜAA ^.MOOUlRSCN/ kNAAAİBCAA.CİZ ' OLIREAA, B6N - BBNPA... Bi »C EÇKIVA OLACAtCLAR T>U BAKİİM SOflUNU INSAN BO'YCE SAÇMA AAERAK ETT1M, SAPAN HİKAVELSKE j, Hl-HE-'. BULUT BEBEK NIRAYÇİFTÇİ Bulut P«rşen\te akşamı MIRMIRLAR UĞVRDURAK • — TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4Şubat YAŞAR DOĞÜ IRAK'TA GÛNÛN' ADAMI! 19SO'D€ 8UGÜM, TÜM tHAK GAZETELE£İ, TÛKK ÇtSİ YAŞAE DO6U il-£ İLSİLİ UA8E&LER£ *•£/? fAİÇTİ. B'G. OOSTLUK GBZlS/ İÇİN IRAK'TA SULUMAN ÜA/İ.Ü SPO&CU, 64/C/P OL4&4K ÂCA&ŞtSfNA ÇitCAGt- LAN rÜM GÜ&SŞÇİLE& İUK &AKIK41ABCM YENMİÇrİ. IRAKLt GÜRSÇÇİLERE öSûr I/EHSN ÜNLÜ ŞAMPİYON, BU SPO& İÇİN &EREKBH Ş£YLE0l ŞÖYLE CX£Tl£MiÇTr: *Çj4Cff**tAC, KASAieLtUK, OÜKUSrUıK I/E CENTILMEN- LİK " . YA$A& Ooâu'HUN S02i.Ee/ IRAK (tiHE KONU OLMfSOSAJ, Btft rAYtAt OISSAfJt İCĞİHÇ roeuMü YAPMiçrt; "ÖNEeiLe/ei GüGeşç/csıeiMiz oeSiL, sıy^SETçtce/siM/z DE puyMALfpt/e. oevLSr AMtoutettoiz rv/zn Gü&eş- ÇİSrNİH SÖZCE&MPBN OEIZS 4LMt*UD(R ( "
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle