29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AYFA. CUMHURİYET 7 ARALIK 1996 CUMARTESİ HABERLER Kurev irak Askerlen kurtarmE heyeti yolda IıİYARB^KIF (AAı - LJ \an Milletveki i Fetkula Erfoaş. îns~an Hiklar Eerneği G-enel Başkınt Akın Birdal. Mazlun-te Irmir Ş u b e Batkanı Hafe Çdikile bîrlikt PKH'ri: e indekî askerltri alnal amaeıy 1-a K.uze« Irak'a gttiler. Erbaş. Birda vt Çelikdün sabak k»ravolu> 1-a. Smak'Ti Siopi ıl<;e^i yaLınlarncı, Habıır Sınır kanısfra hareket ettî. Ha^urSn Kapısı'ndaki pc^apcrt iş.enılerîni tarrumlayan ET t>aş\e berabtrindekikı dün saat 10).30 nralannca Kazey Irak'a geçtiler PKK: nin Tuncav Kavaklıoğlu. Hikan hısr Tevfik Öztürk. Ibrahtm Yaylalı a«ilı erleT Kuıey IraVın Duhok ve ArraÎK arasındaki bırb-ilgede serbest bırakacakları öğrenilirken Erbaş ve beraberindekilenn. erler aldıktan sonra FaburSııı Kapısı'ndan tekrar Türkiye"ve giri^ yapacaklan bıldirildı. B. arada. asker aılelerinın ce yaklaşık 20 günJür Kuz:> Irak"ta bulundufU öğrenildî. RP Van Milletvckili Erbu daha önce de ör*ütün elindeki askerleri alraık amacıyla K.uze> Iraka gitmış, ancak örgütün karr değı^ikliği yapn.ası nedeniyl'C askerlen alamadan Türkiye'ye dönmüştü. İP lideri Perinçek Ersever için ifade verdi ANKARA (Cunıhurijet Bürosu) - Ankara De\ et Güvenlik Mahkemesi Başsa\cılıgi- ordudakı görevtnden istifa etmesıriı ardından başına ı^urşun sıkılarak öldürülen Enıeklı Jandarma Bınbasi Ahmeı Cem Ersever'e ilişkin iddialan nedenivle İşçı Partisı Genel Ba^kanı Doğu Perinçek'in ifadesint başvurdu. Pennçek. kendisini Jandarma Istıhbarat ve Teri.rle Mücadele Birinıi (JİTEV) kurucusu olarak tanıtan Erse\er"in. katliam zanlın ülkücü Abdullah Çatlı tarafından sorguhnmaiirnr ardından öldürüldüğünii ıleri sürmüştü. Doğu Perinçek. dün Ankara DGM Savcısı TalatŞalk'ı. "Ersever cinayetiv le ilgili açıklamaları" nedenn le tanık olarak ıfade verdı. DGM çıkışında aazetecilerin sorularını yanıtlayan Pennçek. 1995 yılında Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis in yaşamını yitirdiğ, kuşkukı uçak kazasıyla ilaili duyumlar aldıklannı ve yaptıkları araştırma sotiunda olayın kaza değil sabotaj olduğunu saptadıklannı anlattı. Perinçek. Istanbui Teknik Üniversıtesı'nin geçen hafta açıklanan Bitlis uçağı hakkındaki bilirkışı raporunun iddilan doğruladığını kaydetti. Pennçek. Erseverın Bittiv suikastında etkin olarak aörev aldıklan bilgisini Genelkurmav istihbaratına dayandırarak. "Asündabu suİkastın arkasında CIA ve ABD \ar" dedi. Pennçek. Ersever" in "Mehmet Özbav" sahte kimlikli. katliam sanığı ülkücü Abdullah Çatlı \eekibi tarafından Başbakanlık poligonunda sorgulandığını öne sürerek. bu sorgunun vıdeoya da kaydedildiğini sövledi. Sorgunun ardından Bitlis suikastı soruşturmasında kanıt olmaması ıçın Ersever'in öldürülduğünü anlatan Perinçek. "İP olarak. Jandarma Genel komutarıı'nın Amerikalılar tarafından ortadan kaldırılmasını hiçbir zaman hazmetnıeveceğiz. içimize sindiremeyiz, bunun önünde susamayız. Bunun üzerine gideceğiz. Bu, Türkive için bir bağımsızlık ve güvenlik sorunudur" diye konuştu. Cumhuriyet, TBMM Mercümek Komisyonu'nun taslak raporunu yayımlıyor 'Mercümek RP îleANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bosna- Hersek'e vardım amacıyla toplanan vaklaşık 3.5 milvon Alman Markı'nı gerekli verlere u- laştırmadığı sa\lanan SüTeyman Mercü- mek'ın Retah Partisi (RP» ıie olan ilışkilerini incelemek amacıyla kurulan TBMM Araştır- ma Komisyonu. taslakraporunuhazırladı. Ra- porda. Mercümek'in RP ile vakın ilişki içın- de olduğu \e açıklamava vanaşmadığı tril- yonlarca lıralık banka hesaplarına sahip bu- İunduğu belırtıldı. Araştırmanın başlatılması ıçın onerge \eren DYP milletvekillerimn ko- nuva ilgisız tavır sergilerek. TOFAŞ ve TE- DAŞ'a karşılık "di\et~ ödemevı amaçladık- lan ileri sürüldü. Raporda. Mercümek'in. in- kâr etmesine karşın Bahreyn'le para trafiği bulunduğunun kanıtlandığı surgulandı. Komis\on Başkanı CHP Erzincan Millet- \ekih Mustafa Kul tarafından kaleme alınan taslak raporda. 1994 yılından bu >ana kamu- oyunda ısmı duyulmaya başlanan Mercümek hakkında çok sayıda da\a açıldığı anımsatıl- dı. Mercümek'in. aralarında RP'li Kon\a Bü- yükşehır Beledı\esı'nin öncülüğünde topla- nan 3.5 miKon Alman Markı'na yakın Bos- na \ardım paraMnııı da bulunduğu bir dizi kuşkuiu para aktarımına aracılık etmesi üze- nne D'SP millet\ekillerinın girişimleri sonu- cu araştırma komisjonunun oluşturulduğu kaydedılen raporda. konuyla ilgili olarak ve- rilen önergede Mercümek'in Almanya mer- kezli Mıllı Görüş Te^ktlatı \e bazı Ortadoğu • Yaklaşık 3.5 milyon Alman Markı tutarındaki Bosna yardım parasını bir dizi kuşkuiu işlemin ardından yerine ulaştırmadığı savlanan Süleyman Mercümek'in RP ile ilişkisini incelemek üzere kurulan TBMM Araştırma Komisyonu'nca hazırlanan taslak raporda, "RP'li yöneticiler. Mercümek'in Fatih ilçesinde partilerine kayttlı olduğunu ıfade etmişlerdir" denildi. ülkeleri\le yakın ilışkide olduğunun iddıa edildığı belirtildi. Raporda. Mercümek' ın İstanbul'un Sultan- beyli ilçesinde RP'li belediye başkanının is- temi üzenne 10 milyon Alman Markı'na ya- kın tutarda arsa satışı vaptığına ilişkin sa\la- rada yer \erildi. Raporda. Mercümek'in bankalarda bulu- nan paralardan genelde faiz elde ettiğinin sap- tandığı ifâde edilirken >ö\ le dendı: "Mercü- mek. koınis>onumuza bilgi verirken kendisi- nin Bahrc\ n'de herhangi bir bankada hesabı olupolmadı«ına ilişkin soru>a "Kesinlikle ha- yır" eevabı %erirken, banka dokümlerini ince- İediğimizde. \'apı Kredi Bankası Fatih Şube- si'nden 15 Şubat 1993 tarihinde 1 mityon 750 bin dolann yü/de 2.75 faizle 1 a\ \ade> le Bah- re> n'e gönderildiğLa> nı şubeden 4 Şubat 1994 tarihinde 867 bin dolann >üzde 45 faizle 3 a> \ade>le Bahre\n"e gönderildiği, >ine aynı şu- beden 7 Şubat 1994 tarihinde 280 bin doların > üzde 45 faizle 3 a> \ade\ le Bahre> n'e gönde- rildiği. aynı bankadan 24 Şubat 1994 tarihin- de 55 bin 289 dolann >ine Sülevman Mercü- mek adına 3 a\ vade\le faize vatırılmak ama- cı\ la Bahre> n'egönderildiğitespit edilmiş bu- lunmaktadır." Raporda. partive \apılan 64 mıKar lıralık Hazine vardımının Mercümek tarafından dö- \ıze >aiırılmasi ışleminin de kuşkuiu olduğu belırtılırken. konu\ la ilgili net bir yanıt alına- madığı kavdcdıldı. Raporda Mercümek'in triKonlarca liralık hesaplannda \apılan ıncelemelerle. bu para- ların kımlerden \e nerelerden sağlandığına ılişkın bılgi edinilmesinın olanaksız oldugu- na işaret edilirken şövle denildi' "Mercü- mek'in banka hesaplan ekstreleri incelendi- ğinde. sadece Bosna-Hersek için toplanan pa- ralar değil, daha bü>ük çapta bir paraM >ö- nettiği orta>a çıkıjor. Mercümek ile RP ara- sında ilişki > ardır. Mercümek partinin sempa- tizanı olduğunu söylerken. RP'li yöneticiler Mercümek'in Fatih ilçesinde partilerine kayıt- lı olduğunu ifade etmişlerdir. RP ile Mercümek arasında parasal iüşkinin olduğu Hazine >ar- dımı olan 65 nıihar paranın Süleyman Mer- cümek'in hesabına gönderilmesi \e Sn. Rıza Ulucak'ın ifadesi\le 65 mihann dışında baş- ka paralann da zaman zaman Mercümek'in hesabına gönderilip tekrar geri\e alınması Mercümek'le RP arasında parasal Uişkiier ol- duğunu açıkça göstermektedir. Bu konularia ilgiU açüan davalar sadece kişi açısından açıl- mış davalar olup, Sivasi Partiler Vasası açısın- dan konu> u değerlendirecek herhangi bir da- >aaçılamamıştır." Raporda. D't'P'lı mıllet\ekıllermin önerge sahıbı olmalarına karşın, daha sonra şaptık- lan açıklamalarda. önergenin yazılması sıra- sında \anlış ifadeler kullandıklannı savuna- rak çelişkili tutum sergilemeleri eleştirildi. D't'P'nin Mercümek konusunda ilgisiz ka- larak koalıs\on ortaklan RP\e TEDAŞ \e TOFAŞ konusundaki tutumlarından dolayı "di>et" ödemev i amaçladıkları ılerı sürüldü. Pazartesi günü araştırma komisyonunda ele alınması beklenen raporun alt komisyon top- lantısında gerginlik yarattığı öğrenildi. Rapo- ra ilk tümcesinden başla\arak itiraz eden RP'lilerinengellemesinedeni>lesonuç rapo- runun hazırlanmasının zorlaştığı belirtildi. Erdal Ayrancı Sıvas kı\ ımında yakılarak öldürülen 37 kişiden biriydi >alnızca. Erdal Ayrancı'nın kı/ı. > itirdiği babasının cenaze töreninde henüz \asanıı \eni >eni ka\rama\a başlamış bir körpe beyin olarak bu zulmii çalışıyordu. Kavramakta da «iiçlük çeki>ordu knşkusuz. KıyımANkAR.\(Cumhuri>et Bürosu) Danıştav. Sı\as katliamında \aşanunı vıtıren 37 a\dın ile Başbağlar katliamında yaşamını \itiren 33 kişinin yakınları \e zarara uğravanların açtıklan davalarda. Sıvas İdare Mahkemesi"nce \erilen vaklaşık 120 mılyar liralık tazminat kararlannı onadı. ^argıtay 9'uncu Ceza Dairesi de Sı\as katliamı da\rısında verilen bozma karanyla ilgili olarak sanık a\ukatlarının yaptığı karar düzeltme başvurusunu reddetti. Damştav 10'uncu Dairesi. 2 Temmuz I993'te Sıvas'ta me\dana gelen ve 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylarda yakınlannı kaybedenler iîe sağ kurtulanlann İçişleri Bakanlığı ale\hine açtıklan da\alann tem\iz istemlerini sonuçlandırdı. Sı\as ola\iannda hayatını kavbedenlerin yakınlan ile sağ kurtulanlar. idarenin kusurlu olduğu gerekçesiyle Sıvas tdare Mahkemesi'nde maddi ve manevi tazminat istemıyle yaklaşık 70 da\a açmışîardı. Urjnuuıt Sı\as İdare Mahkemesi. maddı \e manevi tazminat istemlenni kısmen kabul ederek Içişlen Bakanlığı'nı yaklaşık 30 milvar lıra ödemeye mahkûm etmişti. Danıştay 10. Dairesi. Sıvas İdare Mahkemesi'nin. idarenin "hizmet kusuru" bulunduğu şeklindeki görüşüne katılarak mahkûmiyet kararlarını onadı. İçişleri Bakanlığı. Sıvas'ta hayatını kaybedenlerin yakınları ile olaydan sağ kurtulanlann açmış olduğu davalarda yasal faıziyle birlikte 26 milvar maddi. 10 milvar lira da manevi olmak üzere toplam 36 milvar lira tazminat ödeyecek. 33 kişi öldürülmüştü Başbağlar Köyü'ne bölücü terör örgütü tarafından Temmuz 1993'te yapılan saldında da 33 kişi hayatını kaybetmışti. Baskında ev. lojman. traktör. eami ve okul da yakılmıştı. Bu olaydan sonra, öîenlerin yakınları ve olaydan maddi yönden zarar eören yaklaşık 120 kişi. Sıvas Tdare Mahkemesi'nde 114 milvar lira tutannda maddi ve manev i tazminat istemi>le dava açmıştı. Mahkeme. olav nedenıvle uğranılan zararlar için 25 milvar 23 milyon 603 bin lira maddi. öîenlerin vakınlarına 15 milvar 837 milyon 864 lira maddi ve 14 milvar 80ü milyon lira da manev ı tazminat ödenmesini hüküm altına almıştı. Karar kesinleşti Danıştay 10. Dairesi. İçişleri Bakanlığı'nın temyizi üzerine yaptığı incelemede. idare mahkemesinin 'sosyal risk" ilkesine göre verdiği kararlan onadı. Danıştav'ın onama kararından sonra. Başbağlar mağdurlarına yasal faiziyle birlikte yaklaşık 84 milvar lira ödeme yapılması gereki>or. Sıvas İdare Mahkemesi'nin verdiği maddi ve manev i tazminat kararlan ise verildikleri tarih itibanyle kesin olup uygulanmalan gercktiği halde idarece uvgulanmamıştı Kıvım mağdurları. belirlenen tazminat miktarları ödenmediöi takdirde. dev let aleyhine icra takibi yoluna gilme hakkına da sahipler. Sıvas davasında \'argıtav'ın "Olaylar laik dev let düzenini değiştirmeye vönelik evlemli kalkışnıadır" görüşüvle verdiği bozma karan kesinleşti. v argıtav Cumhuriyet Baş.savcı \ekifi >lükerrem Malarvalı. sanık avukatlarının tashıh-i karar başvurusu üzerine dava dosyasının kendilerine ulaştığını ve gerekli incelemenin tamamlandığını bildirdi. Malatvalı. istemlerin yennde görülmeyerek reddedildiğini ve dosvanın davanın görülmekte olduğu Ankara 1 No'lu DGM've geri gönderildiğini söyledi. Davaya 25 aralık günü devam edilecek. Mahkeme ilk karannda direnirse dosya yeniden \argıtay "a gidecek. Dava bu kez ceza genel kurulunda ele alınacak. Mahkeme heyeti. Yargıtay'ın bozma kararına uvarak Sıvas olavlannı 'laikliğe başkaldın' olarak değerlendinrse sanıklara verilen cezaların ağırlaştırılması gündeme «elecek. Bildiri AB'den 2. işkence suçlaması Haber Merkezi - Avrupa Işkencevi Önleme Komitesi. Türk polisini ıkinci kez gö- zaltında işkence yapmakla suçladı. K.omıte. TBMM'de görüşülmekte olan 'gözaltı sürelerinin kısaltılmasına' ılişkın vasa tasarısını 'doğru volda ahlmış önemli bir geliş- me' olarak nitelendırildi. İlk uyansını 1992 yılında yapan Avrupa Işkenceyi Ön- leme Komitesi. dün yayımla- dığı bıldinde o günden bu ya- na bazı olumlu gelışmeler kavdedıldiği. ancak bunlann veterlı olmadığı görüşüne y- er verdı. Bildıride. komite üyesı üç gözlemcinın geçen eylül av ında İstanbul. Adana ve Bursa'daki polis merkezr lerıni zıyaret ettıklen ve bu sırada dikkate değ'er sayıda kişi de gözaltındayken işken- ceve maruz kaldıklannı gös- teren belirtiler bulunduğunu gözlemledikleri kavdedildi. Komite bildirisinde. Türki- ve'ye insan hakları konusun- da sıyasi düzevde bazı uyarı- lar vapılmasına rağmen pra- tıkte bu uyanlann görmezlik- tengelmdiğınikav'detti. 1995 yılında Başbakan'ın. İçişlen Bakam'na, gözaltına alınan kimselere kötü muamele ya- pılmaması volunda direktif verdiği kavdedılen bildiride. buna yeterince uyulmadığı- nın gözlendiği savunuldu. Bildiride. savcılann. kötü muamele iddialan karşısında daha etkili ve hızlı bir biçım- de hareket etmeleri. kötü mu- amelenin kanıtlanması halin- decaydıncı cezalar verılme- si gerektiğı de ifade edıldi. Bildinde. gözaltı siiresi azal- tıldıktan sonra "kötü muame- levi önleyici' diğer tedbirlere ih'tıyaç bulunduğu da belirtil- di. Türkiye'de işkence ve kö- tü muamele ile terönst faali- yetler arasında bir bağ kurul- duğuna işaret edilen bildiri- de. " Komite. terorizmi kınar ve Türkive'nin bu konuda karşılaştığı zoriukları tanır. Türİdve'deki terörist faaliyet- ler. güvenlik >e insani sorun- lann ortava çıkmasına yol aç- mıştır'" denildi. SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Susurluk kazasından sonra üzerinde en çok durulan söz- cüklerden birisi. devlet. Herkes, devlet konusunda bir şeyler söylüyor. Kimilerine göre "kut- sal devlet" "Çete"nin eylemle- ri. cinayetleri nedeniyle batağa batmış. çürümüş. Kimilerine göre devleti yaralamamak ge- rek. sonuçta bazı kanun dışı is- tisnai işler yapılmış. Bu tür ey- lemleri devlete mal etmek çok zararlı sonuçlar doğurur. Öncekı gün ismet Berkan'ın "Radikal"de yazdıkları, devle- tin ne olduğu konusuna da açıklık getirecek nitelikte. 1992 yılında. devletin izni ve deste- ğiyle; kanunsuz faaliyetler yo- luyla adam öldürmek, fidye al- mak, adam kaçırmak. uyuştu- rucu ve kumar mafyasının elin- deki olanaklara el koymak ama- cıyla bir örgütlenme kuruluyor. Bu örgütlenme, onaylanmak üzere Milli Güvenlik Kurulu'nun önüne geliyor. O dönemde Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal ve Jandarma Genel Komutanı olan Eşref Bit- lis, PKK ile mücadele adı altın- Devlet Kavramı Üzerine Düşünmek da, yasadışı yollara başvurul- masına onay vermiyoriar. Ardın- dan her ikisi de tartışmalı şekil- de yaşamlannı yitiriyorlar. Yerle- rine gelen Demirel ve Çiller, MGK'de bu öneriye itiraz et- miyorlar. Çete, bu kararla, yasal olmasa bile meşruiyet kazanıyor. Kanunsuz eylem yapması için izin verilen "Çefe"nin için- de Abdullah Çatlı ve arkadaş- lannın da isimleri yer alıyor. Ya- ni devletin en üst düzeyindeki organda alınan karar "Çete "nin önünü açıyor. Ardından Abdul- lah Çatlı'ya ve cinayet suçun- dan aranan veya hükümlü arka- daşlarına yeşil pasaportlar, sah- te kimlikler veriliyor. Adamlar kaçırılıyor, cinayetler işleniyor. Bütün bunlardan "devlet"in ha- beri olduğu kesinlik kazanıyor. Zaten, Milli istihbarat Teşkıla- tı'nın raporlarında da "Çete"nin bütün eylemleri kaydediliyor ve yetkili kişilere bildiriliyor. Onlar olanlan biliyorlar. Tam bu sırada esrarengız ka- za gündeme geliyor ve bilgiler ve belgeler çorap söküğü gibi açığa dökülüyor. Kım bu işten ne kadar sorumlu.. sıra bunun saptanmasına geliyor. Kim bu işin içinde ne kadar yer almış? Biz bunları öğrenmeye ve öğ- rendiklerimizi kamuoyuna ak- tarmaya çalışıyoruz. Samimi olarak söyleyeyim; bütün bu öğrendiklerimizin be- nim açımdan sürpriz sayılacak hiçbir yanı yok. O cinayetler iş- lendiğinde de bunlann üst dü- zey bazı yetkililerin bilgisi ve onayıyla yapılmış olması gerek- tiğini düşünüyordum. Bir ülke- de, insanlar sokaklardan kaçı- rılıyor, günlerce gözleri bağlı sorguya çekiliyor ve işkence edildikten sonra öldürülüyor ve failleri konusunda en küçük bir ipucu ele geçırilemiyorsa, bu- nun sorumlusu devlettir diye yazıyordum. Ayhan Uzala isimli bir genç bundan 1.5 yıl kadar önce ka- çırıldı ve 20 gün ormanlık bir bölgede gözleri kapalı olarak sorguya çekildikten sonra, Hol- landa vatandaşı olduğu için öl- dürülmeden serbest bırakıldı. Uzala ile serbest bırakılmasının hemen ardından uzun bir söy- leşi yapmıştım. Anlattıkları, dev- let görevlisi bazı kişiler tarafın- dan kaçırıldığını şüpheye yer bı- rakmayacak ölçüde doğrulu- yordu. Bu söyleşiden sonra, devlet görevlilerine çağrıda bulun- dum. Bu kaçırma eyleminin devlet içindeki güçler tarafın- dan yapıldığına ilişkin ipuçları- nı anlattım. Bu kaçırma eylemi- nin soruşturulmasını istedim. Polis, Uzala'nın doğru dürüst bir ifadesini bile almadı. Hatta. onu tehdit edip korkutmaya ça- lıştılar. Uzala. yurtdışına gide- rek can güvenliğinı sağlamış ol- du. ismet Berkan'ın haberinden sonra, devlet konusunu yeni- den ele almak gerekiyor. Dev- let gerçekten kutsal mı? Mark- sist terminolojide; "Devlet, hâ- kim sınıfların baskı aracı" ifade- si kullanılır. Bütün devletler, bu tanım kapsamı içine alınır. Ka- pitalist ülkelerde devlet burjuva sınıfların baskı aracı ise sosya- list ülkelerde devlet, işçi sınıfı- nın baskı aracı sayılır. Ama her devletin, kendi düzenini koru- mak amacıyla yasalan ve kural- lan olur. Bu yasalar. o devletin uymak zorunda olduğu kuralları belir- ler. Ama bazen, "devletin yüce çıkarları", "vatanın ve milletin selameti" gibl kavramlarla bazı devletler. kendi koydukları ku- ralları ihlal ederler. Türkiye'de olanları, bu kural- ların aşırı ölçüde aşılması olarak kabul edebiliriz. Burada devle- tin kendi kurallarını ihlal'ı söz ko- nusu. Kendi kanunlarına göre işlenmiş bir suç var. Peki bu su- çu kım işledi? Hesabını kim kimden soracak? işte bütün sorumlulardan he- sap sorulabildiği zaman "kut- sal Türk devleti", "yasal Türk devleti" haline dönüşecek. CIMARTESI YAZILARI | ATAOL BEHRAMOĞLU Ülkücüler... "Ülkü" kavramı. Milliyet-Büyük Larousse Ansik- Iopedisi'nin23.cildindeşöyleaçıklanıyor: "Bırkim- senin, bir topluluğun yüksek amaçlanna uygun ol- duğu düşünülen ve ulaşmayı istediği amaç olarak, alınan zihınsel, ahlaksal. siyasal değerler bütünü; ideal." Aynı cildin aynı sayfasında "Ülkü Ocakları Dernekleh" konusunda yazılanların bir bölümü ise şöyle:" 1960 'lı yıllann ortalarından başlayarak MHP tarafından oluşturulan eylemci gençlik örgütlerinirr adı. Özellikle demokratik ve solcu kesimlere karşt vurucu bir güç niteliği taşıyan Ülkü Ocakları o günlerin siyasal ortamı içinde gittikçe tırmanan, şiddete başvurdu. MHP'ce silahlı militan yetiştir- mek üzere açılan kamplarda eğitim gören koman- - dolann görev aldığı bu örgüt, üniversite ve yükse- kokul gençlığinden başka, devrimci kişileri, DİSK, TÖB-DER gibi meslek kuruluşlannı, ilerici olarak ta- nınan aydınları, öğretim üyelerini, sendika yöneti- cilerini, gazetecileri hedef alan geniş kapsamlı bir terör programını uygulamaya koydu Bu der-'. neklerin kimi üyelen işledikleh cinayetlerden sıkı-, yönetim mahkemelerinde yargılandılar." l • • • ; 196O'lı yılların başlarında. üniversite öğrencisi ol-l duğum Ankara'da, Ahmet Tahtakılıç başkanlığın- ; daki CKMP'nın darbeyi andıran bir el değiştirmey- le "parti müfettişi" Türkeş'in yönetimine geçme- sini ve kısa sürede MHP'ye dönüşmesini çok iyi1 anımsıyorum... Türkiye İşçi Partisi gençlik kolları-* nin ilk üyelerindendim ve siyasal yaşamtn bütün ol- gularıyla yakından ilgilıydim... "Ülkücüler"\e ilk kar- şılaşmam ise 1965'te. Kızılay Bulvan'nda, "emper-; yalızme karşı dönüşüm" sloganını coşkuyla, inanç- la. biraz da kendimıze aşın bir güvenle haykırarak "Dönüşüm" dergisini satışımız sırasındadır... O günlerin Türkiyesi'nde bu yepyenı bir gençlik eyle- miydi... İlk sayımız bir anda tükenmışti... Yeni bir ba- sımının (ya da ıkinci sayının) satışı sırasında, çev-, rede birikenler içinden fırlayan bir grubun beklen-r medik saldırısına uğradık... Böyle birfırsat kolladı- ğı anlaşılan polis, saldıranları değil bizleri gözaltı-î na aldı... Ertesi gün mahkemece serbest bırakıl-< dık... Dergının bir sonrakı sayısıyla Bulvar'açıktığı-' mızda bir saldınya karşı kendimizi savunmaya psi-< kolojik olarak hazırdık ve bunu başardık da... Yinei polis müdahalesi, yine gözaltı, ertesi gün çıkarıldı-' ğımız mahkemece (herhangi bir suç söz konusu ol- madığı için) serbest bırakılış... Fakat dergimizın Bul- var'da satılması da artık olanaksızlaşmış, bir baş- ka deyişle "Ülkücüler" amaçlanna ulaşmışlardı... • • • O dönemdeki çatışmalarda henüz bıçak ya da ateşli silah kullanılmamıştı... "Ülkücüler" henüz ci-, nayetişlememişlerdi... Bizim ilkvetekşehidimizis- tanbul'daki Amerika karşıtı gösteriler sırasında po- lis tarafından öldürülen Vedat Demircioğlu'ydu. Türkiye, devrimci öğrencılerin, ilerici aydınların pu- su kurularak öldürüldüğü, polisin göstericilere he- def gözeterek ateş açtığı bir ülke değildi henüz... Öğrenci old,Ujğu^DTCF'de "sosyal adalet" grubu- nu örgütledığimsırada, karşımızdaki "ülkücü"gru- bun başkanıyla aramızda düşmanlıktan çok çekin- meyle kanşık karşılıklı bir saygı, en azından neza- ket olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim... Atletik ya- pılı, halkkökenli birgençti... Üniversiteyi aynı yıl bi- tirdiğimiz, yedeksubaylık başvurusunu aynı dö- nemde yaptığımız bu "ülkücü" genç, "torpilli" ol- duğunu üstü kapalı ima ederek askerliğini "leva- z/m"sınıfında, rahatkoşullardayapacağınıövüne- rek söylediğinde gözümde birden küçülmüştü... Neredeyse dervişçe bir inancın adanmış ve gözü-; kara eylemcılerı olan bizlerden çok farklı olarak ku- şakdaşımız bu "ülkücü"\enn, bazı çevrelerden her türlü destek gördükleri, polisle içli dışlılıkları daha o dönemlerde sezinlenebilecek bir şeydi... • • • Susurluk olayı, beklenmedik biçimde ve birden- bire, temelleri 19601ı yılların ortalarında atılan bu "ülkücü"\üğün ipliğini pazara çıkardı... "Failimeç- hul" denilen cinayetlerin birçoğu gün gibi aydınlan-, mış oldu... "Demokratik ve solcu kesimlere karşı, vurucu bir güç" olarak örgütlenen bu hareketin ABD güdümlü "gladio" ile nasıl bütünleştiği, top- lumun ve devletin içindeki en karanlık odaklarla, ka-; ra para ve çıkar çevreleriyle nasıl organik birlik oluş-; turduğu apaçık görüldü... 1960'h yılların başlann-^ da Türkiye işçi Partisi Gençlik Kolları'nın ilk üyele- _ ri olan bizler için ise yurtsever olmak. "demokrat, '• devrimci, solcu" olmakla eşanlamlıydı... "Ülkü",' her şeyden önce bu ülkede yaşayan insanların- mutluluğunu sağlamak. toplumsal adaleti sağla-. mak. dünyada ise barış için mücadele etmekti... Bu • amaçlar. bu "ülkü"\er, sanıyorum ki bugün, belki, geçmiş dönemlerden de daha güçlü biçimde de-; ğerlerini korumaktadır... Buna karşılık, devlet hi-: mayesinde işlenen cinayetleri, her türlü karanlık; ılışkıyı "kahramanlık", "yurtseverlık" yaldızlarına; bulayarak yutturmaya çalışmak artık tümüyle ola-, naksızdır... İstanbul DCM Görevden alınan polislerin ifadeleri alınabilir İstanbul Haber Servisi - Susurluk'ta mevdana gelen sivasetçi-mafva- emniyet ilişkisini ortaya çıkaran trafik kazasını soruşturan İstanbul DGM'nin. İçişleri Bakanı Meral Akşener'in soru^turmanın selameti açısından görevden uzaklaştırdığı İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Vazıcıoğlu. Özel Harekât Daire Başkamekili İbrahim Şahin ile Asayiş Şube Müdürü Bilgi Ünal'ın ifadelerine başvurabileceği bildirildi. Susurluk'ta mevdana gelen trafik kazası sonrasında İstanbul DGM'nin başlattığı ve üç savcı tarafından vürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturma savcıIan dün İstanbul DGM Başsavcısı Erdal Gökçen ile bir araya gelerek durum değerlendinnesi vaptılar. ^^ aklaşık üç saat süren toplantıda Kanal D telev izyonunda önceki akşam yavımlanan Arena programının yapımcısı Lgur Dündar'ın Ömen Lütfii Topal cinayeti ile ilgili olarak ortaya attığı iddialann araştırılması gündeme geldi. İstanbul DGM'nin içişleri Bakanı Meral Akşener'in 5 sonışturmanının selametf ' açısından görevden • uzaklaştırdığını açıkladığı •• İstanbul Emnivet Müdürü J Kemal \azıcıoglu, Özel Harekât Daire » Başkamekili İbrahim j Şahin ile Asajij Şube ; Müdürü Bilgi L nal'ın , soruşturma kapsamında ifadelerine başvTirabileceği bildirildi. Soruşturma kapsamında adları Ömer Lütfii Topal cinavetine kanşan Bucak'ın korumalarının , da ifadeleri alınmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle