Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4ŞUBAT1996PAZAR
DIZIYAZI
Öğrencilerinyeniprotestobiçimi• Gençler, toplumsal
değerlerin, dayanışmanın,
özgürlük için mücadele
etmenin
küçümsenmesine ve
yaşamı anlamsızlaştıran
'marka-imaj' kültürüne,
gençliğin ülke
sorunlarından uzak
tutulmak istenmesine
isyan ediyorlar... 1980
sonrası üniversite
gençliğinin, bireyci,
rekabetçi, çıkarcı hale
getirilmesine tepki
duyuyorlar...
• YÖK'ün öğrencilere,
öğretim üyesi ve
üniversite çalışanlarına
söz ve karar hakkı
tanımayan, üniversiteyi
talimatlarla yönetmeye
kalkışan, gözetim ve
denetim altına almak
isteyen tavrını protesto
ediyorlar. Gençler, YÖK'ü, harçlann arttırılmasını, örgütlenmenin önündeki engelleri ve polisin üniverstteye girmesini protesto ediyorlar.
İsyanın saçlan kısaldı
SUNUŞ
12 Eylül 1980 askeri darbesini
gerçekleştiren generallerin ilk işi,
özgürlükleri hedef almak olmuştu.
Özgürlüğün sembolü ise gençlikti. Enfazla
onların üzerine gittiler. Gençler, ülkedeki
düzensizliğin ve önü alınmaz kavgaların asıl
sorumlusu olarak göriildüler.
Hain pusularda kurşunlandılar,
işkencehanelerde, cezaevlerinde ömür
tüketüler. 12 Eylül askeri darbesini
yapanların ve daha önce gençliği düşman
olarak görenle.in temeliddiası, bütün
kargaşa ve kıyametin özgürlükler yüzünden
koptuğuydu. Bu nedenle özgürlükleri
hudadılar. Gençlere akıl almaz yasaklar
getirdiler.
Gençlerin örgütlenmelerini, düşüncelerini
ifade etmelerini engelleyebilmek amacıyla
şeytamn bile aklına gelmeyen önlemler
aldılar. YÖK sisteminin amacı, gençleri
ülkenin sorunlarından uzak tutmak ve
sıradan insanlar haline dönüştürmekti.
Gençler, evden okula, okuldan eve giden,
başını kaldırıp çevresine bakamayan dar
bakışlı insanlar haline getirilmek istendi.
Okuyan, tartışan, yaratıcı düşünceler
geliştiren bir gençliğin ortaya çıkmaması
için ne gerekiyorsa yapıldı. Gençler, birer
bilim insanı gibi değil, birer memur gibi
biçimlendirilmeye çalışıldı. Üniversiteler,
birer bilim kurumu olmaktan çıkarılıp,
kimliksiz, şekilsiz basit meslek okullarma
dönüştürüldüler.
Sonra ne oldu? 12 Eylülcülerin iddia
ettikleri gibi Türkiye de kargaşa bitîi, düzen
sağlandı mı? Üniversitelerden daha kaliteli
bilim insanlan mı yetişti? Hayır, aksine
Türkiyei 12 Eylül öncesinden daha ağır
siyasal ve toplumsal sorunların ortasına
yuvarlandı. Olkemizin güneydoğusunda her
gün 25-30 genç yaşamını yitiriyor.
Üniversite gençliği bunahmda. Türkiye, ağır
ekonomik sıkıntılann, şeriatçıhğın,
ırkçılığın cenderesi içine sokuldu.
Biz, bu dizide, acı çeken gençliğimizin
dert ve isteklerini araştırdık. Nasıl bir ruh
hali içinde olduklarım aktarmak istedik.
Hemen her görüşten gençlerin
düşüncelerine başvurduk.
Gençlik bir ülkenin geleceğidir sözü, boş
bir söz değildir. Gerçekten de gençlik,
ülkemizin geleceği. Gençler, özgürlük
istiyor, haklarını arıyor, örgütlenmenin
önündeki engellerin kaldırılmasmı bekliyor.
Kendilerine güvenilmesini, insanca eğitim
olanaklan sağlanmasmı istiyor.
Gençler, büyük sıkıntılar içindeler. Polisin
acımasızlığı, bazılannı korkutuyor,
bazılarım öfkelendiriyor. Üzerlerindeki ağır
baskılar. bazı gençlerin içindeki şiddet
eğilimini kamçılıyor. Bu nedenle tepkilerini
şiddet yoluyla ifade eden örgütlenmelere
yöneliyoriar. Gözü kara eylemlere
girişiyorlar. Bazı gençler ise baskılar
karşısında neme lazımcı bir tutum içine
giriyorlar. Siyasetten, ülke sorunlarından
kopuyorlar. En büyük acıyı ise, ne istediğini
bilen gençler çekiyorlar. Onlar hem insan
gibi okumak, öğrenmek, kendilerini birer
bilim insanı olarak yetlştirmek istiyorlar, bu
nedenle ülke sorunlarına ilgi duyuyorlar.
Çaresizlikleri, en büyük mutsuzlukları
oluyor.
Gençlik, ülkemizin geleceğidir. Gençleri
dinlemeye, onların yalansız içtenliklerinden
bir şeyler öğrenmeye çok ihtiyacımız var.
Umarız, gençliği düşman gören "yaşlı
kafalar"ın yerini, geleceğe güvenen,
yarınlara umutla bakan yönetimler alır.
B
u dizimizdc değişik
eğilimlerden gençlerin
görüşlerini aktarmaya
çalışacağız. Buamaçla
örgütlü, örgütsiiz çeşit-
li gençlik gruplanyla
konuştuk. Aralannda herhangi bir ay-
nm gözetmeksizin hepsinin kendi gö-
rüşlerini özgürce ifade edecekleri bir
konuşma yaptık. Kendısini "Atatürk-
çü" diye tammlayaniarla, son dönem-
deki demokratik gençlik eylemlerin-
de ve harç protestolannda adı çok du-
yulan "lstanbul Üniversitesi Koordi-
nasyonu"nundan öğrenctlerle, Özgür
Gençlik dergisı taraftarlanyla, Yıldız
Üniversitesi'ndeaçhk grevi ya-
pan gençlerle. tstanbul Tıp Fa-
kültesı Oğrencı Derneği kurma
girişiminde bulunan öğrenci-
lerle konuştuk.
Aynca RP yanlısı olarak bi-
linen Milli Gençlik Vakfı yö-
neticileriyle ve MHP yanlısı
Ülkü Ocaklan Genel Başkanı
ile görüştük Ne istediklerini,
ne yaptıklannı sorduk.
Üniversite
Koordinasyonu
duk.'Öylegiyın-
me. aaa ne ayip,
öyle konuşulur
mu. saçını uzat-
ma, onu yeme,
şuraya gıtme, bu-
nu yap, konuşma.
sus, otur, kalk,
eline silah al, öl-
dürveöl!' Bütün
hunlardan sonra
geriye biz olma-
yan biz kaldık."
tşte böyle anla-
tıyor gençler.
ıçınde bulunduk-
ian ruh halini.
Duşka'nın şiırinin kendilerini an-
lattığını düşünüyorlar:
Kendine uzak bir rüzgâr
Kuşların uçtuğuna. rüzgârlara ve
çiçek
kokulanna şaşırıyoruz. Ölecegi-
mizi bilmiyoruz.
Yaşadığımızı da...
Kendımiz, kendimize uzak bir rüz-
gârız...
Bir başka
Alemde kendimiz olmadan esiyo-
ruzbelli...
rar hakkı tanımayan, üniversiteyi ta-
limatlarla yönetmeye kalkışan. göze-
tim vc denetim altına aimak isteyen
tavnnı protesto ediyorlar.
Saçları rüzgârda
savrulmuyor
Acı çeken, baskılarla bunaltılan
gençlerimiz isyanlannı şöyle dile ge-
tinyorlar: "Saçlanmız rü/gâra karşı
savrulmavacak arük... İsyanın saçla-
n lusalıyor."
Gençler, yöneticileri protesto et-
mek amacıyla saçlannı neden kes-
mek zorunda kaldıklannı anlatırken,
geçmış günlere uzanıyorlardı:
"Kızüderilinin isyanıydı rüzgâra
karşı savnılan simsiyah saçlan. Der-
ken yüzyülar sonra, 1960'larda bu kez
de' beyaz adam'ülkesinde, A\ rupa'da
isyanı anlatıyordu rü/gâra karşı sav-
nılan uzun saçlan Savaşı \e militariz-
mi protesto eden gençler, askeri kıya-
fetler, postallar gi> ivorlar, cins aynm-
cılığını protesto etmek için saçlannı
bellerine dt'k uzanvoriardL
80'li yıllara gelındiğinde. "rüzgâ-
ra karşı savnılan uzun saçlar" kendi-
lerini tek tük gösteriyordu artık. tsyan
ateşinı yeniden körüktemeye çalışı-
yorlardı. Toplumdan gelen tepkileri
Gençlik içinde sol kesimin
önemli bir bölümünü içeren
Üniversite Koordinasyonu,
merkezi bir yapıya ve bir lide-
re sahıp değil.
Alıştığımız sol gençlik ör-
gütlenmelennden oldukça
farklı bir yapıya sahip olan Ko-
ordinasyon, herhangi bir sol
grubun sözcülüğünü de yapmı-
yor. Gençler, her okulda kendi-
liğınden inisiyatifler oluştur-
duklannı. herolaya özgü eylem
biçimi saptadıklannı, eylem bi-
tince dağıldıklannı belirtiyor-
lar.
Bu haliyle solun her kesimin-
den gençlenn yer alabildiği bir
yapı olan Koordinasyon, son
dönemde harçlara karşı ciddi
gösteriler yaptı.
Gençlerin Ankara'ya giderek bin-
lerce imzalı dilekçeyi TBMM Baş-
kanliğVna veımesi eylemini gerçek-
leştirdi.
YÖK. aleyhtan gösterilerde önem-
li etkinliklerde bulundu. Koordinas-
yon'dan gençler, Gazi Mahallesi'nde
polis saldınsını ve 5 Nisan kararlan-
nı protesto eylemlerine katıldılar.
Koordinasyon'dan gençler, kendi-
lerini, üniversitenin "büyüksözü din-
lemeyen, haddini bilmez,yaramaz ço-
cuklan" olarak tanımlıyorlar:
"Bir zamanlar, kendi kendimize
'dur' demezken, diyemezken, orayı
burayı kanştınp dunırken, ne kendi-
mizden, ne yaptıklanmızdan utan-
mazken , istediğimiz gibi bağınp ça-
ğınrken, istediğimiz yere işerken, ağ-
layıp gülerken. birileri bize; otur, sus,
bağurna, konuşma 'dur' dediler. Ve
bir gün öyle bir hale geldik ki, artık ne
bağınyor, ne merak ediyor, ne de ko-
nuşuyorduk. Artık söyleneni yapıyor-
Hakan Nişancı
4 Zor
zamanlarda
insanlar
bir araya
gelmeyi
düşünür.
Bir araya
gelerek
birlikte
karşı
durmak
istedik. 9
4 Yüksek
harçlan,
Gazi
Mahallesi
olaylannı,
5 Nisan'ı
protesto
ettik.
Ülkede
olup biten
her şeye
duyarhyız.5
Cela] Karabulut
ORTAK ISTEKLERI
Konuştuğumuz, her düşünce ve
eğilimden gençler, bazı ortak
istekler dile getirdiler. Sağcısı,
solcusu, Atatürkçüsü, tüm
gençlerin üzerinde bhieştikleri
ortak noktalar, şöyle
özetlenebilir:
1. Özerk, demokratik üniversite.
Öğrencilerin ve öğretim
üyelerinin kendi özgür
iradeleriyle katıldığı bir yönetim.
2. Bilimsel ve ülke gerçekleriyle
birleştirilmiş bir eğitim.
3. Devlet güdümündeki
yönetime, yani YÖK'e son
verilmesi.
4. Parasız eğitim, harçlann
kaldınlması.
5. Örgütlenme, toplanma ve ifade
özgürlüğü.
6. Polis ve jandarmanın
okullardan çıkanlması.
7. Öğrenci kimliği olan herkesin
okullar arasında dolaşabilme
olanağına sahip olması.
Kendi rüzgânmız kendimize, ken-
di elimiz elimize
Dokunmuyor... Sanki bizyokuz.
...Karlar bizsiz, yağmurİar bizsiz
yağıyor... Kuşlar
Bizsiz uçuyor. çiçekler bizsiz...
Biz: Bizsisiz..
Şöyle biraz coşup çıldırsak, "Dur "
diyoruz,
"Dur biraz ": Duruyoruz da, üstü-
ne kuşlar konmaya
Ağaçlar gibi...
Çiçeklere şaşırıp... Durduğumuz
yerde ölüyoruz.
Gençler. toplumsal değerlerin, da-
yanışmanın, özgürlük için mücadele
etmenin küçümsenmesine ve yaşamı
anlamsızlaştıran "marka-imaj" kül-
türüne. gençliğin ülke sorunlarından
uzak tutulmak istenmesine isyan edi-
yorlar... 1980 sonrası üniversite genç-
liğinin, bireyci, rekabetçi, çıkarcı ha-
le getirilmesine tepki duyuyorlar...
YOK'ün öğrencilere, öğretim üyesi
ve üniversite çalışanlarına söz ve ka-
de göğüslüyorlardı. Uzun saçiılar, bu-
günlerde pıtrak gibi çoğaldı, ama
uzun saç isyanı simgelemiyordu ar-
tık. Gençler hoş görünmek için uza-
tıyordu saçlannı.
Koordinasyon'dan Hakan Nişancı,
1Ü AvcılarKampusu'nun "büyüksö-
zü dinlemeyen, haddini bilmez, yara-
maz çocuklarTndan birisi. Veteriner
Fakültesi'nde okuyor. Kadıköy Ana-
dolu Lisesi mezunu. Aılesi 1989'da
Istanbul'a yerleşmış. Yıllardan beri
değişmeyen bir isteği tekrarlıyor.
"Biz" diyor. "özerk, demokratik üni-
versite istiyoruz. Akademik ve demok-
ratik bir mücadeleyle bunun gerçek-
leşeceğini düşünüyoruz. Üniversite-
nin, asli unsurlan olan ögrencL, ögret-
men ve çahşanlar tarafından örgüt-
lenmesiniistiyoruz. Ünhersiteden bi-
lim çıkmasını istiyoruz. Bilimin önem
kazanmasını; paran kadar oku, paran
kadar öğren düşüncesinden vazgeçit-
mesini istiyoruz. Özel güvenlik birim-
lerinin, polis ve jandarmanın dağıtıl-
masını istivoruA"
Hakan bunlan istiyor. Çünkü iste-
mezse, mücadele etmezse. bu hakla-
nn kendisine verilmeyeceğini düşü-
nüyor. Bu ülkede olup bıtenlere kar-
şı söyleyecek sözlen olduğunu vurgu-
luyor. Bılımın herkese eşit olarak su-
nulmasını istiyor, üniversite harçlan-
nın arttınlmasına karşı çıkıyor.
Hakan, Koordınasyon'un nasıl or-
taya çıktığını şöyle anlatıyor: "Geçen
vil üniversitede faşrst saldinlar olmuş-
tu. Bu saldırdardan sonra muhalif ög-
renciler. bir arada durmak zorunda
kaldılar. Biıiikteliğe sürckli ihtiyaç
v-ardı. Bu ögrcnciler' Koordınasyon" u
oluşturdular. Her okuldan muhalif
gençler, platfbrmlar kurdular. Katıt-
mak isteyenler, kendi özgür iradeleri)-
le bu örgütlenme içinde ver aldılar.
Harçlann yüzde 150 arttınlmasını
protesto ettik. Gazi Mahallesi'ndeki
olaylan ve 5 Nisan'ı kınadık. İ Ikede
oiup biten her şeye karşı duyarlryız."
Hakan, gençliğin, düzenden ba-
ğımsız demokratik. kjtlesel, lidersiz,
emirsız çalışan bir örgütlenmeye ih-
tiyacı olduğunu düşünüyor.
Zorluğa birlikte göğüs
germek
Celal Karabulut da Hakan gibi Ve-
teriner Fakültesi öğrencisı.
Tunceli, Nazimiye doğumlu.
Aılesi 1988'de Istanbul'a
yerleşmiş. Şikâyetleri ortak.
O da Öğrenci Koordinasyo-
nu'nda yer alıyor. Koordinas-
yonu. anti faşist, antıemper-
yalist her üniversite öğrenci-
sinin katılabileceği gençliğin
örgütü olmaya aday görûyor-
lar.
Celal. "Zor zamanlarda
insanlarbir araya gelmeyi dü-
şünür. Bir araya gelerek bir-
likte karşı durmak istedik."
Dinci öğrencilerin de ken-
dilerine katılıp katılamayaca-
ğı sorusunu ise şöyle yanıtlı-
yor: "Onlann da antifaşist ve
anti emperyalist olması gere-
kir. Dinciler de harçlann kal-
dınlmasuıı isterlerse bizimle
ittifak kurabiliıier. Birlikte
hareket etmhoruz, ama bizi
destekkdiklerini söylüyor-
lar."
Hakan'a, lidersiz olmanın
bir sorun yaratıp yaratmadı-
ğını soruyoruz:
"Muhalif öğrencilerin bir-
liği bu. Grup içinde gruplaş-
mamız yok. Sadece muhalif
öğrenci kimliğimiz var. Her
okulda kurulmuş farklı cep-
he ve platformlar \ar. Temsil-
ciler toplantı \apıyor. Her
toplanüda oluşumun harekcti belüie-
niyor. Bizim farklı bir söyiem ve tar-
zınuz var. Bağunsız öğrenci kimliğiy-
le herkes gelebilir. Ama bizim içimiz-
de örneğin bir CHP Gençlik Kolu ge-
lip karar alamaz. Herkesin kendi kim-
liğini orta> a çıkardığı bir platform de-
ğil burası. Koordinasyon,renkliliğive
farklılığı ifade edi\or. Şiûii ve masailı
bildirilerimiz var. İlkgünlerde 200 ki-
şiydik. Giderek çoğabyoruz."
"Okulunuzda si>aset dışı gençlik ne
yapıyor?" sorusunu Ajşegül Kuglin
yanıtlıyor:
" Ders. sevgili ve kafe üçgeninde ya-
şıvorlar. Kantinlerde kâğıt m na\ ıp de-
dikodu yapıyorlar. Bar muhabbeti ve
givim kuşam konuşuriar."
- Gençliğin ne kadan politık sizce?
"^•üzde 10'u geçmez. Aktif kesim
çok daha su, Bu vüzdenin \ansı sağ-
cı, yansı sokudur."
Yarın-. Öğrencilerin açlık
grevi
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Antalya'da...
lstanbul üzerinden Antalya'ya gıdıp orada "Uğur
Mumcu" etkinliklerine katıldım. Danıştay savcılanndan
Öcal Beningtan, Ankara'dan gelıp katılmış, güzel bir ko-
nuşma yapmıştı. Öcal Beningtan, ükokuldan beri tanıyor-
du Uğur'u. yakın arkadaşıydı. Toplantı, 24 ocak öğleden
sonra, Antalya Devlet Tıyatrosu salonunda yapıldı.
Antalyatoplantısında, okul arkadaşı Öcal Benıngtan'ın
anlatacaklannı merak ediyordum. 30 ocak salı günkü
Cumhurıyet'te, genç arkadaşımız Ece Temelkuran'ın
sanatçı Metin Akpınar'la yaptığı konuşma ılgınçtı. Me-
tın Akpınar, "Tebessüm ettırerekyapılan savaş ve Siavun-
ma daha etkili oluyor" diyordu. Metin Akpınar "Uğur'un
yüzügülsün" diyordu. Çok sevdım bu yaklaşımı. Uğur'a
en yakışan yaklaşım da buydu kanımca. Gazeteciyi, ya-
nına yaklaşılmaz, ondan kaçılır diye görenler yanılırlar.
Uğur da, ınsan sıcaklığı ile düşünülmeli, öyle anılmalı
gerçekte.
O yüzden, Uğur'un öldürülüşünü ben, Nasrettin Ho-
ca'nın fıkralanna kızarak oldürülmeye kalkılmasına ben-
zetirim.
Danıştay Savcısı Öcal Beningtan, Uğur'un düzenledi-
ği bir açıkoturumu anlattı. Hukuk fakültesınde Uğur, gi-
rişken çocuk. Açıkoturum için Doğan Avcıoğlu, daha
başkalan, kim varsatoplamış, konuşturacak. Yalnız, sağ-
dan kimse yok. Aydın Yalçın a gıtmış. Aydın Yalçın, id-
dialı bir ekonomıst. "Kımler var" diye sormuş Aydın Yal-
çın; Uğur Mumcu saymış, "Şunlar şunlar var..." diye. Ay-
dın Yalçın:
- Gelmem, demış, karşıma adam çıkann!
Bu sırada Uğur kıkır kıkır gülermış. Yalçın sormuş:
- Ne gülüyorsun?
- Efendım, onlar da sizin için öyle söylüyoıiar!
Bunun üzerine Aydın Yalçın:
- Tamam, demış, gelıyorum!
Antalya'daki toplantıyı, Atatürkçü Düşunce Derneği
Başkanı Prof. Dr. Güven Lüleci yonetıyordu. Öcal Be-
ningtan anlatıyordu Uğur Mumcu'nun gerçekleştırdiği
etkınlıkleri:
"Bu etkinliklerde hukuk fakültesi konferans salonun-
dan kımler geldi geçtı... Süleyman Demirel, Su Işleri
Genel Müdüriüğü 'nden. başbakanlığa oynayan bir kışi;
Doğan Avcıoğlu, Aydın Yalçın. Turhan Feyzioğlu, Tu-
ran Güneş, bunlar hocalıktan başka, bize gelerek gün-
cel olaylan anlatıriardı, nasıl oldu, nasıl bitti gibisıne. Ba-
zen okul kitaplarında soyut olarak okuduğumuz sosya-
lizmı, Marksızmi, sosyalist mücade/e/en, Doğan Avcıoğ-
lu 'nun, Osman Nuri Torun 'un konferanslanyla daha ya-
şama geçırır, daha bir, bilimsel yaklaşımın dışında pra-
tık görüş kazanırdık."
Antalya'da salonu tıklım tıklım dolduranlar içinde, ye-
ğenlerim, yakınlanm da vardı. Yeğenim Alime-Osman
Tekbaş, oğulları Fırat -kızlan Didem Istanbul'dan erte-
sı gün geldı- yeğenim Kâzım Ekmekçi, Antalya Tıyat-
rosu'ndan Mustafa Yalçın, Antalya'da "kefir"\n yayılma-
sını sağlayanlardan Prof. Dr. Hasan Yaygın (Telefonu: 0
242 - 334 30 54), "Ermenı Sorunu" yapıtıyla kendini ta-
nıtan üniversite öğretim üyelerınden Nurşen Mazıcı;
1950'lerde Trakya'da, kırmızı kravat taktığı ıçın savcının
öfkesını çeken Numan Bayazıt oradaydılar. Numan Ba-
yazıt'ı çoktandır arıyordum; 1950'lerde Trakya'da köyle-
rı kalkındırmak ıçın bir dernek oluşturmuşlar. Hemen
"gizli örgüt" kurmaktan mahkemeye venlmışlerdı. Sav-
cı, Numan Beyazıt'a:
- Senı mahkûm ettinnek benım görevim. Çünkü sen
kırmızı kravat takıyorsun! demıştı. Genç öğretmen Nu-
man, aldığı dört buçuk yıllık cezayı çektıkten sonra, An-
talya'ya sürgüne gönderildı. Numan, 27 Mayıs devrimin-
den sonra sıkıntılanndan kurtulabilmişti. Numan, nergis
çiçekleriyle karşıladı! Hadımlı Kerim Uysal, oğlu Dünya
gazetesınden Mustafa Uysal, Köy Enstitülü yazar Mus-
tafa Şanb, emekli müfettış Alaattin Cömert, Atatürkçü
Duşunce Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Olcay Özkan
oradaydılar. Çok yakın ılgi gösterdiler. Çok aramama kar-
şın Antalyalı ozan Metin Demirtaş'la göruşme olanağı
bulamadım. Yayımladığı "Insan" dergisını süreklı alıyo-
rum. Antalya Akdeniz Unıversıtesı'nden öfkeyle emekli
olan Çetin Yetkin'le telefonda konuştum. Bana anlat-
tıklanna göre, Uğur Mumcu etkınlıklerinın düzenlenme-
sinde, Antalya Kültür Müdüru Musa Seyirci yardımcı ol-
muş. Antalya'da oturan kız kardeşım Nazmiye ile eşi
Mustafa Solak, sayn olduklanndan toplantıya geleme-
diler.
• ••
MesutYılmaz'laTansuÇiller'ın neden anlaşamadık-
lannı, Rize dolaylannda bir gezıye giden Şükran Yurda-
gül anlattı:
Emekli öğretmen Şükran Yurdagül, arabasıyla tüm
Türkiye'yi dolaşmış. Yolu Rize'ye uğradığında, orada Çay
Fabrikası'nda çalışan bir yakınını görmek ıstemış. Fab-
rikaya gitmiş. Yakını fabrıkada yokmuş. Ancak, Şükran
Yurdagül'e demişler ki:
- Aradığınız bugün izınlı, evınde. Bızım şoför arkadaş,
sizi evine götürsûn. Ancak, arkadaşımızj sonra geriye ge-
tirin... Şükran Yurdagül, arabasına binmış, yol göstere-
cek olan sürücü arkadaş da yanına oturmuş. Ancak, bir
tedirginlik birtedirginlik; adam yerınde duramıyor, kıvra-
nıyormuş sanki. Bir ara:
- Sen iyı şoför değilsin! demış.
- Neden?
- Kemer takıyorsun, lyi şoför kemer takmaz! Sen be-
nim yerime geç, arabayı ben kullanayım!
Şükran razı olmamış. Adam, neredeyse arabadan ın-
mek istiyor. Ne ise, yakınını bulmuş, adamı da fabrikaya
getirmiş. Yakınına olayı anlatınca, yakını ona şu karşılığı
vermiş:
- Rize'de kadının kullandığı arabaya binmezler!
• ••
Başbakan Tansu Çıller'ın 3 şubat cumartesı günkü if-
tar yemeğine, politikacıların iftar vermelerine karşı ol-
duğumdan dolayı, katılmadım. Bunu da özel kaleme bii-
dirdim. *
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDA.N SAĞA:
1/ Safraya rengını
veren kırmızı pig-
ment. 2/ Bir işte
yetkili olan. us-
ta...Liflen doku-
macılıkta kullanı-
lan değerlı bir bıt-
ki. 3/lnce den ya
da ınce kabuk. .
Çırışlı bir çeşit
parlak bez. 4/ Bir
gıda maddesı...
Oyunda berabere 8
kalma. 5/ Yurdu-
muzda kurulmuş
yirmı bir köy enstitüsünden
bın. 6/ Acıkh... Rubıdyum j P
elementmın simgesı. II Ço-
ban köpeği... lstek. arzu. 8/
Gördek balığına verılen bir
başkaad... Birşeyıkiraya\e-
ren kimse. 9/ lsı oluşturma> a
yarayan elektrik dırencı.
YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/
Yumurta akı ve pudra şeke-
riyle yapılan bir çeşıt kuru
pasta... Meyvekurusu. 2/Sar-
ma, kuşatma... tspanyollar'ın
sev inç ünlemı. 3/ Ka>Tiağı mıtolojik çağlara dayanan kiriş-
lı bırçalgı... Sımge. 4/Vilayet. . 'Aptal, ahmak" anlamın-
da kullanılan argo sözcük. 5/ "Nıçın sık sık bakarsın böyle
mırat-ı mücellâya Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran
mısın — " (Nedim). 6/lnsanın var olabilmesı için doğa>ı
değıştirmesı ve doğa\ ı değıştırırken kendını de değıştirme-
si sürecı... Satrançta bir taş. II İkı kışıyle oynanan bir is-
kambıl oyıınu... Kuyruksokumu kemığı. 8/Üstü kapalı ola-
rak anlatma... Kakım, gelıncık gıbı ha\\anlann lekesız be-
yaz renktekı\umu>ak rx>stu. 9/ Afrıka'dabir ırmak... Biröğ-
rencıye devlet ya da özel kuruluşlarca ödenen aylık para.