25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4ŞUBAT1996PAZAR DIZIYAZI Öğrencilerinyeniprotestobiçimi• Gençler, toplumsal değerlerin, dayanışmanın, özgürlük için mücadele etmenin küçümsenmesine ve yaşamı anlamsızlaştıran 'marka-imaj' kültürüne, gençliğin ülke sorunlarından uzak tutulmak istenmesine isyan ediyorlar... 1980 sonrası üniversite gençliğinin, bireyci, rekabetçi, çıkarcı hale getirilmesine tepki duyuyorlar... • YÖK'ün öğrencilere, öğretim üyesi ve üniversite çalışanlarına söz ve karar hakkı tanımayan, üniversiteyi talimatlarla yönetmeye kalkışan, gözetim ve denetim altına almak isteyen tavrını protesto ediyorlar. Gençler, YÖK'ü, harçlann arttırılmasını, örgütlenmenin önündeki engelleri ve polisin üniverstteye girmesini protesto ediyorlar. İsyanın saçlan kısaldı SUNUŞ 12 Eylül 1980 askeri darbesini gerçekleştiren generallerin ilk işi, özgürlükleri hedef almak olmuştu. Özgürlüğün sembolü ise gençlikti. Enfazla onların üzerine gittiler. Gençler, ülkedeki düzensizliğin ve önü alınmaz kavgaların asıl sorumlusu olarak göriildüler. Hain pusularda kurşunlandılar, işkencehanelerde, cezaevlerinde ömür tüketüler. 12 Eylül askeri darbesini yapanların ve daha önce gençliği düşman olarak görenle.in temeliddiası, bütün kargaşa ve kıyametin özgürlükler yüzünden koptuğuydu. Bu nedenle özgürlükleri hudadılar. Gençlere akıl almaz yasaklar getirdiler. Gençlerin örgütlenmelerini, düşüncelerini ifade etmelerini engelleyebilmek amacıyla şeytamn bile aklına gelmeyen önlemler aldılar. YÖK sisteminin amacı, gençleri ülkenin sorunlarından uzak tutmak ve sıradan insanlar haline dönüştürmekti. Gençler, evden okula, okuldan eve giden, başını kaldırıp çevresine bakamayan dar bakışlı insanlar haline getirilmek istendi. Okuyan, tartışan, yaratıcı düşünceler geliştiren bir gençliğin ortaya çıkmaması için ne gerekiyorsa yapıldı. Gençler, birer bilim insanı gibi değil, birer memur gibi biçimlendirilmeye çalışıldı. Üniversiteler, birer bilim kurumu olmaktan çıkarılıp, kimliksiz, şekilsiz basit meslek okullarma dönüştürüldüler. Sonra ne oldu? 12 Eylülcülerin iddia ettikleri gibi Türkiye de kargaşa bitîi, düzen sağlandı mı? Üniversitelerden daha kaliteli bilim insanlan mı yetişti? Hayır, aksine Türkiyei 12 Eylül öncesinden daha ağır siyasal ve toplumsal sorunların ortasına yuvarlandı. Olkemizin güneydoğusunda her gün 25-30 genç yaşamını yitiriyor. Üniversite gençliği bunahmda. Türkiye, ağır ekonomik sıkıntılann, şeriatçıhğın, ırkçılığın cenderesi içine sokuldu. Biz, bu dizide, acı çeken gençliğimizin dert ve isteklerini araştırdık. Nasıl bir ruh hali içinde olduklarım aktarmak istedik. Hemen her görüşten gençlerin düşüncelerine başvurduk. Gençlik bir ülkenin geleceğidir sözü, boş bir söz değildir. Gerçekten de gençlik, ülkemizin geleceği. Gençler, özgürlük istiyor, haklarını arıyor, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasmı bekliyor. Kendilerine güvenilmesini, insanca eğitim olanaklan sağlanmasmı istiyor. Gençler, büyük sıkıntılar içindeler. Polisin acımasızlığı, bazılannı korkutuyor, bazılarım öfkelendiriyor. Üzerlerindeki ağır baskılar. bazı gençlerin içindeki şiddet eğilimini kamçılıyor. Bu nedenle tepkilerini şiddet yoluyla ifade eden örgütlenmelere yöneliyoriar. Gözü kara eylemlere girişiyorlar. Bazı gençler ise baskılar karşısında neme lazımcı bir tutum içine giriyorlar. Siyasetten, ülke sorunlarından kopuyorlar. En büyük acıyı ise, ne istediğini bilen gençler çekiyorlar. Onlar hem insan gibi okumak, öğrenmek, kendilerini birer bilim insanı olarak yetlştirmek istiyorlar, bu nedenle ülke sorunlarına ilgi duyuyorlar. Çaresizlikleri, en büyük mutsuzlukları oluyor. Gençlik, ülkemizin geleceğidir. Gençleri dinlemeye, onların yalansız içtenliklerinden bir şeyler öğrenmeye çok ihtiyacımız var. Umarız, gençliği düşman gören "yaşlı kafalar"ın yerini, geleceğe güvenen, yarınlara umutla bakan yönetimler alır. B u dizimizdc değişik eğilimlerden gençlerin görüşlerini aktarmaya çalışacağız. Buamaçla örgütlü, örgütsiiz çeşit- li gençlik gruplanyla konuştuk. Aralannda herhangi bir ay- nm gözetmeksizin hepsinin kendi gö- rüşlerini özgürce ifade edecekleri bir konuşma yaptık. Kendısini "Atatürk- çü" diye tammlayaniarla, son dönem- deki demokratik gençlik eylemlerin- de ve harç protestolannda adı çok du- yulan "lstanbul Üniversitesi Koordi- nasyonu"nundan öğrenctlerle, Özgür Gençlik dergisı taraftarlanyla, Yıldız Üniversitesi'ndeaçhk grevi ya- pan gençlerle. tstanbul Tıp Fa- kültesı Oğrencı Derneği kurma girişiminde bulunan öğrenci- lerle konuştuk. Aynca RP yanlısı olarak bi- linen Milli Gençlik Vakfı yö- neticileriyle ve MHP yanlısı Ülkü Ocaklan Genel Başkanı ile görüştük Ne istediklerini, ne yaptıklannı sorduk. Üniversite Koordinasyonu duk.'Öylegiyın- me. aaa ne ayip, öyle konuşulur mu. saçını uzat- ma, onu yeme, şuraya gıtme, bu- nu yap, konuşma. sus, otur, kalk, eline silah al, öl- dürveöl!' Bütün hunlardan sonra geriye biz olma- yan biz kaldık." tşte böyle anla- tıyor gençler. ıçınde bulunduk- ian ruh halini. Duşka'nın şiırinin kendilerini an- lattığını düşünüyorlar: Kendine uzak bir rüzgâr Kuşların uçtuğuna. rüzgârlara ve çiçek kokulanna şaşırıyoruz. Ölecegi- mizi bilmiyoruz. Yaşadığımızı da... Kendımiz, kendimize uzak bir rüz- gârız... Bir başka Alemde kendimiz olmadan esiyo- ruzbelli... rar hakkı tanımayan, üniversiteyi ta- limatlarla yönetmeye kalkışan. göze- tim vc denetim altına aimak isteyen tavnnı protesto ediyorlar. Saçları rüzgârda savrulmuyor Acı çeken, baskılarla bunaltılan gençlerimiz isyanlannı şöyle dile ge- tinyorlar: "Saçlanmız rü/gâra karşı savrulmavacak arük... İsyanın saçla- n lusalıyor." Gençler, yöneticileri protesto et- mek amacıyla saçlannı neden kes- mek zorunda kaldıklannı anlatırken, geçmış günlere uzanıyorlardı: "Kızüderilinin isyanıydı rüzgâra karşı savnılan simsiyah saçlan. Der- ken yüzyülar sonra, 1960'larda bu kez de' beyaz adam'ülkesinde, A\ rupa'da isyanı anlatıyordu rü/gâra karşı sav- nılan uzun saçlan Savaşı \e militariz- mi protesto eden gençler, askeri kıya- fetler, postallar gi> ivorlar, cins aynm- cılığını protesto etmek için saçlannı bellerine dt'k uzanvoriardL 80'li yıllara gelındiğinde. "rüzgâ- ra karşı savnılan uzun saçlar" kendi- lerini tek tük gösteriyordu artık. tsyan ateşinı yeniden körüktemeye çalışı- yorlardı. Toplumdan gelen tepkileri Gençlik içinde sol kesimin önemli bir bölümünü içeren Üniversite Koordinasyonu, merkezi bir yapıya ve bir lide- re sahıp değil. Alıştığımız sol gençlik ör- gütlenmelennden oldukça farklı bir yapıya sahip olan Ko- ordinasyon, herhangi bir sol grubun sözcülüğünü de yapmı- yor. Gençler, her okulda kendi- liğınden inisiyatifler oluştur- duklannı. herolaya özgü eylem biçimi saptadıklannı, eylem bi- tince dağıldıklannı belirtiyor- lar. Bu haliyle solun her kesimin- den gençlenn yer alabildiği bir yapı olan Koordinasyon, son dönemde harçlara karşı ciddi gösteriler yaptı. Gençlerin Ankara'ya giderek bin- lerce imzalı dilekçeyi TBMM Baş- kanliğVna veımesi eylemini gerçek- leştirdi. YÖK. aleyhtan gösterilerde önem- li etkinliklerde bulundu. Koordinas- yon'dan gençler, Gazi Mahallesi'nde polis saldınsını ve 5 Nisan kararlan- nı protesto eylemlerine katıldılar. Koordinasyon'dan gençler, kendi- lerini, üniversitenin "büyüksözü din- lemeyen, haddini bilmez,yaramaz ço- cuklan" olarak tanımlıyorlar: "Bir zamanlar, kendi kendimize 'dur' demezken, diyemezken, orayı burayı kanştınp dunırken, ne kendi- mizden, ne yaptıklanmızdan utan- mazken , istediğimiz gibi bağınp ça- ğınrken, istediğimiz yere işerken, ağ- layıp gülerken. birileri bize; otur, sus, bağurna, konuşma 'dur' dediler. Ve bir gün öyle bir hale geldik ki, artık ne bağınyor, ne merak ediyor, ne de ko- nuşuyorduk. Artık söyleneni yapıyor- Hakan Nişancı 4 Zor zamanlarda insanlar bir araya gelmeyi düşünür. Bir araya gelerek birlikte karşı durmak istedik. 9 4 Yüksek harçlan, Gazi Mahallesi olaylannı, 5 Nisan'ı protesto ettik. Ülkede olup biten her şeye duyarhyız.5 Cela] Karabulut ORTAK ISTEKLERI Konuştuğumuz, her düşünce ve eğilimden gençler, bazı ortak istekler dile getirdiler. Sağcısı, solcusu, Atatürkçüsü, tüm gençlerin üzerinde bhieştikleri ortak noktalar, şöyle özetlenebilir: 1. Özerk, demokratik üniversite. Öğrencilerin ve öğretim üyelerinin kendi özgür iradeleriyle katıldığı bir yönetim. 2. Bilimsel ve ülke gerçekleriyle birleştirilmiş bir eğitim. 3. Devlet güdümündeki yönetime, yani YÖK'e son verilmesi. 4. Parasız eğitim, harçlann kaldınlması. 5. Örgütlenme, toplanma ve ifade özgürlüğü. 6. Polis ve jandarmanın okullardan çıkanlması. 7. Öğrenci kimliği olan herkesin okullar arasında dolaşabilme olanağına sahip olması. Kendi rüzgânmız kendimize, ken- di elimiz elimize Dokunmuyor... Sanki bizyokuz. ...Karlar bizsiz, yağmurİar bizsiz yağıyor... Kuşlar Bizsiz uçuyor. çiçekler bizsiz... Biz: Bizsisiz.. Şöyle biraz coşup çıldırsak, "Dur " diyoruz, "Dur biraz ": Duruyoruz da, üstü- ne kuşlar konmaya Ağaçlar gibi... Çiçeklere şaşırıp... Durduğumuz yerde ölüyoruz. Gençler. toplumsal değerlerin, da- yanışmanın, özgürlük için mücadele etmenin küçümsenmesine ve yaşamı anlamsızlaştıran "marka-imaj" kül- türüne. gençliğin ülke sorunlarından uzak tutulmak istenmesine isyan edi- yorlar... 1980 sonrası üniversite genç- liğinin, bireyci, rekabetçi, çıkarcı ha- le getirilmesine tepki duyuyorlar... YOK'ün öğrencilere, öğretim üyesi ve üniversite çalışanlarına söz ve ka- de göğüslüyorlardı. Uzun saçiılar, bu- günlerde pıtrak gibi çoğaldı, ama uzun saç isyanı simgelemiyordu ar- tık. Gençler hoş görünmek için uza- tıyordu saçlannı. Koordinasyon'dan Hakan Nişancı, 1Ü AvcılarKampusu'nun "büyüksö- zü dinlemeyen, haddini bilmez, yara- maz çocuklarTndan birisi. Veteriner Fakültesi'nde okuyor. Kadıköy Ana- dolu Lisesi mezunu. Aılesi 1989'da Istanbul'a yerleşmış. Yıllardan beri değişmeyen bir isteği tekrarlıyor. "Biz" diyor. "özerk, demokratik üni- versite istiyoruz. Akademik ve demok- ratik bir mücadeleyle bunun gerçek- leşeceğini düşünüyoruz. Üniversite- nin, asli unsurlan olan ögrencL, ögret- men ve çahşanlar tarafından örgüt- lenmesiniistiyoruz. Ünhersiteden bi- lim çıkmasını istiyoruz. Bilimin önem kazanmasını; paran kadar oku, paran kadar öğren düşüncesinden vazgeçit- mesini istiyoruz. Özel güvenlik birim- lerinin, polis ve jandarmanın dağıtıl- masını istivoruA" Hakan bunlan istiyor. Çünkü iste- mezse, mücadele etmezse. bu hakla- nn kendisine verilmeyeceğini düşü- nüyor. Bu ülkede olup bıtenlere kar- şı söyleyecek sözlen olduğunu vurgu- luyor. Bılımın herkese eşit olarak su- nulmasını istiyor, üniversite harçlan- nın arttınlmasına karşı çıkıyor. Hakan, Koordınasyon'un nasıl or- taya çıktığını şöyle anlatıyor: "Geçen vil üniversitede faşrst saldinlar olmuş- tu. Bu saldırdardan sonra muhalif ög- renciler. bir arada durmak zorunda kaldılar. Biıiikteliğe sürckli ihtiyaç v-ardı. Bu ögrcnciler' Koordınasyon" u oluşturdular. Her okuldan muhalif gençler, platfbrmlar kurdular. Katıt- mak isteyenler, kendi özgür iradeleri)- le bu örgütlenme içinde ver aldılar. Harçlann yüzde 150 arttınlmasını protesto ettik. Gazi Mahallesi'ndeki olaylan ve 5 Nisan'ı kınadık. İ Ikede oiup biten her şeye karşı duyarlryız." Hakan, gençliğin, düzenden ba- ğımsız demokratik. kjtlesel, lidersiz, emirsız çalışan bir örgütlenmeye ih- tiyacı olduğunu düşünüyor. Zorluğa birlikte göğüs germek Celal Karabulut da Hakan gibi Ve- teriner Fakültesi öğrencisı. Tunceli, Nazimiye doğumlu. Aılesi 1988'de Istanbul'a yerleşmiş. Şikâyetleri ortak. O da Öğrenci Koordinasyo- nu'nda yer alıyor. Koordinas- yonu. anti faşist, antıemper- yalist her üniversite öğrenci- sinin katılabileceği gençliğin örgütü olmaya aday görûyor- lar. Celal. "Zor zamanlarda insanlarbir araya gelmeyi dü- şünür. Bir araya gelerek bir- likte karşı durmak istedik." Dinci öğrencilerin de ken- dilerine katılıp katılamayaca- ğı sorusunu ise şöyle yanıtlı- yor: "Onlann da antifaşist ve anti emperyalist olması gere- kir. Dinciler de harçlann kal- dınlmasuıı isterlerse bizimle ittifak kurabiliıier. Birlikte hareket etmhoruz, ama bizi destekkdiklerini söylüyor- lar." Hakan'a, lidersiz olmanın bir sorun yaratıp yaratmadı- ğını soruyoruz: "Muhalif öğrencilerin bir- liği bu. Grup içinde gruplaş- mamız yok. Sadece muhalif öğrenci kimliğimiz var. Her okulda kurulmuş farklı cep- he ve platformlar \ar. Temsil- ciler toplantı \apıyor. Her toplanüda oluşumun harekcti belüie- niyor. Bizim farklı bir söyiem ve tar- zınuz var. Bağunsız öğrenci kimliğiy- le herkes gelebilir. Ama bizim içimiz- de örneğin bir CHP Gençlik Kolu ge- lip karar alamaz. Herkesin kendi kim- liğini orta> a çıkardığı bir platform de- ğil burası. Koordinasyon,renkliliğive farklılığı ifade edi\or. Şiûii ve masailı bildirilerimiz var. İlkgünlerde 200 ki- şiydik. Giderek çoğabyoruz." "Okulunuzda si>aset dışı gençlik ne yapıyor?" sorusunu Ajşegül Kuglin yanıtlıyor: " Ders. sevgili ve kafe üçgeninde ya- şıvorlar. Kantinlerde kâğıt m na\ ıp de- dikodu yapıyorlar. Bar muhabbeti ve givim kuşam konuşuriar." - Gençliğin ne kadan politık sizce? "^•üzde 10'u geçmez. Aktif kesim çok daha su, Bu vüzdenin \ansı sağ- cı, yansı sokudur." Yarın-. Öğrencilerin açlık grevi ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Antalya'da... lstanbul üzerinden Antalya'ya gıdıp orada "Uğur Mumcu" etkinliklerine katıldım. Danıştay savcılanndan Öcal Beningtan, Ankara'dan gelıp katılmış, güzel bir ko- nuşma yapmıştı. Öcal Beningtan, ükokuldan beri tanıyor- du Uğur'u. yakın arkadaşıydı. Toplantı, 24 ocak öğleden sonra, Antalya Devlet Tıyatrosu salonunda yapıldı. Antalyatoplantısında, okul arkadaşı Öcal Benıngtan'ın anlatacaklannı merak ediyordum. 30 ocak salı günkü Cumhurıyet'te, genç arkadaşımız Ece Temelkuran'ın sanatçı Metin Akpınar'la yaptığı konuşma ılgınçtı. Me- tın Akpınar, "Tebessüm ettırerekyapılan savaş ve Siavun- ma daha etkili oluyor" diyordu. Metin Akpınar "Uğur'un yüzügülsün" diyordu. Çok sevdım bu yaklaşımı. Uğur'a en yakışan yaklaşım da buydu kanımca. Gazeteciyi, ya- nına yaklaşılmaz, ondan kaçılır diye görenler yanılırlar. Uğur da, ınsan sıcaklığı ile düşünülmeli, öyle anılmalı gerçekte. O yüzden, Uğur'un öldürülüşünü ben, Nasrettin Ho- ca'nın fıkralanna kızarak oldürülmeye kalkılmasına ben- zetirim. Danıştay Savcısı Öcal Beningtan, Uğur'un düzenledi- ği bir açıkoturumu anlattı. Hukuk fakültesınde Uğur, gi- rişken çocuk. Açıkoturum için Doğan Avcıoğlu, daha başkalan, kim varsatoplamış, konuşturacak. Yalnız, sağ- dan kimse yok. Aydın Yalçın a gıtmış. Aydın Yalçın, id- dialı bir ekonomıst. "Kımler var" diye sormuş Aydın Yal- çın; Uğur Mumcu saymış, "Şunlar şunlar var..." diye. Ay- dın Yalçın: - Gelmem, demış, karşıma adam çıkann! Bu sırada Uğur kıkır kıkır gülermış. Yalçın sormuş: - Ne gülüyorsun? - Efendım, onlar da sizin için öyle söylüyoıiar! Bunun üzerine Aydın Yalçın: - Tamam, demış, gelıyorum! Antalya'daki toplantıyı, Atatürkçü Düşunce Derneği Başkanı Prof. Dr. Güven Lüleci yonetıyordu. Öcal Be- ningtan anlatıyordu Uğur Mumcu'nun gerçekleştırdiği etkınlıkleri: "Bu etkinliklerde hukuk fakültesi konferans salonun- dan kımler geldi geçtı... Süleyman Demirel, Su Işleri Genel Müdüriüğü 'nden. başbakanlığa oynayan bir kışi; Doğan Avcıoğlu, Aydın Yalçın. Turhan Feyzioğlu, Tu- ran Güneş, bunlar hocalıktan başka, bize gelerek gün- cel olaylan anlatıriardı, nasıl oldu, nasıl bitti gibisıne. Ba- zen okul kitaplarında soyut olarak okuduğumuz sosya- lizmı, Marksızmi, sosyalist mücade/e/en, Doğan Avcıoğ- lu 'nun, Osman Nuri Torun 'un konferanslanyla daha ya- şama geçırır, daha bir, bilimsel yaklaşımın dışında pra- tık görüş kazanırdık." Antalya'da salonu tıklım tıklım dolduranlar içinde, ye- ğenlerim, yakınlanm da vardı. Yeğenim Alime-Osman Tekbaş, oğulları Fırat -kızlan Didem Istanbul'dan erte- sı gün geldı- yeğenim Kâzım Ekmekçi, Antalya Tıyat- rosu'ndan Mustafa Yalçın, Antalya'da "kefir"\n yayılma- sını sağlayanlardan Prof. Dr. Hasan Yaygın (Telefonu: 0 242 - 334 30 54), "Ermenı Sorunu" yapıtıyla kendini ta- nıtan üniversite öğretim üyelerınden Nurşen Mazıcı; 1950'lerde Trakya'da, kırmızı kravat taktığı ıçın savcının öfkesını çeken Numan Bayazıt oradaydılar. Numan Ba- yazıt'ı çoktandır arıyordum; 1950'lerde Trakya'da köyle- rı kalkındırmak ıçın bir dernek oluşturmuşlar. Hemen "gizli örgüt" kurmaktan mahkemeye venlmışlerdı. Sav- cı, Numan Beyazıt'a: - Senı mahkûm ettinnek benım görevim. Çünkü sen kırmızı kravat takıyorsun! demıştı. Genç öğretmen Nu- man, aldığı dört buçuk yıllık cezayı çektıkten sonra, An- talya'ya sürgüne gönderildı. Numan, 27 Mayıs devrimin- den sonra sıkıntılanndan kurtulabilmişti. Numan, nergis çiçekleriyle karşıladı! Hadımlı Kerim Uysal, oğlu Dünya gazetesınden Mustafa Uysal, Köy Enstitülü yazar Mus- tafa Şanb, emekli müfettış Alaattin Cömert, Atatürkçü Duşunce Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Olcay Özkan oradaydılar. Çok yakın ılgi gösterdiler. Çok aramama kar- şın Antalyalı ozan Metin Demirtaş'la göruşme olanağı bulamadım. Yayımladığı "Insan" dergisını süreklı alıyo- rum. Antalya Akdeniz Unıversıtesı'nden öfkeyle emekli olan Çetin Yetkin'le telefonda konuştum. Bana anlat- tıklanna göre, Uğur Mumcu etkınlıklerinın düzenlenme- sinde, Antalya Kültür Müdüru Musa Seyirci yardımcı ol- muş. Antalya'da oturan kız kardeşım Nazmiye ile eşi Mustafa Solak, sayn olduklanndan toplantıya geleme- diler. • •• MesutYılmaz'laTansuÇiller'ın neden anlaşamadık- lannı, Rize dolaylannda bir gezıye giden Şükran Yurda- gül anlattı: Emekli öğretmen Şükran Yurdagül, arabasıyla tüm Türkiye'yi dolaşmış. Yolu Rize'ye uğradığında, orada Çay Fabrikası'nda çalışan bir yakınını görmek ıstemış. Fab- rikaya gitmiş. Yakını fabrıkada yokmuş. Ancak, Şükran Yurdagül'e demişler ki: - Aradığınız bugün izınlı, evınde. Bızım şoför arkadaş, sizi evine götürsûn. Ancak, arkadaşımızj sonra geriye ge- tirin... Şükran Yurdagül, arabasına binmış, yol göstere- cek olan sürücü arkadaş da yanına oturmuş. Ancak, bir tedirginlik birtedirginlik; adam yerınde duramıyor, kıvra- nıyormuş sanki. Bir ara: - Sen iyı şoför değilsin! demış. - Neden? - Kemer takıyorsun, lyi şoför kemer takmaz! Sen be- nim yerime geç, arabayı ben kullanayım! Şükran razı olmamış. Adam, neredeyse arabadan ın- mek istiyor. Ne ise, yakınını bulmuş, adamı da fabrikaya getirmiş. Yakınına olayı anlatınca, yakını ona şu karşılığı vermiş: - Rize'de kadının kullandığı arabaya binmezler! • •• Başbakan Tansu Çıller'ın 3 şubat cumartesı günkü if- tar yemeğine, politikacıların iftar vermelerine karşı ol- duğumdan dolayı, katılmadım. Bunu da özel kaleme bii- dirdim. * BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDA.N SAĞA: 1/ Safraya rengını veren kırmızı pig- ment. 2/ Bir işte yetkili olan. us- ta...Liflen doku- macılıkta kullanı- lan değerlı bir bıt- ki. 3/lnce den ya da ınce kabuk. . Çırışlı bir çeşit parlak bez. 4/ Bir gıda maddesı... Oyunda berabere 8 kalma. 5/ Yurdu- muzda kurulmuş yirmı bir köy enstitüsünden bın. 6/ Acıkh... Rubıdyum j P elementmın simgesı. II Ço- ban köpeği... lstek. arzu. 8/ Gördek balığına verılen bir başkaad... Birşeyıkiraya\e- ren kimse. 9/ lsı oluşturma> a yarayan elektrik dırencı. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Yumurta akı ve pudra şeke- riyle yapılan bir çeşıt kuru pasta... Meyvekurusu. 2/Sar- ma, kuşatma... tspanyollar'ın sev inç ünlemı. 3/ Ka>Tiağı mıtolojik çağlara dayanan kiriş- lı bırçalgı... Sımge. 4/Vilayet. . 'Aptal, ahmak" anlamın- da kullanılan argo sözcük. 5/ "Nıçın sık sık bakarsın böyle mırat-ı mücellâya Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın — " (Nedim). 6/lnsanın var olabilmesı için doğa>ı değıştirmesı ve doğa\ ı değıştırırken kendını de değıştirme- si sürecı... Satrançta bir taş. II İkı kışıyle oynanan bir is- kambıl oyıınu... Kuyruksokumu kemığı. 8/Üstü kapalı ola- rak anlatma... Kakım, gelıncık gıbı ha\\anlann lekesız be- yaz renktekı\umu>ak rx>stu. 9/ Afrıka'dabir ırmak... Biröğ- rencıye devlet ya da özel kuruluşlarca ödenen aylık para.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle