Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 ŞUBAT 1996 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 9
Ankara İdare Mahkemesi'nden sonra Adana Ticaret Mahkemesi de SPK'yi haklı buldu
Yargı, Uzanlar'ın öııiiııü kestiANKARA/AIHNA (Cum-
hurivet)-Adana Ticaret Mah-
kemesi. Sermaye Piyasası K.u-
mlu'nun (SPK), Çukurova
Elektrik AŞ'de (ÇEAŞ) ya-
pılan genel kurulun iptaJi için
açılan dava sonuçlanıncaya
kadar, Lzanlar'ın şirkette bır
tasarrufyapmalannı önlemek
üzereyaptığı "•ihtiyatitedbir"
başvurusunu kabul etti. Mah-
kemenin karanyla, Uzanlar,
ÇEAŞtta, genel kurulun iptal
davası sonuçlanıncaya kadar
herhangi bir uygulama yapa-
mayacaklar.
SPK, Ankara 10. Mahke-
mesi'nin Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı'nın ÇEAŞ'a Uzan-
lar'ın yönetıme gelmesine ola-
nak veren özel denetçi atama
işlemi için aidıgı yüriirtmeyi
durdurma karannın ardından,
Adana Ticaret Mahkemesi 'ne
özel denetçi tarafından yapı-
lan genel kurulun iptali için
dava açtı.
SPK diin de genel kurulun
iptali için açılan dava sonuç-
lanıncaya kadar, ÇEAŞ'ta
Uzanlar tarafından bir degi-
şiklik yapılmaması için yine
Adana Ticaret Mahkemesi'ne
ihtiyati tedbır başvurusunda
bulundu. Mahkeme dün
SPK'nin ÇEAŞ için ihtiyati
tedbir karan alınmasına iliş-
kin başvurusunu kabul etti.
96»47 dosya numarası ilegö-
rülen davada. Sanayi Bakan-
lığı'nca ÇEAŞ'a atanan ve
Uzanlar'ın yönetime yeniden
gelişine zemin hazirlayan özel
denetçi Hüseyin ÜJgen'in
atanması ve uygulamalan da
geçersiz sayılmış oldu.
Sanayi ve Ticaret Bakanı
Fuat Çaw'ın önceki gün An-
kara 10. Idare Mahkemesi "nin
yüriitmeyi durdurma karan-
ni "hukukayıbı" olarak nite-
lendirmesine karşın, yargının
karanna uyduğu bildirildi. Çay'ın dün ka-
rara uyarak özel denetçinin Adana Tica-
ret Sicili'nden terkin (silme) işlemini
yaptırdığı öğrenildi.
ÇEAŞ konusundaki uygulamalan ne-
deniyle partisinden büyük tepki alan
Çukurova Elektrik'te SPK ile Uzanlar sürekli olarak birbirlerini suçluyorlar.
SPK'nin atadığı yönetim kurulu başkanından maaş iddiasına yanıt
O kadar versînler Uzanlar'da çalışayını
ADANA (Cumhuriyet Güney Üleri
Bürosu) - Çukurova Elektrik ÂŞ'nin
(ÇEAŞ) Sermaye Piyasası Klurulu (SPK)
taranndan atanan ve UzanJar'm yeniden
yönetime gelmesiyle görevden aynlan
eski yönetim kurulu başkanı avukat Hü-
s«>iaÖzbek,332.5 milyon lira aylık al-
dığı yolundaki savları yalanlayarak
"332.5 miivon versinler, hemen gidip
Kemal L'zan'a çakşayun" dedi.
Özbek, şırket hesabından 238.8 mil-
yar lirayı çalışanlann kıdem tazmina-
tını ödemek amacıyla çekmeyi düşün-
diilderini, sonra bundan vazgeçtikleri-
ni bildırdi. Yönetim kurulu başkanı ola-
rak 20 milyon lira aldığını. genel mü-
dürevekaletten ötürüde 140 milyon li-
ra ödendiğini kaydeden Hüseyin Öz-
bek. şunlan söyledi:
*Bu daha öncede 140 mSyondu. Top-
hısözJeşmeden sonra personclin hemen
hemen tamamına zam yaptım. O /a-
man belki benim maaşı da arttırnıış oia-
bilirkr. Ama bövle a\da 332 mihon fi-
lan dcgil. Belki İ40-İ80 olmuş olabilir.
Valan söylüyoriar. Kapsanı dışı pcrso-
nel iiç ayda bir ikramiye aldığı için, ik-
ramiyeyi, nıaaşı. hepsini toplamışlar,
üzerine de yönetim kurulunun huzur
haklanıeklemtşler. Demekki ayda 332.5
milyon maaş veriyorlarmış. Şimdi ver-
sinler, ben avukatlığı da bırakayım, he-
men gidip çalışaynn."
Uzan grubu tarafından, bazı gazete-
lerde "iştesoygun belgeleri" başlığıyla
\ ayımlanan iîanlarda. Istanbul'daki ge-
nel kurulun yapılacağı 24 ocak sabahı
çeşitli bankalarda bulunan şirket hesa-
bından 238.8 milyar lira çekmeye kal-
kışmakla suçlanan ve son anda banka-
lara yeni yönetimce çekilen fakslarla
engellendiği öne sürülen Özbek, bu ko-
nuda şöyle konuştu:
"Sanayi Bakanhğı'mn bizi sattıgı.
Uzaıüar'ın da geleceği belli olunca, kap-
sam dışı personeün bir kısmı, bilhassa
müdür \e cniidür yardımcısı sevivesin-
deolanlargeiip 'Bu adamlar nasıl olsa
bizi işten atacak. tazminat da vermeye-
cek. O zaman bari siz atın. onlar atma-
sın. Yalnız bızim kıdem ve ihbartazmi-
natlanmızı öderseniz memnun oluruz'
dediler. O tarihte bizinı bankada I trii-
yon 300 milyar liramız var. SPK'ye
sorduk. Karacan yurtdışındaydı.
Yardımcüanndan Aydın Bey, Venn
vermeye de bu sizin sorumluluğunuza
girer, sizi sürüm sürüm süründürürler'
dedi. Ben goze aldım. Fakat bu arada yö-
netim kurulu karan çıkartamadık. Çı-
kartamadığımız gibi bin işcjnin bini de
gelip Benimtazminatımı ver,çıkart'di-
yor. Para yetmiyor. Ya hepsini çıkarta-
cağım ya da hiçbirini çıkartmavacağız.
Dedim ki bu işi iptal edin. Bankalara va-
züar yaolmıştı ama iptal ettik."
Sanayi Bakam'ndan garip savunma.
SPK'nin yan
omanı degilizEkonomi Servisi - Sanayi
Bakanhğı'mn Sermaye Pi-
yasası Kurulu'nun bir yan
kuruluşu olmadığı-
nı söyleyen Sanayi
ve Ticaret Bakanı
FuatÇay. Çukuro-
va Elektrik A.Şda-
vasında bakanlık
olarak vermiş ol-
duklan bütün ka-
rarlann hukuk ku-
rallan çerçevesın-
de değerlendınlme-
si gerektiğini savundu. Fuat
Çay, DSP Antalya milletve-
kili Musıafa Şahin'in yönelt-
tiği suçlamalan kabul etme-
dıklerini bildirdi. Dün gaze-
tecilere açıklamalarda bulu-
nan Sanayi Bakanı Çay DSP
milletvekili Şahin'in "ÇE-
AŞ olayında Sanavi
Bakanİığı SPK'yİa
koordineli çaJışma-
dı" suçlamasını ce-
vaplayarak, SPK ile
işbirliği içinde olma
zorunluluklannın bu-
lunmadığını bildırdi.
Çay, "Sanaji Bakan-
lıgı SPK'nin yan ku-
ruluşu değüdir" de-
di. Çay Ankara 10"uncu Ida-
re Mahkemesi'nin yürütme-
yi durdurma karanna Adana
Bölge Mahkemesi'nce itiraz
edeceklerini sövledi,
SPK çalışanlan imzasıyla gönderildi
Faili meçhul
suçlama mektubu
Ekonomi Servisi- Çuku-
rova Elektrik olayı ile ilgılı
tartışmalarda son noktaya ge-
linirken, gazetelere gönderi-
len 'Bir Grup SPK Çalışanı'
imzah mektup şaşkınlık ya-
rattı. Mektubun kimin tarafin-
dan yazıldığı gizlenmesine
karşın içinde yeralan iddıala-
nn tümü Uzan grubunun sa-
vunduğu unsurlan içenyor.
Özellikle SPK Başkanı Ali
Ihsan Karacan'a yönelik suç-
lamalann >er aydığı mektu-
bun APS ile persembe günü
postaya verildigı anlaşılıyor.
Ancak APS eöketınde yeralan
ve göndericinin imzasının ol-
ması gereken alanın boş bıra-
kılması, mektubun kimin ta-
ranndan yazıldığma dairkuş-
kular uyandınyor. Mektupta
Karacan'ın Çillerailesineçok
yakın olduğu. kendisinin
MHP'li olup SPK'yi, partilı
leri iledoldurduğu gibi Kara-
can 'ın şahsiyetine yönelik suç-
lamalar ağırlıkla yer alıyor.
CHP'li Sanayi Bakanı Çay'ın dün ayn-
ca. ÇEAŞ konusunda SPK'nin hukuk
kurallanna uymadığını ve şirkete MHP'li
yöneticileri atadığını içeren biryazı ha-
zırlatarak parti üyelerine dağıftığı öğre-
nildi. Bu arada SPK ve SPK'nin atadığı
yönetim kurulu üyelerini şirket kaynak-
İannı kullanarak haksız menfaat sagla-
makla suçlayan Uzan yönetiminin. yeni-
den göreve geldiği kısa dönemde de ÇE-
AŞ'ın içini boşaltmayadevam ettiği öne
süriilüyor. SPK kaynaklanndan da doğ-
rulatılan bilgiye göre, Uzan yönetimi 24
ocakta jet hızıyla sonuçlandınlan ge/ıel
kurulda yönetimi yeniden ele geçirdik-
tensonraÇEAŞ'aaittoplam I trilyon300
milyar lirayı İmar Bankası kanalıyla Imar
off-shore'a aktardı. Yetkililer, ÇEAŞ'ın
elektrik tahsilatlan ile ayın 15'inde 1 tril-
yon 700 milyar lirajık yeni bir fon elde
edeceğini hatırlatarak. "Yargı Uzanlar'a
dur dcmese\di, bu parau da aynı yol-
la kendi bankaiarına aktarabilecek-
lerdi" yorumunu yaptılar.
Türk firmalannın yetersiz projeler karşılığında yüksek miktarda kredi istediği vurgulandı
4
KOBFler AB'den zor yardım alır'Ekonomi Servisi- Küçük
ve orta boy işletmelerin (KO-
Bl) Avrupa Birliği kredileri-
ne yönelik hazırladığı proje-
lerin bilgi yetersizüği nede-
niyle çok zayıf kaldığı, bu
nedenle 50 milyon dolarlık
kredinin \ erilmesinin bile bü-
yük bir şans olacağı vurgulan-
dı.
Türkiye Orta Ölçekli Işlet-
meler, Serbest Meslek Men-
suplan ve Yöneticileri Vak-
fi'nca (TOSYÖV) hazırlatı-
lan KOBl'lere ilişkin Araştır-
ma Raporu'nun basına tanı-
tıldığı toplantıda konuşan
Konrad Adenauer Vakfı Tür-
kiye temsilcisi Dr. Max Ge-
org Meier, Türkiye'nin geçen
yıl sanayi kullanım kapasite
İcullanım oranı. ihracat ve is-
tihdam düzeyinde önemJi bir
gerileme yaşamamasında
KOBÎ'lerin çabalannın bü-
yük rolü olduğunu söyledi.
Bundaki başannın de\ lete ait
olmadığını vurgulayan Meier,
1995 yılında devlet yardım-
lannın KOBÎ'ler açısmdan
• Konrad Adenauer
Vakfı Türkiye
temsilcisi Dr. Max
Georg Meier, Türk
firmalannın iki
sayfalık projeye 1.5
milyon dolar kredi
isteyerek bir sonuç
alamayacağını
savundu.
kayıpla geçtığini söyledi.
Meier, seçim öncesinde hü-
kümetın esnafa 50 trilyonluk
destek vermekle övündügü-
nü ancak kişi başına düşen
500 milyonla bugün verimli
bir yatınm yapmanın müm-
kün olmadıf ını kaydetti.
AB'nın kredilerine de de-
ğinen Meier. buna yönelik
hazırlanan projelerin standart
ve kaliteden yoksun olduğu-
nu belirterek,"lki sayfalık
projeye bile 1.5 milyon do-
İariık destek isteniyor. Bu-
Meier, Braun. Müftiioglu ve Tavanç TOSVÖ\ toplanbsuıda lerin geieceğini tartjştılar.
günkii şartlarda Türki-
ye'nin sene sonuna kadar
50 milyon dolarlık kredi al-
ması bile zor olacak. Yerel
yönetimler ise zaten KO-
Bt'leri ceza ve vergiyle bir
para makinesi gibi görü-
yor.1
" diye konuştu.
TOSYÖV Başkanı Prof.
Dr. Tamer Mfiftüoğlu ise
KOBl'lerin gümriik birlıgine
batmak için girmedigini \ ur-
gulayarak. artık düşük ücre-
te dayanan rekabet politika-
sının değil, daha fazla katma
değeri ve büyümeyi hedefle-
yen anlayışla. kendi imkânla-
nnı kullanarak Avrupa da yer
edineceklerini söyledi.
Müftüoğlu, devletin rant po-
litikası ile elde edilen gelirin
önümüzdeki yıllarda uyuştu-
rucu geliri kadar ayıp sayıl-
masını bekledijini ifâde etti.
Rostock Üniversitesı Eko-
nomi Bölüm Başkanı Prof.
Dr. Braun ise Almanya'da
da devlet teşviklerinden aslan
payını hep büyük şirketlerin
aldığını kaydederek şöyle ko-
nuştu: "Oysa büyük şirket-
ler kaynaklannı teknoloji-
ye yatirmayı tercih ediyor.
Vani yeni istihdam olanağı
yaratmıyor. Bütün ülkeler-
de büyük istihdam ve adil
gelir dağılımı kaynağı KO-
Bİ'lcrolmaktadır. KOBİ'ler
artık Türkiye'nin kapalı bir
pazar olmadıgını bilerek
üretim ve pazarlama fonk-
siyonlarını ona göre gözden
geçirmeleri gerekiyor.
1
"
TOSYÖV tarafından ES-
DA Araştırma kuruluşu yö-
neticisi Tunç Tayanç'a ha-
zırlatılan raporda işletmelerin
büyüklüklerine ilişkin tanım-
lama sorunlan ileyüzde95'i
oluşturdugu varsayılan "çok
küçük". 'küçük' ve 'orta' bü-
yüklükteki işletmeleri belir-
lemeye yönelik eylem pla-
nından sözediliyor. İşletme-
lerin sayılan ve büyüklükle-
nnin bilinmesinın teş\ik ile
kaynak dağıtımının sağlıkh
biçimde yapılmasında büyük
önemi olduğu da vurgu-
lanıyor.
Danışmanhk
şirketîeri
artıyor
Ekonomi Servisi - Güm-
riik biriiği, Türki>
t
e'de yeni bir
sektörûn doğtnasınayol açtı:
AB danışmanlık şirketîeri.
Şimdilik sayıian yanm düzi-
ne kadar olsa da, gümrük bir-
liği sürecinde, danışmanlık
•hizmeti veren firmalara duyu-
lan ihtiyacın artacağına ke-
singözüyle bakılıyor.
Özellikle mali yardım ko-
nusunda hassas olan özel sek-
tör, danışınanlık şirketleri
aracılığıyla, koşullarhakkın-
da bilgi sahibi olmaya çahşı-
yor. AB 'den gelecek mali yar-
dımlardan nasıl yararlanılabi-
lecegi, patent ve markalann
koruranası, şirketterde yapıl-
ması gereken kuruınsal degi-
şiklikler, bu firmalara gelen
başlıca soruJar.
Otomobilin konuştuğu dîl Türkçe mi?
KISA KISA... KISA KISA...
• DOĞUŞ OTOMOTİV 10 ocak - 4 şubat
tarihleri arasında Uludağ'da Audi'nin Ûuattro
(dört tekerlekten çekiş) özelliğini tanıtmak için bir
kış programı düzenledi.
• NİSSAN INFINITI modeli lüks otolar arasında
iyi bir satış grafiği çizerek sadece aralık ayında
55 adet satıldı.
3 litre motorlu
Infiniti, 3 milyar
745 milyon
liralık fıyatıyla
kendi
sınıfındaki
otomobillere
göre "ucuz" bir
fiyata sahip.
Nissan yeni
modeli
Primera'yı bu yılın ikinci yarısında Avrupa ile aynı
anda Türkiye'de de piyasaya sunacak. Çağdaş
eğitimler doğrultusunda tasarlanan yeni Primera
hem daha çevreci hem de daha güvenli.
• OPEL 1995'teAvrupa'da 1.509.530 adet
araç sattı. Avrupa'daki toplam otomobil satışı da
11.969.530 adet oldu. Bu arada yeni Opel Vectra
da 15 ocaktan itibaren Türkiye'de üretilip
satılmaya başlandı. "Resmi" tanıtımı ise mart
başında yapılacak. Renault ise geçen yıl
Avrupa'da yüzde 10.8'lik payıyla en çok satan
üçüncü marka oldu.
T
ürkiye'de otomobil pazannın
gelişmesi ve buna bağlı
olarak bu konuya olan ilginin
artması 6-7 yıl öncesine dayanır.
O zamandan beri artan talep
otomobile bağlı alanların
gelışmesini de sağladı.
Basın ve reklam şirketîeri,
otomobilin daha geniş kitlelere
tanıtımında doğal olarak önemli
bir göreve sahip. Bu görevlerini
yerine getirirken kullandıklan araç
ise dil. Sağlıklı bir iletişim için
sağlıklı bir dil gerekir. Otomobili
anlatmak için de sağlıklı bir
otomobil dili gerekir.
İçinde bolca teknik tenmler
geçtiği için otomobil konusunda
iletişimde bulunmaya çal/şırken
yabancı sözcükter bolca
kullanılıyor. Bunun iki nedeni var.
Birincisi, çok eskilerden beri
kullanılan yabancı sözcükler artık
dilimize yerleşmiş, ömeğin
direksiyon, vites, fren, far gibi.
ikincisi de bizim ülkede insanlar
Türkçesi bulunan ya da
bulunabilecek sözcüklerin yerine
yabancı sözcükleri kullanıyor,
örneğin aynntı yerine "detay",
tasanm yerine "dizayn", hızlanma
(eski dilde ivmelenme) yerine
"akselarasyon", işlevsel yerine
"fonksiyonel" gibi. Birinci neden
bir dereceye kadar haklı
görülebilir, çünkü bunlann yerine
kullanılabilecek Türkçe kökenli
sözcük üretilmemiş. fkincisini
haklı görmek ise ne yazık ki
mümkün değil.
Türkiye'de yayımlanan bir
otomobil dergisinde, bir otomobil
kataloğunda ya da ilan metnınde
"otomobil uzun bir vvheelbase'e
sahip" şeklinde ifadeler
görebiliyoruz. Bu iletişim
araçlannın hedef kıtlesi içinde
bulunan ingilizce otomobil
terimleriyle ilgıli olanlar dışındaki
insanlar bunun Türkçe'deki
"dingil aralığı" ifadesinin yerine
kullanıldığını anlayamayacaktır.
Bu tür kullanımlar metni üreten
amaçlamasa da yazann Türkçe'yi
iyi kullanamadığı ya da iyi çeviri
yapamadığı, kaynak metne sadık
kalma tuzağına düşerek hedef
dilde bulunmayan "uydurma"
ifadeler kullandığı kanısına yo1
açar. Türk Dil Devrimi günlük
genel dili sadeleştirmede genel
olarak başanlı olmuştur.
1930"/ardaki metinlerle bugünün
metinlerini karşıiaştırdığımızda bu
açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
Kuşkusuz daha alınacak yol
vardır, ama Türkçe'deki teknik
dille karşıiaştırdığımızda bu
hedefin büyük oranda
gerçekleştiğini
görüyoruz. Teknik dil
adeta dışanya teknik
olarak bağımlılığımızın
bir yansıması olarak
Türkçe'den başka her
şeye benzemektedir.
Herkes yabancı da olsa
aynı sözcükler üzennde
anlaşsa yıne iyiydi, ama
ne yazık ki aynı tür
üretimin yapıldığı iki
fabrikada bile farklı
teknik diller kullaılıyor.
Birisi makinelerini
italya'dan getirmış,
öbürü Almanya'dan ya
da ingiltere'den
getirmiş, Türkçe'ye
çeviremedıklen her şey
ftalyanca ya da
Almanca'daki gibi kalmış ya da
Türkçe'ye "uyarianmış". Sonuçta
her iki fabrikada aynı işlerde
çalışan uzmanlar aynı dili konuşan
meslektaşlar olarak birbirleriyle
kolayca anlaşamıyor.
Buna bağlı ve özellikle otomobille
ilgıli olarak karşılaşılan diğer bir
sorun ise halkın bu yoila gittıkçe
teknik dilden ya da bu alanda
bilgili kişilerin konuştuğu dilden
soyutlanması. Daha dün bir basın
bülteni geldi. "Lansmanı şu
tarihte yapılan model kendi
segmanında çok iyi bir yer
edindi" (çevınsi: Şu tarihte
piyasaya sunulan model kendi
sınrfında çok iyi bir yer edindi) gibi
ifadeler var. Bu tür ifadeler ara sıra
kamuoyu hedeflenerek yazılan
metınlere de sızıyor. Bu
konulardaki sözlü dil ise bizim
okulda kullanılan "Boğaziçıce"
gibi bir şey. Yani Türkçe-lngilızce-
Fransızca-Almanca-ltalyanca
(artık hangi ülkenin otomobiliyse)
karışımı bir dil salatası. "Yeni
shovvroom 'umumuz açıldj.
Otomobilde, cruise control ve
immobiliser da var. Detaylar için
lütfen şu numarayı arayın."
Yabancı dil bilmeyen bir ınsan
bunlan anlamakta güçlük
çekecektır. Özellikle bu tür
metinlerde bilginin ınsanlara en
kolay ve etkili bir şekilde iletılmesı
amaçlanmaktadır, ama bu şekilde
bunun tam tersı yapılıyor.
Bunlara ek olarak bir de yazımı
yanlış olan sözcük var. Ömeğin,
egzos, egzost ya da egsoz değil,
doğrusu egzoz. Egzantirk değil,
doğrusu eksantnk. Frenaj değil
frenleme. Bu konuda yapılması
gereken emin olmadığımız
durumlarda yazım kılavuzuna ya
da sözlüğe bakmak. Başka yolu
yok. Burada anlatılan sorunlar
genef olarak otomobille ilgıli
alanlarda çalışan herkesi
ilgilendiriyor. Bu sorunlann
çözümü için herkes kullandığı dile
özen gösterilmelidır. Ama bu da
tek başına yeterli değil çünkü yine
herkes ayrı kullanımlara
yönelebilir. Buna getirilebilecek en
kökten çözüm otomobil şirketîeri,
reklam ve halkla ilişkiler şirketîeri
üyeleri ve yayın organlannad bu
alanda yazı, yazın ya da çeviri
yapan herkesin katkısıyla ortak bir
otomobil dili üzennde anlaşmaya
varılmasıdır. Bu kolay bir şey
değil, ama bugünkü durumu
kabullenmek de mümkün değil.
Bunu henüz çoğunluk bırbirini
anlayabiliyorken yapmak gerekir.
Otomobil dilinin "yabancı dii"e
dönüşmemesi ıçin..M
IŞÇIMNEVRENEVDEN
ŞLKRAN SONER
Sivil Toplum Örgütleri
Demokrasinin işlemesini isteyecek bilinci kazanmış
olup işletmeyi becerememenin sıkıntısını bizim kadar
yaşayan bir toplum olmuş mudur?
Yakın geçmişimize kadar başımız sıkıştığında hep
biriJerinin bizi gelip kurtarmasını beklerdik. Demokra-
si özlemimiz Tanzimat'la başlamış, Cumhuriyet'le kök
salmış, çoğulcu demokrasiye geçişle iyice tadına va-
nlmış. Nasıl yaşatılacağını, gerçek demokrasi düzeni-
ne nasıl ulaşılacagını ise bir türiü öğrenememişiz.
12 Mart sürecinde devrimle ülkeyi kurtarmaya niyet-
lenmiş Dev-Genç liderlerinin bile işler sarpa sardığın-
da, askerin müdahalesine nasıl umut bağladıklannı
anımsıyorum. 12 Eylül'e aydınların tam anlamı ile"
hoşgeldin" dedikleri söylenemez, ancak krtlelerin ya-
şanan kaos nedeni ile" rahat bir nefes alıp, umutlan-
dıklarmı da" yadsıyamayız.
12 Eylül, demokrasiyi isteyen, ancak her başı sıkış-
tığında, askerden de kendisini kurtarmayı bekleyen top-
lum anlayışında önemli birdeğişıkliğe neden oldu. Be-
deli; sivil toplum, halk için çok ağır, askerieriçin de pres-
tij kaybı olunca bu beklentıden de vazgeçmeyi öğren-
dik.
Şimdi sivil çözüm arayışı içindeyiz: Sivil çözüm uğ-
runa, bir işe yaramayacağı göz göre göre, demokra-
tikleşme, gereken yasal değişiklikler yapılmadan, za-
mansız enken seçime "evet" denildi. Seçimlerden de
siyasal kriz çıkınca, iktidar boşluğunu yaratmamak
üzere daha önce asla benimsenmeyecek, düşünülme-
yecek ittifaklara razı hale geldik.
Bir düşünsenize.. çoğumuz, asla oy vermeyi dü-
şünmeyeceğimiz partilere, ideolojilere, demokrasiye
yönelik tehditleri ortadan kaldırma adına oy verdik. 01-
madı, şimdi bir araya gelip gelemeyeceklerine, bizim
beklentilerimize yakın olup olmadıklanna hiç bakma-
dan. liderlerın ilkel hırslannı bir yana atıp bir hükümet
kurmalanna dua eder noktaya geldik.
Şaibelisine, kırlenmişine, iktidannda bize ödetece-
ği bedellere razıyız. Yeter ki, sandık demokrasisı ke-
sintiye uğramasın, yeni askeri darbeler olmasın, solu
yok ama sağdan, ırkçı, şeriatçı demokrasiyi daha da
geriye götürecek gelışmeler yaşanmasın.
Refah'ın takiye yapmayacağına, sandık demokra-
sisinin kurallarına uyacağına, düzen içinde kalacağı-
na güvenebilsek, Erbakan'ın başbakanlığında kuru-
lacak koalisyona razı olacağız. Çiller'le Yılmaz anla-
şabilseler, Çiller'in, malvarlığı üzerinde hesap verme-
miş olduğunu, iktidannda halk yığınlannda yarattığı çok
ağır yoksullaşmayı unutup ödediğimiz ve ödeyeceği-
miz bedellerin hepsine razı olacağız. Yılmaz'ın bütün
günahlannı affetmeye dünden razıyız. Hele Ecevit'te
anlaşsalar kutlama yapacağız..
Sokakta, evde, birkaçımız bir araya geldiğinde hep
birbırimize hükümetin nasıl kurulacağı sorusunu yö-
neltip formüller anyoruz. Bazen de ne parlak(!) akla gel-
mez hükümet kurma reçetelerı yazıyoruz. Hiçbiri bir
işe yaramıyor. Çünkü bız hâlâ, hep birlıkte, en çok is-
tedığimiz şeyı nasıl gerçekleştırebıleceğimizi bilemi-
yoruz.
Sandık demokrasisi büyük ölçüde 1961 Anayasa-
sı ile kınlmıştı. 12 Mart, hele de 12 Eylül sadece ya-
sakları ile değil, sıvıl toplum örgütlerine vurdukları dar-
beler ile kafamızda yarattıklan köleleştirme ile kaza-
nımlanmızı silıp götürdüler. Şimdi siyasi partılerden
başlayın, gerçek demokrasinin asıl kurumları sivil top-
lum örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri, her konu ve
alana yönelik öngütlenmelerin bugün içinde bulunduk-
ları konuma, koşullara bir bakın:
Örgüt içi demokrasi, tabanla tavanın iietışimi sıfır-
lanmış. Liderler diktatöryası egemen. Üyelerin varlığı
sadece kelle hesabı olarak, örgüte verdikleri ile sayı-
lıyor. Örgütlerin kuruluş amaç ve ışlevlerine, üyeleri-
nin çıkarianna dönük etkinlıkleri, ağırlıkları söz konu-
su bile değil.
Sivil toplum örgütleri, ağırhklan olmadan demokra-
si çarkları işler mi?
Geçen gün Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vak-
fı'nm bir toplantısına katıldım. Genel Sekreter Orhan
Silier, vakfın gündemdeki çalışmaJan hakkında bilgi ve-
rirken, "Sivil Toplum Kuruluşlan Bilgi Merkezi" proje-
lerinden de söz etti. Bu proje ile bağlantılı ilk aşama-
da, 1700 civannda olduğu tahmin edilen yeni vakıf-
larla, 50 bın civarındaki dernekler ve 1200 civannda-
ki sendika ve meslek odalannın en önemlilerinin yer
alacağı bir sivil toplum kuruluşları rehberinin hazırlan-
ması öngörülmüş. Rehber kitap için bulunabilen bü-
tün sivil toplum örgütlerine, kendilerini tanıtacak temel
bilgileri içeren bir anket formu gönderilmiş. Ne yazık
ki uzun bir zaman dilimi içinde gelen yanıt çok azmış.
Düşünün ki demokrasinin işlemesi, sivil toplum ör-
gütlerinin işlevlerini yeterince üstlenebilmeleri özün-
de bırbirleri ile ilişki içinde olmalanna çok bağlı. Bir-
birlerini yeterince tanımak, konuya göre dayanışma,
işbirliği içinde olmak şöyle dursun, kendilerini en azın-
dan isim, adres, gibi temel bilgilerie tanıtacak bir ki-
tapçığın oluşumuna katkıda bulunmaktatembellikya-
pıyorlar.
Gelin de sivil toplum örgütlerinin, Türkiye'de gün-
cel sorunlann çözümü, hükümet oluşumu, siyasi par-
tileri uyarma, gerçek demokrasiyi oluşturmada var ol-
maları, ağırlıklarını koymalarını umutla bekleyin.
Demokrasiyi istemek yetmiyor, demokrasiyi işlete-
cek kurumları, sivil toplum örgütlerini var etmek, içini
doldurmak gerekiyor.
Ciyim sanayicilerinden uyarı
'Reel kur olmazsa
ihracat da olmaz'
Ekonomi Servisi -
1994'teki ekonomik kriz-
den ağzı yanan ihracatçı-
lardan hükümete kur uya-
nsı. Dövizin artık reel den-
geler içinde seyretmesi ge-
rektiğini beürten giyim sa-
nayicileri. dolar kurunun
bugün 72-75 bin lira ara-
sında olması gerektiğini ifa-
deettiler. Sektöryetkilile-
ri, bütün bu şartlar ye-
rine getirildiğinde
1996yılında 10 mil-
yar dolarlık birihra-
cat bekliyorlar.
Türkiye Giyim
Sanayicileri Derne-
ği'nin (TGSD) yeni se-
çilen 10'uncu dönem yö-
netim kurulu ilk basın top-
lantısında sektörûn sorun-
lanna ve bekJentilçrine yer
verdi.
Yönetim Kurulu Başkan-
lığı görevini Nur Ger'den
devralan Turan Sarıgülie.
hazır giyim sektörünün di-
ğer sektörlerde olduğu gi-
bi siyasi ve ekonomik is-
tikrar beklediğini belirte-
rek. böyle bir ortamda her-
kesin üstüne düşen görevi
yapması gerektiğini kay-
detti. tşadamının üstüne dü-
şeni fazlasıyla yaptığına
dikkat çeken SangüJİe. "An-
cak, politikacılann aynı şe-
küdedavrandığını soyienıek
mümkün değil'" şeklinde
konuştu.
Dolarkurunun bugün 73-
75 bin lira arasında olması
gerektiğini dile getiren
Sangülle, 1995'teib-
racatçının yüzde 23
oranında kur maka-
sı kaybma uğradığı-
nı öne sürdü. Turan
Sangülle sözlerini şöy-
le sürdürdü:
"19% yılında 10 milyar
dolarlık hazırgiyim ihraca-
tı hedefliyoruz. Ancak bu
tahminimi/ siyasi istikrar
sağlandığı \e reel kur den-
geleri gerçekleştiği takdirde
başarılır. Dolar kurunun
arttınlması gerektiğini söy-
k-diğimiz zaman \atan ha-
ini oluyoruz. İhracatçının
tekenstrümanı kurdur. Enf-
lasyon artmasın, kurlar da
artmasın"